Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive

Tarihten günümüze barış çağları/Kültür - Sanat/milliyet blog



İlkçağda, peygamber-sultan Hz. Davut ve Hz. Süleyman dönemlerinde barış ve adalet hüküm sürmüştür. Genel olarak savaş ve huzursuzluk kaynağı olan, zorbalık yapan kavimler Hz. Davut döneminde durgunlaşmış, Hz. Süleyman döneminde de tamamen zararsız bir hal almışlarsa da Hz. Süleyman’ın vefatıyla tekrar eski hallerine dönmüşlerdir.

Barış ve hoşgörünün tarihi gelişimini ele aldığımız zaman başlangıcının ne zaman olduğuna kesin bir kanaat getiremeyiz fakat şunu söyleyebiliriz ki barış ve hoş görü birbirinden ayrılmaz kavramlar olduğunu ve insanların neolitik çağda yerleşime geçmesiyle birlikte birbirleriyle olan ilişkileri arttığı için barış ve hoşgörünün de bu zamandan sonra arttığını söyleyebiliriz. Örnek olarak Hititler ile mısır arasında yapılan Kadeş Barış Antlaşması’yla iki devlet arasında barış antlaşması yapılmamıştır. Bu antlaşma tarihteki ilk yazılı antlaşma olmasının yanında ilk barış antlaşması olması yönüyle de önemlidir.

Ortaçağ denilince bizim coğrafyamızı ilgilendiren Ön Asya ve Avrupa coğrafyası açısından iki farklı dünya göze çarpar. Bunlardan biri; kültür ve medeniyet konusunda ileri giden, zenginliği ve medeniyeti ile bireye verilen değeri açısından dünyaya nam salan İslam Dünyası’nın zenginlikleridir. Bir diğeri ise skolastik düşünce içerisinde kıvranan kilise ile feodal beylerin tahakkümü altında ezilen Avrupa’dır.

Bu durumun en açık göstergesi olarak; Kudüs’ü hedef olarak gösteren Haçlı Avrupa’sının asıl amacının İslam Dünyası’ndaki zenginlikleri ele geçirebilme hedefleri olarak gösterilebilir. Nitekim Haçlı Seferleri sonucunda, Avrupa’nın İslam topraklarını işgali ve tanıma sonrası kültürel, ekonomik ve ticari olarak harekete geçerek Yeniçağ Avrupa’sı için zemin oluşturması gösterilebilir.

Yeniçiğda da Osmanlı Devleti fethettiği topraklara kuruluşundan itibaren uyguladığı barış ve hoşgörü politikası sayesinde asırlar boyu sorunsuz bir şekilde hükmetmiştir. Ankara Savaşı(1402) sonrasındaki fetret devrinde Balkan ülkelerinde hemen hemen hiç toprak kaybedilmemesi hatta herhangi bir ayaklanma dahi çıkmaması Osmanlı’nın barış ve hoşgörü politikasının bir sonucudur. Daha sonraları da başta İstanbul’un fethinde olmak üzere pek çok dönemde barış politikası izleyerek bunun verimini de almıştır.

Yakınçağda ise çeşitli zamanlarda barış ve hoşgörü gündeme gelse de hiçbiri Türk İslam devletlerinin uyguladığı barış ve hoşgörüye ulaşamamıştır. Sorunlar genel olarak savaş ve şiddet yoluyla çözüme kavuşturulmaya çalışılmış fakat gelinen nokta ve alınan sonuçlar, eskisinden daha fazla problemi de beraberinde getirmiştir.

Bu durumun bir tezahürü olarak dünyamızın farklı kıtalarında, farklı ülkelerinde ve farklı noktalarında cereyan eden savaşlar ve çatışmalar örnek olarak gösterilebilir. Tek kutuplu dünyada egemen güçlerin barış, demokrasi ve hoşgörü göstermek amacıyla işgal edilen ülkeler ve ezilen halklar amaca ulaşamamanın bariz göstergelerindendir.

Tüm bu olanlara rağmen barışa ulaşmak adına en pasif dönem çağımızdır. ne dersiniz; barış kelimesinin ağızlara sakız edidiği günümüzde biz barışın neresindeyiz acaba?

Blog,Blog Milliyet,Alıntı,Bayram Cigerli,Okunacaklar, bayramcigerli.blogspot.com, Kültür,Sanat,

Share

0 Comments:

Yorum Gönder