Bir türküde, “Sandığımı açamadım/ Çeyizimi saçamadım/ Yazık olsun gençliğime/ Bir kız alıp kaçamadım” diye hayıflanılıyor. Ben de, yazık olsun vatandaşlığıma, iyi bir milletvekili seçemedim, diyerek sandıklı laflar, söz ve deyimlerle oyalanıyorum. Sandıklı diye bir ilçemiz vardır. Kızların çeyiz sandıkları ünlüdür. Bu sandığa kızların evlendikten sonra kullanacağı eşyalar konulur. Analar kullanmaya kıyamadıkları el emeği, göz nuru oyaları,
elişlerini, nakışları sandığa kaldırırlar. Kız evlenir, çocukları olur ama bunların çoğunu orta yerde eskitmek istemez, o da kızına çeyiz olsun diye sandıkta saklar. Sandık ayrıca değerli eşyaların, malzemelerin konulduğu bir yerdir.
Anadolu’nun kimi köylerinde kızlar, beğendikleri gençleri eve çağırırlarmış. Muhabbetin en tatlı yerinde bir gürültü olur, kız telaşla ayağa fırlar, “Bizimkiler geldi galiba. Seni burada görmesinler, fena olur. Çabuk şu sandığın içine gir. Ben onları geri yollayıncaya kadar sakın dışarı çıkma” dermiş. Oğlan sandığın içine girince üstüne oturur, akrabaları ve nikah memuru gelinceye kadar kalkmazmış. Sandıktan hep politikacı çıkmaz ya, arada sırada damat çıkar böyle... Sandıktan çıkmak denilince ünlü politikacı Süleyman Demirel’in, “Biz sandıktan çıktık” deyişini anımsadım. Sandıktan çıkan politikacılar kızımızla evlenmek yerine anamızı ağlatmaya çalışıyorlar nedense...
Eskiden tulumbacıların yangın söndürme sandıkları olurmuş. İşte türküsü: “Sandık sandıklar içinde sandığımız var/ Hazreti Mevla’ya yalvarmamız var/ Beyoğlu’ndan çıktım, koptu kıyamet/ Galata’ya varınca oldu selamet/ Hurşit Reis sandık sana emanet...”
Sandığın ne önemi olacak deme. Daha ne sandıklar var ne sandıklar! Emeklilerin emekli sandığı, langırt köy sandığına diye esprisi yapılan köy sandığı, ayrıca memurların çeşitli yardım sandıkları bulunur. Eski evlerdeki sandıklar bir çeşit kasa gibidirler; eşyalardan başka para, mücevher de saklanır oralarda. Kuru yiyeceklerin bile konulduğu olmuştur...
Gelelim en önemli sandığa. Seçim sandığı ortaya dört beş yılda bir çıkar ama vatandaşın kader sandıklarıdırlar. Her zaman ele geçmez kaderini değiştirme fırsatı. İyi düşünmeli, sandığa oyunu atarken dönen oyunları, çevrilen dolapları akla getirmelidir. Yoksa, “Adamı derdimize derman olur sandık, sandıktan çıkardık. Lafla peynir gemisi yürütmekten başka hiçbir iş yapmadı. Tatlı vaatlerine kandık, aldandık; bir lokma, bir hırka yaşamak zorunda kaldık. Eski günleri özlemle andık, mumla aradık, ekmeğimizi gözyaşımıza bandık. Yandık Allah’ım yandık!” diye feryat eder dururuz.
Sandık deyip geçme, sandığın işlevini küçümseme. Onun sayesinde dolar umut küpümüz, onunla akar geçim çeşmemiz.
Erhan Tığlı
Blog,Blog Milliyet,Alıntı,Bayram Cigerli,Okunacaklar, bayramcigerli.blogspot.com, Kültür,Sanat,
0 Comments:
Yorum Gönder