Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

PROSTAT İLTİHABI PROSTATİT NEDİR

PROSTATİT

Prostatit terimi, birkaç ayrı sendromdur.Bunlar :

1- Akut bakteriyel prostatit,

2- Kronik bakteriyel prostatit,

3- Nonbakteriyel prostatit
3-a)Enflamasyonlu Nonbakteriyel prostatit
3-b)Enflamasyonsuz Nonbakteriyel prostatit

4- Asemptomatik prostat enflamasyonu


AKUT PROSTATİT

Akut prostatit prostat bezimim enfeksiyonudur. Hastalarda yüksek ateş, titreme, ağrı, sık idrara çıkma, ani sıkışma hissi, idrar yaparken yanma, halsizlik vardır. Hastaların çoğu idrar yapma zorluğu çekerler. Hastaların hastaneye yatırılmaları gerekir. Serum ve antibiyotik tedavisi başlanır. Ayrıca ağrı kesici, antienflamatuar tedavi yapılır.
Hastanın ateşi düşüp şikayetleri geçtikten sonra bile oral antibiyotik tedavisine 30 gün süreyle devam edilmelidir.

KRONİK PROSTATİT

Kronik prostatitli hastalarda ağrı, sık idrara çıkma, ani sıkışma hissi, idrar yaparken yanma gibi belirtiler vardır. Ateş olmaz. Prostatik sıvıda bol miktarda lökosit saptanır. Orta idrardan yapılan kültür temiz çıkarken, prostatik masajla alınan sıvının kültürü veya masaj sonrası alınan idrarın kültüründe üreme olması tanı koydurur. Kronik prostatitin tedavisi oldukça problemlidir. Üriner enfeksiyonlarda etkili olan ilaçlar kronik prostatitte etkili olmayabilmektedir. Trimetoprim-sulfometoksazol ile 4-16 haftalık tedavi, %30-40 oranında kür sağlamaktadır. Kültürleri pozitif olmaya devam eden hastalar için 6-8 aylık tedaviler gerekebilir. Ancak antibiyotikler kesildikten sonra tekrarlama olabilmektedir. Böyle hastalar devamlı baskılayıcı antibiyotik tedavisinden yararlanabilir. Örneğin trimetoprim-sulfometoksazol’ün normal tabletinden günde bir adet veya nitrofurantoin100 mg., günde 2 veya 4 kez kullanılabilir.

NONBAKTERİYEL PROSTATİT

En yaygın prostatit sendromudur Prostatın bilinmeyen bir nedenle enflamasyonudur. Aynı kronik prostattaki gibi ağrı, sık idrara çıkma, ani sıkışma hissi, idrar yaparken yanma gibi belirtiler vardır. Bu hastaların kültürleri negatiftir ve üriner sistem enfeksiyonları yoktur. 2-4 hafta süreyle doksisiklin veya eritromisinle tedavi yararlı olabilir. Şikayetlerin düzelmesinde antienflamatuar ajanlar ve antikolinerjikler faydalı olabilir.


http://catherinemaname.files.wordpress.com/2009/02/prostate1.jpg



ASEMPTOMATİK PROSTAT ENFLAMOSYONU

Çok az idrar yakınmaları ve pelvik ağrı, ASEMPTOMATİK PROSTAT ENFLAMASYONU için karakteristiktir. Hastalar genellikle 20-45 yaşlarındadır. Prostatik sekresyonda enflamasyon hücreleri yoktur ve enfeksiyon saptanmaz. Nedeni; işeme esnasında mesane boynu ve sfinkterin gevşemesini önleyen bir fonksiyonel bozukluk olabilir..
Antibiyotikler etkili değildir. Alfa adrenerjik blokerler işemeyi kolaylaştırırlar. Diazm ve kas gevşeticiler faydalı olabilir.

İDRARDA KAN GÖRÜLMESİ KANLI İDRAR HEMATÜRİ NEDİR

İdrarda kan,idrar yolu iltihabı,idrar yolu enfeksiyonları:

Kanlı idrarın rengi içerdiği kan miktarına göre açık pembeden koyu kırmızı ya kadar değişir. Kanlı idrar bulanıktır; cam bir kap içinde bir süre hekletilirse üstte görece duru, altta ise kanlı çökelti nedeniyle daha koyu renkli ve hulanık iki bölüme ayrılır. İdrarda kan belirtisi boşaltım sisteminin herhangi bir yerinden kaynaklanabılır. Böbrek taşları, veremi, kötü huylu tümörleri ya da enfarktüsü, akut glomerülonefrit, idrar borusu taşları, idrar kesesi tüm örleri, veremi, taşları ya da basit bir idrar kesesi iltihabı ya da siyek (üretra) taşları ve iltihabı buna yol açabilir. İdrarda kan her zaman gözle görülmeyebilir. İdrarın rengini değiştirmeyecek kadar azsa ancak kimyasal deneylerle ya da idrar çökeltisinin mikroskopla incelenmesiyle saptanabilir.

İdrarda kan bulunmasmın en önemli nedenleri;
- Böbrek havuzu papillomu
- İdrar borusu tümörü
- İdrarkesesi divertikülü
- Prostat
- Yırtılma
- Darlık
- Papillom
- Taş

İdrarda kan çogu kez gözle görülebilen bir belirti olduğundan,idrarda kanamanın kaynaklandığı bölgeyi de saptamak olasıdır. Bunun için Guyon deneyi denen yönteme başvurulur. Hasta üç ayrı kadehe idrar yapar ve kadehlerdeki renk değişiklikleri değerlendirilir. Kanama siyekten (üretra) kaynaklanı yorsa idrarda kana bağlı renk değişimi ilk kadehte ortaya çıkar; buna ilk idrarda kan ya da ilk hematüri denir. Obür kadeh lerde ise berrak sarı, normal idrar rengi görülür. Kan idrar kesesinden kaynaklanıyorsa kırmızı renk son kadehte ortaya çıkar. Çünkü kan idrar kesesinin dibinde toplanmıştır ve işemenin sonunda kesenin kasıln'ıasıyla dışarı atılır. Buna son idrarda kan ya da son hematüri denir. Eğer kanama böbrek ya da idrar borusu bölgesinde ise kan idrara bütünüyle karışmış olarak gelir ve her üç kadeh de kırmızı renkte görülür; buna da bütün idrarda kan ya da tam hematüri denir.

İlk hematüri
(Ağırlıklı olarak ilk kadehte kan)
Siyek kökenli nedenler (taş, iltihap)

Son hematüri:
(Ağırlıklı olarak üçüncü kadehte kan)
o idrar kesesi kökenli nedenler (tümör, idrar kesesi
veremi, taş, iltihap)

Tam hematüri:
(Her üç kadehte kan)
o böbrek kökenli nedenler (taş. böbrek veremi, kötü huylu tümör, akut glomerülonefrit, böbrek enfarktü
o idrar borusu kökenli nedenler (taş)

Hemoglobinüri idrarda hemoglobin bulunmasıdır. Akut ve yaygın bır hemolizin (alyuvar parçalanması) ardından görülür. Normal koşullarda hemoglobin vücudun savunma mekanizmasını oluşturan retiküloendotelyal sistemde parçalanır. Eğer alyuvarlar damar içinde parçalanırsa önemli miktarda serbest hemoglobin plazmaya geçer. Ama böyle bir durumda bile iki mekanizmanın etkisiyle idrarda hemoglobin bulunmayabilir. Bu mekanizmalar hemoglobini bilirubine indirgeyen retikuioendotelyal sistem ve hemoglobini süzen böbreğin oluşturduğu eşiktir. Böbrek eşiği çok yüksektir ve kandaki serbest hemoglohin düzeyi 100 ml'de 150-200 mg'ye erişmeden idrara hemoglobin geçmesini engeller. Henıoglo binin idrara geçebilmesi için kandaki düzeyinin çok kısa sürede yüksek bir değere ulaşması gerekir. Bu durumda retiküloendotelyal sistemin yeterince hızla bilirubine dönüştüremediği hemoglobin böbrek eşiğini de aşarak idrarla atılır. Hemoglobinüride idrarın rengi morumsu kırmızıdan kızıl kahverengiye kadar değişebilir. Renk iki pignıente bağlıdır: Oksihemoglobin ve methemoglobin. Oksihemoglobinin rengi parlak kırmızı, methemoglobininki kahverengidir. Idrarın rengi de bu iki pigmentin göreli yoğunluğuna bağlı olarak değişir. Bazen hemoglobinüri hematüriyle, yani idrarda alyuvarlar bulunması yla karı ştırılır. Oysa hemoglobinürinin ayırt edici birçok özelliği vardır. Orneğin idrar bu/anık değil, berraktır. Ayrıca çökelti incelendiğinde idrarda hiç alyuvara rastlanmaz.


İdrarda Kan





Şikayet

İdrarınız kırmızımsı, pembe veya kahverengi ya da kırmızı şerit veya pıhtılar içeriyor. Yiyeceklerdeki (örneğin pancar) renk pigmentleri, uyuşturucu kullanımı ve porfirya idrarın kırmızıya dönmesine yol açmış olabilir. Endişelenecek bir durum yoktur.

Nedenleri

Mesane enfeksiyonu : Ani, acılı, sık ve miktarı az olan idrarınızda kan var; ateş, sırtın alt kısmında ağrı ve göbeğin alt bölgesinde ağrı var. Mesane enfeksiyonu veya sistit idrar yapamamanın nedeni olabilir ve antibiyotik tedavisi gerektirir.

Mesane taşı : İdrarınızda kan var. Sık sık idrara gidiyor, ama az yapabiliyorsunuz; üstelik sadece belli bir pozisyonda. Sırtınızın alt kısmında ve karnınızda ağrıyla birlikte düşük ateşiniz var.

Böbrek taşı : Sırtınızın ve karnınızın alt kısmında ve kasıklarınıza yapılan spazm oluyor ve sık idrara gidip az miktarda ve kanlı idrara çıkabiliyorsunuz.

Üretrit : Üretranızdan sarımtrak bir akıntı geliyor, karnınızın alt kısmı ağrıyor, sık sık idrara gidiyorsunuz, ama az miktarda kanlı idrar yapabiliyorsunuz. İdrar yaparken yanma oluyor ve eğer kadınsanız cinsel ilişki acı veriyor. Üretrit cinsel yolla bulaşan ya da kişisel temizliğe önem vermemekten kaynaklanan bakteriyel bir iltihaptır.

Gromerülonefrit : İdrarınızda kanla birlikte ayak bileklerinde, gözlerinizin etrafında şişlik, nefes darlığı ve yorgunluk var. Böbreğinizin kanı süzen yapılarında ani veya kronik bir iltihaplanma olmuş olabilir.

Tehlikesiz hematüri : Sadece idrarınız kanlı ve başka belirtiniz yok. İdrar viral enfeksiyonlardakinden daha kanlı görünse de, bu durum herhangi bir hastalıkla veya organ hasarıyla ilişkili değildir. Bazen çocuklukta meydana gelir ve zamanla geçer. Bazen bir aile ferdinde başlayan bu sorun sıkıntı yaratmadan ömür boyu sürebilir.

Hemolitik anemi : Yorgunluk ve güçsüzlük hissediyorsunuz, idrarınızda kan var, nefes darlığı çekiyorsunuz ve cildiniz sarardı. Hemolitik anemi kanın alyuvarlarındaki genetik bir anormallikten veya bazı ilaçlardan ya da alyuvarları yok eden bazı hastalıklarından kaynaklanır. Alyuvarlar yıkıma uğramıştır ve kemik iliği bunların yerine yenilerini yeteri kadar hızla üretememektedir. Genetik olarak bazı enzimleri eksik olanlar ile bazı ilaçları kullananlarda hemolitik anemi ortaya çıkabilir.

http://tahlil.com/tahlil.com/wp-content/uploads/2010/03/tahlilyorum88.bmp

Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?

İdrarınızda kan varsa, bu konuda uzman olan bir doktor gözetiminde tedavi olmanız gerekir.

Önleme Bol bol su (günde 6 – 8 bardak) için. Bu, özellikle egzersiz yaparken, ateşiniz olduğunda ve hava sıcaklığı arttığında çık önemlidir. Kafein ve alkolden uzak duru; mesaneyi tahriş edebilir. Enfeksiyonlardan sakınmak için cinsel ilişki esnasında lateks prezervatif kullanın. Küvette banyo yapmak yerine duş alın ve yumuşak sabun kullanın.

ERKEKLER İÇİN DOĞUM KONTROL HAPLARI

Erkekler için geliştirilme aşamasında olan doğum kontrol yöntemleri arasında en revaçta olanlar testosteron hormonunun sperm hücreleri üzerindeki etkilerini engelleyerek etki edenler. Bu yöntemlerin sperm hücreleri üzerindeki muhtemel mutajen ("genleri bozucu") etkileri, yöntemlerin insanlarda kullanılabilirliğini henüz engelliyor.

Ancak fareler üzerinde başka nedenlerle yapılan deneylerde tesadüfen erkeklerde uygulanabilecek yeni bir doğum kontrol yönteminin yolu açıldı: Fareler üzerinde yapılan çalışmalarda vaz deferens adı verilen sperm kanallarının (bu kanallar olgun sperm hücrelerini ana sperm kanallarına ve buradan da depolandıkları yere taşıyan kanalcıklardır) kasılmasını sağlayan bir reseptör (algılayıcı) olduğu saptandı. P2X1 adı verilen bu reseptör (algılayıcı) uyarıldıkça oluşan kasılmalar sayesinde sperm hücreleri aynen bir diş macunu sıkıldığında dışarı macunun boşalması gibi kanalda ilerlerliyorlar. İşte bu reseptörün varlığının saptanmış olması gerçek bir devrim niteliğinde, çünkü bu reseptörü dışarıdan verilen bazı ilaçlarla devre dışı bırakmak teorik olarak mümkün. Bu başarılırsa, vaz deferens kasılamadığından sperm hücreleri kanallarda ilerleyemeyecek ve böylece boşalma olsa bile boşalan sıvının dışarıdan bakıldığında niteliklerinde (renk, miktar) bir değişiklik olmamasına karşın sıvının içinde sperm olmayacak.


http://www.kadinisterse.org/resimler/doumsk9.png
Ayrıca bu reseptörü devre dışı bırakan değil, uyaran bir maddenin bulunması da sperm sayısını artırmaya yardımcı olarak erkek kısırılığının tedavisine yeni bir yol açacak gibi görünüyor.

Şu anda bu yöntem yalnızca bir teoriden ibaret. Sorun, reseptörün yapısının tümüyle anlaşılması sonrası, bu reseptörü bağlayıp devre dışı bırakacak maddenin bulunmasında. Bu madde de bulunduğunda erkek doğum kontrol hapları bir hayal olmaktan çıkacak.

PARASOMNİA NEDİR PARASOMNİA TİPLERİ NELERDİR

Parasomnia uyku boyunca görülen davranış ve vucut fonksiyonlarında bulunan değişikliklerdir.
Parasomnianın görülme tipine göre bir kaç çeşidi vardır.
Bunlardan kabus bozukluğu olarak tanımlanan durum, kötü rüyalar görerek uykudan uyanmadır. Uyandığında gördüklerini hatırlayabilir. Kabus bozukluğu her yaşta görülebildiği gibi en çok rastlandığı yaşlar okul öncesi dönem olan 3-5 yaş arasıdır.



Bir diğer parasomnia durumu olan korku nöbeti, uykuya derin dalış evresinde meydana gelir. Kişi büyük bir panik ve endişe ile uyanır ancak bunun nedenini çoğu zaman hatırlamaz.
Uyurgezerlik parasomnianın en çok zarar yol açabilen türüdür. Tıpta somnabulizm olarak adlandırılan bu durumderin uykuda gelişir. Uykunun ilk saatlerinde daha sıktır. Uyurgezer kişi uyandığında neler olduğunu bilmez. Kalkıp gezebilir,kapıyı açıp çıkabilir ya da konuşabilir.
Parasomnianın diğer çeşitleri, gece diş gıcırdatma olarak bilinen bruksizm,çene kemiğini gece boyunca sıkma, sayıklama, uyurken şiddetli davranışlarda bulunma ve kendine zarar verme, uyku paralizi olarak adlandırılan ve daha çok karabasan olarak adlandırılan uykudan uyanma döneminde hareket edememedir.


dort tur parasomnia vardir:

• kabus bozukluğu
• uyku terörü bozukluğu
• uyurgezerlik bozukluğu
• başka türlü adlandırılamayan parasomnia

KEFİR NEDİR KEFİRİN FAYDALARI NELERDİR

Kefir Kafkasya'da yaşayan insanların sıklıkla kullandıkları sütün mayalandırılmasıyla elde edilen bir süt ürünüdür. Son yıllarda Avrupa ve Amerika'da yapılmaya başlanmış ve ülkemizde de Ziraat Fakültelerinin Teknolojisi bölümlerinde üretilmekte olup, sınırlı miktarda satışı yapılmaktadır.

http://www.t-hertenleger.be/images/kefir_btn.gif
Kefir Nedir?
Kefir, Kefir taneleri ile elde edilen Kafkas orjinli etilalkol ve laktik Asit fermantasyonlarının bir arada oluştuğu tarihi geçmişi olan bir süt içeceğidir. Kefir çok karışık mikrobiyolojik yapıya sahiptir. Boyutları 0,5-3 cm arsasında değişir ve fındık yada Buğday tanesi büyüklüğünde beyaz, beyaz-sarı arasında renklerde küçük karnabahar veya patlamış mısır görünümündedir.

İnsanlar kendi hücrelerinin 10 katı sayıdaki (100 trilyon) faydalı bağırsak mikrobu ile ortak bir yaşam sürdürmektedir. Faydalı bağırsak mikropları (probiyotikler) çeşitli yararlarının yanında dış ortamdan gelen zehirli Maddelerin kana geçmesini engelleyen koruyucu bir bağırsak tabakası oluştururlar. Bağırsaktaki Sağlıklı mikrop dengesinin, zararlı mikroplar lehine değişmesi, yani bağırsaktaki mükemmel dengenin bozulması çok sayıda ivegen ve müzmin hastalığa yol açar.

Son yıllarda rafine gıdaların tüketimindeki artışa paralel olarak, turşu, kefir, boza, çeşitli salamuralar gibi geleneksel Fermantasyon gıdalarının az tüketilmesi, süt ve yoğurt gibi fazla tüketilenlerin ise ekşimesin ya da kesmesin diye pastörize edilmesi ya da Antibiyotik katılması vücudumuzun mükemmel probiyotik dengesini alt üst etmiştir.

Probiyotik – Prebiyotik

* Kefir Yeterli miktarda yenildiğinde insan ya da hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen mikroorganizmalara probiyotik denir.

* Kefir Bağırsaktaki bazı mikroorganizmaların çoğalmasını artıran ve/veya aktivitesini uyaran ve insan ya da hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen maddelere (besinsel lifler gibi) prebiyotik denir

* Probiyotikler = yararlı bağırsak mikropları (bakteriler ve mantarlar )

* Erişkin bir insan bağırsağında 100 trilyon (1,5 kg) faydalı bakteri ve mantar bulunur. Bu rakam insan hücre sayısının 10 katı kadardır.

* Sayıları 400'ün üzerinde olan bu bakteriler ve mantarlar normal bağırsak florasını oluştururlar.

* Bu bakteriler ve mantarlar 300 m2 büyüklüğünde bir yüzey oluşturan bağırsak sümüksü zarını koruyucu bir tabaka şeklinde döşer.

Probiyotiklerin görevleri
* Bağışıklık sistemini güçlendirmek.
* Yiyeceklerin hazmını kalaylaştırmak.
* vitaminlerin (K vitamini, biyotin, B12, niasin vb) sentezini yapmak.
* Bağırsak duvarını zararlı maddelerden korumak ve bağırsak geçirgenliğini azaltmak.
* Zararlı maddelerin (toksinler) kan dolaşımına geçmesini engellemek.
* Besin alerjilerini ve ekzemayı önlemek.
* Kronik enflamatuvar (iltihabi) hastalıkların oluşumunu engellemek.
* Kanseri önlemek.
* Yaşlanmayı yavaşlatmak.
* Depresyonu hafifletmek.
* Otizm bulgularını hafifletmek.
* İshali önlemek ve tedavi etmek.
* İdrar yolu iltihaplarını önlemek.
* Kabızlığı tedavi etmek.
* Böbrek taşlarının (okzalat) oluşumunu azaltmak.




Kefir nelere iyi gelir?

Kullanımı (içimi) ve hazmı çok kolay olan kefir hücre yenileme özelliğine sahiptir. Mucize içecek kefir özellikle bağırsaklardaki maddelerin küreselleşmesini önlediğinden ömür uzatıcı olduğuna inanılır. Kafkasyalıların kefirin yararlarını bildiklerinden çocuklarına su gibi içirirler. Kafkasya'da yüzyıldan fazla yaşamak çok sıra dışı bir durum değildir.

Protein, yağ, laktoz ve Mineraller bakımından hayli zengin ilaç tedavisi kesilmeden kullanıldığı zaman kandaki kötü kollestrolü azaltır, tansiyonu düşürür, idrarı sulandırır, vücuttan atılması gereken maddelerin gidişini kolaylaştırıyor, bağırsak hareketlerini hızlandırıyor, bulaşıcı, sarılık, eklem hastalıkları, ishal, kabız, kan kaybı, idrar torbası hastalıları, doğum sorunları, şeker düşürüyor ve en önemlisi kanseri geciktiriyor.

Hazmının kolay, proteince zengin oluşu NEDENİ İLE Kefir hastalar ve çocuklar için önemli bir besindir.Hatta 20-30 günlük çocuklara bile Günde bir iki kaşık içirilmesi önerilmektedir. doktorlar, hastalarına ilaçların yanında birde kefir içmelerini tembihliyor.

Ayrıca yapılan araştırmalarda kefirin kadın ve erkeklerde cinsel gücü arttırdığı da bildirilmiştir. Hücre yenileme sayesinde de kadınlar tarafından cilt maskesi olarak kullanıldığı da bilinmektedir.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emel SEZGİN, Japonya' da fareler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre kefirin içinde yer alan maddelerin kanseri %53,6 oranında azalttığını ve ayrıca kefirin kanseri önleyici ilaçlarla kullanılması halinde kanserin tekrarlanma riskinin %67 oranında azalttığını da ortaya çıkarttığını belirtmiştir

Ayrıca kefir sinirsel rahatsızlıklara, iştahsızlık ve uykusuzluk içinde yararlı olmaktadır.Ülser yüksek tansiyon, bronşit, Astım hastalarının tedavisinde de kullanılmaktadır.

Kefiri kimler kullanır?

Kefiri yaşı ne olursa olsun her yaştaki insan kullanabilir. Yan etkisi yoktur. Çocuklara bile rahatlıkla verilebilir.

Kefiri Kanser Hastaları Tercih Ediyor?

Kefir, vücut direncini arttırıyor, sindirim sistemine yararlı oluyor. Bağırsakta kanser oluşturan etkenleri engelliyor. İlaç değil ama, kanser hastası olanlar, bu özellikleri nedeniyle kefiri tercih ediyor. Yapılan çalışmalar, kefirin, iştahsızlık ve uykusuzluğa da iyi geldiğini göstermiştir.

Kefir Tanesi

Kefir Tanesi; fındık yada buğday büyüklüğünde, renkleri beyaz, beyaz-sarı arasında küçük karnabahar veya patlamış mısır görünümündedir. Boyutları 0,5-3 cm arasında değişir. Taneler sütü fermente edici rol oynar, en önemli özelliği fermantasyon sonunda süzülerek tekrar kullanılabilmesidir. Kefir taneleri kazein ve birbirleri ile ortak yaşayan mikroorganizmaların meydana getirdiği jelatinimsi koloniler oluştururlar. Çok karışık bir mikrobiyolojik yapıya sahiptir. Değişik araştırmacılar, değişik bölgelerden aldıkları kefir tanelerinde farklı sayıda, oranda ve cinste mikroorganizma tespit etmiştir. Tanede genel olarak laktik asit bakterileri, laktozu fermente eden ve edemeyen mayalar mevcuttur. Bazı tanelerde enterokok ve koliform grubu bakterilere de rastlanmıştır. Kefir tanesinde saf toz halde liyofilize kültürler üretilmiştir. Avrupa ülkelerinde ve A.B.D. de genellikle saf kültürlerden kefir üretilirken , Rusya , Asya , Doğu Avrupa ve Ortadoğu bugüne kadar laboratuvar koşullarında kefir tanesi üretmek mümkün olmamıştır.

Kefirin Besin Değerleri

Kefir, vücudun temel fonksiyonlarında ve çeşitli faaliyetlerinde kullanılan Mineraller ve esansiyel aminoasitler bakımından zengindir. Kefirde bulunan Proteinler kısmi sindirimi yapılabilen ve bu nedenle vücut tarafından kolay değerlendirilebilir yapılardır. Kefirde bol miktarda bulunan ve esansiyel amino Asitlerden bir tanesi olan triptofanın , Mineral maddelerden kalsiyum ve Magnezyumun sinir sistemi üzerinde rahatlatıcı etkisi olduğu bilinmektedir.

Vücudumuzda en çok bulunan ikinci mineral madde olan fosfor, hücre gelişimi ve enerji ihtiyacının karşılanması için karbonhidratların , yağların ve Proteinlerin kullanımında kolaylık sağlamaktadır. Kefir B12, B1 ve K vitamini bakımından da zengindir. B u vitaminlerin yeterli alınması durumunda gerek böbrek, karaciğer ve sinir sistemine gerekse deri rahatsızlıklarına sayısız fayda sağladığı bilinmektedir.
http://www.bitkidenderman.com/kefir1.jpg

Kefir neye benzer?

Kefir yoğurda ya da ayrana benzer. Zaten benzer şekilde mayalanır. Bekletildikçe tadı ekşir ve çok az olan Alkol oranı artar.

Kefirin zararı var mı?

Kefirin bilinen bir zararı yoktur. Çok nadir olarak bazı kişiler yeni başladıklarında fazla kefir içmeye tahammül edemezler. Bu kişiler kefir miktarını yavaş yavaş artırmalıdır. Bazı kişiler toksinlerden temizlenirken toksinlerin geçtiği dokularda bir takım rahatsızlıklar oluşabilir. Kısa bir süre sonra, toksinler vücut dışına çıkacak ve kişi kendini çok iyi hissedecektir (iyileşme krizi).

Kefir tanelerini nereden temin edebilirim?

Kefir tanelerini, Ege Ziraat fakültesi gibi bazı fakültelerden, aktarlardan ya da tanıdıklarınızdan temin edebilirsiniz.
Bazı firmalar hazır kefir de satmaya başlamıştır.
Kefirinizin ucuz ve istediğiniz kıvamda olması için mümkünse kendiniz yapın.

Kefir taneleri neye benzer?

Kefir taneleri karnabahar görünümünde fakat lastik kıvamındadır. Kefir tanelerinin dışında kefiran denilen bir yapışkan bir zar vardır. Yararlı bakteriler ve mantarlar kendi yaptıkları bu zarın içinde yaşarlar

Kefir taneleri çok büyümüşse kesilmeli mi?

Kefir taneleriniz büyük ise bunu kesmeyin, aksi halde kefiran metalden zarar görebilir. En iyisi hafifçe elinizle sıkmadan ayırmaktır.

Kefir taneleri sonsuza kadar yaşayabilir mi?

Kuru kefir taneleri birkaç mayalamadan sonra yok olabilir. Ama ıslak maya eğer iyi bakılırsa sonsuza kadar sağlıklı kalır (şimdiye kadar nasıl geldi!) Kefir tanelerini sıkmayın, metal değdirmeyin, temiz tutun. Uzun süre kullanmayacaksanız soğuk bir yerde (tercihan buzdolabında) tutun. Daha uzun süre saklamak istiyenler derin dondurucuya koyabilirler.

BRAD HOLLIBAUGH 08/08





































STRESE İYİ GELEN YİYECEKLER


click to zoom


Yaban mersini, badem ve yoğurt

Stres bazı insanların canının tuzlu ve sert atıştırmalıklar, bazı insanların ise şekerli ve kremsi yiyecekler çekmesine neden olur. Biz de bunu düşünerek, her talebe karşılık verecek bir mönü sunuyoruz: bir kase yaban mersini, kavrulmuş kıtır kıtır badem ve bir tabak yoğurt… Yaban mersini çok iyi bir antioksidan kaynağıdır. Özellikle içeriğinde bulunan C vitamini stresin azalmasına yardımcı olur. Badem ise B ve E vitaminleri, çinko açısından zengindir; aynı şekilde gerginliği azaltır. Yoğurt hakkında yapılan araştırmalar da düzenli probiyotik yoğurt yemenin uzun dönemde stresin negatif etkilerini ortadan kaldırdığını gösteriyor.

Tam tahıllı ekmek ile ton balıklı sandviç

Sıkıntıdan bulandığınızda aklınıza en son gelecek yiyeceklerden biri ton balığı olabilir. Fakat siz siz olun, ton balığını bu tip anlarınızda yanınızdan eksik etmeyin. Çünkü bu protein dolu balık, kan şekerinizin seviyesini dengede tuttuğu gibi inişli çıkışlı değişken ruh halini de dengeliyor. Ton balığını az yağlı bir mayonez, sevdiğiniz sebze ve otlarla karıştırarak tam tahıllı bir ekmek ile lezzetli bir mönü yaratabilirsiniz. Tam tahıllı ekmek de kalp sağlığı için önemli Omega 3, stres önleyici B vitamini ve sindirim dostu lif içerdiği için oldukça iyi gelecektir.


Kızarmış tost ekmekleri ve acılı sos

Biliyoruz, bu konuda sizi ikna etmemiz çok zor! Stresinizi atmak için en çok tercih edeceğiniz yiyeceklerden birinin patates cipsi olduğunu biliyoruz. Gerek tadı, gerekse sert oluşu (sert yiyecekleri çiğnerken de stresin azaldığı da araştırmalar tarafından kanıtlanmış) hepimizi gergin anlarımızda cezp ediyor elbet. Ama biz sizi cips yerine daha sağlıklı olan incecik dilimlenmiş ve iyice kızartılmış tam tahıllı tost ekmeklerine ikna etmeye çalışıyoruz… Yanına hazırlayacağınız, C vitamini ve liften zengin bir acı biberli salsa sosu; hem lezzeti artıracak (ikna olmanızı kolaylaştıracak), hem de kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan endorfin salgılamamızı sağlayacak.


Tahıl gevreği ve az yağlı süt

Sert, çıtırtılı, ama rahatlatıcı yiyecekler için bir diğer önerimiz de tahıl gevreği. Özellikle sabah kahvaltısı olarak yiyebileceğiniz az yağlı sütle karıştırılmış tahıl gevreği mönünüze, aynı zamanda bir avuç fındık ve çilek, kiraz gibi meyveler atarak daha sağlıklı hale getirebilirsiniz. Süt konusunda seçim yaparken az yağlı sütleri ve tahıl gevreği seçerken B vitamini ve lif açısından zengin olanlarını tercih etmenizi de hatırlatalım!

Bitter çikolata ve ahududu

Çikolatanın adını duyar duymaz yüzünüz güldü sanırım! Çikolata vücudumuzdaki dopamin (herhangi bir şeyi yapabilmemiz için bize motivasyon sağlayan madde) salınımını arttırır. Aynı zamanda sağlam bir endorfin desteği sağlayan çikolata kan basıncını da düşürür. Bu arada Nestle’nin Çikolatam sitesini biliyor muydunuz? Bilmiyorsanız, bu eğlenceli çikolata dünyasına buradan mutlaka bir göz atın! Çikolatanın yanına hem çok iyi gidecek, hem sağlıklı, hem lezzetli, hem de yine stres giderici bir önerimiz var: ahududu. Bir avuç ahududu C ve B vitaminleri ve lif açısından ekstra rahatlama sağlayacaktır.

Meyveli yoğurt

Yoğun ve zengin bir karışım; yoğurt ve meyve… Bu karışımdaki C ve B vitaminleri, mineral, probiyotik, lif ve protein zenginliği; midedeki sıkıntıları azalttığı gibi, gergin sinirleri de besleme özelliğine sahip. Burada önem vermemiz gereken yüksek antioksidan özellikli meyveleri tercih etmemizdir. Örneğin yaban mersini, çilek, mango gibi… Aynı zamanda düşük yağlı bir yoğurt kullanmanızı da öneririz. Dilerseniz biraz daha sağlık katmak adına, bu karışıma biraz fındık da serpebilirsiniz. Hem sağlık dolu, hem doyurucu bu karışımın sizi nasıl sakinleştirdiğine inanamayacaksınız!

Zeytinyağla hazırlanmış sebze çorbası

İçerdiği vitamin ve mineraller sayesinde aşırı besleyici özelliğe sahip sebzeler, sinirleri yatıştırma konusunda da oldukça etkilidirler. Karışık sebzelerle hazırlayacağınız bir çorba hem ruh, hem de beden sağlığınıza oldukça iyi ve rahatlatıcı gelecektir. Soğan, havuç, sarımsak, havuç, kereviz, kabak, soya fasülyesi ve zeytinyağı ile hazırlayacağınız sebze çorbanız için şimdiden afiyet olsun!

KULAK ÇINLAMASI VE KULAK ÇINLAMASINA İYİ GELEN ÖNERİLER

Kulak çınlaması neden olur? Çınlamayı hafifletmek için neler yapılır? Ne zaman doktora baçvurmak gerekir?


Kulak çınlaması çok sık bahsedilen ama şiddetli değilse pek de ciddiye alınmayan bir şikayettir. Kulak çınlamasını çoğu kişi normal yaşamlarının bir parçasıymış gibi kabul eder ve bir önlem almaya gerek duymaz. Oysa her türlü kulak çınlaması doktora danışılması gereken bir durumdur.

Kulaklarda çınlama ya da uğultu, aralıklı ya da sürekli olabilir, şiddeti değişebilir. Genellikle arka plandaki gürültü ve sesler düşükse kulak çınlaması artar. Gece sessiz bir odada uyumaya çalışırken daha çok farkına varılır ve rahatsız eder. Kulakta işitilen ses nadiren kalp atımıyla senkronize olabilir.

Milyonlarca kişinin ortak şikayeti olan kulak çınlaması, şiddetli olduğunda konsantrasyonu ve uykuyu bozabilir, iş ve kişisel ilişkilerle etkileşerek psikolojik strese neden olabilir.

Yüksek seslere uzun süre maruz kalınması kulak çınlamasının en sık nedenidir. Kulak çınlaması olan kişilerin yüzde 90 kadarında değişik düzeylerde işitme kaybı vardır. Yüksek ses iç kulakta spiral biçiminde bir organ olan salyagozun sese duyarlı hücrelerinde kalıcı hasara neden olur. Marangozlar, pilotlar, rock müzisyenleri, yol tamiri işçileri, zincirli testere, tüfek kullananlar riskli meslek gruplarıdır. Sürekli yüksek volümlü müzik dinleyenler de risk altındadır. Çok yüksek volümlü seslere bir kez maruz kalınması bile kulak çınlamasına neden olabilir.

Kulak çınlaması bazı kişilerde alkol, sigara, kafeinli içecekler veya belirli gıdalarla artabilir. Henüz tam olarak bilinmeyen nedenlerden ötürü stres ve yorgunluk kulak çınlamasını kötüleştirebilir. Bazı durumlarda altta yatan neden tedavi edilse bile kulak çınlamasının devam ettiği görülebilir.

ÇINLAMAYI HAFİFLETMEK İÇİNAşağıdakiler kulak çınlamasının azaltılmasına yardımcı olabilir.

  • Alkol veya kafeinli içeceklerden uzak durun veya azaltın.
  • Sigarayı bırakın. Nikotin iç kulaktaki yapılara kan akımını azaltarak kulak çınlamasını kötüleştirir.
  • Doktorunuza danışarak kullandığınız ilaçların kulak çınlamasına neden olup olmayacağını öğrenin.
  • Düzenli egzersiz yapın. Egzersiz kulaktaki yapıların kan akımını artırır. Ancak boynunuzu aşırı gerilmiş durumda bırakan bisiklet ve at binme gibi sporlardan kaçının.
  • Aşırı gürültüye ve yüksek volümlü müziğe maruz kalmaktan kaçının. Çok gürültülü ortamlarda bulunmanız gerekiyorsa kulak tıkacı kullanın.
  • Dikkatinizi başka noktalara yönelterek kulak çınlamasına yoğunlaşmayın.
  • Gevşeme tekniklerini öğrenip uygulayın. Stres ve yorgunluk kulak çınlamasını artırır.
  • Sessiz odalar kulak çınlamasını daha dikkat çekici yapar. Oysa arka planda ses olursa kulak çınlaması daha hafif hissedilir. Sessiz bir odada dinlenirken ya da çalışırken müzik çalın. Örneğin vantilatör, nemlendirici gibi ‘beyaz ses’ yayan bir makine ya da okyanus dalgaları gibi sesler çıkaran bir ses cihazı çalıştırın.

MUTLAKA DOKTORA GİDİLMELİ
Her kulak çınlaması doktora danışılması gereken bir durumdur, altta yatan bir neden olup olmadığını araştırmakta yarar vardır. Aşağıdaki hallerde ise hemen doktora görünmek gerekir.

  • Yüzün ya da vücudun bir tarafında koordinasyon bozukluğu veya güçsüzlük gibi belirtilerle birlikte olan kulak çınlaması.
  • Anlamlı işitme kaybı, baş dönmesi, denge kaybı, bulantı veya kusma gibi belirtiler ile birlikte olan kulak çınlaması.
  • Bir travmadan sonra oluşan veya ağırlaşan kulak çınlaması veya işitme kaybı.
  • Yüksek kese maruz kaldıktan sonra devam eden kulak çınlaması veya işitme kaybı.
  • Mevcut kulak çınlamasının şiddetlenmesi veya sıklaşması.

HASTALIK BELİRTİSİ OLABİLİR

Bazı durumlar ve hastalıklar kulak çınlamasına yol açar:
* Kulak kirine bağlı tıkanıklıklar, kulak enfeksiyonu veya nadiren işitme sinirindeki bir tümör çınlama yapabilir.
* Kulak çınlaması 200’den fazla reçeteli ve reçetesiz ilacın potansiyel yan etkisidir.
* Doğal yaşlanma süreci iç kulaktaki salyangozun ve kulağın diğer parçalarının bozulmasıyla sonuçlanabilir.
* İç kulağı etkileyen Meniere hastalığı da bir etkendir.
* Orta kulaktaki kemiklerin sertleşmesiyle sonuçlanan bir hastalık olan otoskleroz çınlama yapar.
* Yüksek kan basıncı, kalp damar tıkanıklıkları, anemi, alerjiler ve troid bezinin az çalışması gibi çeşitli hastalıklar bu şikayete neden olur.
* Çene eklemi sendromu gibi çene ve boyun problemleri de nedenlerden biridir.

GÖBEK ERİTMEK İSTİYORSAK

'Bel simidi' olarak adlandıran bel bölgesindeki kalınlık ve göbeğiniz canınızı sıkıyorsa 7 öneriye kulak vermenizde fayda var.


Bu 5 yiyecekten uzak durun: Yeme alışkanlıklarınızı değiştirmelisiniz. Beş zararlıyı ise asla tüketmeyeceksiniz. Şeker, kurabiye ve bisküviler, pasta, kola ve patates cipsi. Kızartılmış yiyecekleri ayda bir kere tüketin.


Baklagilleri tercih edin

Neler yiyebileceğinizi bilmelisiniz. Fasülye, mercimek, kiraz, çilek ve vişne en çok tavsiye edilen yiyeceklerdir. Bunlardan günde 20-30 gram tüketebilirsiniz.




Bol su için

Bol su içmek yapabileceğiniz en yararlı önerilerden biri. Su midenizde doygunluk hissine neden olur ve daha az yemenizi sağlar. Alkolden uzak durun. Likör ve bira yağların göbek çevresinde toplanmasına neden olur.



Kalsiyum takviyesi yapın

Vitamin takviyesi çok önemli, özellikle kalsiyum takviyesi. Kalsiyum kemiklerinizi korur ve osteoporozu önler. Doktorunuza danışarak hangi miktarda kalsiyum almanız gerektiğini öğrenin. Göbeğinizi eritmek için zayıflama ilacı kullanmanız ise önerilmiyor.






Bel inceltici spor yapın

Yapılacak en doğru çözüm sporla olacaktır. En iyi sporlar, kickboks, squash, yüzme ve tenis. Bunun yanında eerobik egzersizler de göbek çevresindeki yağı inceltir.






Dik yürüyün, dik oturun


lini ve Vücudunuzun duruş şek yürüyüşünüzü gözden geçirin. Dik yürümeye ve oturmaya özen gösterin. Göbeği içe çekip bırakmak da faydalı olacaktır.

YEMEKTEN SONRA NE YAPMAYALIM




Yemekten sonra yaptığımız bazı alışkanlıklar aslında çok zararlı.


Yemek yedikten sonra keyif olarak adlandırdığınız ritüeller var mı? Bir sigara yakmak ya da kısık ateşte demlemeyi ihmal etmediğiniz çay gibi... Peki bu alışkanlıkların ne kadar zararlı olduğunu biliyor musunuz?

İşte yemekten sonra yapmamanız gerekenler:


1) Araştırmalar yemekten sonra içilen tek bir sigaranın 10 taneye bedel olduğu kanıtlıyor. (Kanser riski de doğru orantıda artıyor)


2) Yemekten hemen sonra meyve yemek midenin hava ile dolmasına sebep oluyor. O yüzden meyvenizi yemekten 1-2 saat önce ya da sonra yemelisiniz.


3) Çay yaprakları yüksek oranda asit içerdiği için yemeklerden aldığımız proteinleri sindirmemizi zorlaşır.



4) Yemekten sonra kemer gevşetmek bağırsakların bükülmesine ve bloke olmasına sebep.


5) İnsanlar genellikle yemek yedikten sonra yürümenin ömrü uzattığına inanır. Halbuki bu doğru değil. Yürümek, sindirim sisteminin yediğimiz yemeklerden nütrientleri özümsememesine sebep olur. Yani yediğimiz yemeğin hiçbir anlamı kalmamsına...



6) Banyo yapmak kan akışını ellere, ayaklara doğru çoğaltır ve bu da midenin etrafındaki kan miktarını azaltır. Sonuç olarak, sindirim sistemini zayıflatır.


) Yemekten hemen sonra uyuduğumuzda, yediklerimizi yeterince sindiremeyiz. Bu da bağırsak iltihaplanmalarına ve mide rahatsızlıklarına sebep olur.

VUCUT YAŞI NEDİR VUCUT YAŞINIZI HESAPLAYIN

Bu testle vücudunuzun gerçek yaşını öğreneceksiniz. Yaşınız 30 da olsa, vücut yaşınız kendinize gösterdiğiniz özenle doğru orantılı olarak 20 de, 40 da olabilir. Önemli olan biyolojik yaşınız değil, vücudunuzun kendini kaç yaşında hissettiğidir. İşte bu test, vücudunuzun yaşını ortaya koyacak... Ve tabii sizin kendinize iyi bakıp bakmadığınızı da...

1. Güneş kremi kullanıyor musunuz?
a. Evet, hatta kış günlerinde bile
b. Sadece yazın kullanıyorum
c. Son zamanlarda her gün kullanmaya başladım
d. Sadece tatile gittiğimde kullanıyorum
e. Hiç kullanmıyorum
2. Ne sıklıkla güneşleniyorsunuz?
a. Hiç güneşlenmiyorum
b. Şemsiye altında güneşleniyorum ve öğlen 12-15.00 saatlerinde güneşe çıkmıyorum
c. Gençken güneşlenmeyi çok seviyordum ama artık eskisi kadar çok güneşlenmiyorum
d. Sadece tatillerde en az 15 koruma faktör krem sürerek ve yüzümü koruyarak güneşleniyorum
e. Tam bir güneş aşığıyım, koruma kremleri kullanmadan güneşleniyorum
3. Sigara kullanıyor musunuz?
a. Hayır
b. Eskiden içiyordum ama bıraktım
c. Evet günde en fazla on tane sigara içiyorum
d. Evet günde en fazla 30 tane sigara içiyorum
e. Evet günde 30 taneden fazla sigara içiyorum
4. Günde ne kadar su içiyorsunuz?
a. En az iki litre içiyorum
b. Günde 1-2 litre içiyorum
c. Günde 1 litreden az içiyorum
d. Ne kadar susarsam o kadar içiyorum
e. Çok az su içiyorum
5. Vücudunuz ne kadar fit?
a. Haftada en az üç kere spor yapıyorum
b. Haftada 1-2 kez egzersiz yapıyorum
c. Spor yapmıyorum ama her gün düzenli 20 dakika yürüyüş yapıyorum
d. Ayda iki kez spora gidiyorum
e. Bir yıldan fazladır spor yapmıyorum
6. Kahvaltıda ne yersiniz?
a. Yulaf ezmesi ve taze meyve
b. Tahıl, tost, reçel ve sütlü kahve
c. Kavun
d. Hiçbir şey, ya da sadece kahve
e. Cornflakes
7. Haftada ortalama ne kadar alkol tüketiyorsunuz?
a. Alkol tüketmiyorum
b. Günde 1-3 kadeh alkollü içki içiyorum
c. Haftaiçi içmiyorum ama haftasonu 1-10 kadehe kadar içiyorum
d. Haftaiçi içmiyorum ama haftasonu çok fazla içip geç yatıp geç kalkıyorum
e. Her gün 4 kadehten fazla içiyorum
8. Kendinizi ne sıklıkta mutlu hissediyorsunuz?
a. Sık değil genellikle mutsuzum
b. Tam bir adrenalin canavarıyım bence günlük hayat tam bir efor sarf ettiriyor
c. Arkadaşlarımla ve ailemle kendimi çok mutlu hissediyorum
d. Kendimi ancak ilaçlarla mutlu hissediyorum
e. Hatırlamıyorum
9.Kendinizi şımartıyor musunuz?
a. Ayda 1-2 kez güzellik merkezinde bakım yapıyorum
b. Haftada bir bakım yağları ile vücudumu nemlendiriyorum
c. Arkadaşlarımla haftada iki kez buluşuyorum
d. Çok nadir ancak her sezon bir gün alışverişe çıkarak kendimi şımartıyorum
e. İşten uzak olduğumda ve kendime vakit ayırdığımda kendimi şımartmış oluyorum
10. Ne kadar streslisiniz?
a. Çok nadir, hep kontrollü bir insan olmuşumdur
b. Çoğunlukla stresliyim bu yüzden kendimi hep rahatlatmaya çalışırım
c. Çoğu zaman uyumakta güçlük çekerim çünkü zihnim sürekli yarışıyor
d. Günde 10 saat çalışıyorum, 5 bardaktan fazla kahve içiyorum, hızlı yemek yiyorum ve haftasonu geziyorum.
e. Hayatım ve işim beni sürekli stresli yapıyor. Kendimi çok bitkin hissediyorum





En çok A şıkkını işaretlediyseniz:
Olduğunuz yaştan birkaç daha genç gösteriyorsunuz. Genç göstermeye kafanızı çok takmışsınız. Kendinizi rahatlatarak genç kalabilirsiniz. Dans etmeye başlayın ya da kayak yapın. Kendinizi kontrol etmekten kurtulun artık. Örneğin düzenli içki içenler sürekli içki içenlerden çok daha uzun yaşarlar. Kendinizi bir bardak şampanya ile ödüllendirin.
En çok B şıkkını işaretlediyseniz:
Gençliğinizi korumak için elinizden geleni yapıyorsunuz, bu iyi haber. Ama beslenmenizde antioksidanları artırmanız gerekiyor. Örneğin votka tonik yerine bir bardak kırmızı şarap için. Bir hafta boyunca her sabah kuru erik yemeye özen gösterin. Sigara içiyorsanız C vitamini açısından zengin meyveler yiyin. Çünkü C vitamini özellikle sigara ve güneşin zararlarını azaltır.
En çok C şıkkını işaretlediyseniz:
Olduğunuzdan daha genç görünmek için biraz çaba sarf etmelisiniz. Her gün en az 2 litre su için. Birkaç gün içerisinde cildinizdeki değişimi fark edeceksiniz. Kahvaltıda sadece meyve yiyerek beslenme sisteminizin fonksiyonlarına yararlı olmuyorsunuz, meyvenin yanında lif açısından yüksek olan tahıl, yoğurt ve yağsız süt de içebilirsiniz. Vücudunuzun proteine ve yağa ihtiyacı var. Her gece 8 saat uyuyun. Çünkü cilt kendini uykudayken yeniler. Kendinizi stres altında hissediyorsanız, uykudan önce sıcak banyo yapın.
En çok D şıkkını işaretlediyseniz:
Genç görünmek istiyorsanız acilen harekete geçin. Kahvaltıyı atlamak kilo almanızı engellemez. Kuru meyve ve fıstık ile karıştırılmış tahıllı bir kahvaltı metabolizmanızın çalışmasını artırır. Kafeini kesin, kahve yaşlanmayı hızlandırır. Bunun yerine yeşil çay için. Beslenmenizde bolca A, C ve E vitaminine yer verin. Haftada iki kez en az yarım saat koşun. Alkolden uzak durun ve haftanın 6 gecesi en geç 23.00'de yatakta olun.
En çok E şıkkını işaretlediyseniz:
40 yaşında olmanıza rağmen 60 yaşında gibi gösteriyorsunuz. Beslenmenizdeki bozukluk ve az su tüketimi, sigara içmenizle ve güneşe olan düşkünlüğünüzle birleşince dişleriniz sarardı, cildiniz sarktı. Cilt ve akciğer kanserinin eşiğindesiniz, hayat tarzınızı değiştirmezseniz kalp krizi geçirme riskiniz var. Sigarayı bırakırsanız iki hafta içinde vücudunuzdaki olumlu değişimi görebilirsiniz. Beslenmenizde omega 3 yağlarını arttırın, bu enerji seviyenizi artırır. Hiçbir zaman hiçbir şey için geç olduğu düşünmeyin.

YORGUNLUK NEDENLERİ VE KRONİK YORGUNLUĞA İYİ GELEN BİTKİLER

Dinlenmekle geçmeyen bir yorgunluk duyuyorsanız dikkat... Başlangıç tarihi tam olarak kestirilemese de 6 aydan fazla süren kendini yorgun hissetme halini boşveremezsiniz... Bu durum tıbben bir hastalık, ama bu hastalığın tanısı, çoğu zaman konulamıyor, gözden kaçıyor ve kişi kaderiyle baş başa bırakılıyor.

Kronik yorgunluk sendromu" olarak anılıyor. Tanısını koymanın kuralları, formülü var.

Şu iki kriterin mutlaka o kişide mevcut olması gerekiyor:

Birinci şart
, 6 aydan uzun süren, daha önceleri tanışık olunmayan ve dinlenmeyle, uykuyla geçmeyen devamlı bir yorgunluk hali olması.

İkincisi, şu aşağıda saydığım bulgulardan en az 4 tanesinin bulunması: Sabah yorgun uyanma veya uyandıktan sonra uzun süre kendine gelememe;

Değişik bölgelerde olabilen kas ağrıları. Yeni ortaya çıkan veya şekil değiştiren baş ağrıları; Herhangi bir fiziksel aktiviteden sonra kırıklık halinin 24 saatten fazla sürmesi; Lenf bezlerinde hassasiyet, kronik boğaz ağrısı, eklem ağrıları; Zihinsel konsantrasyonda bozulma ve hafıza zayıflaması. Bu bulgular ışığında teşhis koymakla da bitmiyor tabii. Tedavi etmek zorundasınız. Çünkü bu yorgunluk, kırgınlık halleri her zaman karşı tarafa negatif bir görünüş verir. Onun için tıp veya tamamlayıcı destekle bu durumu aşmak gerekir. Aşağıda verilen bitkisel desteklerle dipdiri bir fiziğe kavuşmanız mümkün. İşte, pozitif enerjinizi ateşleyen ginseng başta olmak üzere yorgunluk sendomu ile başetmenizi sağlayacak doğal yardımcılar:

GİNSENG
Ginseng, Çin Tıbbı'nın çok meşhur bir bitkisidir. Canlandırıcı etkisinden dolayı özellikle çalışkan Çin ve Japon milleti tarafından 7000 yılı aşkın süredir kullanılmakta olduğu kayıtlarda mevcuttur. Geleneksel Çin Tıbbı'nda 'uzun yaşam iksiri' diye nitelendirilen bitkinin kökleri de 100 yıldan fazla canlı kalabilen ender bitkilerdendir. Çin kaynakları ginsengi vücut enerjisini ve yaşam süresini artırıcı olarak yazar. Geleneksel Çin Tıbbı'na göre, ginseng, 'yang' yani 'pozitif' enerjiyi ateşler. Yang enerjisinin kan dolaşımını artırarak tüm zihinsel ve bedensel yetileri artırdığına inanılır.

ARI POLENİ
Kansızlıktan romatizmaya, hepatitlerden cinsel iktidarsızlığa kadar geniş yelpazede birçok hastalık grubunda kullanılan bu besin takviyesi kronik yorgunluğa da birebir. İçerdiği yüksek miktardaki B grubu vitaminleri ile sinir hücrelerini destekliyor. Kan yapımını artırıcı etkisi de var. Vikingler'in uzun yaşamlarının da ona borçlu olduğu söylenir. Vitamin, mineral, demir, bazı önemli amino asitler ve fermentler içermekte.

MEYAN KÖKÜ
Çin tarihinde önemli bir yere sahip, yüzyıllar boyunca Çin imparatorlarının bu maddenin ekstresini 'canlandırıcı tonik ' olarak senenin belirli dönemlerinde rutin olarak kullandıkları bilinir. Çin tıbbında ve mutfağında halen aktif olarak kullanılır, toksinlerden arındırdığına inanılır ve enerji içeceği olarak tüketilir. Bu ülkede bu bitkinin lakabıysa 'bitkilerin atası'.

ÜZÜM ÇEKİRDEĞİ
Üzüm çekirdeğinde bilinen en güçlü antioksidan maddelerden olan PCO (proantosiyanidin), yüksek miktarda mevcut. Antioksidanlar, vücudumuzdaki her hücreyi oksijenin zararlı etkilerinden teker teker korurlar.

CEVİZ
Ceviz "ala" adında çok yüksek antioksidan özelliği olan bir omega-3 yağ asidi cinsi içerir ki bu da damar koruyucu etkisini güçlendirir. ALA (Alfa Lipoik Asit), bulunan en güçlü antioksidanlardan biridir ve bu asidin hem yağda hem suda çözünebilme özelliği onun hücrelerimizin her bir parçası tarafından kullanılabilmesini sağlar, bunun dışında oksidatif stresle savaşmakta çok etkilidir.
Keten Tohumu

KETEN TOHUMU
B-12 vitamini içerir. Bu vitamin sinir sistemi ve hafıza için elzemdir. Eksikliğinde, hafıza bozuklukları yanı sıra, yorgunluk, sinirlilik, dikkat toplayamama hatta depresyon görülür. Beden ve zihin yaşlanmasını geciktirir. Vücut için önemli olan ve mutlaka dışardan alınması gereken omega-3 ve omega-6 ve omega-9 yağ asitleri içerir. Kandaki kolesterol seviyesini düşürdüğü ve kan damarlarını koruyucu etkileri olduğu yapılan araştırmalarla sabitlenmiştir.

EUROVİSİON 2010 MANGANIN ŞARKISI

Manganın eurovision 2010 da 2.lik alarak büyük bir başarıya imza attığı şarkısı....

EUROVİSİON 2010 BİRİNCİSİ ALMANYANIN ŞARKISI (GERMANY)

Euravisionda bu yıl birinciliği Almanya aldı, Türkiye ise büyük bir başarı göstererek Manga nın şarkısıyla Almanyanın ardından 2. oldu.


BRAD HOLLIBAUGH 07/08