Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive

Kavrama Zorunluluğu/Kültür - Sanat/milliyet blog



Milattan sonra 45 yılında doğup ve 125 yılında ölen, felsefe tarihinde önemli bir yeri olan eski Yunan düşünür ve ahlakçı Plutarkhos diyor ki: Gerçeğin araştırılması, Tanrı’nın isteğidir. Bilimsel verilere göre: İnsanın gözleriyle algıladıkları, yalnızca ışık aracılığıyla gözlerine yansıyan titreşimlerden ibaret ve bu titreşimler beyni tarafından imgelere dönüştürülüyor. Eğer insanın gözleri daha yüksek frekansları
 algılayabilecek bir kapasiteye sahip olsaydı baktığında çok farklı bir dünya görebilirdi.

Yerçekiminin etkisiyle ağırlığımızı hissediyoruz ve böylece sabit durabiliyoruz. Dünya adı verilen gezegenin kabuğunda koşuşturuyoruz. Durduğumuz nokta, düz gibi görünse de aslında büyük, topa benzeyen bir cisim. Bu cisim güneşin etrafındaki gezegenlerden biri. Güneş ise yaklaşık yüz milyar yıldızdan oluşan Samanyolu dediğimiz galaksinin kıyılarında dolaşan orta büyüklükte bir yıldız. Samanyolu; mevcut teknoloji cihazlarıyla saptanabilen yaklaşık 200 milyar galaksiden biri. Yani bu 200 milyar galaksi bizim evrenimizi oluşturmakta.

Evrenimiz, sonsuzluk içindeki evrenlerden yalnızca bir tanesi. Sonuçta çok büyük rakamlarla açıklanabilen mükemmel sistemler ve tasarımlar. Yıldızların, renklerin bitmeyen dansları. Astronotlar dünyayı uzaydan izledikten sonra, çok farklı bir bakış açısı kazandıklarını ve her şeyin anlamının birden değiştiğini ifade etmişlerdir. Demek ki yaşam tablosunu, ne tür bir çerçevenin içine oturtursak anlamı ona göre biçimleniyor.

Algılama ve bakış açısı, yaşamın niteliğini belirleyen en önemli unsurlar. Yani bilinç. Fakat en yüksek bilinç düzeyinde bile insanın, evrenin görev ve işleyişi hakkında yeterli bilgilere ulaşması mümkün değil. Çabalarıyla kendi görüş açısını genişletebilen insan için bu acılı - problemli yaşam, sadece bir deneyimden ibaret. Bütün canlılarda olduğu gibi, insan kendisini pusuda bekleyen ölümle tanıştığında asla direnemiyor, tüm donanımlarıyla ve kazanımlarıyla toprağa karışıyor. Yaşadığı sürece aklını, enerjisini dikkatli kullanabilirse kendi varlığını yüceltebiliyor ancak.

Dünyanın Son Durumunu Sorgularsak: Mutsuzluk ve doyumsuzluk salgın hastalık gibi. Mutluluk reçeteleri artık işe yaramıyor. İdeolojilerin sunduğu vaatler insanları gerçek anlamda mutlu edemeyecek kadar basit kaldı. Bütün politik söylemler demode oldu ve her şey sis bulutuna doğru ilerliyor ne yazık ki. Ülkeler karışıklık içinde. Köklü bir değişime gereksinim duyuluyor. Yeni anlayışlara, yeni projelere gereksinim duyuluyor. Alışkanlıklar, ilişkiler; toprağı selde yıkanıp giden kayalar gibi sivrildi. Kaba bir tanımla: Sırıttı. Oralara atılan tohumların yeşermesini beklemek büyük saflık olur. Elimizdeki gerçek değerlerin ne olduğunun hesabını yapmak zorundayız. Dünya mutlu bir yer olmalı hepimiz için. İnsanlar, yanlış görüşlerinden kurtuldukça, onlardan boşalan yerlere çok daha iyi bilgileri ve asıl önemlisi, erdemlerinin gelişmesine yardımcı bilgileri doldurabilmeliler. Klasik korkularımız geçmediği için mutlu değiliz, mutluluğu satın almaya çabalıyoruz sadece.

Dün ne yaptık? Bugün ne yapıyoruz? Kanımızı dondurmaya çalışan, bizi güçsüz bırakmaya çalışan dış güçleri daha yakından tanımalıyız. Sevimli yüzleriyle yoldaşlık eden fakat gerçekte düşmanımız olan egemen, sömürücü ülkelerle aramızdaki mesafeyi yeniden gözden geçirmeliyiz. İçimizde ve dışımızda yeniden yapılanmadığımız sürece topluma dair bütün kurtuluş fikirleri, kandırmadan öteye geçmeyecek. İnançlı ve yurtsever bireyler, geleceğimiz için tek yumruk olmalılar. Kapıdaki küresel canavarlar her geçen gün çoğalıyorlar. Uyanık kalmak zorundayız. Omuzlarımızdaki yükler ağır. Biri ittiğinde belimiz kırılmasın.

Claudius

Copyright
TYRANNOS Edebi Ürünler
İzinsiz kopyalanamaz - çoğaltılamaz

Blog,Blog Milliyet,Alıntı,Bayram Cigerli,Okunacaklar, bayramcigerli.blogspot.com, Kültür,Sanat,

Share

0 Comments:

Yorum Gönder