Havaların serinlemeye başlamasıyla evde film izleme günlerimiz de başladı bizim. Bu haftasonu birçok film izledim. Sinemaya gitmeyi o büyük ekranda hiç tanımadığım insanlarla bir anda gülmeyi ya da ağlamayı da çok severim. Ama evde film izlemenin keyfi de başkadır. Özellikle sinemalarda sürekli yemek
yiyen insanları gördükçe evde huzur içerisinde film izlemenin keyfi daha bir başka.. Bir kutu kolanın en romantik sahnede açılma sesini duymadan veya yanımda oturan kişinin patlamış mısır yeme sesi eşliğinde ağlamadan ya da filmin ortasında bir şeyler almak için ayağa kalkan insanlar yüzünden filmin birkaç sahnesini kaçırmadan… Benim de son dönemde sinemadan el ayak çekmeme ve evimin mahrem sessizliğine kaçmama neden oluyor bütün bu yemek yiyerek film izleyen insanlar.İstediğim yerde filmi durdurabilmek, istediğim sahneyi tekrar izleyebilmek ve en önemlisi istediğim kişilerle film izlemek benim için büyük bir zevk.
Tek seyredemediğim film türü gerilim ve korku filmleri. Bazen çok merak edip seyrediyorum ama sonrası benim için kabuslarla dolu gecelere mal oluyor. Her defasında büyük bir yanılgı içerisine girerek bu defa korkmayacağım diyorum. Ama sonu genelde evde tek kalamamalara, ışık açık uyumalara ve hatta bazen uyuyamamalara neden oluyor. Bu durum o kadar uzun süre geçmiyor ki, hayat benim için olduğu kadar etrafımdakiler için de çekilmez oluyor. Bazen bir polisiye film sahnesi bile aynı etkiyi yapabiliyor. Özellikle psikolojik bir tarafı varsa bu durum beni çok sarsıyor. Her halde bu da bir hastalık bilemiyorum ama gerçekten çok korkuyorum. Bir anda başlayan bu korku beni çok tedirgin, gergin ve panik yapıyor.
İşin garip tarafı komedi filmi de sevmem ben. İlk tercihim değildir yani. Komedi olacaksa da içinde kesinlikle hüzün de barındırmalı bir film. O sadece gülünen Amerikan Pastası tarzı filmleri hiç sevemedim. Ben ince esprilerle süslenmiş filmleri seviyorum. Beni bir yerlere götüren film bitince bile üzerimde bir hakimiyet kuran. Birkaç gün beni etkisine alan ve yıllar sonra bile herhangi bir sahnesini tüm ayrıntılarıyla hatırlayabildiğim filmleri.
İnsan ne kadar çok ayrıntı fark edebilirse bir filmde, o kadar güzel hayal edebilir okuduklarını da. Her okuduğum kitapta da bunu ararım ben. Yazar bir ressam gibi yavaş yavaş çizmeli bana anlatmak istediğini ve ben o sahneyi gözümde tamamladığımda en güzel film sahnesi olmalı gözlerimin önünde beliren harflerin bütünü …
Sanat bir bütün değil midir zaten her seyrettiğiniz güzel filmde çok iyi bir ressamın sergisini gezmiş gibi olmaz mısınız ya da çok iyi bir roman okumuş gibi ve hatta en iyi besteyi mırıldanmış gibi…
Blog,Blog Milliyet,Alıntı,Bayram Cigerli, bayramcigerli.blogspot.com, Kültür,Sanat,
0 Comments:
Yorum Gönder