Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive

Kitap okumak bir zevktir/Kültür - Sanat/milliyet blog




Küçük bir kızken, büyük korkuları olan bana ait içine kimseyi almadığım bir dünyam vardı. Çok utangaç ve içine kapanık bir çocuktum. Hiçbir isteğimi dileğimi söyleyemez hep içimde bir sevilmeme korkusu ile yaşardım. O zamandan kalma kilitli kutularımın içindeki çocukça sırlarımı bile bu yaşımda birer ikişer aileme anlattığımda benim içimde kopan fırtınalara ve bunları anlayamamış olmalarına şaşırıyor, üzülüyor hatta belki biraz da fark edememiş olmalarına utanıyorlar. Ben onları suçlamıyorum, zor bir çocuktum ben, hem de çok alışılmadık…

Okula başladım bir hevesle. Yazmak okumak istiyordum. Her dışarı çıktığımızda anneme okuttuğum dükkan tabelalarını ben okumak istiyordum artık. Ama bu çekingenlik beni okul sıralarında da bırakmadı. Hiç arkadaş edinemedim. Konuşup iletişim kurmak pek mümkün değildi benimle. Yaşıtlarıma göre de birkaç yaş küçük duruyordum. Sınıfın maskotuydum ama sevimlilikten eser yoktu halimde. İçimden geçen güzel şeyleri bile paylaşamıyor kendi utangaçlığımın beni kozalayıp herkesten uzaklaştırmasına seyirci kalıyordum.

İşte bu sıralarda başladı okuma tutkum. Yaz tatillerini iple çekerdim ama diğer çocuklar gibi oyun oynamak, denize girmek için değil. Çünkü istediğim kadar okuyabiliyordum. Bütün zamanlar ve bütün kitaplar benimdi. Bulduğum her şeyi okurdum. En sevdiğim şeyler kitaplar dışında, sözlük ve ansiklopedi okumaktı. Kardeşim sokaklarda koşup oynarken ben hemen sıkılır kitap okumaya dalardım. Çocukluğum Jules Verne’nin beni peşinden sürüklediği esrarlı adada geçti diyebilirim. Hala onu okurken aldığım zevki hatırlarım. Arada bir kitabımla beraber gözlerimi de kapatıp o adada geçen hayaller kurarken, kendimi içinde bulduğum rüyalarımı da…

Kitap okumak bir zevkti benim için. Diğer çocuklar gibi ödev ya da zorunluluk değildi. Kitap okumayı ve yalnızlığımı severdim. O zamanlar mahallemizin kırtasiyesine gidip kitap seçmeye çalışırken içimde hep bir sabırsızlık olurdu. Anneme sorardım “anne ben bütün kitapları okuyabilecek miyim bir gün? “ diye. Büyük kitapçılara girdiğimde hala aynı kaygıyı yaşarım. Ortalamanın üzerinde kitap okumama rağmen hala bir yetişememe durumu, birini seçerken diğer raftaki kitabı kaybettiğimi düşünme hali devam ediyor. Sanki bir kitabı alırken diğer rafta gözüme takılan kitap bana sesleniyor gibi gelir bazen bana. Tuhaf bir yanılsamayla sanki raflardan ellerini uzatıp beni al, beni oku diye yalvardıklarını hayal ederim.

Bugün artık utangaçlıktan ve içine kapanıklıktan eser kalmadı bende. O günlerden bana kalan harika anılar, kitaplarım ve her geçen gün daha da artarak devam eden kitap okuma açlığım. Kitap okumak bir zevktir bana göre. Kitapların renkli dünyasına dalıp, oralarda gezinip ve kitabın kahramanıyla özdeş olmuşsan bir kez, artık kurtuluşun yoktur. Dünyanın en büyük zevkiyle karışlaşmış ve kurtulamamacasına bir labirente girmişsindir. Seni artık bir köşe başında bekler Raskolnikov sorarsın ona ve aynı zamanda kendine "suç nedir" diye, biraz ötede Cahit Sıtkı sana bakar der ki "keşke rakı şişesinde balık olsam", koşarak uzaklaşırken Anna Karanina’nın trenin altına atlayışını görür ama tutup çekemezsin kolundan, bütün bunlardan yorulur deniz kenarında oturursun yanında Halikarnas Balıkçısı ve Hemingway gelir, sana kılıç balığının nasıl yakalanacağını anlatırlar. Onları dinlerken uyuyakalır uykunda kitap okuduğunu görürsün…

Blog,Blog Milliyet,Alıntı,Bayram Cigerli, bayramcigerli.blogspot.com, Kültür,Sanat,

Share

0 Comments:

Yorum Gönder