Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kitap- entel- insan/Kültür - Sanat/milliyet blog




Benim çevremde gördüğüm ve gözlemleyebildiğim kadarıyla, insanlara olan güvenimizi ve bu bağlamda inancımızı tamemen yitirdiğimiz artık kaçınılmaz bir biçimde belirginleşiyor. İkili ilişkilerde de bu böyle, toplum olarak da böyleyiz. Doktora güvenmiyoruz çünkü hastanelerde yapılan yolsuzlukları, bıçak paralarını biliyoruz.
 Öğretmene güvenemiyoruz ders verdiği özel dersanelerde peşinden koşuyoruz. Mimara, mühendise inanmıyoruz depremlerde yerle bir olan ve durup dururken çöken binaları görüyoruz.

Hepsinden önemlisi de berbat bir eğitim sistemimizin olması. Her şey tamamen ezbere dayalı. Söylermisiniz bir insan herşeyi ezberleyerek ne kadar aklında tutabilir, kaç yıl böyle ezberleyerek yaşayabilir. Bir gün bir yerde mutlaka ezberinde bir yanlış olacak ve bu sistemde kendini gösterecektir. Velilerin anlamadığı veya anlamak istemediği tek şey şudur; başarı, bir öğrencinin karnesinin baştan aşağı 5 veya 10 larla dolu olması değildir. Önemli olan neyi ne kadar bildiğidir. Maalesef sağlam olmayan temeller üzerine atılan fakülte bilgileri sonra bizlere zarar olarak geri dönüyor. Okumak çok güzel bir insan için yapılması gerekli olan bir durumdur. Fakat bu kadar gözünü kapatıp ne olacağını bile bilmeden okumak kadar yanlış bir şeyde olamaz. Bütün algılarını kapatarak irade, mantık, düşünce kapalı sadece ezber açık olarak neyi ne kadar öğrenebiliriz.

En kötüsü de entellektüel kavramının içinin boşaltılarak, yine ezberci kafamızla gereksiz bilgiler edinip, gereksiz zamanlarda bir de bu bilgileri kullanmaya çalışmamız. Çok kitap okumak, çok film adı ezberlemek, araya bir kaç yabancı kelime yerleştirmek, biraz markalı giyinmek beyinlerimizi görgülü, kültürlü, bilgili yapmıyor maalesef. Yaygın kanı bu yönde değil tabiki. Para denilen kağıt parçası sihirli değnek sayılıyor. Dış görünüş cilalanıyor fakat Allahtan ki, beynimiz kafatasımızla korunduğundan dolayı şimdilik oraya öyle kolay kolay ulaşılamıyor.

Bu kadar acımasız olmak istemiyorum. Ne yazıkki yakın çevremde de bu tarz insanlar görmeye başlayınca yaşadığım şaşkınlığı görmeniz gerek. Bir arkadaşım-gerçi arkadaş kelimeside artık yanlış kullanılıyor, en iyisi tanıdığım diyeyim-evet uzaktan tanıdığım biri sürekli elinde listebaşı kitaplarla dolaşır. Nereye gitsek, ne zaman görsem çantasında bir listebaşı kitap vardır ve onu da çıkarır masanın üstüne koyar. Bir gün aklım sıra bir kaç kitap tavsiye edeyim dedim hani madem okumayı bu kadar çok seviyor!! Ne dese beğenirsiniz-sanırım samimiyetime güvenerek-''ben bunları tam okumuyorum, böyle yanımda taşıyorumki insanlar beni kültürlü sansınlar'' Yaşadığım durumu siz hayal edin artık. Yine çok süslü olan ve hep abiye giyinen bir tanıdığım bir gün çıkageldi. Hiç unutmuyorum üzerinde kot pantolon, postallar, kadife bir ceket vardı. Bana gülen gözlerle bakıp şöyle demişti ''bak ben artık entel oldum.''

İnsanlar gerçekten ne yapacaklarını iyice şaşırdılar. Her yer artık okumuş cahillerle dolu. Televizyonda bir röportaj izliyorum. Lanse edilen bayan, sosyotenin tanınmışlarından, yurtdışı falan görmüş, sunucunun gayet eğilip bükülerek konuştuğu biri ve beni çok sinirlendiren şu tanımlamaları kullanılıyor. Yaptığı işin o ortamda olamayacağını anlatmak istiyor (en azından ben öyle tahmin ediyorum)ve kullandığı tanımlama:''manyak gibi ortam''. Ayrıca sanırım oranın loş olması gerktiğini anlatmak istiyor, kullanılan tanımlama:''cayır cayır ışık''

Kimseyi yargılamak veya ders vermek gibi bir niyetim yok fakat artık şu banallıktan kurtulalım lütfen. Biri konuşurken, okurken, yazarken anlamaya ve dinlemeye önem verelim. Hiç kimse çok kültürlü, bilgili değildir. Herkesin birbirinden öğreneceği en az bir bilgi vardır. Çobandan koyunun dilini öğrenirsiniz, doktordan kendi beden dilinizi. Herkesin bildiği konular farklıdır. Hiçbirimiz süperman değiliz ve olamayızda. Makamlara, mevkilere göstereceğimiz saygıyı ilme ve bilme gösterelim. Şu şakşakcılığı bırakalım artık.

Nasrettin Hoca'nın ''Ye kürküm ye'' fıkrası aklıma geliyor nedense. Sakın o zamanlar ''Bakın padişahım, bir gün gelecek dünya böyle olacak'' diyerek anlatmış olmasın o fıkrayı...

Blog,Blog Milliyet,Alıntı,Bayram Cigerli, bayramcigerli.blogspot.com, Kültür,Sanat,

Kitap oku da güzellik doku/Kültür - Sanat/milliyet blog




KİTAP OKUMAK

Kitap okumak: İyiliğe, güzelliğe uzanan, içinde binbir renk ve desen bulunan bir halı dokumak.

Kitap okumak: Kardan, kıştan kurtulmak, bahar olmak, çiçek açmak, arıya dönüşerek; çiçeklerden bal yapacak malzeme taşımak

Kitap okumak: Sanat, bilim deryasına dalmak, yılana, yalana sarılmadan yaşamak.

Kitap okumak: Düşünce ve duygularına yeni ufuklar açmak, mutluluğun gökyüzünde güvercin uçurmak.

Kitap okumak: Özlemlerine, umutlarına kanat takmak, erdem ve özveriyle tanışmak.

Kitap okumak: Yazarlardan aldığı güçle bilgisizliğin, bilinçsizliğin karanlığını delmek, acılarını unutup gülmek, aydınlık sabahlara uyanmak; kötülere, çirkinlere meydan okumak.

Kitap okumak: Sevmenin, sevilmenin, insan olmanın değerini, önemini anlamak, uygarlaşmak, gelecek güzel günlere yelken açmak.

Erhan Tığlı

Blog,Blog Milliyet,Alıntı,Bayram Cigerli, bayramcigerli.blogspot.com, Kültür,Sanat,

Kitaba para yok!/Kültür - Sanat/milliyet blog



Kitaplarımı kimseye vermeye gönlüm elvermez. Bu konuda direk paranoyaklaşırım, sinirlerim bozulur. Kıyamam vermeye; çünkü geri gelmeyeceğini bilirim. Kitabı ödünç isteyen yüz kere yemin billah etse kitap geri gelmez, gelmedi. Alıştım buna artık; ama yine de anlayamıyorum, verilen söz iki elin kanda olsa yine de tutulmaz mı?

Hele ki kuaföre, üste başa tüm parasını yatıran, ‘yetmezse’ para yaratıp, kredi kartının son limitlerine kadar borçlanıp yine de o saçı sarıya boyayan, Mango’daki o bluzü alanlara hiç vermek istemiyorum; çünkü kitabı hor görmelerini kabul edemiyorum. ‘Ayy, kitapçıda çok pahalı, yere de düşmemiş ki alayım... Seninkini getirir misin, bir okuyayım. Çok istiyorum da okumayı.’

Birincisi, o bluzü ya da onuncu çizmeni de almayıver de o kitabı al, madem o kadar çok istiyorsun okumayı. İçinde koca bir dünyayı barındıran, ayların yılların emeğiyle yazılan bir kitaba bir paçavranın tercih edilmesine kızıyorum. İkincisi, kitabın yere düşmesini beklemek, yazarın emeğine saygısızlıktır; paranın fotokopiciye, matbaaya, yeraltı ekonomisine kaydırılmasıdır, orjinal kitap alanların kitapları daha pahalıya almasına neden olmaktır. Dolayısıyla korsan döngüsünü beslemektir.

Şimdiye kadar okuduğum tüm kitapları yani dünyaları, değerleri, zenginlikleri biriktirip büyük denebilecek bir kütüphane oluşturmaya çalışıyorum senelerdir. Arada bir sevdiğim kitaplara dönüp yeniden, yeniden okumak için. Önceden bulamadıklarımı bulup, daha zenginleşmek, ‘güzelleşmek’ için. Eğer birini zenginleştirmek istersem, kitabın yenisini alır hediye ederim, yine kütüphanemden vermem. Benden sonra çocuğum da bu kütüphaneden yararlansın isterim; çünkü bu kitapların tümüne yakını klasikler, kült kitaplar, önemini belki asırlardır korumuş ve koruyacak eserler... Ve tüm o kitaplar, parayı kuaföre, kıyafete, gezip tozmaya vermekle kitabı almak arasında yaptığım seçimin bir sonucu.

Kitaba değer vermeyen birine onca değerli kitapları geri dönmeyeceğini, belki de hiç okunmadan bir kenara atılacaklarını bile bile vermek içimi acıtıyor. Elimde değil. Bunun maddiyatla ilgisi yok, tam tersi bana bu duyguları yaşatan maneviyatın ta kendisi.

Kitaba para yok diyenlerden olmayın lütfen. Çoğu zaman kendi seçimlerimizdir bize bu talihsiz tümceyi söyleten.

Blog,Blog Milliyet,Alıntı,Bayram Cigerli, bayramcigerli.blogspot.com, Kültür,Sanat,

Kitap okumak bir zevktir/Kültür - Sanat/milliyet blog




Küçük bir kızken, büyük korkuları olan bana ait içine kimseyi almadığım bir dünyam vardı. Çok utangaç ve içine kapanık bir çocuktum. Hiçbir isteğimi dileğimi söyleyemez hep içimde bir sevilmeme korkusu ile yaşardım. O zamandan kalma kilitli kutularımın içindeki çocukça sırlarımı bile bu yaşımda birer ikişer aileme anlattığımda benim içimde kopan fırtınalara ve bunları anlayamamış olmalarına şaşırıyor, üzülüyor hatta belki biraz da fark edememiş olmalarına utanıyorlar. Ben onları suçlamıyorum, zor bir çocuktum ben, hem de çok alışılmadık…

Liesel neden mezar kaziyicinin kitabını okumak istiyor

"Liesel büyük bir içtenlikle başıyla onayladı. “Altıncı Bölüm’ü ya da Dokuzuncu Bölüm’deki Dördüncü Adım’ı atlamak yok. ” Hans Hubermann güldü; altını ıslatan da öyle. “Eh, bu konuda anlaştığımıza sevindim. Artık

Hans Hubermann, Liesel neden bu kitabı okumak istiyorsun

"Liesel soğuk, temiz çarşafların üzerine oturduğunda mahcup ama aynı zamanda mutluydu. Altını ıslatma düşüncesi onu rahatsız ediyordu ama okumayı öğrenecekti.

Mim konusu 'kitap' olunca - 2





Kitapları seviyor musunuz?
O halde bütün hayatınız boyunca
mesut olacaksınız demektir. 

(Jules Clarette)





Bir kitap dünyadan daha geniştir, çünkü maddeye düşünceyi
katar. 

(Victor Hugo)





İyi seçilmiş kitapları okumak, geçmiş yüzyılların seçkin
zekalarıyla 

önceden düzenlenmiş bir konuşmaya katılmak gibidir.  

(Descartes)





Bir kitap yürekten gelmişse ancak o zaman başka

Mim konusu 'kitap' olunca - 1



Pandemi günlerinde, bloglarda da bir rehavet havası mı var? yoksa o
rehavet sadece bende mi var?! deyip dururken, sevgili ‘Leylak Dalı’nın
başlattığı ve ‘Bulutgölgesi’ nin pas ettiği bir kitap mimi ile üzerimdeki ağırlıktan sıyrılıp bloguma yeniden ‘merhaba’ diyorum! Ve işte yine karşınızdayım
sevgili dostlarım :))



Normalde mim’lere, söz verip yerine getiremem kaygısı içinde pek

Veda Filmi ve 'Genç Atatürk'






Ölümünün 80. yılında Asrın Lideri Atatürk'ü sevgiyle, saygıyla özlemle anarken, O'na olan sevgimizin de her geçen gün dağ gibi yükseldiğine şahit oluyoruz. Bu duygunun en somut gerçeğini içinden geçmekte olduğumuz süreçlerde bizzat yaşayarak görmekteyiz!. Saltanattan, Cumhuriyete ve Cumhuriyet Türkiyesi'nden bugüne!.. "nereden nereye geldik!" derken ve geldiğimiz bu noktada, umudumuz,

İsmail Güzelsoy' un yüreklere değen "DEĞMEZ" kitabı









İsmail Güzelsoy'un "Değmez" romanı uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı. Blog dostlarımın hakkında olumlu yorumlarda bulunduğu yazarın kitabını çok önceden almıştım ama okumak için zamanın gelmesini bekliyordum. Derken kitap öyle bir zamanıma denk geldi ki bir 'cankurtaran' edası içinde yetişti imdadıma!. Malûm ülkemizin gündemi, bir an olsun bize şöyle gönül ferahlığı içinde bir '

LEONARD COHEN "Kendi Ağzından"







Biz onu en çok söylediği romantik
şarkılarla, konser salonlarında kendine has yorumuyla ve gizemli tavırlarıyla tanıdık. Ama o
sadece şarkı söylememişti, asıl kariyerine şair ve romancı olarak başlamıştı. Yazdığı
yüzlerce şiiri vardı, şarkıların pek çoğunun sözleri kendine aitti. Üstelik öyle
şeyler söylüyordu ki, onun için bilge bir ozan diyorlardı. O kimi zaman yaşadığı düzene sessizce

[Herşey Dahil 190 tl ] Kitapla İle İlgili Hazır Web Siteler - 05417962368

Portekiz ve Endülüs Okumalarım







2017 yazında gerçekleştirdiğimiz Endülüs turu öncesinde,
Portekiz ve İspanya ile ilgili genel olarak coğrafi ve tarihi bilgilerin
ışığında yola koyulmuş,  yanımıza
aldığımız rehber kitaplar ve seyahat boyunca bize eşlik eden tur rehberimizin
anlatımlarıyla Portekiz ve Endülüs'ü (Güney İspanya) gezmiştik. Okyanus kıyısındaki Portekiz öncelikle ‘Kaşifler Ülkesi’ demekti, simgesi horozdu.

Endülüs Güneşi ZİRYAB








"Bütün iyi kitapları okumak, geçmiş anıların o mükemmel
kişileri ile konuşmaya benzer." Anonim





Okumaya dair pek çok şey
söylenebilir elbette. Kitaplar birer arkadaş, yoldaştır bir anlamda! Okurken bambaşka hayatların içinde olmak, farklı coğrafyalarda
gezinmek, yolculuklara çıkmak iyi gelir insana. Hele bir de, okumakta olduğunuz
hikâye çok yakın bir tarihte bizzat ayak bastığınız bir

TESLA'yı anlatan en güzel kitap









'Tesla' elimden bırakmak istemediğim ve hiç bitmesin dediğim
bir kitap oldu. Bu yıla damgasına vuran en beğendiğim kitaplar listesine
böylece ‘Tesla’ açık ara farkla 'ilk üç listesi' içine girdi. Bugüne kadar Tesla’nın hayatını anlatan pek çok kitap yayınlandı
ancak ben ilk kez okuduğum Tesla'nın hayatını kaleme alan kitabın yazarı Vladimir Pistalo’nun, olağanüstü zenginlikteki hayal
gücü

İstanbul Oyuncak Müzesi'nde çocukluğumla buluştum.








Sunay Akın'ın büyük emeklerle kültür dünyamıza kazandırdığı 'İstanbul Oyuncak Müzesi' görmeği çok istediğim bir müzeydi. Nihayet bu hafta sonu müzeyi görebilme şansına erdim ben de. Müze, İstanbul'un nadide semtlerinden biri olan Göztepe'de bulunuyor. Eski bir konak restore edilerek müzeye dönüştürülmüş. Daha müze sokağına girer girmez, bizi devasa boyutlarda 3 adet zürafa karşılıyor.

Lizbon'a Gece Treni - Pascal Mercier









‘’Bir yere gittiğimizde, kendi içimizde seyahat ederiz,
hayatımızın anlamını bulmaya çalışırız, ne kadar süre sürdüğü önemli değil. ‘’ 



Son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biri oldu “Lizbona’a
Gece Treni”. Film, Pascal Mercier´in uluslararası çok satan romanından
uyarlanmış. Objektif değerlendirmelerine ve yorumlarına güvendiğim kitap-okur dostların önerilerine dayanarak

'Yitik Ada'nın Öyküsü' José Saramago





Kimin aklına gelir İber'i koparıp Okyanus 'a sürüklemek, hem
de Amerika kıyılarına getirip New York 'un önünü kapatma tehlikesi ile karşı
karşıya bırakmak! Böylesine engin bir hayal gücü ve kurguyu uzun, şiirsel ve
devrik cümleleriyle yapsa yapsa ancak Jose Saramago yapar ;)  

Portekiz'li yazar Saramago'nun uzun zamandır okunmak üzere baş ucumda
duran kitabı 'Yitik Adanın Öyküsü ' nü nihayet

Son Güz Fırtınası - Mehmet Osman Çağlar







Şiirlerini ve yazılarını hep ilgi ile takip ettiğim değerli
blogger dostumuz Mehmet Osman Çağlar’ın, "Mavi Mısralar" şiir kitabından sonra
çıkarmış olduğu ilk öykü-romanı "Son Güz Fırtınası" nı ilgi ile ve bir solukta
okudum. Çağlar’ın sıra dışı yaşanmışlıklarını, edebi bir dille ve akıcı üslubu ile
kaleme aldığı romanında; bir geçmişe bir geleceğe savrulurken, biten her bölümün
sonunda ‘

John Berger'den 'Görme Biçimleri' üzerine...









Güzel Sanatlara ilgi duyan ve amatör ruhla
da olsa resim yapmayı seven bir insan olarak - ancak eğitimle desteklenerek ve
istikrarlı bir şekilde çalışarak yeteneklerin gelişebileceğine olan inancımla - bugüne
kadar pek çok kaynak kitabı arşivimde bulundurmaya gayret ettim. Ne zaman
aklıma bir şey takılsa kütüphanemin başına geçer, dakikalarca kitapların
arasında, aslında koskoca büyülü