Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

LaFea etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
LaFea etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Herkes gider...

dostlar baki kalır....

Canım dostumun erken yıl dönümü hediyesi. Biz genelde bu kutlamayı 26 Eylül'de yaparız. Çünkü biz 26 Eylül 2009 yılında tanıştık :) 

6 yıl olacak Eylül ayında.. Sayısını unutacağımız, hesaplayamayacağımız yıllara dost..

İyi ki varsın LaFea

Not: Peki siz bizim tanışma hikayemizi biliyor musunuz? TIKTIK




Dost.. Bozcaada.. Kurabiye.. Lokum..

Sevgili arkadaşım Lafea Eylül ayı başında kısa bir süreliğine Bozcaada'ya hem aile ziyareti hem de tatile gitti. Yediğim, içtiğim, gördüğüm benim olsun dememiş can dostum beni de düşünüp bana hitap eden güzellikler getirmiş ☻ 

Bu şahane kurabiye ve lokumlar perşembe günü elime geçti. Az önce fotoğraflarını çektikten sonra kendilerini sonsuzluğa uğurladık ablamla. Tabii ki hepsini bitirmedik. Kahvelerimizi keyifle yudumlarken dost eliyle gelmiş bu lezzetler akşamımızı tatlandırdı. 

Ki bu dost o sıralarda ben de Antalya da olduğumdan sen yokken İstanbul'a dönmeyelim demiştir :D Diyeceğim o dur ki; Bensiz İstanbul beş para etmez :P hihihi





Sevgiler

Son Tweet Aşkınaaaa ^^

Sevgili arkadaşım Lafea geçtiğimiz hafta başımın etini yiyip yiyip bir fikir bulmam için beni kışkırtıyordu. Tam bu konunun üzerine de  20 Mart gecesi twitter çeşitli bahanelerle Türkiye'de erişime yasaklanınca bize de eğlence çıktı :D :D Ehemm yani konu :)

Diyeceğimiz o ki eğer ki gün gelir de bir gün tüm sosyal mecralar kapatılırsa yada internetin fişi hepten çekilirse son sözünüz ne olacaktır merakımız :)

Lafea şu yazısında gösterişli!!! Gong Yoo fotosu koyarak okuyucunun gözünü gönlünü bayramlara çevirmiş :D Ben de kendi sosyal hesaplarım da son sözlerimi-son resimlerimi ne olur du acaba diyerek sizlerle paylaşıyorum canlarr ^^

Twitterin sözde kapatıldığını öğrendiğimde hemen o gece veda twiti atmıştım aslında ben kendime göre hehe



Ama tabii ki hemen mızıkçılık yapıp bu sayılmaz yaaa... hazırlıksızdım öylesine oluverdi deyim son twitimi yazıyorum.. Hazır mıyızz ???

Son TwittimEmpati yapmayı severim. Bana aşık olanların yerine geçip, kendime bakıyorum da; gerçekten doğru bir tercih yapmışlar.


Son Facebook Mesajım: "Bir insanın hiçbir şeyi olmasa da, rahat bir vicdanı varsa; bu ona bir ömür boyu yeter." (Arda Erel)


Son Tumblr Postum: Sevgide teferruat, şart, şurt, sebep, engel aramayın ;)


Vee benim sosyal medyaya veda mesajlarım böyle olurdu.. Gördüğünüz gibi yine kendimi sevmişim en çok :D :D Peki bu mimi kime göndermek lazım gelir şimdi ^^ 

Mydestiny ve Nabrut canım sizleri seçtim.. Bir güzel mimledim :) Kazanız mübarek olsun hehe

Mydestiny son sözünü söylemiş: TIK TIK

Nabrut canım da The End diyerek noktalamış^^  TIKTIK


♥ Sevgiler ♥

Şu gamzeli kız...

Uzun, epey uzun bir süre sonra bir blog yazısıyla işte tekrar buradayım. Aslında bu yazıyı çok daha önce yazmak istiyordum ama bir türlü elim gitmedi. Yakın dostlar, arkadaşlar biliyorlar kasım ayından beri geçekten çok zor zamanlar geçirdi ailemiz. Annemin beyin tümörünün nüksetmesi, doktorların ameliyata karar vermesi, ameliyat sonrası menenjit, menenjit tedavisi sonrası beyin ödemi derken hastanede tam tamına 52 gün geçirdik. 

Zor ama gerçekten çok zor bir dönemdi. Hayatınız, can parçanız pamuk ipliğine bağlıyken kapısına gideceğiniz yalvarıp el açacağınız tek yer yüce rabbimin huzuru oluyor. Allah'ın izniyle biz bu zor günleri kolay olmasa da atlattık diyebilirim. Annem bu rahatsızlıkları sonrası eskisi gibi değil. Belki bir daha hiç olmayacak ama bizi tanıyor, konuşuyor, tepki gösteriyor. Bizim için bu bile dünya üzerindeki her şeyden çok değerli. Rabbim bu günleri bize unutturacak dert vermesin inşallah.

Bu zor günlerimde mesajlarıyla, telefonlarıyla,söyledikleriyle yanımda olan canım arkadaşlarıma çok çok teşekkür ederim. Desteğinizin benim için anlamı çok ama çok büyük. Gerçek dostluk ve arkadaşlık her zaman baki kalır dilerim.

Tabii hastanede olduğumuz dönemde hem doğum günümü hem de yeni yılı orada yaşadım. Değişik bir deneyim oldu benim için. Dostlarım doğum günümü kutlayıp tebrik ederken hem mutluyum hem de bir yanım buruk. Ama mutluluk daha ağır bastı sanırım. Hediyeler değil mevzu bahis olan. O mutluluk hissi, yüreğimi şenlendiren hafifleten duygular çok güzeldi. 

Öncelikle canım arkadaşım LaFea'ya büyük teşekkürü borç bilirim. Telefon konuşmalarımız saatleri bulmuştur. O kadar saçma sapan şeylerden bahsettik konuştuk ki şimdi sorsanız 'neydi acaba' diye düşünebilirim bir süre :) Ama en çok da doğum günü hediyelerimden bahsettik sanırım :D Hediye alınırken ihtiyaç duyulan eksik olanın alınması taraftarıyım. Hiç kullanmayacağım veya hiç sevmeyeceğim bir hediye yerine ihtiyacım olanın alınması beni daha mutlu eder. Ve sanırım karşı tarafı da öyle. İşin süprizi kalmıyor ama verilen hediyenin kullanılacağını ve mutlu ettiğini bilmek daha iyi bence. Acaba beğendi mi sevdi mi sorularından daha iyi olduğu kesin. 

İşte bu sohbetlerimizde LaFea'ya doğum günüm için istediklerimi söylemiştim. O da sağ olsun beni hiç kırmadan almış hepsini :)) Hatta hastanede canım çok fena kısır çekmişti. Koca bir kap yapıp getirmiş sağ olsun. Nefsim köreldi şahane oldu valla ♥ İşte bunlar LaFea'mın hediyeleri ^^ Şapka, şal ve eldiven takımı ile yeni cüzdanımla tanışın :)



LaFea hastaneye yanıma gelirken Pudra Tozu'nun hediyelerini de getirdi. Canım kargoyla ona göndermiş. En çok almak istediğim kitapları romanları almış bana canımcım. Hemen okumaya başladım tabi. Eee bildiğiniz gibi ben büyük bir historical romans fanıyım. Pudra Tozunuda bu dipsiz ama çok zevkli kuyuya çekmenin haklı gururunu yaşıyorum :D Canım kitaplar için çok teşekkürler. Ve güzel iltifatın için de ^^  Kitaplığımın yeni cicileriyle tanışın :)



Uzaklardan taaa Ankara'dan hediyem var. Canım dostum Mavi her sene olduğu gibi beni bu senede mahçup etti. Beni Ankara'larda el üstünde ağırlayıp başının üzerinde taç etti ♥ Ankara postu yazamadığım için üzgünüm. Biliyorsun işte :/ Ama Mavi bu hediye isteme işinin tamamen dışında kalıyor. Kendisi tamamen süpriz yapma aşığı :D Birbirinden harika hediyeler için sonsuz teşekkürler canım :) Rüzgar gibi geçti ajandamı kullanmaya nasıl kıyacağım hiç bilmiyorum. Bakışıp aşk yaşıyoruz şimdilik :D İşte Mavi'nin gönlünden kopan hediyelerimle tanışın ^^



Arkadaşım Doğu Denizi bu sene aramıza yeni katıldı. Ama arayı kapatmakta bize daha doğrusu bana adapte olmakta hiç zorlanmadı :D Beni arayıp sorunca ne alıyım sana diye saat deyiverdim :) Son saatim 2 yıl önce beni terk etti. İçime sinen güzel bir zaman arkadaşı bulamadım kendime. Ama Doğu Denizi bana o kadar güzel bir saat almış ki bayıldım!! En kısa zamanda kol ayarı yaptırıp bileğime takacağım. Erva canım çok çok teşekkür ederim ^^ İşte bu da yeni zaman arkadaşım :))



Aslında gösterişi sevmem, tamam o zaman şöyle diyelim pek sevmem :D Şimdi bu yukarıda gördüğünüz hediyelerin hepsi ama hepsi benim için değer biçilemez. Ama hediyelerden çok taşıdıkları anlamlar, dostluklar, duygular benim için önemli. Hediyelerime baktıkça insanların yüreğinde güzel bir yer edindiğimi ve bu yer için, bana verdikleri değer için dostlarıma bir kez daha buradan teşekkür ediyorum. 

Zaman geçer her dert, her sıkıntı, her insan unutulur. Umarım yıllar sonra bile anılarınızda hatıralarınızda 'aaa şu gamzeli kız' diye kalırım. Kötü özelliklerimi, çok ve hızlı konuşmamı, narsistliğimi falan hatırlamayın sakın!! :))) Daha çok güzel anının, hatıranın olacağı nice uzun seneler dostlarla birlikte geçer dilerim. 

Sevgiler... Gamze dolusu...

Neler Yaptım, Yapıyorum...

Son zamanlarda bloga yazı yazmamı engelleyen yapay bir bariyer var sanki. Ne zaman yeni yazı taslağına başlasam silip kapatıyorum. Yazmakta içinden gelmeli insanın. Bir şeyler yapma bir şeyler paylaşma isteği olmalı. Eee peki bloga yazmıyorsam neler yapıyorum. İki tane kore dizisi izleyip bitirdim. Bir tanesinin de onuncu bölümündeyim. 

İlk önce "Sungkyunkwan Scandal" dizisini izleyip bitirdim. Sanırım Mart ayının ortalarında izlemiştim. Canım arkadaşım LaFea'nın indirip bana getirdiği dizilerden birisiydi. Genellikle eğlenceli ve komik, ara ara drama bağlayan, inişli çıkışlı güzel bir diziydi. Beğendim kısacası, ayrıca tavsiye de ederim ;)



Sonra bir ara verdikten daha doğrusu dizisizlikten kıvrandıktan sonra nihayet Scent of a Woman dizisinin de etkisiyle "Wild Romance" dizisini izlemeye başladım. Dürüst olmam gerekirse Greatest Love dizisinden sonra izlediğin en eğlenceli diziydi. Özellikle izlediğim en orjinal diyaloglara sahip Menajer Kim ve Dong Ah çifti için bile izlenebilir :D Ama dizi genel olarak da çok güzel. Seyircinin ilgisini sürekli üst düzeyde tutan bir akışı var. Tek bir konu üzerinden ilerlememesi ve zamana yayılması, komedi ve dram öğelerinin güzel harmanlanmasıyla gayet şahane bir dizi ortaya çıkmış. Şiddetle tavsiye ederim. Mutlaka izleyin ;)



Şu sıralar yine LaFea'nın bana getirdiği A Love to Kill dizisini izlemeye çabalıyorum. Tamam çok ama çok dramatik bir dizi olduğunu sağır sultan bile duydu ama çok beğenmedim ben ya. Tamam dizideki ninninin melodisi çok hoş ve dile dolanıyor, ama ne bileyim sarmadı bir türlü. Dizideki ikinci kıza çok accayip sinir oldum. Onun olduğu sahneleri ileri sarıyorum. Konuşması bile salakça pfff Şu anda 10. bölümdeyim devam edip etmeme konusunda kararsızım. Yarım bırakma işini hiç beceremem. Sanırım bir ara izleyip bitireceğim.



Kitap okuma isteğimde yazma isteğim gibi, okumak istediğim çok kitap var. Ama insanın kafasında bir dünya düşünce olunca kelimeler akmıyor. Elimde okumakta olduğum yani diğer bir değişle sürünen kitap Judith Ivory'nin 'Çirkin' romanı. 46. sayfada kalmışım. Ne zaman devam ederim bilemiyorum :(

Bunlar haricinde hayat aynen devam ediyor. Son zamanlarda canım accayip ramen yemek istiyor. Gaya Restaurant'ın kore yemeklerini sevenler ve denemek isteyenler için cumartesi günleri menü uygulaması başlamış. 10-20 TL arasında değişen fiyatlar varmış. Gidip denemeyi çok istiyorum.

Bu da öyle karışık bir yazı oldu işte. Son zamanlarda ben böyleyim. Umarım sizler iyisinizdir :)

Özlem Pansiyon: Tanıdım, Çok Sevdim ^^



Geçtiğimiz pazar günü (4 Mart Pazar) internet aleminin tanıdığı :D en eğlenceli, en eğitimci, gezene enn destek veren ve bildiğiniz üzere geçtiğimiz aylarda Güney Kore'nin tozunu yutmuş olan ünlü blogger Özlem Pansiyon ve ona Kore gezisinde eşlik eden arkadaşı Yonca ile buluştuk. 

Aslında çok uzun zamandır planladığımız bir buluşmaydı bu. Annemin hastalığı, LaFea'nın babannesini kaybetmesi ve Özlem'in bazı şeyleri düzenlemesi sebebiyle buluşma niyetimiz Mart ayına kaldı.

Suç mahali olarak :D Cevahir AVM de bulunan City Brasserie seçildi. Sebebimiz daha önce sevgili dostumuz Arwen ile mekana gitmiş hem servisten hem de lezzetten memnun kalmıştık. Ki fark ettiğiniz üzere geçmiş zaman eki kullanıyorum. Geçen seferki memnuniyetimiz gereği yine bu mekanı seçtik.  Fakat bu sefer hem garsonlar, hem servis hemde lezzet tatmin etmedi maalesef. Mekan Cevahir Avm nin çıldırtan kalabalığının aksine tenha sakin bir ortam sunuyor. Zaten pozitif olan tek yönü o oldu bizim için. Rahat rahat uzun uzun (hesap ettim 5,5 saat) konuştuk, sohbet ettik, güldük ve eğlendik.

Uzuuunn uzzuunnn anlatmak istiyorum. Ama bu satırları yazarken bile yüzümdeki gülümsemeye engel olamıyorum. Benim açımdan inanılmaz eğlenceli ve süpper hüpper şahane bir gündü :) Özlem ve Yonca bize Kore anılarını anlattılar. Tam benim hayal ettiğim gibi bir gezi yapmış onlarda. Biraz korenin kültüründen, biraz sokak hayatlarından, barlarından, dramalarında gördüğümüz çadırlı yemek yerlerinden, metrolarına kadar gezmişler. Diyeceğim o ki koreyi hayallerimdeki gibi gezip görmüşler yaşamışlar :)

Orada yaşadıklarını anlatırken, yüzlerinden ne kadar eğlendikleri, nasıl güzel tecrübeler edindiklerini okunuyordu. Gözlerinden, zaten sözleriyle de ifade ettikleri 'tekrar gidelim' rahatlıkla okunuyordu. Hem sevindim, hem koreyi gidip görmüş birinden ilk ağızdan dinledim. Sonra mı... Yapmak istediğim ilk şey bavulumu toplayıp koreye giden ilk uçağa binmek oldu :) Özlem sanırım bu yönden şanslı bir insan. Çünkü kafa dengi bir arkadaşı, yoldaşı var. Bu seyahatlerinin daha da zevkli geçmesini sağlıyor bence. 


O kadar çok şeyden bahsettik ki. Dizilerden, dramalardan, dizilerdeki duş sahnelerinden :D, sevdiğimiz tavsiye ettiğimiz dizilerden, blog camiasındaki dedikodulardan, kimin eli kimin cebinde falan derken saat 19:30 a kadar uzun bir sohbet gerçekleştirmişiz. Zaman nasıl geçti hiç mi hiç anlamadım. Sanki yarım saat geçmiş gibi geldi bana. 


Hani bazen yüzyüze gelmeden tanımadan sesini dahi duymadan size samimi gelen, ben iyi bir insanım sözünün sanal sesleri olan insanlar vardır ya. İşte Özlem de bence öyle biri. Blogunu ilk keşfettiğim, yazılarını ilk okuduğum zaman da öyle hissetmiştim. Farkediliyor, sıradan olanların arasında bir adım önde oluyor. Hayatımda iyi ki tanıdım, iyi ki tanıştım diyeceğim insanlardan birisi. Dilerim ki bu güzel buluşmaların, paylaşımların devamı gelir. 


Zaten bir sonraki buluşma mekanımız için Seoul Restauranta gitmeyi konuştuk. Havalar biraz daha iyi olsun, işte o zaman düşünüyoruz. Bir daha ki sefere belki daha kalabalık oluruz. Ama her buluşma hayat açısından bir çok risk içeriyor bence. Çünkü Özlem'in al bavulunu düş yola, maceracı ruhları ateşleyen bir enerjisi var. Etkilenmemek elde değil. Aklım habire seyahat etmeye, değişik değişik yerlere gitmeye gidiyor. İyi mi kötü mü bilemedim ben şimdi :))) 


Ama insanın hayallerine itici güç veren birisini tanıması, tanışması bence çok güzel birşey. Ben Özlem ve Yonca'yı tanımaktan, onlarla sohbet etmekten çok ama çok memnun kaldım. Dilerim ki bu memnuniyet karşılıklıdır ve devamı nice nice gelir. Gerçi Özlem benim biraz çingene biraz mikrop yüzümü gördü. Hayalinde yarattığım cici bici, mini tatlı şeker kız imajımı biraz çizdirmiş olabilirim :D 


Peki ben neden bu postu yazarken bu kadar geciktim. Çünkü Hawaii 5-O dizisini izlemeye başlamıştım. (5 Mart) 2 sezon 38 bölüm mevcuttu. Mazeret mi nerede? İnsan Alex O'Loughlin gibi zat-ı şahaneyi izlerken hayattan kopuveriyor. Ben ve bilgisayarım mavi gözlü şekşi vücutlu şahane sesli bu adamı izlerken kendimizden geçtik salyamızda boğulduk :D Yani postun gecikme sebebi budur. Pişman mıyım? Asla :D Yine olsa yine yaparım :D :D



'Sevilerek' Yaşamak!

Geçtiğimiz Pazar günü sevgili dostum LaFea'nın çok değerli babannesinin 40 mevlütü vardı. Onun için önemli olan bu günde bende onun yanında yer aldım. Evlerimizin birbirine uzak mesafelerde yer alması sebebiyle ancak son kısmına yetişebildim. Yani ikram dağıtım zamanına :) Yerime oturur oturmaz koskocaman bir tabak konuldu kucağıma :)

Canım dostum LaFea'da o kalabalıkta o telaş arasında, neredeyse dakika başı yanıma gelip bir ihtiyacım olup olmadığını, rahat olup olmadığımı sık sık kontrol etti. İkramda hiç birşey eksik değildi hatta fazlası vardı. Pilav üstü et, su böreği, poğaca,(edit:zeytinyağlı yaprak sarma) turşu, baklava, kadayıf tatlısı, kakaolu toplar ve tavuk göğsü. Unutmadıysam bunlar vardı ikramda. Çok özenilmiş ve anısına ruhuna yapılan dualara yakışır bir mevlüt düzenlemişti ailesi.

Başlığın adı neden 'Sevilerek Yaşamak' diye soracak olursanız eğer; şimdi LaFea'nın babannesi 90 küsür yaşına kadar yaşamış, torununun torununu görmüş bir insandı. Mevlütte de dikkatimi çeken şeylerden biri de bu oldu. Kuru kuru uzun bir ömür değildi nur ninemizin yaşadığı hayat. Dolu dolu sevilerek, sayılarak ve severek geçirilmiş bir ömürdü. İşte bu yüzden bundan sonra dileğim uzun yaşamak değil, dolu dolu sevilerek yaşamaktır. 

Babannenin sevdiği renk yeşil olunca sevdikleri onun anısına mevlüt şekerini değişik bir şekilde dağıttılar. Kupanın içindeki akide şekerlerinin arasına serpilmiş karanfiller, açar açmaz şahane bir koku saldı evin içine. Canım arkadaşım LaFea benim için ayırmıştı bu güzel hediyeyi. Babannesini yakından tanıma fırsatım olmadı ama LaFea için önemli olması benim için hediyenin değerini arttırmak için yeterliydi.

Nur ve huzur içinde yat dolu dolu 'sevilen' insan! 






Cana Can Katanlar ♥

Hafta sonu sevgili dostlarım LaFea ve Arwen ile buluşup küçük bir doğum günü kutlaması yapmaya karar verdik. Buluşmamızı diğer blogger arkadaşlara da bildirdik ama yoğunluk, verilmiş sözler vs. bir araya gelemedik. Ama dediğim gibi biz zaten buluşacaktık, diğer arkadaşların duyup da 'bize de söyleseydiniz keşke' diyeceklerini düşünerek onları da davet ettik.

Aslında biraz utanç verici birşey. Diğer taraftan bakınca da öyle değil. LaFea ve Arwen'in amaçları hem buluşmak hem de bana doğum günü hediyelerimi vermekti. Diğer arkadaşları davet ederken de kendimi kötü hissettim açıkçası. İnsanları mecburiyete sokmak gibiydi. 

Neyse canım dostlarım bana güzel bir gün yaşattılar, beni hiç kırmadılar ne dediysem yaptılar ♥ Bana birbirinden şahane, inanılmaz değerli güzel hediyeler aldılar. Çok çok çok teşekkür ederim canlarım ♥  Yedik, içtik, eğlendik, paylaştık. Çok şahane bir gündü ama en çok dostluğun tadı damağımda kaldı. Doyamadım resmen. İstedim ki zaman dursun biz birbirimize doyana, kanana kadar hiç akmasın.

Arkadaş demek dost demek dürüstlük demek benim kitabımda. O yüzden LaFea ile dostluğumuz hep dürüstlüğe dayalı oldu. Doğum günü hediyemi taaaa Ağustos ayında seçtim ve istedim. Bize göre hediye alınırken karşı tarafın istediği yada ihtiyacı olan birşeyi almak daha önemli. Bu yüzden LaFea ve Arwen in aldığı hediyeler daha çok benim istediğim şeyler oldu. 


Arwen'imin hediyesi. Kitap bir seri diğer kitapları arşivimde vardı. Bu kitabı alma fırsatım olmamıştı. Canım benim ricamı kırmadı ve Julia Quinn'in Sonsuz Sevgilerimle kitabını bana aldı. Çok çok çok teşekkürler canım.


Bu Kore kolyesi LaFea'mdan ♥ Bayıldım ve hemen boynuma taktım =)


Bu da Kore kupam :D Buna da bayıldım. Üzerinde ne mi yazıyor...


=)))


Bu Kore bayrağı temalı tişörtüm =) Şahane... ☻


=)) ♥

Halbuki ben sadece tişört istemiştim =)) Kupa ve kolye LaFea'nın duble süprizi oldu bana ♥


***

Yemek için Gelik Restoranta gittik. Döner menü lezizdi. Yalnız mantarlı pilav diye yedirdikleri resmen bezelyeli baharatlı pilavdı. Ayrıca içine koydukları dereotu tadını çok kötü yapmıştı bence.


Tatlılarımızı City Brasserie'de yedik. Ben ve Arwen sufle yerken LaFea browni ve çay içti. Doğrusunu söylemek gerekirse mekana ve sunuma bayıldık. Ayrıca diğer masalardan gördüğümüz yemeklerde gayet şahane görünüyordu. Bir daha gittiğimizde yemeklerimizi City Brasserie da yemeye karar verdik.


Sufle şahaneydi. İçindeki çikolata sos tam kıvamındaydı. 


Diğer bir açıdan =)


LaFea'nın brownisi.  Leziizzz... =)

***


Her yıl yaptığım gibi bizim tanışmamıza, şahane bir dostluğu paylaşmamıza, bir arada bulunmamıza aracı olan insana teşekkürlerimi sunuyorum. Gün gelir sevgi biter aşk gider. Ama sana olan minnettarlığım, dostlarım yanımda oldukça benimle yaşayacak. Her yıl doğum günümü senin doğum günün gibi kutluyorum. İyi ki varsın Gong Yoo. 



Gitmeden önce son bir satır daha yazayım. Teşekkürler ve sevgi ifadeleri çok hoş çok güzel. Ama en değerlisi ne biliyor musunuz? Sevilmek ve değer verilmek. LaFea ve Arwen ikinizi de çok çok seviyorum. Siz de beni hep sevin emi. Hiç unutmayın, hiç kızmayın hem ama hep yüreğinizde saklayın beni. Tıpkı benim yaptığım gibi.

İyiliklerin Güzelliklerin Başlangıcı Olsun İnşallah

Geçtiğimiz son bir yıl benim için çok çok zor geçti. Blogumda doğum günümü iki kez kutlamışım sizlerle. 2009 ve 2010 yazıları bunlar. Hep blog arkadaşlarım yanımda oldu. Bu internet çok kötü bir şey diyorlar ama ben en iyi seçimlerimi hep internet ile yaptım. LaFeaM, Arwen, Mavi, Tarih84, Masalevi, Akira, Kaktüs, Aslı ve Winpohu. Hepsi yüzyüze tanışıp, güldüğüm, eğlendiğim, yediğim, içtiğim arkadaşlarım. Hepsiyle internet üzerinden tanıştık kaynaştık. Yani sözün kısası zor geçen bir yıl olsa da tercihlerim seçimlerim beni yanıltmadı. Allah utandırmasın inşallah.

Dedim ya çok zor geçti bu yıl. Yanımdan ayrılmayan, bir an olsun beni yalnız bırakmayan, herkesin sustuğu, iç sesimle yalnız kaldığımda yanımda olan dostum LaFea sayesinde atlattım bu zor günleri. Hep yanımdaydı, hep benimleydi saolsun. Cana can katan, yüreklere su serpen bir dostluk bizimkisi. %100 dürüstlüğe dayanıyor. Yalanı yok sahteliği yok. Allah nazarlardan saklasın inşallah.

Doğum günüm 21 Aralık yani bugün. Ama bizim ailede hediyeler alındığında genelde dayanamayıp verilir. İşte benim hediyemde pazar günü geldi. Canım ablam hem kendi hemde annemin hediyesini dayanamayıp bana verdi :D 





C&A mağazalarından alışveriş yapmaya bayılıyorum. Çünkü hem bedenime hemde bütçeme uygun çok güzel şeyler buluyorum. Yukarıda ablamın seçip beğendiği gömlek ve yımış yımış yelek tam zevkime göre :) Özellikle yelek beni yavru mamut gibi gösterse de bayıldımmm!! Dokunması, ele gelişi ve yumuşaklık hissi harika :) 

Diyeceğim o ki ilk doğum günü hediyemi taaa pazar gününden aldım bile :D Ama aslında benim enn büyük, enn güzel ve en şahane hediyem canımdan çok sevdiğim biricik anneciğimdir. Onun varlığı, onun yanımızda olması, kucağının cennet sıcaklığı, teninin miss kokusu... Dünyaları verseniz değişmem. Güzel mevlam annemi ve ailemi benden ayırmasın, kötü günlerimiz Allahın izniyle bitsin gitsin inşallah :) 

Bu da böyle bir doğum günü yazısı oldu. Bol dualı, bol teşekkürlü :) 

Seneye daha mutlu, daha neşeli ve hayat dolu bir yazı olur inşallah.

Çok Yönlü Blogger Ödülleri ~ MiM



Bu mim neredeyse blog listemin tamamını dolaştı. Ama LaFea(m) hariç kimse beni ödüle layık görmedi. Ama bu demek değildir ki ben bu mimi takip etmedim. Mimin en sevdiğim tarafı kişilerin kendi haklarında yedi bilinmeyen gerçek yazmaları oldu. Mimin bazı kuralları da var. Bunlar:

  • Mimi size gönderen kişi veya kişilere teşekkür edip blog linklerini paylaşmak.
  • Kendiniz hakkında bilinmeyen 7 gerçek yazmak.
  • Ve beğendiğiniz 10 kişiye ödül vermek. Böylelikle mimi onlara postalamak.
O zaman önce bana ödülü şu satırlarla hemde sekizinci sırada layık gören LaFea'ma teşekkür ederim. ♥ :D

8. WordPressten, bloggera geçince üzerindeki rehaveti attığını gördüğüm, her türlü zorluğun üstesinden gelebilecek kadar güçlü, kendi kendini övmeye bayılan Miss. Nefertiti :) 

Sırada kendiniz hakkında bilinmeyen 7 gerçek eklemek var. Aslında çok fazla da düşünmeme gerek kalmadı. Yaklaşık 15 dakikalık düşünmekle kendim hakkında en az 50 bilinmeyen topladım :D 

1- Benim ünlü bir ablam var. Ablam diyorsam öz yani kızkardeşim. http://darkangelhome.proboards.comhttp://darkangelhome.wordpress.com ve http://uzakdogupostasi.blogspot.com adreslerinde eserler yaratan kişi benim ablam olur. Aramızda kimi rivayetlere göre 5 kimi rivayetlere göre 4 yaş vardır. Ve çoğunlukla ilk tanıştığımız insanların %93,86 lık kısmı benim 'abla' olduğumu sanıyor. :( 

2- Kariyerimin bir döneminde ünlü bir altın fabrikasının üretim bölümünde çalıştım. Değil kendime yedi neslime yetecek kadar altın gördüm. Tüm imal aşamalarını; külçeden vitrine geliş anına kadar olan tüm aşamalarını bizzat gördüm. İmalatına katkıda bulundum. Elmaslar, zümrütler, pırlantalar gördüm. Velhasıl diyeceğim bu da benim zenginliğim oldu ;)

3- LaFea benim internet üzerinden tanışıp ilk defa yüz yüze tanışmaya karar verdiğim insan. Sanırım hayatımda aldığım en doğru kararlardan biriydi. Allah utandırmasın, Allah yollarımızı ayırmasın inşallah.

4- Uğurlu sayım 8, sevdiğim renk mavi, boyum 1.50, kilom 48, gözüm kahverengi, çalışmıyorum, yemek seçmiyorum, güzel yemek yapıyorum özellikle pilavım şahanedir :D ~ Baktım ki yazmak istediklerim 7 maddeye sığmayacak bende tek maddeye yazdım :)

5- Arkadaşlarım, ailem, ilk tanıştıklarım genelde benim bir 'AYAKLI KÜTÜPHANE' olduğumu düşünüyor. Okuduğum, duyduğum ve bildiğim bir konu hakkında, gerekli veya gereksiz olsun herşey bir şekilde aklımda kalıyor. Ve gerektiğinde de kullanmaktan çekinmiyorum :D Bu yüzden LaFea 'Gereksiz Bilgiler Ansiklopedisi' diyor bana :)

6- Kendime iltifat etmeye bayılıyorum ♥ Cidden kendimi övmeye, başarılarımı insanların gözüne gözüne sokmayı seviyorum. Görmezden gelinmeye dayanamam. İnsanların benim başarılarımı, iyiliklerimi ve yardımlarımı 'bilmelerini' değil 'TAKDİR' etmelerini istiyorum. 

7- Son olarak da cesaretli biriyim. Kimseden çekinmem. Ama bu benim 2 yıl önce hayatımın kazığını yedikten sonra edindiğim bir özellik. Gittiğim bir yerde istediğim gibi konuşurum, gülerim, yerim, kahkaha atarım yani kısacası değer verdiklerim dışında kimsenin görüşlerine, düşüncelerine, hakkımdaki fikirlerine değer vermem. Kısacası onlar benim için kocaman bir 'HİÇ' 

Dayanamadım bir madde daha ekleyeceğim;

8- Doğruluğunu bilemiyorum ama benimle tanışan insanlar daha sonradan  bana dışarıdan soğuk bir insan olarak göründüğümü söylüyorlar. Bir kaç kişiden duydum bunu :S Halbuki içimde rengarenk havai fişek gibi insanımdır. Nasıl oluyor anlamdım gitti :D Bir de blogdaşlarıma sorayım; gerçekten öyle miyim?

Ehh kendi hakkımızda dedikodumuzu da yaptığımıza göre gelelim ödülleri dağıtmaya. Yalnız şu dikkatimi çekti. Herkes aynı kişilere göndermiş ödülleri yav :) Kendi aramızda eğleniyormuşuz gibi olmuş :D Gerçi benim blog listem sınırlı olduğundan yine blog arkadaşlarıma gidecek ama olsun :D

(1) İlk ödülü beni 8.sırada ödüle layık gören dostum LaFea'ma gitsin. Biliyorum ben onun gönlünün birincisiyim :))))))  Sonsuz sadakatle sevdiği Gong Yoo bile bu ödülü almasına yeter ♥ Gerçi bu mimi bana o göndermişti. Mimi gönderene geri gönderilmez kuralı olmadığına göre :D Bu ödülde hatır alma gönül çalma yada adam kayırma ödülü :D

(2) İkinci ödülü Türkiye'min orta göbeğine Ankara'ya gönderiyorum. Mavi canım uzaklardan bizi öylesine sevdi kendisini öyle sevdirdi ki; mavi renk mavi'ye, Ankara mavi'ye, kar mavi'ye çıkar oldu bizim için :)))

(3) Üçüncü ödülü uzaklara taaa Japonya'ya gönderiyorum. Adres tabii ki Serrose Yolun Neresindeyim? Yol nereye yolcu nerede bilmiyorum ama ben Serrose'nin yolculuğunu okurken adeta onunla yaşıyorum. Üzüntüsü ve sevincini uzaklardan yüreğime taşıyan, sanki bir akrabamı bir dostumu merak eder gibi, tayfun olduğunda, deprem olduğunda merak ettiğim, iyi midir diye düşündüğüm değer verdiğim biri o. 

(4) Dördüncü ödül yukarıda hakkımda 7 bilinmeyenin  birinci maddesine gidiyor. Hayal dünyasının zenginliğine konuk olduk, bir de bilinmeyenlerini okuyalım :D Dilediğin yerde yayınla ablacım :D 

(5) O da uzaklarda yaşıyor. Ama onun yaşadığı yer bizim hayallerimizde yaşıyor :D asya notları' na gidiyor ödül. Güney Kore'ye gelin ettiğimiz, iyi niyetli, alçak gönüllü ve paylaşımcı bir arkadaşımız. Tüm köstek olanlara inat orada Kore'de sevdiği insanla beraber iyi bir hayat sürmeye çalışıyor. Merak etme haklıyı da haksızı da biliyoruz ;)

(6) Sıradaki ödül arwen arkadaşıma gidiyor. O da ilk tanıştığımız da uzaklardaydı ama şimdi İstanbul'da. İyi ki tanıdım dediğim ender insanlardan. Ayrıca o da bir Gong sever ♥ Yüreği güzel, kendi güzel dilerim ki kaderi de güzel olur :)

(7) Biliyorum ona birçok kişi ödül gönderdi ama Kaktüs Çiçeği'ne bu ödülü vermezsem utanırım kendimden. So Ji Sub yazıları şahane şukela hatta ansiklopedik bir yazı bence. Tüm fanlara örnek olacak bir hatun kendileri. Ayrıca  en kısa zamanda kahve falı bakmasını istiyorum bana :D

(8) İzmir'in kızları hep güzel olur derler bilirdim ama bu kadar vefakar olduklarını bilmezdim. Tarih84 İzmir'in bağrından kopup gelen, dertlere yoldaş, oppalara hayaldaş, MEB düşman olan şahane bir insan. Yazılarını okurken kendinizi fuar alanlarından İzmir meydanlarına dolaşırken bulup, ilk köşede Jung Woo Sung ile karşılaşabilirsiniz :)))

(9) Yediği, içtiği, gezdiği ve gördüğü herşeyi bir masal gibi anlatan, okudukça daha daha daha dedirten özlem pansiyon'un eğlenceli yazılarına bir göz atın derim. Özellikle Güney Kore macerası okunmaya değer :)

(10) Uzun zamandır ortalarda görünmemesi unutulduğu anlamına gelmez. Seviyoruz, özlüyoruz ve en kısa zamanda aramıza dönmesini istiyoruz. Özlendin Chibinin Virajlı Harfleri

Biraz 'ACI' ama sohbeti hep 'TATLI' bir gün !!!

Bugün bloger arkadaşlarımla buluşup bir ramen şenliği yapalım dedik.Uzun zamandır (şaka şaka en azından bir ay olmuştur) ramen yememiştim. Blog arkadaşlarımın da tatlı sohbetini çok özlemiştim. Yani kısacası ramen bir araçtı 'amaç' kesinlikle değil. Siz bakmayın benim kendimden geçerek yediğime. Seviyorum ben ondan yoksa bugün konuştuklarımız, güldüklerimiz, paylaştıklarımızın tadını hiçbir şey de bulamam ben.

Peki kimler vardı derseniz eğer, bu eğlenceli günde LaFea, Arwen, Akira, Hayal, Masalevi ve kardeşi vardı. Diğer bloger arkadaşlarımız da geleceklerdi ama planlar çakışınca ve olmadık şeyler ortaya çıkınca bize katılamadılar. Olsun bir daha ki sefere diyorum. ;) Saat iki de buluştuk ve yaklaşık saat yediye kadar beraberdik. Eee ne yaptınız o kadar saat diyorsanız; valla hep blogdaşlarımızın dedikodusunu yaptık. Bugün kulakları çınlayan yada kızaran varsa bilin ki sorumluları biziz euheuheuhe

Bu güzel günden de aşağıda ki hesap fişi hatıra kaldı. Toplam 108 TL hesap ödedik 7 kişi. Bu paraya başka bir restoranda da doyardık ama bizim gönlümüzde yatan aslan başka :)


2 Yıl Oldu Bile... Nice 20 Yıllara ♥




Halbuki daha dün gibiydi Cevahir AVM'nin önünde LaFea'yı bekleyişim. (O günden anlamalıydım beni hep bekleteceğini :P ) Tarih 26.09.2009 hava hafif serin bir bahar havası :D :D  Cidden tüm detaylarıyla hatırlıyorum. LaFea ile ilk kez görüşeceğim. Nasıl heyecanlıyım, nasıl meraklıyım içim içime sığmıyor. O zamanlar internet üzerinden süren arkadaşlığımız Gong Yoo için bir mektup projesi yapmaya karar vermemizle gerçek hayata taşındı. Zaten o günde hem tanışmak hem de proje hakkında konuşmak için bir araya gelmiştik. Hiç unutmam LaFea elinde yapılacak listesiyle gelmişti :D :D :D


O şen ve mutlu günümüzü Türk halkıyla da şöyle paylaşmıştık vakti zamanında :D Gong Yoo, Mss.Nefertiti ve Ben euehuehue Yetmemiş bir kez daha buluşmuşuz. Gong Yoo Bahane Arkadaşlık Şahane  :D   Hatta utanmayıp bir de fotoğraflar paylaşmışız. Yüzsüzlüğün bu kadarı :D





Pekiiii... Şimdi sorarım size bu dostluk, bu arkadaşlık nasıl başladı bir bileniniz var mı?? Ara ara LaFea ile beraber bunun gırgırını geçeriz. Ben hala ara ara açıp okuyorum. :D  LaFea'nın 3 Mayıs 2009'da bloguna yazdığı Smiling Pasta yazısına yorum yazmışım. Tarih 11 Ağustos 2009 :) Ama nasıl yazmak. Methiyeler düzmüşüm, övmüşüm, iltifatlar yapmışım. Bir de bir kibarım bir kibar kırılacağım neredeyse :D :D Ama ama ama.... Aldığım cevaba bakın hele. 1,5 satırlık bir cevap :D Nasıl oldu da blogunu takip etmeye devam etmişim hayret :D :D  Hala bazen bana der 'yaa bak falan filan hakkında yazı yazdım yorum yapsana' ben de derim ki 'yaaa yemezler 2 satırlık cevap yazarsın sinir edersin beni'  Aramızda şaka kalmıştır anlayacağınız. Üşenmedim bir de ekran görüntüsü aldım :D Bir de kendi okumak isteyenler için; Smiling Pasta





P.S: Yalana bak :D Hepsini yorumlayacakmışşşş :) :)


İşte böyledir bizim arkadaşlığımızın dostluğumuzun başlamasının hikayesi. Hep söyleriz Gong Yoo olmasaydı bu kadar cana can olur muyduk bilemiyoruz. Ama Gong bizim yüz yüze tanışmamıza vesile oldu. Geri kalan tüm çingenelikler bize ait :D  Nice nice 20 senelere, bumburuşuk yaşlı pis mikrop insanlar olana dek :)