Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Miss_Nefertiti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Miss_Nefertiti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Herkes gider...

dostlar baki kalır....

Canım dostumun erken yıl dönümü hediyesi. Biz genelde bu kutlamayı 26 Eylül'de yaparız. Çünkü biz 26 Eylül 2009 yılında tanıştık :) 

6 yıl olacak Eylül ayında.. Sayısını unutacağımız, hesaplayamayacağımız yıllara dost..

İyi ki varsın LaFea

Not: Peki siz bizim tanışma hikayemizi biliyor musunuz? TIKTIK




Minikprof'un gerçek Minikliği :)

Bugün annemle fotoğraf albümlerine bakarken erkek çocuğu kılıklı şu fotoğrafımı gördüm :D Sanırım 5-6 yaşlarındayım. Sene 1988-1990 arası büyük ihtimalle. Henüz okula gitmiyorum. Silivri'de rahmetli ananemin bahçesindeyiz. Annem, annanem ve kolları boynuma dolalı ablamla beraber çekilmiş fotoğraf.

Ama cidden bakar mısınız erkek çocuğu gibi çıkmamış mıyım? :) Eller ne öyle asker gibi yanlarda :D Saçlar zaten Allaha emanet :)



Aşağıdaki fotoğraflarda okula başladıktan sonra çekilmiş. Sağdaki ilkokul 1.sınıfa başladığımda çekildi. 'Okula Başladım' fotoğrafı. O kadar ufaktım ki fotoğrafın çekileceği tabureye çıkamamıştım :) Soldaki de ilkokul 2.sınıfta çekildi. Şu yaşıma geldim tek beğendiğim saç modelim bu fotoğraftadır. Hala baktıkça çok beğenirim :) 




Sizin de böyle işkence çektiren fotoğraflarınız var mı? Ben de daha beterleri de var da, insan içine çıkabilenler bunlar euheuehue Benimle yüz yüze tanışan, tanıyanlara soralım bir de; sizce değişmiş miyim? 

'Sevilerek' Yaşamak!

Geçtiğimiz Pazar günü sevgili dostum LaFea'nın çok değerli babannesinin 40 mevlütü vardı. Onun için önemli olan bu günde bende onun yanında yer aldım. Evlerimizin birbirine uzak mesafelerde yer alması sebebiyle ancak son kısmına yetişebildim. Yani ikram dağıtım zamanına :) Yerime oturur oturmaz koskocaman bir tabak konuldu kucağıma :)

Canım dostum LaFea'da o kalabalıkta o telaş arasında, neredeyse dakika başı yanıma gelip bir ihtiyacım olup olmadığını, rahat olup olmadığımı sık sık kontrol etti. İkramda hiç birşey eksik değildi hatta fazlası vardı. Pilav üstü et, su böreği, poğaca,(edit:zeytinyağlı yaprak sarma) turşu, baklava, kadayıf tatlısı, kakaolu toplar ve tavuk göğsü. Unutmadıysam bunlar vardı ikramda. Çok özenilmiş ve anısına ruhuna yapılan dualara yakışır bir mevlüt düzenlemişti ailesi.

Başlığın adı neden 'Sevilerek Yaşamak' diye soracak olursanız eğer; şimdi LaFea'nın babannesi 90 küsür yaşına kadar yaşamış, torununun torununu görmüş bir insandı. Mevlütte de dikkatimi çeken şeylerden biri de bu oldu. Kuru kuru uzun bir ömür değildi nur ninemizin yaşadığı hayat. Dolu dolu sevilerek, sayılarak ve severek geçirilmiş bir ömürdü. İşte bu yüzden bundan sonra dileğim uzun yaşamak değil, dolu dolu sevilerek yaşamaktır. 

Babannenin sevdiği renk yeşil olunca sevdikleri onun anısına mevlüt şekerini değişik bir şekilde dağıttılar. Kupanın içindeki akide şekerlerinin arasına serpilmiş karanfiller, açar açmaz şahane bir koku saldı evin içine. Canım arkadaşım LaFea benim için ayırmıştı bu güzel hediyeyi. Babannesini yakından tanıma fırsatım olmadı ama LaFea için önemli olması benim için hediyenin değerini arttırmak için yeterliydi.

Nur ve huzur içinde yat dolu dolu 'sevilen' insan! 






Çok Yönlü Blogger Ödülleri ~ MiM



Bu mim neredeyse blog listemin tamamını dolaştı. Ama LaFea(m) hariç kimse beni ödüle layık görmedi. Ama bu demek değildir ki ben bu mimi takip etmedim. Mimin en sevdiğim tarafı kişilerin kendi haklarında yedi bilinmeyen gerçek yazmaları oldu. Mimin bazı kuralları da var. Bunlar:

  • Mimi size gönderen kişi veya kişilere teşekkür edip blog linklerini paylaşmak.
  • Kendiniz hakkında bilinmeyen 7 gerçek yazmak.
  • Ve beğendiğiniz 10 kişiye ödül vermek. Böylelikle mimi onlara postalamak.
O zaman önce bana ödülü şu satırlarla hemde sekizinci sırada layık gören LaFea'ma teşekkür ederim. ♥ :D

8. WordPressten, bloggera geçince üzerindeki rehaveti attığını gördüğüm, her türlü zorluğun üstesinden gelebilecek kadar güçlü, kendi kendini övmeye bayılan Miss. Nefertiti :) 

Sırada kendiniz hakkında bilinmeyen 7 gerçek eklemek var. Aslında çok fazla da düşünmeme gerek kalmadı. Yaklaşık 15 dakikalık düşünmekle kendim hakkında en az 50 bilinmeyen topladım :D 

1- Benim ünlü bir ablam var. Ablam diyorsam öz yani kızkardeşim. http://darkangelhome.proboards.comhttp://darkangelhome.wordpress.com ve http://uzakdogupostasi.blogspot.com adreslerinde eserler yaratan kişi benim ablam olur. Aramızda kimi rivayetlere göre 5 kimi rivayetlere göre 4 yaş vardır. Ve çoğunlukla ilk tanıştığımız insanların %93,86 lık kısmı benim 'abla' olduğumu sanıyor. :( 

2- Kariyerimin bir döneminde ünlü bir altın fabrikasının üretim bölümünde çalıştım. Değil kendime yedi neslime yetecek kadar altın gördüm. Tüm imal aşamalarını; külçeden vitrine geliş anına kadar olan tüm aşamalarını bizzat gördüm. İmalatına katkıda bulundum. Elmaslar, zümrütler, pırlantalar gördüm. Velhasıl diyeceğim bu da benim zenginliğim oldu ;)

3- LaFea benim internet üzerinden tanışıp ilk defa yüz yüze tanışmaya karar verdiğim insan. Sanırım hayatımda aldığım en doğru kararlardan biriydi. Allah utandırmasın, Allah yollarımızı ayırmasın inşallah.

4- Uğurlu sayım 8, sevdiğim renk mavi, boyum 1.50, kilom 48, gözüm kahverengi, çalışmıyorum, yemek seçmiyorum, güzel yemek yapıyorum özellikle pilavım şahanedir :D ~ Baktım ki yazmak istediklerim 7 maddeye sığmayacak bende tek maddeye yazdım :)

5- Arkadaşlarım, ailem, ilk tanıştıklarım genelde benim bir 'AYAKLI KÜTÜPHANE' olduğumu düşünüyor. Okuduğum, duyduğum ve bildiğim bir konu hakkında, gerekli veya gereksiz olsun herşey bir şekilde aklımda kalıyor. Ve gerektiğinde de kullanmaktan çekinmiyorum :D Bu yüzden LaFea 'Gereksiz Bilgiler Ansiklopedisi' diyor bana :)

6- Kendime iltifat etmeye bayılıyorum ♥ Cidden kendimi övmeye, başarılarımı insanların gözüne gözüne sokmayı seviyorum. Görmezden gelinmeye dayanamam. İnsanların benim başarılarımı, iyiliklerimi ve yardımlarımı 'bilmelerini' değil 'TAKDİR' etmelerini istiyorum. 

7- Son olarak da cesaretli biriyim. Kimseden çekinmem. Ama bu benim 2 yıl önce hayatımın kazığını yedikten sonra edindiğim bir özellik. Gittiğim bir yerde istediğim gibi konuşurum, gülerim, yerim, kahkaha atarım yani kısacası değer verdiklerim dışında kimsenin görüşlerine, düşüncelerine, hakkımdaki fikirlerine değer vermem. Kısacası onlar benim için kocaman bir 'HİÇ' 

Dayanamadım bir madde daha ekleyeceğim;

8- Doğruluğunu bilemiyorum ama benimle tanışan insanlar daha sonradan  bana dışarıdan soğuk bir insan olarak göründüğümü söylüyorlar. Bir kaç kişiden duydum bunu :S Halbuki içimde rengarenk havai fişek gibi insanımdır. Nasıl oluyor anlamdım gitti :D Bir de blogdaşlarıma sorayım; gerçekten öyle miyim?

Ehh kendi hakkımızda dedikodumuzu da yaptığımıza göre gelelim ödülleri dağıtmaya. Yalnız şu dikkatimi çekti. Herkes aynı kişilere göndermiş ödülleri yav :) Kendi aramızda eğleniyormuşuz gibi olmuş :D Gerçi benim blog listem sınırlı olduğundan yine blog arkadaşlarıma gidecek ama olsun :D

(1) İlk ödülü beni 8.sırada ödüle layık gören dostum LaFea'ma gitsin. Biliyorum ben onun gönlünün birincisiyim :))))))  Sonsuz sadakatle sevdiği Gong Yoo bile bu ödülü almasına yeter ♥ Gerçi bu mimi bana o göndermişti. Mimi gönderene geri gönderilmez kuralı olmadığına göre :D Bu ödülde hatır alma gönül çalma yada adam kayırma ödülü :D

(2) İkinci ödülü Türkiye'min orta göbeğine Ankara'ya gönderiyorum. Mavi canım uzaklardan bizi öylesine sevdi kendisini öyle sevdirdi ki; mavi renk mavi'ye, Ankara mavi'ye, kar mavi'ye çıkar oldu bizim için :)))

(3) Üçüncü ödülü uzaklara taaa Japonya'ya gönderiyorum. Adres tabii ki Serrose Yolun Neresindeyim? Yol nereye yolcu nerede bilmiyorum ama ben Serrose'nin yolculuğunu okurken adeta onunla yaşıyorum. Üzüntüsü ve sevincini uzaklardan yüreğime taşıyan, sanki bir akrabamı bir dostumu merak eder gibi, tayfun olduğunda, deprem olduğunda merak ettiğim, iyi midir diye düşündüğüm değer verdiğim biri o. 

(4) Dördüncü ödül yukarıda hakkımda 7 bilinmeyenin  birinci maddesine gidiyor. Hayal dünyasının zenginliğine konuk olduk, bir de bilinmeyenlerini okuyalım :D Dilediğin yerde yayınla ablacım :D 

(5) O da uzaklarda yaşıyor. Ama onun yaşadığı yer bizim hayallerimizde yaşıyor :D asya notları' na gidiyor ödül. Güney Kore'ye gelin ettiğimiz, iyi niyetli, alçak gönüllü ve paylaşımcı bir arkadaşımız. Tüm köstek olanlara inat orada Kore'de sevdiği insanla beraber iyi bir hayat sürmeye çalışıyor. Merak etme haklıyı da haksızı da biliyoruz ;)

(6) Sıradaki ödül arwen arkadaşıma gidiyor. O da ilk tanıştığımız da uzaklardaydı ama şimdi İstanbul'da. İyi ki tanıdım dediğim ender insanlardan. Ayrıca o da bir Gong sever ♥ Yüreği güzel, kendi güzel dilerim ki kaderi de güzel olur :)

(7) Biliyorum ona birçok kişi ödül gönderdi ama Kaktüs Çiçeği'ne bu ödülü vermezsem utanırım kendimden. So Ji Sub yazıları şahane şukela hatta ansiklopedik bir yazı bence. Tüm fanlara örnek olacak bir hatun kendileri. Ayrıca  en kısa zamanda kahve falı bakmasını istiyorum bana :D

(8) İzmir'in kızları hep güzel olur derler bilirdim ama bu kadar vefakar olduklarını bilmezdim. Tarih84 İzmir'in bağrından kopup gelen, dertlere yoldaş, oppalara hayaldaş, MEB düşman olan şahane bir insan. Yazılarını okurken kendinizi fuar alanlarından İzmir meydanlarına dolaşırken bulup, ilk köşede Jung Woo Sung ile karşılaşabilirsiniz :)))

(9) Yediği, içtiği, gezdiği ve gördüğü herşeyi bir masal gibi anlatan, okudukça daha daha daha dedirten özlem pansiyon'un eğlenceli yazılarına bir göz atın derim. Özellikle Güney Kore macerası okunmaya değer :)

(10) Uzun zamandır ortalarda görünmemesi unutulduğu anlamına gelmez. Seviyoruz, özlüyoruz ve en kısa zamanda aramıza dönmesini istiyoruz. Özlendin Chibinin Virajlı Harfleri

Taşındım... ♥



Uzun zamandır wordpress veri tabanında devam ettirdiğim blogumu blogspota aktardım. Bunun sebebi wordpressin kafasına göre blogları kullanıcıyı uyarmadan çat diye kapatması. Bu sebeple bloguma sık sık yazamasam da yazdığımda artık yeni adresimde olacağım. Sevenler, takip edenler, arada bir uğrayanlar, bi bakıp kaçanlar yeni adresime hoşgeldiniz. ;)


Rengarenk... Gökkuşağı...

Akşam üzeri hava epey karardı. Yağmur yağdı yağacak. Sonra bir güneş çıktı. ☼ Camdan bir baktım ki ne göreyim :) Gökyüzünde rengarenk bir gökkuşağı. Ablama söyledim hemen. Ablam cama ben balkona fırladım. O güzel anları fotoğraflamak için. Çıkınca ayrıca yağmur da yağdığını gördüm. Birden fazla hava olayı gerçekleşiyordu :) Çok uzun zamandır çıplak gözle gökkuşağı görmemiştim. En son gördüğümü de çok uzaktan görmüştüm 2-3 yıl önce. Pazar günümü renklendiren güzel bir detay oldu.







2 Yıl Oldu Bile... Nice 20 Yıllara ♥




Halbuki daha dün gibiydi Cevahir AVM'nin önünde LaFea'yı bekleyişim. (O günden anlamalıydım beni hep bekleteceğini :P ) Tarih 26.09.2009 hava hafif serin bir bahar havası :D :D  Cidden tüm detaylarıyla hatırlıyorum. LaFea ile ilk kez görüşeceğim. Nasıl heyecanlıyım, nasıl meraklıyım içim içime sığmıyor. O zamanlar internet üzerinden süren arkadaşlığımız Gong Yoo için bir mektup projesi yapmaya karar vermemizle gerçek hayata taşındı. Zaten o günde hem tanışmak hem de proje hakkında konuşmak için bir araya gelmiştik. Hiç unutmam LaFea elinde yapılacak listesiyle gelmişti :D :D :D


O şen ve mutlu günümüzü Türk halkıyla da şöyle paylaşmıştık vakti zamanında :D Gong Yoo, Mss.Nefertiti ve Ben euehuehue Yetmemiş bir kez daha buluşmuşuz. Gong Yoo Bahane Arkadaşlık Şahane  :D   Hatta utanmayıp bir de fotoğraflar paylaşmışız. Yüzsüzlüğün bu kadarı :D





Pekiiii... Şimdi sorarım size bu dostluk, bu arkadaşlık nasıl başladı bir bileniniz var mı?? Ara ara LaFea ile beraber bunun gırgırını geçeriz. Ben hala ara ara açıp okuyorum. :D  LaFea'nın 3 Mayıs 2009'da bloguna yazdığı Smiling Pasta yazısına yorum yazmışım. Tarih 11 Ağustos 2009 :) Ama nasıl yazmak. Methiyeler düzmüşüm, övmüşüm, iltifatlar yapmışım. Bir de bir kibarım bir kibar kırılacağım neredeyse :D :D Ama ama ama.... Aldığım cevaba bakın hele. 1,5 satırlık bir cevap :D Nasıl oldu da blogunu takip etmeye devam etmişim hayret :D :D  Hala bazen bana der 'yaa bak falan filan hakkında yazı yazdım yorum yapsana' ben de derim ki 'yaaa yemezler 2 satırlık cevap yazarsın sinir edersin beni'  Aramızda şaka kalmıştır anlayacağınız. Üşenmedim bir de ekran görüntüsü aldım :D Bir de kendi okumak isteyenler için; Smiling Pasta





P.S: Yalana bak :D Hepsini yorumlayacakmışşşş :) :)


İşte böyledir bizim arkadaşlığımızın dostluğumuzun başlamasının hikayesi. Hep söyleriz Gong Yoo olmasaydı bu kadar cana can olur muyduk bilemiyoruz. Ama Gong bizim yüz yüze tanışmamıza vesile oldu. Geri kalan tüm çingenelikler bize ait :D  Nice nice 20 senelere, bumburuşuk yaşlı pis mikrop insanlar olana dek :)

♥ Ramen ♥

Şimdi şöyle bir şey var ki ben şu rameni çok çok çok çok seviyorum. :)  Tadına ve lezzetine bayılıyorum. Ama o kutuda satılan üzerine kaynak su dökülenleri değil. Alıp evinizde tencerenizde kendinizin pişirdiği ramenleri seviyorum. Leader Ramenin kırmızı pakette satılan rameni şiddetle tavsiye edilir. Ayrıca  Seoul Restaurant'ın ramenleri daha da bir lezizdir.


Amaaaa.... 12 Temmuz'da Rain'in (canım bildiğiniz şarkıcı Rain :D ) paylaştığı bir twitter fotosu vardır. İşte o fotoğraftan sonra ben ramene aşık oldum adeta. Ne zaman canım ramen istese gözümün önünde o görüntü canlanır.


Bu satırları yazarken ağzımın salyalarından dolayı yazdıklarım anlamsızlaşabilirlkanşajn vmödnvahşaoıhşv kvnalkdavnşak lndvaşohıaa



Uzun Aradan Sonra...

Uzun bir aradan sonra nihayet bloguma 3-5 satır yazı yazmaya geldim. Annemin rahatsızlığı sebebiyle hastanede geçirdiğimiz 2,5 aylık süreden sonra çok şükür artık evimizdeyiz. Geçtiğimiz çarşamba günü taburcu olduk. Şimdi iyileşme ve toparlanma sürecini geçirmek için evimizdeyiz. Bu zor ve sıkıntılı dönemi sevgili ablam çok ayrıntılı bir şekilde yazdı. Onun kaleminden okumanız en iyisi.

Varlık İçinde Yokluk Çeken Devlet Hastaneleri


Kader denilebilir, şansızlık denilebilir, olmuşla ölmüşe çare bulunmaz da denilebilir ama sessiz kalınamaz. Ben ve ailem bu konuda ihmali bulunanlar hakkında gerekli yerlere şikayetlerimizi yaptık. Umarım hak ettikleri cezayı bulurlar.

Bu zorlu, üzücü, yıkıcı ve yıpratıcı süreçte yanımızda olan, desteğini, moral verici sözleri ve yazılarıyla destek olan herkese çok çok teşekkürler. Mesajlarıyla ve telefonlarıyla bizi yalnız bırakmadılar. :)

Peki ben bu süreçte neler yaptım hastanede. Şimdi Çapa Tıp Fakültesinde Fatih Belediyesinin sağladığı kablosuz internet ağı mevcut. Ama sinyal gücü o kadar düşük ki internet 30 sn de bir kopuyor. Bu yüzden iki denemeden sonra bilgisayarımı hastaneye götürmekten vazgeçtim. Geriye yapılacak iki şey kalıyordu televizyon izlemek ve kitap okumak. Yeni bir kanal vardı 'Doktorlar' adında reklamlarda Show Tv yi yayınlıyordu :D onu seyrettik :) Akşamları da genelde kitap okudum.

Kitap okudum demişken öyle böyle değil yani epey okudum. Peki kimin sayesinde :) Cana can katan, akşamları saatlerce telefonda konuştuğum, ellerimiz telefonu tutmaktan uyuşana kadar konuştuğum, A dan Z ye her konuda her zaman yanımda olan can dostum LaFea sayesinde tabii ki :)




Aslında bir kitap daha vardı. Çok beğendiğim için okuması için LaFea'ma vermiştim. Şu yazısında da anlatmıştı hatta :) Kitap bana geri geldi, kitaplığımda ait olduğu yerde şimdi. Jane Green kitapları, Tavuk suyu çorbası :P ve Satılık Aşk kitabı LaFea'ma geri dönecek. Çünkü bu kitaplar kendisinin zengin kitaplığına ait. Diğerlerini de benim için satın altı. Aslında hediye alıyor sözde ama biz telefonda anlaşıyoruz 'Yok yok onu alma konusu kötü' - 'yok yok onu beğenmedim' şeklinde. Bir bakıma kendi hediyelerimi kendim seçiyorum :) Kitaplara da fırsat buldukça blogumda yorumlayıp yer vermek istiyorum. Ama söz vermiyorum :D

Üşenmeyip bu kitapları bana getirdiğin için, telefondaki gevezeliklerime katlandığın için, zor durumda yanımda olduğun için, Gong Yoo haberlerini dakikasında ilettiğin için ve en önemlisi de dostum olduğun için tekrar tekrar teşekkür ederim :)

Dualarınızla.........

Annemin rahatsızlığı sebebiyle uzun bir süre buralarda olmayacağım. Bu üzücü ve zor zamanlarda desteğini esirgemeyen herkese çok ama çok teşekkürler. Dualarınızı eksik etmeyin lütfen.

Vururum ve Dönüp Arkama Bakmam Bile!!!

Canım arkadaşım Lafea beni şu yazısında yani En Acıklı 5 Nostaljik Türk Filmi başlığında mimledi. Türk filmlerini ne kadar çok sevsem ne kadar çok izlesem de benim için aşağıdaki filmlerin yeri bambaşkadır. Belki bazıları 'en' acıklısı değildir ama bence 'en' anlamlısıdır. O yüzden bende 'en iz bırakan' filmleri yazdım bende. Zaten hepsi acıklı :D  Hepsini tek tek detaylandırmak istemiyorum şimdi. Zira bu mimi alan arkadaşlar çoktan işi detaya döktüler :) (ne şanslıyım) Diğer yazmak istediklerim. Selvi Boylum Al Yazmalım, Babam ve Oğlum, Canım Kardeşim ve Serseriler Kralı.


En sevdiğimi, en beğendiğimi ve en anlamlı bulduğumu sizlerle paylaşmak istedim. :)



Bizim Aile ~ yada diğer bilinen adıyla Yaşar Usta




Filmi anlatmak imkansız mutlaka izlenmeli. Tabii ki şu efsane diyalog unutulmaz.


Yaşar Usta: Saim Beyi görecektim.
Sekreter: Randevunuz var mı?
Yaşar Usta: Yok. Ama Yaşar Usta derseniz beni kabul eder. Çok önemli.
Sekreter: Hiç sanmıyorum ama bir sorayım.(telefonda) Saim Bey, Yaşar Usta diye biri sizinle görüşmek istiyor. Peki efendim.(Yaşar Usta'ya) sizi bekliyorlar, buyrun.
(içeri girer)
Saim Bey: Söyle ne istiyorsun?
Yaşar Usta: Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, herşeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak. Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak. Ama nasıl yakışmaz. Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saaddeti çok gören. Anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor. Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. hıh. Sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi Saim Bey. Sen mi büyüksün. Hayır ben büyüğüm, ben, Yaşar Usta. Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç. Gözümde pul kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiç birşey yapamayacaksın. Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. Bizler birbirimizi seviyoruz. Biz bir aileyiz. Biz güzel bir aileyiz. Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun. Dokunma artık aileme. Dokunma çocuklarıma. Dokunma oğluma. Dokunma gelinime. Eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemis olan ben, Yaşar Usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni. Anlıyor musun. Vururum ve dönüp arkama bakmam bile.(çıkar)

Bu mimi kimler aldı kimler cevapladı takip edemedim. Ama ben mydestiny  ve secret i ebelemek istiyorum. Ebesiniz canlar :) Bu mimi yanıtladıysanız pas geçebilirsiniz. Şimdiden kolay gelsin. Ayrıca bu mimi başlatan canım arkadaşım LaFea'ya da buradan sitem eder 'Nedennnnnn' diye haykırmak suretiyle isyanımı arz ederim :)

Hayal Kuruyorum =)

Cuma günü bilgisayarım bozuldu :( O yüzden ablamın bilgisayarından korsan yayın yapıyorum. Zaten blogumla yeterince ilgilenemiyordum ama en azından şimdi mazeretim var :) Pazartesi günü bilgisayarımı Asus servise götüreceğim kimbilir ne zaman gelir benim cancan makinam :(


Ben de bu boş zamanımı değerlendiriyorum. Nasıl mı?? Hayal kurarak tabii ki :) Canım  dostum tarih son zamanlarda şahane kolajlar hazırlıyor. Nasıl bir de ben bakayım derseniz ilk çıkış buradan. Yani diyeceğim çok özendim bende bir tane yaptım :)  tarih canım ilham verdiğin için teşekkürler ;)


Hayal gücümün zenginliğini yansıtmadı ama idare eder işte :)



Stop Being Cute ^^

Canım arkadaşım tarih son zamanlarda blogunu şahane kolajlarla süslüyor. Açıkçası bende çok beğeniyorum. Canım dayanamadı ve benim içinde iki tane kolaj hazırladı. İkisi de birbirinden şahane. Ama ikincisini daha çok beğendiğimi açık açık itiraf etmem gerekiyor. İnanılmaz beğendim. Görür görmez aklıma 'ben' geldim :D Çok teşekkür ederim canım. Ellerine ve o güzel yüreğine sağlık :)


Eee hadi ama görelim mi diyorsunuz. Tamam tamam. Resimlerin orjinallerinde üretici hayal gücünün imzası yoktu. Son zamanlarda içerik hırsızlığıyla başı dertte olan birçok blog var. Bu sebeple emeğimizin çalınmaması için resimler üzerinde ufak bir imza çalışması yaptım. Emek hırsızlarına karşı sessiz kalmayacağız.





Sır Dolu Bir MİM (^_^)V

Blogumun bannerında daimi imzası bulunan arkadaşım mydestiny bana bugün bir mim gönderdi. Takip edebildiğim kadarıyla mim önce mavi ye, sonra hayal le, sonra mydestiny ye ve en son da bana ulaştı. Eee madem mimlenmişiz bana da cevaplamak düşer. Hakkımda merak edinlere bir de ben  cevap vereyim :D

Hayalindeki meslek nedir?

Hayalimdeki meslek? İlk önceleri yani lise dönemimdeyken Coğrafya Öğretmeni olmak istemiştim. Ki bunda coğrafya öğretmenimi çok sevmemin etkisi vardı. :D Sonraları yani iş hayatına atıldığımda mesleğimi ilk başlarda seviyordum. Yani muhasebeciliği. Ki o zamanlar bu meslek değerliydi. Sonraları çalıştığım yerler ve çalıştığım insanlar mesleğimden soğuttu beni. :( O zaman tekrar hayal kurmaya başladım. Hayalimdeki meslek ne diye. Bu sefer farklı sonuçlar buldum karşımda. Soğukkanlı ve katıydım yani çok harika doktor olabilirdim. Zira çevremdeki herkes benimle aynı kanıda. Haddinden fazla sabırlı ve şekerdim yani öğretmen olabilirdim. Çok güzel fotoğraf çekerim ve de çok da severim yani fotoğrafçı olabilirdim. El becerilerim fazla gelişmiş ve tamir yeteneğim var yani erkek olsam tamirci olabilirdim. Euehueee liste böyle gidiyor. Şu zamanlarda en çok doktor yada hemşire olmak isterdim. Son zamanlarda hastanelerde fazlasıyla vakit geçirmenin etkisi olsa gerek. Bunlar elimizdeki hamurla elde edeceğimiz hayali meslekler. Eğer güzel bir sesim ve harika bir müzik yeteneğim olsaydı o zaman şarkıcı olmak isterdim. Hala devam ediyorum. Yani hayal kurmaya :)


Yazın sürmeyi en sevdiğin parfüm?


Genelde parfüm kullanmıyorum. Ama kullandığım bir deodorant ve parfüm var. Deodorantımı çok seviyorum ve uzun zamandır da kullanıyorum. Rexona Deo Fresh Pudrasız kullanıyorum. Çok da memnunum. Kokusunun feraflatıcı olmasına bayılıyorum. Elimde bulunan diğer parfüm ise Cecile. Deorantıyla beraber ismi lazım değil kişisi tarafından bir doğum günü hediyesi olarak verilmişti. Kullanmıyorum. Ancak kırk yılda bir düğün dernek yada önemli bir etkinlik olursa kullanıyorum.  Sonuçta sorunun cevabı yaz kış vazgeçilmezim: Rexona Deo Fresh Pudrasız.









En önemli makyaj hileniz?


Hmmm bu konuda bir yazı yazmıştım ben :D  Şurada da okuyabilirsiniz. Ennn yeni ve ennn çok sevdiğim makyaj hilem Missha BB Cream. Şahane demek isterdim ama değil. Şahane ötesi çünkü. Mükemmel ve şahanenin birleşimi hatta = MÜŞAHANE :D





Çay mı kahve mi? Şekerli/şekersiz,Sütlü/sütsüz?


Nescafe desem :D Çayı sadece kahvaltıda içerim, türk kahvesini de biri yapıp getirirse içerim ama nescafeye bayılırım. Uzun yıllar masa başı işte çalışmanın etkisi olsa gerek. Nescafemi de bol kremalı ve bol şekerli içerim. ;)


Tam şu anda kucağınıza bir cin düşseydi ve 3 dilek hakkiniz olduğunu söyleseydi, ne olurdu?


Ahh ne güzel olurdu varya. Şu ara en çok ihtiyacım olan şey.


1. Sihirli bir elim olsun isterdim. Sihir derken öyle değil. Paraya ihtiyacım olduğunda, elimi cebime her sokuşumda cebimden yada cüzdanımdan para çıkartan sihirli bir el. Sınırsız, ihtiyacın olduğu kadar. ;)


2. Ömrümün son gününe kadar sevdiklerimin sağlıklı, mutlu ve huzurlu yaşadıklarını görmek.


3. Hayatımın son gününe dek beli ölesiye sevecek, ölesiye seveceğim, hayatımın son gününe dek bana sadık kalacak, sadık kalacağım, mutlu huzurlu bir hayat süreceğim, bana hayırlı evlatlar verecek, bir hayat arkadaşı isterdim. Şekli şemali önemli değil. Gün gelecek hepsi yok olacak nasılsa. Güzellik geçicidir ama mutluluk kalıcıdır.


Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği ve tatli. Bu öğünlerden ömrünüz boyunca yalnızca bir tanesini seçmek zorunda kalsanız,hangisi olurdu? 


Akşam yemeği demek istiyorum. Ama erken saatte yenen bir akşam yemeği. Mesela 4-5 gibi :) Yoksa ölürdüm açlıktan :D


Eğer Hello Kitty olsaydınız, kurdelanız ne renk olurdu?


Sanırım mavi olsun isterdim. Mavi rengi çok severim. Bana huzuru anlatan tek renk.


Eğer ömrünüz boyunca yalnızca bir tane takı takma seçeneğiniz olsaydi bu ne olurdu?


Bileklik derdim. Zaten şu anda kullandığım sade gümüş bir bilekliğim var. Küpe ve zincir de severim ama bileklik her zaman ilk tercihimdir.





Sahip olmak istediğiniz bir yetenek?


Zamanda yolculuk yapabilmek isterdim. Yaşamak ve görmek. İlk gitmek istediğim yer Hz.Muhammed (sav) efendimizin zamanı olurdu. Sonrasında antik mısır zamanı, kitaplarda okuduğumuz filmlerde gördüğümüz İngiliz zamanları, Osmanlı Devletinin görkemli tarihi. Hepsini hepsini görmek isterdim.


Bitince almaya devam edeceğiniz bir kozmetik ürünü?


2. soruda yazmıştım ama tekrar yazayım. İmkanım oldukça almaya devam edeceğim seni Missha BB Cream. :)





Eğer geleceği görme şansınız olsaydı, görmek ister miydiniz? Evetse tam olarak neyi görmek isterdiniz?


Aslında bu soruya evet cevabı vermek istiyorum. Ama eklemek istiyorum. Kendi seçtiğim bir şeyin geleceğini görebilmek isterdim. Yoksa rastgele olacak şeyleri görmek büyük bir sorumluluk. Düşünsenize büyük bir felaket olacak ve siz bunu gördünüz. Sonra herkese anlatmaya inandırmaya çalıştınız. Ama olmadı ve felaket gerçekleşti. Onca ölüm ve yıkım. Bunlar büyük sorumluluk istiyor. Eğer böyle olacaksa istemezdim. Ama dediğim gibi olacaksa yani istediğim şeyin geleceğini görebileceksem eğer sadece hayatım boyunca gireceğim bütün sınavların sorularını görmek isterdim. tarih im anlar beni :)


Gizli ünlü aşkınız kim?


Gizlisi saklısı kalmadı artık :D Gong Yoo tek aşkımdır ♥


Neden blog tutmaya başladınız?


Neden? Hmmm sanırım canım dostum LaFea (m) yüzünden. Beni gaza getiren, bir blog açmalısın diyen ilk ve tek kişi o oldu. Ben taaa o zamanlar demiştim. Ben blogumu sık sık güncelleyemem, çok pis üşengecimdir diye. LaFea(m)da bana kime ne canım yaa orası senin dünyan ister yazarsın içindekileri, ister içindeki sesleri dinlerken bırakırsın blogunu sessizlik içinde dedi. İyi ki de bana yol gösterdi. :) Teşekkürler canım LaFea(m)


Fotoğrafları cep telefonumla çektim. Görüntü kaliteleri bu yüzden düşük :) Gün mim postalama günüdür. Bu güzel mimi bana gönderen mydestiny canım çok teşekkür ederim. Geldik en sevdiğim kısma. Bu mimi LaFea(ma), tarih(ime) ve winpohu ya postalıyorum. Dökülün bakalım incilerinizi. Sırlarınız artık sır kalmasın euehuehuehee

Belki Güney Kore'ye Giderim (DİYE)

Ne zaman okuduğumu hatırlamıyorum ama ucuiyagi şu yazısında Kore izlenimlerini ve Kore'ye gitmeden önce Kore Turizm Bilgi Merkezi'nden temin ettiği Kore rehberinden bahsetmişti. Bende şubat ayı başında aklıma gelen bu yazı sonrasında  http://english.visitkorea.or.kr/enu/index.kto  sitesinden önce üye oldum, sonra da broşür için başvuru yaptım.

Broşür başvurusu aşağıdaki linkten yapılıyor ;)

http://english.visitkorea.or.kr/enu/GK/GK_EN_2_7_5.jsp

Kore'ye belki hiç gidemeyeceğim ama yine de bunu yapmak istedim. O broşürü elime almak sanki 'gitmek' için hayallerimi itiklemek gibi birşey olmuştu. 16 şubatta postacının minnacık posta kutumuza sıkıştırarak bıraktığı paket elime ulaştı. Paketimi heyecanla açtım. Çok güzeldi. İçinde Kore'nin başlıca merkezlerinin haritası vardı kocaman. Seoul, Busan, Jeju Adası, Seoul metro hatlarının haritası vardı. Sanki gidecekmiş gibi metro hatlarını bile inceledim :)  İçinden birde  İngilizce  bir de broşür çıktı. Nerede kalınır, nasıl gidilir, ulaşım nasıl yapılır, nerede ne yenir gibi aklınıza gelebilecek soruların tamamının cevabı vardı.

Ben oralara gidip yaşama hayali hiç kurmadım. Ama bir turist olarak zaman kısıtlaması olmadan gezmek istediğim yerlerin başında geliyor. Nasıl desel hayal gibi birşey. Bu yaptığımda hayallerime atılan bir olta gibi birşey. Kim bilir hayat denizinden kendi payıma ne düşecek. Haydi dostlar rastgele ;)

Son Zamanlarda Neler Oldu?

Son zamanlarda neler oldu neler. Tam diyorum her şey yolunda artık biraz blogcanımla ilgileneyim, hep bir şanssızlık oluyor. Geçtiğimiz Mart ayında annemin aniden rahatsızlanmasıyla ev-iş düzenimiz hastane-ev-iş düzenine dönüştü. Yakın dostlar, twitterden takip edenler biliyor gelişmeleri. Ama bilmeyenler için kısaca bir de ben anlatayım. Annem aniden rahatsızlanınca hemen Samatya Hastanesine kaldırdık. Yani eski adıyla öyle yeni adı Sağlık Bakanlığı İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi oldu. Breh yazması bile yoruyor adamı :)  Hastaneye 9 Mart sabahında yattık. Tetkikler sonunda annemin beyninde tümör olduğu ve alınması gerektiği ortaya çıktı. Bundan sonraki süreç ise tam bir macera. Hastanenin büyüklüğüyle kıyaslanınca yoğun bakım küçük olunca ameliyatımız 2-3 kez ertelendi. Öyle böyle derken Mart'ın 25 ine kadar hastanede kaldık, ki ne kalış.

Hastanede kalmak tam bir askeri kampa benziyor. Hasta ve refakatçileri sabah 05:45 de uyandırmak personelin sanırım zevkle yaptıkları tek iş. İtinayla yapıyorlar. Yoksa ne mümkün beni o saatte kaldırmak :D  O saatten sonra ise gelenin gidenin haddi hesabı yok. Odalarda bulunan minnacık tuvaletleri 13543643 kişi temizliyor. Yok lavaboyu yıkayan ayrı, tuvaleti yıkayan ayrı, yeri silen ayrı...vb. sürüp gidiyor. Yani saat altıdan sonra uyumak gibi bir imkanınız maalesef olmuyor. Ama beni özellikle sinir eden, sabrımın son sınırlarını zorlayan bir hadise var ki sorun da anlatayım.

Doktorların vizit saati geldiğinde ki bu da saat 09:00 ile 10:00 arasında bir zamana denk geliyor, refakatçileri dışarı çıkarıyorlar. Eee ne var diyeceksiniz?? Benim sinir olduğum nokta dışarı çıkarılmak değil zaten doktorlara gösterilen tavır. Vizite gelenler sanki beyin cerrahı doktorları değilde Superman anasını satayım. Sanki altın kaplama gibi 'Refakatçiler dışarı. Birazdan doktorlar gelecek' anam öyle bir söyleyişleri var ki sanarsınız biz doktor yiyen tehlikeli tür 'refakatçileriz'. Belki hastanede birkaç gün kalsanız pek fazla takılmazsınız ama 20 gün kalınca insan ister istemez gıcık oluyor. Hele bir de odaya gelen hemşire, doktor, görevli, temizlikçi..vs. gibi insanların odadan çıkarken kapıyı kapatmamaları var. İşte o tam delirmelik. Kapısız evde mi yaşıyorlar anlamadım gitti.

Ama söz doktorlara ve hemşirelere geldiğinde bir devlet hastanesine göre gayet ilgili ve alakalılar. Ama ilgi ve alakanın dozu doktorları gıcık+sinir etme kapasitenizle eş değerde seyrediyor. Uyumlu ve sevimli (bkz: nefertiti) bir insansanız sorun yaşamadan hastanede zaman geçirebilirsiniz. :D  Ayrıca hastaneler bazen güzel arkadaşlıklar kurulmasına da vesile olabiliyor. Şimdi Gelibolu'da yaşayan, düzenli olarak mesajlaştığım Filiz adında bir arkadaşım var. Ki bu da tamamen yukarıda bahsettiğim Uyumlu+Sevimli maddesiyle alakalı oluyor :D :D

Nihayetinde annem ayın 25 inde ameliyat oldu. Çok şükür ameliyatımız güzel ve sorunsuz geçti. Kısa bir süre yoğun bakımda tutulduktan sonra yine kısa bir süre sonra taburcu edildik. Şimdi iyileşme sürecindeyiz. Bu süreçte hastaneye sık sık (ki bu hafta toplam 3 kere gittik) gitmemiz gerekecek. Güzel mevlamın bana doktor+hemşire+personel katili olmadan bu tedavi sürecini tamamlamamız için bana sabır ihsan eylemesi için dua ediyorum. :) :) :)

♥♥♥

Eğer annem rahatsızlanmamış olsaydı canım arkadaşlarımın şu ve  bu yazılarında ballandıra ballandıra anlattıkları buluşmaya katılacaktım. Ama napalım kısmet değilmiş. Artık önümüzdeki maçlara bakacağız (^_^)

♥♥♥

Bu kadar şeyin arasında 3-4 Nisan'da AÖF ara sınavlarının olduğunu unutmuştum. Ehe hiç çalışmadan gittim sınavlara. Sallamasyon yaptım. Ama soruları okuyarak. Sınav sonuçları iyi çıkarsa belkim buradan sizlere söylerim. Ama sesim çıkmazsa siz anlayın sonuçlar felaket :D :D

♥♥♥

Daha bir sürü şey yapacaktım. Ama şu anda ne olduğuna dair en ufak bir fikrim yok. Ama çok da önemli değil, kendime yapacak şey bulmakta zorlanmıyorum. Son zamanlarda diğer blogdaşlarımı pek ziyaret edemedim. Bu sebeple bana mim gönderen varsa haberim yok.  Daha önce mim sözü verdiklerim sizlerde bir hatırlatma geçerseniz bana süpper olacak :) :)

Kocaman kocaman öpücükler..

Sevda ♥

Made By Mydestiny :) Çok Teşekkürler.. (^_^)

Mydestiny ile tanışıklığımız blog dünyasında oldu ama meğersem Korea-Fans'ta da tanışıyormuşuz :)  Değerli arkadaşım Mydestiny daha önce blogumun üst tarafında yer alan banneri hazırlamıştı bana saolsun. Kendisi de benim gibi bir Gong Yoo fanıdır. Ama paylaşmayı sevenlerden :) Geçenlerde yine muhabbet ederken sana banner yapayım dedi, bende tabii diye hemen atladım. 'Allah Razı Olsun' dedim :)  Hatta ve hatta sloganım bile hazırdı. Bir önceki bannerımda yazan 'I NEED YOO...I MİSS YOO... I LOVE YOO...' yazısının diğer bir çeşitlemesini hazırlamıştım. Mydestiny saolsun beni kırmadı ve harika bir banner hazırladı.  Ellerine, o güzel yüreğine sağlık canım. Çok çok teşekkür ederim...


Tüm hakları Mydestiny' e aittir. Üzerinde oynayarak başka yerlerde yayınlamaya-kullanmaya  kalkmayınız sakın.



Doğal Makyaj Sırrı ~~ Missha M Perfect Cover BB Cream



Sevgili dostlar şuradaki yazımda canım dostum LaFea'mın bana bir hediye daha aldığını, geldiğinde yazacağımı söylemiştim. Hediyemi canımın doğumgününde yani 16 Ocak'ta aldım. Yaklaşık olarak bir aydır da kullanıyorum. Şunu açıkça söyleyebilirim ki Missha BB Cream tam anlamıyla mükemmel bir ürün bence. Cildime çok iyi geldi. Canım arkadaşım bana 23 numarasını aldı. 23 numarası buğday tenli olanlara tam uygun olur.


Ben ürünü yüzüme elimle sürüyorum. Fırçayla sanki dalgalı kaldı gibi geliyor bana. Ürünü yüzünüze çok rahat sürüyorsunuz hafif bir yapısı var. Minicik bir parçası cilde yayılıyor. İlk sürdüğünüzde etkisini fark etmiyorsunuz. Yaklaşık olarak 10-15 dk içinde teninizle bütünleşip 'büyük' kusurlar haricinde cildinizi çok güzel kapatıyor. Büyük kusurlar nedir peki; büyük sivilceler, yara izleri vs. Ben dediğim gibi bir aydır kullanıyorum ve çok da memnunum. Kullanmaya devam etmeyi düşünüyorum. Cildinizden güzel bir şekilde temizlediğiniz sürece problem yaşamıyorsunuz. Cildiniz de uzun süre durması da cabası. Ama yağlı bir cildiniz varsa hafif pudrayla üzerinden geçebilirsiniz. Yani kısaca tavsiye ediyorum. Eee peki nedir bu Missha BB Cream diyorsunuz değil mi?  Ben uzun uzun yazmak istemiyorum. Bu ürünü kullanmadan önce internetten uzun bir araştırma yapmıştım. İlk gördüğüm ve merak etmeme neden olan blogdaşım eymasar ın şu yazısı olmuştu.  Kendisinin överek anlattığı ürünü çok merak etmiştim. Bir kaç blogtada görünce almaya karar verdim. Aşağıdaki başlıkları okuyarak sizler de fikir sahibi olabilirsiniz.










Yukarıdaki dört başlık ürün hakkında bilgi sahibi olmanız için yeterli. Eğer çok fazla araştırma işine dalarsanız aklınızı bulandıracak bilgiler elde edersiniz.


Sevdim, beğendim ayrıca tavsiye de ediyorum. Canım dostuma da buradan bu güzel hediyesi için çoook teşekkür ediyorum ;)



***



ÖNEMLİ NOT: Yeni gümrük yasası sebebiyle yurt dışından hiçbir şekilde kozmetik ürünü alışverişi yapılamamaktadır. Bu sebeple nereden alabilirim diye boşuna sormayınız. Ayrıca ebay gibi yerlerden de satın almayınız. Paranızı geri alamazsınız. Ancak yurt dışında yaşayan bir tanıdığınız varsa o size göndermesi ile alabilirsiniz.

♥ "AŞK" ♥

Ne zaman nerede gördüğümü hatırlamıyorum. Aşağıdaki sözü görmüş, defterime not etmiştim. Şimdi tekrar okuyunca ne kadar güzel olduğunu hatırladım. Yazmak amacım mı?? Paylaşmak güzeldir :) ;)





Bir muammadır "AŞK".



Kiminin vicdanına atılan taş,



Kiminin fakir gönlüne katılan .



Kiminin de gözünden akıtılan yaştır, "AŞK".

Yüreğimde Ankara Rüzgarları... ^_^ (21.12.2010)

Uzaklardan çok uzaklardan bir sevenim var benim... Herkescikler duysun, herkesler kıskansın... Canım arkadaşım mavi doğum günüm için (aynı şeyi geçen senede yapmıştı) taaa Ankara'lardan bana bir hediye paketi gönderdi. Ne kadar mutlu olduğumu, ne kadar sevindiğimi, sevinçten havalara uçtuğumu anlatamam. Yaşamanız lazım... (Kasım kasım kasılan nefertiti)

Herbiri birbirinden anlamlı harika hediyeler gönderdi bana. Telefonda da biraz yakındı canımcım. Bu bizleri Ankara'ya belki 2313545 davet edişi. Ama dediğim gibi canım şartlarımız müsait olduğunda tez zamanda soluğu Ankara'da alacağız. Sözümüz söz... ;)

Hediyelerimi açıkça itiraf etmem gerekirse benim kadar seven birileri daha vardı. Kuzenimin bebişleri özellikle konuşan ayıcığı benden daha çok sevdi. Hele 2 yaşında olan Asya'mız 'I Love You' diyen ayıcığa resmen bayıldı. Eline ilk aldığındaki şaşkınlık anını maalesef fotoğraflayamadım :D







Ayıcıklı magnetime bayıldım. Hediyelerimin geldiği akşam, magnetin yalnız olduğu fotoğrafın solunda görünen minik şahsiyet, 2. fotoğrafta görünen pasta resmini yapıp bana getirmiş :) :) :)  Ufacık kollarıyla sımsıkı sarıldı teyzesine :)  Eeee tabiii yerini aldı baş köşede. mavi'min gönderdiği magnete tutturuldu :)

Keşanı çok aradım ama bulamadım. Annem nereye koyduğunu hatırlayamadı :) Geç yazdığım yazı için ne kadar özür dilesem az kalır. O güzel yanaklarından kocaman kocaman öpüyorum. Uzuuun uzuuunn seneler, uzakta olsak yakın da dostluğumuzun baki kalmasını diliyorum. Kendini yalnız hissedersen, yada artık yılmış yüreğindeki bize her zaman güvenebilirsin. Seviliyorsun canım :)