Günlerdir çok küçük farklarla aynı rüyayı görüyorum. Bu hayatımda ilk defa başıma geliyor. Bu yüzden de etkisinden bir türlü kurtulamadım. Arkası yarın tarzı dizilere döndü desem, abartı olmaz. Aslında gördüğüm hiçbir rüya üzerinde böyle durmazdım, ama bu defaki
beni oldukça etkiledi. Rüya, defalarca tekrar edince de bu konuyu araştırdım. Rüyalar ve rüya tabirleri ile ilgili araştırmamı parçalara bölmek istemediğim için de hem çalışmamı ve hem de günlerdir görmeye devam ettiğim rüyamı sizlere paylaşmaya karar verdim.
Eğer bu konuya ilgi duyuyorsanız mutlaka okumalısınız. Kitapların ya da web sitelerinin aslında sizin rüyalarınıza yorum getirmediğini, belki sadece fikir verdiğini, gerçek ve doğru yorumu ise ancak kendi kendinize yapabileceğinizi göreceksiniz.
İşte rüyalar âlemi…
Rüya nedir?
Yaratılış sürecinde beden ile ruhun ayrı yaşadığı ve buluştuğu zaman dilimleri vardır. Bunları doğum öncesi, ölüm öncesi ve ölüm sonrası olarak üçe ayırıyoruz. Doğum öncesi dönemde beden olmadığı için, ruh beden elbisesi olmadan yaşıyor. Elbet bu dönemde, zaman ve mekân kavramları da olmuyor. Bu dönemde birlikte olduğu ruhlardan ayrılan bir ruh için yas tutulurken, dünya üzerinde bir yerlerde doğum mutluluğu yaşanıyor.
Semboller anlatmak istediğini en doğru, en sade ve en doğal biçimde anlatan şekillerdir. Bizler ancak bu sayede rüyaları hatırlayabiliriz. Çünkü bizim düşünüp anlamlandırabilmemiz için daha somut örneklere ihtiyacımız vardır. Örneğin, (eğer yılan bizim için korkutucu bir hayvansa) korku ile ilgili bir mesajı rüyamızda aldığımızda bunu hatırlayabilmemiz ancak mesajın yılan şekline bürünmesi ile mümkündür.
Rüyalarımızda bize verilen mesajlar arasında haber niteliği taşıyanlar olabilir. Bilme ve görme kudreti sınırsız olan Allah, kimi rüyalarımızda bize yarınlarımızdan kesitler gösterebilir. Bizim yaşamamız muhtemel olan kesitleri o çok önceden görebildiği için bizi uyarmak maksadı ile bunları rüya halinde bedenimizden ayrılan ruhsal yapımıza gösterebilir. İşte bu görsel seyirden bilincimize ulaşabilenler, aynı olayı yaşamamız halinde hafızamızda canlanır ve sanki daha önce yaşamışız gibi algılanabilir.
Özetle ifade edecek olursak, kaynağı ruhsal varlığımız olan haberci rüyaların, geleceğe işaret etmesi mümkündür. Ancak burada bize haberi veren rüyanın bizzat kendisi değil, bizi yaratan Allah’tır. Mesajı veren rüyalar ise sadece bir aracıdır.
Rüyalar kaynağına göre üç gruba ayrılmaktadır.
1. Nefsâni rüyalar: Kaynağı insan olan bu rüyalar, dünyevi ihtiras, tutku ve arzularımızdan kaynaklanır. Haber niteliği taşımadıkları için kıymetleri yoktur.
2. Şeytani rüyalar: Kaynağı insan olan bu rüyalar da bedensel ihtiyaçlara göre ortaya çıkarlar ve ayıp olma özellikleri nedeni ile anlatılmaz ve bilinç tarafından kolayca unutulurlar.
3. Rahmani rüyalar: Kaynağı Yaratıcı olan bu rüyalar, geleceğe dair mesajlar da içerdiğinden kıymetlidirler.
Rüya tabirleri
Rüya tabiri ya da rüya yorumu, rüya türlerinden yalnızca haberci rüyalar grubuna giren, bir mesaj taşıyan rüyalardaki sembolizmi çözme çalışmasına verilen addır.
Günümüzde rüya tabirleri konusunda bir yanılgı söz konusudur. Genelde rüyalar bu konuda isim yapmış kişiler tarafından yorumlanmaktadır. Ya da rüyayı gören kişiler bu konudaki kaynak kitaplara veya internet sitelerine başvurarak rüyalarına yorum aramaktadır. Oysa rüyalar bizzat kişinin kendisi ya da onu iyi tanıyanlar tarafından yorumlanmalıdır.
Her insanın ruhu ve manevi dünyayı yaşama biçimi, algılaması ve anlamlandırması farklıdır. Dolayısı ile yorum gerektiren rüyalar haberci nitelikli rüyalar olduğundan, rüyaların yorumu tamamen bireysel bir kimlik kazanır. Rüyanın tabiri, gören kişiye, görülen mekâna ve zamana göre farklılık arz eder. Rüyada görülen her yılan düşman anlamına gelmez. Rüyanın yorumu tamamen gören kişiye göre değişir. Aynı rüyayı değişik insanlar görse, bunun tabiri de farklı olacaktır.
Denebilir ki, kimi yorumcular doğru yorumlar yapabiliyor! Elbette yapılabilir ama tamamen tesadüf. Çünkü bazı semboller insanlar için ortak anlam ifade eder.
Bunu da şöyle yapabiliriz.
a. Gördüğümüz rüyanın günlük yaşamımızla doğrudan bir ilgisinin olup olmadığını anlamaya çalışmalıyız. Gördüğümüz rüya, yaşamakta olduğumuz bir olay ile ilgili olabilir. Böyle bir bağ kurabiliyorsak, rüyamızı doğru şekilde yorumlayabiliriz.
b. Sembolleri bir hikâyenin içinde gördüğümüz için, hikâyenin bizim için anlamını da çözmeye çalışmalıyız. Belki de rüyamızdaki mesaj, sembollerde değil de hikâyenin kendisinde saklıdır.
c. Gördüğümüz bir sembolün, kitap ya da sitelerdeki anlamını aramak yerine, bizim için ne anlam ifade ettiğini çözmeye çalışmalıyız. Gördüğümüz yılanın genel kabul görmüş anlamı düşman olduğu için rüyamızı böyle yorumlamak yerine, yılanın bizim için ne anlam ifade ettiğini bulmaya çalışmalıyız. Belki de o akşam izlediğimiz bir belgeselin etkisi ile bu rüyayı görmüş olabiliriz. Yani rüyamız alelade bir rüya olabilir. Bir mesaj aramak ya da yorum yapmak gereksiz olabilir.
d. Gördüğümüz rüyanın en belirgin öğesi ne ise, o öğe ya da olay üzerinde yoğunlaşmalı, düşünmeli ve anlamını çözmeliyiz.
Rüyalar sayesinde hayatımıza farklı bir anlam katmak, olayları farklı değerlendirme yeteneği kazanmak mümkündür. Bu yüzden görülen her haberci nitelikli rüya, oldukça güzel bir hediyedir.
İşte defalarca gördüğüm rüyam!
Yaklaşık iki haftadır neredeyse aynı rüyayı görüyorum. Her seferinde çok küçük farklarla aynı rüyayı görmek beni oldukça etkiledi. Aslında pek fazla rüya görmem ve az sayıda rüyamı hatırlarım. Hatırladığım rüyaların bazıları da olduğu gibi çıkar. İşte halen de zaman zaman görmeye devam ettiğim rüyam:
Milliyet Blog toplantısında tanıştığım birçok yazar arkadaşımla birlikte, Milliyet Gazetesi giriş kapısının önündeki bahçedeydik. Erkek arkadaşlarla danışmanın hemen arkasında, elimizdeki küreklerle çukurlar açıyorduk. Kimilerimiz çukur açıyor, kimilerimiz açılan çukurlara fidanlar dikiyordu. Bazı arkadaşlarımız da Milliyet Gazetesi binasından yeni dikilen fidanlara su taşıyordu.
Girişe oldukça yakın bir yerde büyük gövdesiyle çınar ağacını andıran bir ağaç vardı. Yaprakları söğüt ağacının yapraklarına benziyordu. Dalları meyve doluydu. Meyveleri ise buğday başağı gibiydi. Yoldan geçen insanlar ağacın yanına gelince duruyor ve uzanıp birer ikişer başaklardan topluyordu. Tüm bunlar olurken dışarıdaki yolda, köşe başına dikilmiş iki kişiyi fark etmiştim. Birinin elinde bir balta vardı. Bakışları da hiç hoş değildi.
Bu sırada fidan diken arkadaşların sesleri ile arkama dönüp baktığımda, yeni diktiğimiz bir fidan sararmış hatta kurumuş olduğunu görüyordum. Biz tam ona bakarken, su verilen bir başka fidan daha kuruyordu. Ne olduğunu anlayana kadar bir tanesi daha kuruyordu. Bu sırada köşe başında bekleyen iki kişinin kahkaha sesleri de bize kadar geliyordu. Yüzlerini hatırlayamıyorum.
Kuruyan fidanların başına toplanmıştık. Ne yapacağımızı konuşuyorduk. Bir ara, yeniden su verip bekleyelim diye konuştuğumuzu hatırlıyorum. Ardından su taşımaya başladık. Getirdiğim bir suyu kuruyan fidanlardan birisinin dibine dökerken uyandım.
Neredeyse bir aydır zaman zaman bu rüyayı görüyorum. Her gün bu rüyayı düşünür oldum ama beni ikna edecek şekilde yorumlamayı başaramadım. Halen de düşünüyorum.
Bu arada dilerim fidanlar yeşerir! Dilerim ben de görürüm!
Yararlanılan kaynaklar:
http: //www.milliyet.com.tr
http: //tr.wikipedia.org/
Yazılarımız,Makaleler,Özel Günler,Hayattan Kesintiler, Astroloji, Burçlar,Rüyalar,Tarot,Fal,
bayramcigerli.blogspot.com,
Bayram Cigerli,
0 Comments:
Yorum Gönder