Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive

Kuzey Kutbu'nun Son Durumu 2017 Temmuz

Bildiğiniz gibi ülkemizde ekstrem sıcaklar yaşanıyor. Bu sıcaklar sadece bizim için geçerli değil bizim gibi Akdeniz çevresinde bulunan diğer ülkeler için de geçerli oluyor. Ramazan ayı boyunca rahatsız edici seviyelere ulaşmayan sıcaklar o sıralarda Batı Avrupa'da turluyordu şimdi ise bizim olduğumuz tarafa kaydı, serinleme sırası Batı Avrupa'da.

Peki bu sıcaklarla birlikte kürenin tamamında neler oluyor?
Dünya'mızın kendi sıcaklık dengesini sağlamasında önemli yeri olan buzullar ne durumda? Bu yazımda Kuzey Buz Denizi'ndeki buzulların son durumunu inceleyip sizlerle paylaşacağım.

Kuzey Buz Denizi üzerindeki buzullar son 200 yıldır herkesin de söylediği gibi büyük bir kayba uğradı. Alanının %50'sine yakın bir kısmını kaybeden bu buzul alanından bundan 2-3 yıl öncesine kadar çok sık bahsediliyor ve insanların dikkati bu noktaya çekiliyordu. Ancak son zamanlarda insanlarımızın dikkati artık bu konulara değil daha insani(!) konulara yani inşaat, araba, yakıt gibi çok gerekli(!) şeylere çekildi. Bu ilgisiz dönemimiz boyunca buzullar ne hale geldi bir bakalım mı?

Deniz Buzunun Genişlik Sınırları - 01.07.2017
Deniz Buzunun yoğunluğunu gösteren tematik harita - 01.07.2017
Şimdi bu 2 tematik harita bize ne anlatıyor? Aslında böyle tekil olarak bakınca pek de bir şey ifade etmiyor ancak bunları geçmiş yıllarla üst üste bindirmemiz gerekiyor. Bir yandan da grafiksel olarak mukayese yapmamız lazım. Yinede 2.resimdeki deniz buzunun yoğunluğunu gösteren tematik haritadan şunu anlayabiliriz: %60'ın altındaki yoğunluğa sahip yerler aslında tam buzul olarak nitelendirilemiyor çünkü bu buzullar yoğunluklarının büyük bir kısmını suya çevirmiş ve içlerinde çok zayıf noktalar var bundan dolayı da çabuk kırılıyorlar. Çabuk kırılan bir buzul ise okyanus içerisinde daha hızlı çözünüyor çünkü ışığı tutma oranı artmaya başlıyor. Bu da bir kısır döngü şeklinde sürekli daha hızlı bir erimeye sebep oluyor. %60'tan daha fazla buz yoğunluğuna sahip alanlar ise yukardaki haritada gösterilen buzul alanının yarısından daha az bir kısmına denk geliyor(yaklaşık %40). Yani elimizde gerçek anlamda bir buz neredeyse kalmamış.

Şimdi bir de grafiksel olarak geçmiş yıllarla mukayese yapalım. Grafikten hemen sonra geçmiş yıllarla alansal olarak mukayese yapan bir tematik harita ekleyeceğim.

Bu grafiğe baktığımızda karşımıza 5 parametre çıkıyor. Bunlar: 2017 yılını gösteren mavi çizgi, 2012 yılını gösteren kesik çizgi, 1981-2010 yılları arasını gösteren koyu gri çizgi ve son çeyrekle son 100 yılı gösteren gri ve açık gri şeritler.
Bu senenin bir önceki seneye göre ilginç bir şekilde düşük sıcaklık ortalamalarına sahip oluşu buzulların bu sene pek de gerilememesini sağladı ancak durum kritikliğini hala koruyor. Çünkü daha düşük bir sıcaklık ortalamasına sahip olmamıza rağmen buzullarımızda bir genişleme olmadı aksine erime yavaş da olsa devam etti. Bu da demek oluyor ki kaybımız hala devam ediyor. Peki neden böyle oluyor?
Dünyamızın tükendiğini göre göre hala bir şeyleri fütursuzca tüketmeye devam ediyoruz. En basitinden şöyle bir örnek vereyim: apartmanınızda 2 asansör olduğunu varsayın ve zemin kattan 8.kata çıkacaksınız. Asansörü kullanmak istiyorsunuz ama zemin kata daha yakın olan 2.kattaki asansörü çağırmak yerine gidip karşıda duran 6.kattaki asansörü çağırıyorsunuz ya da ikisini birden çağırıyorsunuz. Dolayısıyla gereksiz bir enerji harcamış oluyorsunuz. Bu enerji nereden geliyor dersiniz? Türkiye'de olduğumuz için tabiki de fosil kaynaklardan geliyor(hoş yurtdışında da durum pek değişik değil, her ne kadar yenilenebilir enerji kaynağına yönelmiş olsalar da). Bahsi geçen fosil kaynaklar da hepinizin bildiğiniz gibi atmosfere sera etkisi yapan maddeler açığa çıkarıyor.

1981-2010 Arasındaki Buzul Alanı ile Güncel Buzul Alanının Farkını Gösteren Tematik Harita
Son haritamızda da biraz önce bahsettiğim gibi buzulların erime oranını görüyoruz. Genel olarak bakınca çok fazla bir erime yokmuş gibi görünüyor ancak bu erimenin sadece alansal değil buzulun genel derinliği üzerinde de etkili olduğunu unutmamak gerekiyor. Kuzey Denizi Buzları, Dünya üzerinde Antartika buzulları kadar etkili olmasa da erimenin gözle görülür etkilerini hep birlikte yaşıyoruz. Yansıma oranlarının düşmesi ve denizin ışığı soğurması sonucunda artan sera gazlarıyla birlikte dünyanın sıcaklığı her sene periyodik olarak artmaya devam ediyor. Yukarıdaki tematik haritada gözümüzle ilk baktığımızda %20'lik bir kayıp varmış gibi gelse de bu kayıp aslında %50'ye yakın.



Sonuçta yukarıda gördüğümüz 2 tematik harita oluşuyor. 50-60 yıllık bir aradan sonra Dünya'nın hali gözünüzün önünde. Üstelik bunun tek sebebi insanlar! Milyarlarca yıldır belirli bir düzen içerisinde ilerleyen dünyanın düzenini henüz 10 bin yıllık medeniyetimizle hatta 200 yılda yaptığımız şeylerle alt üst ettik. Bundan sonra iş nereye varacak artık kimse emin olamıyor. Bir dönüşü olduğunu aslında hiçkimse düşünmüyor ancak en azından bu şekilde kalması için elimizden geldiğince düşük kaynak tüketimine yönelmeliyiz.
Share

0 Comments:

Yorum Gönder