Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive

İNKILAP TARİHİ YORUMLARI – 2 -

İNKILAP TARİHİ YORUMLARI – 2 -


Osmanlı Devletinde hükümdar eşlerinin siyasal bir rolleri var mıydı?
İsterseniz bu sorunun yanıtını birlikte verelim. Osmanlı Devleti hükümdarlarının
-ilk padişahlar ile II. Osman dışında- yasal eşleri yoktu. Haremdeki cariyeler
(kadın köleler) içinde padişaha çocuk,özellikle erkek çocuk doğuranlar bir çeşit
eş gibi kabul edilirlerdi; ama hiçbir siyasal yetkileri bulunmazdı. Halkın içine de
giremezlerdi. Şu küçük örnek bile size bazı önemli düşünceler esinlendirebilir.
Türkler İslâmiyeti kabul edinceye kadar, böyle bir toplumsal-siyasal yapı içinde
Ortaasya’da önemli roller oynamışlardır. İslâmiyet 7. yüzyılda Arap Yarımadasında
belirdi. Hz.Muhammet’in (570-632) bir yandan İslâmiyeti yaydığını, bir yandan da
darmadağınık ve düzensiz bir biçimde yaşayan Arap kabilelerini birleştirip, bir
devlet düzenine geçirdiğini biliyorsunuz. İslâmiyetin bütün insanları kucaklayan
evrensel karakteri, Peygamberin ölümünden sonra, bu dinin hızla yayılması
sonucunu verdi. İlk dört halife döneminde (632-658) İslâm Devleti Arap
Yarımadasından taşarak, doğuya,batıya ve kuzeye doğru görülmemiş bir hızla
yayıldı. Öyle ki, Emeviler dönemi (661-750) başladığı zaman, bir yandan İspanya,
öbür yandan İran tamamen fethedilmişti. Arap orduları İran üzerinden Türk illerine
ilerlemeye ve İslâmiyeti zorla yaymaya çalışıyorlardı. Böyle bir zorlamaya alışık
olmayan ve o zamana kadar diledikleri bütün dinlere rahatça giren Türkler
Emevilere karşı koydular. Onları Batı Türkistan sınırlarından ileriye geçirmediler.
Emevi saltanatının yıkılıp, yerine Abbasi Devleti’nin kurulması, durumu değiştirdi.
Emeviler tam bir Arap ulusçusu gibi davranmışlardı. Abbasiler ise İslâmiyetin
evrensel değerini ve yüceliğini kavradılar. Büyük imparatorlukta Müslümanlığı
kabul eden herkes eşit koşullar altında yaşamaya başladı. Türkler üzerindeki zorlama siyaseti de bırakıldı. Bunun üzerine Türk illeri ile Abbasi ülkeleri arasında
canlı bir ticaret yaşamı başladı. Ticaret sayesinde İslâmiyetin güzel ve akılcı
kurallarıyla tanışan Türkler bu yeni dini zorlama olmadan, kendiliğinden kabul etme
yoluna girdiler. Böylece 10. yüzyılda ufak bazı topluluklar dışında Asya’da yaşayan
Türkler, İslâm uygarlığını benimsediler ve kısa süre içinde bu dinin en önemli
koruyucuları ve yayıcıları durumuna geldiler.
İslâmiyetin kabulü ile Türkler İran’a, ardından Ortadoğu’ya aktılar. Bunlar genellikle
Oğuz Türkleriydi. Gittikleri yerlerde Türk-İslâm devletleri kurdular. Bunların içinde
en önemlilerinden biri, 11.yüzyılda kurulan “Selçuklu Devleti”dir. Selçuklular, 1057
yılında Abbasi Halifesini, Şiilerin elinden kurtardılar ve ondan “Doğunun ve Batının
Hükümdarı” sıfatını aldılar. Böylece Selçuklu Türkleri, İslâm dünyasının siyasal
egemeni oldular. Bu arada Anadolu’yu da Türk yurdu yaptılar. Türk ve İslâm kültürü
üzerinde yükselen yepyeni bir uygarlık kurdular. Ama bu uygarlık 13. Yüzyılda bir
tayfun gibi ortalığı silip süpüren Moğollar tarafından çok hırpalandı. Gerçi Moğollar
bir süre sonra durulup, İslâmiyeti kabul ettiler; fakat yaptıkları tahribat kolay
giderilemedi. Anadolu’daki Selçuklu Devleti de sona erdi; kültürünün izleri uzun bir
süre kaldı.

Kaynak : Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi kitabı / Anadolu Ünv. Yayınları / 2. ünite / Yazar : Prof. Dr. Ahmet Mumcu
Yorum :
Osmanlı , kolay gelmedi dünyaya … Bu işin içerisinde yüz türlü değişken sayılabilir aslında . Doğrusu saltanat , Batı ‘ da da etkiliydi o zamanlar . Kadın , değerini her zaman hissettiremedi Batı ‘ da da . Orada da kölelik vardı . Kadın köleler orada da bulunurdu . 2. Osman ya da Genç Osman , yasal bir eş sahibiydi . İlk zamanlardaki Osman Bey , Orhan Gazi gibi padişahlar da yasal eş sahibiydiler . Kadın , maalesef hiçbir zaman modern dünyada bile yeterli değeri görmemektedir . Ev hanımlarının yaptıkları iş parayla ölçülseydi herhalde kocalar para yetiştiremezlerdi . Kadının değerini anlayan padişahlar elbette olmuştur şu koca 600 yıllık Osmanlı ‘ da . İçlerinde iyi davrananı da vardır yeterince iyi davranmayanı da , değil mi ? Hepsini aynı kefeye koymak doğru olmaz , öyle değil mi ?
Osmanlı ‘ da kadının sarayda çocuk doğurma işlevini küçümsememek gerekir diye düşünüyorum . Bu günün şartları altında tarihi yorumlayamayız . Demokrasinin olmadığı bir ortamda sağlıklı padişah adayları yetiştirmek kolay değildi . Osmanlı ‘ nın dağılma döneminde aklını kaçıran padişahlar bile olduğuna göre sağlıklı bireyler yetiştirmek eften püften bir iş olmamalıdır diye düşünüyorum .
Peki Türklük İslam ile nasıl izdivaç kurdu ? Hz. Muhammet , 570 ‘ ten 632 ‘ ye dek Arapları aynı yarımadada bir bütün haline getirdi . İslam ‘ ı kurdu ve de ölümünün ardından İslam bir global din haline geldi . Dört halife dönemi ve Emeviler dönemiyle birlikte İslam , İran ‘ dan İspanya ‘ ya uzanan bir perspektife sahip oldu . Peki ya Türkler ? Onlar nasıl tanıştı ? Emeviler döneminde doğuda Orta Asya ‘ da Türkler ile savaşlar yapılıyordu . Bu dini savaşla yayma politikası aslında sadece kültürel değerlerin kaynaşmasını sağlamıştır . Örneğin Hz. Muhammet döneminde resim yapma , putperestlikten çıkan bir kültür için sakıncalı görülürken İran ‘ a yayılan İslam uygarlığı resmi de içine alacak şekilde bir kültürel evrim içerisine girmiştir . Yani kültür , değişmiştir . İslam uygarlığı da değişik kültürlerde farklı öğelerle birleşerek gelişmesini devam ettirmiştir .
Emeviler , İslam ‘ ı yayarken kültürel gelişime hız kattılar . Fakat Arapların ulusçu duygularını da işin içerisine kattıklarından dolayı farklı uluslar tarafından tepki gördüler . İşte Türkler , bu tepkiyle Arapları Batı Türkistan ‘ dan içeri sokmadılar . Abbasiler , kurulduktan sonra Türkleri İslam uygarlığı için bir değer haline getirdiler . Ve Türkler ile birlikte İslam , daha geniş alanlarda yer bulmayı başardı . Türkler , İslam ‘ ı kendi kültürleri içerisinde bir sentez halinde benimsediler . Örneğin İslam uygarlığı içindeki cami kültürü Türklerde farklı mimari teknikleri getirdi .
Tabii bütün Türkler İslam ‘ ı seçmedi . İçinde az bir topluluk İslam ‘ ı benimsemedi . Fakat İslam ‘ ın kültürel evriminde Türkler önemli bir rol oynadılar . İran ‘ a ve Orta Doğu ‘ ya giden Türkler , oradaki yaşam tarzlarını değiştirdiler . Selçuklu Devleti , Abbasilerin geleceğini değiştirdi . Şiiler , Abbasiler için bir tehlikeydi . Bu kurtarma karşılığında Selçuklular , “ Doğunun ve Batının lideri “ konumuna eriştiler . 13. yy. da Selçuklular , hızla Avrupa ‘ ya ve Anadolu ‘ ya gelen Moğolların yıkıcı etkisiyle Anadolu ‘ daki varlıklarını kaybettiler .
Aslında şunu söylemek gerekir ki Moğollar , göçebe bir topluluktur . Bu gün bile modern dünyadan farklı bir tarzda yaşayan halk grubuna sahiptir Moğollar . İçlerinde Orta Çağ ‘ da İslam ‘ ı benimseyenler olsa da onlar Cengiz Han ‘ ın şaha kalkan yapısıyla Avrupa ‘ daki ve Asya ‘ daki kültürlerin kaynaşmasını ve gelişmesine hizmet etmişlerdir . Bir dönem esen bir rüzgar gibi etkileri süren Moğolların sonradan cılız bir yaşam sürmeleri onların yeterli ulusçu duyguları olmadığını ispatlamaktadır demek yanlış olmaz sanırım .
İşte Türkler de o dönem esen bu rüzgardan etkilendiler ve de ne yazık ki dağılmak zorunda kaldılar .
8 Tem. 09

E – postam : dussunce@yahoo.com

Yazan : Tarık Tümlü adlı bir tarihçi adayı 
Share

0 Comments:

Yorum Gönder