İNKILAP TARİHİ AÇIKÖĞRETİM KİTABI 1. ÜNİTE YORUMU
Toplumların yaşama gelişi ilginç bir konudur . Toplumla ilgili varsayımlardan bir tanesini açıklamakla işe başlayalım . Toplum , devlet düzeni ile korunur . Devlet , belirli bir kültür düzeyine erişmiş bir toplumun ulaştığı bir düzeydir . Kültür , belirli bir toplumun spor , sanat , ekonomi , din ,…vb. alanlarda yarattığı bütün değerlerin toplamıdır . Devlet kurulmadan kültür gelişemez . Başlayacağım varsayım şudur : İlk insanlar kolektif yaşarlardı . Yani toplumun bir bireyi ve var olan bir mal toplumun tamamına aitti . Birey düşüncesi ve mülkiyet hakkı kavramı yoktu . Daha sonra bireylik düşüncesi çıktı . Kadın , çocuğunun annesi ve erkek de babası oldu . Kadın , anne olarak çocuğun ihtiyaçlarına bakmaya ve ev işleriyle ilgilenmeye başladı . Erkek ise evin geçimini ve savunmasını yapmaya başladı . Yani aile düşüncesi ortaya çıkmış oldu . Ve mülkiyet kavramı ortaya çıktı . Aile ile birlikte kolektif düzen bireyci bir anlayışa doğru yöneldi . Aileler birbirlerini tanımaya ve de aynı çıkarları kollayan aileler bir üstün güç tanımaya başladılar . Giderek kabile ya da boylar çıktı . Aileler bir şef seçiyorlar ya da üstün bir güç kendisini kabul ettiriyor ve oğulları da bunu devam ettiriyorlardı . Devlete ulaşmadaki ilk aşama aile ile sağlanmıştı . Daha sonra kabile ve kabileler aynı çıkarları olduğunu görünce de devletler ortaya çıktı . Bu devletlerin yöneticileri kral ya da hükümdar olarak anılırlardı . Ve çoğu da yönetme yetkisini tanrıdan aldıklarını söylerlerdi . Yani din olgusu meşruiyet kaynağıydı .
İnsanın var oluş zamanı ile de ilgili bir tespit vardır : İnsanların ataları bundan 1 milyon yıl önce ortaya çıktılar . Ve gerçek insanlar bundan 20 bin yıl önce var olmaya başladılar .
Din olgusu , devletlerin çoğunun egemenlik kaynağı sayılırdı . M.Ö. 3000 ‘ li yıllardaki kurulan ilk devlet olan Sümerlerin kralları aynı zamanda baş rahiptiler . Yunan kent – devletlerinde , polislerde , kralın alacağı kararları tanrıya danışmaması söz konusu bile değildi . Yunan kent – devletleri demokrasinin ilk örneği sayılırlar . Halbuki bu yaklaşım demokrasiyle çelişir . Demek ki din , hemen hemen bütün devletlerde etkilidir .
İnsanın toplumsal bir varlık olmasını sağlayan iki öğe vardır : Düşünme ve konuşma . Ne arılar , ne karıncalar ne de kurtlar veya gelişkin yapılı memeliler bu iki özelliğe sahip değillerdir . Bu özellikler insanı eşref –i mahluk durumuna getirmiştir .
Ve insan , toplum olmadan yaşayamaz . Robinson Kruzo bile o romanın yazarı tarafından bulunduğu adada bir toplum içine sokulmuştur .
Toplumu devlet korur . Devlet aşamasına gelememiş toplumlar bu gün bile vardır . Devletleşemeyen toplumlar tutsak olmaya veya dağılmaya muhtaçtırlar .
Devlet , hukuk kuralları ile toplumu korur . Hukuk kuralları herkes için eş değer olmalı ve uygulanabilir olmalıdır . 200 yıl öncesine kadar bu olgu maalesef yoktu dünyada .
Roma hukuku Kuzey Afrika ‘ da ve Batı Avrupa ‘ da bu niteliğe sahipti . Fakat M.Ö. 395 ‘ te dağılan Roma İmparatorluğu yerine bu derece güçlü bir devlet kurulamadığından ötürü bu nitelik maalesef yaşayamadı . Bu konuda Kavimler Göçü ‘ nün etkisi elbette vardır .
Roma İmparatorluğu ‘ ndan ancak bin yıl kadar sonra bu niteliğe sahip devletler Batı Avrupa ‘ da kuruldular .
Orta Çağ ‘ da Batı maalesef uyumuştur . Ancak coğrafi keşifler , para ekonomisine geçiş , Yunan düşünürlerinin yeniden değerlendirilmesi gibi sebeplerle bir uyanış başladı . 18. yy. da başlayan bu çağa “ Aydınlanma Çağı “ denilebilir .
Kuzey Amerika , bir İngiltere kolonisiydi . Buradakiler İngiltere ‘ nin yönetimine karşı geldiler ve bağımsızlık savaşı yaparak halk temsilcileri eliyle belirlenen bir yazılı anayasa yaptılar . Daha önceden Kur ‘ an gibi İslam devleti anayasası niteliğine sahip anayasalar da elbette vardı .
Fransız düşünürleri , egemenliğin kaynağının tanrı olmasını saçma buluyorlardı . Bu durum Fransız Devrimi ve ABD ‘ nin kuruluşunun temelini sağladı . Fransız Devrimi , bütün Avrupa ‘ yı sardı . 19. yy. da hemen hemen bütün Avrupa ülkeleri bu devrime göre yeni bir toplum modeli oluşturdular .
Fransız Devrimi ‘ nin temelinde halktaki eşitsizlik söz konusuydu . Kral ve soylular , devlet yönetiminde pay sahibiydiler . Soylular , vergi ödemezlerdi . Zengin bir burjuvazi sınıfı ise vergi öderler fakat devlet işlerine karışmazlardı . Bir de kilise sınıfı vardı . Din adamları saygı görür ve soylular gibi hakları olurdu . Yarı burjuvazi sayılabilecek toprak sahipleri ve köleler de bu toplumda vardı . Halk , zaten Fransız düşünürlerinin etkisiyle bir devrime hazırdı . 1789 ‘ da kralın beceriksiz olması sebebiyle halk bir ihtilale girdi ve yeni , eşitlikçi ve laik bir düzen topluma yerleşti .
Toplumları yönetenler , toplumlarını ileri götüremezse ancak koruma işlevini yaparlar . Fakat donan bir toplum bir süre sonra kendini yenileyemezse dağılma durumuyla karşı karşıya kalır .
Evrim , bir toplumun hiçbir zorlama olmadan kendiliğinden gelişmesidir ve istenen bir durumdur . İhtilal , donan toplumun kısa sürede zorlama ile yeni bir düzene geçmesi sürecidir . Devrim ya da inkılap ise bu geçilen yeni düzendir . Aslında günlük yaşamda bu kelimenin teknik anlamından farklı anlamlar da kullanılmaktadır . Bazen devrimi yürütenler iki kavramı aynı anlamda kullanmışlardır . Reform ya da ıslahat düzendeki köklü olmayan değişikliklerdir . Askeri bir güç düzendeki yönetimi devirir de aynı düzende bir yönetim kurarsa bunun adı darbe olur .
Türk inkılabı , eski düzene karşı ve parçalanan bir toplumun tepkisiyle yapıldı . Aynı anda hem dış düşmanla hem de yenilgiyi kabul etmiş eski devletle savaşıldı . Ve yeni Türk inkılabı ulusal bir anlayışla devlete yerleşmiş oldu . Türk toplumu , ABD ‘ nin savaşından farklı olarak yüzyıllarca yaşamış bir toplum olarak savaştı . Türk inkılabı , Fransız modelinden etkilenilerek gerçekleşti .
Devrimin önderi olabilir de olmayabilir de . Fransa ‘ da olduğu gibi halk bir düşünme zeminine sahipse devrim öndersiz de gerçekleşebilir . Fakat belli bir ideolojisi olmayan bir devrim , gerçek bir devrim değildir . Örneğin 1917 Rusya sosyalist devrimi bu durum içerisine sokulabilir . Bu devrime temel olan görüş sosyalizmdi ve az bir kesim bu görüşü benimsedi . Temeli olmayan bir devrim yok olmaya muhtaçtır . 20. yy. ın sonuna doğru bu devrim ortadan kalktı .
Antropologlar , etnologlar ve arkeologlar insanı tanımaya çalışırlar . Etnoloji , insan ırklarının tanınmasını ; arkeoloji , kazılarla sosyal bilimlerin gelişmesini ve de antropoloji insanın doğuşunu ve gelişmesini konu edinerek insana ait bilgilerin ilerlemesini sağlar .
17.08.2009 03:25
0 Comments:
Yorum Gönder