Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.
Web Siteye Reklam Ver
Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.
Web Sitemizin Yazarı Editörü OL
Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni
Doğum günümde canım arkadaşım LaFea ile buluşmak için sözleştik. Mekanımız Asya kıtasında İstanbul'un kaymak tabakası diye tabir edeceğimiz insanların uğrak yeri olan Bağdat Caddesi oldu. Sürekli aynı yerlere gitmekten, sürekli aynı şeyleri yazmaktan hem biz sıkıldık hemde siz okurken bunaldınız :) İşte bu sefer canım dostum bir değişiklik yaparak beni Bağdat Caddesi'nin gizli kalmış nezih mekanlarından biri olan Kırıntı Restaurant a götürdü. Mekan tek kelimeyle harika. Sessizlik ve huzur arayanlar için tasarlanmış, gözlerden uzak, kısacası hem keseye hemde göze hitap eden hoş bir yer.
Gerek garsonlar olsun, gerek sunulan hizmet üst kalitede. Eğitimli ve düzgün kişiler çalıştırılıyor. Yemeklerin sunum tarzı beş yıldızlı oteller statüsünde. Porsiyonlar epey büyük ve gayet doyurucu. İç ve dış dekorda iç açıcı renkler kullanılmış. Yani gelen müşteriyi rahat ettirmek için herşey düşünülmüş. Eee bizde böyle bir ortama gidince karnımızı bir güzel doyurduk :D Ben etli+mantarlı dürüm ve gazoz içerken LaFea'm daha önce deneyip memnun kaldığı Club Sandiviç yemeyi tercih etti.
Güzel harika bir yemeğin ardından caddede bir süre daha turladık. Anladık ki o diyarlar bize göre değil. Taksiye atlayıp sevdiğimiz bir mekan olan Optimum Alışveriş Merkezi'ndeki Robert's Cafe'ye geçtik. Mekanda çok güzel kahve yapıyorlar. Starbucks kahvelerinden hiç farkı yok yani. Biz de LaFea'm ile kesemize hitap eden bu sıcak cafeyi tercih ediyoruz her seferinde. Hem manzarasıda buz pistine bakıyor. Eğer bir gün cesaret edebilirsem mutlaka buzda kaymayı deneyeceğim :) Ben Mocca lı kahve içtim yanında tiramisu ile beraber, LaFea'm da mozaik pasta ve bir bardak çay içti. Hepsi de çok lezizdi. :)
Velhasıl sözün özü diyeceğim odur ki arkadaşlar; içtiğiniz bir bardak su olsa da, dostunuz yanınızda ise eğer dünyanın en lezzetli içeceği olur o size. Çok güzel harika bir gün geçirdik canım dostumla. Bana birbirinden harika hediyeler almış canım benim. Asıl hediyesi doğum günümde hala gelmemişti. Yine de eli boş gelmemiş canım benim. Harika hediyeler ve bu mükemmel gün için tekrar teşekkürler canım benim. Diğer hediyem gelince onun içinde bir güncelleme yapacağım. Nice uzun seneler dostlarımla geçireceğim mutlu, huzurlu seneler diledim bu sene :)
Değerli arkadaşım tarih geçtiğimiz çarşamba ameliyat oldu. Zorlu ve çok stresli olan bu dönemde rahatsızlığımdan dolayı yeteri kadar yanında olamasam da kendisini çok sevdiğimi ve kısa zamanda iyileşmesi yolunda dileklerimi bir kez daha buradan yineliyorum.
Dostum Lafea Perşembe günü tarih'imizin yanında olmak için İzmir'e uçtu. Şimdi onun yanında. Küçük yıldızımıza hepimizin adına göz kulak oluyor.
Çabuk iyileş yıldızımız. Senin ışığına ihtiyacımız var. Çünkü bilinenin aksine biz ışığımızı güneşten değil dostluğumuzdan alıyoruz. Kısa zamanda o neşeli, o heyecanlı ve o içten gelen yazılarınla dönüşünü bekliyoruz. Bizi habersiz bırakma sakın.
Resimsiz bir post olacak. Bari kulaklığımda çalan şu harika şarkıyı dinleyiverin :) Sözleri çok anlamlı ;)
Rascal Flatts - I'm Movin On
Hatırlayanından, unutanına... Kırgın yada üzgün değilim. Aksine çok mutluyum şu an. Sevdiklerim yanımda, dostlarım yanımda...Kısaca değer verdiklerimle beraberim. Huzurluyum, mutluyum... Son 5-6 ay benim için çok zor ve kötü geçti. Artık hatırlamak bile istemeyeceğim şeyler yaşadım. Ama beni tanıyan herkes çok iyi bilir. Ben bir işi yaparsam her zaman 'en iyisini' yaparım. Dolayısıyla bir insanı silmek söz konusu olduğunda üzerine çizgi çekmekte benden daha başarılı kimse olamaz.
Şimdiye kadar bu konu hakkında bir satır bile yazmadım. LaFea'm hep yaz rahatla, kendini deşarj et diyor bana. Hiç zamanı değil ama şu an yazmak istedim. Bilenler biliyor gerçi ama yine de bu satırlar anlamsız gelenlerde olabilir. Bu sebeple kısaca bahsetmek yerinde olur kanımca.
Geçtiğimiz Haziran-Temmuz döneminde 11 yıllık taa liseden 'bi-insan'la (burada bahsi geçen bi-insan eskiden ennn iyi arkadaş'tı) aynı yerde çalışıyorduk. Ki o 'bi-insan' ve benim aramızdan su sızmaz, en özelden en gizliye herşeyimizi paylaşırdık. Daha da öteye gider hatta birbirimize kardeş bile derdik. Şahsi görüşüm uçurumdan atlasa tereddütsüz arkasında giderim derdim. Neyse zaten bu sıfatlara değmezmiş. İşte bu ' bi-insan' o dönemde yani Haziran-Temmuz döneminde bi tuhaflaşmaya başladı. Gerginleşti falan. Neyse mevzuyu yumurtladı sonunda. Sözde -sözde diyorum çünkü ben ASLA böyle birşey yapmadım- ben msn de bilimum kişi veya kişilerle 'bi-insan' hakkında ileri geri konuşuyormuşum. Ağıza alınmayacak kadar kötü şeylermiş. Duyunca el ayak boşanıyormuş falan o derece. Ben doğal olarak ne duyduğunu ne gördüğünü sordum. Söyle dedim. Cevap 'Sana bunu söylemek zorunda değilim'. Eeee o zaman defol git.... Neyse konuyu fazla uzatmayayım gereksiz can sıkıcı 'bi-insan'dan bahsederek. İşte bu meseleden o kişi 11 yıllık arkadaşlığı çöpe attı. Patrona gidip hakkımda çalışmıyor, işini yapmıyor vs.. gibi şeyler söylemiş. Senelik izine çıktığım Temmuz ayında da patrona izine çıktığımdan haberi olmadığını söylemiş (ki biz tarihi Nisan ayında kesinleştirmiştik bu meselelerden önce). Nihayetinde zaten çalışmadığımı düşünen patrona tazminatsız işten kovulmamı söylemiştir. İşte kendisi böyle adi bi-insan dır. Kendisi daha ağır tabirleri hak etmektedir. Ancak ben ne yazık ki basit bir insan için bu kadar küçülemem. Lakin yaşadığımız her an kendisine lanet edip, hakkında ailece+dost+akraba beddua etmeye devam ediyoruz. Severek hemde hergün...
İşte böylesine üzücü ve böylesine yıkıcı bir dönemde yanımda olan canım bidanem dostum LaFea'm iyi ki varsın ey dost. Şu hayatta kim bilir daha neler görüp yaşayacağım bilmem ama Allah'ım dilerim beni hep mutluluk hep dostluk ve hep iyi insanlarla karşılaştırsın. 10 yıllık insandan görmediğim yakınlığı arkadaşlığı senden gördüm. Hep böyle kal emi... Benim dostum olarak.
Ailem yanımda oldu her zaman, destek oldular bana. İş bulamadığım sıkıntılı depresif dönemde, huysuzluğuma aksiliğime hiç ses etmediler. Hep sevdiler koşulsuz.. Canım ablam ve ailem sizleride seviyorum...
Tarih'im canım seni de unutmadım tabii. 21 Aralık olur olmaz telefonumu bipleterek beni unutmadığını hemencik gösterdin canım. Seninle ben şu 3-4 ay hayatımızın umarım SON zor zamanlarımızı geçirmişizdir. Kendi dert tasama düştüğümden seninde yanında olamadım gerektiği gibi canım... Ama sen beni affedersin dimi... :) Beraber nice yıllara diyorum canım..
Kimler yok ki yanımda olanlar mavi'm mesela onu da unutmamalı. Msn den dertleştik onunla. Canım hep dinledi ağzı var dili yok :P Uzaklarda ama yüreğimizde hemen yanımızda olan şeker insan sakın bizi unutma tamam mı!
Nihayetinde bu sene Sevda çoook şey öğrendi. Kendimi aştım artık. Daha ileri bir noktadayım. Sadece kendim için varım. İnsanları düşünerek hareket etmiyorum. Artık merkezde 'BEN' varım. Seviyorum yeni beni..Sizde sevin tamam mı :) Gülüyorum, eğleniyorum, geziyorum, tozuyorum. Bunları yaparken de kimseyi umursamıyorum. Yolda yürürken kahkaha atıyorum.. (tabii kendi kendime değil. bişeye gülerken mesela :D ) Kime ne.. Umrumda bile değil... Sonuçta hayat benim hayatım.. Karşımda ki deli olduğumu düşünse ne yazar... Umrumda değil ki... Anlatmak istediğimi beni ancak tanıyanlar bilir. Rahat tavırlarımı, o canlı heyecanlı halimi. Full enerjiyle dolaşmamı, enerjimi etrafa yaymamı.... Anlatamıyorum...Tanımanız lazım.. :)
Yeni yaşımda sadece şunları diliyorum. En mutlu biz olalım, en dost, en arkadaş, en yakın, en sırdaş, en huzurlu, en heyecanlı, en AŞK dolu.... yani EN BİRİNCİ hep biz olalım canım dostlarım.. Sevdiklerime, sevenlerime, dostlarıma, hatırlayıp birkaç satır yazanlara yani kısacası beni ben olduğum için seven herkese Doğum Günümü hatırladığınız için teşekkür ederim.
Hayret hiç Gong'dan bahsetmemişim. Ama telefonla aradı aşkitom (bu tabiride geçen bir arkadaştan duydum) doğum günümü kutladı-demek isterdim. Ama zaten maksat Gong'dan bahsetmek değil mi :) :) Her sene Dünyanın En Güzel Gülen Adamına da teşekkürü bir borç bilirim. Sayesinde çok harika insanlarla tanıştım. Seviyorum Gong seni..Sırf bu yüzden....
Arkadaşlar biricik bilgisayarım mavi ekran hatası vererek kapanmaya başladı. Ne yapacağımı bilmiyorum. Hata kodunu aşağıda vereceğim. Eğer bilgisayardan anlayan yada sorunuma yardımcı olacak birileri varsa çok sevinirim. Yardımlarınızı bekliyorum.
Sorun imzası Sorun Olay Adı: BlueScreen OS Sürümü: 6.0.6001.2.1.0.768.2 Yerel Kimlik: 1055
Sorunu açıklamaya yardımcı olan dosyalar (bazı dosyalar artık kullanılamıyor olabilir) Mini103010-01.dmp sysdata.xml Version.txt
Bu dosyaların geçici kopyasını görüntüleUyarı: Soruna bir virüs veya başka bir güvenlik tehdidi neden olduysa, dosyaların bir kopyasının açılması bilgisayarınıza zarar verebilir. Sorunla ilgili ek bilgiler BCCode:1000008e BCP1: C0000005 BCP2: 81D201C3 BCP3: A1047604 BCP4: 00000000 OS Version: 6_0_6001 Service Pack:1_0 Product:768_1 Sunucu bilgisi:0725eea9-154f-4911-8fd8-a205e3f78141
Değerli dostum Tarih bir süre önce bana bir mim yollamıştı. Ama ben ancak şimdi bu mime cevap yazabiliyorum. Bunun için epey düşündüm 'Kimin Yerinde Olmak İsterim?' diye. Tarihi kişiler, ünlüler, ünsüzler, kahramanlar, yazarlar vs. hepsini düşündüm. Ama sonunda 'Kim' olmak istediğime karar verdim.
Eğer imkanım olsaydı dünya üzerinde yaşayan tüm insanların mutlu, üzgün, öfkeli, yalnız yada neşeli olduklarında ihtiyaç duydukları şeyi yapmak isterdim. Yani müziği. Bu da demek oluyor ki buğulu bir ton, harika bir ses ve müthiş bir müzik yeteneği olan harika bir şarkıcı olmak isterdim. Tüm yüreklerin bam teline dokunmak. Hmmmm harika geliyor kulağa :) Emin olun sesimin kötü olmadığını bilmesem şu anda kulaklığımda çalan son zamanlarda dinlediğim en güzel şarkılardan birine eşlik ederdim.
Eee madem mim 'Kim' olmak üzerine o zaman bende yukarıda bahsettiğim şarkının buğulu sesli şarkıcısı olmak isterdim şu ara. Şarkıcının adı Ronan Keating. Şu anda kulaklığımdan She Believes In Me adlı şarkısını mırıldanıyor. Gerçekten mükemmel bir ses. Duyulara hitap ediyor. Sanırım bende öyle olmak isterdim yani söylediğim şarkıların insanların kalplerinde aşka, neşeye, hüzüne, mutluluğa dönüşmesini isterdim.
Bu mimde burada sona ererken geleneksel olarak sıradaki ebeleri seçiyorum. Eğer bu mim size ulaşmadıysa darkangel ve mavi ebesiniz canlar ;) Bu arada eğer bana mim gönderen canlar varsa bana bildirsinler mutlaka cevaplarım ;)
Eee o kadar bahsettin bir de dinleseydik diyorsanız buyrun aşağıdaki linkten ister dinleyin ister indirin ;)
Eylül'19 'da uzak diyarların blogırlarından SonKanka İstanbul'daydı. Bu Blogır+KoreSever buluşmasının güncellemesini değerli dostum LaFea'nın şu harika yazısında belirttiği gibi 100 yıl sonra olmasa da 1 ay sonra yazmayı başardım :) Şimdi sizlere -birmilyonton- bahane sıralayabilirim ama yapmayacağım. Gerçekten zamanında yapmak isterdim ama araya bir sürü olay girdi ve işte bu zamana kısmetmiş.
O gün paylaştığımız harika şeyleri sizlere ballandıra ballandıra anlatmayı çok isterdim. Ama onu da yapmayacağım. Tüm gerçekleri tüm çıplaklığıyla yazacağım. Blog aleminde bizi tanıyanlar sözümüzde durduğumuzu her dediğimizi yaptığımızı bilirler yalnız SonKanka'nın şansızlığımı desek aksilikler mi desek ne desek bilemiyoruz ama verdiğimiz sözlerimizi bu seferlik tutamadık.
Rüzigar ve arkadaşımız Zeynep'in de katılımıyla mekanımız Seoul Restaurant'ta güzel bir başlangıç yaptık. Seoulde yüklü bir hesap ödeyip kalkmış olsakta gönül isterdi ki misss ramenleri lüpletmek. Ama olsun dedik değişik tatlara SonKanka'nın moral destek çalışmasıyla yelken açtık. Sayesinde Bibimbap ın tadına baktık ve hani o Kore dramalarında filmlerinde minnacık bardaklarda hüüppp diye götürdükleri arkasında 'ıhhhaahhhgggkkk' diye bir ses çıkardıkları adına Soju dedikleri ulusal Kore içkisinin tadına baktık. Şimdi ne zaman bir dizi yada filmde soju içtiklerini görsem ağzıma hafif acı-yakıcı tat geliyor, sanki o an bende içmişim gibi hissediyorum. Gerçekten Kore sevdasına kapılmış bir şekilde mutfağına da ilgisi olanlar mutlaka tadına baksınlar. Gerçi ben o gün rahatsız olduğum ilaç almış olduğumdan sadece ufak birkaç yudum içtim ama hasta olmasaydım daha fazla içerdim kesinlikle. Alkolle arası olmayanlara tadı biraz acı gelebilir ama içeriğindeki alkol oranı düşük olduğundan adam akıllı sarhoş olmak için birkaç şişe içmeniz ve Türkiye'deyseniz eğer kesenizin dolu olması lazım. Zira aşağıda resmini gördüğünüz iki minik şişeyi SonKanka 30 TL'ye satın aldı. Şişeler minnacık ve eğer SonKanka almasaydı biz almayı asla aklımıza getirmezdik. Kesene bereket SonKanka ;)
Söz söz dedik ama Çiğdem Pastanesinin o ünlü çilekli turtasından da yediremedik misafirimize. Mevsim değişikliğinden turtaları üzümlü yapmaya başlamışlar Böğğğğkkkk hiç sevmem. Zaten bizde pasta falan yedik ağzımızı tatlandırdık. Tabii bu arada bol bol fotoğrafta çektik. İşte aşağıda bi tanesi... ;)
Oradan çıktıktan sonra Gülhanenin hemen karşısında ara sokakta bulunan adı Montana olan bir cafe+restoranımsı yerde oturmaya karar verdik. Şansımıza hava çok güzeldi ve mekanında dış mekanı bize hoş geldi. İçecekler ısmarladık ve bol bol sohbet ettik. Dizilerden bahsettik, filmleri tartıştık, unnilerin güzelliklerini kıyasladık ve opplara gelince orada kalakaldık. LaFea'mı ve beni şoka sokan acı gerçeği öğrendik. SonKanka arkadaşımız bizim yaşama amacımız olan :P Gong Yoo'muzu bilmiyordu. Yok yok şaka değil gerçekten ciddi. Hatırlamıyordu demiyorum, bilmiyordu. Böyle harika, şahane, muhteşem ve tapılası adamın varlığından nasıl haberi olmaz anlamış değiliz. Hala şoklardayız. Ama tabii boş durmadık kendisine biii sürü ödev verdik. Bir daha ki gelişinde onu sınav yapacağız. Coffee Prince dizisini izleyecek ve Gong Yoo'nun biyografisini hatmedicek :P :)
LaFea'mın blogunda bahsettiği gibi biri değilim asla :) İnanmayın. Yüce bilgilerle dolu gezgin bir bilginim sadece :D :D Hem o kadar da hızlı konuşmuyorum değil mi?? Yoksa öğle mi?? Neyse önemli değil tanıyanlar kısa zamanda alışıyorlar zaten. SonKanka da alışmıştır eminim. Alışmış mıdır? :D Ara ara LaFea'm ile bana şaşkın bakışlarını yakaladık :D Demişsindir bu kadar değişik iki insan nasıl böyle anlaşabilir. Bizi yeni tanıyanlar başta bizim en ufak şeyde kavga eden ikili olduğumuzu düşünebilirler ama bizim dostluğumuz düşüncelerimizi açıkça söylemeye dayanıyor. Yani ben LaFea'm ile bir konuda aynı fikirde değilsem -ki bu çok ender olur :D - gönül rahatlığıyla onun fikrine muhalif olabiliyorum. Kırılma yok, gücenme yok, dayatma yok. O fikrini söylüyor ve bende kendiminkini. Güzel, hassas, dengeli ve çok harika bir paylaşım bu. Böyle dostluklar bulmanızı dilerim. Yani sonuçta demek istediğim SonKanka birbiriyle didişen boyuna posuna bakmadan muhalif olan bu küçük insan gücünü dostundan alıyor.
Zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Çoook değerli dostumuz Rüzigarımızı biz yaşlanıp hasta birer birey olduğumuzda bize doktorluk yapması için Trabzon'a eğitim almaya uğurladık. Oralarda bizi unutma emi kuşum. İstanbul kokulu öpücükler :D :D İlerleyen saatlerde sevgili dostumuz Nilü üzerinde memleketinin havasıyla esti geldi yanımıza yanında sevimli arkadaşıyla. Vakit geç olduğundan saatte ilerlediğinden uzun süre oturamadık ama onun o capcanlı havası bize yetti de arttı. Unutmayın bize borçlusunuz. Bir daha ki buluşmaya gelmeye mecbursunuz (Zuhahahahahaha kötü kadın gülüşü)
Ortam bir ara o kadar güzel oldu ki harikaydı. Yani demek istediğim bahsettiğimiz konular ortak, sevilen özlenen şeyler ortak ve hayaller de ortak. Sanki eskiden yıllar önce aynı üniversitede okumuş yıllar sonra buluşmuş gruptan bir insan gibi hissettim kendimi. Nasıl desem sanki yıllar geçti de biz o eski arkadaşlık ortamını yeniden bulduk ve sohbetimiz de kaldığı yerden devam etti. Sanırım anlatamadım ama özünde demek istediğim şey sonunda uzaklarda bir yerlerde bizi tanıyan güzel bir arkadaş daha edindik kendimize. Belki olur belki olmaz ama ne zaman tekrar buluşursak birbirine çok şey anlatacak bir sürü konusu olan arkadaşlar gibi derin bir sohbet bizi bekliyor olacak.
Bu güzel günde emeği geçen başlıca LaFea ve Nefertiti'ye saygılarımı sunar :P............ Mezuniyet konuşması gibi bitti yaaa... Sonradan okuyunca farkettim :P Hani yazıma başlarken demiştim ya bugünü ballandıra ballandıra anlatmayacağım diye üzgünüm ama yapamadım. Acı gerçek şu ki çok harika bir gündü ve süpper zaman geçirdik. Darısı buluşmaya gelmeyi düşünen ama cesaret edemeyenlerin başına..
Şimdi buraya yeryüzünde kullanılan tüm dillerde özür dilerim yazmak istiyorum. Çünkü çook değer verdiğim önceden tanımadığım ama artık tanıyıp yüreğimde en güzel yerde sakladığım canım dostumMavi'mle Temmuz ayının 10'nun da buluşmuştuk. Araya giren bu kadar zaman zarfında bu buluşmamış-tanışmamız hakkında birkaç satır karalamam yazmam gerektiğini biliyordum. Ancak araya giren bazı problemler sebebiyle elim klavyeme ancak uzanabildi.
İşte o güzel günün anısınıMavi'm BURADA çok harika bir şekilde anlatmış. O günü çok değerli anılarla bitirdik. Sonradan düşününce Mavi'me o rameni yemesi için ısrar ettiğime pişman oldum. Keşke seni çok iyi bildiğim bir Karadeniz lokantasına götürseydik. Zaten Ablamdanbu konuda fırça yedim. :D Ama affetmişsindir beni dimi :)
Mavicimcanım blogunda o güzel gün için yazdığın yorumda"Ay nasıl tatlı bir insan diycemmm gelicek evet öyleyim diyicek"demiştin benim için. İşte şimdi bu geç güncelleme için bana ne dersen sana tek bir cevabım olacak'YES I AM'
Eğer sevdiysen bizi yine gel İstanbul'a hep gel. Unutma, kapımız sana açık her daim. Birgün bizde geleceğiz senin yanına söz. Çünkü bizde seni çok sevdik.Mavikadar berrak,mavikadar anlamlı, mavikadar derin...
Bugün benim Ablam'ın doğum günü. Eeee tabii ki kutlamamak olmaz. Gönül isterdi ki çok daha güzel bir kutlama yapmayı. Ancak maalesef hem Ramazan (ki yukarıdaki pastanın resmini ararken bile oruç sakata gitti :D ) hemde diğer şartlar güzel bir kutlama yapmama izin vermedi. Ama söz kendimi affettireceğim :) Son olarak İyi ki doğdun iyi ki varsın abla'm :D
Blog tanışıklığını-arkadaşlığını sanaldan gerçeğe taşımak için Temmuz ayının ilk haftası uzaklardan Arwen ile buluşmuştuk. Senelik izindi, dönüştü ve başka meselelerdi derken (bu konu için ayrı bir post yazacağım) üzgünüm ama bu buluşmanın yazısını kendimi biraz iyi hissettiğim şu günlerde yazabiliyorum ancak.
Temmuz ayının o sıcak ve bunaltıcı Cumartesi gününde blog camiasının yılmaz-yıkılmaz ekibi yine buluşmak için saat 2'de Sultanahmet Meydanında buluşmak için sözleşti. LaFea'm Arwen'i Asya Kıtasından alıp Avrupa Kıtasına vapurla getirecek ve böylece buluşma sağlanacaktı. Farkettiyseniz -tı eki kullandım çünkü planlarımız her zamanki gibi tutmadı. Canım dostum LaFea'm önce Arwen'i -biraz- beklettikten sonra beni Sultanahmet'te tam 2,5 saat bekletti.... Vaoo yooo seslerini duyar gibiyim... Çooook ama ççççoooookkkkk kızmıştım yeminle Arwen'e söz vermemiş olsaydım (Eeee camiada adımızı çıkardık özümüz-sözümüz bir diye ölmek var dönmek yok bizim kitabımızda) çoktan ilk yarım saatte oradan ayrılmıştım. Ki neredeyse gidiyordum...
Neyse onları beklerken Sultanahmet Camii'sinin önündeki çimenlere uzandım ve sağda solda güzel memleketimi -turistik ziyaret- için gelen insanların cesaretlerini hayranlıkla izledim. Tercümanlı gruplar ne kadar çoksa bireysel olarak dolaşanlarda bir o kadar fazlaydı. Hatta yabancı bir çift fotoğraflarını çekmemi bile istedi. Yüzümden ne kadar iyilik sever bir insan olduğun çok belli oluyor herhalde :P Neyse beklemekten sıkılıp mekanımız Seoul Restaurant'a geçip açlıktan kendi mehter marşını çalmakla meşgul olan mideme artık güzel bir ziyafet çekmenin zamanı olduğuna karar verdim. LaFea ve Arwen gelene dek ben çoktaan ramenimi mideme indirmiştim.
Arwen ve LaFea'da ramenlerini sipariş ettikten sonra güzel hoş bir sohbete daldık. Kurnaz LaFea beni en zayıf noktam olan çikolatadan vurmak istedi. Bana çikolata almış gelirken :D :D Eeee hakkım olan surat asma seasından sonra çikolatalara gizli gizli sevindim. :D Seoul'e gidenlerin yaşadıkları en büyük sıkıntı mutfaktan geldiğine %100 emin olduğumuz ağır bir baharat yada ona benzer bir kokunun mekana hakim olması. Bu koku eğer mekana 354536453 kez gitmediyseniz sizi oldukça rahatsız ediyor. Biz LaFea'mla ilk gittiğimizde az daha kapıdan dönüyorduk. Yani Arwen'de bu konuda sıkıntı yaşadı. Kapıdan girer girmez kokudan rahatsız oldu. Dolayısıyla önüne gelen missss rameni yiyemedi. Bakınız; (boş olan kase benim kasem bu arada :D )
Ehuehueheue cidden ilk kez gelenler çok zorlanıyorlar. Şaka bir yana eğer kendi ramenimi önceden yiyip tıka basa doymamış olsaydım kesin Arwen'in ramenini de yerdim. :D Bu arada bu kadar zamandır Seoul'e giderim ilk defa kalabalık bir turist grubuyla yemek yeme fırsatını buldum. Yan masamızda da iki adet Kore'li abimiz yemek yiyordu. Sarmış dört bir yanımızı Kore :D :D Zilyon tane fotoğraf çekmeyi çok isterdim ama fotoğraf makinamı unuttuğum için LaFea'mın makinasıyla idare ettim bende :)
Seoul'den çıktıktan sonra rotamızı her zaman yemek yemesek bile oraya gidip o güzel yüzünü görmeyi hiçbir zaman aksatmadığımız gördüğüm en ateşli Kore Sever Yeşim'i ziyaret ettik. Kendisi o gece Kore'ye gidecekti. Bizde en güzel dileklerimizde birazda kıskanarak ona veda ederek tatlı faslımız için Çiğdem Pastanesi'ne yollandık. Yine aynı sözü diyeceğim Çiğdem Pastanesi'ne bu kadar zamandır giderim mekanı hiç bu kadar boş görmemiştim. Koca mekanda sadece biz vardık.
Klasiğimiz tatlılarımızı afiyetle yerken arka arkaya fotoğraf çekmeyi ihmal etmedik. Birbirinden güzel fotoğraflar çektik. Aşağıda Arwen benim fotoğrafımı çekerken bende onun fotoğrafını çekiyordum. Sarı fotoğraftaki benim :D Eheuehueheue hani tombul parmaklı olan.... :)))))))))))))
Mekandan çıktıktan sonra yürüyerek Eminönü'ne indik. Yol üstündeki birbirinden güzel mağazalara göz atarak. Arwen'i ve LaFea'mı Eminönü İskelesinden beyaz mendilimi arkalarından sallayarak uğurladıktan sonra Yalnız Kovboy olarak Kasabama geri döndüm. Eheuehe.... Bu güzel güne dair LaFea'mın ve Arwen'imin yorumlarına da bir göz atabilirsiniz. ;)
Özel Not: Arwen'im canım geç güncelleme için çok üzgünüm. Beni affetmen için bir dahaki gelişinde gamzeli yanaklarımdan kocaman bir makas alma hakkı veriyorum sana ;)
Evet evet biliyorum blogumla istediğim kadar ilgilenemiyorum şu ara. Halbuki aklımda güncelleme yapmaya yetecek yüz milyon tane konu mevcut. Lakin şöyle bir sıkıntı yaşıyorum bu aralar. YAZAMIYORUM! Yazamıyorum tek kelimeyle. İçimden gelmiyor demiyim de sanki tıkanıp kalmış gibiyim.
Sanırım bunun sebebi iş yerinde yaşadığım yoğun stres dolu günler. Sıkıntılı olunca ve kendimi de deşarj edemeyince sanırım bunun yansıması kalemime yansıyor. İşte bu sebeple yazmıyorum, yazamıyorum canlar.
Yarın akşamdan itibaren yıllık izmini kullanmak üzere 1 haftalığına yokum. Yokluğumda sağa sola göz kulak olun. Gong'uma yanaşanın kulaklarını çekin, dönüşümü özlemle bekleyin emi :D :P Şaka bir yana iyice dinlenip taptaze bir ben olarak geri dönmek istiyorum.
Ayrıca sözüm söz sık güncelleme bol bol yorum yapacağım ;) ;)
Değerli dostumuz Tarih84 hayallerine ulaşmak için yarın sağlam bir adım atacak. Yarın ki KPSS sınavında ter dökecek, aylardır biriktirdiği bilgileri sınav kağıdına adeta kusar gibi döktürecek. Çok çalışıp, çok azmettiğine yakından şahidiz. İşte bu yüzden emeklerinin karşılığını bulmasını can-ı gönülden istiyoruz.
Biricik Tarih'imiz yarın hayallerine giden yolu küçük kutucukları kara kalemiyle işaretleyerek çizecek. Hayat yolunda tüm kutucukların senin için doğru cevap olması dileğiyle canım. İyi şanslar, başarılar .... ;)
Bu hafta sonu caaanım dostum LaFea'm la Cevahir Alışveriş Merkezi'ndeydik. Uzun zamandır görüşemediğimiz için bibirimizi çok özlemiştik. Aslında buluşmamıza http://whyifeellikeanalien.blogspot.com adlı blogun şeker sahibesi Rüzigar'da gelecekti lakin kendisi bizi UNUTMUŞ!!!! Evet sayın okurlar doğru okudunuz. Blog aleminin enn delikanlı, enn dediği dedik, enn özü sözü bir iki blog sahibesi LaFea ve Miss_Nefertiti unutuldu!!! :D Tabii hem LaFea hemde ben sarıldık cep telefonlarımıza hatunu aramaya. Zor olsada uzun bir süre sonra kendisine ulaştık. Çok pis kıskandırma söylevi çektikten sonra intikamımızın acı olduğunu hayrırarak (tamam haykırma numarası yaparak) kötü kadın kahkalarımızı attık :D :D :D Buradan bir kez daha söliyelim kendisine Rüzigar'ım minik kuşum intikamımız ACI olacak. :D :D
Cancan dostum LaFea'mla beraber Cevahir Alışveriş Merkezi mekanımız olan Sofia'yı tercih ettik. Mekan gerçektende leziz makarnalar yapıyor. Yine harika makarnalar yedik. Menüde adları İtalyanca yazan makarnalarda acemi garsonumuz yardımıyla seçimlerimizi yaptık. Ben ıspanak soslu kremalı parmesan peynirli leziz makarna yerken, LaFea'm domatesli,kıymalı, otlu-soslu başka bir leziz makarnada tercih yaptı. Yalnız şunu söylemeliyim ki mekan gerçekten harika. Hem kaliteli yemek, hemde harika bir mekanda zaman geçirmek istiyorsanız bir de Sofia'yı deneyin derim.
Yemeklerimizi beklerken LaFea'm güzel bir süpriz yaptı bana :) Harika bir kupa almış. Bu satırları yazarken utanmam lazım ama ŞU , BU, O başlıklarında çılgın kıskançlık örneğini gösterdikten sonra LaFea'm kıyamamış bana :D Çooooooooook sevindim hem de çoook... Buradan bir kez daha saolasın DOST ;)
Eeeeee buluştunuz da ne ettiniz diyorsunuz değil mi?? Eh aslında süprizi bozmak gibi olcak birascık ama Gong YOOppamız için önümüzdeki dönemde yeni bir proje düşünüyoruz. Tarih henüz belli değil, ana hatlarıyla daha çok 'NE YAPSAK' diye konuştuk. Dürüst olmak gerekirse beyin fırtınası yaptık adeta. Ufak tefek fikirleri bir araya getirdik, ortaya kaba taslak bir plan çıktı. Detayları sormayın hiç canlar kesin olan hiçbir şey yok. Kesin olan tek şey ufukta YOOppamız için bir proje var ve sizde gözlerinizi ufuktan ayırmayın ;)
Eğer hakkında konuşulduğunda kulaklarının çınladığı rivayeti gerçekse bu Pazar günü YOOppa'nın kulakları adeta açık hava konseri vermiş olmalı. Hakkında o kadar çok şeyden bahsettik ki adamın bir donu kalmadı konuştuğumuz diyeceğim ama konuşmuşta olabiliriz emin değilim :D :D :D Mekan rahat olunca eee bizde konuşacak konu çok olunca saatlerin nasıl geçtiğini anlayamadık. LaFea & Miss_Nefertiti buluşma klasiği tatlı faslımızı favorimiz Sufleden yana kullanmak istesekte hava sıcak olunca ve tıkabasa makarna yediğimizden tercihlerimizi tiremusu ve dondurmalı pastadan yana yaptık. :)
Uzun ve güzel bir günün ardından LaFea'mı Kadıköy otobüsüne bindirip Gong Yoo'nun yaşadığı ASYA kıtasına uğurlarken içimde arkasından mendil sallayamamanın haklı burukluğunu hissettim :D Ölesiye yorgundum eve gidince de öldüm-bittim moduna geçip kendimi en yakın koltuğa kamikaze uçuşuyla kondurdum :D :D :D
Ne o sizde mi heveslendiniz... Eeee o zaman bir daha ki buluşmalarımıza sizleride bekleriz. ;)
Az önce sabah sabah canım sakız isteyince açtım Falım paketinden aldım bitane. Pazartesi sabahımı neşelendiren, şenlendiren, yüzümde tatlı bir tebessüm oluşmasını sağlayan resimde gördüğünüz dörtlük çıktı falımda :D :D Bu kadar mı olur sayın okuyucular :D :D :D :D
Bu hafta sonu çoook sevdiğim dostlarımla harika bir cumartesi günü geçirdim. LaFea'm, Rüzigar'ım ve Tarih'im le söz verdiğim üzere buluşmak için garip ve mazlum ben işten çıktıktan sonra bir koşturmaca soluğu Sultanahmette aldım. Seoul'e vardığımda LaFeam'ın çok hoş iki arkadaş daha getirdiğini gördüm. Seyhan ' la tanıştım kısa da olsa güzel birkaç konu hakkında konuştuk. Birkaç kare fotoğraf çekildik hoş bir vedanın ardından onları yolcu ettik.
Bir önceki postumda 'Tarih84 ile İzmir’den Seoul’e' demiştim ama planımız istediğimiz gibi olmadı. Tam kurulmuştuk ki o öve öve bitiremediğimiz 'mmmm çookk ama çookk leziz' diye anlattığımız Rameni yemeğe. Sonra Aydın abi bombayı patlattı bize. Ramen kalmadı diye. Ben adeta şoook. Tarih'im taaaa kalkmış İzmir'lerden gelmiş ve biz ona güzel bir Ramen sözü vermişken sözümüzü tutamamakla yüz yüze kaldık. Halbuki bir gün öncesinden Talat Bey'i aramış cumartesi günü için 4 kişilik rezervasyon yaptırmıştım. Çok şaşırdım ve açıkçası çok çok üzüldüm. Daha önceden haber vermeseydik emin olun bu kadar üzülmezdim. Aslında yanımızda Tarih olmasaydı hiç hiç üzülmezdim. LaFea'm la soluğu bir kebapçıda alırdık. Bozulduk haliyle ve söylendik haklı olarak. Çıkışta Talat Bey'e de isyanımızı hafiften hissettirdik. Doğal olarak kendisi -kendince- haklı oldukları mazeretlerini söyledi ama ben şahsım adıma rezervasyonlu olarak gittiğim bir restorandan istediğim yemeği yiyemeden ayrılmış olmaktan dolayı çok sinirliydim. Açıkça da söyledik başka bir Kore yemekleri mekanı olan çok yakında ki Jin Mi kafeye geçtiğimizi. Talat Bey üzüntüsünü 'Uzun bir süre Ramen gelmeyebilir. Gümrükte takıldı.' diyerek açıkladı. Bizde rahatlıkla söyleyebiliriz o zaman 'Zaten bizde uzun bir süre Ramen yemeği düşünmüyoruz'. Belki şu anda sert ve keskin kenarlı kelimeler kullanıyor olabilirim. Ancak dediğim gibi haklı olarak üzgün ve sinirliyim. Özrüm kabahatimden fersah fersah ötede.
Neyse sinirimi ve derdimi paylaştıktan gelelim daha hoş ve günün daha güzel kısmına. Tanıdığım en neşeli Kore sever Yeşim bizi 'kapıda' karşılayarak mekana buyur etti. Jin Mi Cafe Sultanahmet Camii'sini sol cephesinden gören harika bir terasa sahip bir mekan. Hava bu kadar güzel olunca ve sohbete de doyum olmayınca bizde ramenimizi yemek için soluğu terasta aldık.
Ancak her ne kadar bulunduğumuz mekana göre uygun hareket eden insanlar olsak da LaFea'm ve ben dürüstlüğümüzden asla taviz vermedik. Bir dost gibi güzelliğini yüzene söylerken kötü yönünü asla arkandan söylemeyenlerdeniz. Çıkışta Yeşim'e de söyledik bunu zaten. Her ne kadar -müşterilerini- 'misafirleri' gibi ağırlasalarda hizmet konusunda kendilerini epeyce geliştirmeleri gerekiyor. Özellikle servis ve sipariş alımı konusunda biraz daha titiz olunmalı. Mekanın bakımı ve temizliğine biraz daha dikkat edilmeli. Ancak bu hafif rahatsızlık veren konular kesinlikle kötü amaçlı değil. Yıkıcı değil yapıcı olmak amacımız. Sözün özünü söyledikten sonra sözümüzü tutmanın verdiği rahatlıkla Kore usulü Ramenlerimizi sipariş ettik. Bol bol sohbet ettik. Gong Yoo'muzu bol bol andık, dizilerden, sinemalardan bahsettik. Güzel hoş sohbetimiz dumanı üzerinde gelen Ramenlerimiz le kesildi.
İtiraf etmeliyim ki eğer yemeğimiz biraz daha gecikseydi midemin gurultusunu tüm İstanbul duyacaktı. O kadar acıkmıştım ki ramen kaselerini görünce neredeyse kocaman bir 'YİHHHUUUUU' çekecektim :D Zaten yemeklerin masaya konduğu andan ve doyduğumu hissettiğim ana kadar geçen sürede sohbete sadece Evet/Hayır/Hmmm/Bencede/Kesinlikle şeklinde katılımlarda bulundum :) Gerçekten ama gerçekten çok acıkmıştım. Evet evet itiraf ediyoruz silip süpürdük resmen. Fotoğraftaki kaselerde kanıtımız. Sağ üst köşedeki kase benimki, karşısındaki Tarih'in, alt soldaki LaFea'mın ve sağ alttaki de Rüzigar'ın. Gördüğünüz gibi bir tek onun kasesinde biraz kaldı. Ama zaten Rüzigar'ım hep az yer. ;)
Yemeklerimiz yedik ye Yeşim tarafından güzel bir şekilde kapıya kadar uğurlandık. Buradan Yeşim'e de candan ağırlaması için bir kez daha teşekkürler. Sonra kararlaştırdığımız üzere tatlı yemek üzere Çiğdem Pastanesine doğru yollandık. Havanın harika olmasını bilen İstanbullular soluğu Sultanahmet'te almıştı. Belediyenin ektiği muhteşem laleler mekanı adeta büyülü bir hale getirmiş. Aşık olmamak elde değil, mükemmel bir güzellik adeta bir şaheser. Zaten fotoğraf çekmeyi çoook çoook seven ben sarıldım hemen makinama ve birbiri ardına fotoğraf çekmeye başladım. LaFea'mın bu konu hakkında özgün bir yorumu var. Bloguna kısa bir ziyaret yapmanız menfaatinizedir :D ;) TIK TIK
Rüzigar'ım laleleri fotoğraflamaya çalışırken bende onun bu güzel çabasını fotoğrafladım. Bir sen anladın beni güzelim :)
Çiğdem Pastanesi'ne fotoğraf çekiminden :D sonra nihayet ulaşabildik. Mekanın adı çilekli turtalarla biliniyor. Mekan küçük ama gayet hoş. Tatlıları her daim taze. Bizde keyifle yedik :)
Tatlılarımızı yedikten sonra LaFea'mızı ikna edip Kadıköy İskelesine kadar çok güzel bir yürüyüş yaptık. Güneşin batması, geceyle kavuşması geç saatlere kalırken bizde bu fırsatı değerlendirip harika bir gün geçirdik. Eğer daha fazla zamanımız ve enerjimiz olsaydı daha neler neler yapmak isterdik. Gün sona ererken LaFea'mı, Rüzigarı ve Tarih84 ü Kadıköy İskelesinden vapura bindirip arkalarından beyaz mendilimi salladım :D
P.S: LaFea'm o hıçkırık sesleri bana ait değildi :D
Gönül isterki daha kalabalık olsaydık ve aranan dostlarımızda aramızda olsaydı. Mavicim, nilü'm canlar bir gün hep beraber buluşmaktır dileğim. Tarih canım umarım sende bizim kadar eğlenmiş, güzel vakit geçirmiş ve bizleride artık bir dost bilerek İzmir'e kalbinde götürmüşsündür. Dostlarla geçirilmiş bir günden daha güzel ne olabilir ki...
Blog dünyasının hızından geçilmeyen buluşmaların tadı tuzu :P LaFea ve Miss_Nefertiti yeni buluşma organizasyonlarını duyurmaktan gurur duyar. :) LaFea'mın duyurusu için TIK TIK ;)
Çoook sevdiğimiz ve değer verdiğimiz dostumuz Tarih84 bu hafta İstanbul'un tozunu toprağına katmak için geliyor :) Tabii biz bugüne dek verdiğimiz her sözün arkasında durduk. Yine duracağız.. 24 Nisan'da Kore yemekleri için tercih ettiğimiz mekan olan Sultanahmet Seoul Restaurant'ta buluşuyoruz.
Güzel bir gün geçirmek ve eğlenmek isteyen dostlarımızı bekliyoruz. Tarih84 sana bol acılı Ramen ve Kimchi sözümüz var. Ayrıca LaFea'm ve benim mümkün olduğunca her buluşmada gerçekleştirmeye çalıştığımız bir de tatlı faslımız..
Güzel bir yemek, güzel bir tatlı ve daha da önemlisi birbirinden güzel insanlarla geçirilecek güzel saatler... Paşa gönlüm daha ne ister... :)
Bilenler bilir ancak bilmeyenlere bu güzel blogu tanıtmayı önce kendime sonra canım arkadaşım LaFea'ma borç bilirim.
Hepimiz hayatlarımızda her zaman süslü püslü olamıyoruz. Özellikle buna zamanı, fırsatı,imkanı yada isteği olmayan arkadaşlarımız var. Ben sanırım 'zamanı+isteği' olmayanlar katagorisindeyim. :D Elime rimelimi bile almaya üşendiğim günlerin sayısı azımsanamayacak kadar çoktur emin olabilirsiniz. Ama zaten her şeyin doğalı güzeldir :P Yoksa değil midir??
İşte bu şeker insan blogunda yazdığı yazılarla 'Kızsal Mevzularımıza' samimi bir bakışla güzel yazılar yazıyor. Okuması zevkli, izlemesi zevkli, yorumlaması daha bir zevkli. Yani diyeceğim o dur ki sizde takip listenize mutlaka eklemelisiniz.
P.S. : LaFea'm hani o Kittyli çamaşır takımı varya gözüm kaldı yemin ederim. Bak eğer bana bir güzellik düşünmüyorsan çok pis bozuşacağız seninle heeee :D
Tamam relax relax... Panik yok... Kötü, kaka, pis bişi değil bu mim :D Blog dünyasına katıldım katılalı -çok uzun bir süre olmasa gerek- ilk mimimi sevgili LaFea'm dan aldım. Bu değerli göreve beni seçtiğiniz için teşekkürü borç bilirim :D :D :D
“Yaşadığını Hissettiren En Az 10 Şey” konulu mim üzerine neler söylenir, daha kimler seçilip özenli cevaplar alınır bilmem ama bu ilk mim'ime şöyle güzel cevaplar veriyim dimi... :)
Ancaaaakkkk LaFea'm sebeblerim arasında Gong YOO olamaz demiş. Tamam olur :) zaten YOO'm benim sebeplerim arasında değil 'amaçlarım' listesinde :D O zaman en az 10 tane madde sayalım bakalım.
Hafta sonu (en azından pazar günü) işe gitmemek. Sımsıcak yorganımın içinde birbirinden güzel rüyarlar görerek gündüz geç saatlere kadar uyumak.
En azından son altı aydır vakit buldukça Seoul Restaurant'ta arkadaşlarımla Ramen yemek. Gerçekten ama gerçekten çok leziz. Yaşadığımı hissettiren bir yemek olduğunu söylemek yanlış olmaz. :D
Annemle beraber Kore ve Japon dizileri izlemek. Tepkilerini ve uzak doğuluların yemek-yaşam kültürlerine her seferinde böylesine şaşırması gerçekten hoşuma gidiyor. Onu da alıştırdık alt yazılı yapımları izlemeye. Gong YOO mu ve diğer aktörleri ayırt edebiliyor. :)
Kitap okumak. Gerçekten ve gerçekten çok severek aldığım kitapları bitene kadar elimden bırakmam. Ancak dönem romanlarını ayrı bir severim. ;)
Yağmurlu günlerde araba yolculuğu. Her ne kadar tehlikeli olduğunu düşünsemde yolcu koltuğunda ön cama vuran damlalarla sileceklerin amansız savaşını izlemek çok dinlendirici.
Tatil demek şart oldu artık. Temmuz ayını dört gözle bekliyorum. Havuz kenarında kokteylimi yudumlamak ve Ipodumda Gong YOO mun 'Norul Saranghae' şarkısı dinlemek. :D
Kış mevimi diyorum. Genelliyorum çünkü hem kar yağışını hemde yağmuru izlemeyi seviyorum. Hele yağmurdan sonra toprak kokusu. Hmmmm...
Evet evet burada ilk kez itiraf ediyorum. Ben bir Formula 1 severim. Yağmurlu havada yapılan bir Formula1 yarışından daha zevkli ne olabilir ki... Sanırım o da -Start- anı oluyor :)
Hayal kurmak... Beni tanıyan herkes hayal gücümün genişliği karşısında hayrete düşüyor. Seviyorum hayal kurmayı.
Veeee tabii kiii hayallerimi gerçekleştirmek. Geçtiğimiz yıl bir tanesinin gerçekleştiğini mutlulukla gururla izledim. Hayatın 'İMKANSIZ' olmadığını gördüm. Hayallerimizle ve onları gerçekleştirmek arzusuyla hayatlarımızı 'Yaşama İSteğiyle' doldurmak. Sanırım en çok sevdiğim madde bu. Koltuğumda geri yaslanmak ve bu duyguyu hissetmeyi. Yani BAŞARMAYI.
Offf maddeleri tamamlarken çok zorlandım. Demek ki kendime 'Yaşadığımı Hissettiren' birkaç sebep bulmam lazım. Birde fazladan uzatmışım sanki maddeleri. Neyse ben böyle beğendim. İlk mim'imi sona erdirirken geleneksel olanı ilk kez gerçekleştirmenin heyecanı içindeyim. O zaman geçtiğimiz sene hayallerimden birini gerçekleştiriken kendi hayalini bizimkine ortak eden Mavi seni seçtim... Hadi bakalım çalıştıralım parmakları.. :)
Hayır hayır... Bu kesinlikle bu film yorumu değil. Geçtiğimiz hafta sonunun berbat geçmesini sağlayan AÖF (Açık Öğretim Fakültesi) Ara Sınavını başarıyla atlatmış bulunuyorum. Değil çalışmak kitaplarımın kapağını bile kaldırmadım. (Mavi ablacım sen sakın beni örnek alma :D ) İşte bu sebeple bana sınavımın nasıl geçtiğini soran herkese aynı cevabı veriyorum. Diyalog aynen şu şekilde gerçekleşiyor:
Diyalogdaki kişiler;
Miss_Nefertiti (Sınavdan Kanter İçinde Çıkan Sıcaktan Bunalmış İnsan yani kısaca SKİÇSBİ :D )
Annem (Sınava Giden Kızını Gözü Yolda Bekleyen Anne yani kısaca SGKGYBA)
SKİÇSBİ: Offff yaaa bu da bittii nihayet... (İçinde ders kitapları bulunan poşet bir daha bulunmamak üzere evin ücra köşelerine fırlatılır)
SGKGYBA: Aaaa... Geldin mi kızım. Nasıl geçti sınav? Kolay mıydı? Kolay buldun mu okulu? (Şeklinde sorular zinciri devam eder)
SKİÇSBİ: Evet geldim. Sınav mı? Rüzgar Gibi Geçti.
SGKGYBA: ?!????!!!%&%½????
SKİÇSBİ: Yani sınav o kadar çabuk geçtiki soruları bile okuyamadım :D :D :D (Yaptığı espirikten sonra kikirdeyen SKİÇSBİ annenin ters bakışlarına maruz kalmak suretiyle sorulara gerçekçi cevaplar mırıldanır)
Evetttt bu sınavıda atlatmış olarak şimdi önümüzdeki sınavlara bakacağız. :P Şaka bir yana bu boş hayatta şu yaşta sınav stresi çekilmiyor yaaa. Hele sınavların hafta sonunu öldürmesi. Tamamen insanoğluna yapılan en büyük işkencelerden bence. Ne olurdu ki hafta içi yapsalar şu sınavı bizde işe gitmekten kurtulsak :D
Lafı burada sona bağlarken benim gibi sınav mağdurları varsa hepinize geçmiş olsun canlar. Kalın sağlıcakla ;)
Şu fani hayatımda hiç bir şey için kimseye bir borcum yoksa da Gong Yoo aşkım sana çok büyük bir borcum var. Senin aşkına çıktığım bu yolda kazandıklarıma inan değer biçemem. Sayende çok ama çok değerli bir insanı tanıdım. Sana göndermek için hazırladığımız mektup projemize Ankara'dan katılan hatta yetinmeyip birde Anıtkabir'de video hazırlayan çok çok değerli Mavi ile tanıştım.
Geçmişimiz bu kadar sanmayın sakın. Bu şeker mi şeker, özü sözü bir şahsiyet mektubumu gönderdim 'Hadi Size Eyvallah' diyenlerden değil. Ankara'da yaşasada kendisi bizi asla unutmadı. Biz belkide Gong Yoo muza hiç ulaşamayacağız ama kazandıklarımız kaybettiklerimizden çok çok fazla. Değerli dostum Lafea 'nın da dediği gibi "Gong YooBahane Arkadaşlık Şahane"
İşte bahsettiğim gibi yukarıda özü sözü bir dediğim şu şeker insan arkamdan düzenbazlıklar yapıp (bunda ablamında payı var) Ankara'lardan bana hediye gönderme planlar yapmış -yapmışlar-. Yüreği kocaman güzel insan sözüm sana iyi dinle bak;
Bu İstanbul'da yaşayan minimini küçük insan varya Seni Çok Seviyor. Birbirinden değerli harika hediyelerin anlamını tarif etmeye ne satırlarım nede Türkçem yeter. Tek yapabileceğim sana sonsuz teşekkür satırları yazmak olabilir. Ancaaakkk intikamım acı olacak. Eheueheuheueheu (Yalnız bunu kötü kadın gülüşü efektiyle hayal ediniz :D )
Tekrar ve tekrar Sonsuz Teşekkürler.
Ayy çok merak ettik birde biz görseydik diyenler içuunn... (Büyütmek için tık tık)
Harika bir atkı, mükemmel bir renk kombinasyonu. Severek kullanıyorum... :)
Beyaz dizi ve aşk romanlarına olan düşkünlüğümü bildiğinden bana bir AŞK filmi göndermiş :D ( Canımcım hala izleyemedim inan en kısa zamanda izleyeceğim söz )
Ve Cezmi Ersöz' ün kitabı. Şu anda okumakta olduğum kitabı bitirir bitirmez başlayacağım.
Sorry! The content you were looking for does not exist or changed its url.
Please check if the url is written correctly or try using our search form.
Bigger Archive Portal
Other portals
World War I , Africa ,United States of America ,Anime and manga ,Ankara ,Anthropology ,Military • Astronomy • Asia • European Union • Azerbaijan • Azerbaijan (Iran) • BBC • Beşiktaş • Science • History of science • Biography • Byzantine Empire • Bosnia -Herzegovina • Jazz • Sexuality • Geography • China • Language • Religion • Literature • Energy • Armenia • Eurovision • Evolutionary biology • Philosophy • Feminism • Fenerbahçe • Palestine • Physics • France • Football • Galatasaray • South Korea • Georgia • Harry Potter • Aviation • Hinduism • Christianity • Iraq • England • Human rights • Internet • Iran • Islam • Istanbul • Scouting • Izmir • Japan • Kazakhstan • Cyprus • Kuwait • North Korea • North Macedonia • Culture • Lady Gaga • LGBT • Liberalism • Madonna • Mathematics • Media • Mexico • Michael Jackson • Mustafa Kemal Atatürk • Music • Middle East • Middle World • Ottoman Empire • Automobile • Free software • Pakistan • Psychology • Russia • Art • The Simpsons • Cinema • Politics • Socialism • Soviet Union • Sports • Syria • History • Technology • Television • Terrorism •Medicine • Theater • Society • Turkish Armed Forces • Turkish history • Turkey • Video games • Judaism • Stargate