Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Atatürk İlkeleri

ATATÜRK İLKELERİ

         Atatürk'ün inkılaplarına bunları gerçekleştirirken uyguladığı yöntemlere esas olan düşüncelerin sistemli bir şekilde ifade edilmesi  "Atatürk  ilkeleri" dir. Bu ilkeler inkılaplar gerçekleştirildikten sonra da onların yaşatılmaları için dayanak olmuştur.
        Atatürk'ün inkılaplarına esas olan ilkeler sağlam tutarlı ve kalıcı niteliklidir.Çünkü ilkeler evrensel boyutlu ve insanlığın uzun bir tarih boyunca işlediği esaslı düşüncelere dayanmaktadır.İlkelerin temelinde yatan düşünceler 17.yüz yıldan sonra dünyaya yayılmaya başlamış 19.yüzyılda Osmanlı İmparatorluğuna sınırlı olarak bu düşünceler girmiştir.
        Atatürk bu düşünceleri kendi sezgisi aklı ile değerlendirmiş gözlemleri ve deneyleri ile uygulama niteliklerini ölçmüş  onlara kendi milliyetçi anlayışından doğan yeni boyutlar kazandırmış ve inkılap gerçekleştirmiştir.

 ATATÜRK İLKELERİNİN KÖKENLERİ

AKILCI VE BİLİMSEL DÜŞÜNCE

       İnsanın Çevresindeki olayları gerçekleri aklın değişmez kuralları ve bilimin verileri ile açıklayıp değerlendirmesi için kullandığı yöntem akılcı ve bilimci yöntemdir.insanlık yeni çağ başlarından sonra akılcı düşünceye sahip olmuştur .
      Osmanlı Devleti akılcı ve bilimsel düşünceden uzak kalmıştır.Atatürk , inkılapları ile akılcı ve bilimsel yolu Türk toplumuna kazandırdı.
      Atatürk ilkelerinin kökeninde akılcı ve bilimsel düşünce yatar. 

FRANSIZ  İHTİLALİ'NİN ETKİLERİ:

    "Fransa ihtilali bütün dünyaya özgürlük düşüncesini  estirmiştir ve bu düşüncenin şimdide temeli ve kaynağı olmaktadır.
Fakat insanlık o tarihten beri ilerlemiştir.Türk Demokrasisi Fransa ihtilalinin açtığı yolu izlemiş ama kendine özgü seçkin niteliği ile gelişmiştir "Sözleri ile Atatürk Fransız ihtilalinin Türk inkılabına etkide bulunduğunu açıkla belirtmektedir,
    Laik,  milliyetçi, millet egemenliğine dayalı bir devletin kurulmasında  Fransız ihtilalinin etkisi vardır.Ancak bu etki kendisini taklitçi olarak göstermez . Türk Milletinin kendi benliğine göre bu etkiyi biçimlendirdiğini görmekteyiz.

TÜRKÇÜLÜK AKIMI:

       19.yüzyıl ortalarında doğan aynı yüzyılın sonlarına doğru gelişen Türkçülük akımı kesin çizgileri ile Atatürk döneminde belirmiştir.Ancak her işi Türk Milletinin çıkarları açısından değerlendiren Türkü yükseltmek,yüceltmek isteyen Atatürk bu akımdan büyük ölçüde yararlanmıştır. 

ATATÜRK'ÜN SENTEZİ:

        Akılcı ve bilimci düşünce, Fransa ihtilalinin etkisi , Türkçülük akımı ,Atatürk tarafından birleştirilmiş bunların yoğrulmasıyla ilkeler ortaya çıkmıştır.

İlkelerin Niteliği   : 

      Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık,  Devletçilik, laiklik, inkılapçılık olarak  belirlediğimiz Atatürk ilkeleri dış yapıları bakımından özgün değillerdir. Yani bunlar ilk defa Atatürk tarafından bulunmuş ilkeler değillerdir.Ancak iç yapıları bakımından Türklerin özelliklerine ulusal şartlara uygun bir hale getirilmişlerdir.
      Altı ilke Atatürk İnkılap modelinin “Birlik,otorite,eşitlik “sağlama : Devleti güçlü,toplumu çağdaş düzeye ulaştırıp mutlu kılma amaçlarına yöneliktir.Atatürk bu konuda şunu söylemektedir “Yaptığımız  ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi TC. halkını tamamen çağdaş ve modern ve bütün anlam ve görünüşü ile uygar bir toplum durumuna getirmektir."

CUMHURİYETÇİLİK

       Atatürk'ün temel ilkelerinin başına Cumhuriyetçilik konmuştur. Cumhuriyet bir devlet biçimidir.
Devlet :  Belli sınırlar içinde yaşayan ve ortak bazı özelliklere sahip insanların,kendi içlerinden çıkardıkları güç-
le örgütlenip yaşamalarından oluşan bir toplumsal kurumdur.
       Egemenliğin kullanılmasına göre Devlet biçimleri oluşmaktadır.Monarşi, oligarşi, demokrasi devlet biçimleridir.  Egemenliği kullananların belli aralıklarla seçimle iş başına geldikleri devletlere cumhuriyet denilmektedir.
 Cumhuriyet oligarşik cumhuriyet, halka dayalı cumhuriyet  (Demokratik-Demokratik olmayan) ikiye ayrılabilir. Meşruti monarşi demokrasi sayılmasına rağmen cumhuriyet sayılmaz
Demokrasi:Toplumda farklı düşüncelerin temsil edilmesine,vatandaşın yöneticilerini bu düşünce akımları içinde dilediğince seçmesine denetleyebilmesine dayanan rejime demokrasi denilmektedir. Doğrudan,temsili.yarı doğrudan olmak üzere demokrasi şekilleri vardır.
  Temsili Demokrasi genellikle kullanılan şeklidir.Bu sistemde halk kendisini seçtiği vekilleri aracılığıyla yönetir,
Temsili demokraside iki ana esas vardır ;

*          1-Vatandaşın hakları ve Özgürlüklerinin güvence altına alınması  
*          2-Temsilcilerin seçimine halkın bütün kesimlerinin katılması.

          Cumhuriyet, demokrasinin gelişmesi için en ülküsel devlet biçimidir. Çeşitli sorunlar olmasına rağmen cumhuriyet demokrasi ile özdeştir.
Türk toplumuna demokrasi ve cumhuriyet anlayışının yerleşmesi çok uzun bir süre aldı.
 Orta Asya Türklerinde oligarşik devlet biçimine rastlanılmakla birlikte çok hareketli ve enerjik olan toplumda ayrıcalık faz
la göze çarpmamaktadır.Müslümanlığı kabul ettikten sonra Ortadoğu’da devletler kuran Türklerin yapısının monarşiye dönüştüğü görülmektedir.Osmanlılarda ise mutlak monarşinin egemen olduğunu görüyoruz.

17.yüz yıl sonlarına doğru Osmanlı Devletinde Askerlik alanından başlanarak, çeşitli reformlara gidilmiştir. Tanzimat dönemi ile can ve mal güvenliği sağlanmış, ıslahat fermanı ile vatandaşlar arasındaki hukuk ayrıcalığı kaldırıldı.Birinci ve ikinci meşrutiyet dönemlerinde meşruti demokrasi için yoğun çabalar harcandı.

Atatürk  çağdaş düşünce akımları, batıdaki siyasal ve bilimsel gelişmeler karşısında Osmanlı Devletinin yaşama şansının kalmadığına inanmıştır.O zaman yapılması gereken millet egemenliğine dayanan cumhuriyet kurmaktır»
Atatürk , kurtuluş savaşı sırasında yeni bir devlet oluşturarak devleti ulusal egemenlik esasına dayandırmıştır.
Atatürk'ün Cumhuriyet anlamışı millet egemenliğine dayanmaktadır. Çağdaş Demokrasi onun temel hedefidir »

Atatürk Cumhuriyet ve  demokrasiyi kendi sözleriyle şöyle açıklamaktadır;

       *     "Türk Milletinin tabiat ve geleneklerine en uygun yönetim biçimi cumhuriyet yönetimidir"
*          "Cumhuriyet ahlaki fazilete dayanan bir   idaredir . Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir."
*          "Cumhuriyet düşünce serbestliği taraftarıdır, samimi ve meşru olmak şartı ile her fikre hürmet ederiz.
*          Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnız muarızlarımızın insaflı olması lazımdır."
*          "Egemenlik  kayıtsız şartsız milletindir."
*          " Milletin geleceğine yalnız ve ancak millet egemen olacaktır.”
*          ”Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve akla yatkın uygulamasını sağlayan hükümet biçimi cumhuriyettir.”
*          "Artık bu gün demokrasi düşüncesi durmadan yükselen bir denizi andırmaktadır .20.yüzyıl bir çok zorba hükümetlerin bu denizde boğulduğunu göstermiştir.Demokrasi ilkesi egemenliği kullanan araç ne olursa olsun temelde ulusun egemenliğine sahip olmasını ve sahip kılınmasını gerektirir."

          Atatürk'e göre cumhuriyet,  milletle, devlet arasında bir kaynaşma sağlar. Cumhuriyet Türk inkılabının en güçlü ve en yol açıcı ilk büyük adımıdır.toplumun dinamizmi,gelişme, çağdaşlaşma yolundaki ilerlemeler, Türk Devletinin cumhuriyet temeli üzerine oturtulmasından kaynaklanmaktadır.

MİLLİYETÇİLİK

   Atatürkçü düşünce sisteminin başlıca ilkelerinden biridir.
 Milli mücadele, Türk milliyetçiliğine ve Türk Milletinin bağımsız yaşama azmine dayanılarak kazanılmıştır.Atatürk, Türk milliyetçiliğini Şahlandırmış, doğru bir çizgiye yerleştirmiş önderdir.

     Millet ne demektir?  Nasıl oluşur ? Milleti tanımlayan farklı görüşler vardır ; milleti belli bir dine ırka dayandıran görüş, milleti belli bir dine dayandıran görüş, milleti belli bir dile dayandıran görüş gibi. Tecrübeler ve yaşam göstermektedir ki  bu unsurlar tek başlarına milleti oluşturmada yeterli değildir. O halde millet kavramının bilimsel tanımı nedir? Tarih , Gelecek , Kültür Birliği ile bu değerlere ortak olan İnanç Millet olabilmenin temel ölçüleridir.

      Bir ülkede yaşayan insanlar, tarihte ortak değerlere sahip olmuşlar , felaket ve mutlulukları ortaklaşa paylaşmışlarsa , gelecekte de aynı biçimde davranacaklarına inanmışlarsa , bu insanları birbirine bağlayan , ortak bir kültür , ortak bir yaşama biçimi ve hayat görüşü varsa bu bir millet demektir.

Milliyetçilik; içinde bulunduğu millete ait olma, kendisi yücelirse, milletinde yüceleceği duygusuna sahip olma ve geliştirmeye denilir.

Yakınçağların başlarına kadar çeşitli aşamalardan geçen yönetim biçimlerinden sonra milli devletlerin oluşmaya başladığını görmekteyiz.
ABD ‘ nin kuruluşu, Fransız İhtilali sonrası dünyada Milliyetçilik akımı hızla yayılmaya başlamıştır.
            Osmanlı Devletinde milliyetçilik akımı, önce azınlıklar üzerinde etkili olmuştur. Devletin gerçek kurucusu ve yöneticisi olmasına rağmen, çeşitli nedenlerden dolayı Türk Milliyetçiliği, Osmanlı Devletinde çok geç uyandı.  Atatürk bu konuda şöyle söylemektedir ;
           “ Biz milliyet fikirlerini tatbikte çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir milletiz, bunun zararlarını fazla faaliyetle (çalışmakla) telafiye (gidermeye) çalışmalıyız… çünkü tarihi hadiseler ( olaylar) ve müşahedeler ( gözlemler) , insanlar ve milletler arasında hep milliyetin hakim (egemen) olduğunu göstermiştir. Özellikle bizim milletimiz milliyetini ihmal edişinin
( Önemsemeyişinin) çok acı cezalarını çekmiştir. Osmanlı İmparatorluğu içindeki toplumlar hep milli inançlara sarılarak milliyetçilik idealinin kuvveti ile kendilerini kurtardılar.Biz ne olduğumuzu  onlardan ayrı ve onlara yabancı bir millet olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Kuvvetimizin zayıfladığı anda bizi hor ve hakir gördüler anladık ki kabahatimiz kendimizi unutmuş olduğumuzmuş. Dünya’nın bize hürmet göstermesini ( saymasını) istiyorsak, ilkönce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissi,fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim.Bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır.”
             Osmanlıcılık fikrinin etkili olmadığı görülünce Türkçülük akımının yayılmaya başladığını görmekteyiz.Bu akıma edebiyat ve düşünsel alanda pek çok ismin katkısı olmuştur. ( Ziya GÖKALP, Türk milliyetçiliğinin gelişmesinde etkili olmuştur.)
Atatürk’ün Milliyetçilik anlayışı, “Akılcı , çağdaş ,  medeni , ileriye dönük , demokratik , toplayıcı , birleştirici , yüceltici , insani ve barışçıdır.”  Bu anlayış komünizmle, ırkçılıkla ,faşizmle , şovenizmle ,teokrasiyle bağdaşmaz.

Atatürk’e göre millet :
  a- Zengin bir hatıra mirasına sahip bulunan,
  b- Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimi olan
 c-  Sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden
oluşur.

Türk Milletinin oluşmasında etkili olduğu görülen doğal ve tarihsel olgular şunlardır :
Siyasal varlıkta birlik – dil birliği-yurt birliği-ırk ve köken birliği-tarih akrabalığı-ahlak akrabalığı

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEDE MİLLİYETÇİLİK ÖZELLİKLERİ :

1- Atatürkçü Milliyetçilik anlayışı ülke ve millet bütünlüğüne önem verir.
“ Türk milleti kendinin ve memleketin yüksek menfaatlerinin aleyhine çalışmak isteyen bozguncu,vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak bir topluluk değildir”

2- Atatürkçü Türk milliyetçiliği anlayışı ırkçılığı reddeder.
" Aynı ortak geçmişe tarihe, ahlaka ve haklara"

3- Atatürkçü Türk milliyetçiliği çağdaşlaşmayı amaçlar,medeniyetçidir.
"Büyük davamız en medeni ve en müreffeh, millet olarak varlığımızı yükseltmektir yalnız kurumlarında değil düşüncelerinde temelli bir İnkılap yapmış olan büyük Türk milletinin dinamik idealidir"

4- Atatürkçü milliyetçilik anlayışı laiklik ile bağlantılıdır.Her türlü mezhep ayrımcılığını reddeder.
 "Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir»

5- Atatürkçü milliyetçilik anlayışı sınıf kavgasını reddeder.Milli dayanışma ve sosyal adaletten yanadır.
"Bence bizim milletimiz birbirinden çok farklı menfaatler takip edecek ve bu itibarıyla birbiriyle mücadele halinde
buluna gelen çeşitli sınıflara sahip değildir,"

6-Atatürkçü Türk milliyetçiliği vatan kavramı ile bağlantılıdır,ve gerçekçidir
"Türk milleti Asya’nın batısında ve Avrupa’nın doğusunda olmak üzere kara ve deniz sınırları ile ayırt edilmiş dünyaca tanınmış büyük bir yurtta yaşar."

7- Atatürkçü Türk milliyetçiliği Demokrasiye yöneliktir.Millet Egemenliği ilkesiyle bağlantılıdır.
"Millet egemenliği  öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir taç ve tahtlar yanar mahvolur.”

8- Atatürkçü milliyetçilik saldırgan değil  barışçı  ve insancıldır.
"Biz öyle milliyetçileriz ki bizimle iş biriliği  yapan bütün milletlere saygı duyar ve riayet ederiz.”
"Harp zaruri ve hayati olmalı öldüreceğiz diyenlere karşı ölmeyeceğiz diye harbe girebiliriz lakin millet hayatı tehlikeye uğramadıkça harp bir cinayettir.”

HALKÇILIK

Halk:  Bir ülkede yaşayan insanların oluşturduğu topluluğa Halk denir.
Milletle arasındaki fark,Millet soyut bir kavram olmakla birlikte halk somut bir kavramdır.Millet geçmişten geleceğe doğru uzanan sürekli bir kavramdır.Halk ise milletin bugünkü uzantısıdır.
Halkçılık, halkın egemenliğini, iradesini temel almak, yönetimde halka dayanmak, halktan güç alarak ona hizmet etmektir 
.      Halkçılık uygulamalarının Fransa ihtilalinden sonra Dünya'da başlayıp yayılmaya başladıklarını görmekteyiz.19.YY.ortalarına kadar kanun karşısında eşitlik,ulusal egemenlik gibi kavramlar Osmanlı devletine girmemiştir, Osmanlı împaratorluğunda ulusal egemenliğe dayalı bir haİk yönetimi hiçbir zaman olmamış,eşitlik ilkesi ise 19.yy. ortalarından sonra gerçekleştirilmeye başlanmıştır.Osmanlı İmparatorluğunda vatandaşlar Müslüman olanlar ve olmayanlar olmak üzere ikiye ayrılmıştı.Müslümanlarda, yöneticiler ve ulema kendilerini seçkin sınıf saymışlar kendilerinin dışında kalan insanlara Halk demişlerdir.Osmanlı devletinde vatandaşlar arasında hukuk açısından tam bir eşitsizlik vardı.Tanzimat ve ıslahat fermanlarının etkisi île toplumdaki hukuk eşitsizliği, giderilmeye çalışılmış, seçkinlerle halk arasındaki eşitsizlik ise ulusal egemenliğin başlaması ile yani milli kurtuluş savaşının başlaması île giderilmiştir.

Atatürk Halkçılığı;

Atatürk’ün halkçılık ilkesinde üç ana temel vardır.Bunlar :
*          Halk egemenliği
*          Eşitlik
*          Sosyal dayanışma, dır.

Halk Egemenliği:

Yeni kurulan devlet belli bir zümreye değil,belli çıkarlara sahip kimseye değil, halka dayanmıştır.Atatürk bu konuda şunları söylemektedir.
*          ”Yeni Türkiye devleti halka değer veren bir devlettir,halkın devletidir.”
*          “Bugünkü varlığımızın temel niteliği milletin genel eğilimini ispat etmiştir ,o da halkçılık ve halk hükümetidir “
*          "Bizim görüşümüz ki halkçılıktır, kuvvetin,kudretin,egemenliğin,idarenin doğrudan doğruya halka verilmesidir,halkın elinde bulundurulmasıdır, yine şüphe yok ki,bu dünyanın en kuvvetli bir esası, bir ilkesidir"
Halkın devletinde bütün güç halkındır, halk kendi geleceğine kendi sahip çıkar,
*           “Bizim hükümet biçimimiz tam bir demokrat hükümetidir ve dilimizde bu hükümet halk hükümeti olarak ifade edilir"
Eşitlik:

Atatürk halkın içinde ki tabakaları, kümeleri yalnız iş alanları bakımından farklı görmektedir.Atatürk'ün halkçılık anlayışında bütün bireyler birbirine eşittir, her meslek sahibi de diğerleriyle aynı saygınlığa sahiptir,bütün vatandaşlar birbirine eşittir, kimsenin ayrıcalığı yoktur.
*          "Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil ve fakat kişisel ve toplumsal hayat için işbölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir olarak görmek esas ilkelerimizdendir.”
*          "Bizim halkımız çıkarları birbirinden farklı sınıf halinde değil aksine varlıkları ve çalışmalarının sonuçları birbirine lazım olan sınıflardan ibarettir"

Sosyal Dayanışma (Sınıfsızlık,İşbölümü) :

Atatürk'e göre halkçılığın temel esaslarından biri de halkın mutluluğunun gene halkça bir bütün olarak sağlanmasıdır.Bunun içinde herkes çalışmalıdır.
“Ne olduğumuzu bilelim Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur bir halkız.Bundan dolayı her birimizin hakkı vardır yetkisi vardır.Fakat, çalışmak sayesinde bir hakkı kazanırız.Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını çalışmaktan uzak geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içinde yeri yoktur.”
O halde halkçılık toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir.          
Çalışma sonuçları dengeli olarak değerlendirilecektir.Toplumdaki çeşitli esimlerin çıkarları birbirine denk sayılmalıdır ki toplumsal barış kazanılsın ve sürdürülsün.

DEVLETÇİLİK

Devlet : Toplum biçiminde yaşayan insanların, aralarındaki düzeni kurma ve sürdürmeleri için oluşturdukları güçtür.
Devletin temel varlık sebebi,insanlar arasında düzeni sağlamaktır.

Devletçilik, devletin temel görevleri (adaleti sağlamak,asayişi sürdürmek,ülkeyi savunmak gibi) dışında kalan alanlara müdahale etmesi demektir.

Günümüzde ekonomik kurumlar , toplumun yaşayışında öncelikli sırayı aldığı için Genel olarak devletçilik,devletin ekonomik alana müdahalesi olarak değerlendirilmektedir.

Atatürk’ün Devletçilik anlayışı :

Hem geniş açıdan hem de ekonomik açıdan değerlendirilebilir
.Geniş açıdan bakıldığında , devletin çok önemli görevleri vardır.Bu görevleri yerine getirecek olanlar ise vatandaşlardır.Öyleyse vatandaşların bazı niteliklere sahip olması gerekmektedir. Yurdun savunulması, asayişin sağlanması için sağlığı yerinde,gürbüz,anlayışları,milli hisleri,vatan sevgileri yüksek,vatandaşlar gereklidir. İçte ve dışta devlet görevlerini yürütecek yüksek yetenekte vatandaşlara ihtiyaç vardır. Devlet,vatandaşın,eğitimi,terbiyesi,sağlığı ile ilgilenmek zorundadır. Geniş anlamda devlet vatandaşın gelişmesi,yücelmesi için gerekli alanlara müdahale edecektir.

Atatürk’ün Ekonomik Devletçi Yönü :

Türkiye Cumhuriyeti,Osmanlı devletinin yıkıntıları üzerinde kuruldu.Yeni devlet Osmanlı Devletinden kötü bir ekonomi mirası devraldı.Tarıma elverişli toprakların pek az bölümü ekilebilmekteydi,tarımsal üretim ilkel araçlarla yapılmaktaydı.
Osmanlı Devleti,sanayi devriminin dışında kaldığı gibi,ülkede bulunan küçük üretim yerleri,makineleşen,sanayileşen bir dünya karşısında erimişti.Osmanlı Devletinde varolan ekonomik işletmelerde genelde yabancı devletlerin denetimi altındaydı.Osmanlı Devletinin girdiği savaşlar, Milli Kurtuluş savaşı ekonomiyi tamamen yok etti.
Türkiye Cumhuriyeti,başlangıçta kendi ekonomisini kurabilmek için çok büyük zorluklarla karşılaştı.Osmanlı devletinin borçları,sermaye ve yetişmiş eleman eksikliği,1929-1930 dünya ekonomik bunalımı,Türkiye’yi olumsuz etkiledi.
Ekonomiye büyük önem veren Atatürk,izlediği devletçi modelle,ekonomik kalkınma çabası göstermiştir.
Atatürk’ün ekonomiyle ilgili görüşleri şöyledir :

*                  “ Siyasi,askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar,ekonomik başarılar ile taçlandırılmazlarsa,elde edilen zaferler ayakta kalamaz,az zamanda söner”
*                  “Milletçe ekonomik yönden güçlü olarak geleceğin tehlikeli günlerine hazırlamalıyız”
*                  “ Endüstrileşmek, en büyük milli davalarımız arasında yer almaktadır.Çalışması ve yaşaması için ekonomik elemanları memleketimizde mevcut olan büyük,küçük her çeşit sanayi kuracağız ve işleteceğiz.En başta vatan müdafaası olmak üzere,mahsullerimizi kıymetlendirmek ve en kısa yoldan en ileri ve refahlı Türkiye idealine ulaşabilmek için,bu bir zarurettir.”
*                  “Ekonomik kalkınma Türkiye’nin hür,müstakil,daima daha kuvvetli,daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.”
*                  “Yeni Türkiye Devleti bir ekonomi devleti olacaktır”

      Atatürk’te katı bir devletçilik anlayışı yoktur. Atatürk’ün devletçilik anlayışı bireye karşı değildir.” Türkiye Cumhuriyetini yönetenlerin, demokrasi temelinden ayrılmamakla birlikte devletçilik ilkesine uygun yürümeleri,bugün içinde bulunduğumuz hallere,şartlara ve zorunluluklara uygun olur.Bizim izlenmesini yerinde gördüğümüz devletçilik ilkesi bütün üretim ve dağıtım araçlarını bireyden alarak,ulusu büsbütün başka temeller üstünde düzenlemek amacını izleyen sosyalizm ilkesine dayanan kolektivizm ya da komünizm gibi özel ve kişisel ekonomi girişimlerine ve iş yapmalarına meydan bırakmayan bir yöntem değildir.
       Atatürk’ün devletçilik anlayışıyla ve uygulamalarıyla Türkiye,1930-1939 dönemleri arasında önemli başarılar elde etmiştir.Sanayileşme çabaları başlamış,ekonomiye kredi ve imkan sağlayacak önemli kuruluşlar, ekonomiye yön verecek önemli yasalar, bu dönemde çıkarılmıştır.
   
            LAİKLİK

Laiklik bir devletin temelini hukukunu dine dayandırmaması demektir.Fransa ihtilali ile ilk kez temel hakları bir bütün olarak geçilmesi aşamasına gelinmiş,laiklik dünyaya yayılmaya başlamıştır.Laiklik Devletin dine karşı cephe alması demek değildir.
Müslümanlıktan önceki Türk Devletlerinde Türklerde o döneme göredin özgürlüğü vardır*Din görevlileri devlet işlerine karışmamışlardır. Türklerin Müslümanlığı kabul etmesi ile birlikte Türklerdeki laik yapı kaybolmaya başladı. Selçuklu Türkleri Osmanlıların kuruluş zamanlarında Türkler yaşama geleneklerinde serbest davranabilmişlerdir.l6.yüzyıldan sonra ise Osmanlı imparatorluğuna teokratik yapının egemen olmaya başladığını görmekteyiz.l 9.yüzyılda Osmanlı devleti, devlet yapısında bazı değişiklikler yapmasına rağmen devletin yapısal özelliğindeki dinsellik sürmüştür.Kurtuluş savaşının kazanılması sonucu Türkiye'de laikliğe geçiş aşamaları başladı.Yeni devletin yapısı ulusal egemenliğe dayandırılmıştır.
Bunun için temelde yapılması gereken şey laiklik'e geçmedir. Saltanatın kaldırılması Halifeliğin kaldırılması, eğitim öğretimin birleştirilmesi,tekke,zaviye,türbelerin kapatılması laiklik ilkesinin anayasaya girmesi(l937) laiklik aşamalarıdır.
ATATÜRK' ün LAİKLİK ANLAYIŞI;

      “Din bir vicdan meselesidir herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. biz dine saygı gösteririz, düşünce ve tefekküre muhalif değiliz, biz sadece din işlerini millet ve devlet işleri ile karıştırmamaya çalışıyor, kaste ve fiile dayanan taassupkar hareketlerden sakınıyoruz. Mürtecilere asla fırsat vermiyeceğiz"
  Bu sözler Atatürk'ün Laiklik anlayışını açıkça ortaya koymaktadır. Atatürk'ün laikliği kesinlikle dine karşı değildir  
Atatürk Din gerçeğini inkar etmez ”Din lüzumlu bir müessesedir" demektedir.
Atatürk’e göre din "Allah ile kul arasındaki bağlılıktır" Atatürk  çeşitli konuşmalarında islam dinini "Akla en uygun, en mükemmel din" olarak  tanımlamıştır. İslamlık "Tanrı ile kul arasındaki ilişki demektir.Laiklik bu ilişkiyi koruyup geliştirmeye çalışır.Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir.Hiç bir kimse hiç bir kimseyi zorlayamaz."
 "Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısı açtığı için hakiki dindarlığın geliş-
mesi imkanını da temin etmiştir.Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler terakkinin ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış şark kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz.
"Laiklik yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması değildir,bütün yurttaşların vicdan ibadet ve din öğürlüğü de demektir."
Laiklik ile Devlet bilim ve akıl ile yönetilecek millet de kendini bu yolda geliştirecektir.Bu gelişmede dinin yeri vicdanlardır.
         Laiklik, dine saygı, din devlet işlerinin ayrılmasının yanında  din sömürüsü yapılmaması da demektir.Din ve mezhep hiç bir zaman politika aleti olarak kullanılamaz. Ayrıca din, halkı sömürme aracı da yapılamaz." Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir.dinden maddi çıkar sağlayanlar iğrenç kimselerdir.işte biz bu vazifeye muhalif iz ve buna müsaade etmiyoruz”.
Atatürk'ün laiklik anlayışı kalkınmanın,çağdaşlaşmanın en önemli itici gücü olacaktır.


İNKILAPÇILIK

Atatürk'e göre Türk inkılabı nedir? Neden yapılmıştır
 "Yaptığımızve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve Modern ve bütün anlam ve görünüşü ile uygar bir toplum
durumuna ulaştırmaktır".
"Biz büyük bir inkılap yaptık, memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük" sözleriyle
Atatürk Türk inkılabı ile çağdaşlaşmayı hedef almıştır. Bütün alanlarda gelişme ana hedeftir.
"Türk milletini son asırlarda geri bırakmış olan müesseseleri yıkarak yerlerine milletin en yüksek medeni icaplara göre ilerlemesini temin edecek yeni müesseseleri koymuş olmak "Atatürk'e" göre Türk inkılabıdır.Atatürk,inkılapların başarıya ulaşabilmesi için millete dayanmak gerektiğini de anlamıştır."Türk milletinin son yıllarda gösterdiği harikaların, yaptığı siyasal ve toplumsal inkılapların gerçek sahibi kendisidir,sizsiniz ,milletimizdeki bu yetenek ve gelişme var olmasaydı onu yaşatmaya hiç bir güç ve kudret yeterli gelmezdi"
"inkilap hareketlerinde dikkat edilecek»nokta,insan cemiyetlerini emellerini,fikirlerini teşhis ettikten sonra onlara yenilikleri kabul ettirebilmektir."Atatürk Türk inkılabını milletin yeteneği ve gelişme gücüne dayanarak gerçekleştirmiştir,Türk inkılabı genel kurallara uygun,düzensizlik evresi geçirmeyen köklü ve büyük bir toplumsal sistem değişikliğidir.
Türk inkilabını korumanın yolu:"înkilabın temellerini her gün derinleştirmek, sağlamlaştırmak,güçlendirmek gerektir."

*          "Mutlu inkılabımızın karşısında düşünce ve duygu taşıyanları aydınlatma ve doğru yolu göstermek, aydınlığa düşen milli görevlerin en önemlisi ve birincisidir."
*          "En ileri demokrasilerde bile rejimi korumak için sert tedbirlere başvurulmuştur. Bize gelince, inkılabı koruyacak tedbirlere daha çok muhtacız."
*          İnkılapçılık konusunda Atatürk şöyle demektedir “İnkılabın hedefini kavramış olanlar onu daima muhafazaya muktedir olacaklardır."
*          "Gerçek inkilapçılar onlardır ki ilerleme yenileşme inkılabına yöneltmek istedikleri insanların ruh ve vicdanındaki gerçek eğilimi sezinlemeyi bilirler"

Türk inkilabı sürekli olarak yenilenmelidir.Eğer bu yapılmazsa çağdaşlaşma yolundaki çabalar sonuçsuz kalır.Atatürk ilke ve inkılapları sürekli yenileşmeye açıktır, 
Atatürk'ün inkılapçılık ilkesi ile, Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma çabasında hem geçerliliğini,yararlılığını sürdüren inkılapçı uygulamalara sahip çıkılmasını, onların korunmasını,geliştirilmesini;hem de yeni ihtiyaçlar karşısında yeni inkılapçı uygulama ve çözümlere gidilmesini istemektedir.
İnkılapçılık kalıplaşmayı, durağanlığı, köhneleşmeyi, işlevini kaybetmeyi, çağın toplumun gerisinde kalmayı önlemek,dinamik bir İnkılap anlayışını sağlamak ve sürdürmek için konmuştur.
Atatürkçülük dinamik bir ulusal ideolojidir.onu durağanlıktan dogmacılıktan kurtaran,yaşayan, yaşatacak olan, çağın gerisinde bırakmayacak olan inkılapçılık ilkesidir.

SONUÇ

     Atatürk ilkeleri bir bütünün parçalarıdır.Her biri bütünü tamamlayan özelliklere sahiptir.Cumhuriyet,millete dayanmazsa milliyetçi değilse değeri yoktur.Cumhuriyet,halkın içinden çıkmalı, halkçı olmalıdır.Halkın sorunlarını çözerken devletçi olacaktır.Milliyetçi,halkçı,devletçi bir cumhuriyet laik olmak zorundadır. Bunların korunması,sürdürülmesi,geliştirilmesi ise yani çağdaşlaşma ve çağdaşlığı sürekli kılma inkılapçılıkla mümkün olacaktır.
    Atatürk ilkeleri bütün insanlığa seslenmekte ve insan sevgisini dile getirmektedir.ilkelerin birleşmesi,güçlü,sağlam,kalıcı bir hayat görüşünü bize vermektedir.ve her zaman uygulanabilir Niteliklere sahiptirler ,
    Türk inkılabı milli devlet oluşturmuş,tarih bilincini geliştirmiş, ekonomik eğitim ve kültürel kalkınmayı gerçekleştirmiş ve mazlum milletlere önderlik etmiştir.

KAYNAKLAR:      1-Atatürk ilke ve înkılapları tarihi - Ahmet Mumcu.
2-Atatürk ve milliyetçilik: T.Feyzioğlu- Atatürk Araştırma Merk.
3-Atatürk’ten düşünceler: A.İnan, T,T,K,
4-TC,İnkılap tarihi ve Atatürkçülük: M.K.Su, A,Mumcu
5-Bir çağdaşlaşma modeli Atatürk Devrimi : Suna kili    T.İş.Bankası Kültür Yayınları.
6- Atatürk ilkeleri : Î.Z.Eyüpoğlu.
                                                                                                  Hazırlayan
                                                                                                       Soner BARDAKÇIOĞLU     
                                                                                   Tarih Öğretmeni


Weigh and Win Healthy Holidays Challenge!

On average, Americans gain one to two pounds every holiday season - which they never lose. Over time, those pounds add up! Let’s make this holiday season a healthier one, together, and enjoy the holidays with balance and maintain your weight this holiday season.

Join the Weigh and Win Healthy Holidays Challenge!

HOW THE CHALLENGE WORKS

Sign Up For Weigh And Win
Visit www.WeighandWin.com to sign up for a free account.

Join The Challenge
Visit www.WeighandWin.com/HealthyHolidaysand click the ‘Join the Challenge’ button.
You will be redirected to your account log-in page. After logging in, you will see your Healthy Holidays Challenge Dashboard and you will officially be a part of the challenge.
Not sure if you joined? Give us a call at (800) 694-0352.

WEEKLY TIPS

Receive weekly tips for overcoming holiday temptations, maintaining balance and engaging in healthy behaviors over the holidays.

MAINTAIN YOUR WEIGHT

Complete a pre-holiday weigh-in between Nov.  15 and 22, 2017, and a post-holiday weigh-in between Jan. 1 and 8, 2018. If you maintain your weight within one pound (or lose weight),  you are eligible for the prize drawing!

WIN PRIZES

Everyone who maintains their weight is entered into a drawing. Weigh and Win will be giving away (10) Grand Prizes of a $125 Amazon Gift Card and (10) Runner-Up prizes of a $25 Amazon Gift Card.

Weigh and Win is a free program that encourages you to eat better and move more – and will reward you for doing so! Sign up to receive daily, personalized health coaching by email or text message, track your progress through quarterly weigh-ins and earn cash rewards for weight improvement.


For more information, visit www.WeighandWin.com.

Sivilcelere İyi Gelen Besinler

sivilce tedavisi evde

Başta ergenlik çağındaki bireyler olmak üzere sivilce bir çok insanın ortak sorunu haline gelmiştir. Sivilce oluşumu temel olarak cilt yapısı ile alakalıdır. Sivilce oluşumunu tükettiğiniz besinler ile yok edemezsiniz. Sadece sağlıklı beslenerek dolaylı yoldan sivilce oluşumunu engellersiniz. Yani "şunu yiyeyim sivilcelerim yok olsun" veya "şunu yüzüme süreyim de sivilcelerim geçsin" gibi bir düşünceniz olmasın. Unutmayın, ne yerseniz öyle görünürsünüz. Sağlıklı beslenin ki sağlık bir vücudunuz ve sağlıklı bir cildiniz olsun.

Sivilceler İçin Tüketilmesi Gereken Besinler

Meyveler ve Sebzeler : Cildin yenilenmesi ve kendini koruması için vitamin ve mineraller oldukça önemlidir. Özellikle sivilce problemi için A vitamini tam bir ilaçtır. Zaten bir çok sivilce kreminin üzerinde de A vitaminini görebilirsiniz. Bunu doğal yollarla vücudunuza alabilir ve sivilce problemini azaltabilirsiniz. Havuç, ıspanak, kavun ve lahana iyi bir A vitamini kaynağıdır.

Tam Tahıllı Besinler : İhtiyacınız olan karbonhidratı kaliteli kaynaklardan alırsanız bu sizin genel sağlığınızı daha iyi bir konuma getirerek sivilceye neden olan etkenleri azaltmanızı sağlar. Beyaz undan üretilmiş gıdalara alternatif olarak tam tahıllı gıdalar tüketin. Esmer pirinç, arpa, yulaf, esmer makarna ve tam tahıllı ekmek gibi besinleri tüketebilirsiniz.

C Vitamini : Portakal, greyfurt, limon, domates ve çilekte bolca bulunan C vitamini ve antioksidanlar vücudunun ve cilt sağlığınızın korunmasında yardımcı olur.

Balık : Oldukça iyi bir protein kaynağı olan balık aynı zamanda iyi bir çinko, mineral ve omega 3 kaynağıdır. Alabalık, somon ve ton balığı gibi balık çeşitlerini tüketerek sağlığınızı destekleyebilirsiniz. Bu sayede genel sağlığınızı daha iyi bir konuma getirerek ihtiyacınız olan kalorileri ve proteini daha güvenilir kaynaklardan almış olursunuz. Haftada 2 öğün balık tüketmenizi tavsiye ederim.

Yağlar : Fındık, keten tohumu ve badem gibi kaynaklardan alacağınız yağlar cilt sağlığınız için oldukça önemlidir.

Not : Her ne kadar sivilce konusunda yağlar düşmanımız olsa da vücudumuzun sağlığı için yağa ihtiyaç vardır. Yağ kaynaklarını doğru seçerek sağlığımızı ve cildimizi koruyabiliriz. Yağlı peynir, yağlı süt, margarin, tereyağı gibi besinlerden uzak durmanızı tavsiye ederim.

Önerilerimiz
  • Alkol ve sigara gibi maddeleri hayatınızdan çıkarın. 
  • Günde en az 2 litre su tüketin.
  • Fast Food ve zararlı gıdalardan uzak durun
  • Haftanın 2 günü iyice terleyinceye kadar kardio egzersiz yapın
  • Stresten uzak durmaya çalışın (Mümkün ise)
  • Sabun ve şampuan seçerken özenli olun
  • Sık duş alın
  • Sivilceleriniz patlatmayın
  • Daha iyi bir temizlik amacı ile cildinizi tahriş edecek hareketler yapmayın

Yazar Tavsiyesi : Sivilceler yağlı ciltlerde daha fazla görülmektedir. Cildinizi yağdan arındırabilir iseniz sivilce sonunu ortadan kaldırabilirsiniz. 

İyi Gelen Besinler kategorimizdeki diğer yazılara göz atmak için buraya tıklayabilirsiniz.

Önemli Uyarı : Burada vermiş olduğumuz bilgiler tavsiye niteliğindedir. Bir kişi için faydalı olan bir besin başka bir kişi için zararlı olabilir. Aynı zamanda alerjik etkenlerden dolayı da sivilce oluşumu artabilir. Eğer sivilce problemi cilt görüntüsünü bozacak düzeyde ise bir doktora görünmenizi tavsiye ederim.

Export of Ivory or Rhino Horn from Zimbabwe


Silos in Nottingham Estate


Türk Milleti!
Kurtuluş Savaşı 'na başladığımızın on beşinci yılındayız. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun!
Şu anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bundaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak, azimkarane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz; çünkü, daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz.
Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi, en geniş, refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve
hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü,
Türk milletinin karakteri yüksektir: Türk milleti çalışkandır: Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü. Türk milletinin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.
Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihî bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek  karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini ve millî birlik duygusunu mütemadiyen ve
her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür. Türk milletine çok yakışan bu ülkü, onu, bütün beşeriyette, hakikî huzurun temini yolunda, kendine düşen medenî vazifeyi yapmakta muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk milleti!
On beş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiç birinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye. tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medenî alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki,Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi  doğacaktır.
Türk milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!  

Çanakkale de Türk Askeri

Çanakkale de Türk Askeri

Düşmanla Karşılıklı siperlerimiz arasındaki mesafe sekiz metre.
Yani ölüm muhakkak…
Birinci siperdekiler tamamen şehit düşüyor. İkinci siperdekiler onların yerine gidiyor. Fakat, ne kadar gıptaya şayan bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? … Öleni görüyor, üç dakikaya  kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur (gevşeklik) göstermiyor. Sarsılmak yok…Okumak bilenlerin elinde Kur’anı Kerim, Cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler, Kelime-i Şahadet çekerek yürüyorlar. Bu Türk Askerindeki ruh kuvvetini gösteren, şaşılacak ve övülecek bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.”
         M.Kemal ATATÜRK                           

Limon Von Sanders
( Çanakkale Cephesi Komutanı -Alman ) :

"Düşman bütün dünyanın imkanlarına sahip olup,
ellerinde en yeni savaş gereçleri bulunurken,zavallı Türkler, sahra berkitmeleri yapmak için kendilerinde pek az sayıda bulunan zaruri aletleri düşmandan almak zorunda idiler.Sığınakları sağlamlaştırmak için zaruri olan tahta ve demir ise topa tutulmuş yerlerin enkazından alınıyordu. İhtiyaçlara yakın sayıda toprak çuvalı almak hiçbir zaman mümkün olmamıştır.
Tesadüfen İstanbul'dan birkaç bin toprak çuval geldiğinde,onların küçük rütbeli subaylarca,erlerin pejmürde olan giyimini az düzeltmek işinde kullanılması tehlikesi daima vardı."


Koca Seyit Onbaşı, 1889 Eylül ayında Balıkesir'in Havran ilçesi Çamlık köyünde dünyaya geldi. Seyit, 1909 Nisan başlarında askere alındı. 1912'de Balkan Savaşları'na katıldı. Savaş bittiğinde terhis edilmeyerek, topçu eri olarak Çanakkale cephesine gönderildi. Çanakkale Savaşı'nda gösterdiği kahramanlıklarla adını Türk tarihine yazdırdı. 18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Savaşı sırasında Rumeli Mecidiye Tabyası'nda ayakta kalabilen tek top vardı, onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu. Seyit Onbaşı, 276 kiloluk mermiyi kaldırarak, üç adım taşıdı ve namlunun ucuna sürerek ateşledi. Bu kahramanlığıyla Ocean gemisine büyük yara aldırdı. Koca Seyit 1939 yılında vefat etti

MEHMETCİĞE DERİN SAYGI
23 Nisan 1915 günü Conkbayırı’nda Türkler ve Birleşik Kuvvetler arasında korkunç siper savaşları oluyor. Siperler arasında 8-10 m. mesafe var. Süngü hücumundan sonra savaşa ara verildi. Askerler siperlerine çekildi. Yaralılar ve ölüler toplanıyor. İki siper arasında açıkta ağır yaralı ve bir bacağı kopmak üzere olan İngiliz Yüzbaşı avazı çıktığı kadar bağırıyor, ağlıyor, kurtarın diye yalvarıyordu. Ancak hiçbir siperden kimse çıkıp yardım edemiyor. Çünkü en küçük bir kıpırdanışta yüzlerce kurşun yağıyordu. Bu sırada akıl almaz bir olay oldu. Türk siperlerinden beyaz bir iç çamaşırı sallandı. Arkasından aslan yapılı bir Türk askeri silahsız siperden çıktı. Hepimiz donup kaldık. Kimse nefes alamıyor, ona bakıyorduk. Asker yavaş adımlarla yürüyor siperdekiler kendisine nişan almış bekliyordu. Asker yaralı İngiliz subayını okşar gibi yerden kucakladı, kolunu omzuna attı ve bizim siperlere doğru yürümeye başladı. Yaralıyı usulca yere bırakıp geldiği gibi kendi siperlerine döndü. Teşekkür bile edemedik. Savaş alanlarında günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti güzelliği ve insan sevgisi konuşuldu. Dünyanın en yürekli ve kahraman askeri Mehmetçiğe derin sevgi ve saygılar.
Üsteğmen Cosey
(Sonradan Avustralya Genel Valisi olmuştur)




   
Çanakkale'de Alay komutanından son erine kadar şehit olan 57.P.Alayının sancağı, Avustralya'da bugün Melburn Müzesi'ndeki bir vitrinde sergilenirken altındaki plakette şunlar yazılıdır :

" Bu Alay Sancağı Gelibolu savaş alanından getirilmiştir , ama esir  edilmemiştir.Türk Ordusunun milli geleneklerine göre bir alayın sancağı , alayın son eri ölmeden teslim edilemez . Bu Sancak, sonuncu muhafızın da altında ölü olarak yattığı bir ağacın dalına asılı olarak bulunmuştur. Kahramanlık timsali olarak karşınızda duran bu Türk Alayı Sancağını selamlamadan geçmeyin"

,