Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

İnsan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İnsan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İnsan olmak/Kültür - Sanat/milliyet blog



Ufkuma titizlikle dizdiğim: Yaşamımı nasıl sürdürüyorum. Neyin, ne kadar farkındayım gibi soruları seviyorum. Yorgunluğuma yenilip uyusam, kendimi akıntılara bırakarak yaşasam, yaşama en küçük bir anlam katamam.

J. J. Rousseau diyor ki: En çok yaşayan insan: En çok yıl geçirmiş olan değil, yaşamı en çok hissetmiş olandır. Yaşadığım coğrafya,
 dostlarım ve deneyimlerim önemli. Duygularım çok önemli. Fakat doğanın güçlü pençelerinin, benden büyük parçalar koparıp, yüreğime kaya tuzu dökmesini nasıl önleyebilirim ? Mümkün değil. Bildiğim çemberin çevresinde bekleyen yüksek duvarları aşmak kolay değil.

İşte yaşamın sıcak çemberlerinde büyük savaşlara giren özel kişiliklerin, her biri üzerinde mutlaka düşünülmesi gereken sözleri. Okuduğumda titredim. Kaçamadım.
- Üstün insan kendinden verir. Sıradan insan başkalarından alır.
Konfüçyüs

- Tuttuğun her şeyden ziyade, yüreğini koru. Çünkü hayatın kaynakları ondandır.
Hazreti Süleyman

- Hayat geriye doğru anlaşılabilir. Fakat ileriye doğru yaşanmalıdır.
Soren Kierkekaard

- Bir savaşçı; yalnızca bir insandır, alçak gönüllü bir insan.

- Sözcüklerin kusuru; kendimizi her zaman aydınlanmış hissetmemizi sağlamalarındadır, oysa dönüp dünyayla yüzleşmeye kalkıştığımızda bizi daima ortada bırakırlar ve her zaman olduğu gibi; dünyayla, aydınlanmadan yoksun olarak yüzleşmek zorunda kalırız.

- Öğrenmek için yola çıkan insanın işi çok zordur; üstelik öğrenebileceği şeyler kendi yaratılışıyla sınırlıdır. Bu yüzden, bilgiden söz edip durmanın hiç anlamı yoktur. Bilgiden korkmaksa doğaldır, hepimiz yaşarız bunu ve yapabileceğimiz bir şey yoktur. Öğrenmek ne denli korkunç olursa olsun, bilgisiz bir insan kadar korkunç olamaz.

- Sıradan bir insan; insanları sevmek ve onlar tarafından sevilmek ile çok fazla ilgilidir. Bir savaşçı ise; sever, hepsi bu. Neyi ve kimi isterse onu sever.
Don Juan

- Yaşam yolunun sırlarını kimse açıklayamaz. Her yolcunun tökezlemesi gereken taşlar vardır.
- Her insan kendi boyunduruğunu taşır.
Goethe

- Her zaman yaptığın şeyleri yapmaya devam ettiğin sürece,
her zaman elde ettiğin şeyleri elde edersin.
H. J. Brown

- Yanlış trene binmişseniz, koridorda ters yöne yürümenizin yararı yoktur.
Dietrich Bonhoeffer

- Akıl, yeryüzünden tamamen yok olsa bile, hiç kimse cahilim demez.
- Arslan mağarasında can verir, köpeğin ağzından artanı asla yemez.
- Kuş bakışı bakmak güzeldir; fakat kuş gibi bakmamak şartıyla.
Şeyh Sadi

- Gerçeği her zaman her yerde savun.
Anlayan olmasa bile vicdanına karşı hesap vermekten kurtulursun.
Herbert George Wells

- Halk büyük yalan söylemediği için: Devletin söylediği büyük yalanları doğru zanneder.
Adolf Hitler

- Doğada insan kadar kötü, vahşi ve zalim bir başka yaratık yoktur.

- Toplumda doğru ya da aptalca, kötü bir işin yapılıp yapılmaması sistemden değil, bireylerin durumundan kaynaklanır.

- Trajediler asla önlenemez, çünkü bunlar gerçek felaketler değildir, karşıt dünyaların birbirine toslamalarıdır.

- Yazarın Görevi: izlenecek yolları göstermek değil, o yolların izlenmesine özlem duyulmasını sağlamaktır.

- Birbirlerine ne kadar yakın bulunurlarsa bulunsunlar, insanlar arasında yine de her zaman bir uçurum ağzını açmış bekler, bu uçurumun iki yakasını geçici köprüyle de olsa, yalnızca sevgi bağlayabilir.

- İnsanlar güven ve sevgiyle ödemede bulunmak yerine, bunu para ve mülkle yapmayı tercih ederler.

- İyi insanlar, güven içinde yaşayan, yaşama inanan ve yarın ya da öbür gün onaylamayacakları hiçbir adımı atmayan insanlardır ki, duygularıyla davranışlarının kapsam ve sonuçlarını açık net kestirebilirler.
Hermann Hesse

- İnsan, Evrenin en güzel nesnesi olduğu için ; dışarıda aradığı güzelliğin örneğini kendi içinde bulması gerekir. Bu itibarla insan ancak kendisine benzeyeni ve olabildiği kadar kendisine yaklaşanı sever. Sevmeye başlayınca eskisinden bambaşka bir insan olduğunu anlar.
Pascal

- Her şey insanın kafasında biter.
Arnold Palmer

- İnsan; hayatında bir an gelir, kapı ve pencereler kapalıysa, duvarı delip geçmek zorunda kalır.
Bernard Malamud

- İnsanlar yalnızca görmeye hazır oldukları şeyleri görürler.
R . Waldo Emerson

- Söz söylemeyi öğrenmek, kılıç kullanmayı öğrenmekten daha zordur.
Ahmet İbşihi

TYRANNOS Edebi Ürünler

Blog,Blog Milliyet,Alıntı,Bayram Cigerli,Okunacaklar, bayramcigerli.blogspot.com, Kültür,Sanat,

Sanat sevgisi insan sevgisidir./Kültür - Sanat/milliyet blog



"Sanat" insanın ürettiğinden, yine insanın haz alması olduğuna göre: Yaşadığımız doğal ortam bir sanat eseri gibi düzanlenmemiştir.

"Kâinat" denen bütünün, küçük bir noktasında yaşar, diğer kısmını ise ancak hayal ederiz.

Yaşadığımğız noktaya dokunuşumuzla, sanatı başlattık. Bu dokunuşlar insan zekâsının doğaya egemen olmasını sağladı. Doğal
 ortamı, yaşam için yeterli bulmayıp, onu ihtiyaçlarımız doğrultusunda (sınırlı) değiştirmeyi başardık.

Kuşların cıvıltısı, sineklerin vızıltısı, derelerin şırıltısı ve dalgaların kayalarla vuruşmasını , izlemekle yetinmedik:

Güzel sözleri dengeleyerek "ŞİİR"
Sesleri düzenleyerek "MÜZİK"
Çizgi, renk ve biçimleri bir araya getirerek "RESİM" yaptık.

Bu çalışmaları yaparken elbette doğadan yararlandık, fakat doğaya boyun eğerek değil, ona hükmederek çalıştık. Bir örnekle devam edelim:

Ressam, belleğinden veya doğadan edindiği izlenimlerle resme başlar. Doğadan bir çalışma yaptığımızı varsayalım: Çalışma aşamasında estetik arayışlar gereği, doğadan uzaklaşılır. Daha güzel olsun diye, belki herşey değiştırilip, yeniden yaratılır. Amaç, güzel resim yapmaktır. Doğadaki elemanlar, bizim zevkimize göre yerleştirilmediklerinden, onları resme alırken (özgürce) değiştirebiliriz. Öyle bir an gelir ki; Doğa bırakılır. Gerekli dengeyi kurmak için hesaplaşmeyı tual üzerinde sürdürürüz. Sonuçta ortaya güzel bir resim çıkar. Böyle bir resimde, konu edindiğimiz doğanın değil , ressamın yorumları egemendir.

Karşımızda duran resim, bir insan tarafından tamamen "İNSANİ" duygularla yapılmıştır.

Ressamın dışındaki izleyiciler, böyle bir resmi ( konusu ile mukayese etseler dahi) daha çok severler. Çünkü, onda insanca bir yorum saklıdır. Esere duyulan hayranlıkta, en büyük pay sanatçıya aittir. Doğa gitmiş, onun yerine, yepyeni bir eser gelmiştir. Bu eserin kaynağı, ressamın iç dünyasıdır. Esere duyulan sevgi ve hayranlık, aynı anda iki adrese birden gider.Bunlardan biri eserin kendisi, diğeri ise, onu üreten sanatçının iç dünyasıdır.İşte bu nedenlerle:

"SANAT SEVGİSİ İNSAN SEVGİSİDİR"

Blog,Blog Milliyet,Alıntı,Bayram Cigerli,Okunacaklar, bayramcigerli.blogspot.com, Kültür,Sanat,

Kitap- entel- insan/Kültür - Sanat/milliyet blog




Benim çevremde gördüğüm ve gözlemleyebildiğim kadarıyla, insanlara olan güvenimizi ve bu bağlamda inancımızı tamemen yitirdiğimiz artık kaçınılmaz bir biçimde belirginleşiyor. İkili ilişkilerde de bu böyle, toplum olarak da böyleyiz. Doktora güvenmiyoruz çünkü hastanelerde yapılan yolsuzlukları, bıçak paralarını biliyoruz.
 Öğretmene güvenemiyoruz ders verdiği özel dersanelerde peşinden koşuyoruz. Mimara, mühendise inanmıyoruz depremlerde yerle bir olan ve durup dururken çöken binaları görüyoruz.

Hepsinden önemlisi de berbat bir eğitim sistemimizin olması. Her şey tamamen ezbere dayalı. Söylermisiniz bir insan herşeyi ezberleyerek ne kadar aklında tutabilir, kaç yıl böyle ezberleyerek yaşayabilir. Bir gün bir yerde mutlaka ezberinde bir yanlış olacak ve bu sistemde kendini gösterecektir. Velilerin anlamadığı veya anlamak istemediği tek şey şudur; başarı, bir öğrencinin karnesinin baştan aşağı 5 veya 10 larla dolu olması değildir. Önemli olan neyi ne kadar bildiğidir. Maalesef sağlam olmayan temeller üzerine atılan fakülte bilgileri sonra bizlere zarar olarak geri dönüyor. Okumak çok güzel bir insan için yapılması gerekli olan bir durumdur. Fakat bu kadar gözünü kapatıp ne olacağını bile bilmeden okumak kadar yanlış bir şeyde olamaz. Bütün algılarını kapatarak irade, mantık, düşünce kapalı sadece ezber açık olarak neyi ne kadar öğrenebiliriz.

En kötüsü de entellektüel kavramının içinin boşaltılarak, yine ezberci kafamızla gereksiz bilgiler edinip, gereksiz zamanlarda bir de bu bilgileri kullanmaya çalışmamız. Çok kitap okumak, çok film adı ezberlemek, araya bir kaç yabancı kelime yerleştirmek, biraz markalı giyinmek beyinlerimizi görgülü, kültürlü, bilgili yapmıyor maalesef. Yaygın kanı bu yönde değil tabiki. Para denilen kağıt parçası sihirli değnek sayılıyor. Dış görünüş cilalanıyor fakat Allahtan ki, beynimiz kafatasımızla korunduğundan dolayı şimdilik oraya öyle kolay kolay ulaşılamıyor.

Bu kadar acımasız olmak istemiyorum. Ne yazıkki yakın çevremde de bu tarz insanlar görmeye başlayınca yaşadığım şaşkınlığı görmeniz gerek. Bir arkadaşım-gerçi arkadaş kelimeside artık yanlış kullanılıyor, en iyisi tanıdığım diyeyim-evet uzaktan tanıdığım biri sürekli elinde listebaşı kitaplarla dolaşır. Nereye gitsek, ne zaman görsem çantasında bir listebaşı kitap vardır ve onu da çıkarır masanın üstüne koyar. Bir gün aklım sıra bir kaç kitap tavsiye edeyim dedim hani madem okumayı bu kadar çok seviyor!! Ne dese beğenirsiniz-sanırım samimiyetime güvenerek-''ben bunları tam okumuyorum, böyle yanımda taşıyorumki insanlar beni kültürlü sansınlar'' Yaşadığım durumu siz hayal edin artık. Yine çok süslü olan ve hep abiye giyinen bir tanıdığım bir gün çıkageldi. Hiç unutmuyorum üzerinde kot pantolon, postallar, kadife bir ceket vardı. Bana gülen gözlerle bakıp şöyle demişti ''bak ben artık entel oldum.''

İnsanlar gerçekten ne yapacaklarını iyice şaşırdılar. Her yer artık okumuş cahillerle dolu. Televizyonda bir röportaj izliyorum. Lanse edilen bayan, sosyotenin tanınmışlarından, yurtdışı falan görmüş, sunucunun gayet eğilip bükülerek konuştuğu biri ve beni çok sinirlendiren şu tanımlamaları kullanılıyor. Yaptığı işin o ortamda olamayacağını anlatmak istiyor (en azından ben öyle tahmin ediyorum)ve kullandığı tanımlama:''manyak gibi ortam''. Ayrıca sanırım oranın loş olması gerktiğini anlatmak istiyor, kullanılan tanımlama:''cayır cayır ışık''

Kimseyi yargılamak veya ders vermek gibi bir niyetim yok fakat artık şu banallıktan kurtulalım lütfen. Biri konuşurken, okurken, yazarken anlamaya ve dinlemeye önem verelim. Hiç kimse çok kültürlü, bilgili değildir. Herkesin birbirinden öğreneceği en az bir bilgi vardır. Çobandan koyunun dilini öğrenirsiniz, doktordan kendi beden dilinizi. Herkesin bildiği konular farklıdır. Hiçbirimiz süperman değiliz ve olamayızda. Makamlara, mevkilere göstereceğimiz saygıyı ilme ve bilme gösterelim. Şu şakşakcılığı bırakalım artık.

Nasrettin Hoca'nın ''Ye kürküm ye'' fıkrası aklıma geliyor nedense. Sakın o zamanlar ''Bakın padişahım, bir gün gelecek dünya böyle olacak'' diyerek anlatmış olmasın o fıkrayı...

Blog,Blog Milliyet,Alıntı,Bayram Cigerli, bayramcigerli.blogspot.com, Kültür,Sanat,

Doğa ve İnsan


A.9.1- Doğal Unsurlar
A.9.2- Doğa, İnsan ve Coğrafya
A.9.3- Doğal Ortamlar  ve Coğrafya kazanımlarını kapsayan Power Point sunumunu aşağıdaki linkten indirebilirsiniz. İyi günlerde kullanın.

Sunumu Buradan İnceleyebilirsiniz

Sunumu Bilgisayarına Kaydet





Doğa ve İnsan Sunum .ppt






Sosyal ağlardan takip ederek güncellemelerden haberdar olabilirsiniz