Fine-Tuning your Ab Routine
By Fitness ve Body Blogçusu at 09:21
Abdominals, abs, Body weight exercises, core, Core strength, exercise, Fitness, Range of motion
No comments
In a previous article, I noted how the range of motion of crunches is not conducive to building a strong core. Crunches will only effectively engage the rectus abdominal muscles, while some of the surrounding important core musculature is not addressed. Ultimately, it is a basic exercises that serves little purpose for individuals with more than a few of strength training experiences.
The biggest problem in many "ab" routines that I see people do is that there's no progressive overload. People will do the same handful of exercises for the same number of sets and repetitions every session, week after week. Now, imagine you did that with a back squat, or with any other movement: what if you just squatted 135 pounds for 5 sets of 5 repetitions on every leg day? You might make a little bit of progress for a week or two, but eventually you're not going to continue to make gains. Your legs won't get any bigger or stronger. The same is true for the abdominal muscles. If you're just doing 3 sets of 15 crunches, 3 sets of 20 Russian twists, etc., then guess what? Your core isn't going to get any stronger either. I watch many people do the same core exercises day in and day out, and they aren't continuing to adapt.
There are four ways to create progressive overload for strength training:
- Increase the number of repetitions. If you've been sticking with 3x10 leg lifts, for example, try to do 3x15 next week. This is one way to add volume.
- Increase the number of sets. Additionally, you can add in more sets to increase total training volume.
- Increase the amount of time. This is specific to isometric movements like the plank, hollow hold, side plank, etc. Try to increase the length of the hold by 10-15 seconds per week.
- Add load. I like to add weighted ab exercises into my programs, once the client has demonstrated competency in the non-weighted variation. Examples of exercises include weighted hanging knee raises, weighted planks, weighted sit-ups, cable chops, and weighted leg lifts.
- Change the exercises. Get creative. There are so many exercises out there that allow you to continue to progress. Constantly challenge yourself. I constantly post new exercise ideas on my Instagram page, such as those in the above links, so always be on the lookout for new ideas. Just when you think you have abs of steel, you find a new exercise variation to humble yourself once again.
Tarih Bilimi
TARİH BİLİMİ
1- TARİH BİLİMİNİN KONUSU :
Tarihin tanımı ; İnsan topluluklarının her türlü faaliyetlerini ( Siyasal,sosyal,ekonomik,kültürel,dini ) yer ve zaman belirterek, sebep-sonuç ilişkileri içerisinde inceleyen bilim dalıdır.
- Bütün yönleriyle insanlığın geçmişini inceler
- Geçmişle gelecek arasında kurulan bir köprüdür
- Tarih insanlığın ortak mirasıdır.
- Tarih, insan topluluklarının sosyal,ekonomik,siyasi,kültürel,dini faaliyetlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini, kültürlerini,yer ve zaman belirterek, olayların sebeplerini,gelişmelerini ve sonuçlarını birlikte inceleyen bir bilim dalıdır.
* Tarih sadece geçmişi araştırmakla kalmamakta, geçmişle günümüz ve gelecek arasında bir köprü görevi görmektedir.
* Tarihine sahip çıkmayan,tarihini unutmuş bir millet, hafızasını kaybeden bir insana benzer.
TÜRK TARİHİNİ ÖĞRENME GEREKLİLİĞİ :
Türk milleti tarihin en eski ve en köklü milletlerinden biridir.Türkler Asya,Avrupa ve Afrika kıtalarına yayılan devletler kurmuşlardır.Bu bölgelerde Türk Dilinin,Türk Sanatının,Türk kültürünün izleri bugün bile sürmektedir.
* MÖ III.YY da Hunlar’la başlayan Türk Tarihi günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.
Atatürk Türk Tarihine büyük önem vermiş "Türk çocuğu ecdadını ( Atasını ) tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır" demiş ve zengin Türk Tarihinin ortaya çıkarılabilmesi için 1932 yılında Türk Tarih Kurumunu kurdurmuştur.
* Tarihimizi iyi öğrenmekle ;
- Vatan,Millet sevgimiz gelişecektir.
- Millet olarak geleceğe daha güvenle bakabiliriz.
- Tarihini tanımayan, iyi bilmeyen milletler dağılmaya yok olmaya mahkumlardır.
TARİH ANLATIMINDA YER VE ZAMANIN ÖNEMİ NEDİR?
1)- Yer ve zamanın belirtilmesiyle olayın gerçek olup olmadığını anlarız.
2)- Olayın geçtiği yer ile olayın meydana geldiği zaman dilimi o olayın sebep ve sonuçlarını
belirlememizde gereklidir. Çünkü ; o yerin iklimi, yaşam şartları, madenleri, o zaman içindeki nüfusu,o zaman içindeki toplumsal değerler olayın meydana geliş sebeplerini oluşturabilirler.
SEBEP-SONUÇ İLİŞKİSİNİN ÖNEMİ NEDİR?
Bütün olaylar bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır.her olay kendisinden önceki olayın sonucu kendisinden sonraki olayın sebebidir. Önceki olayı bilmezsek, sonraki olayı kavrayamayız.
OLAY NEDİR? OLGU NEDİR?
OLAY: İnsanları ilgilendiren sosyal, ekonomik, kültürel, dini ve benzeri alanlarda meydana gelen oluşumlardır.
OLGU: Oluşum süreci içinde ya da başka bir şeyin belirtisi olarak gözlemlenmiş olaylardan ibarettir.
Örnek: Anadolu’nun Türkler tarafından fethi Olay’dır. Anadolu’nun Türkleşmesi Olgu’dur.
TARİH FELSEFESİ NEDİR?:
Tarihi deneyimleri, günümüz sorunlarının çözümü için yeniden yorumlamaya Tarih Felsefesi denir.
Tarihi deneyimleri, günümüz sorunlarının çözümü için yeniden yorumlamaya Tarih Felsefesi denir.
TARİHİN TASNİFİ (SINIFLANDIRILMASI)
1)- Zamana Göre Sınıflandırma: (Örnek: Ortaçağ tarihi,15. yüzyıl tarihi gibi...)
2)- Mekana(Yer’e) Göre sınıflandırma: (Örnek:Türkiye Tarihi,Avrupa tarihi gibi...)
3)- Konuya Göre Sınıflandırma: (Örnek: Tıp Tarihi, Sanat tarihi gibi...)
Tarihi Zamana, Mekana ve Konuya göre sınıflandırmamızın nedeni öğrenmeyi, öğretmeyi, araştırmayı kolaylaştırmaktır.
TARİHİN YÖNTEMİ: Tarihi olayları araştıran bir tarihçi sırasıyla aşağıdaki yöntemleri uygular.
1)- KAYNAK ARAMA Önce olayla ilgili kaynaklar aranır.
Kaynaklar 2’ye ayrılır:
1- Ana Kaynaklar(Birinci el kaynaklar): Olayın geçtiği döneme ait kaynaklardır.
2- İkinci El Kaynaklar: Ana kaynaklardan yararlanılarak hazırlanan kaynaklardır.
Ayrıca kaynakları YAZILI ve YAZISIZ kaynaklar diye de ikiye ayırabiliriz:
1- Yazılı Kaynaklar: Kitabeler,fermanlar,kanunlar,mahkeme kayıtları, noterlik yazıları, gazeteler, dergiler vb...
2- Yazısız(Sözlü) Kaynaklar: Evler, kaleler, tapınaklar, heykeller, silah, eşyalar,destanlar, efsaneler, fıkralar, atasözleri örf ve adetler vb...
2)- VERİLERİ TASNİF, TAHLİL VE TENKİT ETME:
a)Tasnif(Sınıflandırma): Elde edilen bilgiler zamana,mekana ve konuya göre tasnif edilir.
b)Tahlil(Analiz=İnceleme) : Kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiler güvenilir mi?Karşılaştırma yapılarak bilgiler bu yönde incelenir.
c)Tenkit(Eleştiri): Elde edilen bilgilerin işe yarayıp yaramadığı,hangi bilgilerin kullanılacağı belirlenir.
3)-TERKİP(Sentez)(Birleştirme):Kaynaklardan elde edilen bilgiler düzenlenip yazılması safhasıdır.
3)-TERKİP(Sentez)(Birleştirme):Kaynaklardan elde edilen bilgiler düzenlenip yazılması safhasıdır.
TARİHİN KAYNAKLARI:
A. Birinci elden kaynaklar: ikiye ayrılır:
1. Yazısız kaynaklar: Geçmişe ait tüm arkeolojik kalıntılar bu gruba girer.
Bunlar, insan ve hayvan kemikleri (fosiller) Mağara resimlen ve kabartmalar Her türlü kullanım eşyaları Mezarlardır.
2. Yazılı kaynaklar: Tarihin aydınlatılmasında kesin bilgiler veren kaynaklardır.
Bunlar,Yazıtlar (Kitabeler) Antlaşma metinleri Fermanlar ve beratlar Yazılı tabletler Döneminde yazılmış kitaplardır.
B. İkinci elden kaynaklar: Bu gruba, geçmişe ait bilgilerin sentezi yapılarak yazılan, günümüz tarih
kitapları girer.
kitapları girer.
TARİH ÇEŞİTLERİ:
A. Konularına Göre:
Genel Tarih: Yazılan herhangi bir tarih, birden fazla devlet veya milletin hayatını ilgilendiriyorsa
bu bir genel tarihtir.
bu bir genel tarihtir.
Özel Tarih (Milli): Yazılan herhangi bir tarih, tek bir milletin veya devletin yaşamını konu alıyorsa
bu bir özel tarihtir.
bu bir özel tarihtir.
NOT: Genel ya da Özel Tarih; Siyasi, Uygarlık ve Ekonomi olmak üzere üç çeşit yazılabilir.
B. Yazılış Şekillerine Göre:
- Hikayeci (Öykücü) Tarih: Neden-sonuç ilişkisi ile yer ve zamana bağlı kalmadan yazılan tarihlerdir. Bilimsel değeri yoktur. Amacı, tarih okumayı sevdirmektir.
- Öğretici Tarih: Tarihsel olaylar, duygusal yönleriyle ele alınır. Topluma milli ve ahlaki değerler kazandırılmaya çalışılır. Amacı, okuyanı etkilemektir.
- Sosyal Tarih: Tarihsel olayların sadece sosyal yönleri ele alınarak yazılır.
- Kronik Tarih: Olaylar tarihsel sıraya konularak yazılır. Olaylar arasında bağlantı kurulmaz
- Neden-Nasılcı Tarih: Tarihsel olaylar neden-sonuç ilişkisi içinde, yer ve zaman gösterilerek yazılır. Bilimsel tarih yazıcılığıdır.
Greek muscle model Spyros Tsoutsanis
Spyros is a sexy young muscle model and personal trainer living in Piraeus, Greece.
Let's see some awesome photos of him!
Country: Greece
Birthdate: ?
Height: ?
Weight: ?
Burak Özkul Kimdir?
By baka at 04:09
antrenman programı, beslenme programı, biografi, boy, Estetik Vücutlar, Hayatı, kilo, kimdir, online personal trainer, program, uzaktan eğitim, vucut ölçüsü, yaşamı
No comments
Burak Özkul 1994 Adana doğumlu profesyonel vücut geliştirmecidir. Spora futbol ile başlamış ve hayatının bir parçası hep spor olmuş. Lise eğitimini tamamladıktan sonra Amasya Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği bölümünü kazanmış. Üniversite eğitimi sırasında vücut geliştirmeye ağırlık vermiş. Vücudunun bu spora yatkın olduğunun farkına varan Burak bu işi profesyonel anlamda yapmaya karar vermiş.
Her başarılı sporcunun arkasında başarılı bir antrenör vardır. Burak Özkul'u bu yolda destekleyen ve ona her zaman yardımcı olan Adem Hocası ona güvenmiş ve karşılığını da almış.
Eğer sizde başarılı bir antrenör ile çalışmak istiyorsanız Burak Özkul'dan Personal Trainer'lik hizmeti alabilirsiniz.
Detaylara burakozkulpt@gmail.com adresine mail göndererek veya instagram üzerinden direkt mesaj atarak ulaşabilirsiniz.
Burak Özkul katıldığı vücut geliştirme yarışmalarında sırasıyla 2 kez Türkiye Şampiyonu, Türkiye Şampiyonlar Şampiyonu ve Dünya 7.cisi olmuştur. Çalışmalarına son gaz devam eden Özkul'un yeni başarılara ve hatta şampiyonluklara imza atacağına canı gönülden inanıyorum.
Burak Özkul'un vücut ölçüleri ise şöyle; 181 boya ve tahminen 90 kilo vücut ağırlığına sahip.
Not : Kilosu ile ilgili net bir bilgiye sahip değilim. Vücutcuların ağırlığı yarışma dönemlerinde ve bulk döneminde farklılık gösterebiliyor. Bu nedenle ortalama tahminini bir ağırlık verdim.
Estetik Vücutlar kategorimizdeki diğer yazılara ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Kişisel Yorumum : "Estetik bir vücuda sahip. Kategorimizin ismini hak eder cinsten. Bu sporda iyi yerlere geleceğinden şüphem yok."
Meet the Irrepressible Monica Schmidt
The Sherlockian world has been blessed in this decade with an influx of energetic young enthusiasts. One such is Monica Schmidt, whom I have had the pleasure of encountering repeatedly at events around the country. I decided it was time to ask her a few questions. Her interest in Holmes didn’t begin with the BBC’s Sherlock.
When/how did you first become acquainted with Mr. Sherlock Holmes?
In January of 1987, I was 5 ½ years-old. I have a memory of watching a movie on TV featuring a guy who had been cryogenically frozen and woken up in the modern day (The Return of Sherlock Holmes, starring Michael Pennington). This guy wore a funny hat and cape, had an accent, and was a detective. And then my mother made me go to bed before I could catch the name of the movie or watch its conclusion. But the memory of that character stuck with me. When I was 7 or 8, I came across a children’s edition of The Mysteries of Sherlock Holmes(featuring abridged versions of BLUE, RED, and SPEC). Thanks to the cover art, I recognized that this Sherlock Holmes fellow must have been the same one from that movie I remembered. I really enjoyed those stories and thirsted for more. A year or so later, I came across Jeremy Brett’s Holmes on PBS and got hooked. I started devouring all things Sherlockian and I haven’t stopped.
What’s your favorite canonical Holmes story and why?
This question is like asking which are your favorite children. But, if I must choose, I would probably have to pick BLUE because it was the first story I read and therefore it’s a sentimental favorite. The story is set during the winter holiday season (which is always a favorite time of year) and it’s become a custom in my household to re-read the story and watch the Granada version of the tale over the Christmas holiday. Also, as someone who works closely with the criminal justice system, I like that the story also plays with the idea of legal vs. social justice: Holmes allows Ryder to go free because he recognizes justice is not served by making Ryder into a jailbird.
How does your day job as an addiction counselor give you insight to Holmes?
I’m a licensed mental health counselor, but I specialize in the treatment of addictions (alcohol, drugs, and gambling). So, I’d like to think I have a fair amount of insight regarding Holmes’s drug use as well as his mental health. Because Holmes is a hero to many, I like to give presentations about the intersection between mental health and the Canon as a way of educating the public about what addiction or mental health concerns actually look like (as compared to the extreme pop-culture stereotypes we are presented with in movies and on TV).
How did you get involved in the Younger Stamfords?
I had to go to Minnesota to find my local scion in Iowa City. My first Sherlockian event was the Norwegian Explorers/University of Minnesota Sherlockian conference in 2010. While I was at the conference, I sat next to Peter Blau (had no idea who he was) and we chatted about youthful engagement in the community. I convinced him that a Sherlockian scion needs a web presence if it is to draw younger people… and this is why The Red Circle of DC has a website. I mentioned to him that I had searched the Internet and could not find a scion close to me in Iowa City or Cedar Rapids. Of course, the idea of searching in books never occurred to this ’net-savvy young lady. Peter pointed at Dr. Richard (Dick) Caplan, founder of the Younger Stamfords, and told me to go talk to him. Thank you, Peter, for making sure I found my way.
How did you become the scion’s president?
Dick Caplan founded the Younger Stamfords in 1988 and decided he would step down from running it after 25 years – just before his 84th birthday in 2013. In a small market like Iowa City, there are a lot of people who are interested in attending, but not a lot of people who are interested in doing. Therefore, if you found a group, you may be president for life. When Dick decided to step down, he resigned himself to the idea that the scion may disband. I was crushed at this idea because I had just connected with the group and couldn’t bear the idea of the scion going defunct. So, even though I was the scion’s youngest (and least experienced) member, I volunteered to carry the banner.
What other groups and scion societies have you been involved with?
In taking over the Younger Stamfords, I made a promise to myself (and an unspoken one to Dick) to educate myself about the greater Sherlockian community so I could feel like I earned the honor of running a scion. So, I jumped in with both feet. I am a member of The Hounds of the Baskerville (sic) in Chicago, The Adventuresses of Sherlock Holmes, The Norwegian Explorers of Minnesota, The O’Lunney’s of Helston Asylum, The Torists International Sherlockian Society, The Wizards of Iz (Sherlockian Brunch Club), The Fourth Garrideb, The Criterion Bar Association, The Friends of the Great Grimpen Mire, The Hansom Cab Clock Club, and 140 Varieties of Tobacco Ash, as well as The Sons of the Copper Beeches.
How do you think Midwestern scion societies are different from those on the coasts?
Every scion has its own distinct traditions and unique flavor, so grouping or generalizing them would do a disservice to all the organizations. But I can say that, within the Midwest, The Illustrious Clients (1947) to the east; The Norwegian Explorers (1948) to the west; and The Hounds of the Baskerville (sic) (1943) and Hugo’s Companions (1948) in the middle in Chicago have acted as long-standing anchors of Sherlockian activity and scholarship in flyover country. In the Midwest, scions are a little more geographically spread out and siloed (far less membership overlap than one would find in the Mid-Atlantic region), which means that it takes a larger effort for someone in the heartland to fill up one’s calendar of Sherlockian events.
What has it mean to you to be part of the broader Sherlock Holmes community?
For me, being part of the broader Sherlockian community means being able to look forward while upholding tradition. It is eye-opening when one reads the biographies of those Sherlockians who have come before: so many men and women did great things. Many were at the top of their professions or made major contributions to their fields in addition to making their mark in the Sherlockian community through scholarship and scion involvement. It’s a great honor to follow in the footsteps of those giants of yesteryear and to be able to make our own contribution to the community they helped craft.
What is something you think people should know about you?
Nearly everything I’ve done in this community is the result of a lot of other people giving me a chance. People have allowed me to attend their scion meetings. Someone reached out and invited me to their event. Or maybe a person spoke up on my behalf because they believed I would be a good fit. Others have asked me if I would write a paper, do a presentation, or work on a project. It’s humbling when others have believed in me even when I may not have believed in myself and that people expect great things of me. And I have always tried to make sure that no one regretted their decision to include me. It’s a privilege of being involved in the Sherlockian community.
You can hear Monica speak at Holmes, Doyle, & Friends Five in Dayton on March 10, 2018. Register here.
Atatürkçü Düşüncede Çağdaşlaşma
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEDE ÇAĞDAŞLAŞMA
Çağdaşlaşma nedir ? :
Çağın gelişmiş kurumlarına, gelişmiş uygarlık düzeyine ulaşabilmek için gerekli olan ekonomik,toplumsal, psikolojik,siyasal değişmeyi gerçekleştirmek demektir.
Tanımdan da anlaşılabileceği gibi çağdaşlaşma sadece ekonomik ve sanayileşme alanında değil, diğer alanlarda da yenileşmeyi amaçlamaktadır.
Atatürk, Türk toplumunu her sahada uygar bir toplum durumuna getirmeyi amaçlamaktadır. İnkılabı " Milletin esenliği için halk adına yapıldı" ve " Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün anlamı ve biçimiyle uygar bir toplumsal heyet durumuna getirmektir " diyen Atatürk'ün çağdaşlaşma amacı budur.
Atatürk niçin çağdaşlaşma gereğini duymuş, köklü değişiklikler ve yenilikler gerçekleştirmiştir?
Türkiye'de Çağdaşlaşma Çabaları :
Osmanlı Devleti 1299'da kuruluşundan , XVI.yy. ortalarına kadar üç kıtaya yayılmış güçlü bir imparatorluk durumuna gelmişti. Ancak bu güçlü durumunu XVI.yy.sonlarından itibaren sürdüremedi.
Ortaçağ'da XV. yy.a kadar silik bir görüntü veren Avrupa'da bu yüzyılda önemli buluşlar oldu. Pusula, Barut, Matbaa Avrupa'da büyük değişiklik ve gelişmelere yol açtı ;
Pusula'nın kullanılmaya başlaması ile coğrafi keşiflere çıkan Avrupa' ya bol altın ve gümüş kaynaklarının akması ve sömürgecilik Avrupa' yı zenginleştirdi.
Barut' un ateşli silahlarda kullanılması , Avrupa' nın siyasi yapısını değiştirerek, küçük devletçiklerin ( Feodalite) yıkılarak yerine güçlü krallıkların kurulmasını sağladı.
Matbaa' nın kullanılması kültürel yapının gelişmesini sağladı.
Zenginleşen Avrupa çeşitli alanlara yatırım yaparak kendisini geliştirmeye başladı. Rönesans hareketleriyle aydınlanma dönemine giren Avrupa Reform hareketleriyle, Kilise'nin devlet ve toplum üzerindeki olumsuz etkilerini kırdı. Serbest düşünce ortamının gelişmesi ve ilimdeki başarılar, teknik alandaki gelişmeleri sağladı ve Avrupa Sanayi Devrimine girerek siyasi, sosyal, ekonomik yapısında çok önemli ve büyük değişiklikler meydana getirdi.
Büyüklüğünün gücüne ve gururuna kapılan Osmanlı Devleti bu gelişmeleri izleme ihtiyacı duymadı. XVI. yy. sonlarından itibaren, idari, askeri, mali, ilmi, toplumsal alanlarda duraklama dönemine girdi. Duraklama nedenlerini düzeltemeyen devlet gerileme ve dağılma süreçlerini yaşamak zorunda kaldı. Fransız İhtilali sonucu dünyaya hızla yayılan milliyetçilik akımı Osmanlı Devletinin parçalanmasını hızlandırdı.Avrupa'daki köklü değişme ve gelişmelerin farkına varamayan Osmanlı Devleti askeri, idari, ekonomik, toplumsal bozulmaları düzeltebilmek için , 17. ve 18. yy.larda ıslahat çalışmaları yaptı. 19.yy.da Tanzimat ve Islahat fermanlarını, yüzyılın sonlarına doğru I.Meşrutiyet ve 20.yy. başlarında ikinci meşrutiyeti ilan etti ise de yapılan çalışmalar köklü değişiklik ve gelişmeler sağlayamadı. Sonuçta çökmek zorunda kaldı.
Atatürk, içinde yaşadığı Osmanlı Devletini ve Avrupa' nın yapısını gerçekçi bir şekilde değerlendirebilmişti. I.Dünya savaşı sonucunda Osmanlı Devletini bölmek ve paylaşmak isteyen Avrupa' nın gelişmiş ve emperyalist devletlerine karşı kurtuluş mücadelesine girişti. Kurtuluş Savaşı sonucunda imzalanan Lozan Barış Antlaşması ( 24 Temmuz 1923 ) Türkiye' ye bağımsızlığını ve coğrafyasını kazandırmıştı. Ancak bu coğrafyanın kalıcı olması ve yeni Türk devletinin, Osmanlı Devletinin düştüğü duruma düşmemesi için gerekli köklü yapısal değişiklik ve yenileşmeleri gerçekleştirmek gerekiyordu.
Atatürk Döneminde Çağdaşlaşma Hareketleri :
Kurtuluş savaşının kazanılmasıyla işin bitmediğini bilen ve bağımsızlığın korunup sürdürülebilmesi için çağdaşlaşmak gerektiğinin bilincinde olan Atatürk için mücadelenin başka yönü başlıyordu.Atatürk " İstiklal-i Tam " a ulaşmak istiyordu. Atatürk şu sözleri ile neler yapılması gerektiğini açıklamaktadır :
" İstiklal-i Tam denildiği zaman bittabi siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültür, vb. her konuda İstiklal-i Tam ve Serbest-i Tam demektir.Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklalden mahrumiyet, millet ve memleketin manayı hakikisiyle bütün istiklalinden mahrumiyeti demektir. "
" Memleket behemehal asri, medeni ve müreffeh olacaktır. Bizim için bu hayat davasıdır."
Siyasal Yapıda : TBMM 'nin açılmasıyla millet egemenliğine dayalı yeni bir devlet kurulmuştu. Yüzlerce yıl yönetilmeye, yönlendirilmeye alıştırılmış Türk Halkı egemenlik hakkını elde etmiştir. Devlet rejimi olarak Cumhuriyet belirlenmiş, egemenlik kayıtsız-şartsız millete verilmiştir.Devlet yapısındaki dinsel etkiler giderilmeye çalışılmış, yapay olarak kullanılan Halifelik'e son verilmiştir.
Demokraside : Çok Partili yaşama geçiş denemeleri yapılmıştır.
Hukuksal Alanda : Devletin hukuksal yapısı laikleştirildi. Saltanat, Halifelik, Şer'i ye Vekilliği vekilliği kaldırıldı. Tevhid-i Tefrisat Kanunu kabul edildi, Tekke ve Zaviyeler kapatıldı. Anayasa' ya laiklik hükmü kondu. Türk Medeni Kanunu kabul edildi.
Eğitim ve Kültür Alanında : Tevhid-i Tedrisat Kanununun kabulü ile eğitim ve öğretim kurumları devlet denetimine alındı. Eğitimde fırsat eşitliği sağlandı. Çağın ihtiyaçlarına cevap verebilme özelliğini kaybeden medreseler kapatıldı. Yeni Türk Harfleri kabul edildi. Millileşme , çağdaşlaşma, okullaşma çabaları arttı. Türk Dili ve Türk Tarihinin geliştirilmesi için kurumlar oluşturuldu. Milli kültürü geliştirerek , yaygınlaştırma çabaları.
Toplumsal Yaşamda : Tekke, Zaviye, Türbelerin kapatılması. Kıyafette değişiklik, Soyadı Kanununun kabulü. Takvim, saat, ölçülerde değişiklik.
Ekonomik Alanda : Milli Ekonomi ilkesinin kabul edilerek, ülkenin yeraltı ve yer üstü kaynaklarının , güçlü devletlerin boyunduruğu altına girmeden değerlendirilmesi çabaları. Tarım, Sanayi, Madencilik, Bayındırlık,Ulaştırma, Sağlık ve Tıp alanında.
Askeri Alanda : Türk ordusu ve Milli Savunmanın güçlendirilmesi için yapılan çalışmalar.
Atatürk, döneminde yapılan köklü değişiklik ve yenilik hareketlerini " Biz büyük bir İnkılap yaptık. Memleketi bir çağdan alıp, yeni bir çağa götürdük " şeklinde açıklamaktadır.
Atatürkçü Düşüncede Çağdaşlaşma Özellikleri :
" Türklerin asırlardan beri takip ettiği hareket, devamlı bir istikameti muhafaza etti. Biz daima Şark'tan (Doğudan ) Garb'a ( Batıya) yürüdük "
Evet, Atatürk, Osmanlı siyasal, sosyal, hukuksal, kültürel, estetik hayat biçimi ve kurumlarını değiştirirken batıya yönelmiştir. Çünkü bunlar belirli bir uygarlığın ürünüdür. Atatürk'ün deyişiyle ülkeler çeşitlidir fakat uygarlık birdir. Bu uygarlık ise batı'da vardır.
Atatürk'ün batılılaşmaktan amacı çağdaşlaşmaktır. Batıyı taklit etmek değildir. Körü körüne batılılaşma değildir.Kurtuluş mücadelesini verdiği batıya yönelmesinin temelinde çağdaş uygarlık düzeyi vardır. Batı'ya rağmen batılılaşmaamacında taklitçilikten uzak Muasır Medeniyet içinde kendi değerleri ve kurumları ile çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış bir Türkiye vardır.
Batı uygarlığının temelinde yatan düşünce özgürlüğüdür. Bu duruma Türkiye'nin de ulaşması batı uygarlık seviyesine Türkiye'yi de ulaştıracaktır. Atatürk bilim zihniyetinin, inkılapların temelinde yatan esas olması yanında onların korunması ve geliştirilmesi için de " Dünya'da her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve Fennin dışında mürşit aramak gaflettir,cehalettir, delalettir " sözleriyle çağdaşlaşmada izlenecek yolu göstermektedir.
Çağdaşlaşırken, milletin, devletin kimliğini, özbenliğini kaybetmemesi önemle dikkat edilecek bir noktadır. Günümüz dünyasında sıcak savaşların sayısı azalırken, asıl savaş alanı ekonomik ve kültürel alanlarda olmaktadır.
Atatürkçü çağdaşlaşma anlayışında milli ve manevi değerler korunup geliştirilirken, çağla bütünleşmek esastır.
" Biz Garb ( Batı ) medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz, onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz "
" Her ulusun kendine özgü geleneği, kendine göre ulusal özellikleri vardır. Hiçbir Ulus, ne kendini benzettiği ulusun aynı olabilir, ne kendi ulusal bütünlüğünde kalabilir, bunun sonucu hiç kuşkusuz düş kırıklığıdır "
"Dünya'nın bize saygı göstermesini istiyorsak, önce bizim kendi benliğimize, ulusal varlığımıza, bu saygıyı duyguda, düşüncede, açıkça bütün davranış ve tutumumuzda göstermemiz gerekir. Bilelim ki ulusal benliğini bulamayan uluslar başka uluslara av olurlar "
" Biz doğrudan doğruya milletseveriz ve Türk Milliyetçisiyiz. Cumhuriyet'in dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun bireyleri ne denli Türk kültürüyle yoğrulursa, o topluluğa dayanan Cumhuriyet'te güçlü olur. "
sözlerinden anlaşılabileceği gibi, Atatürk'ün çağdaşlaşma çabasında taklitçilik yoktur.
Atatürkçülük, gerçeklere dayanan,evrensel ağırlıklı, geleceğe yönelik, birbiri ile uyumlu amaçlar, uygulamalar ve ilkeler bütünüdür. Bu içeriği ile yeniliğe açık, dinamik özelliği ve bütünlüğü olan birbirini tamamlayan bir düşünce sistemidir. Bağımsız milli devleti,
milli egemenliği, kişi özgürlüğünü ve her çağda çağdaş olmayı amaçlar ve akla ve bilime dayanır. Atatürk'ün çağdaşlaşma anlayışı özelliklerinden biri de çağdaşlaşmanın sürekli olmasıdır. Çağdaşlaşmanın sürekliliği konusunda da şunları söylemektedir:
" Efendiler, uygarlık yolunda başarılı olmak yenileşmeye bağlıdır. Toplumsal yaşamda, ekonomik yaşamda, bilim ve teknik alanda başarılı olmak için tek ilerleme ve yükselme yolu budur. Yaşam ve geçime egemen olan kuralların zaman ile değişmesi, ilerlemesi ve yenileşmesi zorunludur. Uygarlığın buluşları, teknik harikaları, dünyayı değişmeden değişmeye uğrattığı bir dönemde yüzyıllık köhne düşüncelerle, mazi severlikle varlığı koruyup, sürdürmek olasılığı yoktur. "
" Efendiler bugüne değin elde ettiğimiz başarılar bize ancak ilerleme ve uygarlığa doğru bir yol açmıştır. Yoksa ilerlemede ve uygarlıkta hedefe ulaştırmış değildir. Bize ve torunlarımıza düşen görev bu yol üzerinde hiç şaşkınlaşmadan yürümektir. "
"Uygarlık öyle güçlü bir ateştir ki ona yabancı olanları yakar, mahveder "
" Uygar olmayan kimseler, uygar olanların ayakları altında kalmakla karşı karşıyadır."
" Uygarlık yolunda yürümek ve başarılı olmak, yaşamak için baş koşuldur "
Sonuç :
Atatürk dönemi Türk çağdaşlaşması uygarlığa giden yolu açmıştır. Yeni Türk Devleti, yapısı ve görünümüyle mazlum milletlere önderlik etmiş, onlara örnek olmuştur. Atatürk'ün gösterdiği hedef muasır medeniyet seviyesidir, hatta onun üzerine çıkmaktır. Bunun gerçekleşebilmesi çağdaşlaşmanın sürekliliğiyle mümkündür. Osmanlı Devleti yeniliklere kapalı kaldığı için çökmüştür. Türkiye Cumhuriyeti bu duruma düşmemek için yenilikleri sürdürmeye devam etmek mecburiyetindir. Uygarlık sürekli gelişmektedir. Çağa uyum sağlayabilme, bu gelişmeyi izlemekle mümkündür. Uygarlaşamamış devlet ya da milletlerin durumlarının perişanlığı göz önündedir.
Milli Benliğini koruyup geliştirebilen ve çağla bütünleşebilen bir Türkiye, gelişmiş, uygarlaşmış devletlerin arasında yerini alabilecektir. Atatürkçülük, dinamik bir ulusal ideolojidir. Onu durağanlıktan, doğmacılıktan kurtaran, yaşayan, yaşatacak olan, çağın gerisinde bırakmayacak olan inkılapçılıktır.
Kaynaklar :
1- Düşünceleriyle Atatürk, A.İnan, Türk Tarih Kurumu, 1983
2- Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 1,19
3- TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük , M.K.Su, A.Mumcu, 1988
4- Türkiye'de Çağdaşlaşma Hareketleri, N.Berkes.
Hazırlayan : Soner BARDAKÇIOĞLU
Tarih Öğretmeni