Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Tarihi Şahsiyetler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tarihi Şahsiyetler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sultan İbrahim Han’a Atılan iftiralar, Emir Güneoğlu Sorunu, Emirgan Semti Adını Nerden Alır? Kesik baş Evliya Kimdir?

Daha saltanatının ilk senesinde Emir Güneoğlu meselesi ortaya çıkmıştı. Sultan İbrahim Han’ın ağabeyi Dördüncü Murad Han; 1635 yılındaki İran-Revan seferinde, Revan kalesini fethedip, kale kumandanı Emir Güneoğlu (Mirgünoğlu) Yusuf Paşa’yı esir olarak İstanbul’a 

getirmişti. Burada Dördüncü Murad Han’dan af dileyen Mirgünoğlu, mezhep değiştirerek Osmanlı safına geçtiğini söylemiştir. “Tahmasb-kuli-Han” ismi “Yusuf Paşa”ya çevrilen Mirgünoğlu, şiilik propagandaları yapmaması şartı ile Emirgan’da kendisine bir konak verilerek serbest bırakıldı. Bugün Boğaz’da Emirgan olarak bildiğimiz yer, ismini Emirgüneoğlu’ndan almıştır. Bu Mirgünoğlu, sefahate düşkün bir adamdı. Sultan İbrahim Han dönemine kadar, biraz da sıkıyönetim korkusundan faaliyete geçmeyerek bekledi.

Sultan İbrahim Han tahta geçer geçmez bölücü ve yıkıcı faaliyetlerine başladı, çevresine adamlar toplayıp devlet ve sultan aleyhinde konuşmaya da devam ediyordu. Bu adamın şiilik propagandaları, sefih ve ahlaksız hareketleri tespit edildi ve 15 Temmuz 1641’de idam edildi. Sultan İbrahim Han’ın bu hareketi Mirgünoğlu taraftarlarını kızdırdı, ona ve eşi Turhan Sultan’a birçok iftiralarda bulundular. Mirgünoğlu’nu da “Kesik baş Evliya” diye propagandasını yaptılar.

Sultan İbrahim Han’ı “Deli” ve “Gaddar” lakabı ile anan ve adının öyle yayılması için çalışanlardan büyük bir kısmı da, İbrahim Han’ın, memleketin huzuru için öldürttüğü İranlı şii Kesik baş Mîrgünoğlu’nun adamlarıdır.

Sultan İbrahim Han ve Samur Kürk Olayı, Sert ve Soğuk Kış, İstanbul Boğazı Ne Zaman Donmuştur?

Sultan İbrahim Han’ın “Samur Kürk” merakının olması. Dönemin koşullarını, saray halkının ve toplumun giydiği kıyafetleri bilmeyenler bu tuzağa kolay düşmektedirler. Önce dönemin çok sert geçen kışı ve insanların çektikleri sıkıntıları bir anlatalım…

1621 yılında, Sultan İbrahim Han o zamanlar altı yaşında iken yoğun bir kar yağışı günlerce sürmüş, şiddetli kış hayat şartlarını olumsuz yönde etkilemişti. Öyle ki; 9 Şubat günü İstanbul Boğazı donmuş, insanlar Eminönü’nden Üsküdar’a yürüyerek gidip geliyorlardı. Bu şiddetli geçen kış sonraki yıllarda da devam etti. Gerek sarayda, gerek toplumda samur kürke rağbet artmış, insanlar için bu artık ihtiyaç haline gelmişti.  1655-1656’da Türkiye’yi gezen J. Thevenot gördüklerini kaleme aldığı seyahatnamesinde; “İstanbul’daki insanların manto üzerine kürk giydiklerini ve orta halli olanların dahi samur bir kürke sahip olmak için seve seve dört veya beş yüz kuruş sarf ettiklerini” yazmıştır.

Görüldüğü üzere samur kürk alımı merak veya gösterişten değil, mecburiyetten idi. Topkapı Sarayı; İstanbul’un, birinci ve en önemli tepesinde bulunmaktadır. Sarayburnu kıyısından yükselen tepenin üzerinde, yoğun kış şartlarında, rutubetli bir ortamda yaşamak anlatıldığı gibi basit değildir. Ayrıca Sultan İbrahim Han Samur kürklerin tamamını kendisi için değil, saray halkı için aldırmıştı. Bu kürk olayını da deliliğine bağlayacak kadar akıl sağlığı yerinde olmayan insanlar var ne yazık ki…

Sultan İbrahim Han ve Para Saçma İftirası

Deliliğine kılıf arayanların diğer bir iddiası da ortalığa para saçması idi. Bu Avrupalı toplumlarda deliliktir. Biz de ise bir merasimdi ve bu merasim sadece Sultan İbrahim Han’a has bir durum da değildi. Sultanların birçoğu bu adeti yerine getirmişti. Sefer dönüşünde, sünnet ve düğün merasimlerinde sultanlar para saçarlar, öğrenciler yerlerden bu paraları toplarlardı. Bu bizim kültürümüzde, yani toplumda da var olan bir uygulamadır. Damatlar da düğünlerinde para saçarlar, çocuklar o paraları yerlerden toplar… Tabii kültürümüzden uzaklaşıp Avrupalı gibi yaşadığımız bu zamanlarda, bu tarz güzel uygulamaları da yavaş yavaş unutuyoruz ne yazık ki…

Sultan İbrahim Han nereye gömüldü? Ayasofya vaftizhanesi iftirası

Bir de günümüzde çok konuşulan bir husus var. Neymiş efendim? Sultan İbrahim Han ve Birinci Mustafa Han akli dengeleri bozuk olduğundan Ayasofya’nın vaftizhanesine defnedilmişler. Bunu ilk duyduğumda epey bir gülmüştüm. 1453 yılında camiye çevrilen bir mabedin içinde vaftizhaneden bahsedilir mi? Ayasofya Camii kapısının yanına defnedildiğini söylemek daha doğru olur. Üstelik diğer Osmanlı Sultanları arasında Ayasofya gibi bir mabede en yakın defnedilen iki sultandır.

Mahmud Zengi Muhteşem Duası “Ya Rabbi Müslümanlar da senin kulun kâfirler de. Ama Müslümanlar dostun, kâfirler ise düşmanın. Düşmanlarına karşı dostlarına yardım et. Ben zafer kazanınca şımaracağım diye Müslümanları zelil etme. Nureddin’i rezil et ama Müslümanları zelil etme!”

Kendisini Allah yolun da öylesine feda etmiş ve hiçliğe bürünmüştü ki, Tel-Harim savaşında şöyle dua etmişti: 

“Ya Rabbi Müslümanlar da senin kulun kâfirler de. Ama Müslümanlar dostun, kâfirler ise düşmanın. 
Düşmanlarına karşı dostlarına yardım et. Ben zafer kazanınca şımaracağım diye Müslümanları zelil etme. Nureddin’i rezil et ama Müslümanları zelil etme!”

Müslümanları zelil etme. Nureddin’i rezil et ama Müslümanları zelil etme!” Mahmud Zengi ve Büyük Duası

Kendisini Allah yolun da öylesine feda etmiş ve hiçliğe bürünmüştü ki, Tel-Harim savaşında şöyle dua etmişti: “Ya Rabbi Müslümanlar da senin kulun kâfirler de. Ama Müslümanlar dostun, kâfirler ise düşmanın. Düşmanlarına karşı dostlarına yardım et. Ben zafer kazanınca şımaracağım diye Müslümanları zelil etme. Nureddin’i rezil et ama Müslümanları zelil etme!”

Müslümanlar dostun, kâfirler ise düşmanın. Düşmanlarına karşı dostlarına yardım et. Mahmud Zengi ve Büyük Duası

Kendisini Allah yolun da öylesine feda etmiş ve hiçliğe bürünmüştü ki, Tel-Harim savaşında şöyle dua etmişti: “Ya Rabbi Müslümanlar da senin kulun kâfirler de. Ama 

Müslümanlar dostun, kâfirler ise düşmanın. Düşmanlarına karşı dostlarına yardım et. 

Ben zafer kazanınca şımaracağım diye Müslümanları zelil etme. Nureddin’i rezil et ama Müslümanları zelil etme!”

Biz yolları hırsızlardan ve yan kesicilerden korumakla görevliyiz

-“Biz yolları hırsızlardan ve yan kesicilerden korumakla görevliyiz. İnsanları, başlarına gelecek diğer şeylerden de muhafaza etmeliyiz. Peki o zaman Allah’ın emirlerine nasıl riayet etmeyiz? Biz Allah’ın kanunlarına aykırı her şeye şiddetle karşı çıkarız. Aslolan bu emirlere uymaktır

Sultan İbrahim Han’a neden deli iftirası atıldı?

20. Yüzyılın ilk çeyreğinde takılan deli lakabı zayıf rivayetlerden ve mesnetsiz iddialardan faydalanarak takılmıştı. Örneğin; Mirgünoğlu hadisesinde, Şiilerin iddia ve iftiraları muteber midir?

Gerçekleri araştırmak ve bulmak yerine, deli olmasına kanıt arayan, kılıfına uydurmak isteyen o kötü niyetlilerin bir diğer faydalandıkları kaynak ise: “Zeyl-i Ravzat-ül Ebrâr” isimli kitaptır. Kitabın müellifi de Sultan İbrahim Han’ı tahttan indirenlerin başında gelen Karaçelebizade Abdülaziz Efendi’dir. Tahttan indirmek için bir takım bahanelere ihtiyaç vardı. Yoksa hangi gerekçe ile, sekiz sene koca devleti yöneten bir sultanı tahttan indirip şehit edeceklerdi? Halka bu nasıl yansıyacaktı? İşte bu kitapta da, tahttan indirilmesine bahane olarak; rahatsız olduğu ve devlet yönetiminde zayıflıklar gösterdiği yazar. Fakat bunu, yani akli muvazenesinin bozuk olduğunu iddia eden tek kitaptır

Sultan İbrahim Han Deli Değildi? Ona İftira atıldı?

Bugün Ayasofya Camii avlusunda medfun olan ve Osmanlı sultanlarının içinde en çok iftiraya maruz kalan isimlerden biri de Sultan İbrahim Han’dır. Sultan İbrahim Han kendi dönemi dahil, birçok iftiraya maruz kalsa da, 

ona atılan “deli” iftirası için çok uzağa gitmeye gerek yok. Nitekim bu iftiranın atıldığı tarih daha bir asırı bulmadı. Devlet-i Aliyye’yi, dolayısıyla Osmanlı sultanlarını kötülemek ve onları millete kötü göstermeyi meslek edinen insanlar her bir Osmanlı sultanına lakaplar taktılar. Bunları yaparken yabancı eserleri kaynak gösterdiler. En zayıf rivayetleri bile en güvenilir kaynaklar olarak göstermeyi de ihmal etmediler.

İşte bu iddia ve iftiralardan en bilineni Sultan İbrahim Han’a takılan “deli” lakabı idi. Bu iftira önceleri ders müfredatlarında yerini buldu, daha sonra abartılı romanlara konu oldu… Ardından; 1968 yılında hayal mahsulü bir film çekildi. Adı “Anjelika ve Deli İbrahim” idi. Bu film o kadar abartılıdır ki, bu konuda yazılan oryantalist kitapları geride bırakır. Bu filmi İslam düşmanı Avrupalılar yapmadı, yerli dediğimiz Yeşilçam yaptı! Baştan sona tek bir doğrusu olmayan ve hayal mahsulü olan bu film; tarihe, tarih sevenlere ve ecdadına saygı duyan insanlara büyük bir hakarettir.

Nureddin Zengi Rüyası ve Hz Muhammed'i Nasıl Gördü?

Nureddin, 1162 senesinde bir rüyâ görür Peygamber Efendimiz Aleyhisselamı rüyasında kendisine iki adamı işaret ederek,”Nureddin! Bu adamlardan beni kurtar!” diye emreder. Uykudan uyanır, abdest alıp tekrar uyur, aynı rüyayı tekrar görür. Bu hal üç defa tekrar edince, yatağından fırlayan Sultan, bu rüyanın hak olduğunu anlar. Rasülûllah Efendimiz tehlikede olduğunu düşünerek, sabahı beklemeden, süratle giderek on altı günde Medine-i Münevvere’ye varır. Bütün halkı toplarlar, yalnızca o iki kişi gelmemiştir. Onları arattırır ve bulur. Onları sorguya çekince, Katolik olduklarını, Efendimiz Aleyhisselam’ın kabrine tünel kazdıklarını, mübarek naaşlarını alıp kaçıracaklarını itiraf ederler. Efendimiz Aleyhisselam’ın naşını kurtaran Nureddin Zengî surlar yaptırarak muhafazayı kuvvetlendirir.

Kim Hz Muhammed'in Kabrini Çalmaya Çalıştı?

Nureddin, 1162 senesinde bir rüyâ görür Peygamber Efendimiz Aleyhisselamı rüyasında kendisine iki adamı işaret ederek,”Nureddin! Bu adamlardan beni kurtar!” diye emreder. Uykudan uyanır, abdest alıp tekrar uyur, aynı rüyayı tekrar görür. Bu hal üç defa tekrar edince, yatağından fırlayan Sultan, bu rüyanın hak olduğunu anlar. Rasülûllah Efendimiz tehlikede olduğunu düşünerek, sabahı beklemeden, süratle giderek on altı günde Medine-i Münevvere’ye varır. Bütün halkı toplarlar, yalnızca o iki kişi gelmemiştir. Onları arattırır ve bulur. Onları sorguya çekince, Katolik olduklarını, Efendimiz Aleyhisselam’ın kabrine tünel kazdıklarını, mübarek naaşlarını alıp kaçıracaklarını itiraf ederler. Efendimiz Aleyhisselam’ın naşını kurtaran Nureddin Zengî surlar yaptırarak muhafazayı kuvvetlendirir.

Mahmud Zengi'nin Rüyası ve Hz Muhammed'in Kabrini Çalmak İsteyen Katolikler

Nureddin, 1162 senesinde bir rüyâ görür Peygamber Efendimiz Aleyhisselamı rüyasında kendisine iki adamı işaret ederek,”Nureddin! Bu adamlardan beni kurtar!” diye emreder. Uykudan uyanır, abdest alıp tekrar uyur, aynı rüyayı tekrar görür. Bu hal üç defa tekrar edince, yatağından fırlayan Sultan, bu rüyanın hak olduğunu anlar. Rasülûllah Efendimiz tehlikede olduğunu düşünerek, sabahı beklemeden, süratle giderek on altı günde Medine-i Münevvere’ye varır. Bütün halkı toplarlar, yalnızca o iki kişi gelmemiştir. Onları arattırır ve bulur. Onları sorguya çekince, Katolik olduklarını, Efendimiz Aleyhisselam’ın kabrine tünel kazdıklarını, mübarek naaşlarını alıp kaçıracaklarını itiraf ederler. Efendimiz Aleyhisselam’ın naşını kurtaran Nureddin Zengî surlar yaptırarak muhafazayı kuvvetlendirir.

Mahmud Zengi Nasıl Öldü? Şehit mi?

Ömrü boyunca şehid olmayı arzuladığı için harplerde en önde hatta iki elinde ayrı kılıçlarla savaşan Nureddin ömrünün sonuna doğru “çok istediğim halde bana şehidlik nasip olmadı” der ve ağlardı. 11 Şevval 569 (15 Mayıs 1174)’da hastalıktan yatağında vefat etmiş olmasına rağmende İmam Zehebi ondan hep Nureddin eş-Şehid olarak bahsetmiştir

Tüm İslam Alemi Bir Olmalı ve Birlikte Hareket Edilmeli , Mahmud Zengi

Hayatı boyunca sürekli Halifeye bağlılığını arz ederek İslam birliğini tesis etmeye gayret etmesi, Haçlılarla hem Bâtıniler ve Fatımilerle mücadeleler edip, tüm İslam devletlerine ve emirlerine cihada davet etmesi, hayatını bir sultan gibi değil de derviş bir mücahid hayat sürmesi, Ehl-i Sünneti devlet politikası haline getirmesi ona İkinci Ömer bin Abdülaziz sıfatını kazandırmıştır.

Devleti ve Devlete ait unsurları nasıl koruyorsak öyle de dinin emirlerini korumalıyız

-“Biz nasıl devleti, devlete ait yolları ve arazileri, halkın malını ve canını muhafaza ediyorsak; dinin emirlerini de korumalı, Allah’ın emirlerine aykırı işlerle mücadele etmeliyiz.”

Nureddin Zengi’nin Abisi Seyfeddin Gazi

Kâfirlerle ve ehl-i bidata daha iyi mücadele yapabilmek için spor yapmaktan başka eğlencesi bulunmayan İmadüddin’in oğlu Nureddin de tıpkı babası gibi küffara ve mudillere karşı cihad aşkıyla yanıp tutuşuyordu ve babasından sonra ağabeyi Seyfeddin Gazi’yle ve daha sonra onun vefatıyla kendisi Hilafetin gölgesinde İslam birliği hedefine ulaşmak için adım adım ilerliyordu.

Mahmud Zengi Neler Yapmıştır? Hangi Hizmetlerde Bulunmuştur?

Ehl-i Sünnet akidesini yaymak için, Bâtınilerle ve Fatımilerle mücadele etmek için Nizamiye medreselerinden yetişenleri devlette istihdam eden, Nuriye Medreselerini tesis eden ve özellikle Kudüslü çocukları Abdülkadir Geylani hazretlerinin tekkelerine gönderip yetiştiren ve Hayat el Harrani hazretlerini de ziyaret edip destek isteyen, Hafız İbn Asakir’den yol haritası isteyen Nureddin Zengi her daim Selçuklularla iyi ilişkiler içinde olmuş ve Bağdat’ta bulunan halifeye her daim bağlılık arz etmiş ve fethettiği her yerde onun adına hutbe okutmuştur. Hem Selçuklular olsun hem diğer küçük büyük İslam devletleri olsun hepsini cihada ve birlikte mücadeleye davet etmiştir. Hatta onlara yazdığı mektuplardaki asr-ı saadet havası muhatapları üzerinde oldukça müessir olmuştur.

Mahmud Zengi ve Hanımı Arasında Geçen Konuşma "Biz bu paranın bekçisiyiz sadece "

Hanımı Razi Hatun kendisinden nafakasını arttırmasını talep edince öfkesinden yüzü kıpkırmızı olan Nureddin şöyle demiştir: “Bu hazinede olan paranın bizim mi olduğunu zannediyorsun? Yazıklar olsun sana! Bu para ümmetindir. Onda bütün insanların hakkı vardır. Biz sadece bu paranın bekçisiyiz.”

Mahmud Zengi'nin Kullandığı Lakap ve Unvan 'Emir' dir. Diğer unvanlar red ederdi

Mücahid ve kudretli bir sultan olmasına rağmen kendisine sadece “emir” diye hitap edilmesini emredip, diğer sıfatları kullanmaktan yanındakileri men etmesi ve bir yazışmada böyle lakaplar kullanan kâtibi azarlayarak mektubu yırtmasını, bütün yazışmalarda besmele-hamdele-salvele ile başlanmasını emretmesi bile sanırım onun takvasına en büyük delildir.