Türban Nerede Geçiyor? Alkame bin Eki Alkame
Türban Nerede Geçiyor? Hz Ömer
Türban Nerede Geçiyor? Hz Aişe
Sultan İbrahim Han’a Atılan iftiralar, Emir Güneoğlu Sorunu, Emirgan Semti Adını Nerden Alır? Kesik baş Evliya Kimdir?
Daha saltanatının ilk senesinde Emir Güneoğlu meselesi ortaya çıkmıştı. Sultan İbrahim Han’ın ağabeyi Dördüncü Murad Han; 1635 yılındaki İran-Revan seferinde, Revan kalesini fethedip, kale kumandanı Emir Güneoğlu (Mirgünoğlu) Yusuf Paşa’yı esir olarak İstanbul’a
getirmişti. Burada Dördüncü Murad Han’dan af dileyen Mirgünoğlu, mezhep değiştirerek Osmanlı safına geçtiğini söylemiştir. “Tahmasb-kuli-Han” ismi “Yusuf Paşa”ya çevrilen Mirgünoğlu, şiilik propagandaları yapmaması şartı ile Emirgan’da kendisine bir konak verilerek serbest bırakıldı. Bugün Boğaz’da Emirgan olarak bildiğimiz yer, ismini Emirgüneoğlu’ndan almıştır. Bu Mirgünoğlu, sefahate düşkün bir adamdı. Sultan İbrahim Han dönemine kadar, biraz da sıkıyönetim korkusundan faaliyete geçmeyerek bekledi.
Sultan İbrahim Han tahta geçer geçmez bölücü ve yıkıcı faaliyetlerine başladı, çevresine adamlar toplayıp devlet ve sultan aleyhinde konuşmaya da devam ediyordu. Bu adamın şiilik propagandaları, sefih ve ahlaksız hareketleri tespit edildi ve 15 Temmuz 1641’de idam edildi. Sultan İbrahim Han’ın bu hareketi Mirgünoğlu taraftarlarını kızdırdı, ona ve eşi Turhan Sultan’a birçok iftiralarda bulundular. Mirgünoğlu’nu da “Kesik baş Evliya” diye propagandasını yaptılar.
Sultan İbrahim Han’ı “Deli” ve “Gaddar” lakabı ile anan ve adının öyle yayılması için çalışanlardan büyük bir kısmı da, İbrahim Han’ın, memleketin huzuru için öldürttüğü İranlı şii Kesik baş Mîrgünoğlu’nun adamlarıdır.
Sultan İbrahim Han ve Samur Kürk Olayı, Sert ve Soğuk Kış, İstanbul Boğazı Ne Zaman Donmuştur?
Sultan İbrahim Han’ın “Samur Kürk” merakının olması. Dönemin koşullarını, saray halkının ve toplumun giydiği kıyafetleri bilmeyenler bu tuzağa kolay düşmektedirler. Önce dönemin çok sert geçen kışı ve insanların çektikleri sıkıntıları bir anlatalım…
1621 yılında, Sultan İbrahim Han o zamanlar altı yaşında iken yoğun bir kar yağışı günlerce sürmüş, şiddetli kış hayat şartlarını olumsuz yönde etkilemişti. Öyle ki; 9 Şubat günü İstanbul Boğazı donmuş, insanlar Eminönü’nden Üsküdar’a yürüyerek gidip geliyorlardı. Bu şiddetli geçen kış sonraki yıllarda da devam etti. Gerek sarayda, gerek toplumda samur kürke rağbet artmış, insanlar için bu artık ihtiyaç haline gelmişti. 1655-1656’da Türkiye’yi gezen J. Thevenot gördüklerini kaleme aldığı seyahatnamesinde; “İstanbul’daki insanların manto üzerine kürk giydiklerini ve orta halli olanların dahi samur bir kürke sahip olmak için seve seve dört veya beş yüz kuruş sarf ettiklerini” yazmıştır.
Görüldüğü üzere samur kürk alımı merak veya gösterişten değil, mecburiyetten idi. Topkapı Sarayı; İstanbul’un, birinci ve en önemli tepesinde bulunmaktadır. Sarayburnu kıyısından yükselen tepenin üzerinde, yoğun kış şartlarında, rutubetli bir ortamda yaşamak anlatıldığı gibi basit değildir. Ayrıca Sultan İbrahim Han Samur kürklerin tamamını kendisi için değil, saray halkı için aldırmıştı. Bu kürk olayını da deliliğine bağlayacak kadar akıl sağlığı yerinde olmayan insanlar var ne yazık ki…
Sultan İbrahim Han nereye gömüldü? Ayasofya vaftizhanesi iftirası
Sultan İbrahim Han’a neden deli iftirası atıldı?
20. Yüzyılın ilk çeyreğinde takılan deli lakabı zayıf rivayetlerden ve mesnetsiz iddialardan faydalanarak takılmıştı. Örneğin; Mirgünoğlu hadisesinde, Şiilerin iddia ve iftiraları muteber midir?
Gerçekleri araştırmak ve bulmak yerine, deli olmasına kanıt arayan, kılıfına uydurmak isteyen o kötü niyetlilerin bir diğer faydalandıkları kaynak ise: “Zeyl-i Ravzat-ül Ebrâr” isimli kitaptır. Kitabın müellifi de Sultan İbrahim Han’ı tahttan indirenlerin başında gelen Karaçelebizade Abdülaziz Efendi’dir. Tahttan indirmek için bir takım bahanelere ihtiyaç vardı. Yoksa hangi gerekçe ile, sekiz sene koca devleti yöneten bir sultanı tahttan indirip şehit edeceklerdi? Halka bu nasıl yansıyacaktı? İşte bu kitapta da, tahttan indirilmesine bahane olarak; rahatsız olduğu ve devlet yönetiminde zayıflıklar gösterdiği yazar. Fakat bunu, yani akli muvazenesinin bozuk olduğunu iddia eden tek kitaptır
Ayasofya Camisinin Mozaikleri ve Sultan Mehmet Han Rivayetleri 1
“İlk Cuma namazını burada kılmak isteğinde bulunan Fatih üç gün içinde binada yapılması lazım gelen mihrap, minber gibi şeylerle hristiyanlığa ait olupta
İslamda hoş görülmeyen şeylerinde ortadan kaldırılmasını istemişti.”
-Dr. Selahattin Tansel, “Osmanlı kaynaklarına göre FATİH SULTAN MEHMED’İN siyasi ve askeri faaliyetleri” , İstanbul 1971, s.105
Fatih Sultan Mehmet Han Rivayetler Ayasofya Mozaikleri, Solakzâde
Ayasofya Camisinin Mozaikleri Neden Kapatıldı?
Kaynaklar bizlere mozaiklerin ilk kez Fatih Sultan Mehmed Han’ın emriyle sıvandığını göstermekte. Aksini iddia edenler 16. ve 17. yüzyılda İstanbul’a gelen gayrimüslimlerin tablolarını gösteriyorlar. Fakat;
1- Tablolar Fatih Sultan Mehmed Han’ın döneminden uzun bir zaman sonra çizilmişti,
2-O dönemlerde yapılan çizimlerin bir çoğu gerçeği yansıtmamakta. Harem tabloları gibi abartılı çok fazla çalışmanın olduğunu görüyoruz,
3-Ayasofya’nın içini çizmekle birlikte yüzleri sıvayla kaplı olan mozaikleri resmetmiş olabilirler,
4-Ayasofya içinde bulunan mozaikler sadece resim değildir, İslam dinine göre şirktir. Müslümanların o mozaiklerin altında namaz kıldığına dair tek bir delil yoktur.
Ecdadımız İslam’a uyarak yaşamaya özen gösterdikleri için çalıştıkları ve ibadet ettikleri mekanların duvarlarına hiçbir zaman insan veya hayvan sureti asmamışlardı. Namaz kılacakları ortamları temiz tutmaya her zaman özen göstermişlerdi.