Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Nüfus Coğrafyası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nüfus Coğrafyası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Türkiye'de Uygulanan Nüfus Politikaları



UYGULANAN POLİKALAR

1960’larda Türkiye’de nüfus politikası alanında önemli sayılabilecek bazı gelişmeler olmuştur. 1963-1967 

yıllarında uygulamaya konulan Birinci Beş yıllık kalkınma planında yeni bir nüfus politikası oluşturmaya başlanmıştır. Bu yeni politika, ekonomik kalkınmanın olumsuz etkilenmesini önleyici araçların ithalini satılmasını önleyen kanunların değiştirilmesi, isteyenler bilgi verilmesi ve başlayacak programları uygulayacak kişilerin eğitilmesi düşünülmüştür.

Nüfus planlaması alanındaki hizmetleri yürütmek için 1965 yılında Sağlık Bakanlığına bağlı Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Nüfus planlaması kanunu ile kişilere istediği zaman istediği sayıda çocuk sahibi olma özgürlüğü tanınmıştır.

1968 uygulanmasına geçilen İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planında politika “aile planlaması” olarak değişmiş, aile planlaması ile anne ve çocuk sağlık hizmetlerinin birlikte yürütülmesi planlanmıştır.

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında nüfusun nitelik ve nicelik değişimleriyle sosyal ve ekonomik kalkınma arasında karşılıklı etkileşime değinilmiştir.

Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında Üçüncüde olduğu gibi anne ve çocuk sağlığı üzerinde durulmuştur.

1985-1989 yılları arsında uygulanan Beşinci Kalkınma Planında sağlık, eğitim, beslenme ve barınma imkânları, bebek ölüm hızının azaltılması konuları üzerinde durulmuştur.

1990-1994 dönemi nüfus politikasının kapsamı, hızlı nüfus artışını çevre üzerindeki etkilerinin önlenmesi, kadın statüsünün yükselmesi, konularını da kapsayacak şekilde genişletilmiştir. 1994 yılı kalkınma programında kadını kalkınmaya katılımı için politikaların geliştirilmesi, cinsiyete dayalı veritabanın oluşturulması ve kadınların eğitimin desteklenmesi vurgulanmıştır.

1996-2000 döneminde sanayileşme ve şehirleşmenin aile yapısında meydana getirdiği değişimden hareketle bu değişimin etkilerine karşı ailenin çağdaş kurum ve hizmetlerle desteklenmesi karara bağlanmıştır.

2001-2005 döneminde; nüfus artış hızındaki düşmenin devam edeceği tahmin edilmiş, aile planlaması hizmetlerinin sağlık hizmetleri ile bütünleştirerek sunulacağı ilkesi benimsenmiştir.

2007-2013 döneminde; Türkiye’nin değişen nüfus yapısı, özellikle istihdam, eğitim ve sosyal güvenlik alanlarındaki politikaların ele alınması kararlaştırılmıştır. 

Nüfus Politikaları Neden Yapılır? Amaç ne?

Neden nüfus politikası;

                



 Nüfus ve nüfusu n özellikleri ülkeler için hayati önem taşır. Nüfus miktarı ve özellikleri ile ülkelerin kalkınmaları arasındaki ilişki göz 

ardı edilemez. Bir ülkenin kalkınabilmesi veya bir devletin varlığını devam ettirebilmesi için mutlaka nüfus gerekir. Ancak günümüzde bazı ülkeler hızlı nüfus artışını sorun haline gelmesi ve buna karşı önlem alınması gerektiğinden çeşitli nüfus politikaları uygulanmaktadır. Türkiye’de farklı dönemlerde farklı nüfus politika uygulanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından planlı dönemin başladığı1963 yılına kadar nüfus artış hızını yükseltici, bu dönemden günümüze kadar ise nüfus artış hızının düşürücü politikalar uygulanmıştır. Hızlı nüfus arışını ekonomik kalkınmada bir engel olduğu düşüncesi yaygınlık kazanmaya başlamıştır.

1960'a kadar Türkiye'de Uygulanan Nüfus Politikaları



1960 yılına kadar izlenen politikalar çeşitli sosyal ekonomik ve hukuki önlemlerle desteklenmiştir. Bu önlemler;

  • Fazla çocuk sahibi olan ailelerin yol vergisinden muaf tutulması (1929)
  • Nüfus artırma politikasıyla doğum evi kurmak, fakir vatandaşlara ilaç dağıtmak
  • Altı ya da fazla çocuklu ailelerin para ya da madalya ile ödüllendirilmesi(1930)
  • Çok çocuklu ailelere vergi muafiyetinin getirilmesi
  • Nüfus artışını istenilen seviye çıkartmak için, anne ve bebek ölüm oranlarını düşürmek için alınması gerekli önlemleri araştırmak üzere komisyon kurulması(1932)
  • Göçleri teşvik etmek amacıyla göçmenlere gümrük muafiyeti getirilmesi(1934)

Yurt dışından gelen göçmenlerin;

  • Ülke geneline dağıtılması ve yerleştirilmesi
  • Ekonomik ilgi alanlarına göre, çok düşük faizli ve uzun dönemli krediler verilmesi
  • Çok çocuklu ailelere hazineye ait topraklardan arazi bağışlanması
  • Evlenme yaşının erkekler için 17 kadınlar için 15’e kadar düşürülmesi
  • Düşük ve gebeliği önleyici ilaç ve araçların satılması, kullanılması, bu konuda eğitim ve propaganda yapılmasının yasaklanması
  • Türkiye’de nüfusun az olması nedeniyle ulusal bir politika olarak ele alan Atatürk’te halk sağlığını korunması ve güçlendirilmesi, ölümlerin azaltılması, nüfusun artırılmasını önemle vurgulamıştır.
  • Planlı dönem başlangıcından bu yana, kalkınma planları ile nüfus aile planlamasının birlikte uygulandığı görülmektedir. 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı ve Sağlık Bakanlığı tarafından 1960 öncesi nüfus artışını teşvik eden nüfus politikasının değiştirilmesi üzerinde tartışmalar başlatılmış,
  • Hızlı nüfusun artışının iktisadi gelişmeye engel olduğu ileri sürülmüştür.

1960'a kadar Türkiye'de Uygulanan Nüfus Politikaları



1960 yılına kadar izlenen politikalar çeşitli sosyal ekonomik ve hukuki önlemlerle desteklenmiştir. Bu önlemler;

  • Fazla çocuk sahibi olan ailelerin yol vergisinden muaf tutulması (1929)
  • Nüfus artırma politikasıyla doğum evi kurmak, fakir vatandaşlara ilaç dağıtmak
  • Altı ya da fazla çocuklu ailelerin para ya da madalya ile ödüllendirilmesi(1930)
  • Çok çocuklu ailelere vergi muafiyetinin getirilmesi
  • Nüfus artışını istenilen seviye çıkartmak için, anne ve bebek ölüm oranlarını düşürmek için alınması gerekli önlemleri araştırmak üzere komisyon kurulması(1932)
  • Göçleri teşvik etmek amacıyla göçmenlere gümrük muafiyeti getirilmesi(1934)

Yurt dışından gelen göçmenlerin;

  • Ülke geneline dağıtılması ve yerleştirilmesi
  • Ekonomik ilgi alanlarına göre, çok düşük faizli ve uzun dönemli krediler verilmesi
  • Çok çocuklu ailelere hazineye ait topraklardan arazi bağışlanması
  • Evlenme yaşının erkekler için 17 kadınlar için 15’e kadar düşürülmesi
  • Düşük ve gebeliği önleyici ilaç ve araçların satılması, kullanılması, bu konuda eğitim ve propaganda yapılmasının yasaklanması
  • Türkiye’de nüfusun az olması nedeniyle ulusal bir politika olarak ele alan Atatürk’te halk sağlığını korunması ve güçlendirilmesi, ölümlerin azaltılması, nüfusun artırılmasını önemle vurgulamıştır.
  • Planlı dönem başlangıcından bu yana, kalkınma planları ile nüfus aile planlamasının birlikte uygulandığı görülmektedir. 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı ve Sağlık Bakanlığı tarafından 1960 öncesi nüfus artışını teşvik eden nüfus politikasının değiştirilmesi üzerinde tartışmalar başlatılmış,
  • Hızlı nüfusun artışının iktisadi gelişmeye engel olduğu ileri sürülmüştür.

Türkiye’de Nüfus Politikaları

Türkiye Nüfus Politikaları



Neden nüfus politikası;

                Nüfus ve nüfusun özellikleri ülkeler için hayati önem taşır. Nüfus miktarı ve özellikleri ile ülkelerin kalkınmaları arasındaki ilişki göz ardı edilemez. 

Bir ülkenin kalkınabilmesi veya bir devletin varlığını devam ettirebilmesi için mutlaka nüfus gerekir. Ancak günümüzde bazı ülkeler hızlı nüfus artışını sorun haline gelmesi ve buna karşı önlem alınması gerektiğinden çeşitli nüfus politikaları uygulanmaktadır. Türkiye’de farklı dönemlerde farklı nüfus politika uygulanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından planlı dönemin başladığı1963 yılına kadar nüfus artış hızını yükseltici, bu dönemden günümüze kadar ise nüfus artış hızının düşürücü politikalar uygulanmıştır. Hızlı nüfus arışını ekonomik kalkınmada bir engel olduğu düşüncesi yaygınlık kazanmaya başlamıştır.

1960 yılına kadar izlenen politikalar çeşitli sosyal ekonomik ve hukuki önlemlerle desteklenmiştir. Bu önlemler;

  • Fazla çocuk sahibi olan ailelerin yol vergisinden muaf tutulması (1929)
  • Nüfus artırma politikasıyla doğum evi kurmak, fakir vatandaşlara ilaç dağıtmak
  • Altı ya da fazla çocuklu ailelerin para ya da madalya ile ödüllendirilmesi(1930)
  • Çok çocuklu ailelere vergi muafiyetinin getirilmesi
  • Nüfus artışını istenilen seviye çıkartmak için, anne ve bebek ölüm oranlarını düşürmek için alınması gerekli önlemleri araştırmak üzere komisyon kurulması(1932)
  • Göçleri teşvik etmek amacıyla göçmenlere gümrük muafiyeti getirilmesi(1934)

Yurt dışından gelen göçmenlerin;

  • Ülke geneline dağıtılması ve yerleştirilmesi
  • Ekonomik ilgi alanlarına göre, çok düşük faizli ve uzun dönemli krediler verilmesi
  • Çok çocuklu ailelere hazineye ait topraklardan arazi bağışlanması
  • Evlenme yaşının erkekler için 17 kadınlar için 15’e kadar düşürülmesi
  • Düşük ve gebeliği önleyici ilaç ve araçların satılması, kullanılması, bu konuda eğitim ve propaganda yapılmasının yasaklanması
  • Türkiye’de nüfusun az olması nedeniyle ulusal bir politika olarak ele alan Atatürk’te halk sağlığını korunması ve güçlendirilmesi, ölümlerin azaltılması, nüfusun artırılmasını önemle vurgulamıştır.
  • Planlı dönem başlangıcından bu yana, kalkınma planları ile nüfus aile planlamasının birlikte uygulandığı görülmektedir. 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı ve Sağlık Bakanlığı tarafından 1960 öncesi nüfus artışını teşvik eden nüfus politikasının değiştirilmesi üzerinde tartışmalar başlatılmış,
  • Hızlı nüfusun artışının iktisadi gelişmeye engel olduğu ileri sürülmüştür.

UYGULANAN POLİKALAR

1960’larda Türkiye’de nüfus politikası alanında önemli sayılabilecek bazı gelişmeler olmuştur. 1963-1967 yıllarında uygulamaya konulan Birinci Beş yıllık kalkınma planında yeni bir nüfus politikası oluşturmaya başlanmıştır. Bu yeni politika, ekonomik kalkınmanın olumsuz etkilenmesini önleyici araçların ithalini satılmasını önleyen kanunların değiştirilmesi, isteyenler bilgi verilmesi ve başlayacak programları uygulayacak kişilerin eğitilmesi düşünülmüştür.

Nüfus planlaması alanındaki hizmetleri yürütmek için 1965 yılında Sağlık Bakanlığına bağlı Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Nüfus planlaması kanunu ile kişilere istediği zaman istediği sayıda çocuk sahibi olma özgürlüğü tanınmıştır.

1968 uygulanmasına geçilen İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planında politika “aile planlaması” olarak değişmiş, aile planlaması ile anne ve çocuk sağlık hizmetlerinin birlikte yürütülmesi planlanmıştır.

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında nüfusun nitelik ve nicelik değişimleriyle sosyal ve ekonomik kalkınma arasında karşılıklı etkileşime değinilmiştir.

Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında Üçüncüde olduğu gibi anne ve çocuk sağlığı üzerinde durulmuştur.

1985-1989 yılları arsında uygulanan Beşinci Kalkınma Planında sağlık, eğitim, beslenme ve barınma imkânları, bebek ölüm hızının azaltılması konuları üzerinde durulmuştur.

1990-1994 dönemi nüfus politikasının kapsamı, hızlı nüfus artışını çevre üzerindeki etkilerinin önlenmesi, kadın statüsünün yükselmesi, konularını da kapsayacak şekilde genişletilmiştir. 1994 yılı kalkınma programında kadını kalkınmaya katılımı için politikaların geliştirilmesi, cinsiyete dayalı veritabanın oluşturulması ve kadınların eğitimin desteklenmesi vurgulanmıştır.

1996-2000 döneminde sanayileşme ve şehirleşmenin aile yapısında meydana getirdiği değişimden hareketle bu değişimin etkilerine karşı ailenin çağdaş kurum ve hizmetlerle desteklenmesi karara bağlanmıştır.

2001-2005 döneminde; nüfus artış hızındaki düşmenin devam edeceği tahmin edilmiş, aile planlaması hizmetlerinin sağlık hizmetleri ile bütünleştirerek sunulacağı ilkesi benimsenmiştir.

2007-2013 döneminde; Türkiye’nin değişen nüfus yapısı, özellikle istihdam, eğitim ve sosyal güvenlik alanlarındaki politikaların ele alınması kararlaştırılmıştır. 

Kentleşmenin Nedenleri Nelerdir?



Kentleşmenin Nedenleri Nelerdir?

  • Ekonomik Nedenler
  • Teknolojik Nedenler
  • Siyasal Nedenler
  • Sosyo-psikolojik Nedenler

Kent Planlamasının Tarihi



Kent Planlamasının Evrimi

  • Tarih boyunca her çağın ve uygarlığın kendine özgü kentleri var olagelmiştir.İnsanların yerel ve ortak gereksinimleri karşılamaları için bir araya toplanmalarından doğan kentler,her çağda ve uygarlık içinde belli bir düzenleme gerektirmiştir.
  • Antikçağda,Mısır,Mezopotamya,Yunanistan ve Ege Adaları’nda gelişen uygarlıkların kentlerinde,belli bir plana göre düzenlenmiş olduklarını gösteren kanıtlara rastlanır.Milet,Efes,Heraklia,Priene ve Bergama bunlardan bazılarıdır.Daha çok savunma nitelikleri ve askeri kişiliği ağır basan Roma Uygarlığı kentleri bile düzenli ve planlı kentlerden oluşur.
  • Savunma kaygıları yanında,ticaret yollarının kesişme noktaları olan orta çağ kentlerinde ışınsal(radiyal),uzunlamasına,ağ biçiminde,üçgen ve dikdörtgen biçiminde geometrik şekillerin egemen olduğu görülür.Surlarla çevrili kaleler,Pazar yerleri,yönetim yapıları ve meslek loncalarının adı ile anılan sokaklar,ortaçağ kentlerini simgeleyen başlıca öğelerdir.
  • 17.yy’ın ikinci yarısını izleyen döneme damgasını vuran kent biçimi koruların ve parkların kenti süsleyici öğeler olarak kullanılması olayıdır.18.yy kent biçimi bu etmenler altında oluşmuştur.
  • 19.yy sanayi devriminin toplumların yaşamasına getirdiği ekonomik ve toplumsal değişikliklerle doludur.Kentler artan nüfusu barındırmaya yetmediğinden,bir yandan alanca büyürken diğer yandan da kent özellikleri daha çok sayıda insanı barındıracak biçimde değişikliğe uğramıştır.
  • 20.yy, her alanda olduğu gibi kent planlaması alanında da büyük bir sıçramanın başlangıcıdır.İngiltere’de yayımlanan iki yapıtın bu alanda önemli etkileri olmuştur.Bunlardan birincisi Ebenzer Howard’ın 1898 yılında “Yarın Gerçek Reforma Giden Barışçı Yol”,1902 yılında da “Yarının Bahçe Kentleri” adları ile yayımlanan yapıtlarıdır.

Kent planlaması hemen hemen bütün ülkelerde şu gelişim aşamalarından geçmiş bulunmaktadır;

a)      Birinci Aşama:Kent planlamasının,kentleri güzelleştirilmesini sağlayan bir uğraş olarak anlaşılmasıdır.(Geniş caddeler,görkemli yapılar,büyük ve güzel parklar,meydanlar bu yaklaşımda üzerinde durulan konulardır.

b)      İkinci Aşama:Kentlerin imarı ve planlaması bir mühendislik çabası olarak görülmüştür.Gerçekten bu aşamada kent planlama görevinin yalnız mimarlar ve mühendisler tarafından yerine getirildiği görülür.

c)      Üçüncü Aşama:Kent plancılığının salt bir teknik uğraşı olmak yerine,ekonomik ve toplumsal etmenlerin de hesaba katıldığı çok yönlü bir çaba olarak dikkate alınmasıdır.

d)     Dördüncü aşama:Kent planlamasında,coğrafi kapsam değişikliği olmuştur.Kentlerin başka kentlerle,içinde bulundukları bölge ile ekonomik ve toplumsal ilişkileri içinde de alınmasını gerektiren görüştür.

e)      Son aşamada,planlama eyleminin siyasal boyutları da bu sürece eklenmiştir.

AB Ülkelerinde Nüfusun Geleceği ve TÜRK Nüfusunun Yeri



Nüfus konusuyla ilgili yapılan çalışmalarda belirtilmesi gereken hususlardan birisi de nüfusun gelecekteki durumudur. Daha açık bir

ifade ile gelecek yıllarda nerede ne kadar nüfusun olacağının bilimsel işlemler aracılığıyla belirlenmesi özellikle yapılacak planlamalar açısından son derece önemlidir. Bu bağlamda AB ülkelerinin geçmişten günümüze nüfuslarının gelişim seyri de dikkate alınarak yapılan hesaplamalarda günümüzdeki nüfus yapısı ve nüfus artışından da hareketle önemli ölçüde nüfus artışı beklenmediği gibi eğer gerekli önlemler alınmazsa nüfuslarının azalacağı tahmin edilmektedir.


Birleşmiş Milletlerin verilerinden yararlanılarak yapılan hesaplamalara göre 27 üyeli AB’nin (yeni üyeler katılmadığı takdirde) 2025
yılında nüfusunun 470,8 milyon; Türkiye nüfusunun ise 89 milyon olacağı tahmin edilmektedir (http://esa.un.org/unpp). Yine BM verilerine göre 2025 yılında Dünya nüfusunun 8 milyar 10 milyon kadar olacağı ve AB ülkelerinin dünya nüfusunun yaklaşık % 5,9’una sahip olacağı tahmin edilmektedir. AB ülkeleri içinde 2025 yılında en fazla nüfusa sahip ülkenin 80,3 milyonluk nüfusuyla Almanya olacağı da tahminler arasındadır. Türkiye ise üyeliği durumunda AB içinde 89,5 milyonluk nüfusuyla Almanya’dan daha fazla bir nüfusa sahip olacaktır (http://esa.un.org/unpp). Bu durumda Türkiye’nin tek başına AB nüfusunun %19’unu oluşturacağı tahmin edilmektedir. Geleceğe yönelik nüfus tahminleri ne kadar uzun süreli ise tahminin gerçekleşme oranı o kadar düşüktür. Ancak genel bir fikir vermesi açısından uzun vadeli nüfus tahminleri de yapılmaktadır. Bu bağlamda AB ülkeleri Dünya ve Türkiye için 2050 yılına ait nüfus tahminleri de oldukça ilginç değerlere sahiptir. BM verilerine göre 2050 yılında Dünya nüfusunun 9 milyar 191 milyon kadar olacağı ve AB ülkelerinin dünya nüfusunun ancak % 4,9 kadarına sahip olacağı beklenmektedir.

AB ülkeleri içinde 2050 yılında en fazla nüfusa sahip ülkenin nüfusu 74 milyona düşecek olsa bile Almanya olacağı beklenmektedir. BM’in 2050 yılı için yaptığı tahminlere göre Türkiye 90 milyonu geçecek nüfusuyla AB içinde Almanya’dan daha fazla bir nüfusa sahip olacaktır (http://esa.un.org/unpp). Avrupa’daki Türklerin çok önemli bir kısmı AB ülkelerinde bulunmaktadır.
AB ülkelerinde 5 milyona yakın Türk nüfus yer almaktadır. Halen Avrupa ülkelerinde üç kuşak Türk vardır. Bunlardan birinci kuşağın önemli bir kısmı emekli olmuş ve bu nedenle geri dönmüş, bir kısmı halen gidiş geliş yapmaya devam etmektedir. Geri dönüşler AB ve genel olarak Avrupa ülkelerinde Türk nüfusun azalmasına neden olmaktadır. Avrupa ülkelerinde bulunan ikinci ve özellikle üçüncü kuşak Türk nüfus ise orada yaşamaya devam etmekte ve çok önemli bir kısmının geri dönmeye de niyeti yoktur. AB ülkelerinde yaşayan Türklerde doğurganlık her ne kadar bulundukları ülke vatandaşlarından daha yüksek ise de genelde çok fazla değildir. Ancak birçok AB ülkesi Türk nüfusunu önemli demografik bir tehdit olarak görmektedir. Genellikle resmi kanallardan bu durum ifade edilemese bile bazı ortamlarda ifade edilmesi Türklere karşı şiddet olaylarına neden olabilmektedir.


Dış Ülkelerden Türkiye’ye Yönelik Göçler



Geniş bir arazi parçasına hükmeden Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme döneminde arazi kaybetmeye başlaması ile birlikte kaybedilen bu yerlerden Osmanlı İdaresi altında kalan bölgelere, İmparatorluğun son dönemlerinde ise Anadolu’ya  doğru devamlı bir göç hareketi süregelmiştir. Anadolu’ya yönelen bu göç hareketi Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra da devam ederek günümüze kadar gelmiştir.Yapılan araştırmalar, Anadolu’ya yönelik toplu ilk göç hareketlerinin 1768 Osmanlı-Rus Savaşı ve sonrası imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) arasında geçen süre içerisinde başladığını göstermektedir. Daha sonraları Yugoslavya, Bulgaristan ve Yunanistan’ın bağımsız devletler olmaları, Anadolu’ya nüfus göçünü hızlandırmıştır .Hızı zayıflamış olmasına rağmen bugün de devam etmektedir. 1771-1989 yılları arasını kapsayan kabaca son 200 yıl içinde Anadolu’ya gelen göçmen sayısı 7,8 milyonu aşar. Bu kitlenin yaklaşık 2,2 milyonu Cumhuriyetin ilanından sonra gelenlerdir. Söz konusu göçmenlerin %96’sının çıkış yeri Yunanistan, Bulgaristan, Eski Yugoslavya ve Romanya gibi dört Balkan ülkesidir.

Dıştan Anadolu’ya yönelmiş göçlerin ana nedeni maalesef “zorunlu göç ettirme” esasına dayanır. Örneğin 1792 Yaş Antlaşması ile Kırım’ı işgal eden Çarlık Rusya’sı, Kırım Türkleri’ni zorunlu olarak göç ettirmiştir. Yine 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Kafkasya ve Balkanlarda Rus Ordularının baskısından kaçan önemli bir nüfus kitlesi Anadolu’ya sığınmıştır. Benzer şekilde Yunanistan ve Bulgaristan’ın Türk nüfusuna uyguladığı sistemli baskılar da Anadolu’ya yönelen göçlerin ana nedenidir. Göçlerin nedenleri arasında az da olsa “değiştirme yoluyla göç” olayı diğer bir faktördür. Örneğin Lozan Barışı uyarınca Ege Adaları ve Makedonya’dan yaklaşık 400.000 kişilik bir nüfus Anadolu’ya alınmış, buna karşılık Doğu Karadeniz ve Trakya’daki Rumların hemen tamamı (İstanbul’dakiler hariç tutulmuştur) olan 150.000 kişi Yunanistan’a gönderilmiştir. Balkan ülkelerinin dışında daha az da olsa zaman zaman Orta Asya, Kıbrıs, Eski Sovyetler Birliği gibi değişik bölgelerden de Anadolu’ya göçler olmuştur. Örneğin 1979’da Sovyetler’in Afganistan’ı işgalinden sonra Pakistan’a sığınan 4350 kişi 1986 yılında Türkiye’ye getirilerek yerleştirilmiştir


Türkiye ayrıca, çeşitli anlaşmazlıklara sahne olan komşu ülkelerde yaşayan toplumlar için de zaman zaman sığınılacak bir ülke olarak değerlendirilmiştir. Nitekim İran da şahlık rejiminin bitmesinin ardından, İran-Irak savaşı esnasında ve Körfez Savaşı’ndan hemen sonra yüzbinlerle ifade edilebilen nüfus kitleleri sınırlarımız içinde ikamet ettirilmişler ve her türlü ihtiyaçları karşılanmıştır. Söz konusu toplulukların önemli bölümü daha sonra geri dönmüşlerdir.

Türkiye İçin 100 Milyon Nüfus Hayal Mi?



Türkiye’nin nüfusu 2010 yılı itibariyle TUIK in verdiği gibi 72,6 milyon değil, 79,6 milyondur.. yanlış rakamları bilmenin de hiç bir yararı yoktur.. Türkiye’nin yıllık nüfus artış hızı her yıl biraz daha küçülmektedir.. 2010 yılı için TUIK in verdiği % 1,45 şimdiye kadar erişilmiş en düşük değerdir,yani bundan önceki yıllarda bu rakam daha da büyüktü.. Varsayalım ki yıllık artış hızı 2000 den beri hep %1,45 olagelsin.. o zaman 2000 yılında 67,8 milyon olan nüfusun(TUIK raporunda var..) 10 yıl içersinde en azından 78,3 milyon olması gerekirdi.. Bu da gösteriyor ki resmen ilan edilen 72,6 milyon halk tabiriyle tam bir atmasyon.. TUIK herhalde AB ye giriş sürecinde fazla kalabalık bir ülke görünümü vermek istemiyor.(Prof. Dr. Ali Ercan)


Nüfus artış hızındaki gerilemeye bakılırsa Türkiye’nin nüfusunun 2050 yılına gelindiğinde bile 100 milyonu bulması hayal gibi görünüyor.
2009 Yılı Programında yer alan 1998-2008 nüfus artış hızı düşüş eğiliminden yapılan projeksiyona göre, bu yıl yüzde 1,18 olarak hesap edilen nüfus artış hızı, 2010 yılında yüzde 1,11’e, 2015 yılına gelindiğinde ise yüzde 1’in altına inecek. Türkiye’nin nüfus artış hızı 2020’de yüzde 0,8’e, Cumhuriyetin 100’üncü yılı olacak 2023’de yüzde 0,7, 2030’da yüzde 0,5’e 2035’te yüzde 0,3’e gerileyecek.

2040 yılına gelindiğinde Türkiye nüfusu yüzde 0,2’lik artış hızıyla 88 milyon 629 bin kişi olacak. 2046’da nüfus artış hızı hemen hemen sıfır seviyesine düşecek ve 89 milyon 165 kişi olacak.

Türkiye nüfusu 2047’den itibaren ise gerileyecek. 2047 yılında nüfus artış hızı eksi yüzde 0,00052’ye düşecek ve ülke nüfusu 89 milyon 161 kişiye inecek. 2050 yılına gelindiğinde ise eksi yüzde 0,000958’lik nüfus artış hızıyla ülke nüfusu 88 milyon 986 bin kişiye gerileyecek. 




Beşeri coğrafya, Yerleşme Coğrafyası, Nüfus Coğrafyası, Sanayi Coğrafyası, Siyasi Coğrafya, Enerji Coğrafyası, Turizm Coğrafyası, Ulaşım Coğrafyası, Tarım Coğrafyası

BEŞERİ COĞRAFYA
Beşeri coğrafya, Yerleşme Coğrafyası, Nüfus Coğrafyası, Sanayi Coğrafyası, Siyasi Coğrafya, Enerji Coğrafyası, Turizm Coğrafyası, Ulaşım Coğrafyası, Tarım Coğrafyası gibi alt dallara ayrılarak incelenir.
YERLEŞME COĞRAFYASI
İnsanların, farklı türdeki konutlarda, yaşamlarını toplu ya da dağınık şekilde sürdürmelerine yerleşme denir.
Yerleşmeyi etkileyen faktörler
1. İklim
Yerleşmeyi etkileyen en önemli faktördür. Dünya’da Orta kuşak karalarında iklim koşulları uygun olduğundan, nüfus fazla iken çöllerde, kutup bölgelerinde, bataklıklarda ve yüksek dağlık alanlarda, iklim şartları uygun olmadığından, nüfus çok azdır. Yine, Ekvatoral bölgede 0 - 1000 m yükseltiler arasında, aşırı nemli ve bunaltıcı bir iklim etkili olduğundan, Amazon ile Kongo havzalarında da nüfus azdır.
2. Yeryüzü şekilleri
Dağlık, çok engebeli ve yüksek sahalar, yerleşmelerin kurulmasını ve gelişmesini önemli ölçüde engellemektedir. Buna karşılık düz ovalık alanlarda tarım, ulaşım, sanayi faaliyetleri daha çok geliştiğinden nüfus fazladır. Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde nüfus yoğunluğunun az, Marmara ve Ege bölgelerinde fazla olması buna örnektir.
3. Toprak
Verimsiz toprakların bulunduğu yerler, nüfusça tenha iken (Tuz Gölü çevresi), verimli toprakların bulunduğu yerler nüfusça zengindir. (Çukurova ve Ege ovaları gibi)
4. Ekonomik Kaynaklar
Ekonomik kaynakların fazla olduğu, sanayi, ticaret faaliyetlerinin yoğun olduğu, maden ve enerji kaynaklarının çok bulunduğu yerlerde nüfus yoğunluğu artmaktadır. Ülkemizde Marmara Bölgesi ile Zonguldak, Karabük, Ereğli, Batman gibi merkezlerin nüfusça yoğun olmaları ekonomik kaynakların çok olmasındandır. Ekonomik kaynakların yetersiz olduğu bölgelerde, halk geçimini temin etmek için göç etmekte ve nüfusları azalmaktadır.