Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Kentleşme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kentleşme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kentlesme oranının en yüksek olduğu bölge hangisidir?

Kentlesme oranının en yüksek olduğu bölge Marmara Bölgesi 

Kentleşme Nedir ve Kentleşmenin Gelişimi - Kentleşme Tarihi

Kentleşme Nedir?



Kentleşme terimi üzerine toplumbilimciler ve çevreciler birçok tanım yapmışlardır. Dar anlamda kentleşme;kent 

sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artmasını anlatır. Bu tanım kentleşmenin demografik yapısını gösterir niteliktedir. Ancak kentleşme sadece nüfus hareketi olarak görülürse eksik kavranmış olur. Çünkü kentleşme olgusu,bir toplumun ekonomik ve sosyal yapısındaki değişmelerden doğar.Kentleşmenim ekonomik,toplumsal ve siyasal boyutlarını da hesaba katan,geniş anlamda bir tanımı da belki şudur;sanayileşmeye ve ekonomik gelişmeye koşut olarak kent sayısının artması ve bugünkü kentlerin büyümesi sonucunu doğuran,toplum yapısında artan oranda örgütlenme,işbölümü ve uzmanlaşma yaratan insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişiklere yol açan bir nüfus sürecidir.


Üretim biçimindeki değişimin,yani ekonomik öğenin kentleşme tanımında özel bir ağırlığı vardır.Kentleşmenin,tarımsal üretiminden daha ileri bir üretim düzeyine geçiş olarak da tanımlanabilmesi bu sebeptendir.Bu geçiş tüm üretim denetleme işlevinin kentlerde toplanmasını zorunlu kıldığı gibi kentlerin büyümesine,yoğunluk kazanmasına,heterojenlik ve bütünleşme derecelerinin artmasına yol açmıştır.Her ülke bu geçişin süreci içinde bulunduğu noktaya göre az kentleşmiş ya da çok kentleşmiş olarak nitelendirilir.

Kentleşmenin Nedenleri Nelerdir?

  • Ekonomik Nedenler
  • Teknolojik Nedenler
  • Siyasal Nedenler
  • Sosyo-psikolojik Nedenler

Kent Planlamasının Evrimi

  • Tarih boyunca her çağın ve uygarlığın kendine özgü kentleri var olagelmiştir.İnsanların yerel ve ortak gereksinimleri karşılamaları için bir araya toplanmalarından doğan kentler,her çağda ve uygarlık içinde belli bir düzenleme gerektirmiştir.
  • Antikçağda,Mısır,Mezopotamya,Yunanistan ve Ege Adaları’nda gelişen uygarlıkların kentlerinde,belli bir plana göre düzenlenmiş olduklarını gösteren kanıtlara rastlanır.Milet,Efes,Heraklia,Priene ve Bergama bunlardan bazılarıdır.Daha çok savunma nitelikleri ve askeri kişiliği ağır basan Roma Uygarlığı kentleri bile düzenli ve planlı kentlerden oluşur.
  • Savunma kaygıları yanında,ticaret yollarının kesişme noktaları olan orta çağ kentlerinde ışınsal(radiyal),uzunlamasına,ağ biçiminde,üçgen ve dikdörtgen biçiminde geometrik şekillerin egemen olduğu görülür.Surlarla çevrili kaleler,Pazar yerleri,yönetim yapıları ve meslek loncalarının adı ile anılan sokaklar,ortaçağ kentlerini simgeleyen başlıca öğelerdir.
  • 17.yy’ın ikinci yarısını izleyen döneme damgasını vuran kent biçimi koruların ve parkların kenti süsleyici öğeler olarak kullanılması olayıdır.18.yy kent biçimi bu etmenler altında oluşmuştur.
  • 19.yy sanayi devriminin toplumların yaşamasına getirdiği ekonomik ve toplumsal değişikliklerle doludur.Kentler artan nüfusu barındırmaya yetmediğinden,bir yandan alanca büyürken diğer yandan da kent özellikleri daha çok sayıda insanı barındıracak biçimde değişikliğe uğramıştır.
  • 20.yy, her alanda olduğu gibi kent planlaması alanında da büyük bir sıçramanın başlangıcıdır.İngiltere’de yayımlanan iki yapıtın bu alanda önemli etkileri olmuştur.Bunlardan birincisi Ebenzer Howard’ın 1898 yılında “Yarın Gerçek Reforma Giden Barışçı Yol”,1902 yılında da “Yarının Bahçe Kentleri” adları ile yayımlanan yapıtlarıdır.

Kent planlaması hemen hemen bütün ülkelerde şu gelişim aşamalarından geçmiş bulunmaktadır;

a)      Birinci Aşama:Kent planlamasının,kentleri güzelleştirilmesini sağlayan bir uğraş olarak anlaşılmasıdır.(Geniş caddeler,görkemli yapılar,büyük ve güzel parklar,meydanlar bu yaklaşımda üzerinde durulan konulardır.

b)      İkinci Aşama:Kentlerin imarı ve planlaması bir mühendislik çabası olarak görülmüştür.Gerçekten bu aşamada kent planlama görevinin yalnız mimarlar ve mühendisler tarafından yerine getirildiği görülür.

c)      Üçüncü Aşama:Kent plancılığının salt bir teknik uğraşı olmak yerine,ekonomik ve toplumsal etmenlerin de hesaba katıldığı çok yönlü bir çaba olarak dikkate alınmasıdır.

d)     Dördüncü aşama:Kent planlamasında,coğrafi kapsam değişikliği olmuştur.Kentlerin başka kentlerle,içinde bulundukları bölge ile ekonomik ve toplumsal ilişkileri içinde de alınmasını gerektiren görüştür.

e)      Son aşamada,planlama eyleminin siyasal boyutları da bu sürece eklenmiştir.

Kentleşmenin Nedenleri Nelerdir?



Kentleşmenin Nedenleri Nelerdir?

  • Ekonomik Nedenler
  • Teknolojik Nedenler
  • Siyasal Nedenler
  • Sosyo-psikolojik Nedenler

Kent Planlamasının Tarihi



Kent Planlamasının Evrimi

  • Tarih boyunca her çağın ve uygarlığın kendine özgü kentleri var olagelmiştir.İnsanların yerel ve ortak gereksinimleri karşılamaları için bir araya toplanmalarından doğan kentler,her çağda ve uygarlık içinde belli bir düzenleme gerektirmiştir.
  • Antikçağda,Mısır,Mezopotamya,Yunanistan ve Ege Adaları’nda gelişen uygarlıkların kentlerinde,belli bir plana göre düzenlenmiş olduklarını gösteren kanıtlara rastlanır.Milet,Efes,Heraklia,Priene ve Bergama bunlardan bazılarıdır.Daha çok savunma nitelikleri ve askeri kişiliği ağır basan Roma Uygarlığı kentleri bile düzenli ve planlı kentlerden oluşur.
  • Savunma kaygıları yanında,ticaret yollarının kesişme noktaları olan orta çağ kentlerinde ışınsal(radiyal),uzunlamasına,ağ biçiminde,üçgen ve dikdörtgen biçiminde geometrik şekillerin egemen olduğu görülür.Surlarla çevrili kaleler,Pazar yerleri,yönetim yapıları ve meslek loncalarının adı ile anılan sokaklar,ortaçağ kentlerini simgeleyen başlıca öğelerdir.
  • 17.yy’ın ikinci yarısını izleyen döneme damgasını vuran kent biçimi koruların ve parkların kenti süsleyici öğeler olarak kullanılması olayıdır.18.yy kent biçimi bu etmenler altında oluşmuştur.
  • 19.yy sanayi devriminin toplumların yaşamasına getirdiği ekonomik ve toplumsal değişikliklerle doludur.Kentler artan nüfusu barındırmaya yetmediğinden,bir yandan alanca büyürken diğer yandan da kent özellikleri daha çok sayıda insanı barındıracak biçimde değişikliğe uğramıştır.
  • 20.yy, her alanda olduğu gibi kent planlaması alanında da büyük bir sıçramanın başlangıcıdır.İngiltere’de yayımlanan iki yapıtın bu alanda önemli etkileri olmuştur.Bunlardan birincisi Ebenzer Howard’ın 1898 yılında “Yarın Gerçek Reforma Giden Barışçı Yol”,1902 yılında da “Yarının Bahçe Kentleri” adları ile yayımlanan yapıtlarıdır.

Kent planlaması hemen hemen bütün ülkelerde şu gelişim aşamalarından geçmiş bulunmaktadır;

a)      Birinci Aşama:Kent planlamasının,kentleri güzelleştirilmesini sağlayan bir uğraş olarak anlaşılmasıdır.(Geniş caddeler,görkemli yapılar,büyük ve güzel parklar,meydanlar bu yaklaşımda üzerinde durulan konulardır.

b)      İkinci Aşama:Kentlerin imarı ve planlaması bir mühendislik çabası olarak görülmüştür.Gerçekten bu aşamada kent planlama görevinin yalnız mimarlar ve mühendisler tarafından yerine getirildiği görülür.

c)      Üçüncü Aşama:Kent plancılığının salt bir teknik uğraşı olmak yerine,ekonomik ve toplumsal etmenlerin de hesaba katıldığı çok yönlü bir çaba olarak dikkate alınmasıdır.

d)     Dördüncü aşama:Kent planlamasında,coğrafi kapsam değişikliği olmuştur.Kentlerin başka kentlerle,içinde bulundukları bölge ile ekonomik ve toplumsal ilişkileri içinde de alınmasını gerektiren görüştür.

e)      Son aşamada,planlama eyleminin siyasal boyutları da bu sürece eklenmiştir.

1950-1980 Dönemi Türkiye'de Kentleşme



1950-1980 Dönemi

Özellikle bir önceki döneme oranla 1950 ile 1960 yılları arasında kentleşme oldukça hızlıdır. Hem büyük şehirler göç alırken hem de kentsel statü kazanan birçok il meydana gelmiştir. 

11950-1980 Dönemi950 sonrası olağanüstü bir kentleşme söz konusudur. 1950’de % 25 olan kentleşme oranı 1980’de % 43,9’a yükselmiştir. Kentsel nüfustaki artış oranı ise bu dönem içerisinde ‰ 15-27’den ‰50-55’e yükselmiştir.

Bu dönemin bir diğer özelliği ise kente olan göçlerin daha çok kırsal kesimlerden olmasıdır. 1950 öncesi dönemde toplam nüfus artışıyla kentsel nüfus artışı arasında fazla fark yok iken bu dönemde kentsel nüfus artışı toplam nüfus artışını oldukça geçmiştir. Buda kentlerdeki nüfus artışının yarıdan fazlasının göçlerden kaynaklandığını ortaya koyar.

1950’den sonra kentleşmenin hızla gelişmesindeki ana unsurlar sosyal ve ekonomik yapıdaki iyileşmelerdir. Özellikle bu dönemde sanayileşme hamleleri, ulaşımda kolaylık sağlamak için demiryollarından ziyade karayoluna yatırım yapılması ayrıca kırsal alanda artan nüfusla ortaya çıkan toprak yetersizliği (bol nüfuslu ailelerde 1950 öncesi ekilen arazi yaşamı idame ettirmeye yeter iken artan nüfus ile birlikte çocuklar arasında arazinin paylaşımı ile birlikte ekonomik gereksinimlerin karşılanamaz duruma gelmesi) kentlerin cazibesini artırmıştır. Bunun yanı sıra kentlerdeki sağlık, alt yapı, kamu hizmetlerinin iyileşmesi de kentleşmenin hızla gelişmesindeki diğer faktörlerdendir.

Bu dönemden sonra artık göçler sadece Ankara ile sınırlı kalmamış sanayi yatırımları ile birlikte İstanbul, İzmir ve Adana gibi büyük şehirlere de yapılmıştır.

1970-1980 Dönemi Türkiye'de Kentleşme



1970-1980 Dönemi

Bu dönem ülkedeki 1950’den sonra kentleşme hızının düşük olduğu dönem olarak göze çarpar. 

Bu düşüşü 1950-1960’ta ‰ 52,4 19-1970’de ‰ 43,5 1970-1980’de ise ‰ 36,1 yıllarındaki oranlarla ortaya koyabiliriz. Bu gerilmenin nedenleri arasında siyasal koşulların yanında sosyo-ekonomik koşulları saymak mümkündür. 1970 sonrası kalkınma hızı düşerken yatırımlar durma noktasına gelir. Ekonomik bunalımlar sonrasında tarım dışı sektörde işgücü talepleri oldukça düşmüştür.

Konut, altyapı, kamu hizmetleri hızla artan nüfusa yetersiz gelmeye başlamıştır. Demografik etkende yavaşlatmıştır. Şöyle ki hızla artan nüfus artış hızını azaltmaya yönelik yapılan politikalardır. Genç nüfusun kentlere göç etmesi yaşlı nüfusun kırsal alanda kalması da kırsal nüfusun artışını engellemiştir.

1960-1970 Dönemi Türkiye'de Kentleşme



1960-1970 Dönemi

Bu dönemde kentsel nüfus artışındaki azalmada en etkin faktör kırsal alanların iticiliğini kaybetmesinden dolayıdır. 

Kırsal alanlara yapılan devlet desteği ve gelir artışlarıdır. İkinci faktör ise dış göçlerin başlamasıdır. Bu dönemde 569.238 kişi dış göçe maruz kalmıştır.

1980 Sonrası Türkiye'de Kentleşme



1980 Sonrası

Kentleşme hareketleri bu dönemden sonra tekrar hızlanmaya başlamıştır. 1980’de ‰ 54,5’e yükselmiştir. 

Bu süreçte en fazla artış 1980-1985 döneminde görülmüştür. Öyle ki Cumhuriyet döneminin en yüksek kentsel nüfus artışı yaşanmıştır ve kır nüfusu geçerek ‰ 62,6’ya yükselmiştir.

Büyük artıştaki önemli rol yönetsel yapılanmalardır. Üç şehir büyük kent statüsü kazanmıştır. Yine bir diğer önemli hususta kentleşmenin boyutu ve dinamikleridir. Geleneksel kentler dediğimiz İstanbul, Ankara, İzmir’in yanı sıra başka şehirlerde göç almaya başlamıştır.

Kentleşme hızına etki eden en önemli faktörlerin başında terör olayları, sanayi ve turizm faaliyetleridir. Marmara bölgesinde İstanbul merkezli başlayan kentleşme burada sanayi faaliyetleri nedeniyle çevre illere de sıçramıştır. Akdeniz kıyılarındaki kentleşmenin en önemli nedeni turizmdir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki kentleşmenin en önemli sebebi ise zaman zaman şiddetini artıran terör olaylarıdır. Bunlar neticesinde insanlar kendilerini daha güvende hissetmek için bölge kentlerine göç etmişlerdir.

Türkiye’de Kentleşmenin Tarihsel Boyutu



Türkiye ‘de kentleşme süreci için 1950 öncesi ve 1950 sonrası olarak iki farlı dönemden söz etmek mümkündür. 1950’ye kadar çok yavaş artış kaydeden ülkemizin kent nüfusu, b

u tarihten sonra özellikle kırsal alanlardaki dönüşümlerden kaynaklanan çözülmenin kentlere yönelik yoğun göçlere neden olması sonucunda çok hızlı bir artış kaydetmiştir. 1950’den sonra artan ve kırdan kente yönelik göçlerin şekillendirdiği bu hızlı kentleşme, günümüzde de devam etmektedir.

Ülkemizdeki kentleşme süreci yakından incelendiğinde bölgeler arası ekonomik gelişme farklılıklarının giderek büyümesi eskiden beri göç alan merkezlerin daha fazla göç almalarına neden olurken sanayi, turizm ve tarım faaliyetlerinin gelişmesiyle ortaya çıkan ve giderek güçlenen yeni çekim merkezleri ortaya çıkmıştır. Örneğin GAP’la Şanlıurfa, turizmle Antalya ve sanayiyle Tekirdağ son yıllarda hızlı bir kentleşme olgusu ortaya koymuştur.

Bir diğer husus ise kentleşmenin mekansal dağılımındaki yeni ve ilginç gelişmelerdir. 1985’te yoğunlaşan Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’daki terör olayları bu iki bölgede kente yönelik olan göçü çok fazla artırmıştır. Öyle ki bu yıllarda kentleşme hızında Marmara Bölgesi’ni geride bırakmıştır.

Başka bir husus da üniversitelerin kurulmasıdır. Bu kentleşmeye yeni bir boyut kazandırmıştır. Özellikle Çanakkale, Isparta, Muğla ve afyon illerimizde eğitim kaynaklı kentleşme olgusu aşikârdır. Türkiye’deki kentleşme sürecini dönemsel olarak incelemek gerekirse bunu üç dönemde inceleyebiliriz.

1923-1950 Dönemi

1950 öncesinin temel özelliği ülke bütününde güçlü bir kentleşme hareketinin bulunmamasıdır. Bu dönemde bariz olamasa da bir artış gözlenmiştir. 1935’te % 23,5 olan kentleşme oranı 1950’de %25’e ulaşmıştır. Bu dönemde kente olan göçlerden ziyade kent içi dinamiklerin kentsel nüfusu arttırdığı söylenebilir.

Bu dönemde kentten kente göçler yaşanmıştır fakat belirgin bir artış yoktur. Yukarda da değinildiği gibi bu artış tamamen kentlerin iç dinamikleriyle alakalıdır. Yapılan göçler genel itibariyle büyük kentlere olmuştur. Dönemin genel nüfus artışı ‰ 21,7 iken kentsel nüfustaki artış ‰ 22,5’tür.

Bu dönemde Ankara’nın başkent olması buraya olan göçü oldukça etkilemiştir. Ayrıca normalin üzerinde – iki katını geçen – bir göç hareketi yaşanmıştır. Ankara’daki artış ‰ 61’dir.

1923-1950 dönemi arasında kentsel nüfusun göç almamasındaki temel faktör bu dönemde köy ve kent olgusunun belirgin olmamasıdır. Yani kentlerin köylerden pekte bir farkının bulunmamasıdır.

1950-1980 Dönemi

Özellikle bir önceki döneme oranla 1950 ile 1960 yılları arasında kentleşme oldukça hızlıdır. Hem büyük şehirler göç alırken hem de kentsel statü kazanan birçok il meydana gelmiştir. 1950 sonrası olağanüstü bir kentleşme söz konusudur. 1950’de % 25 olan kentleşme oranı 1980’de % 43,9’a yükselmiştir. Kentsel nüfustaki artış oranı ise bu dönem içerisinde ‰ 15-27’den ‰50-55’e yükselmiştir.

Bu dönemin bir diğer özelliği ise kente olan göçlerin daha çok kırsal kesimlerden olmasıdır. 1950 öncesi dönemde toplam nüfus artışıyla kentsel nüfus artışı arasında fazla fark yok iken bu dönemde kentsel nüfus artışı toplam nüfus artışını oldukça geçmiştir. Buda kentlerdeki nüfus artışının yarıdan fazlasının göçlerden kaynaklandığını ortaya koyar.

1950’den sonra kentleşmenin hızla gelişmesindeki ana unsurlar sosyal ve ekonomik yapıdaki iyileşmelerdir. Özellikle bu dönemde sanayileşme hamleleri, ulaşımda kolaylık sağlamak için demiryollarından ziyade karayoluna yatırım yapılması ayrıca kırsal alanda artan nüfusla ortaya çıkan toprak yetersizliği (bol nüfuslu ailelerde 1950 öncesi ekilen arazi yaşamı idame ettirmeye yeter iken artan nüfus ile birlikte çocuklar arasında arazinin paylaşımı ile birlikte ekonomik gereksinimlerin karşılanamaz duruma gelmesi) kentlerin cazibesini artırmıştır. Bunun yanı sıra kentlerdeki sağlık, alt yapı, kamu hizmetlerinin iyileşmesi de kentleşmenin hızla gelişmesindeki diğer faktörlerdendir.

Bu dönemden sonra artık göçler sadece Ankara ile sınırlı kalmamış sanayi yatırımları ile birlikte İstanbul, İzmir ve Adana gibi büyük şehirlere de yapılmıştır.

1960-1970 Dönemi

Bu dönemde kentsel nüfus artışındaki azalmada en etkin faktör kırsal alanların iticiliğini kaybetmesinden dolayıdır. Kırsal alanlara yapılan devlet desteği ve gelir artışlarıdır. İkinci faktör ise dış göçlerin başlamasıdır. Bu dönemde 569.238 kişi dış göçe maruz kalmıştır.

1970-1980 Dönemi

Bu dönem ülkedeki 1950’den sonra kentleşme hızının düşük olduğu dönem olarak göze çarpar. Bu düşüşü 1950-1960’ta ‰ 52,4 19-1970’de ‰ 43,5 1970-1980’de ise ‰ 36,1 yıllarındaki oranlarla ortaya koyabiliriz. Bu gerilmenin nedenleri arasında siyasal koşulların yanında sosyo-ekonomik koşulları saymak mümkündür. 1970 sonrası kalkınma hızı düşerken yatırımlar durma noktasına gelir. Ekonomik bunalımlar sonrasında tarım dışı sektörde işgücü talepleri oldukça düşmüştür.

Konut, altyapı, kamu hizmetleri hızla artan nüfusa yetersiz gelmeye başlamıştır. Demografik etkende yavaşlatmıştır. Şöyle ki hızla artan nüfus artış hızını azaltmaya yönelik yapılan politikalardır. Genç nüfusun kentlere göç etmesi yaşlı nüfusun kırsal alanda kalması da kırsal nüfusun artışını engellemiştir.

1980 Sonrası

Kentleşme hareketleri bu dönemden sonra tekrar hızlanmaya başlamıştır. 1980’de ‰ 54,5’e yükselmiştir. Bu süreçte en fazla artış 1980-1985 döneminde görülmüştür. Öyle ki Cumhuriyet döneminin en yüksek kentsel nüfus artışı yaşanmıştır ve kır nüfusu geçerek ‰ 62,6’ya yükselmiştir.

Büyük artıştaki önemli rol yönetsel yapılanmalardır. Üç şehir büyük kent statüsü kazanmıştır. Yine bir diğer önemli hususta kentleşmenin boyutu ve dinamikleridir. Geleneksel kentler dediğimiz İstanbul, Ankara, İzmir’in yanı sıra başka şehirlerde göç almaya başlamıştır.

Kentleşme hızına etki eden en önemli faktörlerin başında terör olayları, sanayi ve turizm faaliyetleridir. Marmara bölgesinde İstanbul merkezli başlayan kentleşme burada sanayi faaliyetleri nedeniyle çevre illere de sıçramıştır. Akdeniz kıyılarındaki kentleşmenin en önemli nedeni turizmdir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki kentleşmenin en önemli sebebi ise zaman zaman şiddetini artıran terör olaylarıdır. Bunlar neticesinde insanlar kendilerini daha güvende hissetmek için bölge kentlerine göç etmişlerdir.

1923-1950 Dönemi Türkiye'de Kentleşme



1923-1950 Dönemi

1950 öncesinin temel özelliği ülke bütününde güçlü bir kentleşme hareketinin bulunmamasıdır. Bu dönemde bariz olamasa da bir artış gözlenmiştir. 1935’te % 23,5 olan kentleşme 

oranı 1950’de %25’e ulaşmıştır. Bu dönemde kente olan göçlerden ziyade kent içi dinamiklerin kentsel nüfusu arttırdığı söylenebilir.

Bu dönemde kentten kente göçler yaşanmıştır fakat belirgin bir artış yoktur. Yukarda da değinildiği gibi bu artış tamamen kentlerin iç dinamikleriyle alakalıdır. Yapılan göçler genel itibariyle büyük kentlere olmuştur. Dönemin genel nüfus artışı ‰ 21,7 iken kentsel nüfustaki artış ‰ 22,5’tür.

Bu dönemde Ankara’nın başkent olması buraya olan göçü oldukça etkilemiştir. Ayrıca normalin üzerinde – iki katını geçen – bir göç hareketi yaşanmıştır. Ankara’daki artış ‰ 61’dir.

1923-1950 dönemi arasında kentsel nüfusun göç almamasındaki temel faktör bu dönemde köy ve kent olgusunun belirgin olmamasıdır. Yani kentlerin köylerden pekte bir farkının bulunmamasıdır.

Kentleşme kültürü Türkiye ‘ de nasıl bir süreçten geçmiştir ?

Kentleşme kültürü Türkiye ‘ de nasıl bir süreçten geçmiştir ?
Kentleşmek , modern dünyada yerleşmiş bir eylemdir . Ulus – devletlerin 1789 Fransız İhtilali ‘ nden beri kurulmaya başlanmasıyla kentler de önem kazandı demek mümkündür .
Bir teoriye göre kentleşme , maden çağında başlamıştır . Madenden silah yapabilen insanlar neolitik dönemden kalma arazileri zapt ederek bir hakimiyet kurmuş ve de kendileri de korunaklı yerlere yerleşmişlerdir . Hakimiyet altına alınan insanlar kent kültüründe aşağı tabakaları yansıtmaktadır .
Kentler , Sanayi Devrimi ile birlikte çehre değiştirmiştir . Göçmen olarak kentlere kırsaldan göç eden ucuz iş gücü yeni dönemde refah seviyesinin artmasıyla birlikte daha çağdaş mahallelerde oturmaya başlamışlardır .
Sanayi Devrimi , fabrikaların kurulmasına ve kapitalist zihniyetin gelişmesine ortam hazırlamıştır . Rant sağlama düşüncesi bu dönem insanının “ çalışan yoksullar “ olmasına zemin hazırlamıştır . Kötü çalışma koşulları , yetersiz ücret , çocuk ve kadın işçilerin aşırı bir çalışma temposu içinde çalışmaları bu dönem insanını isyan ettirmiştir .
Çalışan ama kazanamayan ve ağır şartlar altında çalışan kesim refah seviyesini yükseltememiştir . Sanayi Devrimi sırasında ucuz iş gücü önem taşıyordu . Kırsaldan göç eden kesim tam da bu iş için biçilmiş bir kaftan gibiydi .
Sanayi Devrimi ‘ nde fabrikalar gittikçe daha seri bir üretim imkanına kavuşuyor ve de artık çocuk işçiler de zor şartlar altında çalıştırılmaya başlanıyordu . Çocuk işçilerin korunmasına yönelik ilk yasal düzenleme 19. Yy. da İngiltere ‘ de yapıldı .
Şartlar ağırdı . Kapitalist anlayışa göre pazarlık yapmak serbestti ve de en ucuz işçiyi işveren alıyordu . İşçinin tek başına pazarlık yapması durumu değiştirmiyordu ; çalışan yoksullar Sanayi Devrimi ‘ nin bir ürünü olmaya devam ediyordu .
Doğal olarak isyan bayrakları çekilmeye başlandı . Karl Marx bu konuda sosyalizm adlı bir işçi hareketinin fikir öncülüğünü yapmıştır . Daha sonradan sistemle bütünleşmiş sosyalistler de çıkacaktır . Fakat isyan hareketi başlamıştır . Kapitalizmin sürmesi adına sosyal devlet ya da refah devleti denilen bir anlayış ortaya çıkmıştır .
Kentleşmede , çalışan yoksulların daha sonradan refah seviyesinin yükselmesiyle birlikte apartman tipi yapılarda oturmaya başladığı bilinir . Daha üst gelir grubundakilerin  de tek katlı bahçeli evlerde oturmaya başladığı söylenebilir .
Türkiye ‘ de de 1923 – 1950 arası dönemde kentleşme önem kazandı . Ankara başkent yapıldı . Yurdu demiryolları ağıyla sarmak hedeflendi ve uygulandı . Fabrikalar Anadolu kentlerine ve özellikle demiryollarının geçtiği yakın yerlere yapıldı .
1923 – 1950 arası dönemde bir göç dalgası henüz yoktu . Daha sonradan 1950 – 1980 arası dönemde daha iyi iş imkanları ve daha fazla boş zaman aktivitesi sebebiyle kırsaldan kentlere ve de kentlerden kentlere göç dalgası bu dönemde yoğunlaştı .

Bu göç , tapusuz arazilerin üzerine gecekondu yapımıyla fakir ve bakımsız mahallelerin ortaya çıkmasına neden oldu . Daha sonradan bu gecekondu hikayesi yasallaştı ve de kat çıkma izni verildi .