Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Göçler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Göçler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

AB Ülkelerindeki Türk Nüfusü



20. yüzyılda bütün dünyada olduğu gibi Avrupa kıtasında da önemli nüfus hareketleri yaşanmıştır. Kıtada yer alan ülkelerden birçoğu II. Dünya savaşından 

sonra başlattıkları ekonomik kalkınma hamlelerinde işgücüne ihtiyaç duymuşlardır. Ülkeler, ekonomik kalkınmanın temeli olarak görülen sanayi faaliyetlerinde kullanmak üzere gerekli işgücünü karşılayamayınca başka ülkelerden işçi almışlardır. Bu amaçla Avrupa ülkelerine öncelikle komşularından, daha sonra da büyük oranda istihdam sorunu yaşayan Akdeniz ülkelerinden çok sayıda işçi gelmiştir. Batı ve Orta Avrupa ülkeleri bu tip göçlerin en yoğun olarak yaşandığı ülkelerdir. Avrupa ülkelerine yapılan göçlerle birlikte önemli sosyal, kültürel ve ekonomik değişimler ve sorunlar yaşanmaktadır. Çünkü göçler, sadece ülkelerin nüfus yapısını etkilemekle kalmamış; çok boyutlu sosyal, kültürel, ekonomik ilişkilerin ve mekansal değişimlerin yaşanmasına da neden olmuştur. Göç eden insanlar bir yandan o zamana kadar yaşamını geçirdiği ülke ile bağlarını sürdürmekte; diğer yandan da yaşadığı yere sosyal, kültürel ve ekonomik yönlerden uyum sağlamaya çalışması bu sorunların temel nedenlerindendir. Böylece nereye ait olduklarını tanımlama konusunda çok önemli kimlik sorunları yaşamaktadırlar. Başlangıçta karşılıklı anlaşma ve ideal şartlar altında başlayan nüfus hareketleri giderek, sosyal, siyasi, kültürel ve ekonomik yönleriyle çok boyutlu ve karmaşık bir hal almıştır (Laçiner ve diğerleri, 2004; Karabağ-Şahin, 2006: 18-21).Avrupa kıtasına göç gönderen ülkelerden biri Türkiye’dir.Türkiye’den tüm Avrupa kıtasına -özellikle orta ve batı Avrupa ülkelerine-göçler yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. Türkiye’denen çok göç yapılan ülke Almanya’dır. Almanya’dan başka, Hollanda, Fransa, Belçika ve Avusturya’ya da Türkiye’den önemli ölçüde işçi göçleri olmuştur. Avrupa ve AB ülkeleri temel olarak sanayi faaliyetlerindeki işgücü
ihtiyacını karşılamak için işçi almak istemiştir. Oysa Türkiye esas olarak istihdam fazlasını azaltarak işsizliğe çözüm bulmayı, işçi dövizleri aracılığıyla ödemeler dengesindeki açığı kapatmayı amaçlamıştır. Ayrıca  Türkiye geçici olarak gönderilen bu işçilerin, geri döndüklerinde nitelikli  işçiler olacağı noktasından hareketle, sanayileşme ve kalkınmada  yararlanmayı düşünmüştür (Mutluer, 2003: 35-48; Abadan-Unat, 2007: 3-5). AB ülkelerindeki Türk vatandaşları 1980’li yıllarda dış ticaret açığının kapanmasında işçi dövizleri aracılığıyla belirli ölçüde etkili olmuştur. Ancak 1990’lı yıllardan itibaren bu etki giderek azalmıştır. İşçi dövizlerinin yurda dönüşü konusunda hazırlanan çok sayıda düzenleme ve teşviklere rağmen işçi dövizlerinden istenilen fayda sağlanamamıştır. İşçi göndermenin en fazla olduğu yıllarda Türkiye’de işsizliğin azaltılmasında yardımcı olmuştur. Ancak ilk gidenlerden birçoğunun
geçici olarak değil de sürekli olarak AB ülkelerine yerleşmiş olması geri döndüklerinde onlardan yararlanma amacının  gerçekleşmediğini göstermektedir. Eldeki verilere göre 3 829 378 Türk vatandaşı ülke dışında çalışmaktadır. Bunun 3063388’i Batı Avrupa ülkelerinde 183 122’si Türk Cumhuriyetleri ve Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyeti’nde 182 433’ü Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde 64 000’i Avustralya ve Yeni Zelanda’da 43 923’ü Rusya Federasyonu, Japonya Afganistan ve diğer ülkelerde 143 325’i ABD, Kanada ve Latin Amerika’da çalışmaktadır. Buna göre yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının önemli bir kısmı AB ülkelerinde
yer almaktadır.

Türkiye’den ilk olarak 1960’lı yıllardan itibaren Avrupa ülkelerine göçler yaşanmıştır. 2005 verilerine göre yurtdışındaki 3 829 378 Türk vatandaşının, 3 063 388’i Batı Avrupa ülkelerinde bulunmaktadır (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Dış İlişkiler ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2005 Raporu, 2007). Diğer yandan resmi makamlardan verilen veriler bu şekilde olmakla gerçekte daha çok sayıda  Türk vatandaşının Avrupa ülkelerinde bulunduğu bilinen bir gerçektir.

Günümüzde AB ülkelerine göç eden Türkler, misafir işçilikten işveren statüsüne kadar geniş bir yelpazede etkendir. AB ülkelerinde çeşitli sektörlerde faaliyette bulunan Türk işletmelerinin sayısı her geçen yıl artmıştır. Bu sürecin en hızlı bir şekilde devam ettiği 1985-2000 yılları arasında Türk girişimcilerin sayısı 22 binden 60 bine yükselmiş ve girişimci sayısı her yıl ortalama % 11 artış göstermiştir. Türk vatandaşları, Avrupa genelinde 500 bin civarında kimseye iş vermekte olup ciroları da 50 bin Avro’ya yaklaşmıştır. Eldeki verilere göre 66 000 işletmenin yıllık ciroları yaklaşık 35 milyar Avro kadardır. Söz konusu işyerlerinde 400 000’e yakın kişi istihdam edilmektedir. Türklerin sadece Almanya’daki ticari yatırımlarının toplam tutarı 7,5 milyar Avro’ya ulaşmıştır. Avrupa Birliği ülkelerinde Türk işletmelerinin sayısı 95 bin kadardır. Türklerin sadece Almanya’nın Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’na yaptıkları katkı 2004 yılında 50 milyar Avro’ya yaklaşmıştır.

(http://www.diyih.gov.tr/anasayfa/almanya _son_gelisme.html).

Siyasi sığınmacılar, kaçak göçmenler ve mülteci nedir?



Siyasi sığınmacılar, kaçak göçmenler ve mülteciler farklı kavramlar olup; siyasi sığınmacılar, idam cezası uygulayan ülkeler ve Avrupa insan hakları düzeyinde adaletli bir yargısı olmayan devletlerin; halklarının sığınma talebi veya iltica etmesidir.

Kaçak göçmenler ise, 11 eylülden sonra kaçak göçmenler artmıştır. Bu tarihten sonra gelişmiş ülkeler vize konusunda kanunları sıkıştırmışlar, giriş çıkışları güvenlik açısında üst düzeylere taşımışlardır.

İklim ve çevre mültecileri nedir? Kısaca Tanımı



İklim ve çevre mültecileri olarak. 2050 yılında 1°C ısınmamız, deniz seviyesinin yükselmesi ile 300 milyon mülteci olacağı tahmin ediliyor, iklim mültecileri bu grupta konuya dahil oluyor.

Tarihte iklim mültecileri; okyanus sularının yükselmesi ile Hindistan’ın güneyinde Arissa kentinde binlerce insan göç etmiştir. Yaşam alalarının yok olması nedeni ile iklim mültecileri geldikleri yerler dönemezler ve çevre mültecileri de aynı şekilde( bu kavram 1984’te ortaya çıkmıştır.) 2050 yılında Bangladeş deltasının sular atında kalacağı düşünülüyor, bunun sonucunda 30 milyon mülteci göç etmek zorunda kalacak. Bu durumun sonucunda bu insanların gittikleri yerlerde millet olmak istemeleri, yeni sınırların ortaya çıkması beklide büyük savaşların doğmasına neden olacaktır.

İklim mülteciliğini doğuran nedenler?



İklim mülteciliğini doğuran sonuçlar;

  • Doğal afetler
  • Kademeli çevre bozukluğu
  • Savaş tahribatları (atom bombası)
  • Çernobil patlaması

  • Depremler sonrası yaşanan nükleer sızıntılar

İlkim mülteciliğinde sadece insanlar değil hayvanlarda yer değiştirmek zorunda kalacaktır. Tarım sahalarının sınırları değişecek.( Arabistan akrebin Akdeniz’de görülmesi örnek verilebilinir.

Medeniyet yıkan ve yeni medeniyetler kuran mülteci sorunu

Medeniyet yıkan ve yeni medeniyetler kuran 


mülteci sorununun

 gelecekte de yaşanacağı bekleniyor. 
İngiltere, Bangladeş, Hollanda, K.Amerika’da göç verecek ülkelerin başında olacak küreselleşme konusundaki bu düşünceler sonucunu 2050 yılında verecektir.
Mülteci sorunu siyasi olmayıp bir insanlık sorunu olarak ele alınmalıdır.

Dış Ülkelerden Türkiye’ye Yönelik Göçler



Geniş bir arazi parçasına hükmeden Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme döneminde arazi kaybetmeye başlaması ile birlikte kaybedilen bu yerlerden Osmanlı İdaresi altında kalan bölgelere, İmparatorluğun son dönemlerinde ise Anadolu’ya  doğru devamlı bir göç hareketi süregelmiştir. Anadolu’ya yönelen bu göç hareketi Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra da devam ederek günümüze kadar gelmiştir.Yapılan araştırmalar, Anadolu’ya yönelik toplu ilk göç hareketlerinin 1768 Osmanlı-Rus Savaşı ve sonrası imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) arasında geçen süre içerisinde başladığını göstermektedir. Daha sonraları Yugoslavya, Bulgaristan ve Yunanistan’ın bağımsız devletler olmaları, Anadolu’ya nüfus göçünü hızlandırmıştır .Hızı zayıflamış olmasına rağmen bugün de devam etmektedir. 1771-1989 yılları arasını kapsayan kabaca son 200 yıl içinde Anadolu’ya gelen göçmen sayısı 7,8 milyonu aşar. Bu kitlenin yaklaşık 2,2 milyonu Cumhuriyetin ilanından sonra gelenlerdir. Söz konusu göçmenlerin %96’sının çıkış yeri Yunanistan, Bulgaristan, Eski Yugoslavya ve Romanya gibi dört Balkan ülkesidir.

Dıştan Anadolu’ya yönelmiş göçlerin ana nedeni maalesef “zorunlu göç ettirme” esasına dayanır. Örneğin 1792 Yaş Antlaşması ile Kırım’ı işgal eden Çarlık Rusya’sı, Kırım Türkleri’ni zorunlu olarak göç ettirmiştir. Yine 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Kafkasya ve Balkanlarda Rus Ordularının baskısından kaçan önemli bir nüfus kitlesi Anadolu’ya sığınmıştır. Benzer şekilde Yunanistan ve Bulgaristan’ın Türk nüfusuna uyguladığı sistemli baskılar da Anadolu’ya yönelen göçlerin ana nedenidir. Göçlerin nedenleri arasında az da olsa “değiştirme yoluyla göç” olayı diğer bir faktördür. Örneğin Lozan Barışı uyarınca Ege Adaları ve Makedonya’dan yaklaşık 400.000 kişilik bir nüfus Anadolu’ya alınmış, buna karşılık Doğu Karadeniz ve Trakya’daki Rumların hemen tamamı (İstanbul’dakiler hariç tutulmuştur) olan 150.000 kişi Yunanistan’a gönderilmiştir. Balkan ülkelerinin dışında daha az da olsa zaman zaman Orta Asya, Kıbrıs, Eski Sovyetler Birliği gibi değişik bölgelerden de Anadolu’ya göçler olmuştur. Örneğin 1979’da Sovyetler’in Afganistan’ı işgalinden sonra Pakistan’a sığınan 4350 kişi 1986 yılında Türkiye’ye getirilerek yerleştirilmiştir


Türkiye ayrıca, çeşitli anlaşmazlıklara sahne olan komşu ülkelerde yaşayan toplumlar için de zaman zaman sığınılacak bir ülke olarak değerlendirilmiştir. Nitekim İran da şahlık rejiminin bitmesinin ardından, İran-Irak savaşı esnasında ve Körfez Savaşı’ndan hemen sonra yüzbinlerle ifade edilebilen nüfus kitleleri sınırlarımız içinde ikamet ettirilmişler ve her türlü ihtiyaçları karşılanmıştır. Söz konusu toplulukların önemli bölümü daha sonra geri dönmüşlerdir.

Nüfus Hareketleri (Göçler)

NÜFUS HAREKETLERİ (GÖÇLER)

İnsanların, doğdukları yerden başka yerlere geçici ya da sürekli olmak üzere taşınmasına göç denir.

A. İÇ GÖÇLER

Ülke içerisinde, nüfusun yer değiştirmesine iç göç denir. İç göçlerle bir ülkenin toplam nüfusunda değişme olmaz. Sadece, bölgelerin ve illerin nüfusunda artma ya da azalma meydana gelir.

İç göçler, sürekli ve mevsimlik göçler olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Sürekli İç Göçler

Ülke içerisinde yer değiştiren insanların, göç ettikleri yerlere yerleşmesiyle gerçekleşir. Türkiye’de, Cumhuriyetin başlangıcından günümüze kadar, özellikle kırsal alanlardan kentlere doğru hızlı bir göç olayı görülmektedir.

İç göçün nedenleri

  • Kırsal alanlardaki hızlı nüfus artışı

  • Miras yoluyla tarım alanlarının daralması ve ailelerin geçimini karşılamaması

  • Tarım alanlarının yetersiz gelmesi ve erozyonun artmasıyla toprağın verimsiz hale gelmesi

  • Tarımda makineleşmenin artması ve buna bağlı olarak tarımsal işgücünün azalması

  • Kırsal kesimde iş imkanlarının sınırlı olması

  • Ekonomik istikrarsızlık ve sosyal problemler

  • Eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği

  • İklim ve yerşekillerinin olumsuz etkileri

  • Kentlerde sanayinin gelişmiş olmasından dolayı iş olanaklarının fazlalığı

  • Kentlerde eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlığı

İç göç, özellikle Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerindeki illerde daha fazla olmaktadır.

Yüksek oranda göç alan şehirlerin başlıcaları şunlardır:

İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Şanlı Urfa, Antalya, Mersin, Konya, Samsun, Gaziantep, Diyarbakır gibi illerdir. İç göç, ülkemizde özellikle sanayileşmiş merkezlere daha fazla olmaktadır

İç göçlerin sonuçları

  • Ülke genelinde nüfusun dağılışında dengesizlik görülür.

  • Yatırımlar dengesiz dağılır.

  • Kırsal kesim yatırımlarında verimsizlik meydana gelir.

  • Düzensiz kentleşme görülür.

  • Sanayi tesisleri kent içinde kalır.

  • Kentlerde konut sıkıntısı çekilir.

  • Kent nüfusunda aşırı artış meydana gelir.

  • Alt yapı hizmetlerinde (yol, su, elektrik) yetersizlik görülür.

  • Kentlerde işsiz insanların oranı artar.

İç göçü önlemek için,

  • Tarımda sulama olanaklarını artırmak

  • İntansif tarım metodunu geliştirmek,

  • Besi ve ahır hayvancılığını geliştirmek ve yaygınlaştırmak,

  • Kırsal kesimde eğitim ve sağlık hizmetlerini yaygınlaştırmak,

  • Tarım ve hayvancılığa bağlı sanayi kollarını kırsal alanlara yönlendirmek,

  • Kırsal kesimde küçük sanayi kollarını geliştirmek, vb. gereklidir.

2. Mevsimlik İç Göçler

Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere, tarımın yoğun olarak yapıldığı yerlere, yaz turizminin geliştiği yerlere bir müddet çalışmak üzere göç etmeleri ile gerçekleşir.

Yaylaya çıkma olayı da mevsimlik göçler içerisinde yer alır. Mevsimlik göçlerle Adana, Mersin, Hatay, Aydın, Muğla, Antalya gibi merkezlerde, yaz ile kış mevsimleri arasındaki nüfus miktarlarında önemli değişmeler olmaktadır.

B. DIŞ GÖÇLER

Bir ülkeden diğer bir ülkeye yapılan göçlere dış göç denir.

Dış göçlerin başlıca nedenleri

  • Ekonomik nedenlerle çalışmaya gidilmesi

  • Tabii afetler

  • Savaşlar

  • Etnik nedenler

  • Sınırların değişmesi

  • Uluslararası anlaşmalarla sağlanan nüfus değişimi

Dış göçlerin sonuçları

  • Göç eden ülkede nüfus artar, göç veren ülkede ise azalır.

  • Ülkeler arasında ekonomik ilişkiler gelişir.

  • Ülkeler arası kültürel ilişkiler gelişir.

Dış göçler ve Türkiye

Ülkemize 1923 - 1989 yılları arasında çoğu Balkan ülkelerinden olmak üzere 2,2 milyon göç olmuştur. Bu sayı nüfusumuzun % 5'ini oluşturur.

1950'den sonra, başta Almanya olmak üzere yurt dışına işçi gitmeye başlamıştır. Bugün Fransa, Belçika, Hollanda, İngiltere, İsveç, ABD, Avustralya, Libya, S. Arabistan, Kuveyt ve Orta Asya ülkelerinde işçilerimiz bulunmaktadır.

Türkiye’den yurt dışına göç sonucunda;

  • Ülkemize giren işçi dövizi artmıştır.

  • Ülke turizminin gelişmesi sağlanmıştır.

  • Türk ticaretinin yaklaşık % 20 sine kaynak sağlanmıştır.

  • Artan nüfusun işsizlik sorununa kısmen çözüm bulunmuştur.