Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Düşler Krallığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Düşler Krallığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pek Kişisel Mim

Blog arkadaşlarım mydestiny ve harmony halmeoni beni mimlemiş. Mimi kim ne zaman başlattı bilmiyorum ama şu ara bloglarda sık sık bu mimi görmemiz mümkün. Mimi yazmaya başlamadan aşağıdaki resmi kullanmak zorunluymuş.



Mimin şartları şöyle açıklanmış "Sana sorulan 11 soruyu cevapla, kendin hakkında 11 gerçek yaz, yeni 11 soru yaz ve bunu takipçi sayısı 200'in altında olan 11 bloggera pasla."  Hmm tamam peki elimizden geleni yapalım bakalım.

Mydestiny'nin sorularını cevaplayalım bakalım;

*Hayatının kitabı?


- Judith McNaught Düşler Krallığı :) Hayatımda dönüm noktası diyebilirim. Tamamen habersiz olduğum historical romance türüyle beni tanıştırdı bu kitap.



*En en en sevdiğin filmi?


- En en en sevdiğim film sırasında LORT üçlemesi hala birinciliğini koruyor. Her izleyişimde ilk kez izliyormuş gibi heyecanlanıyorum.


*En sevdiğin kitap cümlesi/paragrafı?


- Özellikle not ettiğim bir kenara yazdığım bir kitap sözü yok aslında ama son olduğum Kır Zincirleri romanında kadın karakter sevdiği adamdan ayrılırken şu sözü söylemişti 'Onsuz günler önümde aşılmaz sıra dağlar gibi uzanıyordu' Okuduğumda hoşuma gitmişti :)


*En sevdiğin dizi?


- Şu sıralar birçok diziyi aynı anda izliyorum. Amerikan dizilerinden Game of Thrones kore dizilerinden ise Coffee Prince birinci sırada benim için.


*Görmeyi istediğin ülke?


- Bu soruya şu anda Hawaii diye cevap vereceğim. Bunda izlediğim Hawaii Five-O dizisinin etkisi çok büyük. Mutlaka gidip görmeyi istiyorum.



*Yarım bıraktığın kitap(lar)?


- Eskiden olsa bu soruyu cevaplarken zorlanırdım. Vikitap sayesinde artık hiç zorlanmıyorum :) Vikitaptaki listeme göre 4 tane kitabı yarım bırakmışım. Bunlar;
** İskoçyalı'nın Gelini - Michele Sinclair 
** Masumiyetin Tadı - Stephanie Laurens
** Yıllar Sonra - Sandra Brown


*En sevdiğin Yeşilçam filmi?


- Aradan yıllar geçse de büyük usta Münir Özkul'un oynadığı Bizim Aile filmi benim için hala birincidir. Çok severim ne zaman görsem izlerim.


*Eğitim hayatın boyunca en sevdiğin ve en nefret ettiğin dersler?


- Kısaca: Matematik :))


*Uğurlu eşyan var mı?


- Yok ama olmasını isterdim açıkçası :)


*Bıkmadan dinlediğin şarkı/şarkıcı?


- Uzak doğu şarkıcılarından K.Will'i çok seviyorum bıkmadan tekrar tekrar dinliyorum. Onun haricinde One Republic Say-All I Need şarkısı şu aralar en çok dinlediğim şarkı.


*Blog okumak mı yazmak mı daha eğlenceli?


- Açıkçası okumak. Yazmayı da seviyorum ama ben okumayı özellikle gezi bloglarını çok seviyorum. Hele ki blog yazarının kalemi güzelse değmeyin keyfime :)


Harmony Halmeoni 'nin sorularını cevaplayalım şimdi de :)

1) Bir arkadaşın (A) başka bir arkadaşının (B) arkasından kötü şeyler konuşuyor ve bu konuşmaya sen de şahit oluyorsun. Ve A, B'nin en yakın arkadaşı. Duydukların karşısında ne yaparsın?

- Beni tanıyanlar haksızlığa dayanamadığımı bilir. Eğer A benim -bir- arkadaşımsa bu konuşmayı duymamdan sonra ancak sümüğüm olabilir. En yakın arkadaşının arkasından konuşan biri herkesin arkasından gönül rahatlığıyla konuşur. Hayattan tereddütsüz çıkarılması gereken insan türlerinden birisi. Eğer yok çıkaramıyorsan hak ettiği değeri vereceksin; yani sümük muamelesi yapacaksın.

2) Oyuncu-şarkıcı vs. olmak istiyorsun ve o alanın uzman kişilerinden biri seni keşfetti, ünlü olma konusunda seninle ve ailenle konuşmak istediğini söyledi. Tepkin ne olur?

- Hiç öyle bir isteğim olmadı ama soruya göre -eğer- olsaydım sanırım bu yaşımda ailemin iznini almama gerek kalmazdı :D Tepkim mi? Kontrat nerede? hehe

3) En çok hayalini kurduğun şey ne?

- Özellikle son zamanlarda seyahat etme hayalleri kuruyorum. Kendi kendime uçak biletleri bakıyorum fiyatları araştırıyorum. Sonra gitmek istediğim yerde konaklama şartlarına fiyatlarına bakıyorum. Gidilecek yemek yenilecek yerlere bakıyorum. Kısacası gidemiyorum ama hayalini gerçekçi bir şekilde kuruyorum :)

4) Rüyanda gördüğün şeylerin gerçek hayatta da karşına çıktığı oldu mu?

- Hiç başıma gelmedi :) ama hiç unutmam Göktürk 2 uydusu fırlatılırken her halde sağda solda duydum emin değilim. Sonra uydunun fırlatıldığı gün rüyamda Göktürk 1 uydusu fırlatılıyormuş onu görmüştüm. Akşam haberleri izlerken Göktürk 2'nin fırlatıldığını görünce 'vayyy anasını' demiştim hehe

5) Şu an hangi şarkıyı dinliyorsun?


6) Yabancı bir ülkeye çıkacaksın, bavuluna kıyafetler dışında 3 şey koymana izin veriliyor, onlar ne olur?

- Harici diskim, bilgisayarım ve fotoğraf makinam.

7) Asla yapmam diyip yaptığın şeyler neler?

- Aslında hayat bana -ASLA- dememeyi acı şekilde öğretti. O yüzden asla yerine -BELKİ- kullanıyorum sıklıkla :D Tavsiye ederim.

8) Canın çok sıkkın, dün aldığın çikolatayı yeme ümidiyle dolabı açtın. Ama yerinde değil! Ne olacak şimdi?

- Birşey olmaz bakkal hemen evin karşısında. Hatta mim geldiğinde üşenmeyip saymıştım. Bakkala gidiş 40 adım geliş 40 adım. Dert etmeye canımı daha fazla sıkmaya gerek yok yani :))

9) Yolda sakin sakin yürüyorsun. Karşıdan gelen bir çocuk seni parmağıyla göstererek gülmeye başladı. Neden olabilir?

- Ona gerizekalıymış gibi bakıp yoluma devam ederim. Sonuçta ben sakin, akıllı ve çocuk değilim.  Görmezden gelirim. 

10) Mektup arkadaşın var mı, yoksa olmasını ister miydin?

- Yok maalesef. Bir ara cidden olmasını istemiştim. Ama maalesef son zamanlarda kendime bile zaman ayıramıyorum. O yüzden şimdilik askıda olan bir istek benim için. 

11) Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?

- Soracak 11.soruyu bulamayıp bunu sordun dimi uyanık seni :D Yumurta tavuktan çıkar. Güzel rabbim ol demedikçe yumurtada ne can olacaktır ne de tavuk. Yani bence nihayetinde Tavuk yumurtadan olur.

Evettt sorular cevaplandı. Şimdi kendi hakkımda bilinmeyen 11 gerçeği yazacağım :)

  • Benim Harlequin Kitapları koleksiyonum var. Öyle böyle değim. 300 tane falandır sanırım. Hatta 1 numaralı kitap bile var elimde.
  • Nasıl olduğunu bilmiyorum ama karşımdaki insanlara büyük bir güven aşılayan bir görünüşüm yapım var sanırım. Hastanede kaldığımız dönemlerin birinde yanımızdaki refakatçi bir yere gidecekti. Bileğindeki altın bilezikleri (!) çıkarıp bana emanet etmişti. Yine bir gün emniyet genel müdürlüğüne bir iş için gitmiştim dedektörü fark etmeyip yanından geçmiştim. Fark edince geri dönmek istedim. Görevli memur geç geç dedi!! Havada karada güveniyorlar bana.
  • En sevdiğim yemek ramen diye yazacağım maalesef hehehe Ne var yani belki bilmeyen vardır :D
  • Bir keresinde minibüse binip ücreti vermeyi unutmuştum. Sanki babamın arabası gibi inip eve gelmiştim. Daha da kötüsü bunu 3-4 gün sonra fark ettim.
  • Kısa ve minyon yapımdan ötürü genelde minibüs ve otobüslerde okul öğrencisi sanılıp öğrenci ücretine tabi tutuluyorum. Minibüs şöförüne 1.5 TL uzatıyorum. Öğrenci 1 TL diyip 50 kuruşumu geri veriyor. Bugüne kadar bu duruma hiç itiraz etmedim hehe
  • Bir de benim küçük bir kız çocuğu olduğumu düşünüp ellerini kafama koyup beni -seven- insanlar var. Hehehe 28 yaşındayım diyemiyorum bi türlü :D
  • İnanılmaz tamir yeteneğim var. Elime ne alsam tamir ediyorum. En son amcamların doğalgaz sobasını !! tamir ettim. Her geçen gün kendimi aşıyorum.
  • Acayip düzen takıntılıyım. Geçtiğimiz pazar doğu denizi ile buluştuğumuzda haricilerimiz karışmış. Onun ki bende şimdi. Hariciye baktıkça içim gidiyor. Dizi isimleri karışık indirildiği gibi duruyor bazılarında kendime zor hakim oluyorum düzeltmemek için. Tamam tamam itiraf ediyorum bazılarını dayanamayıp düzenledim. 
  • Nefertiti nickimi The Mumy filmlerinden etkilenerek kullanmaya başlamıştım. Rachel Weiz en sevdiğim bayan oyunculardan birisidir.
  • İlk okuldayken sınıf öğretmenim bana cimcime derdi. Ortaokulda öğretmenlerim fındık şeker gibi şeyler dedi. Lisede öğretmenlerim minikprof derlerdi. Sevdiklerinden olduğunu düşünmek istiyorum. AÖF sınavları için kendi lisemde sınava girmek zorunda kalmıştım bir keresinde. Alakasız sevmediğim öğretmen yanıma gelip minikprof nasılsın demişti. Pfff 
  • İlk okul 3.sınıfa kadar olan zamanı hatırlamıyorum. Yani hatırlamıyorum derken okuldaki zamanı diyorum. Sıfır arkadaş sıfır. Ne öğrendiğim bir şey ne arkadaşlar ne de dersler. Hatırladıklarım mı? Tahtaya boyum ermezdi öğretmen kucağına alırdı yada tebeşirlik kısmının dibine yazabilirdim ancak. Ufacık minicik olduğumdan dolayı herkes pek severdi mıncırırdı müdür bile!! Liseye kadar hep en ön sırada oturmak zorunda kaldım bu yüzden.
Ohh zor kısım bitti. Şimdi kendi sorularımı sorma zamanı :))




1- Sevdiğin hoşlandığın birisi var. İlgisinin farkındasın. Ama ilk adımı bir türlü atmıyor. Dayanamıyorsun artık. Ne yaparsın?

2- Sihirli bir lamba buldun. Tek bir dilek hakkın var. Ve bunlar sonsuz dilek hakkı ve maddi anlamda zenginlik olamaz.

3- Zamanda yolculuk etmek için tek bir hakkın var. Hangi zamana neden gitmek isterdin? Yada gitmek ister miydin?

4- Çok önemli bir iş görüşmesinde, yemekte yada misafirliktesin. İstemeden gaz çıkardın? Ne yapacaksın?

5- Çok sevdiğin ve görmek istediğin aktör, şarkıcı yada ünlü birisi bilet sırasında önünde dikiliyor. Ve hiç kimse onun orada olduğunun farkında değil. Ne yaparsın?

6- Çok lüks arabası olan çok çok zengin ve bekar birisi sana arabasıyla hafifçe çarptı. Ne yapacaksın peki. Şu videodaki gibi mi yapacaksın  yoksa birşey olmamış gibi mi davranırsın?

7- Çok kalabalık bir mekanda cadde yada büyük bir cafe gibi bir yerde birden etrafından SWAT polisleri uzun namlulu silahları suratına doğrultup hep bir ağızdan 'Eller yukarı' 'yat yere yat yere' diye bağırmaya başladı. Ne yapacaksın?

8- Eğer teknoloji televizyonların içinden istediğimiz dizi yada filmin içine girmemize imkan verecek kadar gelişseydi hangi dizi yada filmin içine girmek isterdin?

9- Çok önemli biriyle yemektesin mesela başbakan. Yediğin yemekte kıl var. Tepkin ne olacak?

10- Tam babanla okula, işe yada gezmeye giderken önüne adamın-kadının biri fırlayıp sana ilan-ı aşk etmeye başlıyor. Açıklamanı duyalım. Babana yani :D

11- Bir sabah uyandın ve artık internet ve telefon diye birşey yok. Sonsuza kadar yok olmuş. Tepkin ne olur?

Ve sorularımı da sordum. Bu mimi yazmamış 11 kişiye paslamak gerekiyor. Bende LaFea, Pudra Tozu, Doğu Denizi, Winpohu, Kaktüs, Kore Esintisi, Peri benim blog listemde bu mimi yazmamış paslayabileceğim 8 kişi var maalesef. Napalım bu seferlik böyle olsun :)

Mimi yazacak arkadaşlara kolay gelsin. Güzel ve orjinal sorular sormaya çalıştım hehe

Asi ~ Monica McCarty

Carrefourdan aldığım kitaplardan üçüncüsünü dün bitirdim. Yazmak için fırsat yaratmak için elimden geleni yaptım. Çünkü bu kitaba tek kelimeyle BAYILDIM! Bilindiği üzere ben fanatik bir Judith McNaught hayranıyımdır. Tüm kitaplarını okuyup, kitaplığımda arşivledim. Yine bilindiği gibi eski İngiltere ve İskoçya zamanlarında geçen romanlara ayrı bir düşkünlüğüm vardır. 

Judith McNaught'un kalemini bu konuda, yani dönem romanları bakımından her zaman rakipsiz görmüşümdür. Yazarın ilk romanı Düşler Krallığı için 'yazar daha iyisini yazana kadar rakipsiz' demişliğim bile vardır. Tabii bu kelimeleri okumuş olduğum 50 kadar dönem romanına dayanarak söylüyordum. Düne kadar iyi, orta karar ve hatta bazen başarılı olduğunu düşündüğüm birçok roman okudum. Ama hepsi için genel kanaatim, Düşler Krallığı'nın yanından bile geçmez şeklindeydi.

Anladığınız üzere artık geçmiş zaman kipleri kullanıyorum. Çünkü Monica McCarty tarafından yazılmış olan Asi isimli roman tüm düşüncelerimi yerle bir etti. Roman, rakipsiz gördüğüm Düşler Krallığı kadar başarılı, hatta romanın birçok yerinde ondan bile daha iyi. İşte bu yüzden bu roman için tereddütsüz olarak 'Mutlaka Okuyunuz!' sözlerini söyleyebiliyorum. 

Bu kadar övdükten ve gerektiği gibi tavsiye ettikten sonra romandan bahsedelim.



Kitap Koridor Yayınları tarafından Ekim/2010 yılında Asi ismiyle yukarıdaki kapakla raflarda yerini aldı. Yazar Monica McCarty tarafından Temmuz/2007 yılında Highlander Untamed adıyla aşağıdaki kapakla yayınlandı.



Gördüğünüz gibi yayınevi kapağı değiştirse de romanın konu ve temasına sadık kalarak uygun bir tasarım tercih etmiş. Çok başarılı.

Kitabın Konusu:

Onu kendine aşık etmek için yalnızca bir yılı vardır... Isabel MacDonald, amansız kavgaya bir son vermek için klanının en azılı düşmanı Rory MacLeod ile nişanlanmayı kabul eder. Ancak nişan onun kaleye – ve biraz tahrikle kalbine – girişini kolaylaştırmak için bir paravandır. Ne var ki haince planları hayranlık duyduğu her şeye sahip güçlü ve korkusuz bir Highland reisi olan Rory tarafından sınanır. Şimdi Isabel hep hayal ettiği mutluluğu, tam da ihanet etmesi gereken adamda bulmuş ve ihtirasın, intikamdan çok daha tehlikeli olabileceğini görmüştür.

Dostların yakınında olsun ama düşmanların daha da yakında... Rory’nin MacLeod klanının reisi olarak görevi açık ve nettir: Kralın emrine itaat edip MacDonald’ların kızı ile evlenmek – şartları ise kendisi belirleyecektir. Rory nişanın yalnızca bir yıl sürmesine karar verip kızı ailesine teslim ettikten sonra başka biriyle evlilik yapmayı planlar. Fakat bu baştan çıkarıcı güzellikteki kadının, onun çelik gibi dirayetine meydan okuyacağını ve sert görünüşünün altında içten içe kaynayan dizginlenmemiş ihtirası ortaya çıkaracağını tahmin edemez. 

Kitabın konusundan da anlaşılacağı üzere ortada şahane bir adam, şahane güzel bir kadın ve bir ihanet var. Ancak yazar o kadar güzel bir hikaye kurgusu yazmış ve karakterleri o kadar şahane anlatmış ki, yemeden içmeden kitabı okumak geldi içimden. Karakterlere göz atalım;

Rory MacLeod: MacLeod klanının reisi. Reis dediysek öyle böyle değil yani tam bir reis. Yazarın bakış açısıyla söylemek gerekirse; tüm vücudu demirden kaslarla örülü, devasa irilikte, koskocaman kılıcı tüy misali savuracak kadar kuvvetli, mavi gözlü ve arzulu bir klan reisi. Klanı için herşeyi feda edecek kadar sert bir adam. İsabel'i şiddetle istemesi, arzulaması bile çelik gibi iradesini eritemez. Tabii bir yere kadar çelik dediysek taş demedik herhalde :) 

İsabel MacDonald: Klanının geleceğini kurtarmak adına hain dayısının planına alet olmayı kabul ediyor. Görür görmez adamda çarpılmış etkisi yaratacak kadar güzel ve cesaretli bir kadın. Amacı dayısının istediği şeyi yaparken Rory'i kendine aşık etmek. Ancak planlarda yer almayan birşey var; vücudu çelikten kaslarla örülü şahane yakışıklı bir klan reisi. ^^

İşte kitabımızın konusu ana karakterlerimizin etrafında dönerken, biz okuyucu ise yazar Monica McCarty'nin her fırsatta değindiği, Rory MacLeod'un çelikten kaslarla örülü vücudunun detaylarını okuyoruz. Şikayet ettiğimi söylemiyorum, aksine yazar o kadar başarılı bir şekilde anlatıyor ki sizde İsabel'le beraber hayran hayran Rory'nın kaslarını süzerken buluyorsunuz kendinizi. Hele kitapta bir yerde 'Rory inatla kollarını göğsünde kavuşturdu' diyordu. Hem İsabel hemde okuyucu hayranlıkla şişen kol pazularına bakar buluyor kendini :) ^^ 

Yani demek istediğim yazar inanılmaz şahane anlatmış karakterleri. Tabii bu kadın karakterimiz için de geçerli. Ancak ben bir bayan okuyucu olarak dikkatimi başka şeylere odakladım. Mesela Rory'nin çelikten örülü karın kaslarına :D Eehuehue anlatmaya başladığımdan beri kaç kez 'çelikten örülü kaslar' ifadesini kullandım acaba :)))

Sözün özü ve kısacası; mutlaka ama mutlaka okumanızı tavsiye edeceğim bir roman. Ayrıca yazarı da sıkı takibe aldığımı söylemeliyim. Akşam yaşadığım büyük mutluluğu da sizlerle paylaşayım. Carrefourdan altı adet kitap almıştım. Tesadüf eseri Koridor Yayınları tarafından Asi romanında Rory'nin erkek kardeşi Alex MacLeod'un hikayesinin anlatıldığı Maskesiz romanını da almışım. Fark edince o kadar mutlu oldum ki anlatamam. Gecenin bir köründe hemen birkaç sayfayı okudum. Aklımda kalan; Alex'in sırtında asılı olan kılıcını çekerken kol pazularının nasıl olduğunu anlatılması :D İlgi çekici euheuehue

Araştırmama göre MacLeod klanını anlatan seri yazar tarafından üç kitap olarak yazılmış. Koridor Yayınları kitap sıralamasına sadık kalarak bu üç kitabı da yayınlamış. Rory ve Alex'in kitapları elimde mevcut. En kısa zamanda Fiona Macleod'un hikayesinin anlatıldığı Kır Zincirlerini romanını da almak istiyorum. 

Beklemede kalın. Yeni romanlarla ve anlatımlarla tekrar döneceğim :)


MacLeods of Skye Üçlemesi:

1- Asi 

Keyifli okumalar.. 

Düşler Krallığı... Bu Mim'dur ^_^

Canım dostum mavi bana bir süre önce şu yazısıyla bir mim göndertmişti. Kitaplarla ilgili olan bu mimi geç cevapladığım için kendisinden bizzat özür diler, o güzel yanaklarında kocaman öperim :D

Şimdi mimin konusu kitaplığınızdan rastgele bir kitap seçmek ve 55.sayfasındaki satırları buraya yazmak (50 de olabilir bak emin olamadım şimdi), kitabın elinize geçiş hikayesini de mime eklemektir. Bu mimi alan arkadaşlar genellikle kurallara riayet etse de kural dışına çıkanlarda olmuş. Ki bende bunlardan biri olacağım.

Görsel Kaynak: burada


Kitaplığımda enn sendiğim, okumaktan asla bıkmadığım, benim için 'hala' yazılmış en iyi roman karakterlerini barındıran, okunmaktan içi dışına çıkmış mükkemmel kitabımı seçtim. Yani şahane yazar Judith McNaught'un Düşler Krallığı romanını. Kitabın 55 veya 50. sayfalarını yazmak yerine en sevdiğin sahnelerinden birini yazacağım.


Kızı peçesinden kavradı, başını geriye itti. 'Kımıldama!!' diye kükredi. Sanki doğa bile ona itaat etmişti; tutsakların acı dolu iniltileri kesilmiş, askerlerin çıkardığı metalik sesler durmuş, büyük meydana olağandışı, ürkütücü bir sessizlik çökmüştü. Jenny'nin nabzı çılgın gibi atıyor, saç derisi acıyordu. Gözlerini sımsıkı kapayıp Kurt'tan büyük olasılıkla kendisini öldürecek yumruğun gelmesini bekledi.



Ama yumruk gelmedi. Hem korkudan, hem de yenemediği bir meraktan ilk kez gözlerini açıp baktı ve O'nun yüzünü gerçekten gördü Jenny. Karşısında dikilen bu şeytanın görüntüsü, Jenny'yi dehşet içerisinde bağırttı neredeyse: Adam çok iriydi. Devasaydı. Saçları siyahtı, siyah pelerini arkasında dalgalanıyor, rüzgarda ürkütücü bir şekilde uçuşuyordu. Ateşten yükselen alevler ona gerçek bir şeytan görünümü veren gölgeler düşürerek, onun şahini andıran kara yağız çehresinde raks ediyor, tuhaf gözlerinde alev alev yanıp, bu gözler adamın sakallı, bitkin yüzünde dökme gümüş renginde kömür taneleri gibi parlayana dek onları ısıtıyordu. Geniş omuzları, geniş göğsü ve adaleli kollarıyla Herkül'ü andırıyordu. Jenny bir bakışta bu adamın yapmakla suçlandığı alçakça işleri gerçekten de yapabileceğini anladı.



Cesur bir şekilde ölün! Çabuk ölün! sözleri kulaklarında yankılandı.



Jenny başını çevirip dişlerini adamın kalın bileğine geçirdi.

Kitabın elime geçişi ise zor olmuştu. Kitabın bendeki baskısı Şubat 2007. Ben kitabı çıkar çıkmaz aldım denebilir ama bulmam zor olmuştu hatırlıyorum. Kitabı Bakırköy Carousel Migros'ta bulmuş, zorda olsa almıştım. O gün bugündür kitap onlarca kez tarafımdan bıkmadan, tek bir sayfası bile atlanmadan tekrar tekrar sevilerek okunur.

Judith McNaught daha iyisini yazana kadar bu da böyle sürer gider.. ;)

Mimi isteyen herkes üzerine alıp blogunda yazabilir. Ama adetendir ya illa birine göndermek gereklidir. Eee ebeyi seçtim o zaman mydestiny seni seçtim canım :)

İçinde Aşk Saklı ♥ Whitney, My Love




Dirseğini çimenlere yaslayarak Whitney'in yanına uzandı Clayton. Başparmağıyla Whitney'in yanağına dokundu ve genç kadının elmacık kemiğinin nazik kıvrımını parmak ucunda hissetti. Clayton bu kadının ruhuna, tazeliğine tapıyordu adeta; Whitney'in tutkusu iç yakıcı ve tahrik ediciydi. Bunu düşündüğünde bile Clayton iliklerine yayılan keskin bir acı hissediyordu. Bu kadın tıpkı onun umduğu gibi, hatta umduğundan da öte bir yaratıktı; inatçıydı, tatlıydı, şehvetliydi, küstahtı ve zekiydi. Heyecan verici bütün zıtlıkları içinde barındıran bir hazineydi. Clayton'ın hazinesiydi!
Okumaya başladığımda:
Kitabı geçtiğimiz c.tesi tekrar okudum. Gayet kalın olmakla beraber sayfaların arasına kendinizi kaybettiğiniz için kalınlığı pekte önemli olmuyor. İnanılmaz güzellikle yazılmış. Her an kendinizi kitabın geçtiği 1820 yıllarında bulabilirsiniz.


Yazar her kitabında olduğu gibi o zamanları adeta yaşatır gibi anlatıyor. Kitabı okurken balo salonlarının anlatım atmosferi beni o kadar büyüledi ki bir an kendimi Whitney ile Clayton'u balo salonunun gölgelerle gizlenmiş köşesinden sessizce ama heyecanla izliyormuşum gibi hissettim. Neredeyse oradaydım.

Okuduktan sonra:
Judith McNaught'un bu kitabını tekrar okuyup arşivimin tozlu rafına kaldırmaktan inanılmaz mutluyum. Nihayetinde Epsilon yayınevi Whitney, My Love kitabını çevirirken İçinde Aşk Saklı demekle iyi yapmış. Clayton'un davranışlarının haksızlığı, Whitney'in vurdum duymazlığı ve hoşumuza gitmeyen detaylar arasında aşkı görmek gerçekten çaba gerektiriyor. Sonuçta kitap AŞK ı anlatmıyor, AŞK a giden yoldaki çetinlikleri anlatıyor. Bize de kitabın İÇİNDEKİ AŞK ı bulmak kalıyor.

Kitapta herşeyden çok hoşuma giden Düşler Krallığı kahramanlarımızdan bahsetmesi oldu. Ve daha çok hoşuma giden ise;


Spoiler: 


Düşler Krallığı kahramanımız Royce'un Claymore'a ilk geldiklerinde Jenny'i taktim etme şekli ve bu taktim şeklinin nesilden nesile aktarılışına bayıldım. Ayrıca Jenny'in gelecek nesillerde Westmoreland Düşesleri için hazırladığı kutuda çok değişik bir detay oldu benim için. Kutunun içinden çıkan Royce'un Jenny'in portresi için söyledikleri ve arkasında R&J harflerinin bir kalp içine çakılması bu büyük aşkı adeta özlememe neden oldu. Düşler Krallığı kitabı sonunda doğan erkek bebeklerinin adının William olduğunu öğrenmekte küçük bir detay olarak hafızama yazıldı. Nihayetinde bu güzel bir kitabı bitirip yoluma arşivimden çıkardığım Düşler Krallığı'nı tekrar okuyarak devam ediyorum. Selam size Royce & Jennifer :)


Spoiler Bitti. 


Tavsiyem:
Bu kitapta aşkı nefreti ve daha birçok duyguyu hissedebiliyorsunuz Bu kitap ayrıca Judith Mcnaught'ın ilk yazdığı ödüllü romanlarından biridir.Daha sonra bu kitabın etkisiyle Westmoreland karakterlerine hayat bulacak olan

Düşler Krallığı
Sen Gelmeden Önce

romanlarını yazdı benim tavsiyem ilk önce eğer okumadıysanız Düşler Krallığını ve daha sonra İçinde Aşk Saklı’yı ve en son olarakda yine okumadıysanız Sen Gelmeden Önce‘yi okuyun bu romanlarda hayat bulan karakterler inanın kendi öyküleriyle sizi başka bir zamana ve başka hikayelere taşıyacaklar.

Veee gitmeden kitaptan Clayton'un ağzından şiir gibi bir diyalog ile veda ediyorum:


Bırak da sana karşı işlediğim tüm suçları sayayım, Whitney. Öyle taş kalpli bir adamım ki babanın borçlarını temizleyip onu hapishaneye gitmekten kurtardım. Öyle bencilim ki orada öylece dikildim ve Sevarin’le birbirinize kur yapmanızı izledim. O kadar küstahım ki dudaklarının tadı hala dilimdeyken o lanet olasıca piknikte o adamın yanına oturup bana nispet yapmana katlandım. Ve bunları neden mi yaptım? Çünkü vahşi ve iblis ruhumla dilediğim tek şey sana adımı vermek, sana toplumda erişilemeyecek kadar üst düzeyde bir konum kazandırmak ve sana gücümün erişebildiği bütün güzelliklerle donatılmış zengin bir hayat sunmaktı.
— Clayton Westmoreland, İçinde Aşk Saklı.