ŞAHİN Alpay davası Türkiye’de adaletin nasıl işlediği konusunda tipik bir dosyadır.
Bu dosya Mehmet Altan, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Mümtazer Türköne gibi gazetecilerin konumu hakkında da emsal niteliğindedir.
30 Temmuz 2016’da tutuklandılar. Kapsamlı bir darbe teşebbüsüne maruz kalan bir ülkede, böyle çok genel tutuklamalar yapılmasını anlamak bir ölçüde mümkün.
Vahim olan, darbe tamamen bastırılıp hayat normale döndükten sonra da tutuklamaların devam etmesidir.
GECİKEN ADALET
Mahkemeler tutuklamalara itirazı reddettiler. Bunun üzerine Şahin Alpay (ve diğerleri) 6 Eylül 2016’da Anayasa Mahkemesi’ne ‘bireysel başvuru’da bulundu.
Anayasa Mahkemesi, tam 1 yıl 4 ay sonra, 11 Ocak 2018’de tutuklama için gereken delillerin bulunmadığını belirterek ‘ihlal kararı’ verdi.
Temel hak ve özgürlüklerle ilgili başvurular ‘öncelikli’ olduğu için AYM’nin böyle gecikmemesi gerekirdi.
Bu gecikme karşısında Şahin Alpay, Nazlı Ilıcak, Ahmet ve Mehmet Altan’la diğer gazeteciler 2017’de ocak ayının değişik günlerinde AİHM’ye başvurdular.
AİHM’nin normalde bunu reddetmesi gerekirdi çünkü dosya AYM’de idi. Fakat AİHM bunu kabul etti, çünkü AYM’nin ağırdan aldığını görmüştü.
ÜÇ DEFA AĞIR MÜEBBET!
Başvuruları kabul eden AİHM, Adalet Bakanlığı’ndan savunma isteyerek yazışmalara başladı.
Bu durum AYM’yi harekete geçirdi. Nihayet 11 Ocak 2018’de Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkında karar verdi:
Dosyada tutuklamayı gerektirecek hiçbir delil yoktu, yazı ve konuşmalar suç delili olamazdı, tutuklama ‘hak ihlali’ idi.
Hukuka göre derhal tahliye edilerek ‘ihlal’in giderilmesi gerekirdi.
Fakat Ağır Ceza Mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymadılar!
Dahası, ‘tutuklama’ için bile yeterli delil bulunmadığı halde Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkında ‘üç defa ağırlaştırılmış müebbet hapis’ mahkûmiyeti verdiler.
Kanuna göre mahkûmiyet kararları bir hafta içinde yazılır ama bir ay doluyor hâlâ yazılmadı. Bu yüzden insanlar İstinaf’a gidemiyorlar...
Teknik ayrıntıya girmiyorum.
AVRUPA HUKUK SİSTEMİ
Fakat öbür tarafta AYM kararına rağmen tahliye edilmeyenler, AYM’ye tekrar başvurmuş, AYM bu defa dosyayı ‘öncelikle’ görüşmeye karar vermişti, bu bir.
İkincisi, AİHM gazetecilerle ilgili kararını 20 Mart Salı günü açıklayacak. AYM daha fazla gecikemezdi, nitekim dün ikinci kez ‘ihlal’ kararı verdi.
Üçüncüsü ve herkes için en önemlisi, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, 13 Mart’ta yaptığı açıklamada, eğer mahkemeler Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymazsa, dosyaların doğrudan AİHM’ye gideceğini açıkladı. Bu, dünyaya “Türk Anayasa Mahkemesi etkin bir yargı yolu değildir” diye ilanat yapılması anlamına gelirdi ve fevkalade onur kırıcı olurdu.
Yabancı sermaye, yatırım güvenliği, suçluların iadesi falan da ağır yara alırdı.
Bu satırlar yazılırken AYM’nin ikinci kez verdiği “ihlal” kararı yayımlanmıştı. AYM etkili bir dille mahkemelerin bu karara uymak ve tahliye kararı vermek zorunda olduğunu vurguluyordu. Artık bu karara kimse direnemezdi, nitekim gece yarısı Şahin Alpay tahliye edildi, verilmiş olan ev hapsi de bir gün kaldırılacaktır.
Aynı hukuki durumdaki gazetecilerin de en kısa zamanda tahliyesi gerekir.
Cumhuriyet gazetesiyle ilgili davada savcı ağır cezalar istedi. Bu davanın da yüklenen suçlardan er geç beraatla sonuçlanacağını şimdiden söyleyebilirim, çünkü AİHM içtihatları bunu gerektirir.
Avrupa hukuk sistemi içinde bulunmamız ne kadar önemli görüyor musunuz
0 Comments:
Yorum Gönder