1921 yılı bütün tarihimizdeki en kritik dönemdir.
Eskişehir önlerinde Türk ordusu mağlup olmuş, Yunan ordusu Eskişehir’e girmiş, Mustafa Kemal orduyu imha edilmekten kurtarmak için Sakarya’nın doğusuna çekmiştir.
Tek umut Sakarya’nın doğusunda derlenip toparlanmak, orduyu güçlendirmektir.
Fakat Eskişehir’e giren Yunan ordusu Sakarya’yı geçip Ankara’ya yürüyebilirdi!
Fevzi Paşa günlerdir uykusuz, gözleri kan çanağı, üstü başı toz toprak Meclis kürsüsündedir: “Meclis’i Kayseri’ye taşıyabiliriz!”
İki taraf da imkânlarını zorluyor. Atina vergi üstüne vergi koyuyor, Avrupa başkentlerinde yeni krediler arıyor.
Mustafa Kemal Başkumandanlık yetkisi almıştır, “tekâlif-i milliye” adı verilen emirlerle vatandaştan asker için çamaşır, çorap, çarık, bulgur vb toplamaya çalışıyor...
GALATA BORSASINDA
Böyle bir dönemde Yunan para birimi Drahmi ile ilgili olarak 27 Nisan 1921 günlü Vakit gazetesinde şu haber çıkar:
“Galata Borsasında Drahmi Mücadelesi
Rum sarrafların hücumu, Yahudi bankerlerin mukabil taarruzu
Rum bankerler Drahmi fiyatını yükseltmek için suni tedbirlere müracaat ediyor fakat Musevi sarraflar bunu engelliyor.
Birkaç günden beri Drahmi fiyatındaki düşüş devam etmektedir...”
Gazete, Drahmi’yi güçlendirmek için Rum sarraf ve Yunan bankerlerin külliyetli miktarda Drahmi aldıklarını, Yahudi sarrafların ise beş misli fazla Drahmi’yi borsaya sürerek Drahmi’nin değerini daha da düşürdüklerini yazıyordu. Galata Borsası’nın Yunan ordusunu finanse etmesini Osmanlı Yahudisi sarraflar önlemişti.
OSMANLI YAHUDİLERİ
Balkan Harbi’nde Selanik düştüğünde etnik Yunan milliyetçiliği; Türklere ve Yahudilere katliam, sürgün, yangın ve baskılarla etnik katliam uygulamıştı. Bunun tarihi ve sosyolojik sebepleri var.
Uluslaşma ve ulus devlet hareketlerinin hızla geliştiği 19. yüzyılda Yahudi milliyetçiliği Siyonizm, Yahudilere ağır baskılar uygulanan Rusya ve Doğu Avrupa Yahudileri arasında “güvenli yurt” duygusu halinde doğdu. Mali ve siyasi gücünü Avrupa ve Amerika Yahudilerinden aldı.
Siyonizmi örgütleyenler Osmanlı Yahudileri değildi.
Hilmi Ziya hocamızın belirttiği gibi çok uluslu imparatorluklarda, özellikle de Osmanlı’da Yahudi düşmanlığı da olmadı, siyasi Yahudi milliyetçiliği de.
Rum ve Ermeni çeteleri gibi çeteler kurmadılar.
CUMHURİYET YAHUDİLERİ
Lozan’da tanınan adli imtiyazlardan azınlıkların vazgeçmesine öncülük edenler, Türkiye Yahudileriydi. Türkiye Yahudilerinden Moiz Tekinalp Kemalizm’i savunurken, Prof. Avram Galanti tarihi kültürle ilişki kopar endişesiyle harf devrimini eleştirmişti.
Merhum Turgut Özal zamanında Ermeni tasarılarına karşı Amerika’da Türkiye lehine lobi yapanlar bizim Yahudi vatandaşlarımızdı.
Özellikle Jak Kamhi’nin adını şükranla kaydetmek isterim.
İsrail’in militarist ve işgalci politikalarını elbette eleştirirken, “önce Türkiye” ilkesi gereği bu gerçekleri unutmamak, “anti semitizm” görüntüsünden de sakınmak gerekir. Zamanımızda bütün dünyada aşırı sağ popülizm nasıl yükseliyorsa, İsrail’de de Netahyahu koalisyonu böyle aşırı sağ, militarist, saldırgan, kanlı bir hükümettir.
Unutmayalım ki, İsrail toplumu 1990’larda İşçi Partisi lideri Yitzak Rabin gibi barışçı bir devlet adamı çıkarmış, aşırı sağcı bir Yahudi gencin kurşunlarıyla hayatını kaybetmişti.
Evet, önce Türkiye
0 Comments:
Yorum Gönder