Adnan Hoca ve Psikolojik Köleleri
ADNAN Hoca denilen adam bu kadar genç insanı nasıl psikolojik köleler haline getirdi?
Açıklanan ifadelerde de görülüyor ki gencecik insanları ailelerinden koparıyor, ailelerine düşman haline getiriyordu.
Üstelik bunlar iyi aile çocukları, iyi eğitimli, varlıklı gençlerdi.
Neleri eksikti, neyi arayarak gönüllü köleliğe koşmuşlardı?
KARİZMA VE MİSYON
Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels, gençliğinde komünizme sempati duyan bir felsefeciydi. Hitler’i ilk dinlediğinde defterine şunları yazmıştı:
“Bir yıldız gibi yükseldiniz. Kafamızı aydınlatan mucizeler yarattınız; bu şüphe ve umutsuzluk dünyasında bize inanç verdiniz.
Şaşkın bir halde insanı ve görevi arayan bütün bir kuşağı dile getirdiniz. Söylediğiniz şeyler umutsuzluktan, tanrısız bir dünyanın içinden doğmuş yeni bir siyasi inancın temelleri idi. Bir gün Almanya size teşekkür edecektir.” (William Shirer, Nazi İmparatorluğu, cilt 1, s. 205)
Hitler sahip olduğu korkunç “karizma” ile sıradan insanlarda “inanç” ve “misyon” duygusu yaratarak milyonları psikolojik köle haline getirmişti.
Hele bir de dini duygularla “Mehdi” olduğuna inanırsanız!..
Anne-baba, aile, kardeş, şahsi gelecek; hepsi boş kalır...
Din motifli olsun, ideoloji motifli olsun, bağımlı kişilik yaratma mekanizması budur.
MEHDİ İNANCI
Bu konularda Kuran Araştırmaları Merkezi (KURAMER) tarafından yayınlanan “Beklenen Kurtarıcı İnancı” adlı eseri önemle tavsiye ederim. Tarihteki Mehdici-Mesihçi hareketleri anlatan Prof. Ahmet Yaşar Ocak “Mehdîlik hareketlerinde temel rol oynayan kavram ‘karizma’ kavramıdır” diyor. Karizmanın temelinde “ilahi güç tarafından görevlendirilme” sanısının bulunduğunu belirtiyor.
Müritlerin şeyhlerini “Kutb-ı âlem, Kutb-ı cihân, Kutb-ı zaman, Kutb-ı evliyâ” gibi esrarengiz, mistik kavramlarla yücelterek adeta “paralel tanrılar” haline getirdiklerini anlatıyor.
Bu vahim yanılgının son feci örneği “kainat imamı”ydı!
Adnan Hoca’nın hayat tarzı ve servet toplaması, hiçbir şekilde İslami değildi, ahlaki değildi, hukuki değildi. Fakat bir defa “karizma”sına kapılıp Mehdi sanmışsanız, en çirkin, en günahkâr hareketleri bile “hikmet” sanılır.
GENÇLERE TUZAK
Gençlerin sosyalleşme, yani aile ortamının dışında ilişkiler geliştirme dönemlerinde onlara “kardeşlik, dayanışma” ve hele de “misyon duygusu” sunmak cazip geliyor.
Adnan Oktar bu yolla bir defa bağlananları, ailelerinden, sosyal ilişkilerinden kopararak “psikolojik köleler” haline getirdi.
Ceylan Özgül yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Her şeyinizi kontrol ediyorlar. Telefonunuzda, bilgisayarınızda takip programları var. Dışarı tek başınıza çıkmıyorsunuz, örgüt ne derse onu yapmak zorundasınız. Benim ailem ile bağlantım yoktu... Ailemin bana ulaşacakları bir imkânı yoktu. Ben örgütteyken annem vefat etti, haber göndermişler, ‘Ceylan gelmek istemiyor’ demiş örgüt. Halbuki benim haberim bile yoktu!”
Nasıl bir tuzak olduğunu fark ettikten sonra ayrılmak da kolay olmuyor.
Terör örgütleri de böyledir; fazladan kan dökerler.
Gençler, sağcı ya da solcu, “sık dokulu” yani üyelerine özgürlük tanımayan ideolojik ve dini nitelikli otoriter yapılardan sakınmalıdır.
Girişi çıkışı serbest, şeffaf, denetime açık ve kişisel gelişim için yararlı sosyal çevrelerde sosyalleşmeyi aramalılar.
Gençlerin rehberi “özgürlük” ve “irade” olmalı; o zaman dini olsun, dünyevi olsun tercihlerinde tuzaklara düşmezler
0 Comments:
Yorum Gönder