Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive

Solaryumun Günyüzüne Çıkmayan Zararları


Güneşin Etkisini Yitirmesiyle Popülerleşen Solaryum Aslında Cilde Çok Önemli Hasarlar Veriyor...

Solaryumun zararlarıyla ilgili bilgilendirici konuları uzun süredir işliyorduk. Hatta Amerikan edisyonumuzun "Practice Safe Sun" kampanyası , gençlere solaryumun etkilerini anlatmak konusunda önemli bir role sahip. Ağustos 2009 tarihli bir bilimsel araştırma solaryumla ilgili bu şüphelerimizi bir kez daha haklı çıkardı. Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi'nin sunduğu rapora göre solaryumun etkilerinin kanserojen etki yarattığı kesinleşti.

Araştırmadan çıkan asıl çarpıcı sonuç ise şu: Eğer 30 yaşınızdan önce solaryuma giriyorsanız cilt kanseri olma riskiniz de yüzde 75 oranında artıyor. Tüm bu araştırmaların sonucunda solaryumun zararları konusunda Avrupa da çözüm arayışında. Çünkü 90'lı yıllarda solaryum kullanımında patlama yaşanmasının kıtada cilt  kanseri vakalarındaki artışta etkili olduğu belirtiliyor. Avrupa Birliği bünyesinde çalışmalar yapan Avrupa Komisyonu da solaryumla ilgili çarpıcı sonuçlar elde etmiş. Bu ülkelerde özellikle gençler arasında solaryum kullanımının yaygınlaşması Avrupa Birliği'ni harekete geçirmiş.

Hatta Avrupa Komisyonu'nda şu günlerde solaryum kullanımı konusunda yasal önlemler de alınma aşamasında. ilk iş olarak solaryum cihazlarını üreten şirketlerden; makinelerin üstüne cihazların yaydıkları ultraviyole ışınlarının cilde verdiği zararları belirten uyarılar asmaları istendi. Türkiye'de bu gelişmeler ne zaman yaşanır bilinmez ama şu bir gerçek ki bu bilgileri solaryum merkezlerinin yetkililerinden duymanız imkansız. Maddi gerekçelerle bunları bilmenizi istemezler.

Oysa ki Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden uzman doktor David J. Leffell'e göre artık ultraviyole ışınlarının kansere sebep olma süreciyle ilgili herhangi bir soru işareti kalmadı. "Bunun aksini iddia edenler ya dürüst değiller ya da işlerine gelmediği için bu gerçeği görmezlikten geliyorlar. Solaryum sektöründe çalışanlar ise çıkarları için bu gerçekleri örtbas ediyorlar. Bu durumda sorumluluk tamamen kişiye ait" diyor. Biz de tüm bu uyarılar doğrultusunda dünyanın en iyi dermatologlarının önerileriyle solaryum kullanımı konsunda yanlış bilinenleri derledik. Solaryuma girmeden mutlaka okuyun.

►Solaryum Miti 1

Solaryum kansere sebep olmaz

Yapay ultraviyole ışınlarının kansere sebep olduğuyla ilgili hiçbir kanıt olmadığı iddia ediliyor. Oysa ki 20'li yaşlardaki kadınlarda en sık görülen ikinci, 30'lu yaşlardaki kadınlarda ise en sık görülen üçüncü kanser çeşidi; cilt kanseri. Bu yaşlarda görülen yüksek oranlar, güneşe aşırı derecede maruz kalındığını gösteriyor. Araştırmalar özellikle 15-16 yaşından itibaren UV ışınlarına maruz kalmanın melanoma sebep olduğunu gösteriyor. Ancak son yıllarda cilt kanserindeki bu artışın sebebi kötü alışkanlıklara değil, solaryumun yaygınlaşmasına bağlı. New York Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden dermatoloji profesörü Darrell Rigel, bu yaş grubunda melanoma yakalanma oranının hızlı bir şekilde arttığını söylüyor.

►Solaryum Miti 2

Solaryum çok iyi bir d vitamini  kaynağıdır

D vitamini kemiklerin v kasların gelişimini sağlar. Günlük ihtiyaç ise gün içinde alınan güneşten karşılanabilir boyuttadır. Bu da vücudun otomatik olarak D vitamini üretmesini sağlar. Brown Üniversitesi'nden ve Amerikan Kanser Araştırma Derneği'nden profesör Martin Weinstock'a göre fazla UV ışınlarından daha fazla D vitamini alınmıyor. Ayrıcı solaryum cihazlarında ne kadar D vitamininin vücuda verildiğini gösteren bir ölçü birimi bulunmuyor. Basit Cilt Güzelliği (Simple Skin Beauty) kitabının yazarı ve New York'taki Mont Sinai Sağlık Merkezi'nde dermatolog olan Ellen Marmur şöyle diyor: "Her gün 10 dakika ya da haftada üç gün güneş korumalı ya da korumasız açık havada bulunarak ihtiyacınız olan D vitaminini alabilirsiniz. Bir diğer çözüm de beslenme sisteminde D vitamini yönünden zengin gıdalara yer vermektir."

►Solaryum Miti 3

Bronz bir ten, dışarıda güneşin zararlı ışınlarından çok daha az etkilenmenize yardımcı  olacaktır

Solaryumu savunanlar genellikle solaryumlu bir cildin güneşten daha az etkilendiğini söylerler. Bu doğru; bronz bir cilt güneşten daha az etkilenir. Buradaki asıl problem cildinizin  zarar görüp görmediğidir. Mount Sinai Tıp Fakültesi'nden mkozmetik dermatoloji biriminin direktörü Albert Lefkovits bu durumu şöyle açıklıyor: "Bronzluk elde edene kadar zaten cilde yeterince zarar verilmiştir. Cildiniz güneş ışınlarına maruz kaldığında melanin üretmeye başlar (cilt hücreleri tarafından üretilen pigment). Bu lekeler, güneşin cilde verildiği hasarın göstergeleri. Ayrıca herkes bronz olacak diye bir kural yoktur. Açık renli kişiler güneşe çıkınca ıstakoz gibi kızarabilir; solaryumu tercih ettiklerinde de ciltlerini inanılmaz derecede kurutabilirler.

►Solaryum Miti 4

Uv derecelerini kontrol edebildiğimiz için solaryum cihazları güneşe göre daha güvenlidir

Bu mitin savunma noktası solaryum ışığının altında geçirilen sürenin önceden belirlenebilir olması ve cilt tipine göre seçilmesi. Bu nedenle UV ölçüsünü siz belirlerseniz hem istediğiniz renge kavuşursunuz hem de fazla yanmayı engellemiş olursunuz. Doktor Weinstock bu kontrolün olması gerektiği gibi yapılmadığını söylüyor ve ekliyor: "Çünkü bu cihazları çalıştıranlar yetkili ve eğitimli elemanlardan oluşmuyor. Bu nedenle solaryum cihazlarının çoğu birbirine benzer." Dr. Rigel ise solaryumda kullanılan ışınların doğal güneş ışınlarına göre 2-3 kat daha etkili olduğunu söylüyor. Yani bir dakika solaryumda kalmak güneşin altında 2-3 dakika durmakla eşdeğer etki yaratıyor. Bu noktada en önemli şey şu: UV ışınlarının sağlıklı ve ortalama bir değeri bulunmuyor. Herhangi bir UV ışını cilt kanseri riskini artırıyor.



►Solaryum Miti 5

Solaryum insanın kendini iyi hissetmesini sağlıyor

Bunu savunanlar ışığın modu yükselttiğini ve endorfin hormonu salgılanmasını artırdığını savunuyorlar. Evet, bronz bir görünüm insanın kendisini daha iyi ve seksi hissetmesini sağlayabilir. Ama bu psikolojik etkilerin yanı sıra kanser oluşumunu artırması, kırışıklıkları fazlalaştırması da önemli değil mi sizce? Siz en iyisi 15 koruma faktörlü kreminizi sürüp açık havada yürüyüş yapmakla yetinin.

►Solaryum merkezi sahipleri kendilerini nasıl savunuyorlar?

ABC Haber Merkezi'yle Amerikan Cosmo'nun editörleri solaryum merkezlerinin savunduğu noktaları araştırdı. Bu kapsamda düzinelerce merkez gezildi ve müşterilerine solaryumu nasıl açıkladıkları soruldu.

►Solaryum kansere sebep olur mu?

Evet, ama ne diyorlar?

Cilt türüne göre güneş altında kalma süresinin ne kadar gerçek olduğu hâlâ tartışmalı. Bu çok kuzeyde yaşayanlar ya da yeteri kadar güneş ışığı alamayanlar için geçerli. Hiçbirimiz bunlardan değiliz.

♦Dermatoloji sektörü güneş koruma faktörlü ürünleri satmak için bu bilgileri gerçekmiş gibi savunuyor. Hiçbir şeyi dert etmeye gerek yok.

►Solaryum cihazında güvenli  bir bronzluk sağlayabilir miyim?

Hayır, ama onlar ne diyorlar?

♦Eğer fazla yanmaktan endişe ediyorsanız bu losyonu öneriyoruz. Çok kalın dokulu ve bu sizi yanmaktan kurtaracaktır.

♦Losyonun içindeki yoğun nemlendirici çok iyi bir şekilde bronzlaşmanızı sağlayacak. Yatağın kendisi zaten yoğun SPF içeriyor, korkmanıza gerek yok.

♦Solaryuma Alternatifler♦

Solaryuma alternatif olarak otobronzan kremleri de kullanabilirsiniz. Ancak uygulama yaparken, ürünü homojen olarak sürmeye dikkat edin. Aksi takdirde çok yapay bir görüntü oluşabilir. Ayrıca, güneşlenmeye çıkmadan önce alınan betakaroten kapsüllerin de cildi güneşe hazırladığı iddia ediliyor.

≈Bir Solaryum Tutkununun itirafları≈

"Ortaokul mezuniyet partisinde hoşlandığım çocuğu etkileyebilmek için solaryuma girmeye karar vermiştim. Yaşım henüz 16'ydı ve gencecik cildim pürüzsüzdü. Parti günü ten rengim hafif kırılmış; elbisemi ve makyajımı daha iyi taşımamı sağlamıştı. Hoşlandığım çocuk da dahil olmak üzere birkaç kişiden iltifatlar aldım ancak bu anlık ego tatmini belki hayatımın en kötü alışkanlığını edinmeme neden oldu; solaryum. Bu iltifatlar ve aynada gördüğüm sağlıklı gözüken (aslında günden güne kuruyup yaşlanan) cildim sebebiyle solaryuma gitgide daha çok bağlandım. Haftada bir mutlaka 20 dakika boyunca zararlı ışınları almak zorunda hissediyordum. Randevularımı bile tenimin en koyu olduğu güne ayarlıyor, rengim açılmışsa kendime ev hapsi veriyordum

. Derken 26 yaşına geldim. Eski okul arkadaşlarımla buluştuğumuz bir gününün ardından fotoğraflara bakıyordum. En koyu tenli, belki ilk bakışta en havalı gözüken bendim. Ama cildi en yaşlı gözüken de bendim. Göz kenarlarımda neredeyse anneminkiler kadar çok kırışık vardı ve işin kötüsü yaşıtlarımla dolu olan masada benim kadar buruşmuş kimse yoktu. Bu fotoğraf bana büyük bir ders  verdi. Solaryumu bırakmak önceleri çok zor geldi. Aynaya bakmak, fotoğraf çektirmek istememeye başladım.

Cildim bile şaşırdı bu duruma; esas rengini bulması birkaç ayı buldu. istikrarla devam ettim solaryuma girmemeye. Kırışıklarım azalmadı ama en azından artık cildime daha fazla zarar vermiyordum. Cildim iyice açılıp kendi öz rengine kavuşunca, yeni rengime uygun makyaj ürünleri satın aldım. Evdeki, beş ton koyu makyaj ürünlerini atıp yeni cildimle tamamen barıştım. Artık en koyu tenli havalı kız değilim ama gelecekteki sağlığım için doğru yoldayım."
Share

0 Comments:

Yorum Gönder