Derin bir nefes alıyorum ve artık yazmaya başlıyorum. Bu yazmaya başladığım ve sildiğim sanırım beşinci taslak. Dünden beri bunun için uğraşıyorum. Dün o kadar karmaşık duygular içindeydim ki yazdığım satırların anlamsızlığı beni bile şaşırttı. İşte o zaman anladımki bu kadar duygu yoğunlu içindeyken yazdıklarımdan hiçbir hayır gelmez.
Hoşgeldin Güneşim. Aslında biten bu hasretin beni çok mutlu etmesi gerekiyordu ancak sadece çok mutlu değilim ayrıca üzgünümde. Anladım ki bir kez daha senin askerde olman seni görememek anlamına gelsede diğer bir yandan kimseyle paylaşmama anlamına da geliyormuş ayrıca. Bunu da anladım teskere gününde hayranlarının karşısında onlara gülümserken. Adını mutluluk koyduğum bu his peki neden bu kadar hüzün verici oldu aynı zamanda çözemedim bir anda bu duyguyu. Sonradan düşündükçe anladım ve mecburen sindirdim.
Boşlukta hissediyorum şu anda kendimi. Sana dair, senin olan ve sana ait herşeyi sevdiğim gibi seni özlemeyi, sana hasret duymayı, yolunu beklemeyi ve günlerini saymayı da sevmişim aynı zamanda. Teker teker silinirken takvim yaprakları hayatımızdan inan bana şu son iki yıl giden, eksilen hiçbir güne üzülmedim. Çünkü eksilen her gün sana ulaşan, sana giden yoldu aynı zamanda benim için.
Neden diye soran birçok kişi var etrafımda. Neden? Neden? Neden? Nedenini bende bilmiyorum aslında bu sadece bir his. Soranlara merak edenlere tarif edemiyorum. Peki Kimdir? diyenlere de tarfi edemem seni. Daha önce hep söyledim hep söylüyorum. Seni anlatmaya, sana dair hislerimi tarif etmeye benim Türkçem yeterli değil. Yılmaz Erdoğan'ın bir şiirinde dediği gibi "Heybemde Sana Benzeyecek Kadar Güzel Bir Şey Yok". Ne kadar yazarsam yazayım içimde hep birşeylerin eksik kaldığına dair yada yeterince iyi tarif edemediğime dair o his hiç gitmiyor kaybolmuyor. Yeterince iyi yazamadığımdan değilmiş bu sonunda onu da anladım. İnsan kendisi için mükemmel olanı tarif edemiyormuş.
İçimde hiç pişmanlık yok şu hasret dolu günler bittiğinde. Hep elimden geleni değil elimden gelenin fazlasını yaptım. Belki bugünden sonra 'Senin İçin' daha fazla birşey yapamam. Sana bu uzak güzel ülkemden ulaşabileceğim yakınlaşabileceğim en son sınıra geldim. Sana bir mektup gönderdim. Adrese ulaştığından eminiz ama eline aldın mı alacakmısın bilmiyorum. Ama sadece ve sadece yaptıklarımızın sonuçlarının senin yaşadığın nefes aldığın o topraklarda olduğunu bilmek bile yeterli geliyor şu anda.
Güneşim dedim yazıma başlarken. Senin ışığın içimizi ısıtıyor sevgili Yoo. Sımsıcak sıcacık hissediyoruz, hissediyorum sana bakınca. Çok şey öğrendik askerliğin süresince. Beklemeyi, unutmamayı, sadakati, yılmamayı, sebepsiz sevmeyi, zamansız sevmeyi, mekansız sevmeyi. Ancak şu anda farkediyorum ki senin sayende öğrendiklerimiz henüz bitmemiş. Şimdi de öğreneceğimizi tecrübe edeceğimizi farkettiğim şey ise hala sevmeye devam etmek.
Ve satırlarımın sonuna gelirken aynı his yine yüreğime çöktü. Hissettiklerimi yeterince iyi tarif edemedim yine. Sana kavuşmanın mutluluğu, seni sevmenin mutluluğu, senden vazgeçmemenin mutluluğu sanırım bunları tarif edecek cümle henüz kimse tarafından ifade edilemedi. O zaman bu tarifsiz mutluluğu bana yaşattığın için çok teşekkürler. Dilerim 2010 yılında ve daha sonrasında birbirinden başarılı yapımlarda yer alırsın. Hayatta da aynı başarıyı yakalarsın umarım. Ve umarım bende bunları görebilirim, duyabilirim ve hissedebilirim.
Unutulmayacak, vazgeçilmeyecek ve silinmeyecek Gong Yoo dolu yıllar dileğince....
0 Comments:
Yorum Gönder