Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

3 Tips for Performing the Dead Lift

The dead lift is an essential lift that must be included as part of any strength training regimen. The reason for this is the fact that it incorporates more muscles than just about any other lift, enabling you to lift a greater amount of weight than with most other lifts. Because the dead lift allows you to lift a considerable amount of weight, it is important that you understand the proper way to perform this lift.

I want to provide you with three simple tips that will help to guarantee you're using proper form so you can get the full muscle and strength building benefits of dead lifting, without compromising your personal safety by risking injury.

Tip #1: Start with the Bar Close to Your Shins

The number one cause of dead lifting injuries is the rounding of the back while lifting the bar from the ground. Many times this could be avoided by simply understanding the proper placement of the bar before initiating the lift. The bar should be an inch or two away from your shins. Any more than than and you'll have to lean too far over to grip the bar, which will cause you to round your back and greatly increase your risk of injury.

Tip #2: Lift From Your Heels

While it can seem natural to use the balls of your feet to stabilize your body, the proper way to initiate the lifting movement is by pressing up from your heels using the hamstrings and posterior chain. This will allow you to lift heavier weights and also keep your back erect.

Tip #3: Lower the Bar in a Quick and Controlled Manner

Beginners to dead lifting are notorious for trying to lower the bar slowly. I don't know if they are worried about making too much noise or if they think slowly lowering the bar is beneficial in some manner, but this isn't the right way to lower the bar when dead lifting. The right way to lower the bar is in a quick and controlled manner. It should be lowered fast enough to not require much energy to support the load, but not so fast that you can't maintain control of the bar. Lowering the bar too slowly prematurely exhausts your muscles and prevents you from performing the maximum number of reps - and it can also hurt your lower back.

The dead lift can be an intimidating lift, but it doesn't have to be. These three tips will eliminate much of the risk with performing this exercise and give you good idea of how to properly perform this essential lift.

For more information to help you build muscle, lose fat and dead lift more weight, check out Craig's inspirational articles on RippedOut.com or get a copy of his book, Ripped Out.

Article Source:http://EzineArticles.com/?expert

GARY BOGNAR 01

Türkiye de ki Toprak Tipleri

TOPRAK OLUŞUMU ve TOPRAK TÜRLERİ

-         Toprağın oluşması için önce kayaların çözünmesi gerekir.

-         Canlı kalıntılarıyla oluşabilir.

-         Toprağın oluşumuna etki eden faktörler; iklim, bitki örtüsü, yer şekilleri, taşların özelliğidir.

a) Taşınmış Topraklar :

-         Dış kuvvetlerin taşıyıp getirdiği malzemelerin birikmesiyle oluşur.

-         Üç çeşittir.

Alüvyonlar : Kum ve çakıl gibi maddelerin oluşumuyla oluşan topraklardır.

Morenler (Buzul Taşlar) : Buzulların taşıyıp biriktirdikleri, üzerleri çoğu kez parıltılı yada çizikli taşlardan oluşur.

Lösler : Rüzgarların, kurak bölgelerden az çok yağışlı bölgelere taşıyıp yığdıkları, katmanlaşmış  ince ögelerden oluşan toprak.

 b) Yerli Topraklar :

-         Bu topraklar, kayaların çözüldüğü yerde oluşan topraklardır.

-         İki  gruba ayrılır.

Nemli Bölge Toprakları : Bu  topraklar nemin gür olduğu yerlerde, gür bitki örtüsüyle kaplıdır.

Kurak ve yarı kurak bölge toprakları : Kestane ve kahverengi bozkır topraklarıdır yani çöl toprakları.
ÜLKEMİZDEKİ TOPRAK TİPLERİ

    Yüzölçümünün büyüklüğü iklimlerinin çeşitliliği, yer şekillerinin farklılığı ve ana kaya çeşitliliği nedeniyle Türkiye’de çeşitli topraklar oluşmuştur. Bunlar en sade şekilde sınıflandırılarak yerli topraklar ve taşınmış topraklar olarak iki grup altında toplanmıştır.

1. YERLİ TOPRAKLAR

Bu topraklar genellikle düz ve az eğimli yerlerde oluşmuş topraklardır. Ana kayaların, yerinde ayrışmasıyla oluşmuş topraklardır.

Türkiye deki başlıca yerli topraklar şunlardır:

 Orman Toprakları

Orman altında gelişen,bol organik madde içeren. onun için de koyu renkli olan topraklardır. Karadeniz Bölgesi’nin büyük bir kısmında, Orta Ana­dolu’nun 1200 m den daha yüksek ormanlık yerlerinde, Yıldız dağlarında. İç Bati Anadolu eşiğinde ve Güneydoğu Toroslarda yaygın olarak bulunur. Orman toprakları kireçli ye kireçsiz olmak üzere iki gruba ayrılır.

Kireçsiz orman toprakları, Kuzey Anadolu dağlarında ye Yıldız dağla­rının kuzeye bakan yamaçlarındaki topraklar fazla yağış nedeniyle yeteri ka­dar yıkanırlar. Toprakta bulunan karbonat ve diğer çözünebilen maddeler bu yıkanmanın etkisiyle ya alt katlarda birikir ya da iyice topraktan uzaklaşır. Bu­nun sonucu olarak da topraklar genellikle gri (boz) renkli olurlar. Böyle top­raklar asit reaksiyon gösterirler.

Kireçli orman topraklarının bünyesinde bol miktarda kireç bulunur. Yağışın yeterli olmadığı yerlerde topraktaki CaCO3 yıkanıp alt katlara taşınamaz ve topraktan uzaklaştırılamaz. CaCO3, bu tip topraklarda yüzeyin hemen altında yumrular şeklinde birikmiştir. Bu topraklar Kuzey Anadolu dağlarının güneye bakan yamaçlarında ve iç yörelerimizdeki meşe ormanlarının altında oluşmuştur. Kireçli orman toprakları kahve renklidir. Onun için bu topraklara kahverengi orman toprakları da denir.

İster kireçli ister kireçsiz olsun orman toprakları. genel olarak tarıma elverişli değildir. Ormanlık yerlerde yağış fazlalığı sonucu. kireçsiz orman topraklarında kireçle birlikte bitki besin maddeleri de büyük ölçüde yıkanarak topraktan uzaklaştırılmıştır. Onun için bu topraklar bitki besin maddesi yönünden fakirdir. Bu yüzden ormanların tahribiyle tarıma açılan bu topraklarda an­cak birkaç yıl tarım yapılabilir. Daha sonra toprak verimsiz bir hale gelir. Ayrıca orman toprakları genellikle yamaç arazi üzerinde bulunur. Üzerindeki ormanın tahrip kısa sürede erozyona uğrar. Bütün bunlar düşünüldüğü zaman, ormanlardan tarla açmanın ne kadar yanlış olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

Bozkır (Step) ve çayır Toprakları

Bozkırlar; yarı kurak iklim bölgelerinde bulunan. orman örtüsünden yok­sun, otsu bitkilerle çalıların yetişebildiği yerlerdir. Bozkırlar yurdumuzda ge­niş alanlara yayılmıştır. Orta Anadolu, İç Bati Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu (Erzurum—Kars platosu hariç) ve Trakya’nın orta kesimlerinde bozkırlar hakimdir.

İşte bitki örtüsünün zayıf olduğu bu yörelerde organik madde yönünden fakir topraklar oluşur. Buna karşılık Doğu Anadolu’da Er­zurum-Kars platolarında ye yüksek dağlarda. orman üst sınırının yukarısındaki çayırların altında organik madde yönünden zengin, koyu renkli topraklar oluşmuştur. Türkiye’deki bozkır ve çayır topraklarının başlıca türleri şunlardır:

Kahverengi topraklar:

Bozkır alanlarında bulunmaları ve renkleri dikka­te alınarak, bunlara kahverengi bozkır toprakları da denir. Orta Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’daki ovalarda. bozkır örtüsü altında mey­dana gelmiştir. Bu topraklarda yıkanma zayıftır. çünkü yağış 300—400 mili-metre arasında değişir. Üstten yıkanan CaCO3, yüzeyin hemen altında birik­miştir. Verimi yüksek olmayan bu topraklar üzerinde çoğunlukla tahıl tarımı yapılır. Bitki besin maddesi yönünden fakir olan bu topraklar, sulamalı ve gübreli tarıma ihtiyaç gösterir.

Kestane renkli topraklar:

Yıllık yağışın 400 milimetrenin Üzerinde oldu­ğu yerlerde, yüksek boylu çayırlar, meşe ormanları ve çalılar altında oluşan topraklardır. Bunlar Orta Anadolu ye Doğu Anadolu bölgeleriyle İç Bati Anadolu eşiğinde ve Göller yöresinde yaygındır. Üst horizonunda yeteri kadar Organik madde mevcuttur. Bu toprakların bir kısmında tarım yapılmakta. ama Önemli bir kısmı ise otlak olarak değerlendirmektedir.

Kara topraklar (çernezyomlar):

Türkiye de bu toprakların bulunduğu yerler, Doğu Anadolu'nun kuzeydoğu köşesidir.Özellikle Erzurum—Kars platolarında. yazları yağışlı karasal iklim koşullarında yetişen yüksek boylu çayırlar altında oluşmuşlardır. Sıcaklıkların düşük olması nedeniyle çayır artıkları yeterince ayrışmadan toprak Üzerinde kalır. Bu yüzden toprağın Üst kat, si­yah renklidir. Çernezyomlar bitki besin maddeleri bakımından zengin olmasına karşılık,, tarım için uygun değillerdir. Çünkü bulunduklar, yerde yaz ayları. tahılın olgunlaşması için yeterli sıcaklıkta değildir. Ot verimi yüksek olduğu için buralarda, yoğun olarak büyük baş hayvancılık yapılır.

Killi-kireçli Topraklar

Türkiye’de bu toprakların iki tipi vardır. Dönen topraklar(vertisoller) ve rendzinalar.     Dönen topraklar (vertisoller): Vertisoller. killi ana metaryel üzerinde oluştukları için bünyelerinde bol miktarda kil bulunur. Türkiye de genellikle 3. jeolojik zamandan kalma gölsel çökeller üzerinde oluşmuşlardır. Bu topraklar kurak mevsimde çatlarlar. Birkaç santimetreden 1 metreye ka­dar olan bu çatlaklara yaz aylarında rüzgârların taşıdığı yüzey materyeli dolar. Yağışlı mevsimde ise su ile doyan killi toprak şişer. Şişme sonucu. çatlak­lardaki toprak yukarıya doğru itilir. Bu sırada toprağın alt katlarındaki çakıllar da yüzeye doğru hareket eder. Böylece toprağın altındaki metaryal yüzeye. yüzeyindeki materyal ise tabana doğru hareket eder. İşte bu döngü hareke­tinden dolayı vertisollere dönen topraklar denmiştir. Dönen topraklar Güney Marmara’da kepir, Orta Anadolu’da ise taş doğuran toprak olarak adlandırılır. Vertisollerin üst kısmi organik bakımdan zengin olduğu için koyu renkli­dir. Bol killi oldukları için işlenmesi zor olan bu topraklar Ergene havzasında yaygındır. Burada genellikle ayçiçeği ekimi yapılır. Güney Marmara’daki çöküntü alanlarında, Konya ve Muş havzalarında da geniş alanlar vertisollerle kaplıdır.

Rendzinalar: Ülkemizde killi-kireçli-marnlı gölsel çökeller geniş bir yayılım gösterir. Rendzinalar bu anakayalar üzerinde oluşmuş topraklardır Ko­yu renkli olan üst katlarında bol miktarda cakıllar bulunur. Rendzinaların yayılış alanları: Ege Bölgesi, Orta Anadolu ve Doğu Ana­dolu’nun çöküntü alanlarıdır. Orta ve Doğu Anadolu’da düz ve az eğimli yer­lerde bu topraklar üzerinde genellikle tahıl tarımı yapılır. Ege Bölgesi’nde ise meşe ormanları daha çok bu topraklar üzerinde bulunur. Eğimli yerler ise otl­ak olarak değerlendirilir.

Çorak (tuzlu-alkali) Topraklar

Bunlar, bünyelerinde bol miktarda çeşitli tuzlar bulundurduğu için tuzlu topraklar olarak da adlandırılır. Bu topraklar, taban suyunun yüzeye çok yakın ve yüzeyde olduğu yerlerde meydana gelirler. Buna bağlı olarak dışa akışı olmayan çukurlukların orta kesiminde ve deltalarda oluşurlar. Çorak toprakların Türkiye’deki yayılış alanları; Tuz Gölü, Burdur Gölü ve Acıgöl başta olmak üzere diğer tuzlu göllerin çevresindeki arazilerdir. Bu top­raklar üzerindeki bitki örtüsü çok cılızdır. Sadece tuzcul bitkilerin yetiştiği bu topraklar, tarım için uygun değildir.

Kumlu-Tüflü Topraklar

Bu topraklar volkanik kum, kül (volkanik tüfler) ile volkanik kökenli olma­yan kumlar üzerinde oluşmuşlardır. İnce bir üst horizonun hemen altında anakaya bulunur. Yani bu topraklar normal bir toprak profiline sahip değildir­ler.

Organik madde, kireç ve kil bakımından fakir olan bu topraklar çok geçirimlidir. Su tutma kapasiteleri çok düşük alan bu topraklar. yurdumuzda çoğunlukIa volkanik anakaya üzerinde oluşmuştur. En yaygın olarak Ürgüp—Nevşehir—Avanos çevresinde bulunur. Bu topraklar üzerinde Üzüm bağları yaygındır. Ayrıca bahçe tarımı ve patates ekim alanı olarak da değerlen­dirilir.

2. TAŞINMIŞ TOPRAKLAR

Bilindiği gibi yeryüzündeki yüksek yerler sürekti aşınmakta, aşındırılan bu materyal akarsularla uzak mesafelere taşınmaktadır. Taşınırken de parça­cıklar işlenmekte ve yuvarlaklaşmaktadır. Bu materyal iriliğine göre; çakıl, kum, mil (silt) ye kit olarak adlandırılır ve hepsine birden alüvyon denir. Alüvyonların birikmesiyle alüvyal topraklar oluşur. Alüvyal topraktarın en yaygın olduğu yerler deltalardır. Vadi tabanlarının genişlediği yerlerdeki akarsu boyu ovaları da alüvyon topraklardan oluşur. Ayrıca pek çok ovanın tabanındaki ve­rimli tarım toprakları da alüvyaldir. Bunların başlıcaları; Kuzey Anadolu fay zonu üzerinde bulunan çöküntü ovaları, Güney Marmara Ovaları, Ege bölümündeki Bakırçay, Gediz, Küçük Menderes ve Büyük Menderes ovaları, ve Doğu Anadolu’daki Erzincan, Erzurum, Pasinler ye Muş ovalarıdır.

Alüvyal topraklar derin ve geçirgen topraklardır. Bitki besin maddesince zengindir. Kum, kil ye çakıldan oluştuğu için kolay işlenebilirler. Onun için Türkiye’nin en verimli tarım alanları bu verimli topraklardır.

Kolüvyal topraklar da taşınmış topraklardır. Ancak bunlar alüvyal top­raklar gibi, aşındırıldıkları yerden fazla uzaklarda oluşmamışlardır. Genellikle yamaçlardan aşındırılan materyalin hemen etekte birikmesiyle oluşmuşlardır. Kolüvyal topraklar tam olarak oluşmamış topraklar olduğu için, horizonlar gelişememiştir. Bunlar derin ve geçirgen topraklardır.

Find an Exercise Program That Works for You

Whether you choose to exercise to feel better, look better, lose weight, follow doctor's orders, due to peer pressure or because you are tired of being out of shape, your exercise choices are nearly unlimited. Search the internet and you will find thousands of programs and styles and regimens. Which one is the best one? How do you choose from the vast array of choices? The best one for you is any of those. The best one for you is the one or ones you can do consistently.

Below are a few questions to ask as you search for an exercise program that suits you.

Why are you exercising?

If you are looking to lose weight, first start with your eating. You will not be able to out exercise poor food choices. But exercise geared toward weight loss is a product of time and effort. The more time you put into exercise the less effort you will need as long as you're raising your heart rate. If you are exercising to complete a specific event, spend a majority of your time on exercises geared toward that event.

How much time do you have?

If you have limited time, think twice before deciding to train for an Ironman or marathon. Find activities near your home or work so that you are not spending extra time getting to and going from the workout. Condense your exercise and increase the intensity so that you are able to maximize the time you have.

What resources do you have?

Do you own a home gym, a gym membership or have the money to pay for classes or personal training? Or are you filling milk cartons with water to simulate dumbbells? Gyms, workout rooms and personal trainers are great as they offer a broader variety of routines and equipment you can use to get moving. But running, hiking, and calisthenics can be done with no equipment and a limited budget.

What is your experience level?

Did you recently finish your eleventh marathon and looking to try something new or was your idea of exercise going from the couch to the refrigerator? If you are new to exercising or haven't exercised in some time, start slow. High intensity exercises are very trendy but jump into them too early and you risk injury and burnout.

Try swimming, fast walking or jogging, or low intensity aerobics. Or use smaller weights in a resistance training program as you learn proper form. As you gain strength and increase your breathing capacity you can raise the intensity.

What type of personality do you have?

Are you organized with a planner that activates your life or do you get up in the morning and decide where to go from there? Do you like to work out alone or do you prefer being part of a group? Do you work better with a goal in mind or does that just work to frustrate you?

Be careful not to choose a program that goes against your personality type. If you hate large crowds, don't choose a 10k event with 30,000 other participants or a crowded aerobics class. If you like to be a part of a group, think twice before deciding on ultra-marathons.

Mix it up and Keep moving.

The benefits of exercise, both physical and psychological are significant. Don't give up because you haven't found something that works for you. Try something new. The internet is a great resource for exercise programs. Find one and try it. Even if you like it, think about mixing it up to avoid burn out. A change will also work different muscles.

Getting your lungs in shape and your muscles taut is not a one size fits all endeavor. You are not the same as your neighbor, spouse or friends. Don't give up because their idea of exercise is not yours. Eventually, you will find something that clicks and your body and mind will thank you for it.

Gregg Ghelfi is founder and contributor to http://fitinthemiddle.com. Fit in the Middle is dedicated to providing information and resources on nutrition, fitness and weight loss. We invite you to read our blog at http://fitinthemiddle.com/blog/ and comment on the various articles. We also welcome you to submit guest blogs to info

What Is Functional Strength Training?

Functional strength training has become a popular concept in the would of fitness. In actuality it is not new, it involves boosting one's physical prowess using a selection of techniques that were popular prior to the onset of the modern gym. The basic aim is to train in such a way that the gains brought about can be carried over and used in real life situations.

The target is to work towards a physique that can be helpful in one's life. This goal should be one that is related to real life functions and activities as opposed to enhancing muscle mass just for vanity. The approach is one that is of value for those people who require optimum strength for their jobs or for a sport that they take part in. For example, people in the building trade often need to carry heavy loads around construction sites, and rugby players need to have strong arms and legs to be able to outperform other players.

This type of workout regime would allow you to become stronger as a whole rather than just in one specific area. What's more, you would be a lot healthier, leaner, and fitter than the average person today. The benefits that are on offer through this approach are many.

You may be wondering how you can differentiate between those exercise which are functional and those that are not. In a basic sense, any exercise that trains you whole body as unit can be classified in this way. The aim is to build and enhance multiple physical attributes simultaneously.

One of the best examples of this kind of exercise is the squat. When practicing squats you are involving several muscle groups. Your hips, glutes and hamstrings would all be used and toned, and your abs, are also given a workout. The squat is a great all round exercise, as it helps to prepare the body for many of life's chores. Consider how many times a day you need to pick up stuff off the floor, or move from a sitting position to a standing position.

Functional strength training can help you to remain strong, flexible, and mobile into old age. No matter what your current fitness level, there is everything to gain and nothing to lose by working out using this kind of approach. Moreover, by enhancing your all round ability, you should find that your mental toughness also is enhanced.

Burlington, Ontario Personal Trainer Shows you the Benefits of Functional Fitness Programs

http://www.burlingtonfitnesstraining.com

Article Source:http://EzineArticles.com/?expert

Türkiye'nin Bitki Örtüsü


                     (Coğrafya)   Türkiye, bitki çeşitliliği ve sayısal çokluğuyla dikkati çeken bir ülkedir. Tür sayısı açısından tüm komşu ülkelerden daha zengin olan Türkiye’deki bitki türlerinin toplam sayısı yaklaşık on bindir. Türkiye dünyanın bitki bölgelerinden Akdeniz bitki bölgesine girer. Ülkemizde bitki örtüsünün dağılışı üstünde iklim, toprak ve yüzey şekilleri etkendir. Türkiye’de bunlara bağlı olarak üç farklı bitki topluluğu bulunur. Bunlar Akdeniz, Karadeniz ve iç bölgelerin bitki topluluklarıdır.

1)AKDENİZ BİTKİ TOPLULUĞU: Türkiye’nin güney ve batı kesimlerinde doğal bitki örtüsü olan Akdeniz bitki topluluğu uzun süren yaz mevsiminin sıcak ve kurak oluşuyla etkilenir. Bu bitki topluluğundaki ormanların yüksekliği 500-600 m ile 2200 m arasındadır. Fakat insanlar tarafından baltalanmış ve yangınlardan zarar görmüşlerdir. Alçak kesim-lerde deniz kıyısından başlayarak maki denilen sert yapraklı, bazen dikenli, her mevsim yeşil kalan (kışın yaprak dökmeyen) çalı toplulukları yer alır. Mersin ağacı, taflan, defne, mazı meşesi v.b. türlerden meydana gelen maki bazı kesimlerde boylu ve sık, fakat yerin çok kuru olduğu kesimlerde cılız ve seyrek olur. Maki arasında yabani zeytin ağaçlarıyla fıstık çamlarına da rastlanır. Bu bitki topluluğuna Akdeniz, Marmara ve Ege Bölgelerinde görülür.

Akdeniz bitki topluluğunun görüldüğü Akdeniz Bölgesi’ndeki maki deniz kıyısından başlayarak Akdeniz iklim özelliklerinin görüldüğü 800 m yüksekliğe kadar çıkar. Maki örtüsünün yukarısında ormanlar vardır. 2000 m’den daha yüksek yerlerde de, sıcaklık ve yağış şartlarının ağaç yetişmesine uygun olmaması yüzünden ancak dağ çayırları yetişmektedir. Bu bölgedeki maki içinde mersin ağacı, keçi boynuzu gibi bodur ağaçlar bu-lunur.

Bu bitki topluluğunun görüldüğü bir başka yer ise Ege Bölgesi’dir. Yamaçlar üzerinde 400 m yüksekliğe kadar maki bitki örtüsü gelişmiştir. Daha yükseklerde ise yer yer ormanlar görülür. Ege Bölgesi’nin içinde Ege ve İç Batı Anadolu Bölümü olmak üzere iki bölüm bulunur. Ege Bölümü’nün alçak yerlerinde hakim bitki örtüsü maki, yükseklerde ise ormandır. İç Batı Anadolu Bölümü’nde ise iklim ile birlikte bitki örtüsünde de değişiklikler görülür. Ormanlık alanlar yüksek yerlerde dağınık bir şekilde ve azdır. Düzlükler ise artık bozkır örtüsü ile kaplıdır.

Akdeniz bitki topluluğunun etkili olduğu üçüncü yer de Marmara Bölgesi’dir. Marmara Bölgesi’nin Ege ve Marmara Denizi kıyılarında  görülen makiler ile Güney Marmara kıyılarındaki zeytinlikler, buraların Akdeniz iklimi etkisi altında olduğunu gösterir. Bölgedeki makiler çok yerde ancak 200 m’ye kadar çıkabilmektedir. Doğal, beşeri ve ekonomik özellikleri ba-kımından bölge, yer yer ayrılıklar gösterdiğinden, dört coğrafi bölüme ayrılmıştır. Bu bölümler; Çatalca-Kocaeli, Yıldız Dağları, Ergene ve Güney Marmara bölümleridir. Çatalca-Kocaeli Bölümünde doğal bitki örtüsünü gür ormanlar oluşturur. Marmara Denizi’ne bakan kısımlarda ormanların yerini maki ve zeytinlikler almaktadır. Fakat kış aylarının Akdeniz Bölgesi’ndeki kadar sıcak olmaması sebebiyle makiler 200 m’den yukarı çıkamamaktadırlar. Marmara Bölgesi’nin diğer bir bölümü olan Yıldız Dağları Bölümü’nde doğal bitki örtüsü 150 m’ye kadar maki, daha yukarılarda ise meşe ve kayın ormanları olarak gelişmiştir. Marmara Bölgesi’nin üçüncü bir bölümü olan Ergene Bölümü doğal bitki örtüsünün en fakir olduğu bölümdür. Hakim bitki örtüsü bozkırdır. Ancak buradaki bozkır, İç Anadolu Bölgesi’nin az yağışlı yerlerindekinden farklıdır. Bölümde bozkırlarla beraber yer yer doğal ağaç topluluklarına rastlanır. Bunlar birer orman kalıntısıdır. Bu da bize buranın doğal bitki örtüsünün önceleri bozkır olmadığını göstermektedir. Önceleri var olan ormanların insanlar tarafından tahrip edilmesi sonucu olu-şan böyle bozkırlara antropojen bozkır denir.

 2)KARADENİZ BİTKİ TOPLULUĞU: Anadolu ve Trakya’nın Karadeniz kıyıları boyunca bir şerit gibi uzanan yerlerin doğal bitki örtüsü olan Karadeniz Bitki Topluluğunda hakim bitki örtüsü ormandır. Ormanlar deniz kıyısından başlayarak batı kesiminde 1900, doğuda 2000 m’ye kadar kıyı dağlarının yamaçlarını örter; iç sıralarda biraz daha yükseklere çıkar ve daha yükseklerde yerini dağ otlaklarına ve alpin bitkilere bırakır. Or-manların 1200 m’ye kadar olan alt kesimleri yapraklarını döken ağaçlardan (kayın, gürgen, meşe, kestane, kızılağaç vb.) meydana gelir, daha yük-seklerde bunların arasına giren iğne yapraklı ağaçlar yüksek kesimlere bütünüyle hakim olur (köknar, sarıçam, doğu kesiminde ladin vb.). Karadeniz bitki örtüsü geniş alanlarda yerini ağaç ziraatına ve tarlalara bırakmıştır. Karadeniz Bölgesi’nde görülen Karadeniz bitki örtüsü genellikle gür or-manlardan oluşur. Nemli hava kütlelerinin yağışı çoğunlukla kuzeye bakan yamaçlara bırakması sonucu, güney yamaçlara daha az yağış düşmektedir. Bunun sonucunda da doğal bitki örtüsü hem kuzeydeki gür ormanlar gibi gelişemez, hem de süreklilik gösteremez. İç Anadolu’ya yaklaştıkça dağlar arasındaki çukur alanlarda ise yağışın azalmasına bağlı olarak bozkırlar görülür. Karadeniz Bölgesi; Doğu, Orta ve Batı Karadeniz olmak üzere üç bölüme ayrılır. Doğu Karadeniz Bölümü’nün Rize yöresi yılda 2400 mm yağış alır ve burası Türkiye’nin en fazla yağış alan bölümüdür. Buna bağlı olarak bu bölgenin bitki örtüsünü gür ormanlar oluşturur.  Kıyı gerisinin dağ yamaçlarında hemen beliren ormanlar 2000 m yüksekliklere çıkabil-mektedirler. Bu seviyenin, yani orman katının üzerinde ise yağış ve sıcaklığın azalmasına bağlı olarak dağ çayırları bulunmaktadır. Bu gibi yerler yöre halkı tarafından yayla olarak kullanılmaktadır. Karadeniz Bölgesi’nin diğer bir bölümü de Orta Karadeniz Bölümüdür. Bu bölümün kıyılarında doğal bitki örtüsü ormandır. Ama iç kısımlara gidildikçe orman bozkıra dönüşür. Karadeniz Bölgesi’nin üçüncü bir bölümü olan Batı Karadeniz Böl-ümü’nde kıyı kesimi yağış miktarı Orta Karadeniz Bölümü’ne göre biraz daha fazladır. Kıyı kesiminin bitki örtüsü (yağışa bağlı olarak) kayın, güneydeki dağlık alanların ise çam ormanlarıdır. Fakat iç kısımlara doğru, yağışın azal-masına bağlı olarak ormanlarda da azalma ve seyrekleşme dikkati çeker.

3)İÇ KESİMLER BİTKİ TOPLULUĞU: Yağışların yetersiz ve buharlaşmanın fazla olduğu iç bölgeler, orman oluşumuna elverişsizdir. Bu yüzden ağaçlıklar, ovaların tabanında ancak akarsu kenarlarında veya yer altı su tabakasının yüzeye yakın olduğu yerlerde yer alır. İç kesimlerde yükseklerdeki sıcaklıklar kıyı kesimindekilerden daha fazladırlar. Ama bu ormanlar büyük ölçüde tahribe uğramışlardır. İç bölgelerin kuzey kesimlerinde genellikle çamlar (sarıçam), güneyde ise meşelikler (çoğunlukla bodur ağaçlıklar ) yer alır. Ormanların sınırlı olmasına karşılık otsu bitkiler yaygındır. Yağışı yetersiz olan ovalar üzerinde bunlar, ilkbaharda canlanan, yeşeren, çiçeklenen fakat yaz sıcaklarıyla kuruyan otlaklar görünüşündedir. Step denilen bu tabii bitki topluluğu kurak ve toprağı geçirimli kesimlerde (bozkır) daha seyrek ve cılız görünüş alır. Stepler tuzlu topraklar üzerinde tuzcul steplere, toprağı iri taneli ve eğimli yerlerde çalılık steplere dönü-şürler. Stepler özellikle aşırı otlatma yüzünden büyük ölçüde bozulmuştur. Bu bitki örtüsüne karasal iklimin görüldüğü Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu Bölgelerinde rastlanır.

Doğu Anadolu’da yaygın bitki örtüsü bozkırdır. Dağların yüksek yamaçlarında ormanlara da rastlanır. Fakat bu ormanlar, kışların soğuk geçmesi nedeniyle halk tarafından yakacak elde etmek için kullanıl-maktadırlar. Dağların yüksek kısımlarıysa sıcaklığın yeterli olmaması yüzünden dağ çayırları ile örtülüdür. Doğu Anadolu Bölgesi dört bölüme ayrılır. Bunlar; Yukarı Fırat, Erzurum-Kars, Yukarı Murat-Van ve Hakkâri Bölümleridir. Yukarı Bölümü’nde doğal bitki örtüsü bozkırdır. Yer yer çayırlıklara da rastlanır. Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeydoğu köşesinde yer alan Erzurum-Kars Bölümü’nün doğal bitki örtüsü çayırdır. Bu çayırlıklar otlak olarak kullanıldığı için bu bölümde hayvancılık çok gelişmiştir. Doğu Anadolu Bölgesi’nin doğusunu içine alan Yukarı Murat-Van Bölümü’nde doğal bitki örtüsü bozkırdır. Doğu Anadolu Bölgesi’nin diğer bir bölümü olan Hakkâri Bölümü’nde de bitki örtüsü diğerlerininkinden farksızdır, yani bozkırdır.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde etkili olan bu bitki topluluğu Güney-doğu Anadolu Bölgesi’nde de etkilidir. Bu bölgenin doğal bitki örtüsü iklim özelliklerine bağlı olarak yer yer değişiklikler gösterir. Ama en çok bozkırlar görülür. Bozkırlar daha çok yüksek olmayan yerlerde yaygındırlar. Güneydoğu Torosların eteklerine ve Mardin Eşiği’ne doğru yükseklğin artmasına bağlı olarak meşe ormanlarına ve çalılıklara rastlanır. Akarsu boylarında söğüt ve kavak ağaçları yetişir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi iki bölüme ayrılmıştır. Bu bölümler; Dicle ve Orta Fırat Bölümleridir. Dicle Bö-lümü’nde doğal bitki örtüsü bozkırdır. Torosların yamaçlarında ve Mardin Eşiği üzerinde yağışların artmasına bağlı olarak ormanlara rastlanmaktadır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin diğer bir bölümü olan Orta Fırat Bölümü’nde de doğal bitki örtüsü bozkırdır. Ayrıca kuzeyde ve yüksek yerlerdeki küçük alanlarda ormanlara rastlanır.

Bu bitki topluluğunun görüldüğü üçüncü yer İç Anadolu Bölgesi’dir. Bölgede iklim ve toprak şartlarına bağlı olarak geniş alanlı bozkırlar oluşmuştur. Ancak yerleşme merkezleri civarında, akarsu boylarında dizi ve küme şeklinde söğüt ve kavak ağaçlarına rastlanır. Yağmur alan dağ yamaçlarında lekeler halinde ormanlar görülür. Tuz Gölü ve çevresi doğal bozkırlarla örtülüdür. Ancak çevreye doğru yükseldikçe araya tek ağaçların da karıştığı görülür. Bu tek ve yaşlı ağaçlar birer orman kalıntısıdır. Buralarda antropojen bozkırlar vardır. Antropojen bozkırın ne olduğunu Akdeniz bitki topluluğunda görmüştük. İç Anadolu’daki antropojen bozkır alanları, doğal bozkırların etrafını adeta bir kuşak gibi çevrelemektedir. İç Anadolu Bölgesi de diğer bölgeler gibi bölümlere ayrılmıştır. Konya Bölümü de bu bölümlerden biridir. Bu bölümün yaz mevsimi aşırı sıcak olur. Ama yine de bölümün doğal bitki örtüsü bozkırdır ve yukarılara çıkıldıkça antropojen bozkırlara rastlanır. İç Anadolu Bölgesi’nin batı yarısını oluşturan Orta Kızılırmak Bölümü’nde iklim nedeniyle doğal bitki örtüsü bozkırdır. Yüksek yerlerde ise seyrek ağaçlardan oluşan orman parçacıkları bulunmaktadır. Bölgenin diğer bir bölümü olan Yukarı Kızılırmak Bölümü’nde bozkırlar geniş yayılış gösterir. Ayrıca yüksek yerlerde yer yer çam ormanları görülür.

Yeni saçma tanıtımım..

Canım sıkıldı ve kendime güzel bir bannerimsı tanıtım hazırladım. Bu çalışmayı yazarken baya zorlandım yazdığımı yazdım mı yazmadığım oldu mu hepsini düşündüm ama en sonunda hazırladım. Gayet sade ama güzel açıklayıcı bir tanıtım oldu. Bunu cover olarak kullanmayı düşünüyorum. Eksikleri veya fazlalıkları öneri ve görüşlerinizi bekliyorum tanıtım hakkında. (Tanıtımı text olarak vermeyeceğim nedeni emek hırsızı çok olduğu için! Bunu bilerek resim olarak yaptım.. )



Resmin orjinal boyutunu görmek için üzerine tıklayabilirsiniz..

The P90X Exercises: Are They Ideal For You?

Have you heard of P90X? It is one of the most challenging exercise programs that you will find on the market and will jumpstart you to fitness. This is not the same old thing warmed over but a new program created by trainer Tony Horton and you should give it a try.

The P90X program was created by trainer Tony Horton along with the team at Beachbody. This is a 90 day program to get you ripped, in top shape, and ready for the beach. It is an integrated program that includes strength training, flexibility, plyometrics and diet all wrapped together in a way that gives maximum results.

The P90X workout program combines many exercise methods in such a way that your body never aclimates to them this means that you cannot hit a plateau when you train with P90X. This is a DVD program with Tony Horton and his team leading you to total fitness. You will learn the correct way to do the exercises and you will constantly advance to higher performance, higher intensity workouts.

There is a fitness test to take before you begin to help you learn if you are ready for P90X. Are you ready to commit to an hour a day for 90 days? Here are some things to think about:

P90X lasts for 90 days. It is an intense and disciplined workout and diet and you will need the gumption to stay with it so you can get the results. There is no shortcut here but the rewards are massive.
There is a warm up session before the main workout each day and you need to be ready to work. For example your chest and arms. These strength training exercises will progressively lead you to higher levels of work out and greater strength and endurance.
A terrific diet plan is integrated with the main program. Diet is such an important part of fitness that Tony Horton enlisted nutritionists on the Beachbody staff to round out the program and make it complete.
Keep an open mind about the program, it includes a lot of elements not in traditional fitness programs and it all works together.

The P90X workout is a complete body workout that works every muscle group in you body. You will get that ripped look, you will sculpt your body in ways that you have always wanted. If you are ready to have a level of fitness that you hadn't thought possible and are willing to invest the 90 days then P90X is your answer.

The P90X workout is a challenge to anyone who undertakes it. Discover how to understand the P90X schedule. For this and other P90X tips and information click the link and visit our site about P90X training.

Article Source:http://EzineArticles.com/?expert

Jang Hwan Kim

Jang Hwan Kim
Swim Gear




Neden ve Nasıl Yok Ediyoruz

(Coğrafya) Eski çağlarda insanlar, beslenmek ve korunmak için hayvanları öldürüyorlardı. Ama yüzyıllar içinde insanın hayvanları öldürme nedenleri çok çeşitlendi ve giderek bir katliama dönüştü. Bugün var olan türlerin yüzde yirmisinin 21. yüzyılda yok olacağı tahmin ediliyor.






Yanlış inançlar

Hayvanlar konusunda insanlar, birçok yanlış ve boş inanca sahipler. Kendileri için yararlı pek çok hayvanı bu yanlış inançlar nedeniyle yok yere öldürüyorlar. Örneğin tarlaları, köyleri farelerden temizleyen baykuş, "uğursuz" olduğu yolundaki yanlış inanç nedeniyle öldürülüyor. Leşleri yiyerek hastalık ve mikropların çoğalmasını engelleyen sırtlanlar, "çirkin" oldukları gerekçesiyle yok ediliyor. Aynı biçimde kurt, karga, yılan, örümcek ve daha pek çok tür, yanlış inaçlar nedeniyle öldürülüyor.

Korunmak için
Çok eski çağlardan beri insanlar korunmak amacıyla hayvanları yok ediyorlar. O günlerde insan, korkak ve korunmasız bir yaratıktı. Silahları ilkeldi ama zekası sayesinde kendisini tehdit eden hayvanları tuzağa düşürüp yok ediyordu. Tarih öncesi çağlardan kalma mağara resimlerinde, ilk insanların vahşi hayvanlara karşı düzenledikleri avlar sahnelenir.

Oyun ve eğlence için
İnsanlar, basit ve acımasız zevkler için yüzyıllardan beri hayvanlara doğalarına aykırı olarak davranıyor. Onlara ya işkence ediyor ya da öldürüyorlar. Roma İmparatorluğu döneminde aslan ve leoparlar arenalarda öldürülürdü. Günümüzde, horoz ve köpekler vahşice dövüştürülüyor. İspanya ve Meksika'daki boğa güreşlerinde yüzlerce boğa, acı çeke çeke yaşamını yitiriyor

DENİZKAPLUMBAĞALARI
Soyu tehlikede olantürlerden biri. Sayıları hızla azalıyor. Bunun çeşitli nedenleri var. Birincisi, üreme alanları olan kumsalların insanlar tarafından tahrip edilmesi. İkinci neden, bazı türlerin etinin yenmesi. Üçüncü neden, ağları parçaladıkları gerekçesiyle balıkçılar tarafından öldürülmeleri. Bazı ülkelerde denizkaplumbağası kabukları turistik eşya olarak bile satılıyor.

Beslenmek için
Hayvanlar, insanların en önemli besin kaynaklarından biri. Bir başka deyişle, insan yaşamak için hayvanlara muhtaç. Eski çağlarda sürek avına çıkarak yabankoyunu, yabanöküzü, yabankeçisi, geyik gibi hayvanlardan yiyeceğini sağlayan insan, bu alışkanlığını günümüzde de sürdürüyor. Bugün en önemli besin kaynaklarımızı evcil hayvanlar ve deniz canlıları oluşturuyor. Tüm dünyada her gün beslenmek için milyonlarca ineği, koyunu, tavuğu, balığı, hindiyi, yılanı öldürüyoruz.

Savaşlar
Savaşlarda atılan bombalar, kimyasal silahlar, hareket halindeki binlerce zırhlı araç ve asker, vahşi doğaya büyük zarar veriyor; buralarda yaşayan canlıların yaşam ortamlarını yakıp yıkıyor.

FLAMİNGOLAR

Kuşlar, yeryüzündeki en güzel canlı gruplarından biri.
Bilim adamları, bugüne kadar 10 bin kuş türü tespit ettiklerini belirtiyorlar. Ama yaşam ortamlarının insanlarca yok edilmesi, sayılarını hızla azaltıyor. En zarif kuş türlerinden olan flamingoların uçuşunu izlemek ise olağanüstü bir deneyim. Flamingolar Sultan Sazlığı ve Tuz Gölü gibi tuzcul sulak alanlarda yaşıyorlar.

Havayı kirlettiğimiz için
Kirli hava yalnız insanların değil, hayvanların da zehirlenip ölmelerinin nedeni.
Asit yağmurlarına neden oluyor, asit yağmurları da yeryüzündeki ormanların ölümüne...
Ormanlar ise yaban hayvanların evi...

Moda ve aksesuar için
Kürkü için birçok türden binlerce hayvan öldürülüyor. Çanta, şapka, kemer ya da biblo yapmak için fillerden timsahlara, yılanlardan ceylanlara kadar birçok hayvan acımasızca yok ediliyor. Hem de yasadışı yollarla ve son derece acımasız yöntemler kullanılarak. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye'de, kürkleri nedeniyle birçok tilki, doğaya bırakılan zehirli yemlerle öldürüldü. Soyları tükenme noktasına gelen, günümüzde koruma altına alınan karacalardan bir çoğu, ayaklarından baston yapmak için katledildi. Gösteriş için de yüzbinlerce hayvanın ölümüne neden oluyoruz. Yalnızca gösteriş için, soyu tükenme noktasına gelmiş olan kaplan, geyik, leopar gibi hayvanlar öldürülüyor. Bu hayvanların post, boynuz, diş gibi organlarıyla bazı insanlar evlerini süslüyor.

KELEBEKLER
Narin, korunmasız yapıları nedeniyle kelebekler, insanın doğaya verdiği zarardan en çok etkilenen böcek türü. Kanatlarının olağanüstü etkileyici renk kompozisyonlarıyla insanların eskiden beri ilgisini çeken kelebekten Türkiye'de 268 tür bulunuyor.

Göl ve bataklıkları kuruttuğumuz için Devlet Su İşleri gibi bazı kurumlar, tarım arazisi kazanmak ve su rezervi elde etmek için göl ve bataklıkları kurutarak yaban hayvanların soylarının tükenmesine neden oluyor. Yurdumuzda yalnızca Hatay'daki Amik Gölü'nde yaşayan yılanboyun isimli kuşun soyu, gölün kurutulmasıyla yok oldu. Göl ve bataklık kurutma işlemi günümüzde de sürüyor.

Tarım ilaçlarıyla
Bitkilere zarar veren böcek, fare gibi canlılarla mücadele etmek için tarlalara atılan yapay gübreler ve zehirler, milyonlarca hayvanın da ölüm nedeni. Tarım ilaçları nedeniyle soyları tükenen hayvanlara en güzel örnek, kelaynaklar. Göçmen kuşlardan olan kelaynaklar, yazın Afrika'dan göç edip Urfa'nın Birecik ilçesine geliyorlardı. 1950'li yıllarda, bölgede 600 çiftten fazla kelaynak görülüyordu. Ama yine o yıllarda zararlı böcekler için kullanılmaya başlanan tarım ilaçları, kelaynakları da yok etti. Çünkü kelaynakların yiyeceğini bu zararlı böcekler oluşturuyordu. 1970'li yıllara gelindiğinde, kelaynakların sayısı 50'nin altına düşmüştü. Koruma altına alındılar ama, artık her şey için çok geçti. Bugün Birecik'teki koruma istasyonunda üretilmiş olan kelaynaklar, göç etme özelliklerini yitirmiş durumdalar.

Avcılık
İnsan yüzyıllardır avlanıyor. Ama avcılık hiçbir çağda 20. yüzyıldaki kadar katliam boyutlarına ulaşmadı. Günümüzde, Türkiye'de 4 milyon kayıtlı avcı olduğu sanılıyor. Hayvanların sayısı ise bu rakamın çok altında. Örneğin soyu tehlikede olan dikkuyrukların sayısı 15 bini geçmiyor. Ayı sayısı ise 2 bin civarında...

Ormanları yakıp yıktığımız için
Ormanlar doğal yaşamın en önemli alanları. Ama yakarak, keserek ormanları yok ediyor, dolayısıyla burada yaşayan böcekten ayıya, kelebekten kuşa kadar birçok hayvanın soyunun tükenmesine neden oluyoruz. Özellikle yaz mevsiminde Ege ve Akdeniz bölgelerinde çıkan yangınlar hayvanlara büyük zarar veriyor. Bu yangınlarda belki de hiç keşfedilmemiş türlerin son üyeleri de yanıp kül oluyor.

Bilimsel deneyler
Kobay sözcüğü, çoğu kişi için "laboratuvarda deney amacıyla kullanılan canlı" anlamına gelir. Ama bu sözcük, laboratuvarlarda deney amacıyla en çok kullanılan hayvan olan "kobay"dan kaynaklanır. Yaklaşık 30 santimetre boyundaki kobaylar çok kolay evcilleşirler. Güney Amerika kökenli bu hayvanların yaşamı laboratuvarda başlayıp, laboratuvarda biter. Kobayların yanı sıra, insanın fizyolojik yapısıyla benzer özellikler gösterdikleri için beyaz fareler, maymunlar, köpekler de çeşitli deneyler amacıyla laboratuvarlarda işkence görüyor ve öldürülüyor. Tropikal bölgelerde yaşayan birçok yılan, zehirleri alınmak üzere doğal ortamlarından koparılıp yok ediliyor.

ANADOLU LEOPARI
Anadolu leoparı, Türkiye'de yaşayan vahşi kedilerin en güzel örneklerinden biriydi. Ama yüzyıllar boyunca avlandı ve sayıları hızla azaldı. Anadolu leoparının son bireyleri, 1950'li yıllarda Dilek Yarımadası'nda ve 1970'li yılların başında Eskişehir çevresinde görüldü ve görüldüğü yerde de öldürüldü. O günden bu yana varlığından haber yok.

Otoyol kazaları
Gelişen ulaşım sektörü, bütün doğal alanlardan otoyol geçmesine neden oldu. Hızlı giden taşıtlar bu yollarda birçok yaban hayvanın ölümüne neden oluyor. Otoyollarda yaptığınız gezilerde çevrenize dikkat edin! Aracınızın camına, özellikle yazın pek çok böcek çarparak ölecek. Yol kenarlarında araçların çarpması sonucu yaşamını yitirmiş birçok kedi, köpek, kirpi, yılan, kaplumbağa, kuş cesedi göreceksiniz. Uçakların pervaneleri ve jet motorları da yüzlerce kuşu öldürüyor

Nüfus artışı
İnsan nüfusunun hızlı artışı, hem insan hem hayvan hem de bitkiler açısından büyük tehlike. Çünkü artan insan nüfusu, doğa ve orman alanlarının tahrip edilmesine neden oluyor. Yeni kentler kuruluyor, yeni yollar yapılıyor, yeni tarlalar açılıyor. Orman alanları, sanayi tesisleri yapılmak için kesilip biçiliyor. Dolayısıyla hayvanlara
yaşayacak yer kalmıyor. Örneğin "caretta caretta" türü denizkaplumbağaları, Fethiye ve Akdeniz koylarımızdaki kumsallara yumurtalarını gömerek çoğalırlar. Ama son 20 yıldır hızla gelişen turizm sektörü, Türkiye'nin bütün ıssız koylarının otellerle, güneşlenen insanlarla dolmasına neden oldu...

Ticaret için
Vahşi ve egzotik hayvan ticareti tüm dünyada olağanüstü boyutlarda.
Bunun yanı sıra derisi, dişi, kürkü, kemikleri ve kabukları için, fillerden timsahlara, deniz kabuklularından tilkilere kadar, birçok türde hayvan acımasızca öldürülüyor. Örneğin tropik ülkelerde tuzaklarla yakalanan papağan, maymun gibi birçok tür, Türkiye'nin büyük illerindeki hayvan mağazalarında rahatlıkla satılıyor.

AKDENİZ FOKU
Soyu tükenen her canlı, aslında insanın bir parçası. Onunla birlikte bir parçamızı da yitiriyoruz. Bu nedenle her insan, onu yaşatmak için çaba harcamalı. Yok olma sınırındaki bir başka hayvan türü de Akdeniz foku...