TÜRKİYE sınırlarını biraz genişletse nasıl olur? Mesela Ege adalarından bazılarını almak yahut şöyle bir Musul’a doğru uzanmak?
MHP lideri Bahçeli, “82’inci ilimiz Kerkük, 83 Musul deme hakkımızın önünde kimse duramaz” diye konuştuğunda milletvekilleri büyük bir coşkuyla ayakta alkışlamışlardı.
Lozan’ı eleştirmek için adaları “Yunan’a verdiğimiz” söylendiğinde de hamasi duygular kabarır.
Ben derim ki, “kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok” sözü Cumhuriyet’in çok doğru bir prensibidir, hamasi sözlerle bu konudaki samimiyetimize gölge düşürmeyelim.
Peki ne yapalım?
Milliyetçilik ya da vatanseverliğin bu çağdaki icabının şurayı burayı fethetmek değil, bilim ve teknolojide önde gitmek olduğunu görelim.
ERBİL’E UÇAK SEFERLERİ
Dün Başbakan Binali Yıldırım, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin başkenti Erbil’e uçak seferlerinin başlayacağını söyledi, buna sevindim.
Barzani’nin bağımsızlık referandumu üzerine 29 Eylül 2017’de Ankara yaptırım olarak Erbil ve Süleymaniye’ye uçuşları iptal etmiş, hava sahasını kapatmıştı.
Şimdi sadece Erbil’e uçuşlar açılıyor.
Bunun haklı bir gerekçesi var: Merhum Talabani’nin bölgesi olan Süleymaniye’de PKK aktif himaye görüyor.
Türkiye’nin her tavrında ve söyleminde ‘sınırların değişmezliği, iyi ilişkiler, terörle mücadele’ ilkelerini vurgulaması ve uygulaması son derece isabetli olur.
Barzani’nin referandum kararına karşı çıkmak doğruydu, Ortadoğu’da sınırlar bir değişirse ortaya çıkacak insani faciaları kestirmek mümkün değildir.
Fakat Barzani’yi aşağılamak yanlıştı.
Neyse, yeniden iyi ilişkiler gelişecek, hem Erbil’le hem de elbette Bağdat’la.
TARİH OKUMAK
Tarih bilgi edinmek için değil de nefret veya hamaset duygularıyla okunursa, günümüzdeki davranışlarımızı olumsuz etkileyen duygulara yol açabiliyor.
Günümüzde kutuplaşma konusu olan, bu sebeple nefret veya hamasetle bakılan Abdülhamid dönemi ile Lozan ve Atatürk dönemine çok zengin tarih laboratuvarları olduğu halde anlamak için değil, ideolojik şablonlarla baktığımız için gereken dersleri çıkaramıyoruz.
Birinci Dünya Savaşı’ndaki Irak cephesini, özellikle de Lozan’ı ve 1923-1926 dönemindeki Musul sorununu iyi bilmeden bugün ayakları yere basan politikalar geliştirmek mümkün olmaz.
Lozan’da sadece İngilizlerin değil, İsmet Paşa’nın verdiği istatistiklerde de Musul ve Kerkük’te Kürt nüfusu Türkmen nüfusundan daha fazlaydı.
Merak edenler 23 Ocak 1923 günlü Lozan zabıtlarına baksın.
Ben bugün rakam yazmıyorum, çok önem verenler kaynaklardan okusunlar diye.
MİLLİ HEYECAN
Almanya, Fransa, İngiltere, Güney Kore yüz ölçümü ve nüfus bakımından Türkiye ile mukayese edilebilir ülkelerdir.
Ama bilim ve teknolojide?!
Hukuk ve idarede?!
Türkiye eğitim, üniversite, ‘know-how’, patent, endüstri ve teknoloji alanlarında böyle ‘gelişmiş ülkeler’ düzeyine bir ulaşabilse bunun ülkemize çevremizde ve dünyada kazandıracağı etki gücünü bir düşünün!
Bunun yolu rant ekonomisinden endüstri ekonomisine geçebilmektir.
Eğitimin ve refahın o ülkeler düzeyine çıkması içimizdeki birçok problemin, özellikle ideolojik kutuplaşmaların da aşılması demek olacaktır.
Tarih bize hamaset için değil, bilmek ve anlamak için lazımdır.
Sınır ötesi coğrafyalar bize fethetmek için değil güvenlik, ticaret, yatırım ve turizm için lazımdır.
Çok değerli bir ‘insan kaynağı’ olan milli heyecan; kaliteli eğitime, bilime, sanayileşmeye, teknolojiye, özgür düşünmeye yöneltilmelidir.
ZORUNLU AÇIKLAMA: Okuyuculardan sayın Ali Veli, Lozan Müzakareleri'nin 23 Ocak'ta kesildiğini yazmış, bu yanlış. Lozan Müzakereleri 4 Şubat 1923'te kesintiye uğradı
0 Comments:
Yorum Gönder