Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive

Altın ve Döviz İlişkisi






CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın yastık altındaki tasarrufların finans sistemine aktarılması yönündeki çağrısı son derece önemlidir; hem dövize ihtiyacımızın ne kadar arttığını, hem iktisadi kültürümüzdeki sorunları ortaya koymaktadır.

Bu çağrı çok olumludur. Yastık altında, sandıklarda, kollarda ve gerdanlarda tutulan altınlar, evde saklanan dolarlar bankalara, tahvil ve hisse senetlerine gitmelidir.

Önce sorunun büyüklüğüne bakalım.

BOLLUKTAN KITLIĞA

Son yıllara kadar dünyada döviz bolluğu vardı, iktidar böyle çağrılara ihtiyaç duymuyordu. Bu bolluk AB sürecinde iyi değerlendirilmiş, yılda kabaca 20 milyar dolar sermaye gelmişti.

O bolluk döneminde döviz arttırıcı teknolojik yatırımlara ağırlık verilmediği için, işte şimdi dünyada dövizin kıtlaşma döneminde ekonomimiz yeterince döviz üretemiyor, bu yüzden döviz dünyadan daha fazla bizde yükseliyor.

Yastık altındaki altınları bankaya getirmek için hükümet 2017 ve 2018’de yüzde 2.4 faizli “altın tahvili” çıkardı. Bu yolla 2.5 ton altın yastık altından çıktı, “tahvil”e giderek finansman havuzuna girdi.

Altınını buraya yatıran vatandaş hem altının değerlenmesinden kazanıyor hem yüzde 2.4 faiz alıyor.

Burada “faiz” kavramına dikkat.

TANZİMAT’IN DEVLET ADAMLARI

Bizde tarih boyunca piyasa ve banka sistemi gelişmediği için insanlar tasarruflarını yastık altında, sandıkta, şurada burada sakladılar.

İlk defa Tanzimat’ın devlet adamlarından Sadık Rifat Paşa bir ülkede tasarrufları böyle saklayarak değil, işleterek, bankaya koyarak refahın gelişeceğini yazdı 19. yüzyılda...

Bunun için hukuki güvence olması gerektiğini, artık “müsadere” gibi eski usulleri bırakmanın şart olduğunu da vurguladı.

Halbuki Avrupa’da bankalar, yani faiz vererek tasarrufları toplayan ve bunu yine faizli kredi olarak girişimcilere veren kurumlar daha 14. yüzyılda Rönesans İtalyası’nda ortaya çıkmaya başlamıştı.

Tasarrufları saklamayıp işletme fikri Avrupa’da gelişti.

21. YÜZYILDA

Büyük tarihçi Fernand Braudel, daha 1700’lü yıllarda İngiltere’de “Artık hiç kimse kasalarda para tutmamakta, cimriler bile varlığını (piyasada) dolaştırmakta”diye yazar. (Maddi Uygarlık ve Kapitalizm, cilt II, s. 348)

Avrupa’da bu sayede sermaye birikimi hızlandı, faiz yüzde 2-4’e kadar indi, sonunda sanayi devrimi ortaya çıktı.

Osmanlı’da ve Batı Avrupa dışındaki hiçbir coğrafyada bu iktisadi dinamizm yaşanmadı.

İşte bakın, 21. yüzyıldayız, Mehmet Şimşek’e göre Türkiye’de yastık altında “en az 2 bin 200 ton altın” yatıyor.

Yastık altında tutulan döviz kim bilir ne kadardır?

Bunları elbette finans sektörüne çekmek gerekir.

PARA VE HUKUK

Faiz ve döviz konuları sermaye birikimiyle ilgilidir; lobi, komplo, tuzak, saldırı, ihanet gibi kavramlarla izah edilemez.

Sermaye birikimi olan Avrupa’da faiz yüzde 3-4 iken, bu birikim olmadığı için Osmanlı’da Kanuni zamanında faiz yüzde 12 idi.

Neticeten, Cumhurbaşkanı’nın çağrısı doğrudur. Gerçekleşmesi için, Sadık Rifat Paşa’nın 150 sene önce yazdığı gibi hukuk güvencesi, bugün çağımızdaki düzeyde hukuka güven tesisi lazımdır. Mesela OHAL hemen kaldırılmalıdır.

Merkez Bankası’nın bağımsızlığına da gözümüz gibi özen göstermeliyiz, sözle bile siyasi müdahale olmamalıdır.

Tabii asıl çözüm teknoloji üretebilmektir.

Özetle, kurallı piyasa ekonomisi ve hukuk devleti.

TAZİYE: Merhum Erdoğan Demirörenbenim merhum Kemal Ilıcak ve Tercüman gazetesi zamanında tanıştığım başarılı bir iş adamıdır. Vefatından derin teessür duydum. Kendisine Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum

Share

0 Comments:

Yorum Gönder