Baran Kültür Merkezi (BKM) birkaç haftadır Köln’de müzik dinletileri düzenliyor. Kürt sanatçılarını sigara dumanının, gürültü ve patırtının olmadığı nezih bir ortamda hayranlarıyla buluşturuyor. BKM bu etkinliğiyle Pazar akşamlarımızın kalite kazanmasına, hayatımızın renklenmesine, yaralı ve yorgun yüreklerimizin beslenmesine hizmet ediyor. Merkezin yöneticilerini bu çabalarından ötürü kutluyorum. Ben insanın en kıymetli hazinesinin ‘zaman’ olduğuna inananlardanım. Bu yüzden zamanımı harcarken çok dikkatli davranırım. Paramı harcarken pek dikkat etmem, ama söz konusu zamanım olunca sakınırım. Zamanımı harcarken parasını harcamak zorunda kalan bir cimri gibi davranırım. Ne de olsa giden zaman geri gelmiyor. Hayat an be an yaşanıyor ve yaşandığıyla kalıyor. Her an, aynı zamanda son an oluyor. İyi ya da kötü, yaşadığımız hiçbir an’ın tekrarı mümkün olmuyor. Maalesef hayat bize harcadığımız zamanı geri çevirme şansı vermiyor. Bu yüzden zamanın kıymetini bilmek, kullanırken dikkat etmek gerekiyor. Yapılan araştırmalara göre insanlar sahip oldukları zamanın ancak yarısına hükmedebiliyorlarmış. Diğer yarısını da kontrol dışı gelişen olaylarla tüketiyorlarmış. Zamanını verimli bir biçimde kullanmak isteyen birinin ise önce yaşama amaçlarını, ardından ise ilgi alanlarını iyi belirlemesi gerekiyormuş. İlgi alanı denildiğinde ise benim aklıma ilk olarak müzik gelir. Müzik çocukluğumdan beri başta gelen ilgi alanlarımdan biridir. Kendimi bildim bileli ruhumu müzikle beslerim. Müzik dinlemekten müthiş zevk alır ve onunla motive olurum. Müzik söz konusu olduğunda zamanımı cömerte harcamaktan çekinmem. Müzik için ‘meleklerin dilidir’ derler ya, buna yürekten inanırım ve müzik dinlerken kendimi melekleri dinliyormuşum gibi hissederim. Baran Kültür Merkezi’nin müzik dinletilerinin ilkine Köln dışında olduğum için gidememiştim. Ancak geçtiğimiz Pazar akşamı yapılan ikinci dinletiye gittim. Orada Delîl Dilanar’ı dinledim.. Dilanar’ın müziğinde beni özellikle hüzünlendiren bir yan var. Onun müziği melankolik ruhuma iyi geliyor. Delîl’i dinlerken- maalesef- daha çok kederleniyor, daha bir hüzünleniyorum. Delîl söylerken yaşadığım ortamdan, çevremden, her şeyden kendimi soyutluyor, herkesten uzaklaşıyor, derin yalnızlığımı ve kederlerimi yanıma alıp uzaklara gidiyorum. Aslında Kürt müziği genel olarak bol acılı ve kederli bir müziktir. Acı, keder ve hüzün müziğimizin doğasında vardır. Acı ve kederlerimizi estetik ve etkili bir biçimde dile getiren Delîl de doğal olarak bu kaynaktan beslenmektedir. Onun hüzünlü müziğine Kürt müziğinin melankolik kaynağı yataklık etmektedir. Fakat buna rağmen sanki Delîl’de hüznün dozu biraz daha fazladır. Ya da hüzün ona diğerlerinden daha çok yakışmaktadır. Öte yandan Kürt müziğinin kaynağından beslense ve onun etkisinde olsa da Delîl’in farklı bir arayışın içinde olduğu da gözleniyor. Kendisinin de henüz net olarak ifade edemediği bir anlayış geliştiriyor. Ondaki bu arayışın gelip geçici bir heves olmadığını, popülist kaygılar taşımadığını söylemem gerekiyor. Son yıllarda Kürt müziğinde yaşanan tıkanma sebebiyle çoğu sanatçı açık bir savrulma yaşadı. Birçok sanatçı farklı müzik tarzlarına yöneldi ve popülizme kaçtı. Bu savrulma ve arayış sürecin en trajik örneklerinden biri Şivan Perwer’dir. Şivan yaşadığı tıkanmayı aşmak için birçok tarzı denemesine rağmen hiçbirini de tutturamadı. Başarılı olamadı ve eskiye dönmek zorunda kaldı. Fakat Delîl’in arayışı bana farklı geliyor. Ben onun müziğine yakından bakınca karşımda post-modern bir dengbêj görüyorum. Bence Delîl Dilanar müziğiyle dengbêjlik geleneğini post-modern sürece taşıyan ve bu sürecin öncüsü olan bir sanatçıdır. Ve yine bana göre post-modern dengbêjlik önümüzdeki on yıllarda Kürt müziğinin korunmasında önemli işlev görecektir. Gerçi bu anlayış henüz emekleme aşamasındadır ancak, ayağa kalktığı zaman Kürt müziğindeki yozlaşmaya ve onu bekleyen asimilasyon tehlikesine karşı güçlü bir barikat oluşturacaktır. Nasıl eski zaman dengbêjleri sözlü Kürt edebiyatını ve müziğini koruyup geliştirdiler ve günümüze ulaşmasına hizmet ettilerse, Delîl ve onun gibi post-modern dengbêjler de Kürt müziğinin küresel çağda kendine saygın bir yer edinmesine hizmet edeceklerdir. Kürt müziği post-modern dengbêjlerin sayesinde kendi köklerinden kopmadan, kaybolmadan ve yozlaşmadan yaşadığı çağla yeni bir ilişki kuracak ve geleceğe uzanacaktır. Delîl Dilanar’ın müziği onun şimdiki sınırlarının ötesinde böyle bir anlam taşımaktadır. Elbette yenidir ve elbette birçok yönden yetersizdir. Ancak hem yeteneklidir ve hem de amaçlarını iyi belirlemiştir. Gerisiyse emek ve çaba sarf edilerek gelecek ve gelişecektir. Gıdasını Kürt müziğinin kaynağından alan Delîl oradan beslenmeye ve alt yapısını güçlendirmeye devam ederse gelecekte adından söz ettirecek ve şimdiki sınırlarının çok ötesine geçecektir. Delîl Dilanar Kürt müziğinin Peter Gabriel’i olabilir. Bunu zaman gösterecektir. Bunu biraz da Kürt toplumunun yaşayacağı değişim ile Delîl’in yakın gelecekte netleşeceğini düşündüğüm tarzı belirleyecektir. Ancak gözlemlediğim kadarıyla Delîl de Gabriel gibi geleneksel olanla modern olanı harmanlamakta hayli başarılıdır. Ayrıca Peter Gabriel’in sesi gibi Delîl’in sesinin de Allah vergisi bir kişiliği vardır. Delîl’de de dikkat çeken her geçen gün kendini biraz daha hissettiren karizmasıdır. Günümüzde Kürt müziği yeniden şekilleniyor. Eskinin geleneksel hamaset, dar siyaset ve ajitatif müzik tarzı epey bir zamandır tıkanmış bulunuyor. Ve bu tıkanmanın aşılması için de yaygın ve güçlü bir arayışın içinde olunduğu da biliniyor. Toplumsal dinamiklerdeki bu arayış Kürt müziğini derin bir değişimin eşiğine getirmiş bulunuyor. Yeni tarzlar yaratılacak, yeni dünyanın değer yargıları, çağın estetik anlayışıyla uyumlu bir anlayış ortaya çıkacaktır. Kürt toplumundaki derin değişim yakın gelecekte kendisini en çok Kürt müziğinde gösterecek, yeni Kürt sanatçılarıyla ifade edecektir. Geleceğin Kürt müziği kesinlikle klasik Kürt müziği gibi bol acılı ve kederli olmayacaktır. İşte Delîl ve onun gibi sanatçılarımızın en çok dikkat etmesi gereken nokta burası olmalıdır. Kürt müziği dinleyicilerini sadece hüzünlendiren ve kederli duygular sağnağı altında ezen bir tarzı geride bırakacaktır. Ruhumuzun bu kadar çok ezik olmasında elbette klasik Kürt müziğinin önemli payı vardır. Zira müzik doğası gereği dile getirdiği duyguları; acı ve kederleri dinleyicide yeniden yaratıyor. Bu özelliğiyle dinleyenin duygu dünyasını müzik belirliyor. Ama artık birçok şey gibi bu anlayış da aşılıyor. Kürt sanatçıları acı ve keder kadar, neşe ve sevince de yönelecek, şarkılarında hüzün ve mutsuzluk kadar, coşkuya ve mutluluğu da yer verecektir. Çağımızın baş döndürücü gelişmeleri Kürt sanatçılarına da yeni ufuklar kazandıracak, kültürde karşılıklı etkileşim gelişecektir. Bu yüzden de Kürt müziğinde kendine bir yer açmak ve geleceğe ulaşmak isteyen her sanatçı kendisini ‘ızdırap tellalı’ durumuna düşüren bol acılı ve kederli tarzdan uzaklaşmak zorunda hissedecektir. Müziğimizde bireyi, özgürlüğü, aşkı ve dünyayı kucaklamanın tarzı gelişecektir. Sevgili Delîl Dilanar’a ve kimi Kürt sanatçılarının buna öncülük edeceklerini söylemek hiç de yanlış değildir… GÜNAY ASLAN YENİ ÖZGÜR POLİTİKA |
0 Comments:
Yorum Gönder