Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Book Review: The Lost Symbol

Picture from here.
The Lost Symbol by Dan Brown

Set in Washington DC, this book is of a tale of murder, revenge and of course, symbolism. However, other than the new setting and a different cult to learn about, this book is the same as the rest of the Dan Brown novels. The main character, Robert Landon, gets roped into helping the CIA stop a madman in the way of deciphering codes and teaching us the way of the Masons.

I do like how I learn something about the city that the book is set in, just as I did with his other novels. I also appreciate learning about the Masons and the symbolism that is behind the Order. The plot was thrilling enough, but as I said before, if you have read any of his other books, you know what is going to happen before Landon does. However, the historical and scientific aspects are interesting.

I give this book a 3 out of 5, because it taught me something new and kept me mostly entertained. However, it was the same cookie cutter book as all the rest he has written.

The Irish Immigrate!

In the 19th century many Irish decided to migrate into the New World. Irelands main industry was agriculture and lands were rented to small famers that worked very hard for their crops to grow. They did not have many tools to plant and they did not know any new techniques. For a crop to grow it could take months or years.

Around 6,000 Irish people sailed to America in 1816 and two years later it doubled to 12,000 Irish people. The Irish Famine was one of the baisc reasons for the Irish to migrate. Sinca Irelands industry was based on agriculture they rest upon the growth of potatoes. In 1845, about three-fourths of the countrys potatoes were ruined. The people had nothing to eat and they started dying of starvation or diseases. The Irelands Census stated that nearly a million poeple had died due to this catastrophe. After this disaster about one qaurter of the Irish population had migrated to the America.

In New York, Pennsylvania, Massachusetts, Illinois, Ohio and New Jersey, the Irish started to settle.They lived in cellars, one room apartment or basements. They started getting sick and started abusing of alcohol. Most of the people who went to jail in the US, were Irish. Although many Irish men were unskilled they still were able to have jobs by building roads, canals, or working in mines in the United States. Some were able to save enough money and buy land and to transport themselves into the farming areas.

The Irish were part of the Catholic religion and they were constantly attacked by Americans but they still took control of the American Cathoilc Church. Irish supported the Democratic Party becuase they were afraid that if the salves were freed they would come to the North and take away their jobs.

The Irish became to be an important part of the Americans. They became successfull with a good education, jobs and owned property. They started moving out of the farming areas and into the towns and suburbs. Irish started marying out of their culture, they married other Catholics and then Americans. The Irish made a good decision by migrating into the United States. They got better job oportunities and better life conditions. After all they were proud to be Irish Americans!






http://www.america.gov/st/peopleplace-english/2008/February/20080307131416ebyessedo0.6800043.html
http://www.spartacus.schoolnet.co.uk/USAEireland.htm

Mehmet Öz'den En Önemli 5 Besin!

Dr. Mehmet Öz Show’ da günlük ihtiyacınız olan 5 besin açıklandı.
Peki bu beş besin hangileri?
Günlük beslenmenize Lif, Vitamin D, Su, Kalsiyum ve Omega 3 besinlerini ekleyerek, akıl ve kalp sağlığınızı iyileştirebilir, bağışıklık ve iskelet sisteminizi güçlendirebilirsiniz.
Lif
Meyve, sebze ve tam buğdayda mevcut olan Lif hazım için gereklidir. Lif, ayrıca diyabet ve kalp hastalığı riskinizi de azaltır.
Günlük lif ihtiyacınızı karşılamak için ahududu, frambuaz, yulaf ezmesi, mercimek ve pişmiş enginarı mutlaka yiyin.

D Vitaminin öneminin farkına değiliz.
Belki de doğada D vitamini içeren çok fazla besin olmadığındandır.
D Vitamini kemik sağlığınızı iyileştirir ayrıca bağışıklık sisteminize de faydalıdır.D vitamini almanın en iyi yolu asında göğüs dekoltesi, sırt ya da bacaklarınıza 15 dakika boyunca güneş banyosu yapmaktır. Yüzünüzü ve ellerinizi yaşlanmaya karşı her zaman korumanız gerektiğini unutmayın.
Ve ilk 15 dakikadan sonra tüm vücudunuza UVA ve UVB içeren güneş koruyucucu sürmeyi ihmal etmeyin.
Su
Düşünerek ya da beceri gerektirmeden başarılabilecek bir konu. Aslında günde ne kadar su içmeniz gerektiğini söyleyen genel bir formül yok. Günlük su ihtiyacınızın belirlenmesi genel sağlık durumunuz, hareketliliğiniz ve nerede yaşadığınız gibi bir çok faktöre bağlı.
Yeterli su içip içmediğinizi gösteren bir rehber sunmak gerekirse; gün boyunca ender susamak ve renksiz ya da hafif sarı 1.5 litreye yakın idrara çıkmak. Ayrıca suya elektronik bir karışım ekleyerek içebilirsiniz. İçtiğiniz suya yarım çay kaşığı kabartma tozu, tat vermesi içinde 1 çay kaşığı kaktüs özü ve 1 çay kaşığı da deniz tuzu ekleyebilirsiniz.
Böylelikle vücudun su kaybetmesini önleyecek ve enerjinizi de arttıracaksınız. Karışımın içerisinde yapay hiçbir madde olmadığı gibi, kilo aldırmaz ve formda kalmanıza yardımcı olur
Kalsiyum
Birçok kişi iskelet yapısının doğru gelişmesi için kalsiyumun önemini biliyor. Ancak kalsiyum kilo kaybına yardım ettiği gibi, kolon kanseri gibi bazı kanserlerden de sizi korur.
Günlük kalsiyum ihtiyacınızı karşılayacak dozda bir vitamin alın ya da kalsiyumdan zengin süt, fasulye, kuru kayısı gibi besinler tüketin. Kalsiyumu D Vitamini ile birlikte aldığınız zaman daha doğru kullanılmış olacaksınız.
Omega 3
Beyin ve kalp sağlığı için çok gerekli olan Omega 3, ayrıca vücudun kanserle savaşmasına da yardımcı olur. Omega 3 yağlarının kaynağı balık yağı, bazı bitki ve fındık yağında mevcuttur.
Omega 3 yağ asitleri kalp krizi ve felç riskini azaltmakta ve tansiyonu düşürmekte güçlü rol oynar.
Sihirli Yeşil Karışım Bugüne kadar verdiği sağlıklı yaşam ve sağlıklı gençleşme önerileriyle birçok yaşamı daha kolay hale getiren Dr. Öz, verdiği sihirli bir içecek tarifi ile sizleri her sabah zinde olmaya çağırıyor. Tarif çok kolay bulunabilen sebzelerden oluşuyor ve yapması ise gerçekten çok basit:
2 küçük tabakta ıspanak (isteğe göre iyice yıkanıp çiğ olarak karışıtırılabilir)
1 tutam kereviz
2 salatalık
Yarım çay kaşığı zencefil
Bir tutam maydanoz.
1 elma (isteğe göre tatlandırmak için 2 adet eklenebilir)
1 tutam ıhlamur.
Yarım veya 1 adet limon

Lake Abayata



Abyata-Shala Lakes National Park is formed by the twin lakes of Abyata and Shala. It has a total area of 887 square kilometers (550 square miles) in size, of which 482 square kilometer (300 square miles) is water.
Both lakes are terminal lakes but very different in nature. The park was created for the many aquatic bird species that use the lakes, particularly Great White Pelicans and Greater and Lesser Flamingos. The surrounding area is mainly acacia woodland, some of which is very degraded by man.
Lake Abyata is a shallow pan, only 14 meters (46 feet) deep and its level fluctuates periodically. The beaches are unstable and saline, which creates a very real danger of sinking on the vehicles that venture too close. The lake provides the main source of food for the colonies of great while pelicans on the nearby Lake Shala.
Lake Shala by contrast, is, at 260 meters (853 feet), Ethiopia’s deepest rift valley lake, possibly the deepest lake in Africa north of the Equator. Shalla’s islands are used as breeding sites by many birds, and are home to the continent’s most important breeding colony of Great White Pelicans. The color of the water is like cold tea and there is a high concentration f salts, making it feel soapy. Few fish are found in this lake. It is also one of the seven nesting sites of the bird in the whole of Africa.
Apart from the above mentioned birds, some others include White-necked Cormorant, African Fish Eagle, Egyptian Geese, various Plover species, and Herons. Local mammals are not numerous but include Grant’s gazelle, Greater Kudu, Oribi, Warthog and Golden Jackal. Besides, some of the scenery is very beautiful, especially at dusk; the sight of Pelicans dipping into the silver waters of Lake Abyata is unforgettable.

Saçlarımız Neden Dökülüyor?

Saçlarımız, güzellik ve estetiğin sembolüdür. Hatta seçtiğimiz renk ve stiliyle kendi hakkımızda çok şeyi ifade eden saçlarımız kaybıyla da beraber bizi telaşlandırır. Saç kaybı doğal bir süreç olabileceği gibi, stres kökenli veya  altta yatan başka bir hastalığın uyarıcısı olarakta karşımıza çıkabilir.

Saçlarımız büyüme, gerileme, dinlenme olarak üç fazdan oluşan bir döngüde ömrünü sürdürür. Dinlenme aşamasındaki saç dökülür ancak bu kalıcı bir kayıp değildir. Bu dökülen saç tekrar büyüme fazına girerek büyümeye devam eder ve bu döngü bu şekilde devam eder. 50-100 tele kadar dökülmeyi doğal karşılıyoruz. Daha yoğun kayıplar ise sorgulanmayı gerektir ve bir dizi analizle sebep bulunup sebebe yönelik  tedavi  yapılır.

 Saç Dökülmesi nedeniyle gelen bir hasataya önce çıplak göz ve elle rutin muayenesi yapılır.Bir sonraki aşamada  ise eğer altta yatan bir hastalık düşünülüyorsa çeşitli kan laboratuar testleri, saçlı deri muayenesi ile gerek görülürse deri biyopsisi, saç çekme testi ile saç telinin yapısı mikroskop altında incelenerek kesin sebep tespit edilir.

En sık görülen saç dökülme nedenleri

Erkek tipi saç dökülmesi: En sık görülen saç kaybı nedenidir.Genetik özellikler ve erkeklik hormonu nedeniyle görülen doğal bir durumdur. Bir hastalık değildir.Çok sayıda uygulanabilecek topikal tedaviler ve ilaçlarla durdurulabilen ve bazı durumlarda tedavi edilebilen bu durum ;radikal olarak saç ekim yöntemi ile kesin olarak çözülebilir.

Saçkıran (Alopesi Areata):Bu tip saç kayıplarında düzgün yüzeyli, para büyüklüğünde veya daha geniş yuvarlak yama tarzı kel alanlar oluşur. Nadiren tüm saç ve vücut kıllarında kayıp oluşabilir. Her yaşta görülebilr. Daha çok sıkıntılar ve stres sebebiyle oluşan bu durum çocukluk yaşında ortaya çıktığında otoimmün yani bağışıklık sistemini ilgilendiren hastalıklarlada ilişkili olabilir. Çeşitli topikal ve sistemik tedaviler ve yine psikolojik destekle tedavisi mümkün olan bir durumdur.

Kansızlık(Anemi): En sık demir eksikliğine bağlı gelişen kansızlık nedeniyle saçlar dökülür. B12 ve Folik asit eksiklikleri nedeniyle oluşan anemilerde saç dökülmesi görülür. Tespit edilen eksiklik yerine konulunca saç dökülmeside düzelir.

Tiroid hastalıkları: Fazla (hipertroidi) ve az çalışan tiroid (hipotroidi) saç kaybına neden olabilir. Tiroid hastalıkları laboratuar testleri ile araştırılabilir. Hastalığın tedavisi ile saç dökülmesi de düzelir.

Saçlı deriyi tutan hastalıklar: Mantar hastalıkları ve likenpilanopilaris dediğimiz çeşitli saçlı deriyi tutan  hastalıklar saçlarda dökülmelere yol açabilir.

Yüksek ateş, ağır enfeksiyon hastalıkları: Saçların dinlenme fazına girip  dökülmesine neden olabilir.Kalıcı bir kayıp yoktur hastalık iyileştikten bir süre sonra saçlar eski haline dönecektir.

Doğum sonrası: Gebelik süresi boyunca saçlar büyüme aşamasındadır; dolayısıyla saçlarda dökülme durur, saçlar gürleşir.


Doğum sonrası saçlar dinlenme fazına girer ve bu aşamada saçlarda yoğun bir dökülme görülür. Bu durum doğum sonrası 8 ay ile 1 yıla kadar devam eder ve tamamen doğal bir süreçtir tekrar saçlar eski sağlığına kavuşacaktır. Bu dönem destek tedavilerle çok daha sağlıklı atlatılabilir.

Şok diyetler, hızlı kilo vermek, proteinden fakir beslenme: Saçlarımız köklerinden ve kan yoluyla  beslenir. Esas besini ise proteindir. Özellikle yaz mevsimine girişte hızla kilo verdiren diyet programları tüm vücut sağlığımız gibi saç sağlığımızı da olumsuz yönde etkiler ve ciddi saç kayıplarına yol açabilir. Proteinden fakir beslenen  veya anormal beslenme alışkanlığına sahip kişilerde de  benzer şekilde saçlar dinlenme fazına takılır ve dökülmeler görülebilir. Beslenme alışkanlıkları değiştirilip proteinden zengin diyet uygulandığında dökülmeler duracaktır.

İlaçlar: Bazı ilaçlar geçici bir süre saç dökülmesine neden olabilir. Romatizmal, gut, depresyon, kalp hastalığı, yüksek tansiyon için reçete edilen ilaçlar ve yüksek doz A vitamini, sivilce ve sedef tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da saç dökülmesi yapabilir.

Kanser tedavileri: Bazı kanser tedavileri saç hücrelerinin bölünmesini durdurabilir. Saçlar deriden çıkınca zayıflar ve kırılır. Bu durum terapiden 1-3 hafta sonra gerçekleşir ve hastalar saçlarının %90'ını kaybeder, terapi sona erdikten sonra saçlar tekrar büyüme gösterir ve eski haline geri döner.

Doğum kontrol hapları: Genetik yatkınlıkla beraber doğum kontrol hapı kullanımında saç dökülmesi görülebilir. Saçlar dinlenme fazına takılır. İlaç kullanımı bırakıldığında dökülme durur.
  
Saç  koparma alışkanlığı (Trikotillomani: Tamamen ruh sağlığı ile ilgili  bir durumdur. Tırnak yeme alışkanlığı gibi saçlar koparılır.  Psikolojik destek tedavisi ile düzelebilir.

Saçlarımızla ilgili yanlış inanışlar

•    Hergün saçların yıakanması saçların fazla dökülmesine yol açamaz.

•    Saçın kısa kesilmesinin kazıtılmasının saç dökülmesini önleyici veya saçı gürleştirici etkisi yok.
•  
Zeytinyağı, badem yağı ve yumurta karışımlarının saça sürülmesinin saça bir faydası  yotur.
     
•    Yıkama ve tarama esnasında saçın dökülmesi normaldir. Ancak durup dururken dökülüyor veya  elinizi attığınızda tutam tutam geliyorsa doktora başvurulmalıdır.

•    Saç dökülmesinde hala ilk başvurular kuaför ve eczaneler. Oysa saç dökülmesi bazen bize bir hastalık tanısı koydurabilecek kadar önemli olabilir. Dolayısıyla bazı alışveriş merkezlerinde ve eczanelerde saç analizi yapılır ve saç dökülmesine son gibi ürün satışı için yapılan sloganlara kanmayıp eğer saç dökülme probleminiz varsa bir dermatoloğa başvurmak en doğru yol olacaktır.

Stresli Kadın Bunuyor

Orta yaşlarda yaşanılan stres kadınlarda bunama ve alzheimer riskini arttırıyor.
İngiltere'de yayımlanan Independent gazetesinin haberine göre, orta yaşlarda, tekrarlayan stres ve endişe bozukluğu atakları geçiren kadınların bunama ve alzheimera yakalanma olasılığı, diğer kadınlara göre iki kat daha fazla.
İsveçli bilimadamlarının, 1968 ila 2000 yıllarında yaptığı bin 415 kadını kapsayan araştırmada, stresten etkilenen 161 kadının bunadığı, çoğuna bunamanın en yaygın şekli olan Alzheimer teşhisi koyulduğu ve orta yaşlarda daha sık stres yaşayan kadınlarda, bunama olasılığının yüzde 65 oranında daha fazla olduğu belirtildi.
Araştırmanın başında 38 ila 60 yaşında olan kadınların yaşadığı stres seviyelerini değerlendirmek amacıyla, 1968, 1974 ve 1980 yıllarında 3 inceleme yapıldı ve kadınların yaşadığı stres "bir ay ya da daha fazla süren uyku problemleri, korku, endişe, sinirlilik, gerginlik ve öfke duygusu" şeklinde tanımlandı.

İncelemelerin her ikisinde de, sık sık ya da sürekli stresli olduğunu söyleyen kadınların bunama olasılığının yüzde 73 oranında arttığı belirlendi. 

Göteborg Üniversitesi'nden araştırmacı Lena Johansson, bu araştırmanın orta yaşta yaşanılan stresin ilerleyen yaşlarda bunamaya yol açtığını gösteren ilk araştırma olduğunu ve hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda da benzer bulgulara rastlandığını söyledi.
Johansson araştırmayla ilgili, "Stres öncelikle inme, kalp krizi ve hipertansiyon gibi kardiyovasküler hastalıkların ortaya çıkma riskini arttırıyor. Bu çalışma bunama konusunda risk faktörlerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir" dedi ve bu alanda daha fazla araştırma yapılması gerektiğini söyledi. 

Lena Johansson, "Stres yaşadığını söyleyen kadınların çoğunda bunamaya rastlanmadı, dolayısıyla insanlara stresi azaltmalarını önermek ya da onları aşırı stresin  bunamaya yol açtığı konusunda uyarmak şu anda mümkün değil" dedi.  
Araştırmanın sonuçları ünlü Brain dergisinde yayınlandı.

GÜZELLİK KARIN DOYURUYOR...!! NASIL MI ??

Besin tüketimi ile ilgili yapılan araştırmalar, kişilerin fiziksel güzelliğinin karşısındakinin daha az yemek yemesine neden olduğunu ve yemekte arkadaş sayısının artmasının kişi başına tüketilen yemek miktarını artırdığını ortaya koyuyor.

Yemek yenilen kişinin fiziksel güzelliğinin yemek tüketimindeki etkisi ile ilgili olarak yurt dışında yapılan araştırmada ''kadınların yakışıklı bir erkek karşısında kesinlikle daha az yemek yedikleri'' sonucuna ulaşıldı.

ABD'de yapılan bir başka araştırmada da en az yemeğin tek başınayken tüketildiği, yemekte eşlik eden kişinin bir olması halinde yüzde 40, kişi sayısının üç olması halinde yüzde 60'a yakın, yedi ve üzerinde kişinin eşlik etmesi halinde ise yüzde 90 oranında daha fazla yemek yenildiği tespit edildi.

Medicana International Ankara Hastanesi Nükleer Tıp Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ünlü, yaptığı açıklamada, sağlıksız ve dengesiz beslenmenin tüm hastalıklara zemin hazırladığını söyledi.

Hastalıklardan korunmanın, sağlıklı beslenme alışkanlığının yaşam biçimi haline dönüştürülmesi ile mümkün olabildiğini belirten Ünlü, dünyada en uzun yaşayanların Japonlar ve Akdeniz havzasındaki insanlar olduğunu ifade etti. Ünlü, bunun bölgedeki insanların balık, sebze ve meyveden oluşan beslenme şeklinden kaynaklandığına işaret etti.

''Şeker, tuz ve un''dan oluşan üç beyazın çok kontrollü tüketilmesi gerektiğine dikkati çeken Ünlü, ''Bunlar, doğada var olmayan ve insanoğlu tarafından icat edilmiş besinlerdir. Üçü de ciddi anlamda insana zarar vermektedir'' dedi.

Ünlü, kalp hücrelerinin yağ asitlerini kullanarak enerji elde ettiğini anlatarak, ''Kalp hücresi, ne zaman şeker tüketilirse o an kendi doğal işleyişini bırakarak yağları yakmaktan vazgeçiyor ve alınan glikozla enerji sağlıyor'' diye konuştu.

Tuzlu gıdaların hipertansiyonda, unlu gıdaların ise obezitede çok önemli bir yer tuttuğunu vurgulayan Ünlü, Türkiye'de kişi başına düşen günlük ekmek tüketiminin 350 gram olduğunu ve bu oranla Avrupa sıralamasında ilk sırada yer aldığını söyledi. Ünlü, ''Türkiye'nin en yakın rakibi Danimarka'da kişi başına düşen günlük ekmek tüketimi 195, İtalya'da 180, Almanya'da 170, Hollanda, Fransa ve İspanya'da 160, Finlandiya'da ise 140 gram'' diye konuştu.

Türkiye'nin ilerleyen yıllarda obezite riski ile karşı karşıya olduğu uyarısında bulunan Ünlü, en kısa sürede beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi gerektiğini ifade etti. Ünlü, Türkiye'nin üç tarafının denizlerle çevrili olmasına karşın, balık tüketiminin Avrupa'ya kıyasla oldukça az olduğunu vurguladı.

-SIK DİYET YAPMAK METABOLİZMAYI BOZABİLİR-

Kilo kontrolünün sağlanmasında son yıllarda çeşitli diyet tiplerinin uygulandığını, diyetlerle kısa sürede hızlı kilo kaybının olduğuna, ancak belli bir hedef sağlandıktan sonra tekrar kilo artışı ile karşılaşılabildiğine dikkati çeken Ünlü, sık sık diyet yapılması halinde de metabolizmanın bozulabildiğini söyledi.

Ünlü, en başarılı diyetin farkında olmadan yapılan ve beslenme biçiminin yaşam biçimine dönüşmesi ile mümkün olabildiğini vurguladı. Midenin ''çok açım'', ''doydum ama daha yiyebilirim'' ve ''tıka basa doluyum'' gibi üç ayarı olduğunu dile getiren Ünlü, yiyeceklerin isimlerinin gösterişli olmasının da açlık hissinin artmasına yol açabildiğini ifade etti.

-''FRANSIZLAR TABAKLARINDA BİR MİKTAR YEMEK BIRAKIYOR''-

Besin tüketimi ile ilgili yurt dışında çeşitli araştırmalar yapıldığını anlatan Ünlü'nün verdiği bilgiye göre, ''ABD'de 'Arkadaşlarla Yemek' başlıklı yapılan araştırma, çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor.

Orjinal ismi ''CP Herman, DA Roth, J Polivy. Effects of others on food intake'' isimli araştırmada, yemeğin kaç kişi ile birlikte yendiğinde kişi başına düşen yiyecek miktarına bakılıyor. Araştırma sonunda, en az yemeğin tek başınayken tüketildiği, arkadaşlarla yenilen yemekte kişi başına tüketilen yemek miktarının arttığı saptanıyor. Buna göre, yemekte bir kişiye eşlik eden kişi sayısının bir olması halinde yüzde 40, kişi sayısının üç olması halinde yüzde 60'a yakın, yedi ve üzerinde kişinin eşlik etmesi halinde ise normalde yenilenden yüzde 90 oranında daha fazla yemek yenildiği tespit ediliyor.

Yemek yenilen kişinin fiziksel güzelliğinin yemek tüketimindeki etkisi ile ilgili olarak da yapılan araştırmada ''kadınların yakışıklı bir erkek karşısında kesinlikle daha az yemek yedikleri'' sonucuna ulaşılıyor.

ABD'li kadınlarla Fransız kadınlar arasında yapılan ''B. Wansink, CR Payne, P Chandon, P. Rozin. The French Paradox Redux. 2006'' başlıklı araştırmayla ise Fransız kadınların yüzde 65'inin tabaklarında bir miktar yemek bıraktığı, ancak ABD'li kadınların yemeğin tamamını bitirdiği belirleniyor.

-YEMEK TABAKLARINI KÜÇÜLTÜN-

Yaşam tarzında ufak değişiklikler yapılarak kilo verilebiliyor. Bunun için öncelikle tuz, un ve şekerden olabildiğince uzak durulması gerekiyor.

Sofradan tam doymadan kalkılması, tabakta bir miktar yemeğin bırakılması, yemekte önce gözün doyması için tabakların ölçüsünün küçük seçilmesi, kalan yemeklerin ertesi gün tüketilmemesi, yemeklerin gün içinde tüketilecek porsiyonlarda yapılması tavsiye ediliyor.

Kalorili yiyecekler tüketilirken, yenilen besinin ne kadar sürede harcanacağının göz önünde bulundurulması, dondurma gibi keyif verici yiyeceklerin yerinin meyve ile doldurulmaya çalışılması ve yemek yapılırken kişide doyma hissi yarattığı için kişinin yemeği kendisinin yapmaya özen göstermesi öneriliyor

Stop Weighing - Please

Yesterday, a dear friend called.  She and a friend have been on weight watchers and trying to lose pounds.  She was upset because she believed the results she had achieved were disappointing.  She told me she had lost only 10 pounds in five weeks.  I expressed praise and joy!  I said to her "that is exactly what you should be losing if you intend to keep the weight off.  That is the goal, is it not?"  She agreed that long term success was the goal

I then asked if she had been exercising and she informed me that she had been riding her bike and working out with a circuit training video.  I again praised her and told he that she is probably putting on some muscle - which is good-  but that could be skewing her perception of her results.  I explained that muscle takes up about 20% less space than fat and weighs more.  It keeps your metabolism high and is the magic bullet for getting lean.

I then asked her to go into her closet and find a pair of pants that were a size smaller than she currently was wearing.  She had to look for a while and called me back and said "I found of pair of pants that are old and a size smaller.  I put them on and they fit perfectly!  I am PUMPED!"

I then recommended she find another pair of pants- another smaller size -  to measure her success by, and not weight because it was only discouraging her.

Here's to throwing out the scale and using your skinny jeans as a guide.  That is our goal isn't it?  To be smaller?  Who cares about a number on a machine?

Sidomulyo beach



This beach is located in Sidomulyo village, Ngadirajo district, which about 50 km from the Regency Capital City and it reachable with all vehicle. Its white sand beach is faces to the south coast which 2 Km length.

The visitors can make many kinds of activities here, such as swimming, sun bathing, fishing, etc with enjoying the large of the sea.

DERRICK MONTGOMERY 01/03