Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

çeviri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çeviri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bukowski ve Fante'yi kim çevirdi?/Kültür - Sanat/milliyet blog




Hiç Bukowski ya da John Fante okudunuz mu? Okuyanlar bilirler, okumayanlar için Charles Bukowski'nin kim olduğu hakkında çok güzel bir yazıyı Milliyet Blog ortamında Celal Çelik yazmıştı ayrıntısıyla. Bukowski'nin hangi kaynaklardan beslendiğini onun hayatını okuyarak da anlayabilirsiniz. Ben Bukowski'nin hayat hikayesini geçiyorum şimdilik (onu daha iyi anlayabilmek için çok önemli olmasına rağmen).


'John Fante ile Bukowski'nin ortak noktaları nedir?' sorusu aslında abesle iştigaldir. İkisi, Amerika'nın bir döneminin ruhudur adeta. Ve Bukowski ile Fante'nin ruhunu en mükemmel şekilde yakalayarak çeviren tek isim bence Avi Pardo'dur. Neden derseniz, ilk olarak, Bukowski biçem olarak ağır bir argo edebiyatı ile ve günlük dilde yazmaktadır. Herkes edebi biçimsel yönü ağır basan metinlerin daha zor olduğunu düşünebilir.


Ama bence gündelik dili ve her yana çekilen argoyu çevirmek neredeyse 4 dil bilmeyi gerektirir: İngilizce, argo İngilizcesi, Türkçe ve argo Türkçesi. Avi Pardo sanırım uzun yıllar yurtdışında yaşamış olması ve gündelik dili çok iyi kavramış olmasıyla da en doğru kişi olduğunu kanıtlamıştır.


Bukowski'nin en çok sevdiğim dediği ve hayatını değiştiren yazar ise John Fante'dir. bunu kendisi her fırsatta söylemiştir hayatı boyunca. ve onun sayesinde de Batı edebiyat dünyası bir anda Fante isimli 1930'lardan kalma eski bir yazarın kıymetini anlayabilmiştir ironik olarak. John Fante ile Bukowski 10 yaş farkıyla aynı dönemlerde yaşamıştır ve yazarlık serüvenleri çok benzerdir. Her ikisi de Amerika'nın bunalım yıllarını yaşamış ve "yitik kuşak" diye nitelendirilen yazarlardır. Her ikisi de göçmen ailenin birinci kuşak çocukları olarak farklılığı, yoksulluğu ya da tutunma kaygılarını yaşamış anne babaların çocuklarıdır. Ve her ikisi de yazarlık yapabilmek için alakasız işlerde çalışmışlardır.


İtalyan asıllı Fante balık fabrikasında işçilik, Alman asıllı Bukowski ise uzun bir alkolizm ve aylaklık döneminden sonra postanede memurluk yapmış ve hayata sadece yazarak tutunmaya çalışmışlardır. Her ikisinin de dilinde alaycılık ve insanı çok derinden, her türlü zayıflığıyla kavrayan bir anlatım vardır. Bukowski'yi tam anlayamayanlar onun sürekli küfür eden ahlaksız bir adam olduğu sanısıyla birinci öyküde kitabı bir kenara fırlatıp atarlar. Oysa öyle Bukowski öyküleri vardır ki bir bıçak gibi kesiverir sizi, o anlatımın inceliği karşısında diyecek hiç bir şey bulamazsınız. Kaba saba olmaklığı sisteme olan inançsızlığından ileri gelir. Ama özünde çok hassas bir kalbi vardır ve de herkese göstermez onu.


Bukowski'nin hayatını konu alan bir film de çevrilmiştir yazar henüz ölmeden "Barfly" adıyla, bizde de "Bar Kelebeği" olarak gösterime girdi ama aslında bende ilk duyduğumda "Bar Sineği"ni çağrıştırmıştı. Nitekim Bukowski'nin mektuplarından oluşan "Güneşe Uzan" kitabında sevgili Avi Pardo da aynen böyle çevirmiş.


Şimdilerde ise Hollywood John Fante'nin kesinlikle başyapıtı olduğunu düşündüğüm ve yine ilk kez Avi Pardo tarafından çevrilmiş olan "Toza Sor" (Ask the Dust) isimli ilk romanı aynı adla filme alındı. Ama ne yazık ki ve hangi akla hizmet olduğunu asla anlayamadığım bir şekilde bizim Türk film pazarlamacıları bunu "Aşka Sor" diye Türkçeleştirdiler. Dumura uğramaktan başka ne yapabilirim? romanın adının neden "Toza Sor" olduğu romanın sonunda açıkça belli olmaktadır ve de "Aşka Sor" gibi ucuz bir pazarlama kurnazlığı, hem yazarı hem de İngilizce bilmeyenleri "boşver ne anlarlar, biz gişe hasılatına bakalım" der gibi yok saymaktır neredeyse. Bu konu ayrı bir yazı konusu...


Bize gelirsek, Türk okuru 1920 doğumlu ve ülkesi Amerika'da da 50 yaşından sonra popüler olabilen Bukowskiyle 1980'lerin sonunda tanıştı ne yazık ki. Yanılmıyorsam Metis yayınlarından ilk çıkan kitabı "Ekmek Arası" idi ve çevirmeni Pardo değildi. Ancak o ilk basımdan sonra ve Bukowski'nin 1994'te ölümünden bir yıl sonra 1995'te Metis bu sefer Avi Pardo çevirisiyle yeni bir Ekmek Arası baskısı daha yapmış ve bu andan sonra da bence Türkiye'de Bukowski ve Avi Pardo isimleri yanyana anılır olmuştur.


Bukowski'nin neredeyse tüm yazıları, söyleşileri, öyküleri, şiirleri, mektupları, romanları Avi Pardo tarafından dilimize kazandırılmıştır. Ben Avi'yle şahsen tanışma şansına da sahip oldum ve Bukowski'nin gerçek ruhunu kavramış, neredeyse onunla nefes alan bir insan gördüm. Avi Pardo zaten kişisel olarak Bukowski'ye çok düşkün biri olmasının yanı sıra her önüne gelen metni çevirmeyi sevmeyen bir insandır. Bunun için gerçekten de oldukça mütevazi koşullarda yaşamaya razı olmuştur yıllardır.


Bukowski'nin sürekli yinelediği Fante'nin eserlerini de ilk olarak Avi Pardo çevirmiştir. Gerçekten de çeviri bir insanı bir metinden soğutabilir ve yazarın ruhuna asla yaklaşamayabilirsiniz kötü bir çeviriyle. Bu hem her iki dile hakimiyeti hem de dil dışındaki kültürel, ekonomik, güncel, siyasal her türden konuya hakimiyeti gerektirebilir. Pardo son 4 yıldır Parantez yayınlarından Bukowski ve Fante serilerini tamamladı ve bir de daha önce yasaklanan Henry Miller'ı yeniden kazandırdı dilimize. Ancak şimdilerde bu yayınevi de kapandı ne yazık ki.


Avi, hem bir özgün yazar avcısı hem de çok iyi bir çevirmen olarak beni hiç bilmediğim yazarlarla tanıştırmış ve öte yandan Türkiye'de edebiyat alanında çevirmenlik işinin ne kadar adaletsiz koşullarda yapıldığını da yakından görmemi sağlamıştır.


Eğer okumadıysanız bir Bukowski ya da Fante ya da Miller okuyun. Hayatlarını koyup o metinleri ortaya çıkaran yazarları düşünürken gecesini gündüzünü bu işe adayıp, önünde kitaplar yığılı, evinden hiç çıkmayan, işine aşık Avi Pardo'yu da aklınızdan çıkarmayın.


Bu yazıyı da metinle aramızda görünmez olmayı becerebilen tüm çevirmenler için yazdım.

Blog,Blog Milliyet,Alıntı,Bayram Cigerli, bayramcigerli.blogspot.com, Kültür,Sanat,

Crone Sayı 5 Son Sayı


 

 Kanlı Bliss. Bir Red Sonya mı? Belki? Ama onun tanrıçası yok ama ölüm tanrısı da onu istemiyor. En azından şimdilik. Üç Krallığı kaplayan kötülüğü def etmek için Aslan Vor, Haydut Gaspar ve Kanlı Bliss Adalet ve İntikam üzerine yemin ederek büyük bir mücadeleye girerler. Kanlı Bliss Nadiren güler ama hele savaşta gülümserse, o savaşın sonucu bellidir ve savaş alanında Bliss gülümser. İşte o zaman anlar Haydut Gaspar, savaşı kazanacaklardır. Kanlı Bliss kötülüğün kaynağı Dkayde'yi öldürür ve üç krallığın üstündeki kötülüğün gölgesini def eder. Acaba mücadele bitmiş midir? 

 

 

Sayı 5

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayı 5


Crone Sayı 4

 

Kanlı Bliss. Bir Red Sonya mı? Belki? Ama onun tanrıçası yok ama ölüm tanrısı da onu istemiyor. En azından şimdilik. Üç Krallığı kaplayan kötülüğü def etmek için Aslan Vor, Haydut Gaspar ve Kanlı Bliss Adalet ve İntikam üzerine yemin ederek büyük bir mücadeleye girerler. Kanlı Bliss Nadiren güler ama hele savaşta gülümserse, o savaşın sonucu bellidir ve savaş alanında Bliss gülümser. İşte o zaman anlar Haydut Gaspar, savaşı kazanacaklardır. Kanlı Bliss kötülüğün kaynağı Dkayde'yi öldürür ve üç krallığın üstündeki kötülüğün gölgesini def eder. Acaba mücadele bitmiş midir? 


Sayı 4












Sayı 4

Crone Sayı 3


Kanlı Bliss. Bir Red Sonya mı? Belki? Ama onun tanrıçası yok ama ölüm tanrısı da onu istemiyor. En azından şimdilik. Üç Krallığı kaplayan kötülüğü def etmek için Aslan Vor, Haydut Gaspar ve Kanlı Bliss Adalet ve İntikam üzerine yemin ederek büyük bir mücadeleye girerler. Kanlı Bliss Nadiren güler ama hele savaşta gülümserse, o savaşın sonucu bellidir ve savaş alanında Bliss gülümser. İşte o zaman anlar Haydut Gaspar, savaşı kazanacaklardır. Kanlı Bliss kötülüğün kaynağı Dkayde'yi öldürür ve üç krallığın üstündeki kötülüğün gölgesini def eder. Acaba mücadele bitmiş midir?  

 

 

Sayı 3

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayı 3

Crone Sayı 2

 

 Kanlı Bliss. Bir Red Sonya mı? Belki? Ama onun tanrıçası yok ama ölüm tanrısı da onu istemiyor. En azından şimdilik. Üç Krallığı kaplayan kötülüğü def etmek için Aslan Vor, Haydut Gaspar ve Kanlı Bliss Adalet ve İntikam üzerine yemin ederek büyük bir mücadeleye girerler. Kanlı Bliss Nadiren güler ama hele savaşta gülümserse, o savaşın sonucu bellidir ve savaş alanında Bliss gülümser. İşte o zaman anlar Haydut Gaspar, savaşı kazanacaklardır. Kanlı Bliss kötülüğün kaynağı Dkayde'yi öldürür ve üç krallığın üstündeki kötülüğün gölgesini def eder. Acaba mücadele bitmiş midir? 

 

Sayı 2

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayı 2

Crone 1 Sayı

 Kanlı Bliss. Bir Red Sonya mı? Belki? Ama onun tanrıçası yok ama ölüm tanrısı da onu istemiyor. En azından şimdilik. Üç Krallığı kaplayan kötülüğü def etmek için Aslan Vor, Haydut Gaspar ve Kanlı Bliss Adalet ve İntikam üzerine yemin ederek büyük bir mücadeleye girerler. Kanlı Bliss Nadiren güler ama hele savaşta gülümserse, o savaşın sonucu bellidir ve savaş alanında Bliss gülümser. İşte o zaman anlar Haydut Gaspar, savaşı kazanacaklardır. Kanlı Bliss kötülüğün kaynağı Dkayde'yi öldürür ve üç krallığın üstündeki kötülüğün gölgesini def eder. Acaba mücadele bitmiş midir?



Sayı 1









Sayı 1

Paris Kasabı 5 Son Sayı





Doktor Marcel Petiot Nazilere karşı direnişin bir sembolü mü yoksa canavarca hislerle cinayet işleyen bir deli mi? Paris'te bir evde katledilmiş, cesetleri parçalanmış insan cesetleri ve kalıntıları bulunmuştur. Halkın korkması gereken sadece Naziler değildir. Bir seri katil de bu karışık durumu kendi işlerine perde etmektedir.

Adalete inanmış genç hukukçu Bernard katile karşı babasını ifade vermeye ikna etmek ister. Babası eski müfettiş Massu, haksız yere Nazilerle işbirliği yapmakla suçlanmıştır. Katil mahkemeyi bir tiyatroya çevirmiş, Paris halkının sempatisini bile kazanmıştır. Paris Kasabı serbest mi kalacak?


Sayı 5




















Sayı 5

Paris Kasabı 4


Doktor Marcel Petiot Nazilere karşı direnişin bir sembolü mü yoksa canavarca hislerle cinayet işleyen bir deli mi? Paris'te bir evde katledilmiş, cesetleri parçalanmış insan cesetleri ve kalıntıları bulunmuştur. Halkın korkması gereken sadece Naziler değildir. Bir seri katil de bu karışık durumu kendi işlerine perde etmektedir.

Sayı 4














Sayı 4

Paris Kasabı Sayı 3

Doktor Marcel Petiot Nazilere karşı direnişin bir sembolü mü yoksa canavarca hislerle cinayet işleyen bir deli mi? Paris'te bir evde katledilmiş, cesetleri parçalanmış insan cesetleri ve kalıntıları bulunmuştur. Halkın korkması gereken sadece Naziler değildir. Bir seri katil de bu karışık durumu kendi işlerine perde etmektedirler.


Sayı 3













Sayı 3

Paris Kasabı Sayı 2

Doktor Marcel Petiot Nazilere karşı direnişin bir sembolü mü yoksa canavarca hislerle cinayet işleyen bir deli mi? Paris'te bir evde katledilmiş, cesetleri parçalanmış insan cesetleri ve kalıntıları bulunmuştur. Halkın korkması gereken sadece Naziler değildir. Bir seri katil de bu karışık durumu kendi işlerine perde etmektedirler.

Sayı 2














Sayı 2

Paris Kasabı Sayı 1





Doktor Marcel Petiot Nazilere karşı direnişin bir sembolü mü yoksa canavarca hislerle cinayet işleyen bir deli mi? Paris'te bir evde katledilmiş, cesetleri parçalanmış insan cesetleri ve kalıntıları bulunmuştur. Halkın korkması gereken sadece Naziler değildir. Bir seri katil de bu karışık durumu kendi işlerine perde etmektedirler.



Sayı 1










Sayı 1

Conan Kara Nehrin Ötesinde


Kara Nehrin Ötesinde. REH'in orijinal hikayesinin Fransız sanatçılar tarafından yorumlanmış hali. Aynı hikayenin John Buscema ve Tony  DeZuniga tarafından çizilmiş daha harika, siyah beyaz bir versiyonu da Alfa Yayınları tarafından yorumlanmıştı. Bu maceradan sonra Conan'ın krallık yolu başlamıştı. Pikt topraklarındaki kahramanlıkları Akilonya tahtına giden yolu açmıştı.






















Lone Ranger Sayı 5 Son

Conan Frankofon: Kara İblis

Conan Karakterinin yazarı Robert E. Howard'ın hikayesine fransız yorumu. Eski John Buscema -Ernie Chan tarzına yakın olanların yadırgayacağı ama benim beğendiğim bir çizgi roman olmuş Kara Dev, Kara İblis artık ne derseniz. Renklendirmeleri ve panelleri oldukça dinamik ve göze hoş gelen yapıda. Bu çizimleri serinin ilkine göre daha reel çizimler içeriyor. İlki biraz daha karikatürümsü idi. Gerçi ben onu da beğenmiştim.

Bugün milli mücadelenin kahramanı TBBM'nin kuruluşunun yüzüncü yılı  ve milli bayramlarımızı özel bir çizgi romanla kutlama geleneğini bu kez de yerine getiriyorum. Darısı 19 Mayıs'a artık.  Umarım beğenirsiniz.

Conan Frankofon Kara İblis

Lone Ranger Sayı 4

Lone Ranger Sayı 3

Lone Ranger Sayı 2

Lone Ranger Sayı 1





Yalnız Kovboy Bazılarımız çocukken çizgi filmini seyretmiş olabilir. Kovboy ve yerli arkadaşı Tont ve kovboyun beyaz atı Gümüş'ün batıda geçen maceraları klasik westernlerin tadın dilinizde hoş bir anı olarak canlandıracaktır. Adalet ve gerçeğin peşinde olan kahramanlarımızı yine zorlu bir görev bekliyor. Teksas'ta nüfuzlu çiftlik sahipleri kendi çıkarlarını destekleyen bir politikacı bulmuşlardır. Dikenli tel batıyı yeniden ama birilerinin, serbestçe oradan oraya geçenlerin, aleyhine değiştirmektedir. Bir de bunu kanun kılıfına sokarak arazinize girenleri öldürme yetkisiyle desteklediğinizde savaş kaçınılmaz bir şekilde çıkar.

Sayı 1











Sayı 1

Joe Golem Sıçan Avcısı 5 Son

Joe Golem Sıçan Avcısı 4