Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Acarlar Longozu > Coğrafya Blog, Coğrafya Forum, Coğrafya Hakkında, Bilmeniz Gerekenler, Ne Nedir?, Coğrafya Haber, Coğrafya Yazılar, Acarlar, Longoz


Acarlar Longozu


Acarlar Longozu, Sakarya'nın kuzeyinde Karasu ve Kaynarca ilçeleri arasında yer alan Türkiye'nin tek parça halindeki en büyük longoz (subasar) ormanı. Genişliği 250–1250 m, uzunluğu 7,5 km'dir. Oluşumu açısından tipik bir kıyı set gölüdür. Karadenizle arasında 20–25 m yüksekliğinde kumullar, güneyinde ortalama 100 m yüksekliğinde alçak tepelerle sınırlanır. Sakarya nehrinin 6 km batısında yer alır, fazla suları Okçu deresiyle Sakarya Nehrine dökülür. Ulaşım açısından Karasu ile arasında yaklaşık 26 kilometre, Sakarya ile arasında yaklaşık olarak 50 kilometre mesafe vardır.

Çevresinde Karasu'ya ait 5 köy: Denizköy, Karamüezzinler, Üçoluk, Taşlıgeçit, Camitepe, Kaynarca'ya ait 3 köy; Turnalı, Büyükyanık, Birlik köyleri bulunur. Türkiye'de nadir bulunan subasar orman ekosistemiyle 1998 yılında Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun aldığı kararla ile 1. derece Doğal Sit Alanı olarak koruma altına alınmıştır. Adapazarı Toprak Su Teşkilatı 1971 yılında gölün gideğeni olan Okçu deresini genişleterek kanala dönüştürmüştür. O zamandan günümüze gölün alanı %40’ı (9.443 km²) küçülmüştür.

Gölde bir kısmı endemik olan bitki ve hayvan türleri yaşar. Özellikle göçmen kuşların üreme ve kışlama alanıdır. Orman alanında dişbudak, kızılağaç, kayın, karaağaç türleri yaygındır. Çocuk felci tedavisinde kullanılan Göl soğanının ticareti Kaynarca köylüleri tarafından yapılmaktadır. Longozda yayın, kızılkanat, sazan balıkları, çevrede tavşan, tilki, yaban domuzu, gelincik, doğan ve sincap yaşar. Longoz Sakarya'daki tek Yaban Hayatı Geliştirme sahasıdır. Su meneksesi (Hottonia palustris) yurdumuzda endemik bir tür olarak yalnızca Acarlar Gölü’nde bulunur. Ayrıca göl lalesi (Leucojum aestivum) gibi bazı nadir tur de Acarlar Gölü’nde bulunmaktadır. Longoz 2009 yılında hazırlanan planla Sulak Alan olarak tescillenmiş ve planlaması yapılmıştır. Longozun Karasu kısmında yürüyüş yolu, restoran, sandal, deniz bisikleti, piknik ve park alanı gibi düzenlemeler yapılarak Eko-turizme kazandırılmaya çalışılmaktadır. 
X X

LONGOZ ORMANLARI NEDİR? Kısaca Tanımı ve Nerededir? > Coğrafya Blog, Coğrafya Forum, Coğrafya Hakkında, Bilmeniz Gerekenler, Ne Nedir?, Coğrafya Haber, Coğrafya Yazılar, Longoz, Orman, Longoz Ormanları



LONGOZ ORMANLARI NEDİR?

Longozun bir ağaç türü olduğunu düşünen çok ama aslında longoz, çok özel bir oluşum olan bir ekosisteme verdiğimiz ad.

Longoz ormanları şöyle oluşuyormuş: Akarsuyun içindeki kil, kum, çakıl gibi ufalanmış parçalar bulunan çamurlu tortu; yani alüvyon, zamanla suyun denize döküldüğü yerde birikip bir set oluşturuyor. Böylece, suyun denizle buluşmasını engellemeye başlıyor. Akarsu kendi oluşturduğu seti aşamayınca arkasında kalan alanı su basıyor. Burada zamanla batalıklılar, göller, kumullar ve subasar ormanları oluşuyor. Ve biz bu ekosistem bütününe longoz ormanı diyoruz. 
X X

LONGOZ ORMANLARI NEDİR? Coğrafya Blog, Coğrafya Forum, Coğrafya Hakkında, Bilmeniz Gerekenler, Ne Nedir?, Coğrafya Haber, Coğrafya Yazılar,Longoz,Orman,Longoz Ormanları


LONGOZ ORMANLARI NEDİR?


Longozun bir ağaç türü olduğunu düşünen çok ama aslında longoz, çok özel bir oluşum olan bir ekosisteme verdiğimiz ad.

Longoz ormanları şöyle oluşuyormuş: Akarsuyun içindeki kil, kum, çakıl gibi ufalanmış parçalar bulunan çamurlu tortu; yani alüvyon, zamanla suyun denize döküldüğü yerde birikip bir set oluşturuyor. Böylece, suyun denizle buluşmasını engellemeye başlıyor. Akarsu kendi oluşturduğu seti aşamayınca arkasında kalan alanı su basıyor. Burada zamanla batalıklılar, göller, kumullar ve subasar ormanları oluşuyor. Ve biz bu ekosistem bütününe longoz ormanı diyoruz.



Acarlar Longozu
Acarlar Longozu, Sakarya'nın kuzeyinde Karasu ve Kaynarca ilçeleri arasında yer alan Türkiye'nin tek parça halindeki en büyük longoz (subasar) ormanı. Genişliği 250–1250 m, uzunluğu 7,5 km'dir. Oluşumu açısından tipik bir kıyı set gölüdür. Karadenizle arasında 20–25 m yüksekliğinde kumullar, güneyinde ortalama 100 m yüksekliğinde alçak tepelerle sınırlanır. Sakarya nehrinin 6 km batısında yer alır, fazla suları Okçu deresiyle Sakarya Nehrine dökülür. Ulaşım açısından Karasu ile arasında yaklaşık 26 kilometre, Sakarya ile arasında yaklaşık olarak 50 kilometre mesafe vardır.

Çevresinde Karasu'ya ait 5 köy: Denizköy, Karamüezzinler, Üçoluk, Taşlıgeçit, Camitepe, Kaynarca'ya ait 3 köy; Turnalı, Büyükyanık, Birlik köyleri bulunur. Türkiye'de nadir bulunan subasar orman ekosistemiyle 1998 yılında Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun aldığı kararla ile 1. derece Doğal Sit Alanı olarak koruma altına alınmıştır. Adapazarı Toprak Su Teşkilatı 1971 yılında gölün gideğeni olan Okçu deresini genişleterek kanala dönüştürmüştür. O zamandan günümüze gölün alanı %40’ı (9.443 km²) küçülmüştür.

Gölde bir kısmı endemik olan bitki ve hayvan türleri yaşar. Özellikle göçmen kuşların üreme ve kışlama alanıdır. Orman alanında dişbudak, kızılağaç, kayın, karaağaç türleri yaygındır. Çocuk felci tedavisinde kullanılan Göl soğanının ticareti Kaynarca köylüleri tarafından yapılmaktadır. Longozda yayın, kızılkanat, sazan balıkları, çevrede tavşan, tilki, yaban domuzu, gelincik, doğan ve sincap yaşar. Longoz Sakarya'daki tek Yaban Hayatı Geliştirme sahasıdır. Su meneksesi (Hottonia palustris) yurdumuzda endemik bir tür olarak yalnızca Acarlar Gölü’nde bulunur. Ayrıca göl lalesi (Leucojum aestivum) gibi bazı nadir tur de Acarlar Gölü’nde bulunmaktadır. Longoz 2009 yılında hazırlanan planla Sulak Alan olarak tescillenmiş ve planlaması yapılmıştır. Longozun Karasu kısmında yürüyüş yolu, restoran, sandal, deniz bisikleti, piknik ve park alanı gibi düzenlemeler yapılarak Eko-turizme kazandırılmaya çalışılmaktadır.



Genel Fiziki Özellikleri:
Acarlar Longuzu, genelde güneyinden katılan küçük derelerle beslenmektedir. Mevsimlik akışa sahip bu dereler göl alanını beslerken, fazla sular doğuda Okçu Dere vasıtasıyla önce Sakarya Nehri’ne, oradan da Karadeniz’e ulaşır. Karadeniz’e bu kadar yakın bir kıyı alanında şekillenen Acarlar Longozu’nun oluşumu ,eski bir kıyı ovası tabanını kat eden akarsuların zamanla önünün kıyı kumulları tarafından tıkanmasıyla, geride 33 meydana gelen bir göllenme ile açıklamak mümkündür. Bununla birlikte kıyı kumullarının oluşumunda ,kıyı oklarının zamanla büyüyerek set oluşturmalarını da bu sürecin içinde değerlendirmek gerekir. Böylece Acarlar Longozu ve içinde yer alan göl aynı zamanda bir lagün karakteri de taşımaktadır. İlk zamanlar gölün fazla suları, kıyıdaki eski Denizköy civarından bir gidegen vasıtasıyla, bugünkünden çok daha yakın bir mesafeden Karadeniz’e boşalırken, zamanla bu gidegenin de önünün kumullarla tıkanmasıyla, kıyıya paralel uzanan kumul sırtlarını takiben, doğuya doğru Sakarya nehri ağzına kadar ötelenme ile yeni bir gidegen yatağı meydana gelmiştir. Netice itibarıyla Acarlar Longozu göl ortamı, kıyının gerisinde uzanan kumul setlerinin arkasındaki çukur alanın sularla kaplanması sonucunda oluşmuştur. Acarlar Longozu’nun kuzey sınırını oluşturan ve Karadeniz’le bağlantısını kesen kıyı kumulları, tepeler ve sırtlar halinde uzanmaktadır. Yer yer 25 – 30 metreyi bulan tepeler ve 50 metreye ulaşan sırtlar ayrı bir ekosistemin de kaynağını oluşturmaktadır. Kıyıda yer alan kumulların hakim rüzgârlar doğrultusunda hareketi, başka kelimelerle aktifliği mevcuttur. Bugün halen kumul ilerlemesinin izlerini görmek mümkündür. Kıyı çizgisinden güneye, yani Longoz'a doğru ilerledikçe aktiflik yerini duraylığa bırakmıştır. Fakat gerideki bu iki hareketsiz kumul sırası, günümüzde insan etkisiyle (özellikle yapılaşma ve karayolu) duraylılığını yitirip tekrar aktif hale geçme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Acarlar Longozu’nun güney kesimi ise yükseltisi 100-150 metre arasında olan tepelerle çevrilidir. Acarlar Longozunu, birçok göl veya sulak alandan ayıran ve ülkemizde çok az sulak alanda karşımıza çıkan özelliği; göl tabanının büyük ölçüde (tahribattan kurtulabilenler) geçilmesi zor, yoğun bir orman formasyonu ile kaplı olmasıdır. İklim özellikleri açısından ele alındığında Acarlar Longozu ve çevresi, Karadeniz Termik Rejimi'nin etkisi altındadır. Bu rejimde; denizel etkiler kuvvetli olup, yazlar fazla sıcak geçmez, kışlar da çok soğuk olmamaktadır. Sıcaklık değişimleri nispeten düzenlidir. Buna göre sahanın yıllık ortalama sıcaklığı 13.60 santigrattır. Aylık ortalama en düşük sıcaklık 6.00 C olup, Ocak ayında görülmektedir. Aylık ortalama en yüksek sıcaklık ise 21.90 C ile Temmuz ayında görülmektedir. Ortalama sıcaklık değerlerine bakıldığında mevsimler arasındaki sıcaklık farkının çok fazla olmadığı, mevsim geçişlerinin de sert olmadığı görülmektedir. Yıllık ortalama nisbi nem ise % 81’dir. Yıl içerisinde ortalama, nisbi nem değerleri % 77 ile % 83 arasında değişmekte, yıl içinde belirgin bir artış veya azalış olmamaktadır. Karadeniz kıyısında yer alan sahada nemlilik oranı da denizel etkiden dolayı yüksektir. Sahada yıllık ortalama yağış 948.0 mm’dir. Ortalama max. yağış 118.8 mm ile Ocak ayında, ortalama min. yağış 46.4 mm ile Mayıs ayında görülmektedir. Yıllık yağışların % 50’sinden fazlası kış ve sonbahar mevsimlerinde düşmektedir. Yağışlar büyük ölçüde yağmur şeklindedir. Yağış özellikleri incelendiğinde Karadeniz Yağış Rejimi'nin etkili olduğunu görülmektedir. Her mevsim yağışlıdır. Sahada hakim rüzgâr yönü Rubinstein formülüne göre SW ve NNE’dur. Kara ve denizlerin yıl içinde farklı ısınması sonucunda ilkbahar ve yaz aylarında Güney Doğu rüzgârları hakim iken sonbahar ve kışın güney sektörlü rüzgârlar daha etkilidir. Yağış ve sıcaklık değerlerinin ele alınarak analize tabi tutulduğu Thornthwaite, iklim sınıflamasına göre sahanın iklimi için B, B’2, sb’4 harfleriyle ifade edilen nemli, ikinci dereceden mezotermal (orta sıcaklıkta) su noksanı yaz mevsiminde ve orta derecede olan, denizel koşullara sahip iklim tipine girer.

Video:


Yapısal Jeoloji
Bölge, tektonik açıdan oldukça aktif bir zonun (Kuzey Anadolu Fay Zonu) kuzeyinde yer alır. Bölgede etkin olan sıkışma tektoniğinin Orta Eosen sonrasına kadar devam ettiği ve Orta Eosen yaşlı birimleri kıvrımlandırdığı gözlenmektedir. Bölgede izlenebilen en önemli tektonik hat ;Kocaali-Karasu güneyinde yer alan KB-GD doğrultulu, düşey atımlı fay hattı olup, fay hattı proje alanının yaklaşık 10 km Güney Doğu'sunda yer almaktadır. Bu hat en genç olarak Alt-Orta Eosen yaşlı Çaycuma formasyonunu etkilemiştir. Adı geçen fay hattı, Kocaali güneyindeki Çakal dağı ve çevresinde çatallanarak bir mekik yapısı oluşturmuş ve mekik yapısının ortasında Çakraz Formasyonu yükselerek mostra vermiştir. Düzce fayı inceleme alanın yaklaşık 54 km Kuzey Anadolu Fay Zonu ise yaklaşık 60 km güneyinde yer almaktadır. Bölgede gözlenen bir diğer önemli tektonik hat ise Karasu güneyindeki Yuvalıdere köyünün kuzeyinden geçen ve yaklaşık olarak doğu-batı doğrultulu, kuzeye eğimli ters faydır. Bu fay hattı ise inceleme alanın yaklaşık 14 km güney- güneydoğusunda yer almaktadır. Ayrıca bu ters fay hattı kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu, sağ yanal atımlı faylar tarafından yırtılmıştır.

Fauna
Acarlar Longozu’nun da içinde bulunduğu Karadeniz kıyısında geniş bir alan,her şeyden önce coğrafi konumu itibarıyla avifauna açısından çok zengindir. Çünkü bu alanlar Batı Palearktik sahayı güneydeki kışlama alanlarına bağlamaktadır. Weser nehrinden, Ural dağlarına kadar olan batı – doğu yönlü uzanan bölgede kuluçkaya yatan milyonlarca kuş; hem Türkiye’ye, hem de daha güneydeki kışlama alanlarına varabilmek için, sonbahar aylarında ülkemiz topraklarından geçerler veya konaklarlar. İlkbahar mevsiminde ise kuzeye daha az yoğun bir göç gerçekleşir. Mevsimlere ve yıllara göre değişen kuş dağılışı ,kışın kıyı kesimlerde yoğunlaşır. Acarlar Longozu’nun Anadolu üzerinden geçen iki önemli göç yolunun birisi üzerinde bulunması bu sahayı göçmen kuşlar için eşsiz kılmaktadır. Balıkçıl türlerinin, dalgıçların, ibislerin, karabatakların, yaban ördeklerinin ve bataklık kuşlarının birçok türünün; deniz ve balık kartalının bu bölgede konakladığı ve bir kısmının da kuluçkaya yattığı belirlenmiştir.

Flora
Acarlar Longozu’nun da içinde yer aldığı Avrupa-Sibirya Bitki Coğrafyası Bölgesi; Gürcistan sınırından başlayıp, Karadeniz’in denize bakan yamaçlarını kapsayacak şekilde, Bulgaristan sınırına kadar olan 1500 km’lik bir alanı kapsar. Bu alan aslında çok büyük bir bölge olan Avrupa Sibirya Bölgesi’nin en güney sınırını oluşturur. Acarlar Longozu, orman ve sulak alan ekosistemlerinin tüm özelliklerinin iç içe geçmesi nedeniyle flora ve fauna açısından oldukça zengindir. Oseyanik iklimin etkisiyle alanda; kayın, gürgen, meşe, dişbudak ve kızılağaçların hakim olduğu karışık yaprak döken orman vejetasyonu hakimdir. Alanda 12 adet endemik bitki türü tespit edilmiş olup, alanda endemizm oranı % 4,9’dur. Bu oran Türkiye florası ortalamasının oldukça altındadır. Bunun en önemli sebebi; alanın antropojen karakterinin yanı sıra önemli bir kısmının sulak alan olmasıdır ki sulak alanlarda endemizm oranı nispeten diğer ekosistemlere oranla daha düşüktür. Diğer en önemli faktör ise; alanın büyük oranda tarım alanı olmasından kaynaklanmaktadır.

Hidrolojik Özellikleri
Acarlar Longozu genelinde hidrojeolojik açıdan verimli birimler ;Sakarya, Kaynarca ve Karasu nehirlerinin meydana getirmiş olduğu alüvyonlar olup bölgede çok geniş alanlara yayılmıştır. Yeraltı suyunun yüzeye çok yakın olduğu ya da yüzeyin göl kotuna yakın olduğu alanlarda sazlık-bataklık alanlar oluşmuştur. Yeraltı suyu açısından verimli olan alüvyonlar ,Sakarya havzası boyunca kalın formasyonlar oluşturup, bölgedeki hidrojeolojik karakteri belirlemişlerdir. Karasu Kıyı Ovası, Sakarya nehri ve Karasu deresinin biriktirdiği çökeller ile oluşum göstermiştir. Alüvyon, kum ve çakıllardan oluşan bu çökeller geniş alanlara dağılmış ve akarsu kenarlarına doğru kalınlıkları yaklaşık 70 m’ye kadar ulaşmıştır. Serbest akifer özelliği gösteren bu birimlerin kalınlığı, güneye doğru gidildikçe azalmaktadır. DSİ tarafından daha önceden yapılmış sondaj kuyuları verilerine göre, akifer iletkenlikleri 758 – 2260 m3 /gün/m, özgül verimleri 4.51 – 10 l/ s/m arasında değişmektedir. Subasar ormanı ile deniz arasındaki bölgede, ince taneli malzemenin fazla olması nedeniyle iletimlilik değerleri daha düşük seviyelerde bulunmaktadır. Proje alanının denize yakın olması nedeniyle, yağıştan ve yüzeysel akıştan beslenen yeraltı suyunun denize boşalımı söz konusudur. Tatlısu-tuzlusu dengesi halinde bulunan kıyı şeridinde, karada yapılan aşırı çekimler sonucu tuzlu su kamasının içerilere kadar gelmesi ve tuzlusu karışımının artması beklenmektedir. Bölge genelinde yeraltı su seviyesi 2–10 m arasında değişmekte olup, yağış durumuna göre seviye değişimleri oluşmaktadır. Seviyeler arasında bu kadar fark olmasının sebebi; kumlu birimler içinde yer yer bant şeklinde killi malzemelerin bulunması ve homojen dağılım göstermemesinden kaynaklanmaktadır. Alüvyonun genel özelliklerine bakarsak üstte kalın tabakalı kumlu kaba taneli birimler bulunurken, daha derinlerde geçirimsiz malzemelerin bulunması, akifer ortamında düşey yönde oluşabilecek akımı imkansız kılmıştır. Üstte; geçirimli ve kalın bir alüvyonun örtüsünün bulunması, bölgede yeraltı suyu beslenimini kolaylaştırmaktadır.

***SORUNLAR***
Longoz çevresinde yer alan 8 köyün atık suları göle karışabilmektedir. Tarımsal faliyetlerde aşırı gübre ve ilaç kullanımı göle kimyasal girişini artırmaktadır. Longozun kıyılarından tarım yapmak için tarla elde edilmeye çalışılmaktadır. Kaçak ağaç kesimi engellenmelidir. Aşırı avlanmanın önüne geçilmelidir. Gölün Sakarya ile bağlantısı kontrol edilmeli suyun akışını engelleyecek durumlar düzenlenmelidir. Yakın zamanlarda turizme açılan longoz daha yoğun bir insan baskısına maruz kalmaktadır. Göçmen kuşların kuluçkaya yattığı zamanlarda longozda motorlu teknelerle gezilmesi su kuşlarına zarar vermektedir.



X X
X X

TÜİK 2019 yılının sonuç verilerini açıkladı. Coğrafya Blog, Coğrafya Forum, Coğrafya Hakkında, Bilmeniz Gerekenler, Ne Nedir?, Coğrafya Haber, Coğrafya Yazılar,TÜİK,2019,Yıl,Sonuç,Veriler,Açıklama


Bu verilere göre 2020 yılına hangi nüfus yapısıyla girdiğimizi görebiliyoruz. Bir coğrafyacı olarak bu durum tabii ki de beni yakından ilgilendiriyor.


Öncelikle paylaşılan verilere harita üzerinden bakmak gerekirse karşımıza aşağıdaki gibi bir görüntü çıkıyor.

Yukarıdaki harita üzerinde ülkemizde il bazlı nüfus dağılımını görebilirsiniz. Bu haritada sadece nüfus miktarlarının yer aldığını lütfen unutmayın. Buna göre;

  • En kalabalık ilimiz yine İstanbul oldu ve İstanbul’un nüfusu, bir önceki yıla göre 451 bin 543 kişi artarak 15 milyon 519 bin 267 kişiye ulaştı.
  • Türkiye nüfusunun %18,66’sının ikamet ettiği İstanbul’u, 5 milyon 639 bin 76 kişi ile Ankara takip etti.
  • İzmir ise 4 milyon 367 bin 251 kişi ile üçüncü sırada yerini buldu,
  • 3 milyon 56 bin 120 kişi ile Bursa dördüncü sıraya yerleşti ve
  • 2 milyon 511 bin 700 kişi ile Antalya beşinci sıraya ulaştı.

İlçe bazlı durumu kontrol ederken ise miktardan çok artışları göz önünde bulundurmak gerekiyor. Buna göre ilçelerimizdeki nüfus artış ve azalış oranları şöyle:



Haritaya bakınca temel olarak merkezi ilçelerimizin göç aldığını taşrada kalan ilçelerimizin ise göç verdiğini görmekteyiz. Bunun temel sebepleri;

  • İş imkanları merkezi ilçelerde daha fazla,
  • İmkanlara ulaşma kabiliyeti merkezi ilçelerde daha yüksek,
  • Sosyal faaliyetler merkezi ilçelerde daha yüksek,
  • Eğitim faaliyetleri genel olarak merkezi ilçelerde yapılıyor.

2000 Yılı ve Sonrası Nüfus Çalışmaları

 Coğrafya, Ne Nedir?, Nüfus, Nüfus Çalışmaları

2000 Yılı ve Sonrası Nüfus Çalışmaları


Dosya içeriğinde 2000 yılı ve sonrasında nüfus ile ilgili yapılmış çalışmaları bulabilirsiniz.

Dosya en son 2015 yılında güncellenmiştir.

En iyi kullanım için Excel ile çalıştırınız.



GREEKS - THE NEW IMPRESSIVE MONUMENT AT ANAVARGOS

 Filenews 1 November 2020 - by Dora Christodoulou 


Archaeologists describe the archaeological discovery,  as the "twin brother" of the Tombs of the Kings. It is of the same era and style as the world famous World Heritage Site in Kato Paphos, with many even considering it just as impressive. But while the Tombs of the Kings are one of the most important archaeological monuments of Cyprus and beyond, the monument is unknown even to many Pafites.

The reason for the Greeks, a burial system in the district of Anavargos in the Municipality of Paphos, which only in the last three years began to acquire the importance attributed to it by archaeologists and other scientists, thanks in this case to what good has brought us and left us the institution of the European Capital of Culture. Apart from the benefit of the "acquaintance" of a large part of the local community with its existence, this impressive monument of the city is still left in oblivion today, without special visibility by those responsible, without any attempt to exploit it by the Municipality or institutions of Paphos and without any attempt to capitalize on the revelation of "Paphos 2017" for another unique space in the city.

According to the officials of the Department of Antiquities, the Hellenics are, in essence, like the monumental complex of the Tombs of the Kings or the corresponding sites in Agios Georgios Pegias, an ancient necropolis. It is an archaeological site of great importance according to archaeologists, but unknown to foreign visitors and to many Cypriots, even Pafites.

It is characteristic of the "oblivion" that surrounds them that for the Greeks there are still no extensive studies recorded in the Department of Antiquities, although the latter's officials deal with the monument. In recent years a wide-ranging programme has been under way with work to clean up, support and promote the monument.

The Greeks are located on the south side of the District of Anvargos, on the northern edge of the Municipality of Paphos. According to archaeological officials and scholars, they are part of an important cemetery of Hellenistic and Roman times with several specimens of carved tombs from which many have been collected. What is left are three consecutive and interrelated monumental memorial sets, with special architectural features. Ancient monuments of the 1st Table were declared by the Department of Antiquities.

Scientists who have occasionally dealt with the area argue that the largest and most important of the three tombs competes in the details of its architectural construction with the magnificence and imposingness of the Tombs of the Kings in Kato Paphos.

The Hellenics are a large and single buried complex, completely carved into the hard limestone rock flanked by a square outdoor courtyard, about three meters deep from the surface of the ground.

On the south and east side of the courtyard are formed two uniform columns 1.45 meters wide, each supported by eight square monolithic pessus in a straight arrangement. In the vertical carved walls of the two gallery, various uneven rectangular openings-roads leading to large funeral chambers, rectangular or square shaped with flat roofs, were invented at equal distances.

The largest burial chamber is located in the middle of the wall of the south entrance and is accessible from a large entrance with elaborate, engraved linear decoration.

The set of architectural data of the tomb is chronologically integrated at the end of Hellenistic and early Roman times and is reminiscent of the general architectural form of the tombs of the Kings in Kato Paphos. All the burial chambers appear to have been used for many successive burials mainly in the Roman era accompanied by rich burials which were reaped by the unknown graves.

The Greeks were also used in Christian times as "ascitaria", according to studies by the Kykkos Monastery Foundation, as well as by the research of archaeologists. Several ascetics used the spaces for their ascetic, as was the case in other similar spaces.

Of the few written texts that exist today regarding the relatively unknown monument on the northern boundaries of Paphos, it is an unknown author, and is posted on a website of the Cultural Foundation of the Bank of Cyprus. It states the text:

"The southern border of the village of Anavargos is joined by an in-house cemetery of Hellenistic and Roman times with several specimens of carved tombs, most of which were collected in the distant past. Three of the collected tombs under the name Hellenics, right at the foot of the village, which exhibit special architectural features and which constitute three consecutive and interrelated monumental tombs, were declared ancient monuments of the 1st painting by the Department of Antiquities and protected with a metal fence, because for many years in the past they were used as ovine and caprine mantres.

The largest and most important of the three tombs competes in the details of its architectural construction with the magnificence and imposingness of the monumental tombs of the Kings in Kato Paphos. It is a large and single buried complex, completely carved into the hard limestone rock, flanked by a square, outdoor courtyard, about three meters deep from the surface of the ground. On the south and east side of the courtyard are formed two uniform columns, an average width of 1.45 meters, each supported by eight square, monolithic pessus in a straight arrangement.

In the vertical carved walls of these two temples were invented at equal distances various uneven, rectangular openings - roads - leading to large funeral chambers, rectangular or square shaped, with flat roofs. The largest burial chamber is located in the middle of the wall of the south entrance and is accessible from a large entrance with elaborate, engraved linear decoration.

The set of architectural data of the tomb is chronologically integrated at the end of Hellenistic and early Roman times and is reminiscent of the general architectural form of the tombs of the Kings in Kato Paphos. All the burial chambers seem to have been used for many successive burials mainly in the Roman era, which were undoubtedly accompanied by rich burials, which were reaped by the previously unknown graves. Some examples of murals with clear cross shapes testify that the tomb was used in later periods as a chapel by Christians."

 

PHAEDON - CREATION OF A THIRD PILLAR IN THE ECONOMY OF PAPHOS

 Filenews 1 November 2020



In the assessment that the two traditional pillars of tourism and construction will continue to exist but cannot remain the only ones, the Mayor of Paphos Phaedon Phaedon made a written announcement, adding that we must here and now create a new pillar in the economy of our city and province.

Mr Phaedon says that we need a new pillar focusing on current trends and developments in the world, adding that experts and related data and data converge on the assessment that in recent and future decades, technology and innovation have produced or will produce most of the world's wealth.

The premise is that, as he explained, we should enter the age of technology and innovation. But in order to get through the portal of modernisation and change in any field, you need to mention the passport of Education and Education, noting that this is the role of the Paphos Innovation Institute.

Referring to the creation of a third pillar in the economy of Paphos, which also includes the transformation of the city into a Smart and Digital City, it is a case, as he pointed out, that goes beyond the boundaries of our city and province.

He added that the success of this project would also benefit the country's economy and at the same time set a tangible example for other cities, noting that the special burden of Paphos and our country in the wider region would increase..

He pointed out that it is very important to design and implement projects, the result and benefits of which will be felt in future times and not necessarily in the narrow context of a term of office, which they as public figures serve.

He also considered that there is, in his view, no greater impact on the course of a society and a nation than that of Education, the education of the cultivation of competences and competences. Part of the broader chapter of Education, with a timeless special weight and role, is Research, Innovation and Technology, as he said.

Expressing his concerns, Mr. Phaedon said that Paphos, a small and for many decades neglected city and province, must redefine its stigma and course in the coming decades.

As he said, a transitional period, the city is faced with two main options, the first is to follow the old engraved path, the second is to draw a new wide road that will lead it to the era of spiritual uplift and prosperity.

The work of the Pafos Innovation Institute, which was inaugurated on Friday and is a jewel for Paphos, is added to a long list of infrastructure and urban development projects of the Municipality of Paphos, which have matured and been implemented in the last 6 years.

Indicatively, he said 10 major projects have been inaugurated, 3 others have been completed and have not yet been inaugurated and another 10 are under way and will be ready in a few months.

Nothing is more important than man identifying his temporary passage from life with projects that contribute to the real progress of the society in which he lives, added the Mayor of Paphos.

He finally sent the message that from Paphos' cooperation with IDC University they all have to gain, Greeks, Jews and Arabs, noting that no one has to be afraid of it because it is a tool of regional development and progress, an investment in peace and coexistence, he concluded.

Source: eyenews/KYPE

LIST OF LABORATORIES WHO CAN CARRY OUT A MOLECULAR EXAMINATION FOR COVID-19

 Filenews 1 November 2020



The Ministry of Health recalls the list of private Clinical Laboratories, which have verified the process of carrying out the diagnostic methodology that detects virus genetic material (RT-RCR), which is the only acceptable and approved method of investigating COVID-19, and to which citizens and/or businesses can privately report for examination.

It should be noted that by The Infectious Diseases Decree No. 38, dated 20 August 2020, a maximum price has been fixed for the coronavirus COVID-19 of €75 (excluding VAT).

In particular, in addition to the Cyprus Institute of Neurology and Genetics and the Microbiological Laboratories of the OKY Hospitals, the private Clinical Laboratories that have completed the process of verifying the diagnostic methodology that detects the genetic material of the virus (RT-RCR) are:

1. ACT-BIO Laboratory Cooperative (Biomedical Laboratories- Biomedical Laboratories Haris Charilaou, Andreas Adamou Chemistry and BIOCHECK-Tingiride Clinical Laboratories)

2. MEDIFOS Laboratory Medicine and Molecular Diagnosis Center

3. Clinical Laboratories Theoharidis

4. MyGene Molecular Diagnostics

5. Diogenes Chemistry (C.D. DNA Biomedica Science Lab)

6. Biomedical Group (Yannoukas Chemistry)

7. Collaboration of Clinical Laboratory Bioanalysis Clinical Labs (Limassol), Clinical Chemistry Tymbios (Nicosia) and PZ Agapiou Diagnostics Laboratories

8. NIPD Genetics

9. Molecular Laboratory Department American Medical Center

10. Clinical Laboratory of Iasis Private Hospital

11. Clinical Laboratory of Private Nursing Evangelism

12. Clinical Laboratory of Private Hospital Polyclinic "HEALTH"

13. Mediterranean Hospital of Cyprus Clinical Laboratory

14. A. Evangelou Lab

15. Synlab

16. Aretae hospital clinic

Source: eyenews

POLICE LAUNCH NEW 'VISUAL IDENTITY'

 Cyprus Mail 1 November 2020 - by Staff Reporter



Police announced that as of Sunday the force had streamlined its public image across all departments “in line with the needs of our time”.

“The changes give a unified look to both the print and electronic forms of communication used by the police, such as letterheads, cards, websites and social media,” it said.

The new ‘visual identity’ came after extensive research and a design study in the context of the modernisation of the force, it added.

It’s standardised motto will be: ‘For a safer society’, which the force said underlines the goals of the Cyprus Police.


CORONAVIRUS - GOVT EXPERT RECOMMENDS MORE SEVERE MEASURES

 Cyprus Mail 1 November 2020 - by Cyprus News Agency



Authorities look set to announce new Covid measures in the coming week, according to a member of the scientific team.

The health minister will be meeting with the epidemiological team on Monday to assess the situation and final decisions are to be taken at a cabinet meeting on Wednesday.

Constantinos Tsioutis, Assistant Professor of Internal Medicine and Infection Prevention and Control at the European University, a member of the advisory scientific team told the Cyprus News Agency on Sunday that in Limassol and Paphos districts, there is widespread community transmission in the community, which was significantly different from the previous surges that consisted mainly of outbreaks and clusters which were more easily controlled.

Tsioutis said that in order to control the current outbreak, it was essential to significantly limit contacts.

He said that until there was an improvement in situation, there would be an increase in hospital admissions because there was always a delay of several weeks between the detection of new cases and admissions.

The fact that Cyprus was seeing an increasing number of patients almost two weeks after the announcement of the last new measures, meant that the authorities needed to impose more severe measures, either at country level or where the problem is widely spread.

Tsioutis said the latest measures were not being sufficiently observed by the public.

As regards a general lockdown Tsioutis said this would be the option only in the case of uncontrolled spread with deteriorating health indicators, eg hospital admissions, ICU hospitalisations, deaths or increased transmission to vulnerable groups of people.

Tsioutis said that targeted measures were based on local epidemiological figures which allow the authorities to take measures with greater efficiency at the lowest possible cost.

Replying to a question about the rapid tests, he explained that these were rapid antigen tests, as opposed to rapid antibody tests, which are not considered appropriate means for controlling the pandemic.

He said the fast antigen tests have multiple advantages: they give results in 15-30 minutes, they are cheap, easy to use (although they are performed by a trained person on a special platform, they are not as specialised as the RT-PCR molecular test), and have a level of accuracy comparable to the molecular test, with a sensitivity> 94% (ie they identify the most positive) and specificity> 99.5% (ie the positive result means SARS-CoV-2 and not some other pathogen).

They detect specific virus proteins (antigens) that are found in a person`s respiratory system when that person has enough levels of the virus, which indicates the virus is reproducing and therefore the person is contagious.

He said that because of these characteristics, the tests would assist authorities to quickly locate the people who spread the virus and in a timely manner, and so would be useful for early detection of the virus in specific populations and under specific indications, such as those with symptoms, people who reside in areas with increased transmission and in people at high risk of exposure to the virus.

He stressed that the antigen test was not a substitute for molecular testing and therefore required careful planning in its application and use in specific groups. He added that some cases need to be confirmed by a PCR test.

To another question regarding the use of face masks indoors and outdoors, Tsioutis said that the literature so far indicates that the use of mask reduces the possibility of transmission from person to person, especially indoors and in crowded places, provided it was applied correctly by everyone.

He explained that trying to quantify its effectiveness as the only measure to control the recent outbreak was difficult as it has been imposed along with a set of other measures. He added that the effectiveness of the use of a mask varies depending on the space and the area.

Regarding the options of remote work for decongestion of work places, he recalled that in recent weeks measures were suggested to this end as there have been multiple cases of transmission in workplaces.

Tsioutis said that many of these cases would probably have been prevented, if such measures were in place.