Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Lazy List Day

I am taking the lazy way out today and copying one of my favorite bloggers by doing a quick recap of the week, TGIF style.

The highlight of my week was my extra day off on Monday. I went for a leisurely run and it was a beautiful day and the sun was shining and I couldn't have asked for a much better day. Except if the day included a breakfast with thick cut bacon, an avocado bubble tea and a few really good craft beers, which Monday did include!

The low point of my week was a sickness that has taken hold of me. It started with an overall achy feeling and a minor sore throat and blossomed into a can-barely-swallow or concentrate kind of thing with a side of headache and exhaustion. It's really put a crimp in my running style, which was not really doing very well in the first place. 

The best book I read was probably Orange is the New Black. I am currently also reading Wonder and Behind the Beautiful Forevers, which are both really good so far.

This week's workouts were not super great. As I mentioned in the "low point" section, I have been sick for most of the week. Luckily I did get a chance to go hiking on Saturday and snowshoeing on Sunday, as well as my leisurely run on Monday. Other than that, I have been lying pretty darn low, workout wise.

The best money I spent was a on a lot of good food and a couple of new beers on Monday! I tried a 7 Seas Rude Parrot IPA, the Maritime Jolly Roger Christmas Ale and the Fremont Triple Trifecta.

My plans this weekend include some trail runs (hopefully) if I am not too sick, a lot of reading and relaxing if I am, and a bunch of errands, such as grocery shopping and cleaning.

What are your plans this weekend? What good books have you read lately?

Büyük Kollar için Triceps Antrnemanı


Patlayıcı Triceps Antrenmanından herkese merhabalar. Bugün sizlere kol kaslarının daha büyük görünmesini sağlayan triceps kasları için çok etkili bir antrenman paylaşacağım. Ben uyguladım, oldukça faydasını gördüm. Umarım sizin de işinize yarar.


Antrenmanımız 4 hareketten, 2 süper-setten oluşmaktadır. Antrenmanımızın temposu 1-1-3'tür. Bu ne demek? Bu, şu demek; 1 saniye press, 1 saniye sıkıştırma, 3 saniye de hareketin başlangıç pozisyonuna dönülmesi. Unutmayın, kas kütlesi kazanmak istiyorsanız egzersizleri sindire sindire yapmanız gerekmektedir.

Geçelim egzersizlerimize;



İlk süpersetimiz:

1) Weighted Dip (Ağırlıklı Dip) + Seated Overhead Dumbbell Tricep Extension: Toplamda 4 set, her set 8'er tekrar (8 tekrar dips + 8 tekrar tricep ext. = 1 set). 1 set bitmeden dinlenmek yok. Setler arası dinlenme 45 saniye.


Ağırlıklı Dips

DB Triceps Extension


2) Close-Grip Barbell Bench Press + Bench Dip : Bugün Triceps'i öldürüyoruz. Paramparça ediyoruz! Close-Grip Bench Press Tricepsler için velinimettir. Yine Aynı şekilde Toplamda 4 set, her set 8'er tekrar (8 tekrar dips + 8 tekrar tricep ext. = 1 set). 1 set bitmeden dinlenmek yok. Setler arası dinlenme 45 saniye.

Close Grip Bench Press

Bench Dips


İşte bu kadar! Yine ve yeniden harika bir iş başardık. Antrenmandan sonra eğer kullanıyorsak protein içeceğimizi, kullanmıyorsak protein depolu besinimizi midemizi indirip mışıl mışıl uyuyoruz. Ertesi gün bütün arkadaşlarınız ile buluşma ayarlayıp patlayan kollarınız ile havanızı atabilirsiniz!

Herkese iyi antrenmanlar.

Son Zamanlarda İzlediklerim...

Son zamanlarda benden haber almak ne kadar da zor oldu dimi?! Evet bende sizler gibi düşünüyorum. Çok uzun zamandır bloga yazmadığımın farkındayım. Yazmak için bir dürtü gerekiyor. O yazıyı yazmayı istemelisin. Bu arada neler neler yaptım geniş bir özet yazayım size :)

İzledim: Bu boşlukta birçok dizi izledim, izliyorum. Hali hazırda güncel olarak takip ettiğim ve bölümleri yada sezonları gelir gelmez izlediğim yapımları 'İzleme Listem' sayfasından görebilirsiniz. Bloga yazmadığım süre içerisinde izlediklerim ise..

Kore:


Pride & Prejudice dizisini izledim. Çok beğendim ve heyecanla izlettirdi. Choi Jin-hyuk aslında bu dizi öncesine kadar pek de beğendiğim bir oyuncu değildi. Ama sanırım oyunculuğunu ve karizmasını konuşturacak bir yapım henüz karşısına çıkmamıştı. O yüzden Pride & Prejudice dizisinde savcı rolüyle 'Sulanılacak Koreli Aktöreler' listemde zirveye doğru epey basamak tırmandı kendisi. İzlerken izlettirdi yani. Oyunculuğu ve karakteri yansıtmasını, konunun içine çekişini beğendim. Gizem, dedektiflik, savcı ve hukuk teması içerisinde izleyen konuları seviyorsanız, mutlaka şans vermelisiniz ;)


Empress Ki diğer bitirdiğim dizi. Ben tarihi kore dizilerini severim. Ama konu ve oyuncu faktörü çok önemli tabii ki. Twitterda ve forumlarda dizi hakkında övücü yorumları görünce diziye şans vermek istedim. Ve bunun gayet yerinde bir karar olduğunu düşünüyorum. Zaten Ha Ji-Won'un oyunculuğunu severim. Dizide canlandırdığı Seung-Nyang karakteri de ona çok uymuş. İmparotiçe olduğu kader yolu iki kral ile kesişince.. ve bu yolda aşk ve intikam ateşi arasında kalınca... neler oluyor onu izliyorsunuz. Bazen eğlenceli, dönem dizisi olduğundan bol entrikalı ve Ji Chang-Wook tarafindan canlandırılan Çin İmparatoru karakteri ile gayet de eğlenceli. Dizinin ana mesajı nedir derseniz eğer; AŞK uğruna intikamdan vazgeçebilseydiniz, feda edeceğiniz AŞK için neler yapardınız. Özetle bu sanırım. İzleyin beğeneceksiniz. Ağlamayacağınızı garanti etmiyorum. Garanti olan tek şey Ji Chang-Wook hayranı olacaksınız :D


My Spring Days geçen hafta bitirdiğim bir kore dizisi. Diziyi yeppuda da görünce izlemeye karar vermiştim. Tanıtımına bakınca da geçen sene Fated to Love You dizisinin finalinde sürekli tanıtımı dönen dizi olduğunu anladım. Ve bir şans vermeye karar verdim. İlk sekiz bölümü -çok kötü bir google traslate- çevirisi ile yeppuda dan izledim. Sonra merakımı cezbedince de kalan bölümleri orjinal dilde ingilizce alt yazılı izledim. Konusu kabaca şöyle; genç yaşında kalp hastası olan bir genç kız kalp nakli olur. Ve bir adam da iki çocuğuyla eşinin ölümü ardından yalnız kalmıştır. Ve siz deyin kader biz diyelim nakledilen organ bu iki insanı bir araya getirir. Karakterler arasındaki kimyayı beğendiğim için izlemeye devam ettim. Çifler arasında accayip bir yaş farkı olduğunu söylemeliyim. Dizi boyunca karakterlerin yaşından hiç bahsedilmiyor. Sadece bir sahnede kız ile adamın arasında 18 yaş fark olduğunu öğreniyoruz. Ama dizi boyunca yaş tahmini diyaloglarından çıkardığım, adamın 40 yaşından genç olduğu ve kızın da 20 li yaşlarının başında olduğu. Dizi eğlenceli ve bir noktadan sonra dramaya yönleniyor. Fena bir dizi değil. Ben beğendim. Tavsiye eder misin derseniz eğer hmmm bilemiyorum herkesin zevkine pek uyacak gibi değil. 


Daisy: Evet.. evet.. kore camiasında bu efsanevi filmi izlememiş insan bulmak epey zordur. Haricimin içinde yıllardır! izle beni.. izle beni dercesine duran bu filmi sonunda izledim. Ve açıkça söylüyorum zor bitirdim. Ve yine dürüstçe yazıyorum beğenmedim! Sanırım bu filmden sonra izlediğim onlarca abartırsak yüzlerce kaliteli filmden sonra içi boş bir film gibi geldi. Olan polise oldu o kadar yani. Yani filmin finaline baktığımızda ne gerçekten sevildi ne de gerçekten sevdi.. Yani kadının sevdiği o değildi ve adamın sevdiği kadın da gerçek değildi. Bana pek mantıksız geldi ve ben her zaman dediğim gibi saçma olsa bile mutlu sonları seviyorum. Haricimin içinde boşalan bir yer haricinde benim için pek anlam ifade eden bir film olmadı. Yine de 'bu film benim hayatımın filmi yaaee' diyenleri tenzih ederim. Zevk meselesi işte ;)

Hindistan:

Evet evet doğru okuyorsunuz.. Hint sineması son zamanlarda sizin de gördüğünüz üzere aşırılacak film konuları ve şarkılarıyla adeta bir cennet. Eğer gerçekten ne aradığınızı bilirseniz çok kaliteli yapımlar bulacağınız garantidir. 


Ram-Leela: Hindistan tasviriyle bir Romeo & Juliet hikayesi.. Renkleriyle, konusuyla, şarkılarıyla, danslarıyla, oyuncularıyla, senaryosuyla.. tam anlamıyla bir görsel şölen! Konuyu sizde biliyorsunuz aslında; İkisi de çok sevdiler ve ikisi de en sevdikleri için mücadele ettiler... Hatta şöyle diyebilirim MUTLAKA İZLEYİN!  Ara ara hala müzik videolarını açıp izliyorum. Çok sevdim ve tekrar tekrar izleyebileceğim bir film olarak arşivimde yerini aldı ;) 


Lunchbox: Birkaç yerde ve blogda film hakkında 'çok güzeldi' temalı birkaç yorum okudum. Özeti ve fragmanını okuduğumda pek ilgi çekici gelmese de yine de izledim. Benim şahsi yorumum 'çok güzeldi' olmazdı.. hmmm 'iyi' sanırım yeterli olacaktır. Her seferinde üzerini çizermişim gibi oluyor ama -zevk meselesi- diye yine belirteyim. Karışan yemek kutuları ve tesadüfen tanışan bir çift. Aralarında -aşk- vardı diyemiyorum çünkü yoktu bence. Hayatından fazlasıyla bunalmış, taktir görmeyen, eşi tarafından ihmal edilen bir kadın ve hayatın monotonluğu arasında kaybolup gitmiş bir adamın hikayesi. Kadın hazırladığı birbirinden leziz yemeklerle adamın monoton hayatını baharatlarla renklendirirken, kadının hayatı da bulduğu yenilikle yepyeni bir canlılık kazanmıştı. Filmin verdiği ve benim de çok hoşuma giden mesaj; 'Elalem ne der!' diye düşünmekten mutluluğu unutur olduk.. İşte tüm hikaye bunun etrafında dönüp gidiyor.. Tavsiye konusuna gelince.. Tek düze ve sakin sakin ilerleyen bir film. Temposuz ilerliyor ve arada -pause- tuşuna basıp işlerinize bakınca aklınız filmde kalmıyor. Sanırım yeterince açıklayıcı olmuştur ;)


Khoobsurat: Filmi izlemenizi tavsiye etmek yada etmemek arasında kararsız kaldım. Zira sizlerin de Fawad Khan hayranı olarak potansiyel bir rakibe olmanızı istemiyorum :D hihi Film modern zamanda Hindistan'da geçen bir peri masalı hikayesi. Disney tarafından desteklendiğini ve gayet iyi izlenme oranları elde ettiğini söylememe gerek yok sanırım. Çok hoş bir havası ve insanı mutlu eden bir konusu var. Dedim ya bir Disney yapımı. Bir prens, kıpır kıpır bir kadın karakter ve bir adet de peri masalımız var ;) Kaliteli bir alt yazıyla izlemek çok zor. Benim gördüğüm kadarıyla senkron sıkıntısı çoğu yerde mevcut. Eğer düzgün bir alt yazı ile izlemek isterseniz sizleri http://indiasia.boards.net forumuna bekliyorum ^^ 


Daawat-e-Ishq: Yine çok severek ve beğenerek izlediğim bir Hint filmi daha :) Konusuna hafifçe değinirsem; Hindistan'da geleneklere göre evlenirken kız tarafı erkek tarafına başlık parası verir. Hint hükümeti kanunlarla bunun önüne geçmek için çabalamaktadır. Kızımız da paraya ihtiyacı olduğundan zengin bir adam bulup -sözde- başlık parası istemesini sağlayacak dava açarak para kazanacaktır. Lakin hesapta olmayan bir durum söz konusudur: ağına düşürdüğü adam pek bir umarsız, yakışıklı, eğlenceli ve karizmatik olan bu adama aşık olacaktır :P Konusu çok güzel ve eğlenceli şekilde ilerliyor. Sıkılmanız söz konusu bile olamaz ;) Ve yine sizleri harika bir çeviriyle hazırlanmış olarak izlemeniz için http://indiasia.boards.net adresine bekliyorum ;) Pişman olmayacaksınız..

Benim son zamanlarda izlediğim yapımlar bunlar. Bunlar haricinde güncel olarak takip ettiğim birçok dizi var. Hint olsun Kore olsun ve tabiki olmazlardan Amerikan yapımları olsun sıkı bir şekilde takip ediyorum ^^ 

Benden haberler bu kadar :P Görünen o ki boş zamanlarımın tamamını pc karşısında dizi-film izlemeye ayırıyorum. Neyse en azından sanal olarak da olsa mutluyum :/


Sevgiler

Training Simple for Maximum Results

There is a seemingly infinite list of exercises to work any given muscle group. With websites like YouTube, it's pretty easy to find new exercises on the internet and feel inclined to add them into your routine. The question, however, is are these circus tricks necessary to take your performance to the next level? When it comes to adding in movements to your routine, I believe less really is more.

Just when I think I've seen it all, I find some crazy new movement on Instagram or some other form of social media. While these exercises range from impressive to asinine, many of them are unnecessary when developing a program for yourself or others.

There's a lovely acronym in the fitness industry that is applicable here:

SAID: Specific Adaptation to Imposed Demands

This principle explains simply that our bodies will adapt to the stressors to which are exposed. Therefore, if I want to become a better sprinter, well, adding some more sprinting drills into my regimen is a great starting point.

This may come as a surprise, but these will not make you a better squatter.
Personally, I train to compete in the sport of Olympic weightlifting. In order to get better in my sport, the bulk of my training consists of variations of snatches, cleans, jerks, presses and squats. Every once in a while, I'll add in accessory movements based on any imbalances or weaknesses. I rarely do conditioning, because it isn't really necessary for me to become a better weightlifter.

While you may not be looking to compete in a sport, it's important for you to set out your intentions from the get-go. You want to set realistic, quantifiable goals for yourself, and then select your exercises based on those goals. For example, if you want to bench 400 lbs, set your weekly workout routine around the bench press. Bench more regularly, and maybe include other, similar movements in your routine that will hit the same muscle groups (e.g. dips and strict press).

The more exercises you add into your weekly routine, the more overwhelmed you'll feel, and the less attention you'll pay to each movement! If you do 10+ exercises per day for the same muscle group, you're missing out on your ability to focus on any one of them.

Exercise variety does not determine your results. Doing 20 exercises for a muscle group will not necessarily make your muscles grow any quicker than doing 3 exercises for a muscle group. What does determine hypertrophy (muscular growth) is intensity (or weight used) and volume (number of reps performed). Basically, you only need to do a lot of reps of a few exercises to see results!

To apply this to sports, you must first analyze the demands of your specific sport. If you are a tennis player, which primarily takes place in the frontal plane, you want to make sure that a big part of your program involves lateral movements. Lateral lunges, lateral jumps and shuffling drills are all important exercises for tennis. Sprints on the rowing machine will certainly get your heart rate up, but they won't necessarily improve your forehand. Your exercise choices should mimic the demands of the game.

I'm certainly not telling you that you shouldn't try new exercises, as you may find a fun, creative new movement that helps you improve your weak areas. Instead, I believe you should find a handful of exercises that are directly beneficial to you and that will help you achieve your goals in the gym; everything else is frivolous.

Glaucoma nasıl bir hayvandır ?

Glaucoma  : Bir isimdir . Tatlı sularda bulunan tümkirpikli bir hücreli bir hayvandır . Bataklıklarda yaşar , bakterilerle beslenir . Tatlı su hayvanları arasında farklı bir yere sahiptir .

John Glenn tam olarak kimdir ?

John Glenn : Amerikalı deniz subayı ve astronotudur . Cambridge , Ohio ‘ da 1921 ‘ de doğmuştur . Uzaya gönderilen ilk Amerikalıdır . 20 Şubat 1962 ‘ de Mercury programı uyarınca Friendship kapsülüyle yeryüzü çevresini üç kez dolandı ( çevresi 160 – 260 km. olan bir elips çizdi . ) . Tarihe ismini başarıyla yazdırmıştır .


John Glenn

Glen More tam olarak neresidir ?

Glen More : İskoçya ‘ nın kuzeyinde , kuzeydoğudan güneybatıya doğru uzanan dar bir çöküntüdür . Moray Firth ile Loch Linnhe arasındadır . Büyük kısmını Loch Mess ile Lochy örter . Tektonik asıllı bu uzun çöküntüden Kaledonya Kanalı geçer . İskoçya için önemli bir çöküntüdür .



Glen More

Brandywine Springs Park Request

I just found out recently that New Castle County has decided to tear down the main pavilion at
Brandywine Springs Park and rebuild a new one. For those familiar with the park, this would be the larger pavilion down the hill from the parking lot, as seen here. Apparently it is suffering from structural problems that are too extensive to economically fix, so NCC has determined that it's more cost effective to just replace it.

I've had some fun there, but the pavilion itself is not particularly historically valuable, so I don't have any problem with them putting in a nice, new facility. The existing pavilion was built in the 1950's, when the park, originally a State Park, first opened. And as those of you who have been around here a while may recall, it was not originally alone. When Brandywine Springs State Park opened, there was another building that stood in front of the pavilion, just to the left of the photo above. This building contained the park office, along with restrooms. We're not quite sure exactly when this office was removed, but some recall it still being present as late as the mid-1980's.

Now here's my challenge to you -- Does anyone have any more information, any fond memories (that would be suitable for a family blog), or any old photographs of the office or the pavilion? More specifically, does anyone remember exactly when the office was torn down? Any special memories of the pavilion to help eulogize it? And does anyone happen to have any pictures that might happen to show the office in the background? I realize that it's unlikely that you would have taken just a picture of the office, but maybe it might be visible in the background of a shot from a picnic, or a party, or a family reunion. Thanks!!

All about DNA, DNA, DNA --- Ancestry

 

DNA! DNA! DNA!

I know who I am. I know I have parents, and I have traits from them. I know my siblings, and know traits I share with them.

My husband was adopted by amazing people at birth, so all his life he didn't know who his traits came from, or where his ancestry was from. Until one day....

My parents discovered Ancestry DNA! (Also known as 23andme) It is an amazing program where you send your spit to a lab and they tell you where you came from! No not babylandia. The countries! And what percentages of each make up YOU :)  For example, I'm 33% Irish. So cool!

An example of what you can find out!

Back to my husband...We have since connected with his birth parents and having that in person information, is amazing. (originally we did this [23andme] to find medical history, which they don't include all of anymore because of the FDA)* But this a great find for those who don't, or even those who do know their history.

Ancestry DNA will also match you with [supposed] relatives that have also taken this (test).

You should definitely take this opportunity, if you are serious about this family history stuff, OR just as curious as me ;)

Please check it out! You will not regret it.



-SB


*23andMe provides ancestry-related genetic reports and uninterpreted raw genetic data. We no longer offer our health-related genetic reports. If you are a current customer please go to the health page for more information.

Albert Gleizes tam olarak kimdir ?

Albert Gleizes : Fransız bir ressam ve yazardır . Paris ‘ te 1881 ‘ de doğmuş , Saint – Rémy –de –Provence ‘ ta 1953 ‘ te ölmüştür . 1906 ‘ da Abbaye grubuna katıldı . Babasının atelyesinde desinatörlük yaptı . 1910 ‘ da kübizmi kabul etti ve kübizmin ilk gösteri ve sergilerinde yer aldı . Jean Metzinger ile birlikte “ Du Cubisme … “ ( Kübizm ve Kübizmi Anlama Yolları , 1912 ) kitabını yazdı . Kendi imzasıyla da “ …Plastique “ ( Plastik Alanda İnsanoğlunun Yaratıcı Görevi , 1922 ) , “ Tradition et Cubisme “ ( Gelenek ve Kübizm , 1926 ) , “… Chrétien “ ( Hıristiyan Batı ‘ nın Hayatı ve Ölümü , 1930 ) , “ La Forme et l’ Histoire “ ( Biçim ve Tarih , 1932 ) , “ …Rhytme et Forme “ ( İç Hayat , Ritim ve Biçim , 1945 ) gibi eserler yazdı . 1919 ‘ da geziye çıktı , Kanada , Birleşik Amerika ve İspanya ‘ yı dolaştı ve sonra Paris ‘ e döndü . 1923 ‘ te Serrières  ( Ardèche ) kilisesinin dekorasyonunu yaptı . 1938 ‘ den sonra Saint – Rémy – de – Provence ‘ a yakın olan Méjades ‘ a yerleşti . 1927 ‘ de İsère ‘ de genç aydın ve sanatçıların yararına ekici ve zanaatçı gruplarını kurdu . 1912 ‘ lerde biçim çözümlemesine tutkunken ( Hasat ) sonradan kompozisyon ve ritmin gereklerine önem verir oldu ( Moskova Garı İçin Duvar Resmi Taslağı , 1920 , Grenoble Müzesi ) ve non – figüratif resim ilkelerini benimsedi ( 1924 ‘ te bununla ilgili bir tablosu vardır . ) . Sonra kendisini dini resme verdi : Babil ‘ in Düşüşü ( 1939 ), Suret Değişimi ( 1944 ) . Roger Allard ‘ ın , Pascal ‘ ın ( Düşünceler ) eserlerini resimledi ( 1950 ) . d ‘ Art Moderne müzesinde sergilenmektedir .   Albert Gleizes çok yönlü ve başarılı bir ressamdır .     

Albert Gleizes