Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Jeolojik Devirler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Jeolojik Devirler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Türkiye’de Jeolojik Devirler

Türkiye’de Jeolojik Devirler



En eski arazi prekambriyen dönemine aittir. Ancak bu dönem ait arazi çok değildir. Bu dönemde sadece Mardin-Delik’te araziye rastlanmıştır.

Paleocoğrafya; bir yerin geçirmiş olduğu evrimi hidrocoğrafyasını, iklimi, bitki örtüsünü, yaşayan canlıları, göl ortamını, karasal ortamı, olup olmadığını inceleyen alana denir.
 Gölde konglomera görülmez akarsu kökenlidir. Permiyen döneminde buzullaşmayı köşeli-çizilmiş kayaçların olması göstermektedir. Fasiller paleocoğrafyaya kaynaklık eder.


Fasiyes çeşitleri:

1) Karasal Fasiyes
2) Denizsel Fasiyes
3)Geçiş Fasiyesi
Bir fasiyeste yaşayan canlılar ile diğer fasiyeste yaşayan canlılar bir değildir. Dolayısıyla da canlıların kalıntısından hangi fasiyese ait olduklarını anlarız.
Fosiller;

  • Göldeki tabakalar ince
  • Fosiller arazini ne zaman ait olduğunu gösterir
  • Sedimantasyon arazi hakkında bilgi verir
  • Kayaç ve tabakanın rengi de önemlidir
  • Bir arazinin jeolojik özelliklerini ortaya koymak için tabakanın durumu, büyüklüğü, kayaçların durumu, rengi önemlidir.
  • Filiş; kum taşı, kil taşı, konglomera, kalker, marn ve şilt taşından meydana gelen topluluktur. Eosen ve Kretase dönemine ait filiş formasyonu vardır. Kayaçların, tabakaların rengi, özellikleri ile ilgili bilgi verir.

Paleozoik (I. ZAMAN)

  • Metamorfik araziler, Paleozoiğe ait metamorfik araziler Trakya’da Istıranca (yıldız), Batı Anadolu’da Bozdağ, Bitlis Dağlarında vardır.
  • Bu araziler metamorfik taşlardan; gnays, mikaşist, kuvarsit, kuvarsit şistlerden oluşmuştur.
  • Paleozoik dönemde Türkiye’nin oldu yerde Tetis Deniz’i bulunuyordu. Türkiye’nin kuzeyinde ve güneyinde kıtalar bulunuyordu. Bu kıtalardaki malzemeler Tetis Deniz’ine boşaltılıyordu.
  • Türkiye’de masif arazilerde bulunan kayaçlar; mermer, şist, fillat, kuvarsit, gnays, amfibol dur.(metamorfik karakterli masif kayaçlardır.)
  • Tortul ve metamorfik araziler; bu dönemdeki arazilerden kuzeyde bulunanlar karasal, güneyde bulunanlar ise denizsel ortam şartları altında çökelmiştir. Bu bakımdan güneyde bulunan arazilerde Taş kömürü oluşumu meydana gelmemiştir.(Çatalca-Kocaeli- Ilgaz Dağı-Zonguldak civarı-Derik)

Mezozoik (II. ZAMAN )

  • Ülkemizde Kuzey Anadolu ve Toros Dağları’nın uzandığı alanlarda mezozoik arazileri çok yaygındır. Buradaki derin denizlerde kireçtaşları çökelmiştir.
  • Samsun’un batısında sığ denizsel ortamlarda kumtaşı, mil taşı, çakıl taşı, kil taşı ve kireçtaşları çökelmiş ve filiş meydana gelmiştir.

Tersiyer (III. ZAMAN )

  • Tersiyer başlarından Anadolu’nun büyük bir bölümü kara haline geçmiş.
  • Oligosende Türkiye ‘de karasallaşma süreci son bulmuştur.
  • Oligosen sonlarına doğru Alp Orojenik hareketlerinin en şiddetli safhaları meydan gelmiş ve bu orojenik hareketle Kuzey Anadolu ve Toros kıvrımlı dağları oluşmuştur.
  • Neojen ( miyosen- pliyosen ) döneminde linyit yatakları meydana gelmiştir. [Soma, Aydın, Denizli, Yatağan, Muğla, Elbistan, Aşkale, Erzurum ]

Kuaterner (IV. ZAMAN)

 

  • Bu dönemde Anadolu aşağı yukarı bugünkü görünümünü almıştır. Bu dönemin özelikleri;
  • Ülkemizin iklim değişikliğine uğraması
  • Ege Deniz’inin bulunduğu sahanın faylarla parçalanarak çökmesi ve Akdeniz sularının çöken sahaları işgal etmesi ile Ege Deniz’inin oluşması.
  • Masif; çok büyük ise kalkan, levha, platform, bukliye denir.
  • Masiflerden bazıları yüzeyde aşınmış olurlar bazılarda terin altında temeli oluşturur.

 

JURA-TRİAS DÖNEMİ
Trias döneminde Türkiye kara haline gelmiştir. Daha genç formasyonlar tarafından örtülmüştür. Aşınma oluşmuştur.
Trias dönemi ait arazinin olmasını nedeni;

  •  Üzerini başka formasyonlarla örtülmesi
  • Arazinin önceden kara hallinde olması ve aşınması
  • Jura dönemine ait arazilerde ise Türkiye’de fazla bulunmaktadır. Çünkü Toros’lar yükseliyor Tetis Deniz’i ikiye ayrılıyor, Kuzey Anadolu yükseliyor.
  • Toros Dağlarında ise denizsel ve çölsel kalkerler vardır.
  • Türkiye’de denizin terk ettiği ilk yer Karadeniz olup son terk ettiği yer ise Güney Anadolu’dur.

KRETASE DÖNEMİ

  • Kıta-kıta çarpışmasıdır. Rus platformunun güneye, Afrika platformunun Akdeniz’in altından Ege’ye daldığı dönemdir.
  • Buzullaşma, karstlaşma, denizlerin çökmesi, horst ve grabenlerin oluşması, pliyosen ve kuaterner civarında gerçekleşir.
  • Levhaların birbirine yaklaştığı Alp orojenezinden yükselmelerin olduğu Tetis Deniz’inin ikiye ayrıldığı dönemdir.
  • Ofiolit: Deniz altında oluşmuş magmatik kayaçtır. Kromun olduğu yerde bulunur.
  • Ofios: Bakır ve kurşunu olduğu arazide ağır metal olduğu için ağaç gelişmez. Bunu tuz ve jips kaynaklarından yararlanarak gözlemleyebiliriz.

EOSEN- PLAOSEN

  • Bu dönmede plütos oluşur.
  • Rize plütonu İç Anadolu Bölgesindeki Plütonlar.
  • Bu dönemde kurak çöl iklimi hakimdir.
  • Çankırı, Nevşehir, Kırıkkale ve Sivas Kağızman Iğdır’da tuz kaynakları vardır.
  • Tuz: yüksek sıcaklık, sığ su ve tuzun biriktiği yerlerde suyun yavaş yavaş aşağı çökelmesiyle görülür.
  • Sübsidans: tabakalaşmadır. İç Anadolu’da olduğu gibi kenarların durması ortanın çökmesi gibi Trakya Edirne sübsidans alanı.

OLİGOSEN- MİYOSEN

  • Bu dönemde özellikle İç Anadolu’da kurak ve sıcak bir dönem hakimdir. Bunu tuz ve jips kaynaklarından anlıyoruz.
  • Döneme oligo- miyosen denilmesinin nedeni; tuz oligo, miyosen döneminde oluşmuştur ve tuzda fosil bulunmaz.
  • Eski-yeni tabakalar birbirlerini kuşatmış ve canlı yaşamasına engel olmuştur. Bu döneme ait arazi İç Anadolu da çok fazladır. Akdeniz ve Güneydoğu’da yoktur.
  • Miyosen dönemi: Bu dönemden itibaren Doğu Anadolu yükseliyor, faylar meydana geliyor. Bu faylarda volkanik dağlar oluşuyor. Fayların nedeni güney-kuzeyden sıkışıp çatlakların oluşmasıdır. Buna örnek olarak Erciyes, Ağrı, Nemrut, Hasan, Tendürek Dağları gösterilebilinir.
  • Ege ve İç Anadolu’da göller oluşuyor. Ilgın, Elbistan, Çeltik, Gemerek’te linyit kömürleri meydana gelmiştir.
  • Soma Tunç bilek Çeltik Değirmeli saz’da kömür oluşmuştur.
  • Miosen döneminin en önemli özelliği volkanik faaliyetlerin olmasıdır.

MİOSEN-PLİOSEN DÖNEMİ

  • Kuzey Anadolu fayını oluştuğu dönemdir.
  • Pliyosen: Trakya göl halindedir. Epirojenik hareketler vardır.
  • Pliyosen sonunda Türkiye’de Kuzey Anadolu ve Toros’lar yükselince iç bölgeye nemli hava girememiştir.
  • Bazı dağlar 3000 metrenin üzerine kadar çıkmış ve buralarda buzullaşma meydana gelmiştir.

PLİOSEN- KUATERNER DÖNEMİ

  • İstanbul boğazı oluşuyor.
  • Ege Denizi’nin olduğu taban çöküyor.
  • Flüviyal dönem görülüyor.

KUATERNER DÖNEMİ

  • İç Anadolu’da nemli dönem oluşuyor.
  • Konya-Karapınar-Çumra-Bor arasında Konya Gölü oluşuyor.
  • Tuz Gölü’nün alanı genişliyor.
  • Eber-Akşehir gölü geniş alan kaplıyor. Konya Ovası Karapınar’ın batısından itibaren ölü falezler bulunuyor.
  • Kızılırmak, Kırıkkale yakınlarındaki boğaz sürempoze boğaz
  • Pliosenden sonra Türkiye ‘de akarsu drenajı kurulmaya başlanmıştır.
  • Akarsu oluşurken dirençsiz formasyon iki formasyonun birleşme yerini kullanır. Kızılırmak’ın Karadeniz’e yönelmesi bunlardan etkilenir.

Jeolojik Devirler-Senozoik Zaman



SENOZOİK
(65.5 myö-günümüz)Fanerozoiðin üç zamanından sonuncusu
Modern Yaşam; Memeliler çağı
Kıtaların günümüzdeki biçimlerini alması
Otların ortaya çıkıp, geniş otlak alanların oluşması
ınsanların ortaya çıkıp, yaygınlaşması



Dinozorların yok olmasına yol açan, K/T yok oluşundan günümüze, yeryüzü tarihinin son 65 milyon yılını kapsayan ve ancak önceki zamanların bir dönemi uzunluğunda olan Senozoik, Fanerozoiğin en kısa zamanıdır. Senozoiğe ait fosil kayıtları bize olan yakınlığı nedeniyle daha boldur. Bu nedenle hakkında en çok bilgiye sahip olduğumuz zamandır.

Senozoikte yeryüzü modern biçimini alır. Kıtalar günümüzdeki konum ve biçimlerini yavaş yavaş alırken, iklim de gittikçe kuraklaşıp soğur. Senozoik boyunca pek çok buzul çağı yaşanır. Kurak ve soğuk iklim koşulları ormanların azalmasına yol açar.

Omurgasızlar, balıklar ve sürüngenler dönemin başında modern biçimlerine ulaşır; ancak, memeliler, kuşlar, bir hücreliler ve çiçekli bitkiler dönem boyunca evrimleşip çeşitlenmeye devam eder.

Tek çenekli bitkiler bu zamanda ortaya çıkıp, ormanlardan boşalan alanlara yayılarak, ilk kez savan, yayla gibi otlak alanlarını oluşturur. Bu otlaklar Senozoiğin orta ve geç bölümlerinde memeli evriminin ana merkezleri olur.

Senozoiğin başında memeliler uyumsal açılımla çeşitlenip, yaygınlaşarak hızla dinozorlardan boşalan nişlere yerleşir ve zamanın baskın omurgalı canlısı olur. Tıpkı Mezozoiğin sürüngenleri gibi, karalarda başlayan memeli evrimi ve çeşitlenmesi buradan denizlere ve gökyüzüne sıçrar. Zamanın başında memeliler sıçan benzeri biçim ve boyutlardayken; hızla pek çok garip tarih öncesi deve ve günümüz biçimlerine evrimleşir. Bu sırada memeli ailelerinin sayısı 8'den 70'e çıkar.

Otlak alanların yayılmasıyla, bu ortamlara uyum sağlayan hayvanlar da yaygınlaşır. Çift ve tek toynaklı otlayan memeliler, kedigil ve köpekgil yırtıcılarla, insansı maymunlar ortaya çıkar. Son buzul çağında ortaya çıkan, kendi türümüz Homo sapiens buzul çağının sona ermesiyle yaygınlaşıp, ekosistemin baskın canlısı olur.

Yakın zamana kadar Senozoik, uzunlukları bakımından oldukça eşitsiz olan iki alt bölüme ayrılırdı: Tersiyer ve Kuaterner. Bunlardan Tersiyer 65 milyon yıl öncesinden 1.8 milyon yıl önceye kadar ki bölümü kapsarken; Kuaterner son 1.8 milyon yılık dönemi içine alırdı. Yakın zamanda Senozoik üç döneme bölünerek incelenmeye başlandı. Bu sistem, Tersiyerin iki döneme bölünmesiyle elde edilmiştir. Yeni sisteme göre Senozoiğin üç dönemi: Paleojen, Neojen ve Kuaternerdir. Bu üç dönem de kendi içinde "Bölümlere" ayrılır. Jeolojik zamanın diğer "Dönemleri" de "Bölümlere" hatta daha alt birimlere ayrılsa da bunlar bize çok tanıdık olmayan teknik ayrımlardır. Oysa ki Senozoiğin bölümleri çoğumuzun kulağının aşina olduğu isimlerdir.

PALEOSEN

(Antik Yeni Yaşam)
65,5 myö ile 55,5 myö arası


Birbirinden ayrı konumlanmış takım ada biçimindeki Erken Senozoik kıtaları, dinozorların yerini almak üzere çeşitlenen memelilerin, birbirinden etkilenmeden farklı evrimsel patikalar izlemesine yol açtı. Günümüz türleri ile nesli tükenmiş pek çok eteneli, keseli, tek delikli ve kuş bu farklı evrimsel merkezlerde ortaya çıktı. Paleosen boyunca deniz seviyesi düşük; Kuzey Amerika, Afrika ve Avustralya'nın iç kesimleri kuraktı.



K/T yok oluşunda ortadan kalkan sert kabuklu ammonitlerin yerini, günümüz biçimlerine oldukça benzeyen yumuşak gövdeli mürekkep balıkları alır. Köpek balıkları ve teleost kemikli balıklar yaygınlaşır.

Sıcak iklim nedeniyle, sık ormanlar yüksek enlemlere kadar çıkar. Sekoya ağaçları, defne, çay gibi çalılar, eğrelti ve at kuyrukları floranın önemli elemanlarıdır.

Paleosenin başında, boş nişleri doldurmak üzere hızla çeşitlenen memelilerin hepsi, küçük ya da orta boy canlılardı. On milyon yıl içinde ekosistemin her seviyesine yayılan memelilerin, küçük kemirgen ve böcekçil benzeri biçimleri, böcekçillerle primatlar arasında sincap benzeri geçiş biçimleri Plesiadapiformes, Tillodontlar ve Tainodontlar gibi hantal otçullarla ilkel yırtıcılar olan Miacide Paleosende ortaya çıkar. Bu çeşitlenmeye rağmen memeliler, anatomik olarak ilkel biçimli ve küçük beyinli olarak kalır.

Paleosenin etçil memelileri, nişlerini dev etçil kuşlar olan Diatryma ve akrabalarıyla paylaşmak zorundaydı. Bunlar Geç Paleosende birdenbire ortaya çıkıp, Orta Eosene kadar varlıklarını sürdürdü. İki metreden daha uzun ve iki yüz kg ağırlığında olan bu kuşlar yaşadıkları süre boyunca karaların en korkulan yırtıcıları oldu. Güney Amerika'da da benzeri dev yırtıcı kuşlar, Phorusrhacidler vardı. Bu kuşlar Mezozoiğin theropod dinozorlarının son temsilcileriydi.
EOSEN

55,0 myö ile 33,7 myö arası
Günümüz Yaşamının Doğuşu

Eosende kıtalar birbirinden uzaklaşmaya devam eder. Kuzey Amerika Avrupa'dan, Güney Amerika Antarktika'dan ayrılır. Asya'ya iyice yakınlaşan Hindistan'da dağ oluşum olayları görülmeye başlar. İklim genel olarak sıcak ve ılıman, mevsimler belirgin değil, yağışlar oldukça boldu, deniz seviyeleri yüksekti. Afrika, Avustralya ve Sibirya'nın büyük bölümü sular altındaydı. Denizlerin böldüğü kıtalar takım adalar şeklinde dizilmiş, Afrika, Güney Amerika ve Avustralya diğer kara parçalarından soyutlanmış ve üzerlerinde kendine özgü faunalar vardı.

At, tapir, gergedan, fil, domuz, deve ve primatların dahil olduğu modern memeli takımlarının çoğu, ilk kez Erken Eosende kısa bir zaman dilimi içinde 10 kg.dan daha küçük hayvanlar olarak ortaya çıkar. Kemirgenler, multituberculatların yerini alarak, baskın küçük memeli grubu olur. Günümüzdeki biçimlere benzer olmasa da ilk yarasalar böcekçillerden farklılaşarak ortaya çıkar. Modern toynaklıların ataları bu zamanda Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika'da yayılır. Bu küçük memelilerin bazıları, dönemin sonuna kadar boyutlarını hızla artırarak dev boyutlara ulaşırlar. Bunlardan altı boynuzlu gergedan benzeri bir hayvan olan Eobasileus'un omuz yüksekliği 2 metreye ulaşıyordu.

Balina ve deniz inekleri gibi deniz memelileri ilk kez ortaya çıkar; balinalar dönem içinde büyük boyutlara ulaşır. Eosen balinalarından olan Zeuglodon (ya da Basilosaurus) 20-25 metre uzunluğa ulaşır. Güney Amerika'nın kendine özgü faunasında, Edentales, keseliler ve uçamayan devler olan Phorusrachidler vardı.

Diatyriyaformesler varlıklarını sürdürürken; kazlar, ördekler, balıkçıllar, baykuşlar ve şahinler gibi ilk modern kuşlar da Eosende ortaya çıkar.

Eosenin sonunda görülen yok oluşta, Dinocreta, Archeoceti, Titanotheres gibi ilkel görünüşlü, küçük beyinli, büyük memelilerin büyük çoğunluğu ve ilkel etçiller olan Creodontlar ortadan kalkar.
OLİGOSEN

33,7 myö ile 23,8 myö arası



Avustralya ve Güney Amerika'nın Antarktika'dan ayrılmasıyla, dev kıta Gondvana'nın son kalıntısı da tarihe karışır. Hindistan'ın Asya ile çarpışmasıyla, tektonik ve volkanik aktivitede bir artış olur.

Oligosende, iklimde görülen belirgin soğuma bölüme damgasını vurur. Pek çok hayvan ve yaşama alanı soğumadan etkilenir. Himalayaların yükselmeye başlamasının bu soğumaya neden olduğu ya da soğumayı hızlandırdığı düşünülüyor. Soğumayla birlikte Senozoik boyunca ilk kez Antarktika üzerinde buzullar oluşur. Düşen deniz seviyesi, plankton sayısında ve çeşitliliğinde bir düşüşe ve kıtalar üzerinde kuraklığa neden olur. Tropik ormanlar ekvatora doğru çekilirken, yerlerini yaprağını döken ılıman iklim ormanlarına bırakır. Oligosende çiçekli bitkilerin modern biçimlerinin çoğu ortaya çıkıp yaygınlaşır. Yeni ortaya çıkan çiçekli bitkilerden en önemlisi otlardır. Asya'nın kurak iç kesimlerinden başlayarak yayılan otlarla, ilk otlak alanlar oluşur. Gelişmiş sindirim sistemine sahip ilk çift toynaklılar ancak Oligosende ortaya çıkar. Bu sindirim sistemi onlara lifli ve sindirimi zor otlarla beslenmede büyük avantaj sağlar.

Güney Amerika'da, eteneli memelilerin yokluğunda, tamamen farklı bir memeli faunası kurulur. Kıtada tembel hayvanlar, armadillolar gibi dünyanın geri kalanından tamamen farklı otçullar ve keseli yırtıcılar yaşıyordu. Eosenin en büyük hayvanları tek toynaklılardı. Bu dönemde yaşayan, Orta Asya'nın dev boynuzsuz gergedanı Indricotherium, yaşamış en büyük karasal memelidir; Mezozoiğin Sauropodlarıyla denk olan, bu 25 ton ağırlığındaki devler, Orta Miyosene kadar Asya'da varlıklarını sürdürür. Bu arada Afrika'da, fillerin ataları ve gergedan benzeri hayvanlar dev boyutlara ulaşır. Asya ve Kuzey Amerika'da, dev Brontotheresler ve dev domuzlar olan Archaeotheriumlar vardı. Kuzey kıtaları arasındaki bağlantılar, hayvanların kıtalar arasında serbestçe dolaşmasını sağlıyordu. Kendine özgü keseli faunasıyla Avustralya'da da bu dönemde memeli çeşitliliği artar. Bu alışılmadık memelilerin yanı sıra kediler, köpekler, geyikler, atlar, gergedanlar, domuzlar, develer Oligosende önemli hale gelir
PALEOJEN

65,5 myö ile 23,8 myö arası

Paleojen, pek çok memeli ve kuş grubunun tropik koşullarda ortaya çıkıp çeşitlendiği dönemdir. Erken Paleojende, kıtalar sığ denizlerle birbirinden ayrılmış, her kıtada farklı bir memeli soyu evrimleşmişti. Pek çok dev boyutlu, küçük beyinli, gergedan benzeri memeli vardı. Bunlarla birlikte yine dev boyutlu, uçamayan kuşlar olan Lavrasya diatrymidleri ve Güney Amerika Phorusrhacidleri; 2 metre boyunda ve kıvrımlı gagalarıyla Mezozoiğin dev Theropodlarını andırıyorlardı. Tüm bu hayvanlar tropikal ormanlarda yaşıyordu.

Denizlerde ilkel dişli balinalar ortaya çıktı. Dev deniz protozoaları (foraminiferler), Eosende mercimek boyutlarına ulaştı. Salyangozlar, midye ve istridyeler, günümüzdekilerden farksızdı. Nautiloidler son kez orta çapta bir evrimsel açılım yaşar: Atasal ve modern kafadan bacaklıların geçiş biçimleri ortaya çıktı. Derisidikenliler, mercanlar, yosun hayvancıkları, süngerler günümüzden farksızdı. Karada böcekler genel olarak modern biçimlerdeydi.

Günümüz kıtaları, Erken Senozoikte birbirinden oldukça ayrıydı. Her birinde farklı evrimsel patikalar izleniyordu. Güney Amerika'da, Paleojenin sonuna kadar, kendine özgü kuş, memeli ve sürüngenlerin bulunduğu bir fauna vardı. Avustralya keseli faunası da kıtalar arası izolasyon sayesinde bu şekilde oluştu.
MİYOSEN

23,8 myö ile 5,32 myö arası

Senozoiğin en uzun bölümü olan Miyosende, dünya artık modern biçimini almaya başlar. Orta ve Güney Amerika arasında, Panama köprüsü dönemin sonuna doğru kurulur. Hindistan ile Afrika-Arap plakası Avrasya ile birleşir. Afrika'nın Avrasya ile birleşmesiyle Tetis iyice küçülür, Doğu Afrika yükselir. Dönem boyunca kıtalar üzerinde dağlar yükselir: Asya'da Himalayalar, Güney Amerika'da Andlar, Kuzey Amerika'da da Rocky dağları.

Miyosen, soğuk Oligosen ve Pliyosen arasında görece ılıman bir dönemdir. Dönem boyunca görülen kuraklık ve dönemin sonlarına doğru başlayan soğumanın temel nedeni, kıtalardaki konumsal değişimler ve sıra dağların yağmur gölgesi oluşturarak kıtaların iç kesimlerine yağış düşmesini engellemesidir.

Antarktika'nın güney kutbuna kayıp diğer kıtalardan soyutlanmasıyla, küresel okyanus akıntıları değişir ve sıcak tropik sularla soğuk kutup sularının karışması büyük ölçüde engellenir. Böylece Antarktik buzulları oluşur.

Miyosenin en önemli biyolojik değişimi; çöl, tundra ve otlak alan gibi açık vejetasyon sistemlerinin kurulmasıdır. Ormanlar gibi kapalı vejetasyonların azalmasıyla, bu sistemler yaygınlaşır. Bu durum, ılıman iklim kuşağında yeni bir çeşitlenmeye ve hayvanlarda pek çok morfolojik değişime neden olur. Özellikle kuşlar ve memeliler yeni biçimler geliştirir.

Miyosende memeli çeşitliliği zirveye ulaşır. Pek çok ilkel memeli soyu tükenirken; yaşamayı başaranlar neredeyse modern görünüşlüdür. Geyikler, rakunlar, gelincikler, zürafalar, sırtlanlar ilk kez ortaya çıkar. Yavaş ve hantal etçiller olan Creodontların yerini hızlı ve zeki kedi ve köpekler alır. Miyosenin baskın yırtıcısı kılıç dişli kaplanlardı. Kıtalar arasındaki su bariyerlerinin kalkmasıyla, Avrupa-Asya, Asya-Afrika ve Asya-Kuzey Amerika arasında hayvan göçleri yaşanır. Denizlerde balinalar ve deniz inekleri yaygınlaşır. Hem tek toynaklılar hem de çift toynaklılar Miyosende hızlı bir evrimleşme temposu içine girer. Atlar daha da evrimleşerek midilli boyutlarına ulaşır, develer, üç parmaklı atlar, koyun benzeri oreodontlar, çeşitli tipte gergedanlar, dört dişli Mastodonlar (Trilophodon) ve insansı maymunlar yaygındı.
PLİYOSEN

5,32 myö ile 1,81 myö arası

Miyosende başlayan küresel soğuma eğilimi Pliyosen boyunca devam eder; kutup buzulları büyür, dönemin sonlarına doğru buzul çağına girilir. Deniz seviyesini düşmesiyle, Güney ve Kuzey Amerika arasında kara köprüsü kurulur. Akdeniz kuruyup yerini düzlük otlak alanlara bırakır. Subtropikal bölgeler ekvatora doğru çekilir. Antarktika Pliyosende henüz tamamen donmamıştı. Pliyosen boyunca Nothofagus, Antarktika'da yaygın olarak bulunur.

Pliyosen faunası Miyosenden çok farklı değildi. Günümüz memelilerinin tüm takım ve aileleri ortaya çıkarken; pek çok soyu tükenmiş cins de bu dönemde yaşar. Boynuzlular yaygınlaşıp, baskın memeli grubu olur. At, gergedan, fil, tapir ve develerin sayısı azalırken; kemirgenler, özellikle yer sincapları ve kunduzlar sayıca artar. Tek toynaklı at ilk kez ortaya çıkar. Pliyosenin tipik memelileri arasında; fil benzeri Deinotherium, dev yer tembel hayvanı Megatherium ve Litopternlerden uzun boyunlu, uzun bacaklı Macrauchenia sayılabilir. Kılıç dişli kaplanlar, köpekler, gelincikler dönemin etçilleriydi.

Miyosende ortaya çıkıp, Erken Pleistosene kadar yaşayan Deinotheriumlar, fillerin uzaktan akrabasıydı. Aşağı doğru eğilen dişleri karakteristiktir. Deinotheriumlar günümüz fillerinin boyutlarına kadar ulaşmıştı.

Amerika ve Avrasya arasında hayvan göçleri devam ediyordu. Geç Pliyosende, Panama köprüsünün kurulmasıyla, Güney Amerika'nın dünyanın geri kalanından soyutlanmış yaşamı sona erer. Armadillo, yer tembel hayvanı, oposum ve Phoruscorid kuşlar güneyden kuzeye göçerler. Kedi, köpek, ayı, at, mastodon ve başka hayvanlar da kuzeyden güneye göçer. Bu, özellikle güneyin keseli yırtıcıları için, bir felaket olur. Pek çok güney Amerika memelisi kuzeyden gelenlerle rekabet edemeyerek ortadan kalkar. Bugün Güney Amerika'nın memeli cinslerinin yarısı kuzeyden gelmiştir.

Bu dönemin en önemli olaylarından biri, yüksek primatların -ilkin insanlar da dahil- ortaya çıkmasıdır. Afrika'da savanların yaygınlaşması bazı maymunların ağaçlardan düzlüklere inmesine ve açık alanlara yayılmasına yol açar. İnsansılar (hominidler), Kuzey-Doğu Afrika'nın Rift vadilerinde Erken Pliyosende ortaya çıkar. Boynuzlularla birlikte yayılmaya başlayan Australopithecine insansılar, Etiyopya ve Tanzanya'ya, oradan da Afrika'nın büyük bölümüne yayılır.
NEOJEN

23,8 myö ile 1,81 myö arası

Neojende modern memeli ve çiçekli bitkiler evrimleşirken; bugün var olmayan pek çok garip memeli de ortaya çıkar. Erken Neojenin en önemli olayı, otların yaygınlaşıp, otlak alanların ortaya çıkmasıdır. Buna paralel olarak uzun bacaklı, hızlı koşan otlak hayvanları ortaya çıkar. Atlar Neojende oldukça başarı gösterir. Pek çok orman hayvanı da yaşamlarına devam eder.

Mastodonlar Avustralya dışındaki tüm kıtalarda yaşıyordu. Diğer kıtalardan soyutlanmış olan Güney Amerika'da dev yer tembel hayvanı gibi pek çok garip memeli evrimine devam ediyordu. Güney ve Kuzey Amerika arasında kara köprüsü kurulunca, kuzeyden gelenlerin istilasıyla bu canlıların çoğu ortadan kalktı.





Neojende, okyanuslarda balinalar günümüz biçimleriyle yerleşmiş, ilkel dişli biçimler ortadan kalkmıştı. Büyük okyanusun güneyinde, fok benzeri sucul filler olan Desmostylidler yaşıyordu. Gelmiş geçmiş en büyük etçil köpek balığı olan Carcharodon megalodon da Neojen denizlerinde yaşadı.

Dönemin sonlarına doğru, Afrika savanlarında ilk insansıların ortaya çıkması Neojenin en önemli olaylarından biridir.


KUATERNER
1,81 myö ile Günümüz
Jeolojik devirlerin en son ve en kısa dönemi



Kuaterner yaşadığımız dönemdir. Dönem boyunca kıtaların bulundukları konum günümüzdekinden çok farklı değildi; fakat, yaşanan buzul çağına bağımlı olarak değişen buzul ve deniz seviyeleri nedeniyle, coğrafya oldukça farklı ve değişkendi. İki alt bölümden oluşan dönemin büyük bölümünü kapsayan Pleistosende, pek çok buzul çağı yaşanır. Pleistosen fauna ve florasında, günümüz fauna ve florasının üyelerinin yanı sıra; mamutlar, kılıç dişli kaplanlar, dev gergedanlar gibi pek çok dev memeli de yaşıyordu. Pleistosen, insanın ortaya çıkıp yaygınlaştığı dönem olarak da önemlidir. Pleistosenin bitip Holosenin başlamasıyla, buzul çağı biter ve dev memeliler ortadan kalkar, insan türü tüm kıtalarda yaygınlaşarak uygarlıklar kurar.


PLEİSTOSEN
Buzul Çağı
1,81 myö ile 0,01 myö arası



Pleistosende kendi türümüz olan Homo sapiens ortaya çıkıp yaygınlaşır, alet yapmaya ve ateş kullanmaya başlar. Pleistosenin sonlarına doğru insanlar kıtaların çoğuna yayılır.

Kuaternerin neredeyse hemen hepsini kapsayan Pleistosen, "Buzul Çağı" olarak bilinse de, aslında bölüm boyunca, kutup buzulların oldukça yaygınlaştığı bir dizi soğuk dönem ve bu dönemleri bölen ılıman hatta tropik dönemler yaşanır. Soğuk dönemlerde buzullar ılıman kuşağa doğru ilerleyerek, zaman zaman karaların %30'unun üzerini örter, deniz seviyesi düşer ve kıtalar arasında hayvan ve insan göçlerine olanak sağlayan kara köprüleri kurulur.

Pleistosen yaşamı günümüze aşırı derecede benziyordu. Bugün yaşayan pek çok kozalaklı, çiçekli bitki, böcek, yumuşakça, kuş ve memeli cinsi -hatta türü- Pleistosende de yaşıyordu. Ancak bu tanıdık hayvanların dağılımı günümüzden oldukça farklıydı. Fillerin ve su aygırlarının Pleistosen temsilcileri, Londra'nın bulunduğu enleme kadar yayılmıştı. Bu tanıdık türlerin yanı sıra, bir çok büyük hayvan da Pleistosen faunasının üyesiydi. Bu dev memeliler bütün kıtalarda yaygındı. Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya'da kılıç dişli kaplanlar, mamutlar, kürklü gergedanlar, uzun boynuzlu bizonlar, Mastodonlar, dev kurtlar ve develer; Avustralya'da dev kanguru ve vombatlar; Güney Amerika'da fil boyutlarında dev yer tembel hayvanları, dev armadillo benzeri glyptodontlar, bu dev memeli faunasının üyeleriydi. Etçil dev kuşlar da varlıklarını sürdürüyordu. Pleistosen sonunda gerçekleşen yok oluşta, bu devlerin hepsi ortadan kalkar. Bazı bilim adamları, yok oluşunun nedeninin yaygınlaşan avcı insanlar olduğunu düşünüyor. Her ne kadar bir kıtaya insanların gitme zamanı ile o kıtadaki dev memelilerin ortadan kalkma zamanı birbirine uysa da, insanlar bu hayvanların tamamını yok etmeye yetecek sayıya ve teknolojiye sahip olmadıklarından, bu teoriye şüpheyle bakılıyor. İnsanların taşıdığı bir virüsün tüm bu türleri yok etmiş olabileceğini düşünen bilim adamları da var. Dev memelilerin yok olmasının nedeni henüz tam olarak anlaşılamasa da bu iki açıklamanın bir bileşimi de olabilir. Dönemin sonunda buzul çağı sona erer, iklim yumuşar, denizler yükselir.
HOLOSEN

Günümüz Yaşamı (0,01 myö ile Günümüz)
Gerçek bir jeolojik devir değildir.

Pleistosende yaşanan son buzul çağının kapanmasıyla başlayan bölüm, 11 bin yıl öncesinden günümüze kadar süren zaman dilimini ifade eder. Gerçek bir jeolojik devir olmaktan çok yaşadığımız zamanı tanımlayan bir terimdir. Buzul çağları arasında sıcak bir dönem olan Holosen, insanlığın tüm kayıtlı tarihini ve uygarlığını içerir. Bu bölüm içinde insanlar yerleşik hayata ve tarım toplumuna geçip, pek çok uygarlık kurdu. Bölümün baskın organizması olan insanlar, Holosen doğasını ciddi biçimde etkileyip, değiştirdi.

biltek.tubitak.gov.tr








































Jeolojik devirler-Mezozoik Zaman

MEZOZOİK ZAMAN
(251.4 myö-65.5 myö)
Dinozorlar çağı

Bu zamanda sürüngenlerin Permiyende başlayan karasal ekosistemlerdeki baskınlığı, diğer ekosistemlere de yayılır ve artarak devam eder.

Permiyende oluşan dev kıta Pangea, Mezozoiğin ilk döneminin sonuna kadar varlığını sürdürür; fakat, daha sonra parçalanmaya başlar. Zamanın son dönemi olan Kretasede Lavrasya ve Gondvana yeniden birbirinden ayrılır. Kıtalar daha da küçük parçalara bölünerek hemen hemen günümüzdeki biçimlerini almaya başlar. Ayrılan kıtalar üzerinde farklı biyocoğrafik bölgeler oluşur.

Mezozoik boyunca dünya sıcak bir dönem yaşar. Kutuplar da buzullaşma olmaz. Permiyende başlayan kurak ve aşırı karasal iklim, Trias boyunca devam eder. Jurada iklim yeniden nemli hale gelir, kıtalar yeniden bitkilerle kaplanır. Bu nemli ve mevsimselliğin çok belirgin olmadığı yumuşak iklimsel eğilim, Kretase boyunca da devam eder.

Permiyen yok oluşunda neredeyse yok olma tehlikesi atlatan deniz yaşamı, sağ kalmayı başaranların uyumsal açılımıyla çeşitlenir, pek çok yeni grup ortaya çıkar. Modern deniz omurgasız yaşamı Mezozoikte kurulur. Modern mercanlar, kabuklular, fitoplanktonlar, planktonik Foraminiferler, Radiolaryalar, Belemnitler ve Ceratites ammonitler ortaya çıkar ve yaygınlaşır. Paleozoik denizlerinin en baskın grubu olan dallı bacaklılar azalırken midyeler yaygınlaşır. Mezozoiğin kemikli ve kıkırdaklı balıkları da günümüzden çok farklı değildir. Ancak Mezozoik denizlerinde besin zincirinin en üstünde bulunan yırtıcı grupları günümüzdekilerden oldukça farklıdır. Günümüzde balina, yunus gibi memelilerin işgal ettiği bu nişleri, Mezozoikte dev deniz sürüngenleri kullanılıyordu. Triasın sonunda kıtaların parçalanmasıyla birlikte, sığ denizler geri döner ve deniz yaşamı yeniden çeşitlenir.

Mezozoiğin en tanınmış grubu olmalarına rağmen, dinozorlar Juraya kadar çok yaygınlaşamaz. Permiyen yok oluşundan kurtulan sürüngenler ve memeli benzeri sürüngenler, Trias karasal ekosisteminin baskın grublarıydı. Bu ilkel sürüngen gruplarından kaplumbağalar yeni sürüngen ortaya çıkar. İlk gerçek memeliler de Triasın sonunda ortaya çıkar. Triasın sonunda gerçekleşen yok oluşla, memeli benzeri sürüngenler de dahil, ilkel sürüngenlerin ve labyrinthodont iki yaşamlılar çoğu yok olur; dinozor ve yeni sürüngen gruplarının yolu açılır. Dinozorlar Jurada karasal ekosistemin baskın omurgalı grubu olur, timsahlar, kaplumbağalar, kertenkeleler ve kurbağalar da öncekilerden boşalan nişlere yerleşir. Karalarda dinozorların hakimiyeti sürerken, bazı sürüngen grupları da sucul yaşama uyum sağlar, bir kısmı ise uçma yeteneğini kazanarak krallıklarını gökyüzünde kurar.

Mezozoikte bitkiler de büyük bir değişim geçirir. Permiyenin kurak iklimine uyum sağlamayı başaran açık tohumlular, Mezozoiğin baskın bitki grubudur. Erken Mezozoikte eğreltiler, sikatlar, ginkolar, bennettitaleanler baskındır. Modern açık tohumlular, örneğin kozalaklılar ilk kez günümüzdeki biçimleriyle erken Triasta ortaya çıkar. Juranın baskın bitki grubu, ilkel palmiye benzeri, açık tohumlu bitkiler olan sikatlardı. Mezozoiğin sonlarına doğru sikatlar azalmaya başlar. Kapalı tohumluların ne zaman ortaya çıktığı henüz kesin değilse de Kretasenin ortasında kesin biçimde fosil kayıtlarına giren grup, açık tohumluların zararına çeşitlenip, yaygınlaşır.

Sürüngenlerin hakimiyeti altındaki Mezozoik dünyasında memeliler önemsiz bir grup olarak varlıklarını sürdürür. Oldukça küçük boyutlarda olan memeliler büyük olasılıkla sürüngenlerle rekabetten kaçınmak üzere gececil bir yaşama biçimini benimsemişti. Dinozorlardan köken alan kuşlar da ilk kez Jurada ortaya çıkar.

Jurada yaygınlaşan dinozorlar, Kretasenin sonunda çeşitlilikçe ve yaygınlıkça zirveye ulaşmışlarken, pek çok canlı grubuyla birlikte ortadan kalkarlar. Bugün yaygın şekilde kabul edilen görüş, yeryüzüne çarpan bir gökcisminin yeryüzünün son kitlesel yok oluşuna neden olduğudur. Kretase/Tersiyer yok oluşu olarak bilinen bu olayla sürüngenlerin yüz milyonlarca yıl süren hakimiyeti sona erer ve Tersiyerde memelilerin yaygınlaşmasını sağlayacak koşullar sağlanır.
TRİYAS

251.4 myö- 205.1 myöPangea bir bütün halinde  İklim karasal ve sert
Yok oluşun ardından deniz yaşamının ve karasal yaşamın yeniden çeşitlenmesi
İlk dinozorlar, ilk memeliler ve pek çok yeni sürüngen grubunun ortaya çıkıp, farklı ekosistemlere yerleşmesi
Mercanların ve Belemnitlerin ortaya çıkması

Triasta Permiyen yok oluşundan kurtulmayı başaran az sayı ve çeşitlilikteki canlı grubu, uyumsal açılımla boşalan ekosistemlere yayılır. Bu nedenle Trias yaşamı, Paleozoiğin canlıları ile Mezozoiğin canlıları arasında bir geçiş dönemidir.

Bu dönemde deniz omurgasızları büyük oranda modern biçimlerine kavuşur ve Mezozoik denizleri -baskın yırtıcıları hariç- az çok tanıdık bir biçim alır. Bitki yaşamında açık tohumlularının ve özellikle kozalaklı bitkilerin baskınlığı giderek artar. Karasal ekosistemlerde omurgalıların baskınlığı Permiyende, olduğu gibi devam eder. Yok oluştan kurtulabilen az sayıdaki terapsit, Labyrinthodont iki yaşamlı ve Archosaurslar çeşitlenir. Mezozoiğin geri kalanına damgasını vuracak olan dinozorlar henüz çok çeşitli değildir. Dönemin sonuna doğru ilk memeliler ve timsahlar ortaya çıkar.
JURA

205.1 myö-142 myöPangea Parçalanmaya başlar.
Ekvatoral ve nemli olan iklim dönem boyunca gittikçe yumuşar.
Dinozorlar karasal ekosistemlerin baskın omurgalı grubu olur.
Denizlerde sürüngenler çağı başlar.
Sürüngenler gökyüzünün de hakimi olur.
Belemmitler denizlerde yaygınlaşıp çeşitlenir.
Bitkiler dünyasında "Sikatların Çağı".
Kuşların ortaya çıkması.



Triasın sonunda gerçekleşen küçük bir yok oluş, Jurada dinozorların yayılmasına fırsat verdi. Dinozorlar çeşitlenip gelişti, dev boyutlara ulaştı. Juranın başında Diplodocus ve Apatosaurus gibi devasa sauropod dinozorlar çeşitlendi. Allosaurus ve Compsognathus gibi etçil theropodlar da sayıca bollaştı. Kuş benzeri dinozorlar yaygınlaşırken, Archaeopteryx gibi dinozor benzeri ilkin kuşlar dönemin sonunda ortaya çıktı.

Dinozorlar karada hüküm sürerken, bilinen en büyük uçan omurgalılar olan Pterosaurslar gökyüzünde yaygınlaştı. Ichthyosaurslar, plesiosaurslar ve dev deniz timsahları, denizlerde sürüngen hanedanın temsilcileri olarak besin zincirinin en üstünde yerlerini aldı.

Jurada sürüngenlerin ezici üstünlüğü olsa da ilkin memeliler bu dönemde gelişme ve çeşitlenmelerine sessizce devam etti. İlk çiçekli bitkilerin de Juranın sonlarına doğru evrimleştiği düşünülüyor.


KRETASE "Tebeşir"

Dinozorların Altın Çağı
142 myö-65.5 myö
Çiçekli bitkilerin yaygınlaşıp, baskın bitki grubu olması.
Pangea'nın parçalanması devam eder; Lavrasya ve Gondvana birbirinden tamamen ayrılır.
Kretase boyunca nemli tropikal iklim koşulları devam eder.



Kretaseye ait kayaçlarda yaygın olarak bulunan tebeşir yatakları nedeniyle döneme bu isim verilmiş. Tebeşir, kalkerli kabuğa sahip planktonik mikroorganizma artıklarının, deniz tabanına çökmesiyle oluşur. Pek çok grubu zaten bu dönemde ortaya çıkan planktonik mikroorganizmalar, dönem boyunca çok çeşitli ve yaygın olarak bulunur.



Jura ile Kretase arasında kitlesel bir yok oluş yaşanmaması, iklimsel koşulların uygunluğu ve parçalanıp birbirinden uzaklaşan kıtaların farklı biyocoğrafik bölgeler oluşturması nedeniyle zaten çeşitli başlayan Kretase yaşamı, pek çok yeni grubun ortaya çıktığı ya da çeşitililiğini arttırdığı bir dönemdi. Kretase dinozorların altın çağıdır. Bilinen dinozorların %40'ı Kretase'nin son 15 milyon yılında ortaya çıkar. Tyrannosaurus rex ve Triceratoplar gibi pek çok ünlü dinozor da bu dönemin canlıları arasındaydı.

Dinozorlar çeşitliliklerinin zirvesindeyken, bazı grupları yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlar. Diğer baskın sürüngen gruplarında da azalmalar olur. Ichthyosaurslar ve Pterosauruslar dönemin sonuna kadar sürekli azalır. Pek çoğu K/T yok oluşundan önce ortadan kalkar. Yeni ortaya çıkan grupların başarısının bu azalmalarda payı büyüktür. Sıcak kanlı kuşlar, hızlı yüzen modern kemikli balıklar ve çiçekli bitkiler Kretasede oldukça başarılı olup daha ilkel rakiplerinin zararına yayılır. Fosil kayıtlarına ilk kez Kretasede giren çiçekli bitkiler hızla yayılarak açık tohumluların yerini alır ve karasal ekosistemlerde köklü değişikliklere neden olur.

Plesiosaursların ve Pliosaursların iyice özelleşmiş biçimleri ortaya çıkarken pek çok ara biçim de yaygınlaşır. Sucul kertenkelelerin dev biçimleri olan Mosasaurslar da sucul sürüngenler arasına katılır. Modern memeli grupları Kretasede ortaya çıkar; fakat, yaygınlaşmak için dönemin sonunda gerçekleşecek olan yok oluşu beklemeleri gerekir.

Bir meteor çarpması sonucu gerçekleştiği düşünülen yok oluş, hem dinozorları, hem de ekosistemin diğer baskın sürüngen gruplarıyla birlikte pek çok yaygın grubu ortadan kaldırır. Yok oluş memelilerin baskın olduğu bir ekosisteme yol açarken, jeolojik devirlerin son zamanı olan Senozoik başlar.







Jeolojik Devirler-Paleozoik Zaman

PALEOZOİK ZAMAN

(545 myö-251.4 myö)294milyon yıl sürdü


Antik Yaşam

Yaklaşık üç yüz milyon yıl süren Paleozoik, Fanerozoiğin ilk ve en uzun zamanıdır. Bu zaman çok hücreli canlıların ortaya çıktığı, gelişip yaygınlaştığı ve ekosistemin baskın yaşam biçimi haline geldiği zaman dilimidir.

Paleozoik boyunca iklim genel olarak nemli ve ılımandı. Zaman zaman güney kıtası Gondvana'nın kutup bölgesinden geçmesiyle ya da başka biçimlerde buzul çağları yaşanmıştır. Kambriyenden hemen önce süper kıta Rodinia'nın parçalanmasıyla daha küçük kıtalar doğar. Bu kıtalardan en büyüğü olan Gondvana, Paleozoik kıtalarının ana kitlesini oluşturur. Paleozoiğin sonuna doğru kıtalar yeniden bir araya gelerek yeni bir süper kıta olan Pangea'yı oluşturur.



Paleozoiğin hemen başında "Kambriyen Patlaması" olarak bilinen olayla birlikte hayvanlar fosil kayıtlarına girer. Nerdeyse bilinen tüm hayvan şubeleri Paleozoiğin başında çeşitli türlerce temsil ediliyor, çok çeşitli omurgasız grupları denizleri dolduruyordu. Bunların arasında bazı bilim adamlarınca "deneysel" olarak kabul edilen ve kısa sürede ortadan kalkan yaşam biçimleri de vardı. Erken Paleozoikte henüz çok kırılgan olan ekosistemde yaşanan yok oluşlarla dönemin geri kalanına damgasını vuracak canlılar belirlenir. Paleozoik denizlerinin en tipik canlılarından biri eklembacaklılar grubundan olan üçloblulardı. Erken Paleozoikte çok yaygınlık ve çeşitlilik kazanan üç loblular, zamanın sonuna doğru azalarak ortadan kalktı. Paleozoiğin bir diğer baskın grubu da dallı bacaklılardı. Zaman zaman tüm türlerin %50'sinden fazlası dallı bacaklılar arasından çıktı. Tabulat ve rügoz mercanlar, yosun hayvancıkları, derisidikenlilerden deniz laleleri ve blastoidler, yumuşakçalardan nautiloidler Paleozoiğin önemli omurgasız gruplarıydı.

Paleozoiğin ortalarına doğru omurgalılar denizlerin en önemli gruplarından biri olur. Balık Çağı olarak adlandırılan bu dönemde, ilkel çenesiz balıkların ardından ilk çeneli balıklar, ilk kemikli balıklar ve köpek balıkları ortaya çıkıp yaygınlaşır. Denizlerde balıkların üstünlüğü ele geçirdiği sıralarda ilk bitkiler ve hayvanlar karaya adımlarını çoktan atmıştı. Damarsız kara yosunu benzeri bitkilerin ve kırkayak benzeri eklembacaklıların öncülük ettiği karaların çok hücreli canlılarca işgaline, Orta Paleozoiğin sonlarına doğru omurgalılardan da destek geldi. Geç Paleozoiğe gelindiğinde yeryüzü karaları uçsuz bucaksız ormanlarla kaplandı, pek çok hayvan grubunun temsilcilerinin de katılımıyla karmaşık bir karasal ekosistem kuruldu. Karasal faunanın en göze çarpan üyeleri, artık uçma yeteneğini geliştirmiş olan böcekler, iki yaşamlılar ve sürüngenlerdi. Paleozoiğin sonlarına doğru Pangea'nın oluşmasıyla iklim kuraklaşıp, karasallaşır. Sucul ortamların azalmasıyla geniş alanlara yayılmış sporlu bitkilerin oluşturduğu bataklık ormanları, yerini açık tohumlu bitkilerin oluşturduğu ormanlara bıraktı. İki yaşamlılardan da sürüngenlere doğru bir kayış oldu. Zamanın sonlarında sürüngenler oldukça çeşitlendi ve memelilerin ve dinozorların ataları olan gruplar ortaya çıktı. Bu canlılardan bazılarının kürklü ve sıcak kanlı oldukları düşünülüyor.

Permiyen sonunda, bir gök cisminin yeryüzüne çarpmasıyla, Paleozoik canlılarının büyük çoğunluğu ortadan kalkar. Yok oluşun ardından sahneye yeni canlılar çıkar Eskisinden oldukça farklı olan bu yeni yaşamla, "Dinozorlar çağı" olarak da anılan Mezozoik Zaman başlar.

KAMBRİYEN DÖNEM

545-495 myö arası
Kambriyen Patlaması:
Hayvanların hızlı evrimi ve çeşitlenmesi
Kabuklu canlılara ait ilk fosiller
Bilinen hayvan şubelerinin çoðu bu dönemde çeşitlenmiştir

Kambriyen, yeryüzü yaşamı için bir dönüm noktasıydı. Yaşamın ortaya çıkışından Kambriyene kadar geçen yaklaşık üç milyar yıllık süreç içinde yaşam hücresel düzeyde pek çok gelişme kaydetti; fakat, bu gelişim bakterilerden, bir ve çok hücreli alglerden öteye geçemedi. Geç Proterozoikte başlayan hayvanların gelişimi ve çeşitlenmesi, Kambriyene damgasını vuran en önemli olaydı. Kambriyenden hemen önce Neoproterozoiğin sonunda en ilkel biçimleriyle ortaya çıkan hayvanlar, Erken Kambriyenin sonuna kadar geçen kısa zaman dilimi içinde, yaşamın tarihi boyunca bir daha asla tekrarlanmayacak bir hızla evrimleşip, çeşitlendi. Tartışmalara karşın "Kambriyen Patlaması" olarak adlandırılan bu olayın sonunda, sadece 25 milyon yıl içerisinde, bilinen hayvan şubelerinin neredeyse hemen hepsi ortaya çıktı.

ORDOVİSYEN DÖNEM

495-440 myö arasıDeniz omurgasızlarının çeşitlenmesi
Paleozoik faunasının kurulması
Bitkilerin ve Eklembacaklıların karaya çıkışı



Ordovisyen, Paleozoik dönemin geri kalanında okyanusları dolduracak olan faunanın kurulduğu dönemdir. Kambriyen döneminde ortaya çıkan hayvanların pek çoğu aynı dönem içinde gerçekleşen yok oluşlar sonucunda tamamen ortadan kalktı. Bu yok oluşlardan yara almadan ya da hafif bir zararla kurtulabilenler ise gidenlerden kalan yerleri işgal ederek oldukça çeşitlendi. Deniz omurgasızlarında görülen bu büyük çeşitlenme "Ordovisyen uyumsal açılımı" olarak bilinir. Kabuklu deniz canlılarına ait fosillerden takip edebildiğimiz kadarıyla, Kambriyen sonunda bu canlılara ait aile sayısı 150 iken uyumsal açılımın ardından Erken Ordovisyende bu sayı 400'e çıktı. Ordovisyen uyumsal açılımı Paleozoiğin geri kalanına da damgasını vuran, bildiğimiz en büyük uyumsal açılım olayıdır. Bu olay sonucu kurulan fauna Paleozoiğin sonuna kadar varlığını sürdürecek oldukça karmaşık bir ekosistem oluşturdu.

Ordovisyenin en önemli olayı, çok hücreli yaşamın karaya ayak basmasıydı.Bu olay bizim açımızdan oldukça önemli olsa da dönemin yaşamı üzerinde büyük izler bırakmadı.

Ordovisyenin ilgi çekici olaylarından biri de süzerek beslenen canlılarda görülen dikkat çekici artıştı.

Ordovisyen uyumsal açılımıyla, Kambriyende önemsiz olan bazı grupların önemli hale geldikleri ve daha önce görülmeyen yeni grupların birden bire ortaya çıktıkları görülür. Bu dönemde ortaya çıkan yeni grupların başlıcaları: Midyeler, yosun hayvancıkları, Stromatoporoidler, mercanlarla derisi dikenlilerden denizlaleleri, deniz kestaneleri, ve denizyıldızlarıdır. Bu dönemde önemi artan grupların başında artikulat dallıbacaklılar gelir. Kambriyende gösterişsiz bir başlangıç yapan artikulat dallıbacaklılar bu dönemde sayıca ve çeşitlilikçe bir patlama yaşadılar. Kambriyende ortaya çıkan nautiloid kafadanbacaklılar, ostrakodlar, salyangozlar, graptolitler Ordovisyende önem kazanan gruplardandır.

SİLÜRİYEN DÖNEMİ

440-417 myö arasıBalıkların evrimi:
Çenesiz balıkların yayılması, tatlı su balıklarının ve ilk çeneli balıkların evrimi
Ökaryot yaşamın karaya kalıcı olarak yerleşmesi:
Örümcekler, böcekler, kırkayaklar ve akrabaları ve ilk damarlı bitkilerin ortaya çıkması.

Ordovisyen yok oluşlarına neden olan buzul çağının ardından, Silüryende sıcaklıkların tekrar yükselmesiyle Gondvana'yı kaplayan buzullar eridi. Kıtalar yeniden sığ denizlerin altında kaldı. Yok oluşun ardından canlıların çeşitlenip yayılması için uygun şartların sağlanmasıyla canlılar yeni bir uyumsal açılım dönemine girdi. Boşalan yaşama alanları hızla çeşitlenip, yayılan canlılarca dolduruldu. Omurgasızlar daha da çeşitlenerek, yeniden Ordovisyendeki yaygınlıklarını kazandı. Ancak Silüryen uyumsal açılımının başarılı grubu denizlerde hızla çeşitlenen, omurgalılardan çenesiz balıklardı. Bazı çenesiz balıklar tatlı sulara uyum sağlayarak bu ortamlarda yaygınlaştı. İlk çeneli balıklar tatlı sularda ortaya çıktı.



Silüryenin en önemli olayı ökaryotik yaşamın sağlam temellerle ve daimi olarak karaya yerleşmesiydi. Ordovisyende karaya çıkmış olan kara yosunu benzeri bitkiler oldukça yaygınlaştı. İlk damarlı bitkiler de kesin olarak bu dönemde ortaya çıktı. Kara yosunu ve ilkin damarlı bitkilerle kaplı karalarda dolaşan ilk kara hayvanlarıysa, uyum yetenekleri tartışılmaz olan eklembacaklılardı. Örümcekler, akrepler, böcekler, kırkayaklar, ve akrabaları bize oldukça yabancı bu ortamın bildiğimiz tek sakinleriydi.

Silüryen evrimsel açıdan pek çok ilkin gerçekleştiği bir dönemdi. Bu dönemden meydana gelen olaylar dünyayı ve yaşamın bundan sonra izleyeceği yolu büyük oranda etkiledi.

DEVONİYEN

417-354 myö arası
Balık Çağı:
Çenesiz ve çeneli balıklar çeşitlendi, ilk köpekbalıkları ve ilk kemikli balıklar
Omurgalıların karaya çıkması: İlk iki yaşamlılar
İlk ağaç ve ormanların ortaya çıkması
Tohumlu bitkilerin, ammonitlerin ortaya çıkması

Silüryen ile Devoniyen arasında bir kitlesel yok oluş bulunmaz, bu nedenle Silüryende başlayan evrimsel eğilimler kesintiye uğramadan Devoniyende devam eder. Bir önceki dönemde yaygın olan omurgasız grupları, Devoniyende de varlığına eskisi gibi devam ederken, ammonitler ilk kez ortaya çıkar. Silüryende çeşitlenmeye başlayan balıklar bu dönemde çeşitliliklerinin zirvesine ulaşıp, Devoniyen denizlerinin bir numaralı hayvan grubu olur. Hem kemikli balıklar hem de köpek balıklar da bu dönemde ortaya çıkar.

Karasal ökaryotların gelişimi de kesintiye uğramadan sürer. Silüryende ortaya çıkan damarlı bitkiler dönem boyunca hızla gelişir, çeşitlenip yaygınlaşır. İlk tohumlu bitkiler ve ağaçlarla birlikte ilk ormanlar da dönemin sonuna doğru oluşur. Eklembacaklılar yaygınlıklarını artırır, yeni böcek grupları ortaya çıkar. Denizlerde yaygınlaşan omurgalılar karaya ilk adımlarını dönemin sonunda atar: ilk iki yaşamlılar ortaya çıkar.

KARBONİFER

Kömür Çağı
354 myö-292 myö
Bataklık ormanlarının ortaya çıkıp yaygınlaşması
Ammiyotik yumurtanın keşfi: Sürüngenlerin ortaya çıkması
İlk uçan böcekler,
Gondvana ile Lavrasya'nın çarpışması: Pangea'nın oluşması



Dünya kömür rezervlerinin büyük bir kısmı bu zamana ait olduğundan, döneme "karbon içeren" anlamında "Karbonifer" adı verilmiş. Ancak bugünlerde döneme yeniden bir isim vermemiz gerekseydi, muhtemelen "yeşil çağ" anlamına gelen bir kelime kullanırdık. Karbonifer, tüm dünya karalarının ekvatoral düzlemde bir araya toplanmaya başladığı ve bu uçsuz bucaksız kara parçasının büyük bir bölümünün günümüz Amazon ormanlarına benzetilebilecek yağmur ormanlarıyla kaplı olduğu bir dönemdi. Bu uçsuz bucaksız yeşil; bugün artık var olmayan veya günümüz bitkilerinin ataları olan eğrelti ve eğrelti benzeri bitkilerle ilkin tohumlu bitkilerin dahil olduğu, pek çok farklı grubun oluşturduğu bataklık ormanlarıydı. Bu yoğun bitki örtüsünün hayvan sakinleri olan böcekler, kırkayaklar ve akrepler de çağdaşlarına göre dev boyutlardaydı; omurgalıları ise çok çeşitli iki yaşayışlılar temsil ediyordu. Dönemin sonuna doğru, dev kıta Pangea oluştukça ve buzullar büyüdükçe, çekilen deniz suları ve kuraklaşan iklimle birlikte bitkilerin ve ormanların yapısı değişirken, sürüngenler de yavaş yavaş kendilerini göstermeye başlar.

PERMİYEN

Paleozoiğin Son Dönemi      292 myö-251,4 myöKurak karasal iklim ve Pangea'nın oluşumunun tamamlanması
Bataklık Ormanlarının Yok olması, Açık Tohumluların Yaygınlaşması
Sürüngenlerin Baskın Omurgalı grubu olması


Permiyenin başları, Karboniferden çok da farklı değildi. Karboniferin sonunda kitlesel bir yok oluş yaşanmamış ve tüm ekosistemler Karboniferde gösterdikleri eğilimlerini sürdürüyordu. Denizlerde, temelleri Devoniyende atılan ve Karboniferin başında geçirilen değişimden beri fazlaca bir değişim olmamıştı. Karbonifer buzullarının yol açtığı deniz seviyesi değişimleri, Permiyenin başında da devam ediyor; deniz yaşamı bulduğu her fırsatta yeniden serpiliyordu. Karbonifer bataklık ormanları, ekvatoral kuşakta azalmış da olsa varlığını sürdürdü. Karboniferin sonlarına doğru başlayan, kibrit otu ve at kuyruklarından eğrelti ve tohumlu bitkilere olan kayış devam eder. Kara omurgalıları da kuraklıktan etkilenir. Karboniferin çeşitli ve yaygın iki yaşamlı faunası, azalan sulak alanlarla birlikte geri çekilip yerini sürüngenlere bırakır. Bataklık ormanları Permiyenin ortalarına gelindiğinde artan kuraklığa daha fazla dayanamaz ve yok olur. Karboniferin mevsimsiz, nemli ve ılıman ikliminden geriye hiçbir şey kalmamış, Permiyen sürüngenlerinin yaşamları, onlara yolu açmış olan gece-gündüz sıcaklık farklılıklarının aşırı uçlarda seyrettiği, kurak ve karasal bir iklimde geçiyordu. Pangea'nın oluşum süreci deniz yaşamını da etkilemeye devam ediyordu. Azalan deniz kıyı şeridi ve çekilen sularla, deniz canlılarının yaşama alanları gittikçe azaldı. Kısacası Paleozoik yaşamı zor günler geçiriyordu. Ancak her şey bir uyum süreciyle halledilebilir ve Paleozoik yaşamı aralarından en uygun olanların devam etmesiyle yeniden parıldayabilirdi.



Ne var ki, üç yüz milyon yıldır yeryüzünü kaplayan ve onu biçimlendiren Paleozoik yaşamı için, günlerin sonu çok yakındı. Permiyenin sonu Paleozoik yaşamının da sonu oldu. Büyük yok oluş tüm türlerin %90-95'ini yok etti. Bilim adamları böylesi bir katliama neyin yol açmış olabileceği üzerinde yıllardır tartışıyor. Pek çok kuram arasından öne çıkan, yine bir gök cisminin yolunun yeryüzününkiyle kesişmesi... Anlaşılan o ki dinozorların sonunu getiren de yollarını açan da bir gök cismi olmuş.

biltek.tubitak.gov.tr

















Jeolojik devirler-Kambriyen Öncesi

KAMBRİYEN ÖNCESİ: Hadeyan, Arkeyan, Proterozoik

Kambriyen öncesi yeryüzünün oluşumundan Kambriyene kadar geçen dört milyar yıllık zaman dilimidir. Yeryüzü tarihinin 7/8'lik bölümü, Kambriyen öncesinde geçer. Dünyanın yüzeyinin soğuyup, katılaşması, kıtasal levhaların, atmosferin ve okyanusların oluşması. Yaşamın jeobiyokimyasal süreçler sonucu ortaya çıkması, bakterilerin evrimi, atmosferin oksijence zenginleşmesi, ökaryotların evrimi ve ilk hayvanların ortaya çıkması hep Kambriyen öncesinde gerçekleşir. Ne var ki Kambriyen öncesine ait bilgileriniz son derece sınırlı ve tartışmalı. Son zamanlarda kabul gören sistemde, Kambriyen öncesi, Fanerozoik devirle denk iki devre ayrılır: Proterozoik ve Arkeyan. Ancak, dünyanın en eski kayaçlarının bulunduğu Arkeyanın başlangıç zamanı belirtilmez. Bunun nedeni, yeryüzünde Arkeyan öncesine ait hiçbir kayaç olmamasıdır. Yeryüzünde bilinen en eski kayaçlar 3.8 milyar yıl öncesine ait. Bu zamandan önceki kayaçlar jeolojik olaylar sırasında aşınarak ya da yeniden magmaya karışarak yok olmuş. Dünyanın 4,5 milyar yıl olarak biçilen yaşı, jeolojik etkinliğin olmadığı Ay'dan getirilen taşların ve yeryüzüne düşen meteorlar üzerinde yapılan çalışmalarla bulunmuştur. Bazı bilim adamları Dünyanın, Güneş sisteminin oluşumu sırasında, bir göksel cisim olarak belirmesinden Arkeyana kadar geçen zaman dilimi için Hadeyan ismini kullanır. Bu da, tıpkı yaşadığımız çağ olan Holosen gibi gerçek bir jeolojik devir olmasa da, dünya tarihinin bütünlüğünün sağlanması amacıyla kullanılır.

Hadeyan
~4500 myö - 3600 myö arası

Dünyanın göksel cisim olarak belirdiği zamandan, Arkeyana kadar geçen süre arasında kesin bir sınır yoktur. Hadeyanda ilkin atmosfer, ve okyanuslar oluştu. Bu zamanda oldukça bol olan meteorlar, yeryüzünü sürekli bombardıman ediyordu. Hadeyanın ilk dönemlerinde Mars boyutlarındaki bir gök cisminin Dünya ile çarpışmasıyla, Dünyadan kopan parçalar Ay'ı oluşturdu. Volkanik etkinlik oldukça yüksekti, ilk kıtalar da bu zamanda oluştu.

Hadeyan devrinde dünya

ARKEYAN
3600 myö-2500 myö arası
Yaşamın ortaya çıkışı
Arkeaların zamanı


Fanerozoiğin iki katı uzunluğunda bir devirdir. Yeryüzünde, bilinen en eski kayaçlar bu devre aittir. ılkin okyanuslarda mikrobiyal yaşam jeobiyokimyasal süreçler sonunda bu dönemde ortaya çıkıp, evrildi. Canlıların bugün kullandığı biyokimyasal süreçlerin temeli atıldı ve bu süreçlerin büyük çoğunluğu bu dönemde kuruldu. Arkeaların baskın olduğu prokaryotik yaşam okyanuslarda yaygındı. Fotosentetik bakteriler olan Siyanobakteriler ortaya çıkıp, o zamana kadar oksijensiz olan okyanuslara oksijen salmaya başladı. Bu yeryüzünde ilk kez bol miktarda bulunan serbest oksijenin okyanuslarda çözünmüş halde bulunan demirle tepkimeye girerek birlikte çökmelerine neden oldu.

Arkean devrinde dünya

ROTEROZOİK
2500 myö-545 myö arası
Arkeyan ile Kambriyen arasında
Oksijenli atmosferin oluşumu
Bakterilerin yaygınlaşması
Ökaryotların ve çok hücrelilerin ortaya çıkması


Kıta hareketleri normal seyrine girerken, dev kıta Rodinia oluştu. Arkeyan dönemde ortaya çıkan stromatolitler yaygınlaştı. Arkeyandan beri okyanuslara salınan oksijen, artık serbest halde okyanuslarda ve atmosferde bol miktarda bulunmaya başladı. Bu Proterozoik okyanuslarının çekirdeksiz -prokaryotik- canlıları için bir felaket oldu. Bildiğimiz bu ilk, belki de tüm zamanların en büyük çevresel felaketi Arkeyan canlılarının büyük bir kısmını yok etti. Arkealar azalıp, oksijensiz ortamlara çekilmek zorunda kalırken; bakteriler üstünlüğü ele geçirdi. Oksijenin artması ve canlılarca kullanılmaya başlamasıyla, ilk çekirdekli -ökaryotik- canlılar ortaya çıktı. Proterozoiğin sonlarına doğru ilk çok hücreli -algler ve ilkin hayvanlar-canlılar ortaya çıktı. Proterozoik boyunca birkaç kez yeryüzünün gördüğü en büyük buzul çağları yaşandı. "Kartopu dünya" olarak adlandırılan bu buzul çağlarında yeryüzünün tamamı birkaç kilometre kalınlığında bir buz tabakasıyla kaplandı. Bu buzul çağlarının sonuncusundan hemen sonra ilkin hayvanlar ortaya çıktı.

Edikara faunası olarak bilinen fauna, bu ilkin hayvanlara ait fosil yataklarının en iyi bilinenidir. Burada, ilk yumuşak dokulu çok hücreli hayvanlara ait fosiller bulunur. Edikara faunasının hayvanları oldukça ilkel ve garipti. Süngerler ve deniz anaları gibi bazı tanıdık şubelerin üyelerinin yanı sıra, bilinen hiçbir şubeyle ilgisi olmayan hayvanlar da vardı. Arkarua adami, Dickinsonia, Tribrachidium, Cyclomedusa, Kimberella Edikara faunasının hayvanlarından bazılarıdır.

biltek.tubitak.gov.tr