Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Hayata dair iz düşümleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hayata dair iz düşümleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Girdaba kapılmadan, sele /Corona'ya/ yakalanmadan!







2020’nin başlarında, Corona
Virüs’ün ülkemizde henüz görülmediği günlerde, pek çok sanatsal etkinliğe
katılmış, uzun zamandır adım atmadığımız Beyoğlu’na da bu vesileyle ardı ardına gider olmuştuk. Ben de “Beyoğlu’nda Sanat Mekanlarına Yolculuk” serisiyle;  ziyaret ettiğim sanat galerilerindeki, sergi
ve fuarlardan bahsediyordum blogumda. Ta ki Covid_19 ülke gündemine bomba gibi
düşünceye

Bugünler de geçecek!





EŞİKTEYİZ! demiştim, yaklaşık 2 hafta önceki instagram paylaşımımda;

Tek bir virüsle hayat bize nasıl
da "dur" dedi! Tek bir virüsle, dünyanın en çağdaş, en ileri!
ülkeleri nasıl da yetersiz ve çaresiz birer birer düşüverdi. Daha çok beton,
daha çok eşya, daha çok şu bu...derken lüks yaşamlar adına, doymak bilmeyen bir
arsızlıkla; nehirleri kirleten, ormanları yakıp yıkan, havayı, suyu

Geçen yılın ardından...



2018'den 2019'a izler ve yansımalar
Yıllar ne çabuk geçiyor. ‘Zaman’ derseniz, o en büyük
sermayemiz. Ve biz, her geçen gün sermayemizi tüketiyoruz. Yazarın söylediği gibi; "Zaman hayatın sayfalarıydı. Okunduğu anda silinip giden satırlardı ömür."*


Koskoca bir yılı devirdik
ve yeni bir yıla daha “merhaba” dedik. Sanki dün gibi kutladığımız onca yıl, ne
çabuk akıp geçti hayatımızdan!. Kimi

Zamanla yarışmak mı! yoksa?







Zamanla yarışıyoruz adeta. Yetmiyor, bitmiyor, çabuk geçiyor derken... Gelmez dediğimiz günler göz açıp kapayıncaya kadar geliyor, bitmez dediklerimiz bitiyor!. Tüketiyoruz her şeyi. Zamana yenik düşmeyen var mıdır bu hayatta!. Ancak insan, yaşadıkça hayatı, zamanla öğreniyor; nelere öncelik vermesi gerektiğini. Çünkü bazen, özellikle beşeri ilişkilerde onca özene, verdiği değere karşılık,

Hoş Geldin Sonbahar









Geldi yine bir sonbahar, sessiz sedasız. "Ne çabuk geçti yaz? ne çabuk geçti kış?" derken... yazlar, kışlar ardı ardına diziliyor, ömürler geçiyor hiç anlamadan. Bir koşuşturmaca, bir curcunadır akıp gidiyor zaman.


"Yaz mı? kış mı? yoksa ilk, ya da sonbahar mı?" derseniz, ben her iki bahar mevsimini, diğer mevsimlere göre daha çok severim. 'İlkbahar' bir tazelik, bir uyanış hali iken, '

"Savaş Sanatı" kitabından yaşama dair...







Zor günlerin içinden geçerken, yaşadığımız endişe ve korkular, bilinmezliğe doğru sürüklenişimiz ve en kötüsü de çaresizce olup bitenleri seyretmek sizi bilmem ama inanın, benim kalbimi acıtıyor artık! Hatta zaman zaman nefes alamayacak kadar kendimi boğulmuş ve huzursuz hissediyorum! hele ki hava böylesine puslu ve kasvetli olunca!. Ne, yağmur şöyle bardaktan boşalırcasına yağıyor, ne de

Artık esaslı bir şekilde baharı yaşasak diyorum!










Bir yanımız yara bere içinde alabildiğine ayaz ve karanlık bir yanımız ise baharı yaşamak coşkusu içinde, gelincik tarlalarına koşmak arzusu ile yanıp tutuşmakta!. Bahar geldi, mevsimler geçit vermeksizin kendi rutin döngüsünü tamamlamakla meşgul, peki ya hayatın seyri? gerçekler !.. 

Bize baharı müjdeleyen ağaçlar pıtır pıtır çiçek açtı, doğa yemyeşil örtüsünü yaydı, kuşlar cıvıl cıvıl

Lezzetin sırrı!.








Dünya durmaksızın dönüyor. Günler, aylar, yıllar derken zaman hızla akıp gidiyor. 

İlkel çağlardan, günümüz modern
çağa gelinceye kadar insanın evrimi ile geçirdiği değişim, dönüşüm ve gelişim süreci de olanca hızıyla yol aldı. Bu süreçler içinde yaşam kültüründe de inanılmaz
değişimler yaşandı. Modern çağ, gelişen
teknoloji ile birlikte insanın hayatını fazlasıyla kolaylaştırdı,

Yıl biter umut bitmez! Memleketimden insan manzaraları...






Pek yakında, yeni bir yıla daha ‘merhaba’ diyeceğiz. Yeni
yılı güzel ve mutlu duygularla karşılamak üzere, şimdiden bazı iş yerleri,  cadde ve sokaklar aydınlatılmış. AVM.’ler  ise şıkır şıkır, Noel babalı,
geyikli, süslü çam ağaçlarıyla donatılmış bir halde göz kamaştıran pırıltılı bir dünyayı
gözlerimizin önüne sermiş bulunmakta. 




Kimileri, yeni yılı bir kayak merkezinde geçirmek
üzere

Doğayla Barış *








“Dünyayı esirgemek için aramızdaki barışa ve kendimizi esirgemek için de dünya ile barışa karar vermek zorundayız.”



Çağdaş Fransız düşünürü, Michel Serres’ in çarpıcı bir şekilde ifade ettiği gibi, üzerinde yaşadığımız dünyayı böylesine talan ederken -aslında bizzat kendimizi yok etmeye mahkum ettiğimizin bilincine varmadığımız sürece- onu ölüme terk etmekten başka bir şey yapmış

hep genç kaldı bendeki resmin!




Ne zaman bir yakını ölse birinin, / Onu ilk-ölüm sanır kalır o. Ne zaman bir sevdiği ölse birinin, / Onu en-ölüm alır kalır o. 



Ne zaman bir saydığı ölse birinin, / Onu hep-ölüm bulur kalır o. Ne zaman bir-bildiği ölse birinin, / Onu son ölüm sayar kalır o. 



Ne zaman bir umduğu ölse birinin, / Onu yok-ölüm duyar kalır o. Ne zaman bir her şeyi ölse birinin, / Kendini ölümlerle yaşar kalır

Dünya, şeytanın avuçlarında artık!









“Bakıyorum
cenneti arıyorsunuz boyuna, / Kiminiz tekkede, kiminiz medresede / Kiminiz manastırda,
kilisede kiminiz/ Ödünüz kopuyor cehenneme gitmekten/ Oysa hiç ekmedi yüreğine
bu tohumu / Aklı başında olan” (*)



‘Cennet, cennet’ deyip durdun. “Kim varsa bilen çıkıp
söylesin / Nerden geldik nereye gidiyoruz?” Sevgiyi ekmeden, akıl perdesini önüne geçirmeden,
sormadan, düşünmeden, hiç

Hayat kısa, sanat uzun!







Biraz havadan-sudan, biraz kitaplardan, sinemalardan, biraz hayattan ve masallardan...



Havamız son zamanlarda parçalı-bulutlu. Bir açık, bir kapalı ama daha çok kara bulutlarla kaplı. Hava böyle keyifsiz olunca, ya
kitap okumak ya da film seyretmek ilaç gibi geliyor. Bazen de mutfakta alıyorum soluğu. Ender yaptığım kekler, sütlü tatlılar... nasıl geçiyor gözümün önünden birer birer:)) '

Nepal’de insanlar sonsuz yolculuğa uzandılar!.






'Ölümün olduğu bir dünyada yaşam çok ama çok değerlidir...'






Her şey bir anda yerle bir olup bitebilir. Ölümün bizi nerede
ve ne şekilde beklediği hiç belli değil! Nepal'de Cumartesi günü meydana gelen 7,8 büyüklüğündeki depremde binlerce
insan öldü. Ölü sayısının beş bine yaklaştığı ve 6500'den fazla kişinin de
yaralandığı haberleri tv.den veriliyor. İngiltere'de yayımlanan Independent

Tuhaf haller içindeyim!





 

' hayat nerden baktığındır! '
 

İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor!..  Beni bilirsin sevgili okur, eğer ki bloğumu devamlı
takip eden isen, öyle 'niceliksel' hırslarım yoktur!. 'illa ki hemen her gün bloğa bir post
koyayım, yok gündemden düşmeyeyim… 
izleyici sayım daha çok artsın..  vs.' kaygıları taşımam!.. bu yüzden, ne okumadığım
bir kitabı okumuş gibi yaparım, ne izlemediğim bir

daldan dala...








Gün, çölde susuz kalmış bir ademin suyu bulma telaşı içinde
kaygılı ve sonrasında suya kavuşmuş olmanın heyecanı ve rehaveti ile geçerken… daldan dala atladığım konular içinde arapsaçına dönmüş bir halde bıraktı beni.  Önce, bir hevesle aldığım ve her elimi
uzattığımda rahatlıkla alıp okuyabileceğim mesafedeki ‘ başucumdaki kitapları’ ı
nihayete erdirip, yerine yenilerinin konması