Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Güncelimden yansıyanlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Güncelimden yansıyanlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Korona günlerinde Ekim ayı güncesi

Nedir; dedim bu yaşamak? Bir düş, dedi; birkaç görüntü. * Ömer HayyamŞu yaşadıklarımıza hangi adı vereceğimi bilemiyorum! Çünkü gerçekten sanki bir düş içindeyiz! Oysa düş falan değil yaşadıklarımız!  Radyoda Zeki Müren söylüyor; 'Zaman, sanki biiir rüüüzgâr ve biir su gibiii aaaksın!'...  bende nakaratlarda eşlik edip duruyorum. 'Aksın' derken, evet su gibi aksın zaman, buna bir diyeceğim yok

Korona günlerinde Ağustos ayı güncesi

Şu saatleri, günleri, ayları bildiren ‘takvim düzeni’
herkes için aynı olsa da, ‘zaman’ herkesin hayatında başka türlü ilerliyor. Bazen zamana teslim edersin kendini, zaman, sana uymasa da sen zamana uyarsın
ve hayatın akışı içinde yol alırsın, bilirsin ki ‘hayat, sen planlar yaparken
başına gelenlerdir.’ Ancak şimdi zamanın ibresi, sadece seni, beni değil
koskoca dünyayı avucuna  almış, yutmaya

Korona günlerinde Temmuz ayı güncesi




🌸

Haftalar bir gün, günler bir saat, saatler  bir dakika gibi geçerken ömrümüzden, bir ayı daha, göz açıp kaparcasına çabuk uğurlamak üzereyiz. Ben daha dünmüş gibi, son postumu yazmamın üzerinden, tam bir ay geçmiş, inanın hiç anlamadım. Zaman, olabildiğince hızlı akarken, benimse ruhumdaki ayar bu süreçte, tam tersine işledi; kâh ağır, kâh durağandı!. Hiç bana uymayan bir ruh hali bu!

Bu nasıl içimi acıtan bir sonbahar!






Birer birer dökülüyor yapraklar...



Bugünlerde boğazım düğüm düğüm! hıçkırıklarımın hepsi içimde !.

Öyle yoğun ve tarifi mümkün olmayan duygular yaşıyorum ki!. 



Uzun zamandır hiçbir şey yazamıyorum!.

Bir hiç'lik, bir boşluk içinde, öylece kala-kaldım!.



// Sessizliğimi ve suskunluğumu merak eden sevgili dostlarım! 

Biliyorsunuz uzun zamandır buralarda yoktum. 

Yaklaşık 2 aydır

Bandırma'da hayattan ve sanattan yansımalar








Yaklaşık bir iki haftadır buralarda
yoktum sevgili okur, bilmem yokluğum fark edildi mi! Kısa bir süreliğine de
olsa ana-baba ocağına ve benim de gençlik yıllarımı geçirdiğim Bandırma’da soluğu aldım. İstanbul öyle sanıyorum ki bu şehirde yaşayanları soluksuz bırakıyor.
Böylesine kaos ortamında ve yoğun tempo içinde nefes alamıyoruz adeta. Herkes
çok yorgun ve stres yüklü. Farkında olmadan

Kadim dostumuz 'zeytin ağacı' ve bir zeytin hasadı









“… Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela zeytin dikeceksin hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, Yaşamak yani ağır bastığından…”  Nazım Hikmet

İnsanlığın asırlık dostudur zeytin ağacı. Tarih öncesinden
günümüze; meyvesinden, dört mevsim güneşte parlayan yeşil gümüş renkli yaprağına,
gölgesinde

Balık mı, damat mı?





Balık sezonu öyle bir açıldı ki, hem tezgâhlar şenlendi, hem de ev hanımlarının bitmeyen handikabı   'bugün ne yapsam, ne pişirsem' derdine leziz deniz mahsulleri can yeleği gibi yetişiverdi, üstelik 'canlı balık bunlar, hamsiler, palamutlar' diyerek avaz avaz bağıran seyyar satıcılar sayesinde, balıklar artık hemen elimizin altında.


Sizi bilmem ama ben bir balık-severim ve şu sıralar

Yeni ev heyecanı!







Uzun zamandır buralarda yoktum, belki merak ettiniz! bu arada arayan, soran, mesaj atan değerli dostlarımıza çok teşekkür ederim. Neden olmadığıma gelince, yine yeniden tebdil-i mekân eyledik ama bu defa kendi evimize. 



'Meğer ne zormuş taşınmak!' diyemeyeceğim, çünkü bu ilk taşınmamız değil. Özellikle şehir dışında veya yurt dışında öğrencilik yapanlar ya da iş gereği tayin dolayısı ile

hep genç kaldı bendeki resmin!




Ne zaman bir yakını ölse birinin, / Onu ilk-ölüm sanır kalır o. Ne zaman bir sevdiği ölse birinin, / Onu en-ölüm alır kalır o. 



Ne zaman bir saydığı ölse birinin, / Onu hep-ölüm bulur kalır o. Ne zaman bir-bildiği ölse birinin, / Onu son ölüm sayar kalır o. 



Ne zaman bir umduğu ölse birinin, / Onu yok-ölüm duyar kalır o. Ne zaman bir her şeyi ölse birinin, / Kendini ölümlerle yaşar kalır

Hayat kısa, sanat uzun!







Biraz havadan-sudan, biraz kitaplardan, sinemalardan, biraz hayattan ve masallardan...



Havamız son zamanlarda parçalı-bulutlu. Bir açık, bir kapalı ama daha çok kara bulutlarla kaplı. Hava böyle keyifsiz olunca, ya
kitap okumak ya da film seyretmek ilaç gibi geliyor. Bazen de mutfakta alıyorum soluğu. Ender yaptığım kekler, sütlü tatlılar... nasıl geçiyor gözümün önünden birer birer:)) '

Yollardan sonra…






Bir kitap fuarı daha sona erdi.. Sanatla iç içe geçen iki
haftalık bir kitap mevsiminden sonra, kitaplar alındı, sinemamızın yüz yıllık
tarihine nostaljik gezintiler yapıldı.. bıkıp usanmadan seyredeceğimiz filmleri
aklımızın bir köşesine yazıp, ‘izlenecekler’ hanemize kayıt ettikten sonra
artık soğuk kış günlerinde, düşlere dalıp hayaller kuracağımız filmlerin,
kitapların arasında

Paylaşmak güzeldir







Çalar saatin sesi hâlâ kulaklarında zırr zırrr zırıldarken
ve sen çisil çisil yağan yağmura aldırmadan bir çırpıda hazırlanıp çıkmışken
dışarıya ve sabahın ayazı da çarpmışken yüzüne;

Bir randevuya geç kalmamak adına vaktinden önce gelmişsen
bir de!..
Bir kafede oturup beklemeyi ve beklerken de elindeki
dergilere göz gezdirmeyi veee!..

Fırından henüz çıkmış! dumanı üzerinde, bir porsiyon

daldan dala...








Gün, çölde susuz kalmış bir ademin suyu bulma telaşı içinde
kaygılı ve sonrasında suya kavuşmuş olmanın heyecanı ve rehaveti ile geçerken… daldan dala atladığım konular içinde arapsaçına dönmüş bir halde bıraktı beni.  Önce, bir hevesle aldığım ve her elimi
uzattığımda rahatlıkla alıp okuyabileceğim mesafedeki ‘ başucumdaki kitapları’ ı
nihayete erdirip, yerine yenilerinin konması