Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

BİLGİ NEDEN FAYDALIDIR ?

BİLGİ NEDEN FAYDALIDIR ?

Bilgi … Bilen ile bilinen arasında kurulan nesnel tanım önermeleri … Hava durumuna bakarız , bir bilgi ediniriz . Ona göre dışarı çıkarken üstümüze giyeceğimiz kıyafetleri seçeriz . Veya ekmek fiyatlarını biliriz ve ona göre hesaplı çıkarız alışverişe . Kurban bayramında kurban fiyatlarına göre kurban alırız veya almayız .
Çevremizde bize ilham veren her şeyde bir bilgi vardır . Berberde kuru fasulye yenmeyeceğini biliriz de berbere saçımızı kestirmek için gideriz .
Felsefede bilginin kaynağı nedir sorusu sürekli tartışılmıştır . Halbuki insanın nesneleştirdiği her şeyde bir bilgi vardır . Dağlarda , ovalarda , tarlalarda hep bilgi yok mudur ? !...
Bilginin kaynağı konusunda akıl ve duyular ya da tecrübeler iki kaynak olarak felsefede öne çıkmışlardır . Duyular yanıltıcıdır . Su dolu bardaktaki kaşığı kırık gibi görürüz . Ama duyulardan başka bilgi edinme aracı pek yoktur . Ben nesneleştirdiğim şeye nesnel bakarım . Ve her nesnede bir bilgi vardır derim .
Bilgi , duyulardan gelen izlenimler üzerine kuruludur . Bir aslan bilgi ortaya koyamaz . Ancak arıların birbirleriyle haberleşmek için bir dans ettiklerinden ötürü onlarda da bilgi edinme yoktur diyemeyiz elbette . Yoksa hayvanlar öğrenme yeteneği olmadan hayatlarını sürdüremezler .
Ancak simge yaratmak insana özgüdür . Hayvanlar da iletişim kurarlar . Mart ayında kediler nasıl çiftleşebilirlerdi yoksa , değil mi ? !...
Bilgi , hafıza denilen bir depoda tutulur , lazım olunca hafızadan bilgiler geri transfer edilir . Yani hatırlanır . Bilgiden faydalanmak demek bilgi ile önümüzü görebilmek demektir . Bilgi , faydalıdır elbette yoksa annemize hediye alırken ne alabileceğimizi bilmezsek nasıl onun gönlünü alabiliriz ? …
Elimde tuttuğum bir yeşil kaleme bakarak “ Bu kalem yeşildir . “ dersem bir bilgi önermesi kurmuş olurum . Fakat illaki de böyle demek zorunda değilim . “ Elimde yeşil bir kalem vardı . “ da desem olur , değil mi ? …
Tanıdığımız insanlara nasıl selam verirdik bilgi olmasaydı ? Cebimizdeki paranın hesabını bilmeseydik nasıl para harcardık ? Veya bir taksiye binmeden önce ona göre para nasıl tedarik ederdik ? Değil mi ? !...
Bilgi üretmede bilgisayarlar ya da PC ‘ ler ( personal computer ) insanın işini kolaylaştırmaktadır . Powerpoint programında bir slayt hazırladığımız zaman bilgiyi eğlenceli hale getirmiş olmuyor muyuz ? Veya Excel programında bir dosya hazırladığımız zaman harcadığımız paranın gidişatını kontrol edebiliyoruz , öyle değil mi ? …
05/06/12
Yazan : Tarık Tümlü adlı bir bilim insanı .

E – postam : dussunce@yahoo.com



BİLGİSAYAR ÇAĞINDA YAŞAMAK

Konu : Günümüz bilginin hızla paylaşıldığı ve üretildiği bir zaman dilimi halini almıştır . Bu konuda özellikle internet ağının etkisi büyüktür . Bilgi çağında bilgisayar bilmek bir ihtiyaç halini almıştır . Bilgisayar teknolojileri de hızla değişmekte ve artık farenin parmakla idare edildiği bilgisayarlara bile rastlamaktayız . Bu çağda bilgisayar bilmek bir gereksinimden öte bir zorunluluk durumuna erişmiştir . Bilgisayarlarla tanışmak ise bir zaman işidir .

BİLGİSAYAR ÇAĞINDA YAŞAMAK

Günümüz dünyası … Bilgiye ulaşmak zamanla ölçülüyor . Artık bilgiler parmaklarımızın ucunda … Bilgisayar teknolojileri sayesinde zaman minimuma indirgenmekte . Zamanla yarışan bilgi teknolojileri büyük kütüphanelerdeki bilgilerin yerini almış durumda . Büyük kütüphanelerde bilgileri aramak tozlu raflarda oluyorken bilgisayar başında artık saniyelerle ölçülen bir anlayışa geçilmiş durumda .
Bilgi , bilen ile bilinen arasında kurulan nesnel tanım önermeleridir . Elimde yeşil bir kalem tutarken “ Bu kalem yeşildir . “ dersem bir bilgi önermesi üretmiş olurum . Bunu “ Elimde yeşil bir kalem var . “ şeklinde de üretmem elbette mümkündür .
İnternet ağı … Esas çıkış nedeni savaş teknolojilerindeki haberleşme ihtiyacı iken günümüzde artık bir gereksinim halini almış bir durumda .
İnternet ağı olmasaydı bu gün için istediğimiz bilgiye kısa yoldan ulaşamazdık . Bilgisayar bilmek işte bu noktada artık bir ihtiyaç durumuna erişti . Bilgisayar bilmek bilgisayarın donanımından tutun yazılımına kadar geniş bir yelpazeyi barındırıyor .
Son üretilen bilgisayarlar farenin parmakla idare edilebildiği bilgisayarlara dönüşmüş durumda . Dokunmatik denilen bir fare teknolojisi söz konusu .
Bilgisayarı tanımak bir zaman işidir . Ve bu bir zorunluluk halini almıştır . Ben şahsen bilgisayarla internet kafelerde tanıştım . 2004 ‘ te bir işletmenlik kursuna gittim . Orada 3 ay boyunca kurs gördüm . En lazım ofis programlarını gördüm orada .
Bilgisayarlar klavyeden de idare edilebiliyor . Örneğin “ Windows + M  “ tuş kombinasyonu masaüstünü elde etmemizi fare olmadan sağlıyor .
İnternet ile sohbet etmek için Java programı kullanılıyor . Java dünyada milyarlarca kullanıcısı olan bir program . Veya bir yazılım .
Bilgisayarlarla haşır neşir olurken ben de bilgisayardan bir şeyler kaptım . Antivirüs yazılımlarıyla başım dertteydi ve de ben de bilgisayara format atmaktan neredeyse kaşarlandım yani .
Klavyede tuşları bilmek bazen işimizi çok kolaylaştırıyor . Örneğin “ Alt + Tab “ tuş kombinasyonuyla açık olan programlardan hangisini ekrana getireceğimize karar verebiliyoruz .
Ofis programlarından Excel ‘ de hücrelere veri girişi yapmak biraz sıkıcıdır . Ama o veriler bir tabloya dönüştü mü “ İşte ! “ dersiniz , “ İşte benim ortaya koyduğum tablo ! “ … Şahane , değil mi ? !
Bilgisayarlarla haşır neşir olurken siz de kendinize bir şeyler öğretebilirsiniz …
01 Şubat 2012 Çarşamba
Yazan : Tarık Tümlü adlı bir bilim okyanusu …
E – postam : dussunce@yahoo.com




MİLLİYETÇİLİKLE YAŞANIR MI ?

Konu : Atatürk milliyetçiliği , etnik veya ırkçı bir anlam taşımaz . Bütün anayasalarımızda bu olgu var olmuştur . Milliyetçilik ile anlaşılması gereken , bir ulus oluşturabilme düşüncesidir . Atatürk milliyetçiliği de zaten uluslaşabilme adına ortaya konulmuş bir ilkedir . Ulus devlet olmak demek , aynı ruha sahip bir toplum ve devlet olmak demektir . Bunu anlatan örnekler cumhuriyet tarihimizde mevcuttur .

MİLLİYETÇİLİKLE YAŞANIR MI ?



Milliyetçilik !!! Güzel ama yetersiz … Ne demek bu şimdi ? !
Bu memlekette yaşayan ama Türk olmadığını iddia eden kişiler için söylüyorum . Yunanistan da olsaydınız acaba Rus olduğunuzu mu iddia edecektiniz ? Hangi ülke vatandaşıysanız o ülkenin milletindenim diyecektiniz . Almanya da olsaydınız “ Ben Almanım . “ diyecektiniz . Size ırkınızı sorarlarsa o zaman tabii ki “ Kürdüm ” veya “ Çerkezim “ diyebilirsiniz . Ama hangi millet içerisinde yaşadığınızı soranlara da aynı şekilde “ Türk vatandaşıyım . “ veya “ Türküm . “ demeniz gerekecektir .

Atatürk milliyetçiliği , bu ülkede yaşayan herkesin ulus olarak Türk ulusundan olduğunu söylemektedir . Sizin ırkınızla uğraşan bir insan var mı acaba ? Mesela ben Tatarım . Tatar olduğumu rahatça söylüyorum . Ama vatandaşlığım Türk olmakla ilgilidir . Ben Tatar olarak ABD de yaşasaydım vatandaşlığım için Amerikan vatandaşlığı diyecektim . Yani ırkçı bir tutum yok Türkiye de . Suudi Arabistan da yaşayan kişi de “ Ben Suud um . “ diyecektir . Bunu söylemiş olmanın neresi kötü olabilir acaba ?
Bakın arkadaşlar … Bir millet ya da ulus olmak demek aynı kaderi paylaşmak demektir . Bu gün bütün dünya bunu yaşıyor . Dini anlamda bir ümmet olmak birleştirici bir anlam taşıyabilir ama bir toplum olmak için bu gün ümmet olmak değil millet ya da ulus olma düşüncesi var dünyada . Bunun dışında mesela Kürtler de aynı dili ve soyu paylaşıyorlar . Fakat birbirine karşı bağlılık duymayan insanlar millet olamazlar . Ne demek bu ? Yani mesela bu gün Irak ta Kürt liderler var . Ama hiçbiri birbiriyle anlaşma ve geçinme yolunu benimsemiyor . Düşünün . Aynı hedefe bağlanamayan ve birbirine düşmanlık besleyen insanlar bir devlet ve ulus olabilirler mi ?  Arkadaşlar … Burada Kürt ya da Türk ırkı diye bir şey söylemedim . Yani ırk ayrımı , insanları hor görme adına hiçbir şey söylemedim . Söylediğim sadece şudur ; bir devlet ve millet olmak aynı kadere inanmış ve birlik olmuş insanların eseri olabilir ancak . Birbirimize düşmanlık besleyerek aynı kaderi paylaşabilir miyiz ki ? !
Şunu da söylemek istiyorum ; Atatürk milliyetçiliği ilk anayasamızdan beri vardır . Cumhuriyetimizin ilk anayasası olan 1924 anayasasından beri bu ilke anlamını korumuştur .
Unutmamamız gerekiyor ; elimize silah alıp birbirimizi öldürmeye teşebbüs ederek ulus olamayız . Onun için önce insan olduğumuzun sonra da bu ülkenin bir bireyi olduğumuzun bilincinde olmalıyız  .

02.09.2008 02:15
E posta : dussunce@yahoo.com 
Yazan : Tarık Tümlü nün kendisi .

ALMANYA ' NIN DÜNYA SAVAŞLARINDAKİ ETKENLİĞİ

ALMANYA ' NIN DÜNYA SAVAŞLARINDAKİ ETKENLİĞİ



Alamanya !!! Güzel Alamanya !!! İşçilerin gittiği Alamanya ...

Doğrudur . Almanya , işçilerimizin gittiği bir yerdir . Ama ötesinde dünya savaşlarının çıkmasında Almanya ' nın rolü olduğu da aşikardır .

Almanya , Avrupalılar için bir gurur kaynağı ama dünya savaşlarında durum böyle değildi .

Çünkü Almanya , bir kere 2. Dünya Savaşı ' nda yakıp yıkmıştı ortalığı ...


1. Dünya Savaşı ' nda da durum öyle değil miydi ?
Totaliter rejimlerin kurulduğu bir çağda başka ne beklenebilirdi diyebilirsiniz ...

Ama Almanya ' nın savaşçı tutumlarının , bu savaşların çıkışında rolü olduğunu yadsıyabilir misiniz ?

Kapitalist rejimlerin yaşadığı bir dönemdi o . Doğru . Sadece Almanlar değildi elbet savaşı başlatanlar . Hatta bir Sırp milliyetçinin Avusturya kralı ve eşini öldürmesi 1. Dünya Savaşı ' nın başlamasında fitili ateşlemiştir demek yanlış olmaz .Ve hatta Rusya ' yı da suçlayabilirsiniz . İş işten geçmiştir de diyebilirsiniz . İngiltere ve Fransa ' yı da dünya savaşlarında etken olarak görebilirsiniz . Ama ne olursa olsun özellikle 2. Dünya Savaşı ' nda Hitler ' in tutumu çok yanlıştı bence . Milletler Cemiyeti ne kadar başarılı olabildi acaba 2. Dünya Savaşı ' nın çıkmamasında ? Peki BM , ABD ' nin Irak ' a girmesine ve sivil insanların ölümüne ne kadar engel olabildi ki ?!... Dünya , savaşları yaşamamalıydı . Ve de yaşamamalıdır . Kıbrıs ' ta federe bir devlet kurmayı Rumlar ve Türkler acaba çözüm yolu olarak görebiliyorlar mı ki ?!... ABD gibi federe bir devlet olsa Kıbrıs , ne olurdu acaba  ? Velhasıl dünya savaşa doymuyor . Pakistan ' da Benazir Butto ' yu şehit ettiler ( Bu , benim görüşümdür . ) . Oturup konuşmayı sevmeyen insanlar savaşmaya iş gelince " Hurra !... " diyebiliyorlar ! Ya da Arapça bir söz kullanalım ; " Yallah !..." diyebiliyorlar . Yani insaniyetini koruyan insanoğlu nerededir bunu anlamak lazımdır diye düşünüyorum . Almanya ' nın tek başına bütün dünyaya meydan okuması belki de bu dünya savaşlarının çıkmasında ana etken olmuştur denilebilir aslında .

Dünyada işsizlik var , aç insanlar var . Doğru ! Ama canımızı koruyamadığımız bir ortamda da karnımızı düşünmenin pek mümkün olacağını sanmıyorum .

25.03.2008 20:48:19

ALLAH ‘ A İMANIN ÖZELLİKLERİ

ALLAH ‘ A İMANIN ÖZELLİKLERİ

Allah ‘ a iman Allah ‘ ın sıfatlarına imanı da ihtiva eder .
İlim : Allah ‘ın her şeyi bilmesi demektir .
Semi : Allah ‘ ın her şeyi işitmesi demektir .
Basar : Allah ‘ ın her şeyi görmesi demektir .
Allah ‘ ın varlığı kendindendir . Allah dilemedikçe bir yaprak bile kıpırdamaz . Allah her şeye şahittir . Konuşulan her şeyi işitir , şahittir . Yapılan her şeyi görür , şahittir .
Varlığı kendisindendir . Hiçbir şey onun yaratmasından uzak kalamaz . Allah kullarına zulmetmez . Ancak kullar kendilerine zulmederler .
“ Allah ‘ ı kim yarattı ? “ sorusu bizi ondan başka yaratıcı olmayacağı inancına götürür .
Psikoloji , kimya , fizik , matematik , jeoloji gibi bilimler üstün bir kudretin var olduğunu bize öğretir .
Allah ‘ a iman eden bir kişi onun semi ve basar sıfatlarını bilir , edebe aykırı şeylere meyletmez .
Yaratılanlar O ‘ na muhtaçtır . O ise hiçbir şeye muhtaç değildir .
Allah , üstün bir kudret sahibidir . Kudret ; güç demektir . Onun gücü her şeye yeter .
Ona hiçbir şey gizli kalmaz . O , her şeyi bilir .
Onun ortağı , eşi ve benzeri yoktur .
Allah , her yeri ilmiyle kuşatmıştır .
Allah , dilediğini yapar . Dilediğini yaratır . Bu bakımdan üstün bir irade sahibidir .
Akıllı insanlar , üstün bir kudretin varlığına her zaman inanırlar .
Allah , parçalara ayrılamayan ve parçalardan ibaret olmayan bir bütündür .
Allah , kalpleri ve duaları işitir ve duaları kabul eder . O , her yerde hazır ve nazır olarak bulunur .
25/11/11

Yazan : Tarık Tümlü adlı bir zat – ı muhterem .

Ahmet Kaya hakkında

Konu : Ahmet Kaya , “ Saza niye gelmedin ? “ türküsünde gösterdiği başarıyı daha sonraları “ Beni vur “ gibi şarkılarda da göstermiştir . Ahmet Kaya ‘ nın Paris ‘ teki ölümü muammalı bir konu olarak kalmış ve de ölümü hakkında spekülasyonlar yapılmıştır . Ahmet Kaya ‘ nın “ Saza niye gelmedin ? “ türküsünü daha sonradan İbrahim Tatlıses yorumlamıştır . İbrahim Tatlıses ‘ e göre Ahmet Kaya bir ustadır .

AHMET KARDEŞ İLE …

Ahmet Kaya ‘ nın türkülerde gösterdiği başarı önemlidir … Niye mi ? Çünkü onu sevenler bu türkülerle onu anıyorlar .
Saza niye gelmedin / Söze niye gelmedin / Gündüz belli işim var / Gece niye gelmedin … Bu sözler bu türkünün deli bir aşkı anlattığını da doğrular kanımca . Herkes bu türküyü sevmeyebilir ama sonuçta bu türkü bir döneme damgasını vurmuştur . Aynı “ Yol ver dağlar “ da olduğu gibi .
“ Beni vur “ şarkısında Ahmet Kaya umutsuzluğunu dile getiriyor . Aslında Ahmet Kaya ‘ nın protest müzik yapmış olması onu hayran kitlesine kazandırmıştır . Onu sevenler tok sesini de sevmiş olabilirler .

Paris ‘ te öldüğü söyleniyordu . Maalesef muammalı ama o kadar da doğru . Çünkü Ahmet Kaya ‘ nın ölümüyle ilgili fotoğraflar basında yayımlanmış durumda . Onun için ölmedi dediler … Kimisi dedi ki “ O , kalplerde yaşıyor . “ Yok Abdullah Öcalan ‘ ın resmi önünde şarkı söylemiş ,…vs. Onun yaşamı hakkında yüz türlü laf vardır yani .
Ahmet Kaya ‘ nın “ Saza niye gelmedin “ türküsünü İbrahim Tatlıses  söyledi sonradan . Türkünün bazı sözlerinde değişmeler olmuştu İbo o türküyü söylerken .
İbrahim Tatlıses , Ahmet Kaya için “ usta “ demektedir . Aslında bence İbrahim Tatlıses , türkücülükte Ahmet Kaya ‘ yı geçmektedir . Çünkü Ahmet Kaya ‘ dan daha yanık bir sesi var onun .
Ahmet Kaya , kendisini fazla övmez hayatında . Sanki yalnız kalmış gibidir o . Her şeye küskündür , her şey onun yalnızlığını göstermektedir ona göre . Bir şarkısında “ Siz benim neden sustuğumu bilemezsiniz / bilemezsiniz /… “ diyor o . O , neler çekmiştir sahiden ? !
Sürekli yalnızlıktan bahseder o . Hatta Can Dündar ‘ ın bir belgeselinde şöyle diyordu : “ Bazen lokantalarda yemek yiyenlere bakar özenirdim . “ Yani parasızdı kendisi . Ama müzik dünyasına çıktığı zaman kasetleri reklamsız binlerce adet satabilmişti de onun .
Peki Ahmet Kaya , neden kaçtı ? … Kendisine tepkili onlarca , yüzlerce insandan kaçtı o . Keşke kaçmasaydı da “ Gerekirse yargılanırım ve aklanırım . “ diyebilseydi . Belki böylesi daha iyi olurdu onun için .
6 Şub. 09

E – postam : dussunce@yahoo.com

Yazan : Tarık Tümlü ‘ nün duvardaki yankısı .

Bazı ilginç bilgiler

Aguilar nedir ? : Madrid ‘ te 1923 yılında kurulan İspanyol kitapevi . Geniş bir neşriyatı vardır . Sanattan bilime , kartoğrafyadan çocuk yayınlarına kadar geniş bir yayın yelpazesi bulunur . Kurucusu 1888 yılında doğmuştur . Atlaslar ve dil ansiklopedisi gibi yayınları da mevcuttur .
Aguilar De Campoo nedir ? : İspanya ‘ da Valencia şehrinde , bir şehir . 1980 ‘ li yıllarda 2500 nüfusluydu . Roman üslubunda güzel bir dehlizle ilgisi vardır .
Aguilas : İspanya ‘ da bir şehir . Akdeniz kıyısındadır . 1980 ‘ li yıllarda 15200 nüfusluydu . Romalılardan kalma kaplıcalarla ilgisi vardır .
Ventura Ruiz Aguilera kimdir ? : İspanyol şairi . ( Doğumu Salamanca ) Liberalizmi savunan başarılı bir gazeteci oldu . Milli efsanelere yer veren lirik şiirler yazdı : Milli Yankılar ( 1854 ) .
Emilio Aguinaldo kimdir ? : İspanyol hükûmetine karşı ayaklananların ele başılarından biridir . Üniversitede okurken askerlik sanatına merak saldı . 1896 isyanına katıldı . İspanyollar kazandıkları başarılara rağmen Aguinaldo ile barış yoluna gittiler . İspanyol – ABD savaşı olunca Aguinaldo , ABD ile dostluk anlaşması yaptı ve bir ihtilal hükûmeti kurdurarak kendisini başkan ilan ettirdi . ABD , kendisinden adaları isteyince bu sefer onlarla mücadele etti . General Otis ‘ e yenildi . 1901 ‘ de ABD ‘ ne sadakat yemini etti . 1935 ‘ te başkan adayı oldu , seçimi kazanamadı . 2. Dünya Savaşı sırasında Japon hükûmetine girdi . 1945 ‘ te ABD tarafından hapsedildi . 1950 ‘ de başkan Quirino tarafından hükûmete girmeye davet edildi .
Agum : Babil ‘ de Kassit hanedanına üye olan iki kralın ismi . – Agum 2 : Tanrı Marduk ‘ u Babil ‘ e getiren kraldır .
Agung : İndonezya ‘ da bir volkan . Volkanik tepelerin en yükseği 3142 m. dir .
İgnacio Agusti kimdir ? : İspanyol bir yazar . Önce Katalonya dilini , sonraları Castilla dilini kullandı . Katalonya halkını anlatan bir dizi roman yazdı . 1944 ‘ ten 1957 ‘ ye kadar Destino dergisini yönetti .
Miguel Agusti kimdir ? : İspanyol bir yazar . Zıraatin sırları üzerine bir kitap yazdı ( Barselona , 1617 ) ve kitabın sonuna Latince , İspanyolca , Portekizce , İtalyanca ve Fransızca gibi dillere ait bir sözlük ekledi .

Âgûş veya âğuş : 1. Mecazi . Yatak . 2. Sığınılacak yer . 3. Kucak

Âgûş be âgûş : Kucak kucağa .
Âgûşunu açmak : Kucak açmak .
Derâgûş etmek : Kucaklamak .
Aguti : ( Brezilya ‘ da konuşulan Guarani dilinden gelmedir . ) Tavşan boyunda , kuyruğu ve kulakları kısa , arka ayaklarında üç parmak bulunan kemirici , küçük memeli .
Agutilerin bilinen 20 kadar türü vardır . Agutilerin veya altın tavşanların eti yenir . 50 cm. uzunluktadır . ( Guyana , Brezilya ve Peru ‘ da )
10.06.2012 04:55

Yazan : Tarık Tümlü adlı bir cengaver .

Aeneis

Aeneis : MÖ. 29 ‘da yazılmaya başlanan ve on yıl sonra yazar öldüğünde hâlâ bitirilememiş olan , Vergilius ‘ un 12 bölümlük destanı . Vergilius , ölümünden sonra eserinin yakılmasını istemişti . Fakat , Augustus bunu reddetti ve yayımlattı .
İkonografi . Aeneis ‘ in resimli baskıları ilk önce Vatikan kütüphanesinde ( 4. yy. el yazması – Codex Vaticanus isimli ) sonra da Bern Vergilius ‘ u ile başlar ( Karolenj Devri ) .
Aeneis ‘ in tahta gravürlü ilk baskıları önce Lyon ‘ da daha sonra Strasbourg ‘ da ( 1502 ) ve yine Lyon ‘ da ( 1517 ) olmuştur .
Aeneis ‘ i resimleyenler daha çok Roma ‘ da , Londra ‘ da ve Paris ‘ te bu işle uğraşmışlardır .
Roma ‘ daki 1819 yılında son bulan baskı resimlemeleri bahis konusu yapılabilir .
15.03.2012 17:03:08
Yazan : Tarık Tümlü adlı bir cengaver 

AÇIKÖĞRETİM İNKILAP TARİHİ VİDEO 1 ‘ DEN SINAVLAR İÇİN BİLGİLER

AÇIKÖĞRETİM İNKILAP TARİHİ VİDEO 1 ‘ DEN SINAVLAR İÇİN BİLGİLER

İnkılap tarihi video 1 ‘ den edindiklerimden :
Toplumlar bazen kendiliklerinden bir ilerleyiş temposu içerisinde hareket ederler . Bu ilerleyiş normal olarak gerekli ve önemlidir . Bir toplum normal olarak ilerleyebilmelidir elbette . Fakat bazen zaman içerisinde bir donma başlayabilir . Ya da şöyle diyeyim ; toplum ilerleme yetisini kaybedebilir . Bunun nedeni çözümsüzlük olabilir .
Toplum ilerleyemiyorsa o zaman toplumu ilerletecek girişimlerde bulunulması kaçınılmaz olacaktır . Böyle insanlar , kurumlar varsa o toplum ilerleme yoluna girebilir . Yoksa o toplum tarih sahnesinden silinme noktasına dahi gelebilir .
Böyle zamanlarda bir ihtilalin patlak vermesi an meselesidir . Yani yeni bir düzeni kuracak bir itici kuvvet kendisini gösterebilecektir . Ardından bir devrim ya da inkılap gelecektir . Yani yeni bir düzen …
Devrim ya da inkılap aynı anlamda fakat farklı kökenli olan sözcüklerdir . İnkılap Arapça ‘ dır ve sözlüklerde kalıp değiştirme ya da evrim anlamlarına gelir . İnkılap , teknik anlamda ihtilalden sonra düzen içine giren yeni bir sistem anlamını taşır .
Türk inkılabı evrimleşen bir toplumun zamanla yerinde sayması üzerine gerçekleşti . Osmanlı ‘ da bu yerinde sayma üzerine her tür reform yapıldı ama istenen sağlanamadı . Bunun üzerine Türk devrimi ya da inkılabı Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde oldu .
Türk devriminde hem dış düşmanlara karşı bir savaş hem de Osmanlı ‘ ya karşı bir iç ihtilal oldu .
Türk devriminde devrimi yürüten kadro başta düzeni yeniden kuracak bir devlet oluşturdular . Yani TBMM kuruldu . Ve bu ihtilal Fransız İhtilali ‘ ndeki gibi kanlı olmadı . Bu devrim hem dış düşmana hem de Osmanlı ‘ ya karşı yapıldı . Bu iki ihtilal başarılı oldu . Ardından devrim oldu . Ve bu devrim 1938 ‘ e dek sürdü .
Yeni kurulan Türk devleti demokratik , laik , sosyal bir hukuk devleti olarak yaşamını sürdürüyor . Ve bu ve benzeri ilkeler 1982 anayasasında da mevcut durumda .
26 Eylül 2009
E – postam : dussunce@yahoo.com
Yazan : Tarık Tümlü adlı bir bilim çocuğu 

Açıköğretim ve devrim kavramı

Açıköğretim ve devrim kavramı
Prof. Dr. Ahmet Mumcu
Diyor ki
Ben inkılap tarihi video1 ‘ i yeniden seyrettim . Bu gün bile birçok şeyi anlatıyordu bu video .
Hakikaten bu profesör güzel anlatıyor . İnkılap veya devrim kavramını anlatıyor .
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ‘ nde öğretim üyeliği yaptım diyordu ve 6 bin kişilik korkunç öğrenci yığınlarıyla karşı karşıya olduklarını söylüyordu .
Video çekildiği sırada 70 üniversite vardı .
Açıköğretim yoluyla eğitiminizi devam ettirdiğiniz için teşekkürler .
Bu ne izzet ne ikram …
1983 ‘ te kurulan bir sistem açıköğretim .
Daha öncesinde Milli Eğitim Bakanlığı başarısız bir girişimde bulundu .
2010 yılında bir ön yargı yok açık öğretimle ilgili .
Derslerinizi günü gününe çalışınız …
Her dersiniz bir üniteden oluşuyor .
Profesörümüzün tavsiyesi
İnkılap tarihi
İsmi
Neyi anlatıyor ? …
İnkılabın tarihini öğrenelim sonra Atatürk ilkeleri …
Devrim ile ihtilal karışıyor .
İhtilal , devrimin ön safhasıdır .
Bir devlette donmalar başladıysa
Bu düşünce birikimi
İhtilal getirir .
Fransız ihtilali …
Orada halk sınıfları arasında eşitsizlikler vardı .
Basiretsiz krallar da işe girince …
Ulus devlet ilkesini getiren
Fransız devrimi oldu .
Devletler normal ilerliyorsa
Ekonomik olarak da işler normalse
O devlette evrim vardır .
Bizim devrimimizin en önemli özelliği
Dış düşmanlara karşı bir savaş , Osmanlı ‘ ya karşı bir savaş .
Sonra 1938 ‘ e kadar devam eden
Türk inkılabı …
Bu videoların özelliği profesöre göre
Eksiklerin tamamlanmasıymış .
Kitaplardaki aynı şeyi videolarda çıkıp anlatmak
Doğru değilmiş ….

24.10.2010 20:55
Yazan : Tarık Tümlü
E – posta : dussunce@yahoo.com