Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

İnsan Vücudunun Sırları

Vücudumuzun hiç bilinmeyen yönleri...

1-Her ne kadar beyin acı sinyallerini vücuda yaysa da kendisi acıyı hissetmez.

2-Beynimizin gün boyunca daha aktif olduğunu düşünsek de, aslında beynimiz biz uyurken daha fazla çalışır.

3-Daha yüksek bir I.Q. seviyesi daha fazla rüya görmek demektir.

 
4-Beynimizin çalışması için 10 watt'lık bir enerjiye ihtiyacı vardır.

5-Beyin toplam vücut ağırlığımızın %2'sini oluştursa da, vücudumuzun ihtiyacı olan kalori ve oksijenin %20'sine ihtiyaç duyar.

6-Beynin şekli ergenlik çağında değişir.

7-Beyin bilgileri farklı hızlarda işler. Beynimizdeki nöronlar farklı yapılandığı için bazı bilgiler çabuk hatırlanır, bazıları ise daha geç.

8-İkiziniz olmadığı sürece vücut kokunuz sadece size özeldir ve benzeri yoktur. Bebekler bu nedenle annelerinin kokularını diğerlerinden ayırt edebilirler.

9-Kadınların koku alma duyuları erkeklerden daha gelişmiştir.

10-Burnunuz 50,000 farklı kokuyu tanıyabilir.

11-Aşırı yemek yediğinizde işitme kaybı olur.

12-Dişleriniz daha siz doğmadan gelişmeye başlar. Doğduktan aylar sonra dişler görünse de aslında doğmadan 6 ay önce gelişmeye başlarlar.

13-Bebekler yavru öküzlerden daha güçlüdürler, tabi vücut ölçülerine bakıldığında.

14-Bütün bebekler mavi gözlü doğarlar. Bebeklerin gerçek göz rengi melanin ve ultraviyole ışıklara maruz kalma sonucunda açığa çıkar.O zaman kadar bütün bebekler mavi gözlüdür.

15-Çoğu erkek uyurken düzenli olarak ereksiyon yaşar. Erkekler uyurken farkında olmasalar bile her 1-1,5 saatte bir erekte olurlar.

16-Seksteki birleşme ağrıları kesip stresi de azaltıyor.

17-Sağlıklı kulaklar için kulak kiri gereklidir.

18-Ayaklar bir günde yarım litre ter üretebilir. Ayaklarınızda 500 bin(her birinde 250 bin) ter bezi bulunmaktadır. Bu da ne kadar ter ürettiğini tahmin etmenize yardımcı olabilir.

19-Bir hapşırık yaklaşık 44,704 m/s hıza ulaşır.

20-Öksürük ise 26,8224 m/s hızdadır.

21-Kemikler yeterince kalsiyum alınmazsa kendi kendini yok edebilir.

22-Vücudunuzdaki kemiklerin 1/4'i ayaklarınızdadir. Her bir ayakta 26 kemik vardır yani iki ayağınızda bulunan 52 kemik vücudunuzdaki 206 kemiğin %25idir.

23-Bilimadamları tam olarak sayısını saptayamamıştır fakat, suratınızı asmak gülmekten daha fazla kası harekete geçirir.

24-Yaşamınız boyunca ürettiğiniz tükürük iki yüzme havuzunu doldurabilir.
25-Bir adım attığınızda 200 kasınızı kullanırsınız.

26-Vücudunuzdaki en güçlü kas dilinizdir.

27-Kemik çelikten daha güçlü olabilir.

28-Sağ eli kullanmak ömrünüzü uzatabilir. Sağ elini kullananlar solaklara göre 9 yıl daha uzun yaşar.

29-Sadece insanlar duygusal gözyaşı dökerler, hayvanlar ise fiziksel acı hissettiklerinde.

30-İdrar keseniz yaklaşık bir beyzbol topu büyüklüğündedir ve tamamen dolu olduğunda oldukça belirgin hale gelebilir.

31-Adrenalin size süper güç sağlar, bazı durumlarda vücudunuz adrenalin salgıladığında bir arabayı bile kaldırabilirsiniz.

 

5 Hareketle Güçlü Bir Merkez Bölgesi

Bir basketbol topunuz var mı? O zaman merkez bölgenizi kuvvetlendirecek bu antrenman için gerekli tüm aletlere sahipsiniz.

Hangi spor dalıyla uğraşırsanız uğraşın, yüksek performans sergilemek için güçlü bir merkez bölgesine sahip olmanız gerekir. Peki, sadece bir basketbol topuyla bunu başarabileceğinizi söylesek? Bu antrenman sayesinde karın, sırt ve bel bölgenizi geliştirmeniz sadece 5 dakika sürecek. Bu programı hazırlayan, EliteAthleteTraining.com sitesinin sahibi Alan Stein, her egzersizi bir dakika yapıp, 45 saniye dinlendikten sonra sıradaki harekete geçmenizi öneriyor. Kolay gelirse hareketleri arka arkaya üç tur yapabilirsiniz.

1- Plank

Elleriniz bir basketbol topunun üzerinde olacak şekilde klasik şınav pozisyonu alın. Bu şekilde vücudunuzun duruşunu bozmadan bir dakika bekleyin. Hareket boyunca kollarınızı düz tutmaya, kalçanızı da aşağıya düşürmemeye gayret edin. Vücudunuz güçlendikçe bekleme süresini uzatırsınız.
2- Knee-to-elbow plank
Yine plank egzersizinde aldığınız pozisyonu alın, fakat bu kez sağ dizinizle sol dirseğinizi birbirine mümkün olduğu kadar yaklaştırın. Bu şekilde 30 saniye kadar bekleyin. Daha sonra sol dizinizi, sağ dirseğinize yaklaştırarak 30 saniye daha bekleyin.
3- Lying woodchop
Dizleriniz kırık olacak şekilde sırtüstü yere uzanın. Kollarınızı geriye uzatıp basket topunu tutun. Şimdi, mekik çekerek topu bacaklarınızın arasına getirin. Sonra yavaşça geri yatarak topu ilk yerine koyun. Dikkat; kollarınızın açısı hareket boyunca değişmemeli.
4- Side to side twist
Yere oturun ve hafifçe geri yatın. Dizleriniz kırık, ayaklarınız yerden birkaç santim yukarda olsun. Topu iki elinizle göğsünüzün önünde tutun. Gövdenizi çevirerek topu önce sağ tarafa ardından diğer tarafa çevirin. Dikkat; kollarınızı değil, gövdenizi döndürmelisiniz.
5- Over and under
Aynı bir önceki hareketteki gibi yere oturun. Dizleriniz kırık olsun. Ayaklarınız ise yerden 10 santimetre havada. Şimdi, topu bacaklarınızın altından ve üstünden geçirerek sekiz çizin. Aynı esnada sağ ve sol dizinizi sırasıyla kendinize doğru çekip geri götürün.
 

Protein Dosyası

Sağlıklı yaşamın temel besini proteine vücudumuz ne kadar gereksinim duyar? Hangi zamanlarda tüketilirse faydasını görürüz? En iyi protein hangi besinde bulunur?

Proteinle ilgili bilinmeyenleri büyüteç altına alıyoruz...

Birinci kural


Protein tüketmediğiniz takdirde, sittin sene vücudunuza kas kazandıramazsımz. Anlaştık mı? Peki. Bilgi eksikliğinden tutun da, yanlış anlamalara kadar kayan çizelgede maalesef protein tüketimini bir türlü hakkıyla yapamadığınızı da biliyorsunuzdur herhalde. Tamam, bunda da anlaştık. Şimdi ne yapacağız o zaman?

Protein kavramını kılı kırk yararak incelemeye başlayacağız.

Ne kadar?

En önemli soru. Vücudumuzun ne kadar proteine ihtiyacı var? Şöyle anlatmaya başlayalım o zaman. Sporcuların, spor yapmayan kişilere göre daha gelişmiş bir vücut yapısına sahip oldukları bir gerçektir. Kasların yapısını da proteinler oluştur. Dolayısıyla, sporcuların daha fazla protein almaları gerektiği fikri kafanızda oluşabilir ki, nispeten doğrudur. Ancak kasların % 70'inin su olduğu gerçeğini unutmamak gerekiyor. Su dışındaki ağırlığın ancak yarısını proteinler oluşturur. Kaslardaki protein oranını koruyabilmeleri için günlük kullanılan protein kadar alınması gereklidir. Günlük kas çalışmasındaki artışla birlikte protein gereksinimi de artar.

Sağlıklı bireylerde her kilogram vücut ağırlığı başına 0,8-1,1 g protein yeterli iken sporcularda bu oran 1,5-2 grama kadar yükselir. Yani günlük alınması gereken enerjinin %15-20'sinin proteinlerden karşılanması gerekir. Büyüme çağındaki genç sporcular yalnız kas kuvvetlenmesi için değil, büyümeleri için de proteine ihtiyaç duyduklarından günlük enerjinin % 25'ine kadar protein alabilirler. Kuvvet gerektiren spor dallarında yarışmacılar vücut ağırlıklarının her kilosu için 2-3 g protein, çabukluk isteyen spor türleri ile dayanıklılığın önemli olduğu spor dalları için 1,5-2 g protein almaları yeterlidir. Kısaca size önerimiz, haftada 3-4 kere spor yapıyorsanız ve eğer ortalama kilolarda seyrediyorsanız ağırlık başına 1,7-1,8 gram protein alarak günlük gereksinimi karşılayabilirsiniz.

Özellikle kuvvet gerektiren spor dallarındaki sporcuların birçoğu protein gereksinmelerini protein tozları alarak karşılama eğilimindedirler. Günde 4-6 saatlik ağır idman döneminde, sporcunun yeterli yiyecek tüketemediği durumlarda protein tozları pratik bir çözüm olmaktadır. Ancak enerjinin besin öğelerine dağılım dengesini korumak için protein tozlarının gelişi güzel kullanılmaması gerektiğini de unutmayın.


Protein patlaması!

Her şeyin fazlası zarar olduğu gibi, alınan protein miktarının fazla olması vücudunuza ciddi zararlar verebilir. Nasıl mı? işte böyle... Proteinler vücutta depo edilmez. Alınan proteinlerin fazlası maalesef yağa dönüşerek depo edilirler. Yağın artması, sporcunun performansını düşürüp istenmeyen vücut ağırlığı teşekkülüne sebep olur. Ayrıca protein bakımından zengin hayvansal kaynaklı besinlerin yapılarında katı yağ ve kolesterol bulunmaktadır. Bu tür yiyeceklerin fazla oranda tüketimi ileri yaşlarda kalp-damar hastalıklarına yakalanma riskini arttırır. Öte yandan proteinlerin parçalanması sonucu oluşan artık maddelerin (Ürik asit) atımı böbrekler yoluyla olduğundan sporcularda su kaybına yol açar. Son olarak da fazla proteinin vücuttan kalsiyum atımını hızlandırdığını söyleyelim ve bu karamsar noktayı sonlandıralım.

Ya almazsak?

Böyle bir soruya vereceğimiz cevabı az çok tahmin ediyorsunuzdur. Protein almayan veya az tüketen kişilerin durumu gerçekten çok vahim! Şöyle açalım; protein yetersizliği günlük diyetle alınan proteinin miktar ve kalite yönünden gereksinimi kullanımı ciddi ölçüde azalır. Uyarması bizden.

Biftek mi protein tozu mu?

Merak edilenlerin başında gelen bir problem daha! Acaba proteini sporcu gıdalarından mı, yoksa gerçek yiyeceklerden mi almalı? Hangisi daha etkili? işte cevabı. Uzmanların ortak görüşü, proteinin gerçek yemeklerden karşılanması yönünde. Kana hızlı karışan proteinlerin yemek öncesi ve kesinlikle proteine ihtiyaç duyuyoruz. Yetersiz miktarda protein kullanımında, vücut kendi dokularındaki proteini kullanmak durumunda kalıyor. Pek çok rahatsızlık bu nedenle ortaya çıkıyor.

Ancak bu mazeretlere sığınmadan sınırları zorlayıp proteini gerekirse taştan çıkarmanız gerekiyor. Çünkü uzun süreli yetersizliklerde vücut kendi dokularındaki proteini kullanmak zorunda kalıyor ve büyümeniz yavaşlıyor, hatta durma noktasına geliyor. Halsizlik, şişlik de cabası. Antikor yapımı azaldığı için hastalıklara karşı direnci azalan kişinin iyileşme süreci de uzadıkça uzar. Demir, kalsiyum ve A vitamini gibi besin öğelerinin vücut rafından sonrası alınmasından, yavaş sindirilen proteinlerin ise günün diğer zamanlarında tüketilmesinden yana olan beslenme uzmanları, ek sporcu gıdalarının da faydasının üzerinde duruyorlar. Protein tozu veya amino asit bileşenleri vücuda kazandırılmadan fit bir bedene sahip olmak neredeyse hayal.

Protein tozu çeşitleri

1- Soya proteini: Soya bitkisinden üretilmiş yüksek oranda bitkisel protein içeren ürünlerdir. Bitkisel proteinlerin biyolojik değerleri hayvansal proteinler kadar yüksek değildir, aklınızda bulunsun. Vücut bitkisel proteinleri, hayvansal olanlarına göre daha zor sindirir. Bu nedenlerle fazla tercih edilmezler.

2- Süt ve Yumurta proteini (Kasein): Yüksek oranda yumurta ve süt proteinleri ihtiva ederler. Bu proteinlerin biyolojik değerleri yüksektir. Yumurta ve süt tüketmeyi sevmiyorsanız kullanabilirsiniz ancak daha etkili protein çeşitleri var.

3- Whey Protein (Konsantre): Peynirin mayalanması esnasında peynir altı suyu diye tabir edilen bir atık ortaya çıkar. Satılan çikolatalar ve bazı hazır gıdaların içeriklerine baktığınız zaman peynir altı suyu ibaresini görebilirsiniz. Pek çok alanda kullanılan bu malzeme, whey protein tozlarının ham maddesidir. Çeşitli işleme teknikleri ile %90 oranlarında protein içeren whey protein tozları ortaya çıkar. Biyolojik değerleri çok yüksek olan bu ürünlerin protein zincirleri yumurta proteini veya sütteki kasein proteinine göre daha kısadır ve bu yüzden hızlı sindirilirler ve çabuk kana karışırlar.

4- Whey Protein (Filtrelenmiş): Protein kalitesi olarak konsantre olanlarına göre pek bir farkı yoktur. Filtrelenmiş whey proteinlerin en önemli özellikleri 10 dakika gibi çok kısa bir sürede sindirilmeleri ve özellikle egzersizden hemen sonra alınırsa daha fazla anabolik etki göstermeleridir. Bu özelliklerinden dolayı pek çok sporcu filtrelenmiş whey proteinlerini tercih eder.


Dönemsel diyetler,Yaza hazırlık egzersiz programları,1 haftada 5 kilo hikayeleri artık eskidi..ŞİMDİ WELLNESS ZAMANI..!!


Daha öncede söylediğimiz gibi ; Fitness Home olarak amacımız size dönemsel diyetlerle zayıflama yada yaza hazırlık amacı ile oluşturulan egzersiz programlarını yüklemek değil sağlıklı ve spor dolu bir yaşamı misyon edindirmektir.

Ancak bu şekilde kalıcı sağlık,huzur,içsel ve bedensel mutluluğa ulaşabiliriz...

Wellness...Bu İngilizce sözcüğün tam karşılığını (pek çok dilde olduğu gibi) bizde de sadece bir kelime ile ifade etmek kolay değil. Biz wellness’ı "kendini iyi hissetmek" olarak tanımlıyoruz. Ama onun bundan çok daha derin anlamlar taşıdığını da biliyoruz. Wellness bir yaşam tarzıdır. Bu yaşam tarzı, "hayatın keyifli, eğlenceli, sağlıklı, uzun, enerjik, ruh ve beden dengesi içinde yürütülmesini" tanımlar. Bir başka deyişle "yemeğinizi bir takıntı veya ihtiyaç olmaktan çıkarıp sağlıklı ve hoş bir eğlenceye dönüştürebildiğiniz, stresi hayatınızı daha üretken hale getiren bir araç gibi yönetebildiğiniz, fiziksel aktivite ve egzersizleri olmazsa olmaz bir yaşam biçimi olarak sürdürdüğünüz ve kendinizi daima formda, enerjik hissettiğiniz yeni bir hayat"ın adıdır wellness yaşamı.

Alışmış olduğu bir hayat tarzının dışına çıkmak insanoğlu için herzaman sıkıntı vericidir. Bu hayat tarzı farkında olmadan dışarıdan dayatılmış olsa da bu böyledir.
Bir hücre dahi dış dünyanın zararlı etkilerine DNA’sında yerleştirilmiş koruma yöntemi ile karşı koyarken, en gelişmiş canlı olan insanoğlu nasıl oluyor da dış dünyanın dayatmalarına karşı koyamıyor? Diğer tüm canlılardan farklı olarak çevreyi değiştirebilme yeteneğine sahip olan insan, nasıl oluyor da kendisine dayatılan bir yaşam tarzının kölesi olmayı içine sindirebiliyor?


Halbu ki, yaldızlı, şatafatlı reklâmlarla kendisine dayatılan bu yaşam tarzını sürdürdü- ğünden beri toplumun her geçen gün sağlığı bozulmakta, hastalıkların ve bu hastalıklar sonucu ölümlerin sayıları hızla artmaktadır.

Kalp hastalıklarından muzdarip insan sayısı 3 milyon cıvarına ulaşmıştır. Yılda bu hastalıktan 260 bin insanımız ölüyor. Heryıl 150 bin yeni kanser hastası ekleniyor ve heryıl 100bin insanımız kanserden ölüyor.

Ülkemizde 26 milyon insanımız sıgara içiyor. Bunun 17 milyonu sıgara bağımlısı haline gelmiş. Heryıl 600 bin çocuk ve gencimiz kendilerini koruyacak bir merci olmadığı için sıgaraya başlıyor. Uyuşturucu kurbanlarının %99 uuyuşturucuya önce sıgara ile başlıyor.
Ülkemizde sağlığa harcanan para 14 milyar ABD dolarıdır. Sıgara, alkol ve bunların yol açtığı sorunlara ödenen ise 30 milyar ABD dolarıdır. Bu akıl almaz çelişkinin muhatabı kimdir ve nerededir?

Yanlış beslenmenin sonucu yağlanan vücutta oluşabilen tansiyon, kan şekeri ve zararlı kolestrol gibi hastalıkların görülme sıklığı 20-30 yaş arasındaki insanlarımızda %10 iken, 60-70 yaş arasındaki insanlarımızda %60-75 ‘e dayanmış durumdadır.Bu istatistik rakkamları çoğaltabilir, çeşitlendirebiliriz. Ancak bu rakamlar dahi birşeylerin iyi ve düzgün gitmediğini göstermeye yetmektedir.

Fast-food, cola, sigara, alkol ve birçok zararlı kimyasal katkıların kullanıldığı gıdaların oluşturduğu yanlış beslenme ve insanlarımızın hareket etme azlığı sağlıksız yaşam tarzımızı tehlikeli boyutlara çıkarmış ve kalp hastalıkları, kalp krizleri, felç, kanser, tansiyon, kan şekeri ve bağışıklık sistem bozuklukları gibi hastalıkların hızla artmasına yol açmıştır. Felaket tellallığı yapmıyorum. Çeşitli kurumların rakkamlarla ortaya koyduğu bir tablodan söz ediyorum.

İşin garip tarafı ise, hergeçen gün daha da belirgin hale gelen bu sağlıksız yaşam tarzını sürdürebilmek için ülkemiz yılda milyarlarca dolar ödemektedir. Ülkemiz, gelişmiş Ülkelerin gıda, ilaç ve kozmetik ürünlerinin ve bunların teknolojilerinin pazarı haline gelmektedir. Böyle devam ederse, güçlükle kazandığımız dövizleri, başkalarının ürettiği ve yüksek fiyatlarla sattığı, pahallı teknoloji ürünlerine, gıda, ilaç, kozmetik ve teknoloji transferlerine ödemek zorunda kalacağız.

Şüphesiz, gelişmiş ülkelerde de çöreklenmiş, trilyonlarca dolarlık gıda, sağlık ve kozmetik sektörleri geleceklerini düşünmek ve Pazar alanlarını planlamak zorundadırlar. Bu sebeple, distrübütör ismi altında ajanlarını, siyasi otoriteleri, gerekirse güçlü ve gelişmiş ülkelerin kontrolunda olan Dünya Bankası ve İMF’yi kullanarak bu planlarını en acımasız şekilde uygulamaktan çekinmemektedirler.

Sonuçta, bu küresel güçler hertürlü kirli metodları kullanarak Trilyonlarca dolarlık gıda, ilaç, kozmetik, malzeme, teçhizat, cihaz ürünlerini bizim gibi uydu ülkelere yüksek fiyatlarla pazarlayacaklar ve bağımlılığımızı daha da güçlendirmeye devam edeceklerdir.

SAĞLIKLI BİR YAŞAM TARZINA DÖNMELİMİYİZ?

İçinde bulunduğumuz süreç, toplumsal yapımızı tüketen bir süreçtir. Bu süreçten biran evvel kurtulmak gerekmektedir. Evet! Bağımsız irademizle yeni bir yaşam tarzını düşünmeliyiz. Tarih boyunca bizi biz yapan, manevî değerlerimizle uyumlu, bize yaşama sevincimizi tekrar kazandıracak yeniden Sağlıklı bir yaşam tarzına dönüş yapmalıyız. Bu karar o kadar da korkulacak bir karar değildir. Düşünün 50, bilemediniz 100 yıl öncesine kadar yüzlerce asır yaşamış insanlar bugün vazgeçemiyeceğimizi sandığımız bu ürünlerle yaşamadılar. Ceddimiz Sağlıklı yaşam tarzını uygulayarak asırlar boyu güçlü ve saygın devletler kurdular.

Toplumumuzun şimdilerde kaybolmuş gözüken doğal ve organik yaşam unsurlarını tekrar gün ışığına çıkarmak herhalde gurur verici bir şey olmalıdır. Hür irademizle önce kendi nefsimizde oluşturacağımız doğal ve sağlıklı yaşam tarzı çevremizde de kabul gördükçe kısa zamanda güçlü bir harekete ulaşacaktır. Başlangıçta kurulu düzenleri ve kısa vadeli menfaatları sebebi ile üreticiler ve satıcılar, bu harekete hemen katılamaya- caklardır. Ama eninde sonunda uymak zorunda kalacaklardır. Bu yeni sürecin ilk adımı şüphesiz mevcut sağlıksız yaşam düzenini boykot etmektir. Boykot sürdükçe ve yayıldıkça üretici ve satıcılar çözüm aramak zorunda kalacaklardır. Boykot kararımızı her platformda dile getirmeliyiz. Firmalara, Bakanlıklara mesajlarımızı ulaştırmalıyız. Bir yan- dan da, evlerimizde, iş yerlerimizde sağlıklı yaşam tarzımızın gereklerini uygulamayı- başlatmalıyız. Bütün bunları, artık iyice belirgin hale gelmiş Toplumlarımızın felaketini durdurmak için yapmak zorundayız.

BEDEN-RUH DENGESİ
Bu hayatı benimseyenlerde beden-ruh dengesi daha sağlamdır. Kaslar ve kemikler daha güçlü, iç organlar daha sağlıklı ve verimli, beyin daha üretken, hayat daha neşelidir. Wellness yaşam tarzını sürdürenler kilo sorunu nedir bilmezler. Hastalığı da, sağlığı da akıllıca yönetirler. Yaşam kaliteleri daha yüksektir. Yani daha az hasta olurlar, daha sağlıklı bir hayat sürerler. Fiziksel ve zihinsel kapasiteleri de, uyumları da mükemmeldir. Bu nedenle daha uzun ve sağlıklı bir hayatı zaten hak ederler.

HUZURLU VE ÜRETKEN

Wellness’a inananlar daha olumlu, iyi huylu, yapıcı, üretken, hoş görülü ve huzurludur. İnsanlarla daha samimi ilişkiler kurar, daha az eleştiri, daha çok övgüye odaklanırlar. Kendilerinden emindirler. Hatalarını da, güçlerini de, günahlarını da, sevaplarını da iyi bilirler. Wellness onlara mükemmel bir sağlık yanında optimal bir fizyolojik ve psikolojik güç ile yeteri kadar sosyal başarıyı çoktan sağlamıştır.

YÜKSEK ENERJİ DÜZEYİ

Wellnes yaşam tarzını benimseyen biri, sigara içmez, alkol tüketimini abartmaz. Uykusuna önem verip kişisel temizliğine özen gösterir. Öz saygısı yüksektir. Sadece bedensel değil ruhsal yönden de esnektir. Zihin açıklığı maksimum düzeydedir. Bütün bunları wellness’ın kazandırdığı yüksek enerji düzeyi ile başarır. Kendini formda hissetmek onun için yemek içmek kadar doğal, sıradan bir şeydir. Bitkinlik, yorgunluk, halsizlik, uyku hali, unutkanlık, depresyon gibi sözcükler onun kitabında yer almaz!

İŞYERİNDE VERİM

Wellness yaşam tarzını benimseyenler işlerinde daha verimlidir. İşyeri ve işe uyumları mükemmeldir. İşe devamları tamdır. İşyerinde stres üretmezler. Evlerine iş stresleri ile dönmezler. Diğer çalışanlar ve patronları ile ilişkileri mükemmeldir. İyi odaklanır, çabuk konsantre olurlar.

SOSYAL BAŞARI

Wellness daha çok sosyal başarı demektir. Formda, güçlü, sağlıklı ve kendini iyi hisseden biri çevresi ile daha güçlü, etkili bağlar kuracaktır. Daha verimli ve sağlam dostluklar edinecek, daha keyifli arkadaşlar bulacaktır. Yaşam tarzını "kendini iyi hissetmek" üzerine odaklayanlar sadece kendileri huzurlu olmazlar. Çevrelerine de huzur, sevgi, iyi enerji saçarlar.
Wellness yaşam tarzını benimsemek, kendini daha iyi ve zinde hissetmenin en etkili yoludur. Bu yaşam tarzına giden yolun iyi beslenme, düzenli fiziksel aktivite, güçlü bir beden-ruh ilişkisi ve psikolojik dengeden, akıllı bir stres yönetimi ve kaliteli bir uykudan geçtiğini lütfen unutmayın.
İŞYERİNDE WELLNESS VERİMLİLİĞİ ARTIRIR

Kaliteli bir yaşam sürebilmeniz için işyeri sağlığınızı iyileştirmeniz, mutlu, keyifli bir iş ortamı oluşturmanız, iş yerinde de beslenmenize, aktivitenize, ruh halinize önem vermeniz gerekiyor. Neredeyse zamanınızın üçte birlik bölümünü işyerinizde geçiriyorsunuz. Bu süre içerisinde işyerinin havasını soluyor, muhtemelen en az bir öğününüzü bu süre içinde yiyorsunuz. İşyeri aktiviteniz genel fiziksel aktivitenizin önemli bir parçası haline geliyor. Yüklendiğiniz ve yönetmekte güçlük çektiğiniz streslerin çoğu işyerinde üretiliyor. İşyerinde oturma biçimimiz bile yaşam kalitemizi etkiliyor. Bel, boyun, sırt ağrılarından yakınanların, görme, işitme sorunu yaşayanların, sık sık üst solunum yolu enfeksiyonlarına yakalananların çoğu, bunların nedeninin işyerinin sağlıksız koşulları olduğunu bilmiyor. Özellikle oturarak iş yapılan mesleklerde yanlış duruş oturuş, masa başında geçirilen uzun süreli hareketsiz saatler, kas ve kemiklerin fizyolojik yapılarını bozabiliyor. İşyeri ruh sağlığı açısından da önemli. Yöneticiler, iş sahipleri, iş arkadaşlarıyla geliştirilen ilişkiler ne kadar pozitif, güçlü, güvene dayalı ise kaliteli bir hayat sürme şansı o kadar artıyor. Işığı yetersiz, havalandırması bozuk, sigara dumanı bol, gürültüsü fazla, ilişkileri gergin, yarışmacı ruhu abartılmış, herkesin birbirinin ayağını kaydırmaya çalıştığı, zaman zaman küçük molaların alınmadığı işyerlerinde beden ve ruh dengesi daha fazla bozuluyor. Hastalanmak kolaylaşıyor.

WELLNESS NOTLARI

Wellness yaşam tarzını benimseyenlerde beden-ruh dengesi daha sağlamdır. Kaslar ve kemikler daha güçlü, iç organlar daha sağlıklı ve verimli, beyin daha üretken, hayat daha neşelidir.
Wellness yaşam tarzını sürdürenler kilo sorunu nedir bilmezler.
Wellness’a inananlar daha olumlu, iyi huylu, yapıcı, üretken, hoş görülü ve huzurludur.
Wellnes yaşam tarzını benimseyen biri, sigara içmez, alkol tüketimini abartmaz. Uykusuna önem verip kişisel temizliğine özen gösterir.
Wellness yaşam tarzını benimseyenler işlerinde daha verimlidir. İşyeri ve işe uyumları mükemmeldir.

BÜTÜN GÜN OTURANLAR İÇİN KİLO VERMENİN PÜF NOKTALARI!..

'Bütün gün oturarak çalışıyorum, iş yerimde diyet yiyecekler bulamıyorum' demeyin. Çalışırken de kilo verilir. İşte size ipuçları ve özel bir diyet önerisi...


Çalışma hayatı diyete engel mi?
'Bütün gün oturarak çalışıyorum, iş yerimde diyet yiyecekler bulamıyorum' demeyin. Çalışırken de kilo verilir. İşte size ipuçları ve özel bir diyet önerisi...
Kİlo vermede kişinin çevresi özellikle aile fertleri, yakın dostlar, arkadaşlar önemli bir yer tutar. Eğer aile fertlerinden birisi diyete başlayıp kilo vermeye başlarsa diğerleri ona destek vermelidir. Aynı şey işyerindeki arkadaşlar için de geçerlidir. Eğer çevrenizdekiler size bu dönemde anlayış gösterirse sizin de işiniz kolaylaşacaktır.

VÜCUT KENDİNİ KORUR
Dr. Murat Topoğlu 'Her hafta kilo verilecek diye kesin bir kural olmadığını kesinlikle bilmemiz gerekir. Metabolizma bazen kilo vermeyi durdurur. Bunun haricinde özellikle kadınlarda adet öncesi vücudun ödem (aşırı su tutma) tutmasına bağlı olarak kilo verilemez. Hatta bu durum adet bittikten sonra 48 saat (iki gün) daha sürebilir.Yani bu dönemde kilo veremeyeceğiniz gibi 1 kilo kadar da alabilirsiniz' diyor.

MORALİNİZ BOZULMASIN
Böyle bir durumla karşılaştığınızda hemen moraliniz bozulmasın. Diyete kaldığınız yerden devam edin. Önemli bir başka konu da eğer 20-40 kilo gibi bir fazlanız varsa mutlaka uzman denetiminde zayıflayın. Eğer bu sırada yanlış bir zayıflama programı uygularsanız sağlığınızla oynamış olursunuz. Kan şekeriniz, tansiyonunuz düşer, saçlarınız dökülüp, tırnaklarınız kırılabilir. Kısacası kendinize büyük zarar vermiş olursunuz.

30 KİLO FAZLANIZ VARSA
30-40 kilo fazlanız olduğunda kesinlikle bu 40 kiloyu bir anda vereceğiz anlamına gelmemelidir. 10 kilo verdikten sonra bir veya iki hafta diyete ara verip özlediğimiz şeyleri yiyebiliriz. Bu arada alınan 1, 2 kilo ise çok da önemli değildir. Nasıl ki öğrenciler dersten sonra bir süre teneffüse çıkıyorsa bu da tıpkı onun gibi birşeydir. Daha sonra ikinci 10 kiloyu vermek hedeflenir.

NE ZAMAN SPOR?
Diyetin 2. haftasından sonra uygun egzersiz ve spora başlamak kilo vermeyi hızlandırır. Dr. Murat Topoğlu 'Tavsiyemiz haftada 2 veya 3 kez 45 dakika veya 1 saat yürüyüş yapılmasıdır. Bu yürüyüşü de illaki zayıflama amacıyla değil, yani spor kıyafetlerimizi giyerek değil de, sosyal günlük hayatımızın içine yedirerek yapmamız daha uygun olur' diyor.

İŞTE SİZE BİR ÖRNEK
Örnek vermemiz gerekirse evimizin ihtiyaçlarını yakın bir bakkaldan değil de, bir durak sonraki marketten almamız böylece o yolu yürümemiz bize kilo verdirecektir. Dolayısıyla bu şekilde spor yapmak zorunda olma stresinden de uzaklaşmış oluruz.

ÇALIŞANLARA ÖZEL DİYET REÇETESİ
Diyet yapanların canını sıkan konulardan biri de çalışma ortamında diyet yemekler bulamamak, bütün gün hareketsiz oturmaktır. Peki çalışanlar nasıl bir diyet progamı uygulamalı? İşte çalışanlara özel örnek diyet reçetesi...

Sabah
- Bir dilim kepek ekmeği veya yarım simit
- Küçük bir parça yağsız veya yarım peynir,
- Light reçel,
- Marul, domates, maydanoz,
- Şekersiz çay ıhlamur vs

Öğle
- Bir kase çorba,
- Salata,
- Yoğurt veya ayran
- Veya etli bir yemek tercihen tavuk çöp şiş (yağsız)

Akşam
- Izgara veya haşlama et (tavuk, balık, köfte ekmeksiz yapılmış) veya
haşlama ya da fırında  yapılmış sebze yemekleri (1 tatlı kaşığı zeytinyağı kullanılabilir.  Baharat, soğan, sarımsak az tuz konabilir)
- Bunların hepsinin yanında salata veya yoğurt yenebilir.
- Ayrıca günde 2-3 litre su için
- 3-4 ayrı meyve yenebilir.
- İşten eve gelirken haftada 3 kez en az 1 saat yürümek yararlıdır.
- Taze sıkılmış meyvesuyu içilebilir.

Bunlara dikkat!
- Taze meyve sularını sıktıktan sonra bekletmeden için.
- Sütlü tatlı yaparken şekeri, ateşten almaya yakınken ekleyin.
- Besin maddelerini gazete kağıdına sarmayın veya deterjan kutularında saklamayın. Cam kaplarda saklamayı tercih edin.
- Makarna, kuru baklagilleri az suda pişirin kesinlikle suyunu dökmeyin.
- Her hafta kilo verilmez. Bazı haftalar diyet bozulmasa bile metabolizma hızının yavaşlaması sonucu o hafta kilo verilmez.

Deliksiz bir uyku uyumanın yolları...!!

Unutmayın bu hayattaki en büyük zenginliklerden bir tanesi deliksiz bir uyku uyumaktır !!!

Yoksa siz de deliksiz uykuya hasret misiniz?

Uykusuzluk kan şekeri seviyenizi yukarıya çıkarabilir, sizi depresyona meyilli hale getirir ve beyin hasarına yol açabilir.

Uykusuzluk, hafızanızdan bağışıklık sisteminize, kalp ve metabolizmanıza kadar her şeyi etkileyerek tiroid ve stres hormonu seviyenizi değiştirebilir. Hatta uykusuzluk sizi öldürebilir. Çünkü, arabanızla yolda giderken uyuklarsanız kaza yapabilirsiniz. (Her yıl tahminen 71 bin kişi direksiyon başında uyukladığı için yaralanıyor.) Günlük işlerinizi yerine getirmek ve sağlınız için en az günde 7 saat kesintisiz uyumanız gerekiyor.

Readers and Digest dergisinde yer alan habere göre, işte size derin bir uyku çekmenizi sağlayacak tavsiyeler:

1. Uykuya geçiş rutini oluşturun: Bunu her gece yatağa gitmeden önce yapın. Kedinizi dışarı çıkarın, ışıkları kapatın, ısıtıcıyı kapatın, yüzünüzü yıkayın, dişlerinizi fırçalayın. Bu ve buna benzer davranışlar sizi uykuya hazırlayacaktır.

2. Vücut siklusunuzu hesaplayın: Bazı uzmanlar uykunun sikluslarla geldiğine inanıyor. Vücut saatinizde bu ritmlerin farkına varırsanız, bunları avantaja çevirmek için kullanın. Uykunuz geldiğinde hemen yatağa gidin. Aksi takdirde, tekrar uykuya hazırlanmanız uzun bir zaman sürebilir.

3. Yeni yıkanmış yastık ve çarşaflar kullanın: Bu durum gevşemenize ve sakinleşmenize yardımcı olacaktır. Ya da oda parfümünüzü lavantalı seçin ve yatağa yatmadan önce yatağınızın üzerine sıkın.

4. Saati yatağınızın altında ya da göremiyeceğiniz bir yerde saklayın: Saatinizin ışığının sizi rahatsız etmemesi için ve gecenin bir yarısı uyandığınızda ya da uyku sorununuz olduğunda saatin ne kadar geç olduğunu görüp öfkelenmemeniz için saatinizi göreceğiniz bir yere koymayın.

5. Yastığınızı kabartın: Eğer devamlı olarak yastığınızı yumrukluyorsanız yastığınız incelecektir. Alçak yastık da uykunuzu kaçırabilir. Gardrobunuzdan yeni bir yastık alın, mis kokulu yastığınızda tekrar uykuya dalmayı deneyin.

6. Doğru yastığı seçin: İdeal olan yastık yumuşak olmalı, ancak çok yüksek olmamalı, boynunuzu desteklemeli, alerji yapmamalı ve yıkanabilir olmalı. Yastığın boynunuzu desteklemesi uyku kalitenizi yakından ilgilendiriyor ve boyun ağrınızı azaltıyor.

7. Pencerelerinize kalın perdeler takın: Hatta sokak lambalarından gelen çevre aydınlatması, dolunay ya da komşunuzun evinin ışığı uykusuz kalmamak için ihtiyacınız olan uykuyu engelleyebilir.

8. Yatak odanızı temizleyin ve yatıştırıcı adaçayı yeşiline boyayın: Ya da diğer yatıştırıcı renklere boyayın. Bu renkler, insana uykuyu hatırlatıyor, yatağınızda kitap okurken ya da uyumaya hazırlanırken sizi rahatlatıyor.

9. Yatağınızı dış duvarlardan uzağa taşıyın: Bu dışarıdan gelen gürültülerin biraz azalmasını sağlar. Eğer gürültü sizi halen rahatsız ediyorsa, vantilatörünüzü açmayı deneyin.

10. Kış aylarında ayaklarınızın arasına sıcak su şişesi koyun ya da kalın çorap giyin: Sıcak olmak vücudunuzun iç sıcaklığının uyku için en üst seviyede olmasına yardımcı olur. Aslında iç sıcaklığınız düştüğünde daha rahat uyursunuz. Ayaklarınızı ısıtarak, bacaklarınıza doğru olan kan akışını garantilersiniz ve vücudunuz serinler.

11. Uyumadan önce 600 mg kalsiyum ve 300 mg magnezyum alın: Magnezyum kemikleriniz için mineral kaynağı olmasının yanında doğal bir yatıştırıcıdır. İlaveten, kalsiyum kas hareketlerini düzenlemeye yardımcı olur. Magnezyum ayrıca bacak kramplarını önlemeye yardımcı olur.

12. Yatmadan önce bir avuç ceviz yada 1 tane muz yiyin: Ceviz iyi bir triptofan kaynağıdır. Bu aminoasit uykusuzluğa iyi gelir. Muz da triptofanın yanında uyku hormonu olan melatonin kaynağıdır. Gelenekselleşmiş olan bir bardak ılık süt de iyi bir triptofan kaynağıdır.

13. Yatmadan sadece su için: Bir araştırma, katılımcıların 1 fincan meyve suyu içtikten 20-30 dakika sonra uykuya dalabildiklerini gösterdi. Çünkü, meyve suyunun içinde yüksek oranda şeker bulunuyor.

14. Asit önleyici ilaçları akşam yemeğinden sonra alın, yatmadan içmeyin: Bu ilaçlar uykunuzu engelleyen aluminyum içeriyor.

15. Uykuya dalarken teypten kitap dinleyin: Yatmadan önceki hikayeler çocukluğunuzda sizi sakinleştirirdi. Teypteki yatıştırıcı kitap büyükler için de aynı etkiyi verebilir. Şiir ya da biyografileri dinleyin, korku romanlarından uzak durun.

16. Bir fincan suda 3-4 büyük salata yaprağını 15 dakika kaynatın: Bunu ateşten alın, 2 dal nane ekleyin ve yatmadan önce için. Salata yaprakları insanı uyumaya yönlendiren laktukarim isimli bir madde içeriyor.

17. Masaj yapın: Parmak uçlarınızı gözlerinizin çevresinde dairesel şekilde yavaşca hareket ettirin. 1 dakika sonra ağzınıza doğru hareket ettirin, sonra boynunuza ve başınızın arkasına aynı hareketi uygulayın. Gevşeyip uyumaya hazır hale gelene kadar devam edin.

18. Kaslarınızı rahatlatmak için okaliptus kullanın: Bu güçlü kokulu bitki bizi yatıştırıyor ve gevşememizi sağlıyor.

19. Yatağa yattıktan sonra günlüğünüz için 10 dakika ayırın: Gün içinde yaşadığınız olayları, hissettiğiniz duyguları aktarın. Bu uykunuzu gün içinde yaşadıklarını hatırlayıp durmanızı önler, böylece daha çabuk uykuya dalarsınız.

20. Yatağınızın yanında küçük bir defter, lamba ve kalem bulundurun: Gece yarısı kalkarsanız ve aklınıza birşeyler gelirse, hemen bunları bu deftere not edin, çünkü tekrar uykuya daldıktan sonra bu düşünceler uçup gidiyor.


Şimdi deliksiz bir uykuyu hakettiniz...okurken bile uykunuz geldi değil mi ? :) Yarın uyandığınızda teşekkür yazılarınızı bekliyorum...:)

Aideen's Diary

March 15 1845

Things here in Ireland are going from bad to worst. It hasnt rained in alot of time and we are barely getting any food. The food that we get we give to my younger sister becuase she is the one that suffers the most. My little sister is called Aine and she always asking where is father and why is she the only one eating. Although we explain it to her she doesnt get it, shes just a kid. Today my dad brought us the last potatoes. Daddy told us that the potatoes are growing rotten and with bacteria and that those would be the last potatoes we ever ate. At night, I heard mom and dad talking and i wondered what was it about. I stayed there a while and managed to understand the situation, we were gonna starve to death becuase no crops were growing. I was terrfied but i knew i had to help my family and keep my mouth shut.

March 16 1845

Today i left house for a walk and i heard many people talking about the potato famine. I saw a friend of mine and went to talk to her. Caitlin asked me if i knew anything about the potato disaster going on. I told her that i had received the news and she told me that she was leaving to the new world. The new world? I asked. Whats that? I felt so confused. Caitlin told me that the new world was in America and that the living conditions were way better in there and there was no hunger going on. She kept talking about it and it sounded like paradise.....I definitely wanted to go there. When i arrived home i talked to mother about it and she told me that we had no money to leave to the New World. All my hopes failed.

October 2 1845

Well a lot of time has passed since i last wrote on this diary but a lot has changed. The crops are barely growing but i managed a plan. My family and i have been raising money to leave to America. Not many people around have been able to leave Ireland but some have. My dad has sacrificed alot so we can have enough money to leave. Theres only one problem and that is that daddy has raised enough money for three. That will cover up my moms ticket, my sisters ticket, and probably mines. Daddy would have to leave later on and i dont know what well do without him. Im gonna miss him so much and im scared that he wont be able to come with us. Well we are going to start packing so we can enter the New World. By the way we leave in a week.

November 1, 1845

Dad stayed back home and we have been in this boat for almost three weeks. It is very crowded in here and there are families and children. The food aint that good but at least we get to eat something. Aine keeps crying because she is bored and has no toys, sometimes i play with her and she feels better. This allows mom to rest for a while becuase she looks very tired. I cant wait to get off this ship and see America. I really dont know how things will be but expect them to be marvelous and the trip to soon be over. I miss dad alot and i hope to see him soon. Everything will be back to normal when we are together.

November 28, 1845

We have arrived at Elis Island. Supposedly we have to stay here for a few days until they accept us in America. The officers at the door separated us into categories. Women are in one side of the building, men on the other and children in the other area. Mom got separated and Aine and me are together. I have been taking care of her and im so tired. Know i understand mother. The living conditions in here are horrible, we have little space, and almost no food. I cant wait to get out of here. I will play with Aine and write later.

December 12, 1845


Today an officer called us for the interview and questions were asked to us for about 3 hours. They asked me questions that i didnt know. Im just a child. They asked me where was i going, where was i going to live, how much money did i have and where was i going to work? I felt useless because i could not answer any of those questions. The good news is that mom passed the interview and we are going to America!!!
Im so excited!

December 14, 1845

We arrived at a big city called New York. Mom took us to a one room apartment where we managed to settle down with a few stuff we brought from Ireland. The place is so small but at least mom and Aine are happy. Mom misses dad alot and so do we. I cant wait to see him. We are going to start settling down now!

January 6, 1846

We have settled down and everything is working perfect. Mom aint earning much money but is way better than what we used to. I know go to school where im learning my english and Aine goes to a child care for Irish babies. Its amazing. It is hard to make friends though but i know i will manage it. Today is going to be the best day of my life because daddy is coming!
We have prepared everything so he would be happy. Mom has been saving money to prepare him a delicious meal and we will have a family night.

Dad arrived! Mom and i cried alot when we saw him and Aine was jumping up and down. He told us about his trip and we told him about what was going on in here. He told us that he was going to look for work tomorrow and that more money would be in the family. Mom felt so relieved. I feel like im complete again. The family is united and our better life starts here!

NORMAL DOĞUM VİDEOSU NATIONAL GEOGRAPHIC

Bir bebeği dünyaya getirmek bir anne için en kutsal olayların başında gelir heralde her nekadar kutsal bir iş olmasına rağmen bir okadarda zor bir iştir,aşağıdaki videoda normal bir doğumun nasıl gerçekleştiğini izleyebilirsiniz.
Normal doğum videosu

Museum & Keraton Sumenep


One hundred meters eastern of Adipura Park is the location of Museum and Keraton (Palace) Sumenep. The old building on the right side of the road is a place for keeping a gold carriage, a gift from Queen of England to Sumenep King. Beside that, it is also used to keep other inheritance, like; old chairs, old table and the other inheritance.

Sumenep Royal Palace (Keraton) is listed in front of Museum. This palace was built in 1762 in the reign of Tumengung Arya Nata Kusumo I. It consists of Gate, Pendopo, Palace itself, old Palace and Sare Park. The Gate is located in the left side of the palace. It is a great gate with Europe style. It is popular called Labang Mesem (Smiling Gate), an entrance way to the palace complex.


Pendopo ( a meeting hall ) is a hall placed in the center of palace complex used for holding a meeting. It is a simple but unique building completed with beautiful style. The building that related pendopo to the palace called Mandiyoso. It is a building about 25 meters long from the palace to the Pendopo.
Sumenep Palace consist of two floors. The first floor has four rooms. Two of them on the right side and the others on the left. The second floor is a a place for keeping the princesses when they would come to a marriage.

On the right side of the palace there is also an old building named Kantor Koneng. In the last time, it was a palace of Bindoro Saod before he handed to his successor. Now on, it is functioned to keep many kinds of old weapons used in long ago, old traditional ceremony tools, old bracelets and rings of people in the long time and the others. On the back of Kantor Koneng there is a building functioned as museum to. It is used for keep the remnants of Sumenep Royal Palace, the uniform of king, some old chairs and beds, and the new one is a skeleton of hawk found on the Kalianget shore in 1977.


On the left side of Pendopo is Sare Park. It is a park with a small swimming pool of which the water come out from base. In the last time, it was used specially for the princesses.

The Great Barrier Reef - A Natural Wonder


The Tropical North Queensland is a region that is filled with natural and historical significance. A place to come and learn about the Aborigines and to experience the wonders of the natural rainforests, but the Tropical North is also a place of water wonder as well as it contains the Great Barrier Reef, which offers another unique look into natural beauty and splendor that is bound to delight.

The Great Barrier Reef is a World Heritage protected area and is the largest reef in the world. It is home to some of the most diverse marine life, including the Black Marlin, with color combinations that will astound your eyes. The coral brings additional color to this incredible region and adds to the natural beauty of the setting.

Along through here there are lots of ribbon reefs off the coast that can be viewed from one of the many cruises available in the area or from a low flying plane. These reefs are a fascinating natural treasure, and maybe the best place to see them is where they come in closer to the beach at Cape Tribulation.

To see some of the wonderful creatures of the sea the Great Barrier Reef is the place to see, there are whales, sea turtles, dolphins, porpoises, dugongs, salt water crocodiles. And the Reef also will show you the animals that are only in this area such as the Indo-Pacific humpback dolphin and the loggerhead sea turtle. Come to the Tropical North Queensland region to experience the incredible nature available to everyone.

Traveling from Brisbane to the Gold Coast there is a lot to discover in Queensland Australia, but the area of Tropical North Queensland has to rate as the most fabulous. That may be why the incredible beauty of the Great Barrier Reef is listed as one of the seven natural wonders of the world, as you can't see it anywhere else on earth.