Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

doktor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
doktor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kanuni Sultan Süleyman Eğitim Araştırma Hastanesi ~ Kellesi Tez Vurula!



Bugün büyük talihsizlik eseri aciline gitmek zorunda olduğum, hayatım boyunca gördüğüm 'en kötü hastane' olarak bir numaraya yerleşen hastane. (İstanbul'daki hemen her hastaneye gitmiş biri olarak söylüyorum bunu) 

Dikkat edin doktorlar kötü demiyorum çünkü hangi doktor olursa olsun o hengamede, karmaşada, kalabalıkta mesleğini hakkı ile icra edebilecek bir doktor tanımıyorum. Bir doktor düşünün; etrafında 8 hasta var, hepsi bir ağızdan dert yanıyor ve doktor da o sırada ilk dinlediği hastanın şikayetine odaklanıp gerekli tahlil ve istekleri yazmaya çabalıyor. Sonra da doktorun ilgisizliği ve yanlış tedavisinden yakınıyoruz. Daha insan olmayı öğrenememişiz ne hasta olmasından bahsediyorsunuz. 

Bir de eğer Küçükçekmece bölgesinde yaşıyorsanız ölseniz dahi kapısından geçmeyin bu hastanenin. İlçe aşırı yoğun suriyeli mültecileri barındırdığından hastanenin halini tahmin bile edemezsiniz. Türkçe hiç bilmiyorlar, dertlerini anlatamıyorlar, doktorlar çaresiz, hastalar çaresiz, personel ise kendi havasında. Eğer şans eseri kürtçe bilen birileri var ise yakınlarda, çat pat anlaşmaya çalışıyorlar. Hele ki kan laboratuvarı görülmeye değer. Türkçe anlamayan bu insanlara kolundan kan alınacağını anlatmaya çabalayan personel kelimelerin yetmediği yerlerde tarzancaya geçiyor.

Tabii ki bu insanlar da sağlık hizmetlerinden faydalanacaklar. Yalnız böyle bir karmaşanın hakim olduğu bir 'acil servis' de hastalara ne kadar kaliteli hizmet verilebilir tartışılır, tartışılmalı. Kapasitesinin kat kat üzerinde hasta bakan doktorlar, kapasitesinin çok çok üzerinde hasta ağırlayan bir acil serviste ateşi var diye eve gönderilen bir hastanın iç kanamadan öldüğünü duymamız çok şaşırtıcı haberler olmaz. Orada olduğum iki saat süre içerisinde beynim bir süre sonra algısını kapatıp duyarsızlığı tercih etti. Ben bir insanım, sıradan bir insanım. O kadar kısa zaman içerisinde çıldırmanın eşiğine geldim. 

Güvenlik canla başla bir şeyleri yoluna koymaya çalışıyor ama sonuçsuz bir çaba bu. İnsanlar sıra bilmiyor, zaten hasta olduklarından tahammül sınırları kat kat azalmış halde. O gün belki de kaç yüzüncü hastasına bakan doktorun (saat 19:00 sıralarında Erişkin Hasta 1 - 698 numaradaydı!! ) teşhis ve tedavi konusunda yargısı şaşmış halde.

Doktorların makine, robot yada köle olduğunu mu düşünüyorsunuz. Acil serviste sıramızın gelmesini beklerken bir süre sonra içeride 'işini' yeterince hızlı yapamayan doktora kızmaya başladığımı fark ettim. Fark ettim ki bu 'kızma' durumu tüm hastalara yayılmış vaziyette. O kalabalıkta içeride canla başla hastalarıyla ilgilenmeye çalışan doktorun çalıştığı şartlara bir daha bakınca, cidden üzüldüm. Hiç kimse bu şartlar altında çalışmamalı. Her mesleğin zorlukları var diye düşünebilirsiniz lakin doktorlarımızın mesleği 'hayatlarımız'! Benim yanlış bir fatura kesmem kimsenin hayatını etkilemezken o doktorun o hengamede atlayacağı bir teşhisin geri dönüşü olmaz.  


Ve lanet olası sağlık sistemimiz, bu sistemsiz hastanede tamamen kördüğüm olmuş halde. 2011 yılında hizmete giren bu hastane 4 yıl içinde adeta dökülüyor. Duvarlardaki boya hakkın rahmetine kavuşmuş, her yer pas kir içinde. Tavanlardan sıvalar dökülüyor. Yaz yaz bitmiyor yahu!! Gitmeyin işte bu hastaneye ne diyeyim ben daha. 

Hasta değildim giderken refakat için oradaydım ama yemin ederim şu an hasta hissediyorum kendimi. Cidden orada mesleklerini icra etmekte olan doktorlarımıza, sağlık personelimize allah sabır versin. Çok zor şartlar altında çalışıyorlar gerçekten. Kendimi düşünüyorum basit muhasebe işlemlerini yaparken, fatura keserken dahi çalan telefonlar dikkatimi dağıtıp asabımı bozarken onlar ne haldedirler kim bilir. Evet onlar da işlerini yapıyorlar. Nasıl ki biz kendimizi 'en iyi şartlar' altında çalışmayı 'hak ettiğimizi' düşünüyorsak, onlar da öyle. 

Şimdi gelip de 'ama doktorlar da çok kibirli bla bla' diye söylenenler olabilir. Olacaktır da.. Sağlık sistemimiz çökmenin eşiğinde çok net söylüyorum. Türkiye'deki doktorlarımızın tüm medeni hakları ellerinden sökülerek alınmışken, üniversite-devlet hastanelerinde asistanları yetiştirecek-eğitecek hoca profesör kalmamışken gelecekte tıp iflas edecektir. Ama Türkiye'de başımız zora sıkıştığında her zaman ne yapıyorsak onu yaparız. Yurt dışından doktor ithal ederiz. Çok güzel ayrıcalıklar veririz bir de onlara; çalışma saatleri dışında muayene hane açabilirler, hafta sonları çalışmazlar, günde belirli sayıda hasta bakarlar vs vs.. Yıllar önce kurbanlık hayvanları nasıl ithal ettiysek ve bu sene de onların önlerine konacak olan samanı da ithal ediyorsak, yakında yabancı doktorları hastanelerimizde görmemiz çok yakındır. 

Tek korkum gelecekte tıp fakültelerini tercih edecek bir gençliğin olmayacağı. Hastanelerimiz neredeyse 'sahra hastaneleri' kıvamına gelmişken, doktorlarımız 'sınır tanımayan doktorlar' gibi dillerini bilmedikleri çeşitli milletlerden insanları tedavi ederken, ülkemiz takvimleri gerilere çok gerilere doğru ilerliyor.

Ama biz en iyisini biliriz.. Doktor dövmeyi bildiğimiz gibi..


Bir Ameliyat Güncesi...

Böylelikle blogumda ilk kez kendi fotoğrafımı paylaşmış oldum ^^ Selam :P

Yaklaşık iki ay öncesinden sağ kulağımda başlayan işitme azalması sebebiyle Nisan ayında doktorların kapısını aşındırmaya başlamıştım. Sonrasında testlerdir falan derken doktorlar ameliyat olmama karar verdiler. Tarih de belli 26 Mayıs..

Öyle böyle derken hastaneye yatıldı ve ameliyat günü geldi. Ameliyat için tercihim İstanbul Eğitim Araştırma Hastanesi oldu. Ameliyatıma kadar kulağıma o kadar çok baktılar ki kulağım yol geçen hanına döndü :D :D Bir de geceden sağ kulağın üstünü kazıdılar minyatür Rihanna gibi oldum :D

Ameliyat sabahı hiç heyecanlı değildim. Hatta ameliyat için beni almaya odama geldiklerinde fosur fosur uyuyordum ^^ Neyse mavi ameliyat kıyafetlerini giydik ameliyathanenin yolunu tuttuk.. Bu arada sevgili kuzenim tarafından fotoğraflanıyorum poz veriyorum falan.. Benden yorum: 'Doktora karşı da ağzım uyku kokacak' hehehe 

Hemşireyle ameliyathaneye girdik. Hemşire içeriye sesleniyor 'KBB hasta getirdim' içeriden 'Nasıl hasta?' benim hemşire 'Sıradan bir hasta'... O.o Bana diyor.. benim hakkımda -sıradan- diyor.. Hiiii durur muyum sizce hiç :D Hemen dedim 'Hemşire hanım kendimi hiç bu kadar sıradan hissetmemiştim' Hemşire de şaşırdı hemen 'Yok öyle demek istemedim yani acil hasta değil anlamına geliyor' Ben de 'En azından gamzeli bir hasta getirdim diyeydiniz' didim hehehehe Gülüşmeler aldı başını gitti tabe :D

Neyse içeri alındık böyle buz gibi bir yer bekliyorum ama hiç de öyle değildi. Biraz soğuktu tabii ki ama bu üşüme üstünüzde '0' kıyafet olmasından kaynaklanıyor. Beni böyle bir sürü sedyenin olduğu bekleme alanına aldılar, dosyamı da kucağıma verdiler. Daha önce birçok kez ameliyathaneye hasta verdim ama ilk kez kendim giriyorum. Meraktan uzunları yakmışım hiçbir detayı kaçırmamaya çalışıyorum. Arada da gözlerimdeki çapakları temizliyorum :P

Sedyede bekliyorum benden başka hasta da yok zaten :D Gelen giden hep aynı şeyi soruyor 'Neden geldin sen?' O.o Nasıl yani yaaa??? Ameliyathane değil mi burası? Yoksa yanlış mı geldim yahu? Şaka bir yana bu diyalogların da elbet bir amacı var. Heyecanlanan hastaları sakinleştirmek için sohbet ediyorlar :) Ama benim gibi duyuları %50000000 çalışan biri 'Neden geldin?' sorusuna dik dik bakınca pek bir rahatsız oldular :D Sonra biri daha geldi.. Sorusu şu 'Ameliyat mı olacaksın sen?' Ben 'Evet.Sağ kulağımdan' 'Öyle mi? Nereden?' Ben bir duraksadım.. Acaba ameliyathanede personel arada anestezi mi kokluyor euehuehuehee Ben cevap olarak tane tane 'Sağ kulağımdan' dedim tekrar.. O da anladı zaten dediğini bozuldu falan kös kös gitti.. Sonradan öğrendim ki kendisi ameliyatımı yapan doktormuş euehuehuehe 

Sonra geldiler adımı sordular.. Aldılar beni ameliyathaneye.. Yukarıda olanların tamamı 7-8 dakikada falan oldu. Öyle çok beklemedim. Ameliyathane aynen filmlerde dizilerde gördüğümüz gibi. Ameliyat malzemeleri bir tepside üzeri yeşil örtülerle örtülmüş hazır. Beyaz ışıklı tabelada akciğer röntgenim ve beyin tomografim de hazır. Solumda da kalp monitörü hazırda bekliyor. Masanın tepesinde büyük kocaman bir aydınlatma lambası. Odada o anda 2 kadın bir erkek personel var. Beni hemen ameliyat masasına geçirdiler. Daha daha doğrusu kendim geçtim.

Ameliyat masası kocaman insan bedeni şeklinde. Kollar beden ve ayaklar var. Ve onları sabitlemek için de bağlar. Ben uzandım masaya, beden kısmında bitti benim boy eueheuhee.. Ayak kısımlarına eremedim :D Sonra ameliyat önlüğümün kol kısımlarını çıkarttıp koluma kafam kadar bir tansiyon aleti taktılar. Takılır takılmaz şişmeye başladı alet.. Ama nasıl sıkıyor kolumu kopacak sanki. Zaten ameliyat sonrası baktım hep çizgi çizgi kan oturmuş koluma :/

Yanıma bir bayan anestezi doktoru geldi.. Kalp zımbırtıları yapıştırdı göğsüme bağrıma.. Sol yanımda duran monitör başladı bip bip kalp atışlarımı yakalamaya.. Baktım kalp atışı 82 tansiyon 12/8 oooo iyi gayet normal :D Bayan doktor başladı damar yolu açma çalışmalarına.. Aman yarabii... damar yolu açmıyor elimin üstünden ciğerimi delmeye çalışıyor sanki.. Birinci deneme... Olmadı... ayyy ölcem... hemen yanında başka damar deniyor.... O da olmadı.. ayyy gidiyorum... Dayanamadım 'Sağ elimden deneseniz', doktor 'Sol olması gerek ilaç ve monitör tarafında ve anestesi doktorunun oturduğu bölmede olması gerek. Dikkatimi monitöre verdim. Haklı monitörün iki yanında anestesi doktorlarının oturması için bar taburesine benzeyen iki yüksek tabure var.. Offf Sık dişini Sevda :/ 

Bayan doktor el üstünde açacak damar bulamadı öylece elimi bırakıp sol ayak üstünden damar aramaya başladı. Bu arada açtığı damar yollarından kanlar akıyor. Tam o sırada yeşil gözlü erkek anestezi doktoru gelip lap diye kan akan elimin üstüne sıkıca bastırdı. Amannnn ne acımak.. Hiiiiiiiiiii dedim bir kere.. 'Çok acıttın' dedim hemen.. Cevap 'Aman aman çok da kıymetli canımız var'..... Narsist yanım harekete geçti tabii hemen 'Kıymetli tabii ben bi taneyim!' doktorda ufak çaplı bir şaşkınlık.. 'Tabii ki öylesiniz.. Tüm hastalarımız bizim için bir tanedir' yok yok sinir oldum ya altta kalamam 'Siz bilmezsiniz ben farklıyım' ^^ Doktor gülümsedi bu arada benim de sinirim geçer gibi oldu.. 

Bu arada diğer bayan doktor hala ayağımda damar yolu arıyor.. Deneme yapacak hazırlanıyor.. Eş zamanlı olarak erkek olan da eline aldı damar yolunu yine sol elimin üstünden damar yolu arayacak.. Nefesler tutuldu 1-2-3... Aman Allahımm... Nasıl bir acıdır o...Gözlerim karardı.. Yemin ediyorum ameliyattan sonra bile böyle acı çekmedim ben.. İkisi de aynı anda damar yoluna girince acıdan bayılacaktım.. Zarla zorla 'Ayyyyy ikisi birdennnn!' dedim.. Artık sesim nasıl çıktıysa arkamdan bir yerlerden bir bayan 'Biriniz bırakın hemen' dedi.. Ayağımı bıraktılar hemen, aynı anda da elimin üstündeki damar yolu açıldı.. Ama nasıl kötü oldum anlatamam.. Çok acıdı yaaa yok ötesi.. :( 

Nihayet damar yolu açıldı.. Elimin üstüne bişiler yapıştırdılar. O sırada acıdan kolumla gözümü kapatmıştım.. Çok acıdı diye söyleniyordum.. 1-2 dakika sonra erkek olan elimi aldı 'Haydi bakalım artık seni gönderelim' dedi. Elinde içinde süt beyazı sıvı olan bir enjektör var.. İğneyi damar yoluna taktı.. Doktorla göz gözeyim (hmm hiç de fena değilmiş :P ) dedi ki; 'Bize döndüğünde derin nefes almayı unutm......' Cümlenin devamı yok çünkü çoktan gitmişim hehe Doktor cümlesine başladığında eş zamanlı olarak şırıngayı da enjekte etmeye başladı.. O sırada da arkamdan bir yerden yüzüme siyah bir maske geldi.. Şırınganın daha yarısı gitmeden.. KÜTTTT... Nasıl bir ilaçtır yahu o.. Tak diye götürüyor adamı O.o tıpkı filmlerdeki gibi.. kapkaranlık gerisi yok.. 

**

Sonrasında ilk hatırladığım şey bana seslendikleri.. 'Sevda Hanım..' diye sesleniyorlar.. İki kere seslendiler... Ama cevap veremiyorum.. Üçüncü seferde omuzumdan tutarak sarsıp söylediler.. Hemen gözümü açtım. Açmamla kapamam bir oldu.. Çünkü çok parlak bir ışık vardı.. Sonrasında sedyem şiddetli bir şekilde takırdadı.. Sanırım beni bir yerden bir yere aktardılar.. Sonrası karanlık.. Odama götürmüşler.. 

Kapı önünde bekleyen ablam, kuzenim ve babamın anlattıkları çok eğlenceli.. Güldükleri için onlara kızamadım bile.. Çünkü cidden o kadar komikmişim ki :D Ameliyathaneden çıktığımda ağlıyormuşum.. Nasıl canım yanıyorsa artık.. Ameliyat yaklaşık 3 saat sürmüş.. Sonra yatağıma geldiğimde anestezi etkisiyle konuşmam değişmiş. Bildiğiniz dünya üzerinde olmayan bir dil konuşuyorum.. O kadar komik ki.. Kuzenim sağ olsun o anları telefonu ile kaydederek ölümsüzleştirdi.. Ablam benimle her konuştuğunda yakınıyorum. İşaret parmağım havada, kimsenin anlamadığı bir dille bir şeyler anlatıyorum.. hahaha Tam olarak ayılmam yaklaşık 20 dakika sürdü. Mide bulantısı, kusma vs hiçbir yan etki hissetmedim-yaşamadım. Tabii ki bunda sigara kullanmamanın etkisi çok büyük. Tak diye uyandım. Kurduğum ilk anlamlı cümle 'Abla..çok acıyor' oldu.. 

Sonrası hemen toparladım.. Ve yukarıda yaşadıklarımı anlattım onlara.. Masal gibi dinlediler.. Ameliyat sırasında entübe ettiklerinden yani solunum makinasına bağladıklarından boğazım ve dudaklarım tahriş olmuştu. Dudağım hemen şişti. Kocaman oldu. Boğazım tahriş olduğundan sesim şarkı söyleyen öküzler gibi çıkıyordu. Akşam doktorlar vizit yaparken doktorum bir şikayetim olup olmadığını sordu; ben 'Doktor bey ameliyat yaparken sesimi bozdunuz galiba. Sesim travesti gibi çıkıyor. Naaptınız kulağımı ameliyat ederken boğazıma mı geçtiniz?' ..tepki.. doktorlar gülüşürler hehehe

Haa bu kadar anlattın ne yaptılar kulağına, rahatsızlığın neydi derseniz eğer; en başta dediğim gibi duyu azalması şikayetiyle gittim ben. Teşhis kulak zarı çökmesi..Yapılan operasyon kulak zarı yaması ve şimdi adını bile telaffuz edemediğim bir zımbırtı :D 

Şimdi neredeyse bir ay olmak üzere ve çok şükür bir sorun yaşamadan bu ameliyatı atlattım. Rabbim kimseye dert verip derman aratmasın, devasız hastalıklarla hastane kapılarına düşürmesin. Hani derler ya Allah ne düşürsün ne de eksik etsin aynen öyle. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim; her ne kadar devlet hastanesi olsa da doktorlar da hemşireler de son derece ilgililer. Geçti gitti inşallah.. 

Ama bu ameliyat bana çok büyük bir koz verdi.. Şimdi ne zaman bir konu hakkında bilgiçlik, ukalalık yapsam 'Eeeee kulağı kesik derler bana' diye söyleyebiliyorum.. euehueheuheuhee 

Hastalıklarla mücadele eden ve şifa arayan herkesin Rabbim yardımcısı olsun..

Sevgiler

Not: Sevgili okuyucu buraya kadar okuduysan alnının çatısından öptüm seni :D Fark ettim biraz uzun bir yazı oldu ama yazmasam olmazdı ^^

Bilinmez bir zamanda görüşmek dileğiyle.

Selam 

Merak edenlere, arayıp soranlara, mesajları ile yüzümü gülümsetenlere, uzaklardan derdime ortak olanlara ve en önemlisi dualarını esirgemeyen tüm dostlara;

Annemin hasta olduğunu, zor ve üzücü bir tedavi sürecinden geçtiğimizi biliyorsunuz. Kasım ayında (şu) yazımda bahsettiğim zorlu bir hastane sürecinden geçmiştik. Mart ayında beyin tümörü maalesef tekrar nüksetti. Bu aşamada doktorlarımız ve biz çok zor bir karar vermek zorunda kaldık. Annemin hastalığı maalesef artık tedavi edilemeyecek kadar ilerledi. Doktorlarımız önce ameliyat edilemez dediler. Bizim isteğimizle hayati organları etkileyen tümörün bir kısmını almaya karar verdiler. 19 nisanda ameliyat yapıldı, annem 3 gün yoğun bakımda kaldı. Sonrası mı? Sonrası derseniz eğer annem şimdi ameliyat öncesine göre biraz daha iyi. Evde nekahat sürecindeyiz şimdi. 

Maalesef bu hastalığın bir tedavisi yok. Var aslında ama annemin durumunda artık son aşamadayız. Bu yüzden bir kez daha ameliyat olma şansımız yok. Bu sondu. Bundan sonra her şey güzel Allah'ıma kaldı. Gözümün nuruyla ne kadar zamanımız var kimse bilemez. Tek bildiğimiz her günün bizim için paha biçilemez olduğu. Her gün gözünün içine bakıyoruz, bizimle olduğu her gün için rabbime şükrediyoruz. Bize kazandırdıkları her gün için İstanbul Eğitim Araştırma Hastanesi Beyin Cerrahisi servisinde görevli tüm doktorlara sonsuz minnet duyuyoruz. Ameliyatımızın sorunsuz klinikte kabulünü sağlayan Opr.Dr.Feridun Kubilay, acilde olduğumuz dönemden taburcu olduğumuz ana kadar yakın ilgi alakasını eksik etmeyen sayın Dr. Nuriye Güzin Özdemir'e buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. 

Ve özellikle teşekkür etmem gereken biri daha var. Annemin hastalığının ilk teşhis edildiği 2011/Mart ayından bu zamana kadar hastanede bulunduğumuz dönemde her zaman ilgili ve dikkatli davranışlarıyla zor zamanlarımızı kolaylaştıran sayın Dr.Görkem Bitirak'a sonsuz teşekkürler. Bu yazıyı okur mu bilemem ama sayesinde hastanede geçirdiğim zor zamanlarda kendisinden çok destek gördüm. Özellikle birşey yaptığından değil, görevini yapıyordu ama bazen insanın tek ihtiyacı gülen bir güz, güvenilir birkaç kelime söyleyen biri oluyor. Çoğu zaman sadece orada olduğunu bilmek bile yeterli oluyordu. Yani demek istediğim eğer birgün burayı okursa kendisine ne kadar minnettar olduğumu bilmesini isterim. Bir insanın hayatta gelebileceği en güzel yerlerden birisinde bizim için; dualarımızda...

Blogumu bir daha ne zaman güncellerim bilmiyorum. Belki de bir daha yazmam. Bilemiyorum.  
Size tek diyeceğim sevdiklerinizin değerini bilin. Hele ki anneniz. Bambaşkadır anne. Ciğeri ayrı yakar. Kavurur. Kül eder. Hayatta hiç birşeyin garantisi yok. Keşkeler olmasın hayatınızda. Elinizden geleni yapın sevdiklerinizle mutlu olmak için. 

Bilinmez bir zamanda görüşmek dileğiyle.

Hoşçakalın.