Bu sabah başağrıları içinde bir kabusla uyandığımda, İstanbul’daki Picasso sergisine gitmediğim için mahkemede yargılanıyordum. “Picasso sergisine gitmedim ama Leonardo sergisine gittim, yetmez mi” diye kendimi savunurken uyanmışım.
Son günlerde sık sık Picasso ile karşılaşıyordum ve onları not almıştım, birgün yazarım diye. Dün akşam yazmaya niyetlenmiştim, başka şeylerle uğraşınca yazamamıştım, demek aklımın bir köşesinde kalmış, sonra kabus olmuş.
Beynelmilel filminde 12 Eylül’den sonra kapatılan Halkevini bir eğlence yeri yaparlarken duvardan indirdikleri Picasso resminin altındaki adı “Pic-asso” diye okuduklarında pek gülmüştük
Titanic filminde Picasso adında genç bir ressamdan sözediliyordu, gemide resimlerinin olduğu söyleniyordu.
Mavi Gözlü Dev filminde Nazım Hikmet’e annesi bir gazete getirmişti, Picasso’nun Nazım’a özgürlük kampanyasına katıldığını söylüyordu.
Hatırla Sevgili dizisinde 1966 yılında geçen bölümde sanat dersinde Picasso’nun bir resmini duvara yansıtmışlar, onun üzerinde konuşuyorlardı.
Hayat Dergisinin 1966 yılına ait bir sayısında karşıma çıktı. Picasso o zaman daha hayattaydı. Yazı şöyle başlıyor “Hitler ondan nefret ederdi. 1943 yılının 27 Mayıs gecesi bütün ışıkları karartılmış Paris’i alev alev yanan bir odun alevi aydınlatıyordu. (...) Odun yığının üzerinde tanınmış ressam Pablo Picasso ve çağdaşlarının 500-600 kadar eseri yakılıyordu. (...) Olaydan 20 yıl sonra Almanya’nın Stuttgart ve Munich müzeleri satın aldıkları Picasso tablolarının her birine dörtbuçuk milyon lira ödemek zorunda kaldılar.”
Picasso heryerde karşıma çıkıyor.
Fotoğraf: Hayat Dergisi (1966)
Blog,Blog Milliyet,Alıntı,Bayram Cigerli, bayramcigerli.blogspot.com, Kültür,Sanat,