Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Ne Nedir? Ne Nerededir? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ne Nedir? Ne Nerededir? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kuzey Buz Denizinde Rekor Erime



Kuzey Buz Denizi’ndeki buzulların, geçen yaz rekor seviyede eridigi bildirildi. Buzulların kapladıgı alan 2005’e yüzde 23 azaldı.
Fransız Ulusal Bilim Arastırma Merkezi Arastırma Müdürü Jean-Claude Gascard, düzenledigi basın toplantısında, 2007 yazında Kuzey Buz Denizi’ndeki buzullarda çok büyük erime görüldügünü ve buzullarda bu kadar büyük bir erimeyi beklemediklerini söyledi.
Bunun en önemli nedeninin küresel ısınma oldugunu belirten Gascard’a göre, geçen eylül ayında buzulların Kuzey Buz Denizi’nde kapladıgı alan yaklasık 4.13 milyon kilometre kare oldu. Bu alan 2005’te 5,3 milyon kilometre kareydi. 2005’e göre buzulların kapladıgı alanın yüzde 23 azaldıgını belirten Gascard, buzulların kapladıgı alanın 2 yılda 1 milyon kilometre kareden daha fazla azaldıgını kaydetti.

Gascard, Kuzey Kutbu’ndaki buzulların son 20 yılda yüzde 40 oranında yok oldugunu, ortalama buz kalınlıgının 3 metreden 1,5 metreye düstügünü ve buzların erime döneminin uzadıgını hatırlattı. Buzulların arasından Kuzey Buz Denizi’ni geçen Tara adlı
geminin, yolculugunu 16 aydan biraz uzun sürede tamamladıgını belirten Gascard, Norveçli kasif Fridtjof Nansen’in Fram adlı gemisiyle bu yolculugu 19. yüzyılın sonunda 3 yılda tamamladıgını kaydetti. Gascard, 2008 yılının buzulların erimesi açısından çok önemli oldugunu ve bu yaz 1 milyon kilometre karelik buzulun eriyebilecegini söyledi.

Sera Etkisinin Türkiye Üzerinde Etkileri



Türkiye küresel ısınmanın potansiyel etkileri açısından riskli ülkeler grubuna girmektedir. Türkiye’de neden olabileceği evresel ve sosyo–ekonomik etkileri şunlardı;
  • Sıcak ve kurak devrenin uzunluğundaki ve şiddetindeki artışa bağlı olarak ,orman yangınlarının sıklığı,etki alanı ve süresi artabilir.
  • Tarımsal üretim potansiyeli değişe bilir.
  • İklim kuşakları ,Yerin jeolojik geçmişinde olduğu gibi ,ekvatordan kutuplara doğru yüzlerce kilometre kayabilecek ve bunun sunucunda  da Türkiye ,bugün Orta Doğu’ da ve Kuzey Afrika’da hüküm süren daha sıcak ve kura bir iklim tipinin etkisinde kalabilecektir.   Bu iklim   değişikliğine uyun gösteremiyen flora ve fauna yok olacaktır.
  • Doğal karasal ekosistemler ve tarımsal üretim sistemleri ,zararlılardaki ve hastalıklardaki artışlardan zarar görebilecektir.
  • Hassas dağ ve vadi-kanyon ekosistemleri üzerindeki insan baskısı artabilecektir.
  • Türkiye’nin kurak, yarı kurak alanlarındaki ,özellikle kentlerdeki su kaynakları sorunlarına yenisi eklenecektir.
  • İklimin kedi doğal değişikliği açısından,Türkiye’nin su kaynakları üzerindeki   en büyük baskıyı ,yaz kuraklığı ile öteki mevsimlerde hava anormallerinin yağışlara neden olduğu rastgele değişkenlik ve kurak devreler oluşturmaktadır. Bu yüzden ,Kuraklık riskindeki  olumsuz bir değişiklik ,iklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkisini şiddetlendirebilir.
  • Kurak ve yarı kurak alanların genişlemesine ek olarak , yaz kuraklığının süresinde ve şiddetindeki artışlar ,çölleşme süreçlerinin hızlanması ,tuzlanma ve erozyonu destekleyecektir.
  • Kentsel ısı adası etkisinin katkısıyla ,özellikle büyük kentlerde ,sıcak devredeki gece sıcaklıkları belirgin bir biçimde artacak,bu da ,havalandırma ve soğutma amaçlı enerji tüketiminin artmasına neden olacaktır.
  • Su varlığındaki değişkenlikten ve ısı stressinden kaynaklanan enfeksiyonlar ,özellikle büyük şehirlerde sağlık sorunlarını artırabilir.
  • Rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları üzerindeki etkiler bölgelere göre farklılık gösterecek olmakla beraber ,rüzgar esme sayısı ve kuvveti ile güneşlenme süresi ve şiddeti değişebilir.
  • Deniz akıntılarında ,denizel ekosistemlerde ve balıkçılık alanlarında ,sonuçları açısından aynı zamanda önemli sosyo–ekonomik sorunlar doğurabilecek sonuçlar oluşabilir.
  • Deniz seviyesinin yükselmesine bağlı olarak;Türkiye’nin yoğun yerleşme ,turizm ve tarım alanları durumundaki alçak taşkın delta ve kıy ovaları ile haliç ia kıyıları sular altında kalabilir .
  • Mevsimlik kar ve kalıcı buz örtüsünün kapladığı alan ve karla örtülü devrenin uzunluğu azalabilir;ani kar erimeleri ve kar çığları artabilir.
  • Kar erimesinden kaynaklana akışın zamanlamasında ve hacmindeki değişiklik ,su kaynaklarını ,tarımı ve ulaşımı etkileyebilir.

ALINABİLCEK ÖNLEMLER

  • Fosil yakıtların terk edilmesi ,bunların yerine alternatif yakıtların ve yenilenebilir  enerji kaynaklarının kullanılması
  • Klorofloro karbon,hidrokloroflorokarbon içeren deodorant,gaz ,buzdolabı gibi aletlerin bunlar kullanılmadan yapılması.
  • Doğal bitki örtüsünün ve okyanusların korunması, ağaç dikimi.
  • Uluslar arası yapılan anlaşmaların parlementolarda onaylanarak yürürlüğe girmesinin sağlanması.
  • Metan salımına yol açan süni gübrelerin kullanılmaması.
  • Bilinçli bir eğitim kampanyası ile insanların bu konuda bilinçlendirilmesi.
  • Sera gazlarının oluşumunu sağlayan bütün faktörlerin mümkün olduğunca önüne geçilmesi.
  • Naylon ve plastik üretiminin azaltılması.

Sera Gazları İçin Alınabilecek Tedbirler Nelerdir?



ALINABİLCEK ÖNLEMLER

  • Fosil yakıtların terk edilmesi ,bunların yerine alternatif yakıtların ve yenilenebilir  enerji kaynaklarının kullanılması
  • Klorofloro karbon,hidrokloroflorokarbon içeren deodorant,gaz ,buzdolabı gibi aletlerin bunlar kullanılmadan yapılması.
  • Doğal bitki örtüsünün ve okyanusların korunması, ağaç dikimi.
  • Uluslar arası yapılan anlaşmaların parlementolarda onaylanarak yürürlüğe girmesinin sağlanması.
  • Metan salımına yol açan süni gübrelerin kullanılmaması.
  • Bilinçli bir eğitim kampanyası ile insanların bu konuda bilinçlendirilmesi.
  • Sera gazlarının oluşumunu sağlayan bütün faktörlerin mümkün olduğunca önüne geçilmesi.
  • Naylon ve plastik üretiminin azaltılması.

Türkiye’nin Coğrafi Konumu Ve Avantajları



Türkiye’nin dünya üzerindeki yeri neresidir? sorusu, Türkiye hakkında çok büyük ipuçları vermektedir. Dünya haritasına bakıldığında; Türkiye, Eski Kara Kütleleri 

adı verilen, Asya-Avrupa ve Afrika kıtalarının birbirlerine iyice yaklaştıkları bölgede yer alır. Topraklarının büyük çoğunluğu Anadolu yarımadası olarak Asya’da, Trakya yarımadası olarak Avrupa’da bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye, hem Asya ve hem de Avrupa ülkesidir.

Matematik konum olarak Türkiye, baş meridyene (Greenwich) göre 26-45 doğu meridyenleri, ekvatora göre ise 36-42 kuzey paralelleri arasında yer almaktadır. Kuş uçuşu kuzey-güney doğrultusunda 6 enlem farkı vardır ki, bu da yaklaşık 666 km.lik (6×111=666) bir mesafe eder. Doğudan batıya ise, 19 boylam farkı vardır ki, bu da yaklaşık 76 dakikalık (19×4=76) bir zaman farkına eşittir. Baş meridyene göre Doğu, Ekvatora göre ise Kuzey yarı küresinde yer almaktadır. Diğer bir ifadeyle Türkiye, matematik konum itibariyle, hem kuzeyli ve hem de doğulu bir ülkedir.

Türkiye’nin coğrafi konumu incelendiğinde görülür ki, ülke olarak büyük avantajlara sahiptir. Bu avantajlar sayesinde, dünya üzerinde sayılı ülkelerden birini teşkil eder. Türkiye, matematik konumu itibariyle, orta enlemlerde yerini almakta ve ılıman bir iklim görülmektedir. Türkiye; insan yaşamı için en ideal kuşakta yer almaktadır. Bu özelliğinden dolayı, Türkiye toprakları, tarihin en eski dönemlerinden beri, hep büyük devletlere beşiklik yapmış ve çok sayıda medeniyetlerin kurulmasına zemin hazırlamıştır. Dünya üzerinde medeniyetler beşiği olarak da bilinen Türkiye, bu özelliğini matematik konumundan dolayı, gelecekte de koruyacaktır.

Matematik konum, ülkenin daha ziyade doğal özellikleri üzerinde önemli etkisi olurken, özel konum siyasi, sosyal ve ekonomik durumunu doğrudan etkilemektedir. Bununla beraber, matematik konum ile özel konum, birlikte etkili olabilir. Ülkelerin dünya platformu üzerindeki konumları ile gelişmişlik ve etkinlikleri bakımından sıkı bir bağlantı vardır.

Türkiye, Asya kıtasının güneybatı ucunda, Anadolu yarımadası üzerinde yer alır. Topraklarının bir bölümü, Avrupa’nın güneydoğusunda yer alan Balkan yarımadasının bir kısmını oluşturan Trakya’da bulunur. Bu yönüyle, Türkiye hem Asya ve hem de Avrupa ülkesidir.

Öte yandan Türkiye, aynı zamanda bir Ortadoğu ülkesidir. Ortadoğu ülkelerinin bir kısmı Afrika ülkesi olduğundan, Türkiye; Afrika kıtası ile temas halindedir. Üzerinde yaşayan insanların ırk ve dil bakımından ele alındığında, Türkiye bir Türk ülkesidir ve bu açıdan ele alındığında Türk Dünyası’nın coğrafi bir parçasını teşkil eder.

Türkiye, dağlara göre dağlık bir ülkedir. Ovalar, daha ziyade kıyılarda ve akarsu vadilerinde yer alır. Akarsular bakımından, bölgenin en zengin ülkesidir. Üç tarafı denizlerle kaplı yarımadalar (Anadolu ve Trakya) ülkesi olan Türkiye, İstanbul ve Çanakkale boğazları ile büyük bir öneme sahiptir. Üç tarafını çeviren denizler, Cebel-i Tarık Boğazı ile Atlas Okyanusu’na, Süveyş Kanalı vasıtasıyla Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’na bağlantılıdır.

Türkiye’nin yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları bakımından, bölge ve hatta dünya ülkeleri arasında zengin ülkeler arasında yer alır. Tarımsal kaynakları, kendi ihtiyaçlarını karşılayacak düzeydedir. Sanayileşme olarak, sanayileşmiş Avrupa ülkeleri ile sanayileşmemiş Asya ülkeleri arasında geçişi temsil etmektedir. Ulaşım faktörleri bakımından ele alındığında, Türkiye; bütün ulaşım sektörlerinin gelişmekte olduğu, Asya-Avrupa-Afrika kıtaları arasında köprü oluşturan bir ülkedir. Turizm bakımından ise, diğer Akdeniz ülkeleri ile birlikte önemli turizm potansiyeline sahiptir.

Dünya üzerinde genel olarak bakıldığında, Türkiye; Asya-Avrupa-Afrika ülkelerinin kesişme noktasında yer almaktadır. Bu itibarla, Türkiye; kıtalar arası bir kavşak, köprü ya da geçiş ülkesidir. Afrika’nın etkileri Güney ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine, Asya’nın etkileri Doğu ve İç Anadolu bölgelerine, Avrupa’nın etkileri Marmara ve Batı Anadolu bölgelerine kadar sokulur ve ülkenin ortasında adeta bu üç kıta birbirine kavuşurlar.

Özel Konum itibariyle, Türkiye; eski kara kütlelerinin (Asya-Avrupa-Afrika) birbirlerine iyice yaklaştığı bir konumda yer almaktadır. Bu özel konumu sayesinde, üç kıtayı birbirine bağlayan bir köprü görevini üstlenir. Öte yandan Türkiye’nin büyük bir bölümünü oluşturan Anadolu yarımadasının üç tarafı denizlerle çevrilidir. Söz konusu bu denizler, Cebel-i Tarık Boğazı ile Atlas Okyanusu’na, Süveyş Kanalı ile Hint Okyanusu’na bağlantılıdır. Dolaysıyla deniz ulaşımında stratejik bir öneme sahiptir. Böylece bu yarımadanın üzerinde kurulan devletler, amfibi devlet özelliği taşırlar.

Eski kara kütlelerinin birbirlerine iyice sokuldukları konumda; İstanbul ve Çanakkale boğazları yer almaktadır. Bu boğazlar; Karadeniz’e komşu ülkelerin, açık denizlere açıldığı tek su yolunu oluşturur. Dolaysıyla boğazlar, birer can damarıdırlar.

50 Milyon Yıl Önce Antartika Ormanlarla Kaplıydı



Bilim insanları, Antarktika’nın deniz tabanında yaptıkları sondaj çalışmalarında, buzul kıtada bir zamanlar yağmur ormanları olduğunu ortaya çıkardı.

Araştırmacılar, deniz tabanındaki tortu kalıntıları üzerinde yaptıkları analizlerde, kıtada 52 milyon yıl önce bitkilerin yetiştiğini keşfetti. Atmosferin mevcut hızda ısınmaya devam etmesi halinde, bitki kalıntılarının buzdan arınacağı ve Antarktika’nın yeniden yeşilliğe kavuşabileceği belirtilirken, bu durumun iklim dengelerini önemli bir şekilde bozabileceği uyarısı yapıldı.

Bilim insanları, tortu kalıntılarında, Eosen Dönemi’ne ait ‘polen fosilleri’ bulunduğunu belirtti. 34-56 milyon yıl öncesine rastlayan bu dönemde varolan yağmur ormanlarından geride kalan polenler, bugün Antarktika’nın deniz tabanında donmuş bir halde yatıyor.


Antarktika’daki araştırmalarda yer alan Avustralyalı bilim insanı Kevin Welsh, polen çekirdeklerindeki sıcaklığa hassas mokelüller üzerinde yapılan analizlerin, 52 milyon yıl önce Antarktika’daki sıcaklığın 20 derece olduğuna işaret ettiğini belirtti. Welsh, “O dönemde Antarktika bugüne kıyasla çok sıcak bir yerdi ve karada buz yoktu. Tersine, ormanlarla kaplıydı” dedi.


KONTROL İNSANLARIN ELİNDE”
Nature dergisinde yayımlanan araştırmanın ‘şaşırtıcı’ sonuçlar verdiğini ifade eden Welsh, “Antarktika’nın kafamızdaki görüntüsü hep çok soğuk ve buz halinde olduğu” yorumunu yaptı.

AFP’ye konuşan Welsh, “Antarktika’daki karbondioksit miktarının 395ppm (milyonda bir birim) olduğunu ve bölgedeki hava sıcaklığının aynı hızda devam etmesi halinde, 21’nci yüzyılın sonunda Antarktika’daki buzulların yok olmaya başlayacağını” söyledi.

Queensland Üniversitesi’nde paleoklimatoloji uzmanı olan Welsh, “Kesin bir şey söylemek çok zor çünkü Antarktika’nın başına gelecekler insanlar ve hükümetlerin elinde” dedi.

BİRKAÇ SANTİM YETERLİ
Antarktika’nın çok büyük bir su deposu olduğuna dikkat çeken Welsh, “Eğer karbondioksit miktarının atmosferdeki artışını önleyemezsek, dünyanın buzulla kaplı bölgelerinde önemli değişimler görebiliriz” dedi.

Antarktika’nın doğusundaki buz kalınlığı 3-4 kilometre. 34 milyon yıl önce oluştuğu düşünülen buzulun sadece birkaç santim erimesi bile deniz seviyesinde önemli artışa ve yaşam alanlarının tehdit altına girmesine neden olabilir.

Welsh, Antarktika’nın Güneş’ten gelen ışınları tekrar uzaya yansıtarak çok önemli bir soğutucu görevi gördüğünü ve erimesi halinde felaketlere yol açabilecek değişimlerin yaşanacağını vurguladı.

Dünyanın Yok Olması İçin Antarktika’daki Karların Birkaç Santim Yeterlik



BİRKAÇ SANTİM YETERLİ
Antarktika’nın çok büyük bir su deposu olduğuna dikkat çeken Welsh, “Eğer karbondioksit miktarının 

atmosferdeki artışını önleyemezsek, dünyanın buzulla kaplı bölgelerinde önemli değişimler görebiliriz” dedi.

Antarktika’nın doğusundaki buz kalınlığı 3-4 kilometre. 34 milyon yıl önce oluştuğu düşünülen buzulun sadece birkaç santim erimesi bile deniz seviyesinde önemli artışa ve yaşam alanlarının tehdit altına girmesine neden olabilir.

Welsh, Antarktika’nın Güneş’ten gelen ışınları tekrar uzaya yansıtarak çok önemli bir soğutucu görevi gördüğünü ve erimesi halinde felaketlere yol açabilecek değişimlerin yaşanacağını vurguladı

Dünyanın en önemli Lagün gölleri hangileri? coğrafya Güncel Bilgiler



Önemli Lagün gölleri Batlık Denizi güneyinde Frisches ve Kuriscches Lagünleri ,Nil Deltası’nda Menzele ve Brullus gölleri,

Dünyanın en önemli moren set gölleri hangileri? coğrafya Güncel Bilgiler



Önemli moren set gölleri  Avusturya’da bulunan Ammer,Starnberg ve Atter gölleri,Finlandiya ve Norveç’in güneyinde  bulunan Vetter ve Vener gölleri,ABD’de bulunan Superior, Michigan, Huron, Erie, Ontario (ABD- Kanada).

Dünyanın en önemli traverten set gölleri hangileri? coğrafya Güncel Bilgiler



Önemli traverten set gölleri Korona Nehri boyunca oluşan göllerdir.(Bosna)

Dünyanın en önemli relikt gölleri hangileri? coğrafya Güncel Bilgiler



Relikt Göller:Bunlar geçmiş jeolojik devirlerde oluşan eski iç denizler ve büyük su kütlelerinden günümüze kalmış  olan göllerdir.Asya Kıtası’nda Hazar ve Aral gölleri 

Dünyanın en önemli buzul gölleri hangileri? Coğrafya Güncel Bilgiler



Buzul aşındırmasına bağlı olarak oluşan en önemli göller,Alp Dağları’nın kuzeyinde bulunan,Boden,Zürih ve Dört Kanton gölleri ile güney yamaçlarda bulunan Garda,Como ve Maggiore gölleridir.

Dünyanın en önemli maar gölleri hangileri? Coğrafya Güncel Bilgiler



Dünya’nın en önemli maar göllerinin başında,Laachersee, Pulvermaar, Weinfeldermaar, Meerfeldermaar, Holzmaar ve Ulmenermaar (Almanya-Eifel Bölgesi),Pavin,Chauvet,Issarles gölleri(Fransa güneyi-Masif Santral bölgesi),Viti,Graenavatn,Gestastadavatn(İslanda), Tikitapu(Yeni Zelanda)

Dünyanın en yüksek gölü hangisidir? P’u-Mo Ts’o Gölü Coğrafya Güncel Bilgiler



Dünya’nın en yüksek gölü,Tibet’te bulunan P’u-Mo Ts’o Gölü’dür.(5025m)

Deniz seviyesinin altında olan göller hangileri? Coğrafya Güncel Bilgiler



.Bazı göller deniz seviyesinin altında bulunmaktadır

.(Lut (394m),Taberiye(210m),Haiti’de bulunan Enriguillo Gölü(48m),Mısır’da bulunan Harun Gölü(44m),Hazar (28m)

Dünyanın en büyük gölü hangisidir? Hazar Gölü Coğrafya Güncel Bilgiler



Asya Kıtası’nda bulunan Hazar Gölü dünyanın en büyük gölüdür

YERYÜZÜNDE BAŞLICA GÖL BÖLGELERİ Dünyadaki En Önemli Göller



YERYÜZÜNDE BAŞLICA GÖL BÖLGELERİ 

1. AVRUPA:Finlandiya,Britanya Adaları,Kuzey Almanya ve Alp dağları zengin göllere sahiptir. Bu göllerin büyük b

ölümü buzulların etkisiyle oluşmuştur. Doğu Avrupa’nın kuzeyinde Ladoga,Onega gölleri,İsveç’te Vener,Vetter,Melar gölleri büyük oranda tektonik göllerdir.Eifel’de maarlar içinde oluşan volkanik goller yer almaktadır.Finlandiya(Göller ülkesi) birbirine küçük akarsularla bağlı olan binlerce gölle kaplıdır.

2.ASYA:Dünyanın en büyük gölü olan Hazar(Hazer)gölü.Aral gölü,Karaboğaz gölü.Hazar ve Aral gölleri daha önce birleşik bir göl durumundayken oluşan tortulanma alanları sonucunda ayrılmışlardır.Baykal gölü(Dağ gölü),Balkaş gölü,Isık gölü(Sıcak göl),Lob-Nor gölü(Bataklık durumundadır),Lut gölü,Urmiye ve Van gölü diğer önemli göllerdir. 

3.KUZEY AMERİKA :

Kuzey Amerika Büyük Göller Bölgesi: Superiyör, Huron, Erie, , Ontario,(Bu göllerin bir kısmı Kanada’da yer alır) Mic­higan(Tamamı Amerika Birleşik Devletleri sınırları içindedir.)Bu göller sığ eşiklerle birbirlerinden ayrılmışlardır.Birbirine boğaz ve kanallarla bağlı durumdadırlar.Kuzey Amerika’nın kuzeydoğusu kısımlarında,Büyük Ayı,Köle ve Vinnipeg gölleri yer almaktadır.Bunlardan Büyük Ayı ve Köle gölleri yılın büyük bölümünde buzlarla kaplıdırlar.Vinnipeg buzul alanlarında bulunan sığ bir set gölüdür.Great Salt Lake (Büyük Tuz Gölü)gölü Kuzey Amerika’da bulunan dışa akışı bulunmayan bir göldür. 

4.ORTA VE GÜNEY AMERİKA:Nikaragua’da Nikaragua ve Managua gölleri çöküntü alanları içinde oluşmuşlardır.Titicaca 3812metre yüksekliğinde bulunur.Poopo gölü ve Arjantin’de bulunan Mar chiguita gölü diğer önemli göllerdir.  

5.AFRİKA:Göllerin büyük bölümü kırılmalar ile oluşan çöküntü alanlarında yada iç bölgelerdeki geniş çanaklar içerisinde meydana gelmişlerdir.Victoria, Kiopa, Rudolf, Nyassa, Tanganika, Kivu, Edwart,Albert,Kioga,Ngami ve Çad gölleri başlıca göllerdir. 

6.AVUSTRALYA:Başlıca gölü olanEyre gölü tuzlu bir bataklık durumundadır.

Orta ve Güney Amerika’daki En Önemli Göller



.ORTA VE GÜNEY AMERİKA:
Nikaragua’da Nikaragua ve Managua gölleri çöküntü alanları içinde oluşmuşlardır.Titicaca 3812metre yüksekliğinde bulunur.Poopo gölü ve Arjantin’de bulunan Mar chiguita gölü diğer önemli göllerdir.  

Venedik Hızla Batıyor İlginç Haberler





B ilim insanları, İtalya’nın Venedik kentinin sanıldığından daha hızlı suya battığını, hatta batışının doğu yönünde daha hızlı olduğunu belirtti. Venedik’in etrafı bariyerlerle çevrilmezse, 2032’de 80 mm daha suya batacak.

venedik 

Venedik’in batışının azaldığını öne süren geçmişteki araştırmaların aksine, uydu ölçümlerine dayanan yeni çalışmalar kentin doğu kısmının her yıl bir ile iki milimetre arasında denize gömüldüğünü gösterdi.

California Üniversitesi Okyanusya Enstitüsü’nden Yehuda Bock, “Bu küçük bir miktar gibi görülse de önemli” ifadesini kullandı. Bock, Adriyatik denizindeki yükselme oranının, 117 ada üzerinde kurulu olan Venedik’in bulunduğu göldeki yükselme seviyesiyle aynı olduğuna dikkat çekerek, ortaya çıkan toplam etkinin yılda dört mm olduğunu belirtti. Bu veri, Venedik’in 2032 yılına kadar 80 mm sulara gömülebileceğini gösteriyor.

“Geochemistry, Geophysics, Geosystems” dergisinde yarın yayımlanacak olan araştırmada, Venedik’in doğu yakasına kıyasla, batı tarafının daha yüksek olduğunu ortaya çıkardı.  Bock, geçmişte yapılan uydu ölçümlerinde bu tespitin fark edilmediğini söyledi.

10 YILLIK HARİTA ÇIKARILDI
ABD’nin Miami Üniversitesi ve İtalya’nın yeryüzündeki jeolojik bozuklukları inceleyen Tele-Rilevamento Europa şirketinin de destek verdiği çalışmada, GPS ve uydu ölçümleri kullanılarak, Venedik’in 2000-2010 yıllarına ait 10 yıllık haritası çıkarıldı. Miami Üniversitesi’nden Shimon Wdowinski, “Yaptığımız analizde, sadece GPS ve uydu radarıyla tespit edilemeyecek jeolojik hareketleri fark ettik” dedi.

Çalışmada, Venedik’in kuzeyindeki adaların her yıl iki ile üç milimetre, güneyindeki adaların ise üç ile dört milimetre suya battığı ortaya çıktı.

Venedik’in deniz seviyesine ait ölçümlerin 1872 yılından itibaren yapıldığı biliniyor. Ancak bilim insanları, 18’inci yüzyılda yaşamış olan İtalyan sanatçı Giovanni Antonio Canal’ın (Canaletto) çizdiği resimlerden, 1727’den 19’uncu yüzyılın sonuna kadar Venedik’teki su seviyesinin 60 santimetreden daha fazla yükseldiği sonucuna vardı.

SELLERE KARŞI YENİ ÖNLEM
Venedik’te her yıl yaşanan sellere karşı, araştırmacılar milyonlarca euroluk MOSE sel koruma sistemini inşa etmeyi planlıyor. 2014’te bitirilebileceği tahmin edilen sistemin, Venedik’i sadece sellere karşı değil, batmaya karşı da koruyabileceği öne sürülüyor. Öte yandan, İtalyan araştırmacılar, her yıl yaşanan batışın önemi konusunda ikiye bölünmüş durumda.

Padova Üniversitesi’nden Pietro Teatini, “Venedik’in 20-30 yıllık tecrübesine bakıldığında yılda bir milimetre büyük bir sorun teşkil etmiyor” derken, İtalya’nın Deniz Bilimleri Enstitüsü’nden jeolog Luigi Tosi, Venedik’in ayarlanabilir MOSE bariyerleriyle çevrilmesi gerektiğine inanıyor. Tosi, sadece Venedik’in suya gömülmesinin değil, su seviyesinin de yükseldiğine dikkat çekti ve 21’inci yüzyılın sonunda su seviyesinin 50 santimetre yüksebileceğini belirtti.

Tosi, “MOSE boyu 110 santimi geçen dalgaları engelleyebilecek. Dalgaların bu seviyeyi yılda 200-300 defa aşma riski var. MOSE ile gerektiği zaman bariyerin kapıları kapanacak ve dalgalara karşı kenti koruyacak” dedi. İtalyan bilim insanları aynı sistemin Venedik’i deniz seviyesinden 3.92 santim yükseltebileceğine de inanıyor.

Venedik’in 20’inci yüzyılda yaklaşık 120 mm suya gömüldüğü tahmin ediliyor. Aynı dönemde yaşanan ve deniz seviyesinde yaşanan artış ise 110 mm oldu.

Dünya’nın İkizi Bulundu - İlginç Haberler Coğrafya Haberleri



‘En Dünya benzeri gezegen’ bulundu

Gök bilimciler, Güneş Sistemi dışında bugüne kadar rastlanan ‘en Dünya benzeri’ gezegeni keşfettiklerini açıkladı. 

Dünya’dan 1.5 kat büyük olan ‘süper-Dünya’, gezegen avcısı Kepler uzay teleskopu tarafından keşfedildi.

Gezegen avcısı Kepler uydusu, bugüne kadar keşfettiği 2 bin 500’ü aşkın gezegene bir yenisini ve belki en önemlisini ekledi. KOI (Kepler’in Merak Konusu) 172.02 adı verilen gezegenin, bulunduğu yıldız sisteminde yaşanabilir bölgede yer aldığı ve sıvı suya sahip olma ihtimalinin bulunduğu belirtildi. Gök bilimciler, Dünya’dan 1.5 kat büyük olan ve bu sebeple ‘süper-Dünya’ olarak tanımlanan gezegenin, okyanuslara da sahip olabileceğini ifade etti.

KOI 172.02 gezegenin keşfi, kısa bir süre önce Samanyolu Galaksisi’nde Dünya büyüklüğünde 17 milyar gezegenin bulunduğunu açıklayan bilim dünyasında büyük heyecan yarattı.

Yıldızından yaklaşık 0.75 AU (astronomik birim) uzaklıkta olan KOI 172.02, yıldızdan gelen ışınların yüzeyinde aşırı sıcaklığa neden olmadığı, böylece sıvı suyun varlığına izin verdiği mesafede yer alıyor. Bu mesafenin kapsadığı alan, gök bilimde ‘Goldilocks Bölgesi’ yani Yaşanabilir Alan olarak biliniyor.

Yıldızının etrafındaki dönüşünü, yani bir yılı 242 günde tamamlayan KOI 172.02, kendisine hayat veren yıldızdan 112 milyon km uzaklıkta yer alıyor. Dünya’nın Güneş arasındaki mesafesi ise 0.98 AU, yani yaklaşık 150 milyon km.

KOI 172.02’nin keşfi, 221’inci Amerikan Astronomi Topluluğu Konferansı’nda, 8 Ocak günü açıklandı. NASA’nın Ames Araştırma Merkezi’nde Kepler projesinde yer alan Natalie Batalha, konuşmasında, ‘Yıldızının yaşanabilir bölgesinde bulunan ilk süper-Dünya’yı keşfettiklerini ve keşfin çok heyecan verici olduğunu’ söyledi.

Space.com’a konuşan ABD’nin Baltimore eyaletindeki Uzay Teleskopu Bilim Enstitüsü’nden Mario Livio, ‘Bu çok önemli bir gelişme… Kesinlikle Dünya dışı yaşam için iyi bir aday’ ifadesini kullandı.

KEPLER KEŞİFE DOYMUYOR
Yapılan büyük keşfin ardından ilk akıllara gelen soru, KOI 172.02’nin yaşama ne kadar elverişli olduğu. NASA, yaptığı açıklamada, Kepler’in başarısına değinirken, KOI 172.02 gezegeninin detaylı bir şekilde analiz edilmeye devam edildiğini belirtti.

2009 yılında Uzay’a gönderilen ve Güneş’in yörüngesini bir turunu 371 günde tamamlayan Kepler, hareketi esnasında gökyüzünde bir bölgeye kilitleniyor ve eş zamanlı olarak 150 bin yıldızın parlaklığını gözlemleyebiliyor. Teleskopun merkezinde, 42 tane kamera sensörü sıralanıyor. Bu sensörler, yıldızlarının önünden geçen yıldızları yakalıyor.

NASA, KOI 172.02’nin Dünya dışı yaşamın araştırılmasında önde gelecek kozmik cisimlerden biri olacağını belirtti

DÜNYA BENZERİ YERLER
Gök bilimciler, Dünya benzeri kozmik cisimleri, evimizdekine benzer yaşam koşulları içeren bir gezegen veya uydu olarak tanımlıyor.

NASA, Dünya benzeri kozmik cisimlerin önemini, ‘Dünya’daki gibi karmaşık yaşam şekline, hatta bir medeniyete sahip olma ihtimali bulunmaları’ olarak ifade ediyor.

Bilim insanları, teorisel olarak, bir gün yabancı gezegenleri yaşama elverişli kılarak (terraforming), başka Dünya’lar oluşturulabileceğine inanıyor.  Çoklu evren teorisi ise Dünya benzeri gezegenlerin bulunduğunu, paralel evrenlerde ise Dünya’nın başka bir versiyonunun var olduğunu öne sürüyor.

NASA, son yıllarda elde edilen bulguların astrobiyoloji ve Dünya dışı yaşam bulmaya yönelik alanlara olan ilgiyi daha da artırdığını ve SETI projesiyle bu arayışa devam ettiklerini belirtti.

Kepler, en son gözlemlerinde 461 Dünya dışı gezegen daha keşfetmiş ve keşif sayısını 2 bin 740’a çıkarmıştı. Bu gezegenlerden sadece dördünün ‘Dünya gibi yaşama olanak verebileceği’ düşünülüyor. KOI 172.02 ise beşinci ve en büyük aday konumunda

DÜNYA BENZERİ YERLER İlginç Haberler Coğrafya Haberleri



DÜNYA BENZERİ YERLER
Gök bilimciler, Dünya benzeri kozmik cisimleri, evimizdekine benzer yaşam koşulları içeren bir gezegen veya uydu olarak tanımlıyor.

NASA, Dünya benzeri kozmik cisimlerin önemini, ‘Dünya’daki gibi karmaşık yaşam şekline, hatta bir medeniyete sahip olma ihtimali bulunmaları’ olarak ifade ediyor.

Bilim insanları, teorisel olarak, bir gün yabancı gezegenleri yaşama elverişli kılarak (terraforming), başka Dünya’lar oluşturulabileceğine inanıyor.  Çoklu evren teorisi ise Dünya benzeri gezegenlerin bulunduğunu, paralel evrenlerde ise Dünya’nın başka bir versiyonunun var olduğunu öne sürüyor.

NASA, son yıllarda elde edilen bulguların astrobiyoloji ve Dünya dışı yaşam bulmaya yönelik alanlara olan ilgiyi daha da artırdığını ve SETI projesiyle bu arayışa devam ettiklerini belirtti.

Kepler, en son gözlemlerinde 461 Dünya dışı gezegen daha keşfetmiş ve keşif sayısını 2 bin 740’a çıkarmıştı. Bu gezegenlerden sadece dördünün ‘Dünya gibi yaşama olanak verebileceği’ düşünülüyor. KOI 172.02 ise beşinci ve en büyük aday konumunda