Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Şahsiyetler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şahsiyetler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Farabi kimdir ne yapmıştir neden onemli




FARABİ

Türkistan'ın Farab şehrinde 871'de doğan Farabi, Islam felsefesini metot, termi noloji ve problemler açısından temellendiren ünlü Türk filozofudur. Farab'da iyi bir tahsil aldıktan sonra bir süre kadılık yapan Farabi, ilim

Mevlana Celaleddin Rumi kimdir ne yapmıştir




MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ

Mevlana, 30 Eylül 1207'de Horasan'ın Belh şehrinde dünyaya geldi. Çocukluğunda babasının yanında başladığı öğrenimini gittiği Halep ve Şam'da sürdürmüştür. İlk tasavvufi eğitimini de yine babası Bahâeddin Veled'den aldı.

Gazzali Kimdir Kısa ve Net



GAZZÂLİ

Ihyâu Ulumi'd-Din kitabıyla tanınan Gazzâlî, Horasan'ın Tus şehrinde 1058 yılında doğmuştur. İlk eğitimini burada aldıktan sonra tahsiline Cürcan'da devam etmiştir. Kaynakların ittifakla belirttiği gibi Gazzâli olağanüstü bir zeka ve hafızaya sahipti. 12

E-Kitap Mimar Sinan - Turgut Cansever -

E-Kitap Türk Kızılayı’nın Kurucularından Kırımlı Aziz İdris Bey


Kırımlı Dr. Aziz îdris Bey 1840 yılında İstanbul’da doğdu. Askeri tıbbiyeyi 1865’de bitirdi. Aynı okulda içhastalıkları üzerine çalışmaya başladı. O yıl açılan sivil tıbbiyeye müdür olarak atandı. Burada umumi emraz (genel hastalıklar), tıbbi kimya, hikmeti tabiye (fizik) ve dahili emraz ( içhastalıkları) derslerini okuttu. Cemiyeti Tıbbiyei Osmaniye’nin kuruculuğunu ve başkanlığını yaptı. Tıp öğreniminin Türkçeleşmesinde öncülük yaptı, büyük rol oynadı. Arkadaşlarıyla birlikte çevirdiği P. H. Nysten’in sözlüğünü, Lûgat-ı Tıbbiye adıyla yayınlayarak ün kazandı (1873). Mecmuai Fünun’da tıp kimyası ve genel hastalıklar üzerine halkı bilgilendirici yazılar yazdı.
Aziz Bey Türk Kızılayı’nın da kurucularından ve ilk başkanlarındandır. Uluslararası haç ambleminin ülkemize uymadığını, çünkü Hıristiyanlığı çağrıştırdığından Müslümanlar arasında itici rol oynadığını ifade ederek bu konuda mücadele etti. Şimdiki Türk Kızılayı’nın hilal amblemini beynelmilel çevrelere benimseten Aziz Bey olmuştur.
Kırımlı Aziz Bey yazdığı iki ciltlik Kimya-yı Tıbbi kitabı Türkçe’de bir ilktir, ayrıntılıdır ve giriş bölümü oldukça aydınlatıcıdır. Kitabın hiçbir yerinde Fransızca terim kullanılmamış olup Türkçe bir adlandırma sistemi kurulmuştur. Üstelik kimya sembollerini Osmanlıca harflerden oluşan semboller türeterek yazmıştır. Kırımlı Aziz Bey’in İlm-i Emraz-ı Umumiyye adlı kitabı da ilginçtir. Genel hastalıklar hakkında tafsilatlı bilgiler verilmiştir. Bu kitaplar uzun yıllar tıp okullarında ders kitabı olarak okutulmuştur. Bu kadar olağanüstü ve müthiş çalışmaları Dr. Kırımlı Aziz Bey kısa yaşamına sığdırmıştır. Çünkü onu çok genç ve verimli çağında, daha 38 yaşındayken 1878 yılında akciğer vereminden kaybettik. Gerek bilim hayatımızda gerekse sosyal yardımlaşma alanlarında öncülük yapmış, Türk Kızılayı’nın kuruluşunda büyük rol oynamış, bu çok yönlü kişinin mezarı Edirnekapı’da yeni yollar yapılırken kaybolmuştur. Şimdi Türk Kızılayı Dr. Aziz Bey’in kabrinin bulunduğu yere bir anıt mezar yaptırarak ona olan vefa borcunu ödeyecektir. Bu karar merkez yönetim kurulundan çıkmış olup çalışmalar devam etmektedir. Böyle harika faaliyetlerde bulunan ülkemizin yüzakı, Kızılayı’mızm minnet borçlu olduğu Aziz Bey hakkında maalesef hiç kitap yoktu. Böyle gayretli bir insanı unutulmaya terk edemeyiz. İşte merkez yönetim kurulu üyemiz Prof. Dr. Sefa Saygılı elinizdeki eseri hazırlayarak bu mümtaz ve örnek şahsiyeti özellikle gençlere tanıtmak istemektedir.
Aziz Bey’in ruhu şad olsun..

Bir Yedek Subayın Ağzından 1914 Yılında Turancılık




Eğitime gidip gelirken Beyoğlu'nda, eğitimden döndükten sonra, boş zamanlarımızda özellikle akşamları vatan, millet şarkıları, marşları söyleyerek adeta kendimizden geçiyorduk. Meşrutiyetin ilanıyla beraber okullarda temeli atılan Türk Ocağı Cemiyeti ve Türk Yurdu gibi gazete ve dergilerin tesiri altında kalan binlerce genç Turan aşkıyla yanıyordu. Türklük ve Turancılık hemen bütün memleket gençliğini sarmıştı. Acaba neydi bu Turancılık? Nerede başlayıp, nerede bitiyordu? Bunu pek açık olarak biz de anlayamıyorduk. Yalnız şöyle hayalimizde büyük Türk ırkının yaşadığı ülkeler gözüküyordu. Memleketin her tarafından gelmiş gençler arasında kimler yoktu ki: Hukukçular, hariciyeciler, mülkiyeliler, medreseliler, yüksekokul öğrencileri, yani İstanbul'un nazeninleri, taşranın nazlıları öğrenim ve terbiye düzeyleri ne olursa olsun bir tek emel ve idealde birleşmişlerdi. Turan marşları söylemek, bir ibadet haline gelmişti. Akşam sabah koro halinde tekrar etti­ ğimiz Turan duası ile Albayrak marşını bir fikir verir umuduyla aşağıya alıyorum:

TURAN DUASI
Ulu Tanrı ... Sen sağlık ver Türke,
Hakan buyruğunu hep kardeşlere ilet.
Yüce uluğ yükselsin bir Bozkurt ihsan et.
Yeni Turan, ey sevgili ülke,
Söyle sana yol nerede yalvarıyoruz.
 Çağırıyor bizi büyük atamız Oğuz.
Yüce uluğ sen sağlık ver Türk'e,
Turan yolu aydınlansın, tütsün ocaklar,
Parıldasın gün gibi köşe bucaklar.

.... Türk Ocağı Merkezi Divanyolu'ndaki Türk Yurdu dergisi yönetim yerine taşınarak çalışma alanını genişletti. Yusuf Akçora, Ahmet Ağaoğlu, Ferit Bey gibi Türkçülük önderleri tarafından her hafta konferanslar vermek, yayın yapmak suretiyle gençler aydınlatılırdı. Kısa bir süre sonra Türkçülük aşkı iman haline gelmiş, bu uğurda binlerce genç savaş meydanlarında canlarını feda etmişlerdir. O zamanlar Osmanlılık prensiplerine dayanarak bu fikre karşı gelenlere böylece karşılık veriliyordu. Milliyet duyguları­nın gelişmesine çalışan Türk Ocağı öğrenci cemiyeti Osmanlı halkını oluşturan öteki halkların öğrencilerinin kurdukları cemiyetlerden sonra kurulmuştur.

Arapların, Arnavutların, hatta Kürtlerin milliyete dayanan öğrenci cemiyetleri çok önceden kurulmuş ve faaliyete geçmişti. Oldukça kalabalık bir dershane içinde kendi aralarında gruplar halinde toplantılar yaparak bize karşı düşmanca tavır alırlar ve bu yüzden sınıfta kavga, gürültü eksik olmazdı. Bir gün şiddetli bir tartışma sonucunda Halep mebusunun bıyıklı oğlunu kırık çekmece kapakları ile hırpalamış, bu soysuz yaratıkları pıstırmıştık.
Evimizin büyükleriyle tartışmalar yapardık. Yaşlılar bizim ham hayaller peşinde koştu­ ğumuzu söylerlerdi. Biz de onlara, yakında mektuplarımızı Gence'den, Bakü'den alacaksınız cevabını verirdik. O anda marşlarımız dudaklarımızdan dökülürdü:

Yüz sene var ki, Moskof'un derdi,
Yurdumuzun bağrını deldi.
Marş, marş, haydi arkadaş,
Göğsünü ger, Kafkaslar'ı aş,  ...

20 HAZİRAN 1914  Faik Tonguç