Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

İslam'da Yeri Ne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İslam'da Yeri Ne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kalıcı Dövme Günah mı Değil mi? Ne yazdırdığın önemli değil

ne yazdırdıgın onemli değil arkadasım

öyle konustunki aklama zekerıya beyaz geldı sana ancak o yardımcı olabılır

onun fetvasına gorede kesınlıkle yaptırırsın dovmeyı 


bıldıgım kadarıyla haram ...
gerisini gerçek din alimlerine sormak ve içeriğini öğrenmek lazım

Kalıcı Dövme Günah mı Değil mi? Kalıcı Dövme abdeste kesinlikle mani değil

Kalici dovme abdeste kesinlikle mani degildir cunku derinin uzerine degil altina yapilir. Yine de dinimizce kalici dovme yaptirmak haramdir. Ustelik buyuk haramlardan biridir cunku insanin haram olan bir seyi yapmasi ne kadar kotu ise, o seyi uzerinde tasiyor olmasi 2 kat buyuk bir haramdir cunku diger insanlara da kotu ornek olur.

Kalıcı Dövme Yaptırmak Günahmı ??

Arkadaslar Kalıcı Dövme Yaptırmaya Karar Verdim Sizce Günahmı Belirli Kaynaklardan Okudum Ama Daha Acıklayıcı Olması için Sizlerle Paylaşıyım Dedim...
Evet - Hayır Açıklama İstiyorum.

eet günah kardeş yaptırmanı tavsiye etmem abdestinde kabul olmuo yani gerisini sen düşün benim bildiklerim bunlar ama daha bilgili arkadaşlarımız seni bilgilendirceklerdir... 


Kalici dovme abdeste kesinlikle mani degildir cunku derinin uzerine degil altina yapilir. Yine de dinimizce kalici dovme yaptirmak haramdir. Ustelik buyuk haramlardan biridir cunku insanin haram olan bir seyi yapmasi ne kadar kotu ise, o seyi uzerinde tasiyor olmasi 2 kat buyuk bir haramdir cunku diger insanlara da kotu ornek olur


arkadasim GOD veya ALLAH kelimesini insan vucuduna yazdirirmi hiç? banyoya tuvalete girerken Allah yazili kolyeleri ve takilari cikartmamiz lazim ya hani o dovmeyle nasil devam edeceksin gunluk hayatina?

bburadan sana bir yazi koyuyorum;

Dövme yapmak doğru mudur ?

--------------------------------------------------------------------------------

İnsanlar, çok eski zamanlardan beri vücutlarının çeşitli yerlerine dövme yaptırmışlardır. Bugün bu adet, yer yer sürdürülüyor. Avrupa ve Amerika'da bazı gençler bunu bir "süs" şeklinde yaparken, yurdumuzda da birtakım havai gençler onları taklit ediyorlar. Cahiliye Arapları dövmeyi süslenmek için yaparlarken; dövme ile bedenlerine çeşitli şekil ve suretler yaparak bununla mafsallarının güç kazandığına inanırlardı. Bugün ise bu tamamen bir özentiden öteye geçmemektedir.

dövme, bilinen şekliyle şöyle yapılıyor: Vücut, iğne ve benzeri aletlerle kan akacak şekilde yaralanıyor. Sonra aynı yere iç yağı ve bazı maddeler konarak yara iyileşmeye terk ediliyor. Sonunda deri altında koyu yeşil bir şekil meydana geliyor.

Buhari ve Müslim'de rivayet edilen hadislerde, Peygamber Efendimiz (a.s.m.) dövme yapmayı ve yaptırmayı yasaklamış, bunları yaptıranın İlahi rahmete liyakatini kaybettiklerini bildirmiştir.

Bilmeden dövmeyi yaptıran insan nasıl hareket edecektir? Bundaki hüküm, dövmeyi yaparken kullanılan maddeye göre değişir. Şayet bu maddeler dinen necis sayılanların arasında bulunuyorsa, dövme de o hükme girer. Şayet temizse, o da temizdir. Bunda yapılacak şey, şayet ufak bir müdahale veya ameliyatla hallediliyorsa gidermeye çalışmaktır. Şayet giderilemiyor, buna da imkan bulunamıyorsa, o şekilde bırakılır. Çünkü Cenab-ı Hak kuluna kaldıramayacağı yükü yüklemez, onun üstesinden gelemeyeceği, yapamayacağı şeyleri istemez.

Abdeste ve gusle mani olup olmadığına gelince; bir defa dövme derinin altındadır. Yani dış derinin altında yer alıyor. Abdest ve gusulde ise derinin altını değil, üstünü yıkamak farzdır. dövme de derinin altında kaldığına göre, onun bedenin herhangi bir yerinde bulunması abdeste ve gusle mani olmaz. Üzerinin yıkanmasıyla abdest ve gusül sahih olur.

Bilmeden böyle bir günahı işlemiş olan kimse de Allah'tan mağfiret diler, tövbe istiğfar eder. Ve inşallah da kabul edilir. (zafer dergisi)
__________________
Beğen
Gerçek Mesajı Gönderen CaNoSTyLiNG
Mesajı Göster
ya arkadasim GOD veya ALLAH kelimesini insan vucuduna yazdirirmi hiç? banyoya tuvalete girerken Allah yazili kolyeleri ve takilari cikartmamiz lazim ya hani o dovmeyle nasil devam edeceksin gunluk hayatina?

bburadan sana bir yazi koyuyorum;

Dövme yapmak doğru mudur ?

--------------------------------------------------------------------------------

İnsanlar, çok eski zamanlardan beri vücutlarının çeşitli yerlerine dövme yaptırmışlardır. Bugün bu adet, yer yer sürdürülüyor. Avrupa ve Amerika'da bazı gençler bunu bir "süs" şeklinde yaparken, yurdumuzda da birtakım havai gençler onları taklit ediyorlar. Cahiliye Arapları dövmeyi süslenmek için yaparlarken; dövme ile bedenlerine çeşitli şekil ve suretler yaparak bununla mafsallarının güç kazandığına inanırlardı. Bugün ise bu tamamen bir özentiden öteye geçmemektedir.

dövme, bilinen şekliyle şöyle yapılıyor: Vücut, iğne ve benzeri aletlerle kan akacak şekilde yaralanıyor. Sonra aynı yere iç yağı ve bazı maddeler konarak yara iyileşmeye terk ediliyor. Sonunda deri altında koyu yeşil bir şekil meydana geliyor.

Buhari ve Müslim'de rivayet edilen hadislerde, Peygamber Efendimiz (a.s.m.) dövme yapmayı ve yaptırmayı yasaklamış, bunları yaptıranın İlahi rahmete liyakatini kaybettiklerini bildirmiştir.

Bilmeden dövmeyi yaptıran insan nasıl hareket edecektir? Bundaki hüküm, dövmeyi yaparken kullanılan maddeye göre değişir. Şayet bu maddeler dinen necis sayılanların arasında bulunuyorsa, dövme de o hükme girer. Şayet temizse, o da temizdir. Bunda yapılacak şey, şayet ufak bir müdahale veya ameliyatla hallediliyorsa gidermeye çalışmaktır. Şayet giderilemiyor, buna da imkan bulunamıyorsa, o şekilde bırakılır. Çünkü Cenab-ı Hak kuluna kaldıramayacağı yükü yüklemez, onun üstesinden gelemeyeceği, yapamayacağı şeyleri istemez.

Abdeste ve gusle mani olup olmadığına gelince; bir defa dövme derinin altındadır. Yani dış derinin altında yer alıyor. Abdest ve gusulde ise derinin altını değil, üstünü yıkamak farzdır. dövme de derinin altında kaldığına göre, onun bedenin herhangi bir yerinde bulunması abdeste ve gusle mani olmaz. Üzerinin yıkanmasıyla abdest ve gusül sahih olur.

Bilmeden böyle bir günahı işlemiş olan kimse de Allah'tan mağfiret diler, tövbe istiğfar eder. Ve inşallah da kabul edilir. (zafer dergisi)
Zafer dergisini ilk defa duydum sitesini araştırdım fena değil dövme hakkında yaptığı yorumda o kadar kötü değil ben dövme yaptırdığında abdest olayında biraz tereddütlüyüm...sadece

genel olarak bakıldıgında katılıyorum...
_________________

Arkadaslar haram ilan etme yani tahrim sadece Allah'a aittir.Bu yetkiyi Allah tekelinde tutmaktadır.Peygamber dahi haram ilan edemez.Bu yetkiyi Allah'tan başkasında görmek açık şirke girer.En büyük günahında şirk olduğunu biliyorsunuzdur. Tahrim suresi 1. ayet şöyledir.
TAHRİM 1
-Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.-

Neden Allah peygambere böyle bir uyarıda bulunuyor diye düşünmenizi tavsiye ederim.

Konu aslında uzunca konuşulması gereken konudur.Allah'ın dini Kuran'da yazandır.Kimse bu dine tek hüküm ilave edemez.İşte bir dövme olayı nerden nerelere getiriyor insanı.araştırmadan, incelemeden bişey yazmayın lütfen..

Lokman 20-21
20.Görmediniz mi, Allah, göklerde ve yerde bulunan şeyleri sizin emrinize verdi ve görünür-görünmez nimetlerini üstünüze saçtı. İnsanlardan öylesi var ki, Allah uğrunda ilimsiz, kılavuzsuz ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın mücadele eder.

21. Böylelerine, Allah'ın indirdiğine uyun dendiğinde şu cevabı verirler: "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Peki, şeytan onları, alevli ateşin azabına çağırmış olsa da mı? -

Ben şimdi size diyorum ki Allah'ın indirdiğine uyun yani Kuran'a Kuran'Da dövme haram ilan edilmemiş ama bazıları Allah'lığa kalkıp bunu haram ilan etmiş.
__________________

Allah(C.C) neden ayetlerde hep kendisinden BİZ diye bahseder şüphesiz o tektir

Selamun Aleyküm kardeşlerim dün Kuran tefsiri okurken aklıma takıldı.Allah(C.C) neden ayetlerde hep kendisinden BİZ diye bahseder şüphesiz o tektir . örneğin:"Hani bir zaman BİZ meleklere: “Âdem'in önünde (Allah'a) secde edin!” deyince, onlar da derhal secdeye kapanmışlardı. Ne var ki İblis eğilmemişti. O cinlerden idi. Rabbinin emrinin dışına çıktı. " Türkçeye çevrilmesiyle alakalı birşey 

__________

Allah’ın, “Ben” Yerine “Biz” Tercihi

Prof. Dr. Muhammed ÇELİK
Kur’ân, nüzulünden itibaren ilgi odağı haline gelmiş, bahse konu alanı çok engin, kaynak bakımından bereketi bitip tükenmeyen bir kitaptır. Bir nesil, onda en son sınıra ulaştığını düşündüğü anda, karşısında geniş bir alanın ve yepyeni bir ufkun belirdiğini, ardından yenilerinin sökün ettiğini görür. Kur'ân'ın ufuk açıcı, yol gösterici hüküm ve hikmetleri hiç tükenmez. Daima "taze ve yeni olma" vasfının icabı olarak kitaplara ana referans olmayı sürdürür: "O'nun sahifelerinde doğru, değerli Kitaplar vardır" (Beyyine sûresi, 3). Bunun bir tezahürü olarak yeni araştırmalara kaynak olma hakkı daima saklıdır. O’nun anlam pınarlarının çağlaması Kıyamet'e kadar sürecek, bakir yönleri her dem bulunacak, mevzularını incelemeye olan ihtiyaç hiç eksilmeyecektir. Bu, Kur'ân'ın i'câzının bir tezahürü, "Her gün, her ân yeni bir tecelli ile yeni bir işte olan Allah'ın" kelâmı olmasının bir icabı ve delilidir.

Azâmet cemi zamiri meselesi, Kur'ân'ın ana konularının başında gelen ve nüzulünden beri incelenen Ulûhiyet’le alakalıdır. Ancak meselenin, bu açıdan yeterince incelenmediğini, hatta bunun bakir bir alan olduğunu söyleyebiliriz. Zira bin yüzü aşkın ayette Allah'ın bazı fiillerinin anlatımında birinci çoğul şahıs zamiri "Biz" gelmesine rağmen bu konuda müstakil çalışma pek yapılmamıştır.


Kur'ân'ı okuduğumuzda, Allah'ın, kendi fiillerini anlatırken bazen “Ben”, bazen “Biz” dediğini görürüz. “Ben” demesi kolaylıkla anlaşılır. Zira O'nun zatı vardır; “Ben” O'nun zatına işaret eder. Ancak, kendi ifadesi ile veya bazı hususi kullarının dili ile “Biz” demesinden ne gibi anlamlar ve işaretler sezilebilir?

Bu meseleyi incelemek, bir makalenin sınırlarını aşar. Bu hususta kitap telif etmeye ihtiyaç var. Ama "tamamen elde edilemeyen, büsbütün terk edilmez" kaidesince, böyle bir çalışmanın faydadan hali olmayacağı açıktır. "Biz" zamirinin geldiği ayetleri incelediğimizde öne çıkan meseleler şunlardır:

A. Yaratma ve Yeniden Diriltme
Kur’ân’ın yeryüzüne geliş gayesi, tevhid inancını fert ve toplum planında hâkim kılmaktır. Hemen bütün ayetlerde tevhidin bir yönü anlatılmaktadır. Âyetler ya tevhid-i ulûhiyeti ya tevhid-i rubûbiyeti veya tevhid-i ubûdiyeti göstermektedir. Kâinatın yaratılışını anlatan âyetlerde, Allah'a râci olmak üzere özne olarak bazen “Ben” veya O, bazen de "Biz" denilmektedir. Arapçada fiil siygalarındaki çoğul (cem’) mana ifade eden “nun” harfine “azamet nûnu” da denilir; çünkü bu harf, çokluk ifade etmenin yanı sıra azamet ve yücelik bildirir. O tür ifadelerdeki “biz” ifadesinden maksat, adet bakımından çokluğu değil, güç ve kudretin büyüklüğünü belirtmektir. Bu muhtevadaki âyetleri şöyle tasnif edebiliriz:

1. Dış dünyanın (Afâk) yaratılışı:
Bu muhtevadaki bir kısım ayetlerde, yaratma fiilinin faili olan zamir Cenab-ı Hakk'ı işaretle müfrettir: "O, gökleri ve yeri hikmetle ve ciddi bir maksatla yarattı. (..)" (Zümer sûresi, 5). "O her şeyi yarattı" (En’âm sûresi, 101) gibi. Yaratılışa dair Allah'a râci tekil zamirin geldiği ayetler daha fazla bir yekûn tutmaktadır.

Kâinatın yaratılışı ile ilgili bir kısım ayetlerde ise Allah'a râci olarak "Biz" zamiri gelmektedir ve bu zamir, duruma göre fail veya mef’ul olabilmektedir. "Biz gökleri, yeri, ikisinin arasındaki bütün varlıkları altı günde yarattık; Bize en ufak bir yorgunluk dokunmadı" (Kâf sûresi, 38). Bundan, Allah'ın kâinatı yaratırken birtakım vasıtalar, unsurlar istihdam ettiğini anlıyoruz.

2. İnsan (enfüs)ın yaratılışı:
Kâinatın en mühim unsuru "küçük kâinat", "câmi nüsha" olan insanın yaratılışına dair ayetlerin bir kısmında, yaratma fiilinin faili olan zamir Cenab-ı Hakk'a yönelik olarak müfret veya azâmet cemidir (Ben, O, veya Biz). "Ben cinleri ve insanları sırf Beni tanıyıp yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım" (Zâriyât sûresi, 56). "Rahman, Kur’ân’ı öğretti. İnsanı yarattı" (Rahmân sûresi, 1-3). "Biz insanı en güzel bir kıvamda yarattık" (Tîn sûresi, 4) gibi. Evrenin yaratılışında olduğu gibi, zamirin müfret/tekil (O) geldiği ayetler daha fazla bir yekûn tutmaktadır. Burada dikkat çeken husus şudur: Göklerin ve yerin yaratılışı anlatılırken Allah'a râci olarak "O" veya "Biz" denirken, insanın yaratılışı ile ilgili olarak "Ben", "O" veya "Biz" denir. Allah, kâinatın yaratılışında birçok unsuru istihdam ettiği gibi, insanın yaratılışında da anne-babayı vasıta kılmış, onları kudretinin görünen yüzü eylemiştir. Ayrıca, ilgili âyetlerden, bir fihrist durumunda olan insanda, Cenâb-ı Hakk’ın pek çok yüce isminin tecellî ettiğini anlayabiliriz.

3. Yeniden Diriltme
"Biz" zamirinin geldiği âyetlerden bir kısmı yeniden dirilişi anlatmaktadır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla "Biz" zamirinin en yoğun görüldüğü ayet şudur:
وَإنَّا لَنَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ
"Elbette dirilten Biziz Biz. Hayatı geri alıp öldüren de Biz, hepsine vârisler de Biziz" (Hicr sûresi, 23). Bu altı kelimelik ayetin her kelimesindeki "Biz" ve "vârisler" kelimeleri Allah'a yönelik olup, ilk ve yeniden dirilişi işaret eder.

Allah, bazı fiilleri, kendi zatına nispet ederken, aynı fiilleri kimi zaman meleklere nispet etmektedir. Meselâ, kulların vefat ettirilmesini Zümer sûresi, 42'de kendisine, Secde sûresi, 11'de "ölüm meleği"ne nispet etmekte, bazen "Biz"e melekleri de katmaktadır

"Âlemler", insanın görüp idrak ettiklerinden ibaret değildir. Allah'ın, dilediği anda ve yerde istihdam ettiği varlıklar ve güçler vardır. "(..) Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. (..)" (Feth, 4, 7). "(..) Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. (..)" (Müddessir, 31). "Allah, (..) sizin göremediğiniz ordular göndermişti. (..)" (Tevbe, 26). "Biz" ifadesi oldukça şümullüdür.

Bu nispetlerin, elbette tevhide aykırılığından söz edilemez. Allah'ın zatı vardır; O vâhittir. Samet'tir, hiç kimseye ihtiyacı yoktur. Allah, "Bir şeyi dilediğinde O’nun buyruğu, sadece 'Ol!' demektir, hemen oluverir" (Yâsîn, 82). Ama O, bazı varlıkları (melekler, resuller, mü’min insanlar ve cinler gibi) istihdam edip, "Biz"in şümulüne almak suretiyle onlara bir mertebe vermiştir.

B. Nübüvvet
Kur'ân'ın ana konularından biri olan nübüvvet, “Hak’tan halka bir elçinin gönderilmesidir.” Kur'ân, birçok âyette insana, yaratılışın birliğini gösterip makro âlemden mikro âleme külli bir tablo çizdiği gibi, Hz. Nuh'tan Hz. Muhammed'e (s.a.s.), resulleri birbirlerine bağlamak suretiyle nübüvvetin birliğine işaret etmektedir.

Peygamberlerle ilgili meselelerde "Biz" zamirinin sıklıkla geldiğini görürüz. Onlara Allah'a yakınlık (zülfâ), Kitap, Furkan, mucizeler, hikmet, rüşt, hasene/iyilik, güzel bir gelecek (meâb) lütfedilmesi, sıklıkla "Biz" zamiri ile bildirilir: "Biz ona dünyada iyilik verdik." (Nahl, 122). Burada Hz. İbrahim’den bahsedilmektedir. Ona mucizeler (Enâm, 83), hidayet ve akl-ı selim verilmesi yine bu kalıp ile bildirilir (Enbiyâ, 51). Hz. Musa’ya ve Hz. Harun'a Kitap, Furkan ve mucizeler verilmesi "Biz" ile ifade edilmektedir (Bakara, 87; İsrâ, 2; Enbiyâ, 48).
عبد kökü de نَا "Biz" ile gelir (kulumuz: عَبْدِنَا). Bu terkip Hz. Nuh (Kamer, 9), Hz. Davud (Sâd, 17), Hz. Eyyüb (Sâd, 41) ve Hz. Muhammed'i (Bakara, 23) (asm) işaret etmektedir. Ayrıca on iki ayette, çoğul olarak عِبَادنَا "kullarımız" terkibi gelmektedir. Bu ayetlerde Hz. Yusuf (Yûsuf, 24); Hz. Musa ve Hz. Harun (Sâffât, 122), Kitap verilen Peygamberler (Fâtır, 32), Hızır (Kehf, 65) ve mü’minler (Meryem, 63) işaret olunur: "Kuvvetli ve basiretli olan o zatları; kullarımız İbrahim, İshak ve Yakup'u da an! Biz onları özellikle âhiret yurdunu düşünen ihlâslı kişiler eyledik" (Sâd, 45–46).
Bu âyetlerin bir teması da ibadettir. Hz. İbrahim ve oğulları şöyle nitelendirilir: "Onlar yalnız Biz'e ibadet ederlerdi" (Enbiyâ, 73). İbadet sadece Allah Teâlâ'ya mahsus olduğuna göre bu âyetten, tevhidin yanı sıra Allah'ın azâmetini, kudret ve yüceliğini anlayabiliriz. Nübüvvete dair "Biz" ifadesinin kullanılmasının hikmetiyle alakalı şunlar söylenebilir:

1. Peygamberleri Teyit ve Teselli
Muarızların Peygamberleri tekzipleri karşısında Allah, azâmet cemi zamiri ile Resullerini kendisine nispet etmek suretiyle onlara sahip çıkar. "Kendilerinden önce Nûh kavmi de kulumuzu yalancı saydı ve: 'Bu delinin teki!' dediler. Onu incittiler, tebliğini engellediler. O da: 'Ya Rabbi ben mağlubum, artık Sen bana yardım et!' dedi. Biz de derhal, boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık. Yeri pınar pınar fışkırttık. Öyle ki her iki su kütlesi, takdir edilen o işin olması için birleşti. Biz Nuh’u, levha halindeki tahtalar ve çivilerle yapılmış gemiye bindirdik. O kadri bilinmemiş değerli insana, bir mükâfat olarak gemi, Bizim inayetimizle akıp gidiyordu. Biz ibret olsun diye, o gemiyi geriye bıraktık. Haydi, var mı ibret alan?" (Kamer, 9-16). Burada, dünya tarihinin en büyük hadiselerinden biri olan Nuh tufanından bahsedilmektedir. Allah'a nispetle gelen fiillerin "Biz" ile ifadesi, olayın heybetini daha da artırmaktadır. Allah, Hz. Nûh'a "kulumuz" demekte ve onu zatına nispet etmektedir. Bu, Resulullah ve mü’minler için büyük bir teyit ve tesellidir. Öte yanda "açtık", "fışkırttık", "bindirdik" fiillerinden, bu işlerde Mikail, Azrail ve maiyetlerindeki meleklerin istihdam edildiği, dolayısıyla "Biz" ifadesinin bu varlıkları da içine aldığı anlaşılmaktadır. Nitekim Allah, melekleri cemi zamiri ile zatına nispet eder. "Elçi meleklerimiz bütün o hilelerinizi kaydetmektedirler” (Yûnus, 21).

Peygamber Efendimize yönelik şu âyette aynı durum görülmektedir: وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا
"Rabbinin hükmü yerine gelinceye kadar sabret. Çünkü sen Bizim himayemiz altındasın" (Tûr, 48).

Hz. Eyüp ve ailesine ilahi ikram ve ihsan verilişinin "Biz" zamiri ile bildirilmesini de bu çerçevede değerlendirebiliriz (Sâd, 41-44).

2. Peygamberleri Teşrif ve Tekrim
İbrahim'e İshak ve Yakub'un ihsan edilip (En'âm, 84; Meryem, 49) her birine Peygamberlik verilmesi, kendilerine dillerde ve dinlerde yüksek ve güzel bir nam bırakılması (Meryem, 49), Davud'a Süleyman'ın verilmesi (Sâd, 30), Allah'ın rahmet ve kereminden Musa'ya, kardeşi Harun’un nebi olarak ihsanı (Meryem, 53), Zekeriya’nın duasının kabul buyrulup ona Yahya'nın hediye edilmesi (Enbiyâ, 90). Bütün bu ihsan, ikram ve lütuflar "Biz" zamiri ile ifade olunmaktadır. "Cenab-ı Hak, Resûlü’ne ait olabilecek bazı halleri, O’nu tekrim ve teşrif noktasında bazen kendine isnat eder. İşte burada da (Zâriyât, 57) 'Resûlüm risalet vazifesi ve ubûdiyet tebliği hizmetine mukabil sizden bir ecir, ücret ve mükafat, bir it’âm istemez' manasında, 'Ben sizi ibadet için halk etmişim; bana rızk vermek ve yedirmek için değil" meâlindeki âyet Resûl-i Ekrem'e ait yedirme ve rızıklandırmanın murat olması gerektir." (28. Lemâ). Belagat ilminde bilinen bir kuraldır: Bir kelâmın manası malum ve bedihi ise, o mana murat değil, onun bir lâzımı, bir tâbii murattır.

3. Muarızları İnzar ve Tehdit
Allah, Peygamberlerini, muarızlarının tekzipleri karşısında "Biz" zamiri ile kendisine nispet etmektedir. Bundan ötürü verilen ceza da bu üslupla ifade edilir. Bunun, Peygamberimiz'i, sahabeyi ve sonraki nesil mü’minleri teyit ve teselli etmesi ve sadırlarına şifa olmasının yanında, öbürlerini tehdit edip sarstığı, zaafa uğrattığı, rahatlarını kaçırttığı açıktır. Baştan beri Hak ehlinin karşılaştıkları sıkıntılar, etraflarının mücadele etmek durumunda kaldıkları zorbalarla çevrili oluşu göz önüne alındığında, böyle bir atmosferde "Biz" ifadesinin ne denli hayati önemi haiz olduğu daha iyi anlaşılır. Bu üslubun daha çok Mekkî surelerde görülmesine bu açıdan bakabiliriz.

Kamer sûresinde, kevni ayetlerin yanında, Peygamberlerin gelişi ve ilgili kavimlerin karşı tavır takınmaları neticesinde cezalandırılmaları "Biz" üslubuyla anlatılmaktadır. Bu, Peygamberleri ve mü’minleri teselli, karşıtlarını inzar etmektedir. "Firavun hanedanına da uyaran peygamberler geldi. Onlar âyet ve delillerimizin hepsini yalan saydılar. Biz de onları mutlak galip, tam muktedir olan Allah’ın şanına yaraşır tarzda cezalandırdık" (Kamer, 41-42). "Bizim emrimiz sadece bir kere, hem de göz açıp kapama gibi pek hızlıdır. Gerçekten Biz sizin nice benzerlerinizi imha ettik!" (Kamer, 50-51).

4. Kur'ân'ın Korunması
Peygamber Efendimize Kitap verilmesi müfret zamirin (Kehf, 1) yanı sıra, azâmet cemi zamiri ile de bildirilir. "Biz seni sırf Kur’ân’la müjdelemen ve uyarman için gerçeğin ta kendisi olarak gönderdik. (..)" (Bakara, 119). "İnsanlar arasında Allah’ın sana bildirdiği şekilde hükmetmen için Biz sana kitabı gerçeğin, hakkın ta kendisi olarak indirdik. (..)" (Nisâ, 105). Bu âyet-i kerimedeki azâmete delalet edenنََا cemi zamiri vahiyde vasıtanın bulunduğuna işaret ettiği gibi, “بِمَا أَرَاكَ اللّٰهُ -Allah’ın sana bildirdiği şekilde”da müfret hükmünde olan lafz-ı celâle, mânâları ilham etmekte vasıtanın bulunmadığına işarettir.1 "Biz seni bütün âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiya, 107) âyetindeki “Biz", Rahmet Peygamberi’nin nübüvvetinin umûmiliğini işaret etmektedir.

Meselenin burasında "Kurân'ı Biz indirdik, onun koruyucusu da Biziz" (Hicr, 9) âyetine değinmemiz gerekir:

Kur'ân'ın korunmasının birinci safhası: Allah Teâlâ, vahyin iletilmesinde melek görevlendirmiştir. Kur'ân'ın Levh-i Mahfuz’dan alınması, dünya semasına getirilmesi ve buradan Allah Resûlü'ne iletilmesi (vahiy) işinde Cebrail'in ve onun yardımcı meleklerinin görev aldıkları anlaşılmaktadır.

İkinci safha: Bu safhadaki koruma işinde Efendimiz, sahabe, tabiun ve sonraki nesil Müslümanlar pay sahibidir. Şöyle: Peygamberimiz, kendisine nasıl iletildiyse Kur’ân’ı öyle tebliğ etti ve vahiy kâtiplerine yazdırdı. Kur’ân’ın anlaşılması ve yaşanması konusunda Sünnet ve Siret’iyle bize yol gösterdi; bir model ortaya koydu. Sahabe okudu, yazdı, ezberledi, yaşadı, Sünnet’i takip etti. Kur’ân Hz. Ebû Bekir döneminde iki kapak arasına getirildi (mushaf), Hz. Osman zamanında çoğaltıldı. Müslümanlar Kur’ân’ı nüzulünden itibaren korumaya aldı. Koruma olayının bir boyutu daha vardır: Kur'ân'ın nüzûlünden günümüze değin her bir kelimesi, harekeleri sükûnlarıyla nasıl mahfuz kalmış ise, O'nun kelimelerinin, cümlelerinin mânâları da öyle korunmuştur. İslâm kalemiyle telif olunmuş İslami ilimler kitaplarının her birinin gayesi, Kur'ân kelimelerinin, cümlelerinin anlamlarını koruma altına almaktır. Lügat kitapları, Tefsir ve Tefsir Usûlü kitapları ve öteki İslâmî ilimler kitapları Kur'ân kelimelerinin, cümlelerinin mânâlarını değişikliğe maruz kalmasına fırsat vermeksizin muhafaza etmek için kaleme alınmıştır. Binaenaleyh, Allah'ın Kur'ân'ı okumak, yazmak, açıklamak, meâlini hazırlamak, ezberlemek, anlamak, yaşamak, başkalarına öğretmek, yayılmasına vesile olmak vb. girişimlerle O'nun korunmasına katkıda bulunanları kendisine nispet ettiği ve "Biz"in şümulüne dâhil ettiği anlaşılmaktadır. Bu kutsi dairede yer alan beşeri unsurlar “Zikri koruma”da pay sahibidir; herkes kendi samimiyeti, cehdi ve katkısıyla bu “Biz”e dâhil olabilir.

Kur'ân'ı korumada arzın da görevli olduğunu öğreniyoruz. Nitekim, onun bir kelimesini değiştirmeye tevessül edenin ölüsünü arz kabul etmemiş, kusup dışarı fırlatmıştır.2

Allah'ın Kitabını koruma işinde görev alma, önceki Peygamberlerden beri devam eden kudsi bir gelenektir.3

5. Fetih
Allah'a râci olan "Biz" zamiri, "fetih-i mübin"i anlatan âyette de gelir. “Biz sana aşikâr bir fetih ve zafer ihsan ettik.” (Fetih, 1). Bu âyette "Biz" gelirken, sonraki âyette “Bu da Allah’ın, senin geçmiş-gelecek bütün kusurlarını bağışlaması içindir.” (Fetih, 2) İsm-i Celâl gelir. Âlûsi buradaki inceliğe şöyle dikkat çeker: “Allah Teâlâ, fetih ve zaferi pek çok vasıta ile mümkün kılarsa da 'mağfiret' doğrudan doğruya Allah Teâla'ya aittir, Gafûr u Rahîm bizzat bağışlar.” Cenâb-ı Hak, kudretinin icraatını ilan etmek ve azametini bildirmek için sebepleri istihdam etmektedir.

Bu nevi ayetler, aracı ve vesilelerin istihdam edildiğine işaretin yanı sıra, O’nun emre mutî ve vazifeye düşkün kullarına ne derece müşfik ve merhametli olduğunu ve onların vazifelerinden hoşnut bulunduğunu da ima etmektedir.

6. Mensubiyet
Yaratıcı ile kulları arasında bir mensubiyet söz konusudur. Bunun vesilelerinden biri yardımlaşmadır. Mü’minler Allah'tan yardım diler. "(..) Yâ Rabbi, kafir topluluğa karşı bizi muzaffer eyle!” (Bakara, 250).

"Ey iman edenler! Eğer siz Allah’ın dinine destek olursanız, O da size yardım eder ve savaşta ayaklarınızı kaydırmaz" (Muhammed, 7). "Ey iman edenler! Allah’ın dininin yardımcıları olunuz. (..)" (Saf, 14).

Allah, Resuller ve mü’minler arasındaki sevgi bağı, "Biz" ifadesini anlamamızı kolaylaştıran bir başka husustur. "(..) Mü’minlerin Allah’a olan sevgileri her şeyden daha ileri ve daha kuvvetlidir. (..)" (Bakara, 165). Allah mü’minleri sever, mü’minler de Allah'ı sever (Mâide, 54). İzzet konusunda da bir ilgi kurulmaktadır. "(..) Kesinlikle izzet Allah’ın, Resulü’nün ve mü’minlerindir. (..)" (Munafikûn, 8). Bu ve öteki âyetler, kudsi bir tarafın varlığını ve orada yer almak gerektiğini işaret etmektedir: Allah'ın yanı sıra Melekler, Peygamberler, mü’min insanlar ve mü’min cinler. "Biz" ifadesi, bazen onları da kapsamaktadır.

Kehf suresindeki Musa ve Hızır'ın arkadaşlıkları esnasında gelişen olaylar, onların ayrılmalarına sebep olur. Bu yolculuktaki gelişmelerin arka planı açıklanırken, Hızır'ın dilinden gelen "Biz" zamirinin hem kendisine hem de Cenab-ı Hakk'a yönelik olduğunu görüyoruz. Sûrenin 78-82 âyetlerinde konumuzla ilgili dört fiil görüyoruz: "istedim, korktuk, diledik, diledi." Bu ifadeler Hızır'ın dili üzere gelmektedir. "istedim" fiilinin faili (Ben) kendisidir. "korktuk", "diledik" fiillerinde ise fail "Biz" takdirinde olup hem Allah Teâlâ'ya hem de Hızır'a râcidir. Zira Hızır, Allah adına bu işleri yapmaktadır. Dolayısıyla buradaki cemi zamir, Allah ile birlikte Hızır ve öteki kutsi varlıklara yöneliktir. "diledi" fiilinde ise fail Allah'tır. Hızır, aynı zaman ve zeminde cereyan eden üç olayın birincisini kendisine nispet etmek suretiyle "ben" derken, ikincisinde "Biz" diyerek, beraberinde Allah'ı da işaret eder. Son olayla ilgili olarak "Rabbin diledi" demek suretiyle, bütün bunlarda hakiki failin Allah olduğunu, kendiliğinden bir şey yapmadığını, sadece aldığı ilahi emri yerine getirdiğini ifade etmektedir. Görünürdeki faili aynı olan üç olayda sırasıyla "Ben, Biz, O" zamirlerinin gelişi "Biz"in, Allah ile beraber Hızır'a da şamil olduğuna işarettir: Her şeyin gerçek faili Allah'tır. Evet ama O, görünen ve görünmeyen mahlûklarını istihdam edip onları kendisine nispet etmiştir.

Sonuç
Kâinatın yaratılışının yanı sıra, insanın var edilmesini ve yeniden dirilişi anlatan bir kısmın ayetlerde fail, Allah'a râci olan "Biz" zamiridir. "Âlemler", insanın görüp idrak ettiklerinden ibaret değildir. Allah'ın, dilediği anda ve yerde istihdam ettiği varlıklar ve güçler vardır. "Biz" ifadesi onlara da şamil olabilmektedir.

Allah ile kulları arasında bir alaka ve mensubiyet söz konusudur. Nitekim, Resûlullah'ın ve mü’minlerin din hizmetleri, Allah'ın eliyle yapılmış olarak nitelenir (Enfâl, 17). Cenab-ı Hak, dilediği kullarını zâtına nispet etmek suretiyle kendi mensuplarını belirler. Bu, "Biz"in katmanları olduğunu gösterir.

Peygamberlere kitap, vahiy, hikmet verilmesi gibi meseleleri anlatan âyetlerin "Biz" üslubuyla gelişi, vahiyde vasıtanın olduğunu gösterir. Dolayısıyla Biz'in katmanlarına Cebrail, öteki melekler, Peygamberler, mü’min cinler ve mü’min insanlar da dâhil olabilmektedir. Allah'ın görevlendirdiği kullarına âli bir mertebe ihsan etmek üzere onları "Biz"in şümulüne aldığını; bu azâmetten onları da nasiplendirdiğini söyleyebiliriz. Peygamber Efendimiz'in, "Bir aylık mesafeden düşmana korku salma hususiyeti ile yardım olundum."4 hadisini ve bu üslubun, daha çok Mekkî sûrelerde geldiğini hatırlayalım.

"Biz" zamirinin Peygamberlerle ilgili gelişinde psikolojik bir yön de vardır: O da birçok ayette görüleceği üzere, oldukça sert muhalefetle karşılaşan Resulleri ve Nebileri teselli, karşıtlarını da inzar ve tehdittir. Allahu a'lem.

Ebette Allah'ın, bir şeyi dilediğinde ona sadece 'Ol!' demesi kâfidir. Ama bazı varlıkları istihdam etmek suretiyle, "Biz"in şümulüne almaktadır. Bu, onlar için bir şereftir. Bu nispetlerin, elbette tevhide aykırılığından söz edilemez. Allah'ın zatı vardır; O Vâhit'tir, Samet'tir, hiç kimseye ihtiyacı yoktur. Bilinen bir üslup olduğundan, muarızlar buna itiraz edememişlerdir.
Ayrıca "Biz" ifadesi, egoist nefislere benliği bırakıp kolektif şuurla hareket etme ufkunu da göstermektedir.

“Seni tesbih ve tenzih ederiz yâ Rabbi! Senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan Sensin Sen” (Bakara, 32).
*Dicle Üniv. İlahiyat Fak. Öğrt. Üyesi


====%%%%%%%%%%%%%%%


Değerli Kardeşim;

Kur’anda ben, biz, o gibi ifadelerin kullanılışı hakkında İsmail Hakkı Bursevi hazretleri buyuruyor ki:
Sultanların dört türlü konuşma tarzı vardır:
1- Ben yaptım der.
2- Biz yaptık der.
3- Kendinden bahsetmeden (Şunlar emredildi) der.
4- Yalnız unvanı ile (Sultanınız size şunu emretti, şunlar size yasak kılındı) der. Üçüncü şahıs olarak o diye de bildirir.

Allahü teâlânın, bazen ben, bazen biz demesi, halkın aşina olduğu sultanlara mahsus bir hitap tarzıdır. O, sultanlar sultanıdır. Yukarıdaki gibi dört tarzla da hitap etmiştir. Kur’an-ı kerimden üçer örnek verelim:

1-
 Ben dediğine örnekler:

Yalnız benden korkun. (Bekara 40)

Ben tevbe edenin tevbesini kabul ederim. (Bekara 160)

Kullarım beni sorarlarsa, bilsinler ki ben, onlara yakınım. Benden isteyenin, bana dua edenin duasını kabul ederim. (Bekara 186)

2-
 Biz dediğine örnekler:

Biz şükredenlerin mükafatını vereceğiz. (Al-i İmran 145)

Biz kâfirler için perişan edici bir azap hazırladık. (Nisa 37)

Biz Cehennemi kâfirler için bir zindan yaptık. (İsra 8)

3-
 Kendinden bahsetmeden verdiği emirlere örnekler:

Oruç size farz kılındı. (Bekara 183)

Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. (Nisa 24)

Namaz, müminlere belirli vakitlerde farz kılınmıştır. (Nisa 103)

4-
 Üçüncü şahıs olarak bildirdiğine örnekler:

Allah ki sizi yarattı. (Rum 40)

O Rab ki, yeri sizin için bir zemin, göğü de bir tavan yaptı. (Bekara 22)

O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. (Bekara 29)

Allahü teâlânın Ben demesi yüce zatına göre, Biz demesi, isim ve sıfatlarına göredir. İsim ve sıfatlarının çokluğu zatının birliğine zıt değildir. Çünkü isim ve sıfatların hepsi, zata aittir. (Ruh-ul-beyan c.1, s.37)

Selam ve dua ile...


^^^^&&&&&&&&&&^^^^^^

Biz" diye hitap edilen âyet-i kerimelerde ise, umumiyetle arada bir vasıta vardır. Meselâ Kur'ân'ın indirildiğini haber veren bütün âyet-i kerimelerde "Biz indirdik" buyurulur. Bütün âyetler vahiy kanalıyla indirildiğine göre, burada Allah ile Peygamber (a.s.m.) arasındaki vasıta, bir melek olan Cebrail'dir (a.s.). Yine "Bulutla gölge yaptık"5 gibi âyetlerde işi yaptıran Allah, işi yapan "Allah'ın memurları" mesâbesindeki meleklerdir. Ancak burada, meleklerin "memur" olarak vasıflandırılmasını, insanların işlerini kolaylaştırmak için kullanma zorunda kaldıkları memurlarla kıyaslamaktan kaçınmak lâzımdır. İnsanlar acizliklerinden dolayı memur tutuyorlar; Cenab-ı Hak ise kâinatta hükmeden kudretinin icraatını ilân etmek, onlar vasıtasıyla azametini bildirmek için melekleri istihdam ediyor.

Zaten birçok müfessirimiz, bu çeşit âyet-i kerimelerde Cenab-ı Hakkın kendi azamet ve kudreti, ulûhiyet ve kibriyâsı ile hitap ettiğini bildirirler. Yâni Cenab-ı Hak, Esmâü'l-Hüsnâsı ve sıfatlarıyla birlikte hitap ederek, kendi büyüklüğünü ve celâlini bildirmektedir.
Meselâ, "Kur'ân'ı kesinlikle Biz indirdik, elbette onu yine Biz koruyacağız"6 mealindeki âyet-i kerimenin metninde "biz" mânâsına gelen dört kelime vardır. Burada hem Cenab-ı Hakkın kibriya ve azametinin ifadesi bahis mevzuudur, hem de meselenin ehemmiyeti zamirlerle kuvvetlendirilmektedir.

Müfessir Ebu's-Suûd Efendi, bu âyetin tefsirinde, "Biz azamet-i şânımız ve uluvv-i cenabımızla Kur'ân'ı indirdik" der.

Kevser Sûresinde geçen "Biz" mânâsına gelen "İnnâ"nın tefsirinde ise Fahrüddin Râzi, "buradaki 'Biz'den murad, Cenab-ı Hakkın azametini göstermektir" der. "Çünkü Kevser'i Peygamber Efendimize (a.s.m.) hediye olarak veren, yerin ve göğün sahibi olan Cenab-ı Haktır. Hediye edilen şey de verenin büyüklüğüne göre bir kıymet ve azamet kazanır."

Bediüzzaman, Bakara Sûresinin 34. âyetinin tefsirinde "Ben" mânâsına gelen "İnnî" ve "Biz dedik" mânâsına gelen "Kulnâ" kelimelerini ele alır ve şöyle der:
"Cenab-ı Hakkın halk ve îcat fiilinde vasıtanın bulunmadığına, kelâm ve hitabında vasıtanın bulunduğuna işarettir."

Devamında ise Nisa Sûresinin 105. âyetindeki "Biz" mânâsına gelen "nâ" zamirinin tefsirinde şu hususları dikkate verir:
"Bu âyette azamete delalet eden 'nâ' zamir-i cem'i vahiyde vasıtanın bulunduğuna işaret olduğu gibi, 'Allah'ın sana gösterdiği' mealindeki cümlede müfred hükmünde olan lafz-ı celâl mânâları ilham etmekte vasıtanın bulunmadığına işarettir."7

O halde, Allah'ın bazı âyetlerde "Biz" diye hitap etmesinden, hâşâ, Cenab-ı Hakkın birden fazla olduğu akla gelmemelidir. Zaten gelmez de.
Bazan biz de kendi yaptığımız bir işten bahsederken bile "Biz yaptık" demez miyiz?


1. Bakara Sûresi, 40-41.
2. Bakara Sûresi, 186.
3. Mü'minûn Sûresi, 60.
4. Zâriyat Sûresi, 56.
5. Bakara Sûresi, 57.
6. Hicr Sûresi, 9.
7. İşaratü'l-îcaz, s. 230.
Selam ve dua ile...
__________________

1) Kur-an'ı Kerim en üstün edebe göre yazılmıştır . Bu yüzden nasıl biz karşımızdaki her insana sen demeyipde siz diyorsak Allah'da kendi büyüklüğünü anlatmak için biz demiştir

2.)Bazen televizyonlarda radyolarda basında yada sağda solda duyarız bir şirketin üst düzey yöneticisi ,müdürü yada bir futbol takımının yöneticisi Nasıl konuşur : hep derki "Biz ürettik ,biz başardık ,biz yendik gibi laflar ederler "
buda böyledir işte Allah her bir görev için bir melek görevlendirir ve melek bu görevi yerine getirir O yüzden bu biz kelimesini kullanmıştır
Yani olay bu şekildedir
Yani Bazı Yerler de Alçak Gönüllük İçin ''Biz'' Demiştir.

Allah cümlemizi Doğru yoldan ve hidayetten ayırmasın .. Amin....


Değerli Kardeşimiz; 1- Flört Müslümanlarların lügatında yeri olan bir kelime olmadığı gibi, ifade ettiği mânâ da Müslümanlarda hayat bulan bir olay değildir. Flörte kimler ne mânâ yüklerse yüklesin. İslâm böylesine hissi bir konuda erkekle kadına sınırlar çizer ve Efendimizin meşhur ikazı iki tarafı da kesin ölçülerle korumaya alır, muhafaza eder. Nedir Efendimizin kesin ve çok makul olan ikazı? – Yabancı bir kadınla bir erkek iki ikiye, baş başa kalırlarsa üçüncüleri şeytandır! Evet, biribirine yabancı iki karşı cinsin tenha bir yerde baş başa kalışları; hislerinin isyanına, yaratılışta var olan duyguların ayaklanmasına vesile teşkil eder. Cinsi hislerin ayaklanması ve isyanından sonraki safhaları ise kimse kestiremez. Nerede başlar, nerelere kadar gider. Zaten toplum hayatındaki pişmanlıkların, hatta cinayetlerin ve kötülüklerin büyük çoğunluğunun bu ikaza kulak asmayıştan, aradaki sınırı aşıp taşmaktan kaynaklandığı da yaşanan günlük olaylarla sabittir. Bunun istisnası yok mu, her kadın, her erkek böyle mi? Elbette öyle bir iddiamız olmaz. Elbette her kaidenin istisnası olur. Lakin istisnalar hep müstesna kalır, umumi hükmü değiştirmez. Bildiğim gerçek odur ki kadın kendisini şaibe altına sokacak laubaliliklerden uzak kalmalı, kolay elde edilen, kolayca da terk edilen eğlence metaı haline gelmemelidir. Bilindiği üzere kolay elde edilen şeyin kıymeti pek bilinmez, kolayca da terk edilmesinde mahzur düşünülmez. Değerli şeyler ise hep zor elde edilir, böylece de kolayca terk edilmezler. Kadın değerlerin en yücesi, itibarını korunması lazım gelenlerin de en önde gelenidir. Kadının bir gün falanın yanında, öteki günü de filanın kolunda olması, bir başka gün ise kimin yanında olacağının bilinmez hale düşmesi, onu hayatı boyunca itibarsızlığa mahkum eder. Bir değerli hayatı böylesine değersiz ve itibarsız hale düşüren şeye ise siz ister flört deyin, isterse başka bir şey; ne savunulur ne de sonucu basite alınacak bir doğallık olarak görülebilir. Yine bir kudsi beyandan öğrenmekteyiz ki sonu evliliğe varmayan gayrımeşru yakınlaşmalardan taraflar öylesine pişmanlık duyacak ki ahirette: – Keşke ateş parçası tutsaydım da böyle sonuçlar verecek başlangıçlar yapmasaydım diye feryat edeceklerdir. Ama bunun faydası olmayacaktır. Çünkü ok yaydan çıkmış, kurşun hedefi vurmuş; tamiri mümkün olmayan tahribat vaki olmuştur. Onun içindir ki dindar ailelerde kadın, kuracağı yuvada mutlu ve huzurlu olmak için geride şaibeli bir geçmiş bırakmamaya çok dikkat eder, vardığı yerde başına kakılacak bir sürü yanlışların sahibi olmama konusunda büyük titizlik gösterir. Bu dikkat ve titizliğinden dolayı da ömür boyu sevinç duyar, itibar sahibi olmanın mutluluğunu yaşar. Kadını tertemiz mutlu bir ailenin kurucusu değil de, günlük zevklerin malzemesi haline getiren erkekler, yahut da kendilerini bu duruma düşürmüş kadınlar elbette konuyu bizim gibi yorumlamayacak, hallerine uygun düşen hayatın savunucusu olacaklardır. Böylelerine bizim ne söyleyecek sözümüz, ne de verecek cevabımız olur. Kendi düşen ağlamazdan başka. Ahmed Şahin, Aile İlmihali, 142

Dinimizde, evli olmadigin biriyle flört etmek, beraber olmak gunah mi? Yani evlilik öncesi cinsel iliski gunah onu biliyorum, ama yani bir kiz ile beraber olmak, nikah di$i a$k yasamak, sevgili gibi.. Gunah midir?

Benim merak ettigim $u : Dinimizde, evli olmadigin biriyle flört etmek, beraber olmak gunah mi? Yani evlilik öncesi cinsel iliski gunah onu biliyorum, ama yani bir kiz ile beraber olmak, nikah di$i a$k yasamak, sevgili gibi.. Gunah midir?

Tesekkurler
arkadasım .. Peygamber a.s : Birinin eline civinin çakılması , onun mahremı olmayan bırıne el degmesınden daha hayırlıdır buyuruyor .. hadısı serıfınde..
kaldıkı sız ask yasamak demıssınız.. sanıyorumkı ask yasamak deıl ona el surmek.. dahada ılerıde kol kola dolasmak sarmas dolas dolasmak gıbı hareketlerı ıcerısıne alan bır iş olsa gerek ...

yıne baska bır hadıste birbirlerinin mahremı olmayan 2 ınsan ıcın -- s.a.v : iki kişinin bulundugu aynı odada üçüncü seytandır . demıstır

senın flord kelımenın ıcerısınde oldugu bır hadıs yada ayet bız bulupda buraya delıl mahıyetınde getıremeyız.. cagın peydah edegeldıgı bır kelıme .. bzı ıcerıgıne muhatap olan ve gayrı mesru tum ılıskılerı ıcerısıne alan bır kelıme ZİNA
kelımesının uzerınde bıeyler nakıl etmeye calısırız...

Allahu teala hazretleri;

"Zinaya yaklaşmayın, çünkü o, şüphesiz bir hayasızlıktır ve kötü bir yoldur

ı> (İsra Suresi, 32)

"Kötülüklerini (zina ve benzerlerinin) açığına da gizlisine de yaklaşmayın."

(En'am Suresi, 151)

bu ayetlerın ıcerııgnı bızlere acıklayıcı Allah resulude:

Muhakkak Allah (C.C.) Adem oğlunun üzerine zinâdan nasibini yazmıştır.

Şüphesiz bu zinâya yetişicidir.

İşte gözlerin zinası, bakmaktır.

Kulakların zinası, kendi arzusu ile (Kadının sesini ve konuşmasını) işitmektir.

Dilin zinası; (Şehvet ve cima kelimelerini) konuşmaktır.

Elin zinası, (şehvetle) yapışmaktır. Ayağın zinası, (zina yoluna) yürümektir.

Kalb, (o fenalığı) arzu ve temenni eder. Fercde onu (zinayı) tasdik eder veya tekzib eder " (Buhari, Müslim)

buyurmustur.. uzatmadan yeterlı oldugu kanısı ıle tammalamak ıstedım .. umarım anlasılır oldu... vesselam


Değerli Kardeşimiz;

1- Flört Müslümanlarların lügatında yeri olan bir kelime olmadığı gibi, ifade ettiği mânâ da Müslümanlarda hayat bulan bir olay değildir. Flörte kimler ne mânâ yüklerse yüklesin. İslâm böylesine hissi bir konuda erkekle kadına sınırlar çizer ve Efendimizin meşhur ikazı iki tarafı da kesin ölçülerle korumaya alır, muhafaza eder.

Nedir Efendimizin kesin ve çok makul olan ikazı?

– Yabancı bir kadınla bir erkek iki ikiye, baş başa kalırlarsa üçüncüleri şeytandır!

Evet, biribirine yabancı iki karşı cinsin tenha bir yerde baş başa kalışları; hislerinin isyanına, yaratılışta var olan duyguların ayaklanmasına vesile teşkil eder. Cinsi hislerin ayaklanması ve isyanından sonraki safhaları ise kimse kestiremez. Nerede başlar, nerelere kadar gider. Zaten toplum hayatındaki pişmanlıkların, hatta cinayetlerin ve kötülüklerin büyük çoğunluğunun bu ikaza kulak asmayıştan, aradaki sınırı aşıp taşmaktan kaynaklandığı da yaşanan günlük olaylarla sabittir.
Bunun istisnası yok mu, her kadın, her erkek böyle mi?

Elbette öyle bir iddiamız olmaz. Elbette her kaidenin istisnası olur. Lakin istisnalar hep müstesna kalır, umumi hükmü değiştirmez. Bildiğim gerçek odur ki kadın kendisini şaibe altına sokacak laubaliliklerden uzak kalmalı, kolay elde edilen, kolayca da terk edilen eğlence metaı haline gelmemelidir.

Bilindiği üzere kolay elde edilen şeyin kıymeti pek bilinmez, kolayca da terk edilmesinde mahzur düşünülmez. Değerli şeyler ise hep zor elde edilir, böylece de kolayca terk edilmezler. Kadın değerlerin en yücesi, itibarını korunması lazım gelenlerin de en önde gelenidir. Kadının bir gün falanın yanında, öteki günü de filanın kolunda olması, bir başka gün ise kimin yanında olacağının bilinmez hale düşmesi, onu hayatı boyunca itibarsızlığa mahkum eder. Bir değerli hayatı böylesine değersiz ve itibarsız hale düşüren şeye ise siz ister flört deyin, isterse başka bir şey; ne savunulur ne de sonucu basite alınacak bir doğallık olarak görülebilir.

Yine bir kudsi beyandan öğrenmekteyiz ki sonu evliliğe varmayan gayrımeşru yakınlaşmalardan taraflar öylesine pişmanlık duyacak ki ahirette:

– Keşke ateş parçası tutsaydım da böyle sonuçlar verecek başlangıçlar yapmasaydım diye feryat edeceklerdir.
Ama bunun faydası olmayacaktır. Çünkü ok yaydan çıkmış, kurşun hedefi vurmuş; tamiri mümkün olmayan tahribat vaki olmuştur.

Onun içindir ki dindar ailelerde kadın, kuracağı yuvada mutlu ve huzurlu olmak için geride şaibeli bir geçmiş bırakmamaya çok dikkat eder, vardığı yerde başına kakılacak bir sürü yanlışların sahibi olmama konusunda büyük titizlik gösterir. Bu dikkat ve titizliğinden dolayı da ömür boyu sevinç duyar, itibar sahibi olmanın mutluluğunu yaşar.

Kadını tertemiz mutlu bir ailenin kurucusu değil de, günlük zevklerin malzemesi haline getiren erkekler, yahut da kendilerini bu duruma düşürmüş kadınlar elbette konuyu bizim gibi yorumlamayacak, hallerine uygun düşen hayatın savunucusu olacaklardır. Böylelerine bizim ne söyleyecek sözümüz, ne de verecek cevabımız olur. Kendi düşen ağlamazdan başka.

Ahmed Şahin, Aile İlmihali, 142

İslam'da Yeri Ne, 
İslam, 
Din Soruları,
 İslami Sorular,
 Sık Sorulan Sorular,
 En Çok Merak Edilen Sorular,
En Çok Merak Edilen Konular,
İslam'da Yeri Ne?,
Nedir? , 

İslam da en çok merak edilen 141 soru ve cevapları Sorularla İslam

Soru 1 : Allah (c.c.)'ın emir ve yasakları karşısında sorumlu olan, akıllı ve bülüğ çağına eren müslümana ne denir?
Cevap : Mükellef denir.
Soru 2 : Mükellef olan insanın bilmesi gereken fiiller sekiz tanedir. Mükellef olan kimse bu sekiz fiili, ameli yerine getirmek mecburiyetindedir. Efal-i Mükellefin de denilen bu sekiz kısım amel ve işler nelerdir?
Cevap : a- Farz, b- Vacip, c- Sünnet, d- Müstehap, e- Mübah, f- Haram, g- Mekruh, h- Müfsit.

Soru 3 : Kendisinde şüphe olmayan kati bir delille sabit olan, Allah (c.c.)'ın işlenmesini kesin olarak emrettiği hükümlere ne ad verilir? bir kaç örnek veriniz.
Cevap : Farz denir. (Beş vakit namaz, Zekat, Oruç, Hac vb.)


Soru 4 : Farzları terk haramdır, inkar etmek küfürdür. Farzlar iki çeşittir. Farzı ayın ve farzı kifaye. Bu her iki farzı tarif edip misallendiriniz.
Cevap : a- Farzı Ayın: Mükelleflerden her birinin yapması gereken farzlardır. (Oruç, Hac, vb.) b- Farzı Kifaye: Mükelleflerden bazılarının yapmasıyla diğerlerinde sorumluluk kalkan farzdır. (Cenaze namazı kılmak, Hafız olmak vb.)


Soru 5 : Yapılması şeran kesin bir delille sabit olmayan ama kuvvetli bir delille sabit olan ibadettir. İşleyene sevap, özürsüz terk edene günah olan bu amel nedir?
Cevap : Vacip (Vitir ve bayram namazları gibi.)


Soru 6 : Peygamber Efendimiz (s.a.v.)�in farz ve vacipler dışında yaptığı veyapılmasını istediği ibadetlere ne ad verilir?
Cevap : Sünnet.


Soru 7 : Sünnet iki kısımdır. Sünneti müekkede, sünneti gayri müekkededir. Her iki sünneti tarif edip misaller veriniz.
Cevap : a- Müekket Sünnet: Rasülullah (s.a.v.)�in devamlı yaptığı ve yapılmasını teşvik ettiği sünnetlerdir. (Sabah, öğle, akşam namazlarının sünnetleri, namazları cemaatla kılmak vb.)
b- Gayri Müekket Sünnet: Rasülullah (s.a.v.)�in ara sıra yaptığı ve yapılmasını tavsiye ettiği sünnetlerdir. (Abdesti kıbleye dönerek almak, Ezanı dinlemek, İşe sağdan başlamak vb.)

Soru 8 : Abdest dinimizde; namaz kılmak, Kur�an�ı Kerim�i elle tutmak, Kabe'yi tavaf etmek gibi amelleri yapmak için yapılan, belli organları usulüne göre yıkamaktan ve meshetmekten ibaret bir temizliktir, bir ibadettir ve itaattir. Abdestin farzları nelerdir? Sayınız.
Cevap : a- Yüzü yıkamak (İki kulak memesi arasındaki yer ile alnının saç biten yerinden çene altına kadar )

b- İki eli dirseklerle beraber yıkamak
c- Basın dörtte birini meshetmek
d- Her iki ayağı topuklarla beraber yıkamak.


Soru 9 : İşlenmesinde sevap olan, terk edilmesinde günah olmayan, Efal-i Mükellefinden olup Peygamberimiz (s.a.v.)'in bazen yaptığı bazense terk ettiği ibadete ne denir? (Kuşluk namazı gibi)
Cevap : Müstehap.


Soru 10: Yapılmasında ve yapılmamasında günah olmayan, yapılıp yapılmama hususu dinde caiz görülen şeylere ne denir? (Helal olan bir meyveyi yiyip yememek gibi.)
Cevap : Mübah.


Soru 11: Mükellefin yapmaması istenen ve kesin bir delille işlenmesi yasak olan şeri hükümlere ne ad verilir? Ki bunların terk edilmesi sevap işlenmesi günahtır. İnkarı ise günahtır. (Zina yapmak, domuz eti yemek, yalan konuşmak vb.)
Cevap : Haram.


Soru 12: Haram iki kısımdır. Haram li aynihi, Haram li gayrihi. Bunların tarifini yapıp misal veriniz.
Cevap : a- Liaynihi Haram: Aslı itibariyle herkese haram olan şeydir.(Şarap, zina vb.)
b- Ligayrihi Haram: Aslında helal olup başkasının hakkından dolayı haram olan şeydir. Sahibinin izni olmadıkça o şeyden başkaları faydalanamaz. (Başkasına ait olan bir malı izinsiz almak gibi)


Soru 13: Kelime manası itibariyle; sevilmeyen ve hoş görülmeyen şeyler olup, dindeki manası da; yasaklığı sabit olmakla beraber,ona aykırı olarakda bir delil ve işaret bulunup, yapılması doğru olmayıp yapılmaması iyi olan şeylere ne ad verilir? (Sağ elle sümkürmek, gusül alması gereken bir kimsenin elini ve ağzını yıkamadan bir şey yiyip içmesi gibi.)
Cevap : Mekruh.


Soru 14: Meşru olan bir işi (başlanmış bir ibadeti) bozan, hükümsüz kılan kasten yapılması azabı gerektiren şeylere ne denir? (Namaz içinde gülmek gibi)
Cevap : Müfsit.


Soru 15: Dinimizde namazların camide cemaatle kılınıp eda edilmesi bildirilmiştir. Namaz ibadetimizi camide kılarken cemaatin önünde namazı kıldıran kişiye imam denir. İmam efendinin namaz kıldırırken durduğu yere ne ad verilir?
Cevap : Mihrap.


Soru 16: Hadesten taharet vücudumuzu cünüplükten ve abdestsizlikten kurtarmaktır. Cünüplükten kurtulmak Gusül ile olur. Cünüp ise, şehvetle kendisinden meni dediğimiz su çıktıktan sonra henüz boy abdesti almamış yani yıkanmamış olan kimsedir. Boy abdesti dediğimiz guslün farzları nelerdir yazınız.
Cevap : a- Mazmaza: Ağza üç defa su alıp gargara yaparak ağzı yıkamak.
b- İstinşak: Burnu üç kere sağ elle su alıp, sol elle sümkürerek yıkamak.
c- Bütün vücudu iyice ovuşturarak yıkamak (Hiç bir kuru yer kalmamak suretiyle.)


Soru 17: Camilerimizde dini ve dünyevi mevzuların anlatılmak ve açıklanmak üzere Cuma namazından önce ve diğer bazı vakitlerde imamlarımızın çıkıp vaaz ettiği, talim,irşat ve telkin makamı olan yere ne ad verilir?

Cevap : Kürsü.


Soru 18: Camilerimizde beş vakit namazlarımız için Ezan-ı Muhammedi'yi okuyan, gamet eden, Hz. Bilal Habeşi'nin mesleğini yapan kimselere ne denir?
Cevap : Müezzin.


Soru 19: Namazın farzları on ikidir. Bunlar iki kısma ayrılır. Şartlar ve rükünler diye adlandırılır. Altısı şart diğer altısı ise rükündür. Şartlar daha namaza başlamadan önce yapılması gereken şeyler olup, rükünler ise başlangıç tekbiri ile namaza başlayıp namazın içinde yapılması gereken farzlardır. Namazın farzları dediğimiz şartları ve rükünleri sayıp tarif ediniz.
Cevap : A- Namazın Şartları:
a- Hadesten Taharet; Bedeni cünüp ve abdestsizlikten temizlemek
b- Necasetten Taharet; Elbise ve namaz kılacak yeri temizlemek
c- Setrul Avret; Avret yerlerin örtülmesi
d- İstikbali Kıble; Kıbleye yönelmek
e- Vakit; Vaktinde kılınması
f- Niyet; Niyet etme
B- Namazın Rükünleri:
a- İftidah Tekbiri; Başlangıç tekbiri
b- Kıyam; Ayakta durmak
c- Kıraat; Okumak
d- Ruku; Rukuya eğilmek
e- Sücut; Secdeye eğilmek
f- Kade-i Ahire; Namazda son oturuşu yapmak.


Soru 20: İnsanoğlunun uzuvlarından örtülmesi farz olan, başkalarının da bakması haram olan yerlere avret mahalli denir. Kadınlar ve erkekler için Setri avret yerlerini tarif ediniz.
Cevap : Erkeklerde: Göbek ve diz kapakları dahil bu kısmın arasında kalan bölgeler.
Kadınlarda: Yüzleri, elleri ve ayakları dışında kalan bütün bölgeleri kapatmaları gereklidir.

Soru 21: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in yaşantısı olarak tarif edilen sünnetin bölümleri üçtür. Sünnetin çeşitleri diyebileceğimiz bölümlerini söyleyiniz.
Cevap : a- Fiili Sünnet: Yaşantısıdır, b- Kavli Sünnet: Sözleridir, c- Takriri Sünnet: Söz ve olaylara sukutu ile karşılığıdır.

Soru 22: Camilerimizde Cuma günü insanlara dini meseleleri, hükümleri açıklamak veya Ümmeti Muhammedi ilgilendiren haftalık meseleleri anlatmak için hutbe okunur. İmamın Cuma günü hutbe okumak için çıktığı, camilerde kıbleye göre sağ tarafta bulunan basamaklı olan yere ne denir?
Cevap : Mimber.


Soru 23: Suyun bulunmadığı zamanlar veya mekanlar olduğunda dinimiz, ibadetlerimizi aksatmadan yapabilmemiz için abdest yerine yapabileceğimiz bir ameli bize bildirmiştir. Bu amel toprakla yapılıp su bulununcaya kadar abdesti bozacak bir iş bir fiil yapılmamış ise abdestle yapılacak bütün ibadetler ve taatlar yapılır. Çünkü bu amel abdest ve gusül abdestinin yerine geçer. Su görülünce de bozulur. İki darp (vuruş) bir niyet olmak üzere iki tane farzı vardır. Niyetin farz olduğu bu ibadetimizin adı nedir?
Cevap : Teyemmüm denir.


Soru 24: Boy abdesti olmayana yapması yasak olan ameller nelerdir?
Cevap : a- Namaz kılamaz, b- Camiye mescide giremez, c- Kur'an'a el süremez ve okuyamaz, d- Kabe'yi tavaf edemez.
Soru 25: Namazlarımızda yapmış olduğumuz secde yedi tane uzvumuzun (organımızın) beraber yere değerek yapılmasıyla olur. Bu yedi azamızı sayınız.
Cevap : Alnımız ve burnumuz(1), Ellerimiz(2), Dizlerimiz(2), Ayaklarımız(2) toplam yedidir.

Soru 26: Namazlarımızı kılarken yanılabiliriz, böyle hallerde namazın telafisi için son oturuşta Et-Tahiyyatüyü okuyup iki defa daha secde yaparak namazımızı tamamlamış oluruz. Böyle hallerde yapılan secdeye sehiv secdesi yani yanılma secdesi denir. Namazda sehiv secdesini gerektiren haller nelerdir?
Cevap : Namazın farzlarından birisinin unutularak yapılmasının geciktirilmesinde, vaciplerinin birinin unutularak terk edilmesi veya yine unutularak yapılmasının geciktirilmesinde yapılır.

Soru 27: Namazın kıyam, rüku ve secde gibi her rüknünü yerine getirmek ve bunu yaparken her uzvun rahat bir halde bulundurulması, her yapılan amele, harekete özenerek yapılmasına ne ad verilir? Mesela: Rükudan kıyama kalkarken vücut dimdik bir hale gelmeli, iki secde arasında en az bir defa �sübhanallahil azim� diyecek kadar oturmuş olmak gibi.
Cevap : Tadili erkana riayet (Rükunların hakkını vererek yapmak.)


Soru 28: Cuma namazı kimlere farzdır?
Cevap : a-Erkek olmak, b-Hür olmak, c-Misafir olmamak, d-Sıhhatli olmak (Camiye yürüyerek gidecek kudrette olmak)
e-Kör olmamak f-Kötürüm olmamak (Ayakları kesilmiş olmamak)

Soru 29: Cuma günü müslümanların bayram günüdür. O günde mü'minler Allah (c.c.)'ın emriyle camilere toplanır, Cuma namazlarını kılarlar ve hutbeyi dinlerler. Vakti öğle namazının vaktidir. Bu vakitte kılınan Cuma namazı kaç rekattır, isimleriyle birlikte söyleyiniz.
Cevap : 10 rekattır. 4 ilk sünnet, 2 farz, 4 rekatta son sünnetidir. (Ayrıca aynı vakitte kılınan 4 rekat Zuhri Ahir ve 2 rekatta vaktin son sünneti kılınır. Ama Cuma 10 rekattır.)


Soru 30: Ramazan ayında, yatsı namazından sonra 20 rekat kılınan namazdır. Cemaatla veya tek başına kılınabilir. İki yada dört rekatta bir selam verilerek kılınan ve ramazan ayına ait olan bu namazın adı nedir? ve nasıl bir namazdı
Cevap : Teravih namazıdır ve Sünneti müekkede bir namazdır.


Soru 31: Oruç ibadetimizin çeşitleri altıdır. Bunları misaller vererek sayınız.
Cevap : a- Farz oruçlar: Ramazan orucu, keffaret orucu vb.
b- Vacip oruçlar: Adaklar, itikaf orucu ve kazaya kalmış nafile oruçlar
c- Sünnet oruçlar: Muharrem ayının 9. 10. 11.ci günleri tutulan oruçlar.
d- Müstehap oruçlar: Kameri ayların 13. 14. 15.ci günleri tutulan oruçlar.
e- Mekruh oruçlar: Aşure günü, Cuma günleri tutulan oruçlar.
f- Haram oruçlar: Bayramlarda tutulan oruç.

Soru 32: İslamın şartlarından mali ibadetimizdir. Dinen zengin sayılan erkek, kadın, her mükellef müslümanın senede

bir kez, malının kırkta birini, niyet ederek müslüman fakire vermesi farzı ayın olan ibadettir. Bir diğer mana ile
müslüman fakirin müslüman zengin üzerindeki hakkıdır. Terki günah, inkarı küfürdür.
Bu mali ibadetimiz hangisidir?
Cevap : Zekat.

Soru 33: Ramazan ayının sonuna ulaşan ve temel ihtiyaçlardan başka nisaba malik (mala sahip) olan her müslümanın

vermesi gereken ve vacip olan mali bir ibadettir. İnsanların yaratılışına bir şükür olmak üzere sevap kazanmak
için yapılan mali ibadetimiz nedir?
Cevap : Sadaka-i Fıtır.

Soru 34: Kurban bayramı günlerinde Arafat'a çıkarak vakfe yapılan, ihrama girerek ve Kabe'yi tavaf ederek ziyaret

yapılan, zengin olan müslümana ömründe bir kez yapmak farzı ayın olan mali ve bedeni ibadetimiz hangisidir?
Cevap : Hac.

Soru 35: Senenin herhangi bir bölümünde Kabe-i Muazzamayı ve Ravza-i Mudahharayı ziyaret maksadıyla yapılan

mali ve bedeni ibadetimiz hangisidir?
Cevap : Umre ziyareti.

Soru 36: Takvim olarak aya göre düzenlenen ve hicretle başlayan yıla hicri yıl denir. Hicri yılın aylarına kameri aylar denir.

Müslümanların takvimi olan bu takvime göre bayram ve diğer önemli gün ve geceler ayarlanır. Bu hicri yılın
kameri aylarını sayınız.
Cevap : Muharrem, Sefer, Rebiyyül Evvel, Rebiyyül Ahir, Cemaziel Evvel, Cemaziel Ahir, Recep, Şaban, Ramazan,
Şevval, Zilkade, Zilhicce.

Soru 37: Hicri yılın başlangıç günü hangi gündür?

Cevap : 1 Muharrem.

Soru 38: Mevlit kandili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in doğum günüdür. Mekke'de Kabe'nin içinde 360 putun yıkıldığı,

Sasani İmparatorluğunun bin yıldan beri yaktıkları ateşin söndüğü gün bu gündür.
İslam takvimi olan hicri yılda Mevlit kandili hangi gündür
Cevap : Rebiyyül evvel ayının 12. Gecesi, Pazartesi günü.

Soru 39: Mübarek üç ayların başlangıç tarihi ne zamandır?

Cevap : 1 Recep ile başlar.

Soru 40: İkram, değeri çok olan, bağış, ihsan, istenilen gibi manalar taşıyan ve Hz. Amine'nin Peygamber Efendimiz

(s.a.v.)'e hamile olduğunu anladığı gün olarak bilinen, mübarek gece olarak ibadetlerle değerlendirdiğimiz,
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in kendisinin de 12 rekat şükür namazı kıldığı
mübarek gecemizin adı ve hangi günde olduğunu söyleyiniz.
Cevap : Regaip kandili, Recep ayının ilk Cuma gecesidir.

Soru 41: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in bir gecede Mekke'den Kudüs şehrine yürüyüşüne ve oradan da semaya

yükselişine ayrı ayrı isim verilen, hakkında Kur'an'ı Kerim'de sure olan mübarek gecemizin ismi ve zamanını
söyleyiniz.
Cevap : İsra ve Miraç denir. Recep ayının 27.ci gecesidir.

Soru 42: Yaratılmışların bir sene içindeki rızıklarına, zengin veya fakir, aziz veya zelil olacaklarına, diriltilip öldürüleceklerine

ve ecellerine dair Allah (c.c.) tarafından meleklerine bilgi verilen mübarek gecemiz hangisidir, ve hicri tarihini
söyleyiniz.
Cevap : Berat Gecesi. Şaban ayının 15.ci gecesi.

Soru 43: Ramazan ayı içersinde idrak ettiğimiz ve Kur'an'ı Kerim bu geceden başlayarak indirildiği bildirilen adına

Kur'an'ı Kerim'de sure bulunan ve Peygamberimiz (s.a.v.)'in Ramazan ayının son on gününün tekli günlerinde
arayın dediği mübarek gecemizin ismi nedir ve hangi güne rastlar?
Cevap : Kadir Gecesi. Ramazanın 27.ci gecesi.

Soru 44: Ramazan ayının son on gününde beş vakit namaz kılınan cami veya mescitte, ibadet niyeti ile ikamet edilen

(kalınan) ve bayram namazı ile son bulan ibadetin adı nedir?
Cevap : İtikaf.

Soru 45: Amelde hak mezhepler dediğimiz mezheplerimiz ve imamlarımızı söyleyiniz.

Cevap : a- Hanefi Mezhebi; İmamı Azam Ebu Hanife
b- Şafi Mezhebi; İmamı Şafi
c- Maliki Mezhebi; İmamı Malik
d- Hanbeli Mezhebi; İmamı Ahmet Bin Hanbel.

Soru 46: Haccın çeşitleri nelerdir?

Cevap : a- Haccı Temettü, b- Haccı İfrat, c- Haccı Kıran.

Soru 47: Haccın farzlarını söyleyiniz.

Cevap : a- Arafat'ta vakfe durmak, b- Ziyaret tavafı yapmak.

Soru 48: Cihat ibadetini diğer ibadetlerden ayıran özellikler nelerdir?

Cevap : a- Kur'an'ı Kerim'de en çok zikredilen ibadet olması,
b- En büyük ibadettir, c- Zamana bağlı değildir, d- İlk eda edilecek farzdır, e- Miktarla sınırlı değildir.

Soru 49: Üç vakit vardır ki bu vakitlerde kaza namazı, vacip bir namaz, cenaze namazı, tilavet secdesi, nafile namaz

kılınmaz ve olmaz. Bu vakitlere dinimizde kerahat vakitleri denir. Kendisinde ibadet olmayan bu vakitleri
söyleyiniz?
Cevap : a- Güneş doğarken, b- Güneş tam tepede iken, c- Güneş batarken.

Soru 50: Namaz dinin direği ve ilk görülecek olan ibadettir. Namazların vaktinde kılınması gerekir, çünkü 'vakit'
namazın farzlarındandır. Vaktinde ve vakti geçtikten sonra kılınan namazlara ne ad verilir?
Cevap : Vaktinde kılınan namaza; 'Eda', Vaktinden sonra kılınan namaza ise; 'Kaza' denir.

Soru 51: Dinimiz her yönüyle bize kolaylıklar getirir. Ki bunlardan biride kışın ayaklarımıza giyilen deriden yapılmış
mestlerin giyilmesidir. Bu mestler abdest alındıktan sonra giyilir ve ondan sonra belirli bir zamana kadar alınacak
abdestler için bu mestler çıkarılmadan üzerine ıslak elle yapılan meshetme işlemi ile abdest alınmış olur.
Bu meshetmenin müddeti (süresi) yolculukta ve ikamette (bulunduğumuz yerde) ne kadardır?
Cevap : İkamette 24 saat (bir gün bir gece), yolculukta 72 saat (üç gün üç gece).

Soru 52: Dinimizde bir beldeden (oturduğumuz köy, kasaba veya şehirden) çıkıp yaya olarak 18 saatlik yola gitmiş olan

kimseye yolcu (Misafir) denir. (18 saatlik yolun karşılığı bugünün ölçüleriyle 90 km uzaklıktır.) Bu mesafeye
çıkmış olan yolcuya kolaylıklar olarak ayağındaki mestin müddeti 3 gün 3 gece olduğu gibi namazlar için de
bazı kolaylıklar vardır. Yolcu namazı ve seferilik dediğimiz bu namazların kılınışı nasıldır?
Cevap : Dört rekatlı farz namazları iki rekat olarak kılınır.

Soru 53: Dinimizde büyük abdest temizliği dediğimiz kan, meni, sidik, ve gaita (büyük pislik) gibi pisliklerin çıkmış

oldukları yerleri temizlemeye verilen isim nedir?
Cevap : İstinca.

Soru 54: Namazların cemaatla kılınması 27 derece daha sevap olduğu bildirilmiştir. Namazlarımızı cemaatla kılarken

imama ruküde yetişmiş kişi o rekatı imamla kılmış sayılır. Ruküden kalkarken, secde yapılırken veya tahiyyatta
iken namaza iştirak eden kişi ise imam selam verdikten sonra kendi selam vermeden kalkar ve kaç rekat
kılmamış ise tamamlar. Namazın başlamasından sonuna kadar aralıksız olarak imama uyan, namazının
tümünü imamla kılan kimseye ne ad verilir?
Cevap : Müdrik (Namazı idrak etmiş, yetişmiş manasında.)

Soru 55: Namaz başlayıp ilk rekatın ruküsünden sonra herhangi bir bölümünde imama uyan ve imamla birlikte kılmadığı

rekatları cemaatın selamından sonra kılarak tamamlayan kişiye ne denir?
Cevap : Mesbuk (sabıkalı).

Soru 56: Namaza imamla başladığı halde, kendisine namazda uyku, dalgınlık, cemaatın çokluğundan bir eziyet veya

abdesti bozulup ta namazın bir kısmını imam ile birlikte kılmayan kimseye ne ad verilir?
Cevap : Lahik.

Soru 57: İbadetlerimizin sıhhati için küçük abdest temizliği dediğimiz, erkeklerin idrar yaptıktan sonra idrar sızıntısını

beklemeleri gerekir. Yoksa abdest aldıktan sonra gelen damlalar abdesti bozmuş olur. Ama insan abdestliyim
düşüncesiyle ibadet eder ki bu emelde boşa gider. Bu sebeple idrarın kesilmesini biraz yürüyerek, ayakları
hareket ettirerek veya beklemek gibi hallerle bekleyip sonrada su ile yıkamakla yapılan amelin adı nedir?
Cevap : İstibra.

Soru 58: Hadis-i Kutside Rabbimiz (c.c.) buyuruyor ki; 'Farzlarımı yapmakla kulluğunuzu idrak edersiniz, nafilelerle

bana yaklaşırsınız.' Dinimizde farz namazların ve sünnetlerin dışında kılınan birtakım nafile namazlar vardır ki,
bunlara tatavvu namazı da denir. Her bir namazın kendisine has fazileti ve sevabı vardır. Bunlardan bazıları;
Duha, Kuşluk, teheccüt namazları, Regaip, Berat, Miraç, Kadir geceleri namazları, yolculuk, tesbih namazları
vb... Bir mescide, camiye ziyaret için gidildiğinde veya öğrenmek veya öğretmek gibi bir maksatla giren kimsenin
daha mescide oturmadan nafile olarak kıldığı iki rekat namazın adı nedir?
Cevap : Tahiyyetül Mescit.

Soru 59: Güneş doğup bir miktar yükseldikten sonra istiva vaktine kadar iki, dört, sekiz veya on iki rekat kılınabilen nafile

namazın adı nedir?
Cevap : Duha (kuşluk) namazı.

Soru 60: İnsanın kendi hakkında bir şeyin hayırlı olup olmadığına dair bir işarete kavuşmak istediğinde, yatacağı zaman

iki rekat namaz kılıp özel duasını okuyarak bitirdiği namaz hangisidir?
Cevap : İstihare namazı.




Soru 61: Yatsı namazından sonra daha uyumadan veya bir miktar uyuduktan sonra kalkıp kılınan, iki rekatta bir selam
verilerek iki, dört, altı veya sekiz rekat kılınabilen, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in devam ettiği ve çok sevap
olan bu namazın adı nedir?
Cevap : Teheccüt (gece) namazı.


Soru 62: Nisap; Şeriatın bir şey için koymuş olduğu belirli bir ölçü ve miktar demektir. Mesela; Altın için nisap miktarı 96
gramdır ve buna sahip olan kimse zengin sayılır ve bu malın üzerinden bir yıl geçtikten sonra bunun zekatını
vermesi kendisine farzdır. Koyun, keçi, sığır ve deve gibi mallarda nisap sayı iledir. Koyunlarda nisap ölçüsü
ve miktarı nedir?
Cevap : 39'a kadar zekat düşmez. 40'dan 120'ye kadar bir koyun. 121'den 200'e kadar iki koyun. 201'den 399'a
kadar üç koyun. 400 koyuna dört ve sonraki her yüz koyuna bir koyun verilir.

Soru 63 : Sığırların nisap ölçüsü ve miktarı ne kadardır?
Cevap : 29'a kadar zekat düşmez. 30'dan 40'a kadar iki yaşında bir buzağı. 40'dan 59'a kadar üç yaşında bir dana.
60'da birer yaşını bitirmiş iki buzağı ve sonra her 30'da bir buzağı, her 40'da bir dana olarak hesap edilir.

Soru 64: Hangi mallardan zekat verilir?
Cevap : a- Nakit paranın, istenen borç paraların, b- Ticaret mallarının, c- Koyun, keçi, sığır ve devenin,
d- Altın ve gümüşlerin, e- Arazi ürünlerinin, f- Madenlerin ve definelerin.


Soru 65: Zekat kimlere verilmez?
Cevap : a- Ana ve babaya,
b- Dede ve ninelere,
c- Evlatlara,
d- Karı veya kocaya,
e- Zenginlere,
f- Cami, mescit, çeşme ve benzerlerini yaptırmak veya onartmak için zekat verilmez.


Soru 66: Kurban bayramında ibadet niyeti ile kurban kesmek hür, mukim (yolcu olmayan), müslüman, zengin olan
kimselere vaciptir. Kurban ibadet maksadıyla olursa eda edilmiş olur. Bunun dışında ki maksatlarla
(et yemek gibi) kesilen hayvanlar kurban olmayacağı gibi birde vebal olur. Kurbanı kesme günleri hangi günlerdir.
Cevap : Kurban bayramının 1. 2. ve 3.cü günleridir.


Soru 67: Kabe'nin etrafında usulünce ibadet için yedi defa dolaşmaya ne denir?
Cevap : Tavaf.


Soru 68: Yeni doğan bir çocuğun doğduğu günden bülüğ çağına gelinceye kadar Cenabı Hakk'a şükür olsun diye kurban
kesmek mubahtır. Fakat 7. Günü kesilmesi daha faziletlidir. Çocuğun doğduğunda kesilmesi gereken bu
kurbana ne ad verilir?
Cevap : Akika kurbanı.


Soru 69: Zekat kimlere verilir?
Cevap : 1- Müslüman fakirlere, 2- Miskinlere, 3- Borçlulara, 4- Yolculara, 5- Azat olacak köle, cariyeye, 6- Zekat
memurlarına, 7- Müellefe-i Kulup (Kalpleri İslam'a ısındırılmak istenenlere), 8- İslam yolunda çalışanlara.


Soru 70: Tilavet secdesi ne zaman ve nasıl yapılır?
Cevap : Kur'an'ı Kerim'den bir secde ayeti okunduğu yada duyulduğu zaman yapılır. Yapılışı: Ayağa kalkılır, eller
kaldırılmadan tekbir alınır ve secdeye gidilir. Secde de üç defa 'Sübhane Rabbiyel Azim' dedikten sonra tekrar
Allah'ü ekber denilerek ayağa kalkılır.

Soru 71: Ameli salih ne demektir?
Cevap : Allah (c.c.)'ın rızasına uyan hayırlı amel, günahlardan uzak iştir.


Soru 72: Cenaze namazı nasıl kılınır ve kaç tekbirdir?
Cevap : Ayakta kılınır ve dört tekbirlidir.


Soru 73: Kimlerin cenaze namazı kılınmaz?
Cevap : a- Düşük ve ölü doğan çocukların, b- Bilerek anne ve babasını öldüren katillerin,
c- Yol kesicilerin,d- İslam'a karşı çıkanların namazı kılınmaz.


Soru 74: Belli bir zaman içinde sünneti de kaza edilen namaz hangisidir?
Cevap : Sabah namazı,o günün öğle vaktine kadar sünneti ile birlikte kaza edilir.


Soru 75: Kaza namazı ne demektir?
Cevap : Vaktinde kılınamayan beş vakit namazı ödemek üzere, başka vakitte kılmaya denir.

Soru 76: Bir sünnet var ki,onu yerine getirmek bir farzı yerine getirmekten daha fazla sevaptır.
Bu farzdan daha sevap sünnet hangisidir?
Cevap : Selam vermek sünneti, selam almak sünneti farzdan daha fazla sevap kazandırır.


Soru 77: Çocukların benimsemeleri ve alışkanlık kazanmaları için, İslam'a göre hangi yaşta namaza başlatılmaları gerekir?
Cevap : Yedi yaşında.


Soru 78: İslam'a göre çocuk doğduğunda ismi nasıl konur?
Cevap : Çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunarak ismi zikredilir ve dua yapılır.

Soru 79: Kurban eti nasıl pay edilir?
Cevap : Kurban eti üç kısma ayrılır. Bir bölümü fakirlere, bir bölümü komşu ve dostlara, kalan bölümü ise
ev halkına ayrılır.


Soru 80: Zilhicce ayının 9.cu, yani arife günü sabah namazından başlayarak, bayramın 4.cü günü ikindi namazına kadar,
her farz namazın selamından sonra alınması kadın erkek her müslümana vacip olan tekbirlere ne ad verilir?
Cevap : Teşrik tekbirleri.


Soru 81: Her müslümanın gün birlik yaşamında hiç unutmadan her yaptığı işin evvelinde söylemesi gereken bir söz vardır.
Bu söz nedir?
Cevap : 'Bismillah' ya da 'Bismillahirrahmanirrahim' (Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.)


Soru 82: Bir müslümanın geleceğe dönük işlerini tasarladığı zaman, ümit ve temenni ifadelerini Rabbimizin isteğine bırakan
bir imanla söylediği, unutulmaması gereken söz nedir?
Cevap : 'İnşallah' (Eğer Rabbim dilerse) demek.


Soru 83: Müslümanların su içtiklerinde, yemek yediklerinde yada sevinçli bir haber aldıklarında söyledikleri söz nedir?
Cevap : 'Elhamdülillah' (Şükür Allah'adır.)


Soru 84: Müslümanın müslüman üzerindeki beş hakkını sayınız.
Cevap : a- Selamına karşılık vermek, b- Hasta ise ziyaretine gitmek, c- Aksırınca dua etmek,
d- Meşru olan davetine gitmek, e- Vefatında cenazesinde bulunmak.


Soru 85: Aksıran müslümanın E'lhamdülillah' demesi gerekir. Yanında bulunan müslümanın buna vermesi
gereken karşılık nedir?
Cevap : 'Yerhamükellah' (Allah sana rahmeti ile muamele etsin).


Soru 86: İslam'da selam verme ölçüsü nedir?
Cevap : Küçük büyüğe, yürüyen oturana, bineklide yaya olana selam verir.


Soru 87: Bir müslüman Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in ismi andığında yada yanında anıldığında ne yapması gerekir?
Cevap : Ona salat ve selam getirir.


Soru 88: Zekatın faydalarını yazınız.
Cevap : a- Malı temizler, b- Malı çoğaltır, c- Kalpteki dünya sevgisine ilaçtır, d- Müslümanı mal fitnesinden korur,
e- Allah (c.c.)�a bir şükürdür, f- Kalbin katılaşmasını önler, g- İhtiras (hırs) zincirini kırar,
h- Fakirleri dilenmekten alıkoyar, i- Şefkat anahtarıdır, j- Malı ebedileştirir, fert yatırıma yönelir.


Soru 89: Seferi olan kimsenin kendi oturduğu memlekete ne ad verilir?
Cevap : Vatan-ı Asli.


Soru 90: Hanefi mezhebine göre Cuma namazı en az kaç kişi ile kılınır?
Cevap : En az üç kişi ile kılınır.


Soru 91: Sahih olmayan (geçerli olmayan) evlilikler nelerdir?
Cevap : a- Sigar nikahı, b- Hulle nikahı, c- Mute nikahı, d- İhramlının nikahı, e- Zinakar kadınla nikah,
f- Dörtten fazla kadınla yapılan nikah, g- Aynı anda iki kız kardeş ile yapılan nikah.


Soru 92: Sigar nikahı nedir tarif ediniz?
Cevap : Aralarında mehir (kızın kızlık hakkı) olmaksızın bir adamın kendi kızını diğerinin kızı karşılığında
ona nikahlamasına denir.


Soru 93: Yeminin keffareti nedir söyleyiniz?
Cevap : a- Gücü yetiyorsa müslim yada gayri müslim bir köle veya cariyeyi azat etmek,
b- Veya on fakiri akşamlı sabahlı doyurmak,
c- Veya on fakiri orta halli giydirmek,
d- Veya üç gün aralıksız oruç tutmaktır.


Soru 94: Nikahı kendisine haram olanları sayınız.
Cevap : a- Karabet (yakınlık) ciheti ile haram olanlar.
b- Sıhriyet (sonradan kazanılan akrabalık) yoluyla haram olanlar.
c- Emişme yoluyla haram olanlar (aynı kadının emzirdiği çocuklar)
d- İki kız kardeşi bir arada nikahlamak. (İkiside yaşarken tek erkeğin
hanımları olamazlar.)
e- Musahere cihetiyle haram olanlar. (Yani üvey kız babaya, üvey oğlan
anaya haramdır.)
f- Efendinin cariyesini, hanımefendinin de kölesini nikahlaması haramdır.
g- Kafir kadınla bir mecusi kadını veya putperest bir kadını bir arada
bulundurmak.
h- Cariye ile hür kadını bir arada bulundurmak.
i- Dörtten çok (bir arada) nikah yapmak.
j- Başkasının zevcesini nikahlamak.
k-Nikahlı iken hamile kalan kadını nikahlamak.


Soru 95: Karabet (yakınlık) ciheti ile kendisine haram olanlar kimlerdir?
Cevap : Analar, Kızlar, Kız kardeşler, Halalar, Teyzeler, Erkek ve kız kardeşlerin kızları.


Soru 96: Namazda birinci tahiyyat ile ikinci tahiyyat arasında ne fark vardır?
Cevap : Birincisi vacip, ikincisi ise farzdır.


Soru 97: Yeryüzünde üç mescit vardır ki, bunlarda kılınan namazlar diğer mescitlerde kılınan namazlardan sevabı
daha fazladır. Bu mescitleri sevap çokluğu sırası ve sevap oranları ile yazınız.
Cevap : a- Mescidi Haram (Kabe); Yüz bin namaz sevabı,
b- Mescidi Nebevi; Bin namaz sevabı,
c- Mescidi Aksa; Beş yüz namaz sevabı vardır.


Soru 98: İnsanların akıllısı kimdir? Sorusuna Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in verdiği cevap ne olmuştur?
Cevap : 'Ölümü çok hatırlayıp onun için hazırlıklı olandır.' Cevabını vermiştir.


Soru 99: Namazlarımızı kılarken Ruküden sonra kalkıp secdeye gitmeden kıyam halinde iken zikrettiğimiz
'Rabbena lekel hamt'in manası nedir?
Cevap : Rabbimiz şükür ancak sanadır demektir.


Soru 100: Namazlarımızda secdede iken en az üçer kez söylediğimiz 'Sübhane rabbiyel ala'nın manası nedir?
Cevap : Yüce Rabbimi tüm eksiklerden tenzih ederim demektir.


Soru 101: Namazlarımızda ruküde iken en az üç defa söylediğimiz 'Sübhane rabbiyel azim'in manası nedir?
Cevap : Yüce Rabbimiz tüm eksiklerden münezzehtir demektir.


Soru 102: Sıhriyet (sonradan kazanılan akrabalık) ciheti ile kendisine haram olanlar kimlerdir?
Cevap : Zevcenin annesi (Kaynana), Zevcenin kızı (Üvey kız), Babasının zevcesi(Üvey anne),
Oğlunun zevcesi (Gelini).


Soru 103: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) haftanın hangi günleri oruç tutardı?
Cevap : Pazartesi ve Perşembe günleri.


Soru 104: Abdestin vaciplerini sayınız?
Cevap : Abdestin vacibi yoktur.


Soru 105: Dinimizde misafir kime denir?
Cevap : 15 günden daha az oturmak niyeti ile, 90 km veya daha uzak bir yolculuğa çıkana denir.

Soru 106: İslam dininin uygulamaya dönük yasa ve hükümlerini delilleriyle bildiren ilme ne denir?
Cevap : Fıkıh denir.


Soru 107: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in kurduğu İslam devletini idare eden veya İslam devletinin kurulması için
mücadele eden, bütün işlerinde mü'minlere Emir olan kişiye hak ölçüleri çerçevesinde bağlanıp itaat etmeğe,
malı ve canıyla onu desteklemeye ne ad verilir?
Cevap : Beyat (Biat) denir.


Soru 108: İmam olabilmenin şartları nelerdir?
Cevap : a- Açık ve herkes tarafından bilinmesi,
b- Ehliyetli, dirayetli ve tam idareci olması,
c- Siyaset ilmini ve sanatını iyi bilmesi,
d- İslam nizamını yürürlükte tutmaya yetenekli olması,
e- Adaletli olması,
f- Hür ve erkek olması,
g- Akil baliğ ve müçtehit olması.


Soru 109: Cuma namazını eda edebilme şartları nelerdir?
Cevap : a- Şehir veya şehir hükmünde olan yer, b- Halife veya görevlendirdiği kişinin kıldırması,
c- Namazdan önce hutbe okunması, d- Cemaatla kılınması, e- Vakti geçmeden kılınması.


Soru 110: Rasulüllah (s.a.v.)'in 'küçük şirk' olarak nitelendirdiği günah nedir?
Cevap : Riya (Gösteriş için ibadet.)


Soru 111: Boğulan kimseyi kurtarmakta olan kimse namaz vakti geçiyorsa ne yapar?
Cevap : Boğulmakta olan kimseyi kurtarır. Namazı sonra kılar.


Soru 112: Arafat ve Müzdelife'de iki namazı birleştirerek kılmaya ne denir?
Cevap : Cem'us-Salat


Soru 113: İmam farz namaza cemaatla başladıktan sonra nafile namaz kılmak ne olur?
Cevap : Mekruh olur.


Soru 114: Cemaatı terk edip namazları evde kılmayı adet haline getiren kimseye ne denir?
Cevap : Melun.


Soru 115: Şeytan nerede taşlanır?
Cevap : Mina'da.


Soru 116: Oruç ne zaman farz kılındı?
Cevap : Hicretin 2.ci yılında.


Soru 117: İslam fıkhında feri deliller hangileridir?
Cevap : a- İstihsan, b- Mesaliki Mürsele, c- Örf, d- Önceki şeriatlar, e-Sahibi kavli, f-İstishap.


Soru 118: İnsanların ve evcil hayvanların yiyecek ve içecekleri olan maddeleri ucuz olan yerlerden alıp kıymetinin artması
için 40 gün bekletmeye ne ad verilir?
Cevap : İhtikar denir.


Soru 119: İslam hukukunda miras taksimini kendisine konu alan ilmin adı nedir?
Cevap : Feraiz ilmi.


Soru 120: Hac esnasında Safa ile Merve arasında müslüman erkeklerin her gidiş ve gelişte göğüslerini gererek
(çalımlı çalımlı) yürümeye ne ad verilir?
Cevap : Hervele.



Soru 121: Peygamber (s.a.v.): 'En hayırlı amel vaktinde kılınan namazdır' buyurmaktadır. Vaktinde kılınmayan
namazlar ise mutlaka kaza edilmelidir. 6 vakit namaz üst üste kazaya kalmayan kişiye ne ad verilir?
Cevap : Sahib-i Tertip.


Soru 122: Zekat İslam toplumundaki, sosyal yardımlaşmanın, müslümanlar arasındaki sevgi ve kardeşliğin
kuvvetlendirilmesi açısından Rabbimizin müslümanlara olan bir rahmetidir. Zekatın kimlerden alınacağını ve
kimlere verileceğini İslam belirlemiştir. Altın da zekata tabi mallardandır. Hanefi mezhebine göre altının zekata
tabi olması için nisap miktarını yazınız.
Cevap : 97 gram, 20 miskal ve 60 santimdir.


Soru 123: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in ahirete irtihalinden sonra sekizinci asırdan itibaren bir ilim olarak şekillenmiştir.
Ancak peygamberimizin ve sahabenin yaşadığı maneviyatı ve ahlaki olguyu amaç edinmiştir. Nefisleri temizleyip
terbiye etmek, ahlakı güzelleştirmek ve dini yaşamak ilmidir. Züht ve takva ile ruhu temizleyen, insanı Allah
sevgisinde eriten, nefsi Allah yolunda mal ve can vermeye hazırlayan, Allah'tan başkasıyla kalbi ilişkiyi kesmeyi
amaçlayan, toplumların her devirde ihtiyaç duyduğu ilmin adı nedir?
Cevap : Tasavvuf.


Soru 124: Bir insan müslüman iken daha sonra İslam dininden dönse bu insana hemen tövbe edip tekrar İslam'a
dönmesi emredilir. Bu tür İslam'dan dönme olaylarına Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde 3, Hz. Ebu Bekir
döneminde 7, Hz. Ömer döneminde ise 1 kere meydana geldiği görülmüştür. İslam hukukuna göre İslam'dan
dönme olayına ve dönen şahsa ne ad verilir?
Cevap : Olaya İrtidat, dönene Mürtet denir.


Soru 125: Kıyamete kadar yasaklanan, nikah şahitleri bulunmaksızın, bir kadına para verip, belli zaman için beraber
yaşamak üzere sözleşmek anlamına gelen muta nikahı gibi, şahitler huzurunda, ama yüz senede olsa belli bir
zaman sonra boşanmayı söyleyerek ve bütün şartlarına uyularak yapılan bir nikah çeşidi daha vardır ki,
bu kesinlikle haramdır. Bu nikah çeşidi hangisidir?
Cevap : Muvakkat nikahı.


Soru 126: Kabe'yi tavaf ederken Haceri esvedin karşısından başlamanın hükmü nedir?
Cevap : Vacip.


Soru 127: Namaz kılan kimseye ne denir?
Cevap : Musalli denir.


Soru 128: Hac ve umrenin vaciplerindendir. Mekke-i Mükerreme'nin içinde ve Mescidi Haram dışında bulunan
Safa ve Merve denilen basamaklı iki tepe arasında Safa'dan başlayarak Merve'ye ve Merve'den
Safa'ya yedi kere gidip gelmektir. Bu gidip gelme olayına ne ad verilir?
Cevap : Say.


Soru 129: Mikat mahalli dışında oturan bir kimsenin Mekke'ye varınca ilk ne yapması gerekir?
Cevap : Kudüm tavafı.


Soru 130: Haccı veya umreyi yada her ikisini de eda etmek için mübah olan bazı şeyleri kendi nefsine geçici olarak
haram kılmak, onları yapmaktan sakınmak ve haram denilen Mekke sınırları içine girme haline ne denir?
Cevap : İhram.


Soru 131: Ramazan ayının son günü içinde bir mescitte dünya işlerinden tamamen uzaklaşarak ibadet etmeye ne denir?
Cevap : İtikaf


Soru 132: Kazası olmayan namaz hangisidir?
Cevap : Cuma namazı


Soru 133: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in ömründe bir defa yaptığı ve İslam'ın beş şartından biri olan ibadetin adı nedir?
Cevap : Hac.


Soru 134: Fıkıh ilminin dört büyük kısımlarından biri olan cezalarla ilgili bölümüne ne isim verilir?
Cevap : Ukubat.


Soru 135: Teyemmümün farzları nelerdir?
Cevap : Niyet etmek, elleri toprağa vurarak kolları ve yüzü meshetmek.


Soru 136: Hangi namaz çeşidini kılmak zorunluluğu yoktur?
Cevap : Nafile namazın.


Soru 137: Haccı veya umreyi yada her ikisini eda için mübah olan şeylerden bazılarını geçici olarak haram kılmak,
onları yapmaktan sakınmak ve haram denen Mekke sınırları içeri girme haline denir. bu halde iken günah,
isyan, kavga gibi şeylerden çekinmek icap eder. Cinsi yakınlaşma terk edilir, avlanılmaz, tıraş olunmaz,
yeşil ot dahi kopartılmaz. Bu hale ne ad verilir?
Cevap : İhram.


Soru 138: La ilahe İllallahın kelime manası Allah'tan başka ilah olmadığına inanmakla birlikte geniş manada dört şeyi içerir. Bunlardan üç tanesi şunlardır:

a-Ben Allah'ın kuluyum,

b-Ben yardımı ancak Allah'tan beklerim,
c-Ancak Allah'ın rızasını gözetirim demektir. Diğer dördüncüsü nedir?
Cevap : Kanun koyucu ancak Allah (c.c.)'dır.


Soru 139: Mescidi Haram, Kabe ve etrafını saran mescidin tamamının adıdır. Mescidi Haram yeryüzünde yapılan ilk
mescittir. Hacılar burayı ziyaret ve Kabe'yi tavaf için giderler. Mescidi Haramın bölümlerinden bazıları
şunlardır: Zemzem, Safa ve Merve tepeleri, Minberi Şerif, Mültezem, Makamı Cibril, Hatim, Metaf, Şerif
yani tavaf yeri, Makamı İbrahim, Kabe-i Muazzama, bunlardan başka Kabe�nin hemen önünde belli bir
boşluktan sonra yay şeklinde bir duvar vardır. Hacılar tavaf ederken Kabe ile bu duvar arasından geçmezler.
Burada Hz. Hacer ve Hz. İsmail'in mezarlarının bulunduğu rivayet edilmektedir. Bu yerin adı nedir?
Cevap : Hicri İsmail.


Soru 140: Namazlarda kıyam, rüku ve secde gibi her rüknünü sükunetle yerine getirmeye ve bu rükunları yaparken her
uzvun yatışıp, hareket halinden beri olmasına tadili erkan denir. Mesela, rükudan kıyama kalkarken vücut dimdik
hale gelmeli ve sükunet bulmalı. Namazların tadili erkana göre kılınmasının hükmü İmam-ı Azama göre nedir?
Cevap : Vaciptir.


Soru 141: Her ibadette olduğu gibi hac ibadetinin de vacipleri vardır. Bunlara örnek olarak, ihrama belirli yerden başlamak,
ziyaret tavafını kurban bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde yapmak ve veda tavafı yapmayı da
sayabiliriz. İhramsız girmenin yasak olduğu yerlere (sınırlara) ne ad verilir?
Cevap : Mikat mahalli.