Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDAN GELECEĞİN DÜNYASINA Teknolojik gelişme ve doğa, teknolojinin yarar ve zararları, teknoloji ve değişim, (Japonya’daki köprüler), gelecekteki nüfus ve yerleşme

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDAN GELECEĞİN DÜNYASINA
Teknolojik gelişme ve doğa, teknolojinin yarar ve zararları, teknoloji ve değişim, (Japonya’daki köprüler), gelecekteki nüfus ve yerleşme

Teknolojinin tanımı

• Teknoloji terimi konusunda genel kabul görmüş bir tanım olmamakla birlikte en basit ve dar tanımıyla teknoloji:Bir mal veya hizmetin üretim için gerekli ve uygulanan bilgi ve deneyimdir.
• Daha geniş kapsamlı tanımıyla teknoloji:Malların veya hizmetlerin üretiminin planlanmasından,dağıtımın gerçekleştirilmesine kadar geçen süre içerisindeki teknik veya yönetsel yöntemlerin ve bilgilerin tümüdür.
• Teknoloji;insanın bilimi kullanarak doğaya üstünlük kurmak için tasarladığı rasyonel disiplindir.

Teknolojik gelişme ve büyüme

• Dünya iktisadında yaşanan büyüme ile ilgili iki gerçeğin açıklanması gerekmektedir.
• Bunlardan ilki, çok uzun süredir bazı ülkelerde kişi başına düşen gelirin önemli oranlarda yükselmekte olmasıdır.
• İkincisi ise, zaman dilimi sabit tutulduğunda ülkelerarası büyüme oranlarının farklı olması ve ülke sabit tutulduğunda ise çeşitli zamanlarda büyüme oranlarının farklılık göstermesidir.
• Gelişmekte olan ülkelerde, araştırma ve geliştirme için yapılan harcamalar son yıllarda belirgin bir şekilde artış göstermiştir.
• Teknolojik yeniliğin iktisadi büyümeye katkısını ölçmek zordur.İktisadi büyüme ile üretim fonksiyonundaki emek ve sermaye faktörlerinin verimlilik oranları mukayese edilmekte, emek ve sermaye faktörleri ile açıklanamayan büyümenin teknolojik yenilikten kaynaklandığı kabul edilmektedir.
• Gelişmekte olan ülkelerde ise teknolojik yenilik iktisadi büyüme sürecinde belirleyici bir faktör değildir. Sözkonusu ülkelerde araştırma ve geliştirme faaliyetlerine önem verilmemektedir.
• Gelişmekte olan ülkeler grubu, dünya iktisatı açısından orjinal yenilikler gerçekleştirememektedir. Ancak, sözkonusu ülkelerdeki sanayileşme sürecinde teknolojik değişim yaşanmaktadır.

Teknolojik gelişme nasıl sağlanır

• Yoğun rekabet nedeniyle giderek azalan kârsızlığın ilacı, muhakkak ki farklılaşma ve yenilik. Ancak farklılaşma ve yenilik de yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve uygulanması ile mümkün olabiliyor.
• Doğal olarak, sanayinin yabancı kaynak ihtiyacını azaltacak bu formülle büyüme hızlanacaktır. Elbette ki bu sonuca bir sihirli değnekle hemen ulaşılamaz. Öncelikle çalışmaların yapılacağı zeminin hazırlamak gerekecektir. Ürettiğimiz ürünleri emsallerine göre daha katma değerli hale getirecek olan bu teknolojiler, bilginin paylaşıldığı merkezlerde geliştirilebilir.

Teknolojik gelişmelerin ekonomiye katkıları

• 1970'lerde dünya kapitalizminin içine girdiği krizde, ekonomik ortamın yarattığı belirsizlik, özellikle teknolojik değişim karşısında hem firmalar hem de hükümetler açısından doğru değerlendirmeler yapılıp, doğru politikalar ve stratejiler saptamayı çok önemli kılıyordu.
• Dünya ekonomisinde kriz sonrası ortaya çıkan tüm bu gelişmeler rekabetin koşullarını da değiştirdi ve Batılı ülkelerin sanayilerini bir yeniden yapılanmaya zorladı. 1970'lerden bu yana, dünya pazarlarında dalgalanan ve sürekli değişen talebe karşı esneklik kazanma çabası içinde üretim süreçlerinde teknolojik bir dönüşüm gerçekleştiriliyor.
• Üretim süreçlerinde ortaya çıkan bu teknolojik dönüşümün doğası, yönü, nedenleri ve sonuçları üzerine farklı alanlarda yapılan çeşitli çalışmalar, bu dönüşümün çok farklı yanlarını ön plana çıkarıyor.
• Bu çalışmaların hemen tümünün vurguladıkları nokta, ürün geliştirmenin ve yeni teknolojilerin yaygın kullanımının ülkelerin ekonomik büyüme süreçleri üzerinde çok önemli rolleri olduğudur.
• Genellikle gelişmiş ülkelerde yapılan bu çalışmalarda ulaşılan teknolojik yeniliklerin ekonomik büyümenin itici gücü olduğu sonucu kabul görmüştür.
• Son dönemlerde uluslararası ticaret alanında yürütülen teorik ve ampirik çalışmalarda da, ülkelerin rekabet gücü kazanmasında teknolojinin önemi vurgulanıyor.

Teknolojinin ZARARLARI

Teknoloji insanların hayatlarını yoluna koymak için tasarlanmıştır. Her yıl çok daha fazla araba yollara çıkmakta. bu yeni araçlar önceki modellerden daha çevreyle barışık olmasına rağmen, artan araç sayısı inkar edemez.. Teknolojinin çevresel etkileri sadece son zamanlarda idrak edildi.

• Ozon incelmesi ve delinmesi – otomobiller ve aerosol kutuların fazlalığına bağlıolarak
• Yağmur ormanlarının katledilmesi – toprakların genişletilmesi, kağıt ürünleri için kesim gibi…, hayvan endüstrisi için milyonlarca hayvanın üretilebileceği çayırlar yaratmak için.

SANAYİLEŞME VE ŞEHİRLEŞMENİN ETKİLERİ Şehirlerin doğuşu, sanayileşme, göç, şehirleşme, şehirlerin gelişimi, göç ve kentleşme, Gebze

SANAYİLEŞME VE ŞEHİRLEŞMENİN ETKİLERİ

Şehirlerin doğuşu, sanayileşme, göç, şehirleşme, şehirlerin gelişimi, göç ve kentleşme, Gebze

Şehirlerin doğuşu

10. ve 12. yüzyıllarda Avrupa’da şehirlerin doğuşu, Batı Avrupa tarihinde bir dönüm noktası oldu.
– 11. yüzyıldan itibaren şehirler birer değişim ve imalat yeri haline geldi
– Şehirler birer değişim yeri olmaya başlayınca sınai faaliyetler de
malikanelerden şehirlere kaydı
– Şehirlerin büyümesinin temelinde yığınlar halinde göç hareketi
bulunuyordu
– İnsanlar biri itici, diğeri çekici gücün etkisiyle şehirlere göç ediyorlardı
İtici Güç: Pek çok serf malikanede sıkıntı çekiyordu. Bu durumdan kurtulması
ancak o bölgeyi terk etmesine bağlıydı.
􀂄Çekici Güç: Şehirler bir yenilik unsuru, talihi deneme şansı idi. Şehir yeni ve
dinamik bir dünya idi.
“Şehir havası insanı hür yapar” sözü bir atasözü haline gelmişti.

Sanayide Yaşanan Gelişmeler

– 10 ve 12. yy’larda imalat faaliyetleri şehirlere kaydı
– İmalat faaliyetleri artık ihtisaslaşmış kişilerce yürütülmekteydi
– Sanayinin ölçeğinde artış yaşandı. 10. ve 11. yy’lardan itibaren 14. yy’a kadar üretim genişledi.
– Üretimdeki bu artışa rağmen sınai üretim birimleri Ortaçağ dönemi boyunca hep küçük kaldı.
– Ortaçağ’da ideal üretici sınıfı kalfa ve çırakların yardımıyla üretim yapan ustalardı.
– Şehirlerde imalat faaliyetlerini yürüten esnaflar, loncalarda örgütlenmişlerdi.
– Esnaf loncalarının şehir ticareti üzerindeki tekelci uygulamalar nedeniyle doğduğu kabul edilir.

Göç

Göç olgusu, temelinde sosyal bir hareket olmasına karşın, ekonomik yaşamdan kültüre kadar hayatın her yönünü etkileyen temel bir değişim aracıdır. Ülkemizde 1950'li yıllardan sonra belli sosyo - ekonomik şartlar neticesinde kırsal alanlardan şehirlere doğru gerçekleşen iç göç hareketi, bugün kentlerimizin içinde bulunduğu sorunlar yumağının en büyük sebebidir.

Şehirleşme

Şehirleşme, bir ülkenin nüfusunun belir¬li bir ölçekte şehir merkezlerinde yaşama oranındaki artışı dile getirir. Her ne kadar şehirler sosyal, siyasal ve iktisadi olarak da¬ima önemli olmuşlarsa da, XIX. yüzyılda sanayileşmiş Batılı toplumların şehirleş¬mesi çok hızlı ve kısa bir zaman zarfında ol¬muştur. Örneğin 1800 yılında İngiltere'de nüfusun yüzde 24'ü şehirliyken 1900 yılın¬da bu oran yüzde 77'ye yükselmiştir. Halen tüm bu toplumlar için şehirleşmeyi S-bi-çirnli bir eğri takip etmiştir; önce çok usulca temelleri atılır, çok hızlı bir şekilde genişler ve ardından yavaşça çöker, hatta daha bü¬yük kenar mahallelerin gelişmesiyle yavaş¬ça tersine döner. XIX. yüzyılda vuku bulan nüfusun oranındaki bu hızlı artış büyük öl¬çüde kırsal kesimden şehire göç yoluyla ol-muştur. Ne var ki daha hızlı bir şekilde şe¬hirleşmekte olan çağdaş az gelişmiş top¬lumlarda artış, daha ziyade şehir nüfusun¬daki normal artıştan kaynaklanmaktadır, halk sağlığı ve tıbbi kolaylıklar sağlandıkça da tek bir şehirde toplanmaya eğilim duyul¬maktadır.
Genel olarak şehirleşme dönemleri sana¬yileşmeyle ilişkili olarak ortaya çıkar. An¬cak, kapitalizmin bu süreçte oynadığı rol konusunda bazı ihtilaflar mevcuttur. Şehir¬leşme ekonomik kalkınma için çelişkili so¬nuçlara gebedir. Zira o, eğitim ve sağlık gi¬bi hizmetlerin maliyetini ucuzlatırken artık küçük ölçekli zirai üretimle geçimini sağla-yamayan işgücünün, emeğin maliyetini ar¬tırmaktadır.

Almanya'daki Ruhr bölgesi

EKONOMİK FAAALİYETLERİN SOSYAL VE KÜLTÜREL ETKİLERİ

Almanya'daki Ruhr bölgesi

Ruhr Bölgesi Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfelya eyaletindeki en büyük sanayi bölgesidir.Duisburg,Mülheim en der Ruhr,Essen,Gelsenkirchen,Bochum,Oberhausen,Bottrop ve Dortmund bu bölgenin belli başlı kentleridir.Bu bölgenin esas gelir kaynağı yakın bir zamana değin kömür ve çelik üretiminden sağlanıyordu. Öyle ki I. Ve II. Dünya Savaşları sırasında Ruhr Bölgesi aynı zamanda ekonomik anlamda "Avrupa'nın kalbi" durumundaydı.

4- İLK KÜLTÜR MERKEZLERİ Medeniyetlerin doğuşu (Mezopotamya, Mısır, Hint, Çin, Maya, Astek uygarlıkları)

4- İLK KÜLTÜR MERKEZLERİ

Medeniyetlerin doğuşu (Mezopotamya, Mısır, Hint, Çin, Maya, Astek uygarlıkları)

Mezopotamya

Mezopotamya (Aram Nehrin), bugün Irak, doğu Suriye ve Güneydoğu Anadolu'yu (Türkiye) kapsayan coğrafi bölgeyi tarif eden bir isimdir. Mezopotamya Eski Yunanca'da "iki nehir arasındaki yer" demektir; μέσος ("arasında") ve πόταμος ("nehir"). Kastedilen iki nehir Fırat ile Dicle'dir, zira bölge bu iki nehrin arasında kalır.
Verimli toprakları ve uygun iklim şartları nedeniyle çok eski zamanlardan beri yoğun göçe sahne olmuş Mezopotamya, birçok farklı kültür ve halkın karıştığı bir bölge olmuştur ve bu nedenle de medeni gelişime sahne olmuştur. MÖ.IV. binyılın sonunda bir yazı dili icat etmiştir. Bilinen ilk okuryazar topluluklara ev sahipliği yapmış bölgede birçok medeniyet gelişmiştir ve bu sebeplerden Medeniyet(ler) Beşiği olarak da anılmıştır.

Mısır

Uygar toplum biçimlerinin İ.Ö. 2500 dolaylarından önceki dönemde yayılması son derece özel coğrafya koşullarını gerektirdi. Uygar zanaat ve bilgi düzeylerine ulaşmak için gerekli olan uzmanlar ordusu, yalnızca sulama yapılabilen ırmak vadilerinde, o tarihlerde bilinen tekniklerle beslenebilirdi. Sümer'e oldukça yakın çevrelerde bulunan birkaç küçük ırmak, bu özel koşulları yerine getirdi.1930'lara kadar Mısır'ın yeryüzünün en eski uygarlığı olduğuna inanıldı. Fakat günümüzün Mısırbilimcileri, eskiliği ilk olarak 1920'lerde ortaya çıkarılan Sümer'in Mısır uygarlığından önce doğduğu konusunda görüş birliği içindeler. Yukarı Mısır'la Aşağı Mısır'ın Kral Menes yönetiminde birleştirilmesi, Mısır tarihinin geleneksel başlangıç noktası olarak alınır. Bu birleşmenin gerçekleştiği İ.Ö. 2850 dolaylarında, Sümer kentleri birkaç yüz yıllık gelişme dönemlerini geride bırakmıştı bile.Mısır'ın siyasal birliğinin gerçekleşmesi, Sümer araç takımının içindeki öğelerden Mısır yerel gelenekleriyle ya da coğrafya koşullarıyla uyuşmayanların bir yana bırakılarak, Mısır'a uygun görülenlerin hızla benimsenmesi sürecini daha ileri noktalara taşıdı. Bir başka deyişle, Mısır uygarlığı, kendine özgü biçem (üslup) birliğiyle ve kurumsal yapısıyla, hızla ortaya çıktı. Mısırlıların Sümer deneyiminden yararlanabilmelerinin sağladığı üstünlükle, Mezopotamya'da bin yıl ya da daha uzun bir sürede olanların Mısır'da gerçekleştirilebilmesi için bunun yarısı kadar az bir süre yetti.Kendisi ölümsüz olduğu gibi, öteki insanlara da ölümsüzlük bağışlayabilirdi. Bu inancın altında Firavun'a boyun eğilmesini sağlayacak güçlü bir güdüleme yatar. Çünkü değerbilir bir tanrı-kraldan, bu dünyada kendisine iyi hizmet etmiş olanları, kendi tanrısal ölümsüzlüğü sırasında sadık hizmetçileri olarak yanında bulunmalarına izin vererek ödüllendirmesi umulabilir. Öte yandan Firavun'a karşı çıkmanın cezası öteki dünya yaşamına ilişkin tüm umutların yitirilmesi anlamına gelecektir.

Hint

Hindistan, iklimi, besin zenginliği, yaşama kolaylığı yüzünden sık sık dış saldırılara uğrayan bir ülke olmuştur. Dış saldırıların yanı sıra Hindistan’da toplumun kaynaşmasını önleyen en önemli faktör, Kast Sistemidir.
Kast, bir meslekler topluluğudur. Bir kasttan oluş doğuştandır. Başlıca kastlar şunlardır:

1. Brahmanlar(Din Adamları)
2. Asiller(Soylular)
3. Asker-Tacir-Zanaatkarlar
4. Köylüler-İşçiler
Hiçbir Kasta giremeyenlere ise Parya adı verilirdi.

•Hindistan’da İlkçağda Vedizm, Brahmanizm ve Budizm gibi dinler görülür.
•Hintliler sıfır rakamını bulmuşlardır.


Hint dinsel inançları içinde barındırdığı yüzlerce tanrı-kahraman-bilge-imleciyle Batı geleneğinden ayrılır. İç içe geçen tanrılar birbirlerinden doğar, birbirlerine dönüşürler. Bazen ibadetin merkezinde, bazen arka planında yer alırlar. Hem eril hem de dişil ilkeyi yansıtırlar. Batılı anlamda iyi-kötü, bağışlayan-cezalandıran ya da güçlü-zayıf değildirler. Brahma, Vişnu ve Şiva bir yandan Yaratıcı, Koruyucu, Yokedici sıfatları aynı anda taşırken öte yandan bir ve tek Mutlak'ın farklı tezahürleridirler, yani tektirler. Ruhani bir bağlılıktan ileri bir şeye, sosyal yapının ve yaşayış biçiminin belirleyici unsuruna dönüşen Hint dinsel inançları, Batının biçimsel ve felsefi düzenlemelerinin kısa koridorlarına değil de, sonsuzun enginliğine açılan 'algı kapıları'nı inşa eder.



Maya

Maya uygarlığı Amerika kıtasındaki Kolomb öncesi uygarlıklarından biridir. Bir Orta Amerika uygarlığı olan Maya uygarlığı, binlerce yıl boyunca Meksika’nın güneydoğusundan, Honduras, El Salvador ve Guatelema’ya kadar uzanan bir bölgede hüküm sürmüştür. Meksika’nın güneydoğusunda beş devlet kurmuş Mayalar tarihleri boyunca yüzlerce lehçe yaratmışlardır ki, bu lehçeler, bazıları günümüzde halen konuşulan 21-44 Maya dilinin oluşumunu sağlamıştır. Bu uygarlık M.Ö. 600 dolaylarında yükselişe geçmiş, M.S. 3.yy.'da altın çağına (klasik dönem, M.S.250-900) adım atmış, kent-devletlerinin siyasi kargaşalar sonucunda çöktüğü M.S. 900'e dek, geniş bir alanda varlığını sürdürmüş ve İspanyol işgaliyle de sona erme sürecine girmiştir. Maya uygarlığı birçok bakımdan sona ermişse de, dünyada yaygın halk inanışının aksine, Mayalar yok olmamışlar, halen bu ülkelerde yaşamakta ve Maya dillerinden bazılarını konuşmaktadırlar. “Mayalar”ın astronomi, matematik,mimari ve sanat alanında olduğu gibi, birçok alanda ileri bir uygarlık düzeyinde oldukları görülmektedir. İspanyol işgali 1697’de Itzá Mayaları’nın başkenti Tayasal’ın ve Guatemala’daki Ko'woj Mayaları'nın başkenti Zacpetén’in alınmasıyla tamamlanmış, son Maya devleti ise 1901’de başkentinin (Chan Santa Cruz) Meksika tarafından işgaliyle ortadan kalkmıştır.


Astek

Aztekler bugünkü orta Meksika bölgesinde 14. ve 16. yüzyıllar arasında yaşamış bir Orta Amerika halkıdır. Zengin bir mitoloji ve kültürel mirasa sahip Azteklerin başkenti, günümüzde Ciudad de Mexico'nun bulunduğu Texcoco Gölü'nün ortasında yer alan Tenochtitlan kentiydi. Aztek İmparatorluğu'nun başkenti olan şehir 1300 yıllarında Texcoco Gölü'nün üzerindeki bir dizi adaya Aztek tanrılarından biri olan Huitzilopochtli'nin tapınağı etrafına kuruldu.Şehirde binalar 2,5-3 metre yüksekliğindeki duvarlarla çevriliydi. Binalara girişi sağlayan 4 kapı bulunuyordu.Şehrin ortasında Büyük Tapınak vardı. Bu tapınak içinde iki tane tapınak bulunduruyordu. Bunlardan biri savaş tanrısı Huitzilopochtli'ye diğeri de yağmur tanrısı Tlaloc'a aitti. Başkent 1500'lere gelindiğinde 300.000 kişilik nüfusa sahip oldu. Ayrıca dünyanın en büyük piramidi Meksika'da Cholula de Rivadabia'da bulunur. Azteklere ait piramit 182.107 metrekare alan üzerine kurulmuştur ve yüksekliği 54 metredir. Hernan Cortes'in Meksika'yı fethi sırasında yapılan ve Tenochtitlan kuşatması olarak bilinen savaş sonucunda Aztekler yenilmiş ve güçlerini kaybetmişlerdir. 12 milyonluk bir nüfustan oluşan çok büyük ve zengin bir imparatorluk olan Aztekler gelişmiş tarım yöntemlerine, kendilerine ait bir dine, takvime, alfabeye sahiplerdi. Aztekleri keşfedenler İspanyollar oldu. Aztekler çok tanrılı bir dine inanıyorlardı. Her tanrının farklı görevleri vardı. Aztek dininin inançlarına göre yapılması gereken birçok ayin ve tören vardı. Azteklerden kalan bazı inançlar günümüzde hala kullanılmaktadır. Aztekler tanrılarını memnun etmek için kurban keserlerdi. Kurban olacak kişileri rahipler taşırdı.Kurbanın göğsü bir bıçakla yarılır, atmaya devam eden kalp bir kaba yerleştirilirdi. Kurbanın kolları ve bacakları yenirdi.

Sel tehlikesi

Sel tehlikesi
Araştırmaya göre, Hollanda sahillerinde önümüzdeki 100 yılda ortaya çıkacak çökme, zaman ve derinlik açısından farklılıklar gösterebilecek. Bazı noktalarda daha hızlı çökme görülürken bazı bölgelerde bu daha geç meydana gelebilecek.
Sahillerdeki zemin çökmesi öncelikle sel tehlikesini de beraberinde getirecek. Bu nedenle kıyıların denizden gelecek su baskınına karşı korunması konusunda alınacak önlemlerin, daha geniş zaman dilimi dikkate alınarak planlanması gerekiyor.
Pentagon da aynı sonuca vardı
Pentagon tarafından gizli olarak hazırlandığı bildirilen daha sonraysa basına yansıyan bir raporda da, Hollanda sahilleri ve ülkenin büyük bir bölümünün yakın bir gelecekte deniz seviyesindeki yükselmeye bağlı olarak sular altında kalacağı görüşü dile getirilmişti.

Hollanda Kıyıları

Hollanda Kıyıları
Ekolojik tarım deyince çoğumuzun aklına en basit, en katıksız tarım şekli geliyor.
Hollanda’nın her yerinde görülebilen seralar bile, gün geçtikçe artan ekolojik sebze talebine ayak uydurmaya çabalıyor. Sera sahipleri bazı araştırma fonları sayesinde seralarını değiştiriyorlar.
Bir diğer yenilikçi uygulama ise ekolojik tarım arazilerinde Coğrafik Bilgi Sistemlerinin (GIS) kullanımı. Hollanda’nın yüzde 60’ı denizden kazanılmış topraklar üzerine kurulu (polder’ler). Çok emek verilerek getirilen veya yaratılan bu değerli toprakların sağlığı ve sürdürülebilirliğini sağlamak için, 1980’lerde Hollanda hükümeti, ekolojik yöntem uygulayan çifçilerin buraya taşınmasını desteklemiş.
Jaap Korteweg gibi bu bölgede çalışan çiftçiler, GIS traktörleri kullanarak tarlalarında her zaman aynı tekerlek izlerinden geçmeyi hedefliyorlar. Bu sayede topraklarının sıkışmasını ve sürülmesini önlüyorlar. GIS kullanımının bir diğer avatajı ise detaylı şekilde hasat miktarını ölçerek, eksik olan gübrelemeyi sağlamak. Bütün bu yöntemler belki de tarımda uzay çağı çiftçiliğinin habercisi olabilir!
Hollanda sahillerinde, zeminin gelecek 100 yıl içinde 40 santimetre dolayında çökmesi bekleniyor. Delft Teknik Üniversitesi'yle iki ayrı mühendislik bürosunun araştırmasına göre, sahillerin çökmesi yanında atmosferdeki sera etkisine bağlı olarak deniz seviyesinde yükselme görülecek ve bu gelişmeler Hollanda sahillerinin güvenliği açısından dramatik sonuçlara yol açacak.

Alp dağları

Alp dağları
Okyanus ve kara rüzgârlarının sınırında bulunan Alpler'de, iklim genel olarak ılımandır. Ancak yer ve yüksekliklere göre farklı iklim şartları tarıma elverişli değildir. Yağış ortalamaları oldukça yüksektir. En çok yağış 3000 mm ile Conia'dadır. 2900 m yükseklikteki bölgelerde devamlı kar yağışları bulunur. Bu sebeple kayak ve spor müsabakalarına elverişlidir.Alplerde önemli bir endüstri yoktur. Madencilik önemli sayılmaz. Kuzeybatı Slovenya'da civa ve bazı yerlerde kurşun çıkarılır. Bazı yerlerde kaya tuzu oldukça fazladır. Demir, bakır, çinko, altın, gümüş ve kömür ise, sınırlı mikdarda bulunur. Nisbeten çok olan akarsular, hidroelektrik enerji elde etmede kullanılır. Yayla kısımlarda tahıl ve patates yetiştirilir. Hayvan ve ilgili mamüller nisbeten dağlık bölgelerden üretilip elde edilir. Özellikle İsviçre peyniri meşhurdur. Ahşap oymacılığı, saat imalatı ve mükemmel harita baskıcılığı da mühim yer tutar. Önemli başka bir endüstri kolu da turizmdir. Manzara ve sağlıklı iklim, turistleri çeken bir unsurdur. Alçak vadiler, karlı tepelerden gelen rüzgar tarafından serinletilir.İsviçre, milletlerarası bir oyun sahası olarak kış sporlarının merkezidir. Dağcılık da buralar için çekiciliği olan ayrı bir spordur.

Çölde yaşam alanları

Çölde yaşam alanları

VAHALAR GENELLİKLE ÇÖLLERDE KÜÇÜK ALANLAR KAPLAYAN YERLER OLARAK BİLİNMEKTEDİR. BAZI VAHALARDA ANCAK BİRKAÇ AĞAÇ VE KÜÇÜK BİR KAYNAK BULUNUR. BUNA KARŞILIK BİNLERCE İNSANI BARINDIRABİLECEK NİTELİKTE VAHALAR DA VARDIR VAHALAR GENELLİKLE YERALTI SULARININ BULUNDUĞU KURAK ÇÖLLERDE BULUNUR. AFRİKA, ARABİSTAN, SURİYE, AMERİKA, ASYA VE AVUSTRALYA’DAKİ ÇÖLLERDE BİRÇOK VAHAYA RASTLANIR. BU VAHALAR KITALARA GÖRE DEĞİŞİK ÖZELLİKLER GÖSTERİRLER. LİBYA’DAKİ SİVA VAHASI DÜNYANIN EN VERİMLİ VAHALARINDAN BİRİDİR.
BU VAHA LİBYA’DA GERÇEK BİR YAŞAM ALANI OLUŞTURUR.
ÇÖLÜN ORTASINDA BİNLERCE İNSANIN HAYATINI SÜRDÜRDÜĞÜ BİR YER KONUMUNDADIR.
ÇÖL İKLİMİNİN ETKİLİ OLDUĞU YERLER ÇOK ZOR HAYAT ŞARTLARINA SAHİP OLSA DA İNSANOĞLU BURALARA DA YERLEŞMİŞTİR BAZI ÜLKELER ÇÖLDE MUCİZEYİ GERÇEKLEŞTİRMİŞLERDİR. BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ BUNLARDAN BİRİDİR. İSRAİL DE ÇÖLDE MUCİZEYE İMZA ATAN ÜLKELERDEN BİRİDİR.BUGÜN TÜRKİYE TANK MODERNİZASYONUNU BU ÜLKEYE YAPTIRMAKTADIR. DOMATES, SALATALIK VE BAZI MEYVELERİN TOHUMLARI İSRAİL’DEN TEMİN EDİLMEKTEDİR. ÇÖLÜN ORTASINDAKİ İSRAİL’DEN VE ALINAN BU TOHUMLARIN YENİDEN ÜRETİLME İMKANI YOKTUR. TEKRAR TOHUM EKMEK İÇİN İSRAİL’İN KAPISINI ÇALMAK GEREKMEKTEDİR.1kg DOMATES TOHUMU 22.000YTL’DİR.

Önemli Tüneller (Manş)

Önemli Tüneller (Manş)

Manş Denizi’nin tebeşir kayalarından meydana gelen tabanında kolayca tünel açılabileceğini düşünen bir Fransız mühendis, 1802'de Dover Boğazında iki kıyıyı birleştiren bir tünelin yapılmasını teklif etti.
Napolyon tarafından beğenilen teklif savaş yüzünden askıya alındı.
Bu tür teklifler 19. yüzyılda defalarca gündeme geldi. 1880'li yılların başlarında bazı özel kuruluşlar iki kıyı arasında bir demiryolu tüneli yapmak için kazılara başladılar.
Tünel 1800 m'ye ulaştığında basının, İngiltere'nin güvenliği açısından projenin tehlikeli olduğu hakkındaki kampanyası yüzünden yapım durduruldu.
Fransa ve İngiltere hükümetleri 1960'lı yılların ortalarında tünelin yapılması için tekrar anlaştılarsa da daha sonra yüksek maliyetleri gerekçe gösteren İngiltere, 1970'li yıllarda yapımı durdurdu. Manş Tüneli 1986'da tekrar gündeme geldi.
Proje Fransız ve İngiliz firmalarından meydana gelen bir konsorsiyum tarafından çok sayıda bankadan borç alınarak ve hisse senedi çıkarılarak finanse edildi. Dover ile Calais'yi birbirine bağlayan tünel 147 km uzunlukta olup, 1991'de tünel açma işlemi tamamlandı.
14.000 işçinin görev aldığı bu projede, milyonlarca metrik tonluk taş, toprak ve çamurun atılması için son derece gelişmiş kazı makineleri kullanılmıştır.
Yapı üç tünelden oluşmaktadır. bunlardan ikisi tren yolları için yapılmıştır ve 7.6m lik bir çapa sahiptirler. Ortadaki tünel ise acil durumlar, bakim ve havalandırma olarak kullanılmaktadır. Bu tünel 4.8m lik bir çapa sahiptir. Tüneller deniz yatağının 45m altında inşaa edilmiştir.
Bugün Fransa-İngiltere arası seyahat etmekte olan trenler 160km/h gibi bir hızla tünelden 20 dakika'da geçmektedirler.
Manş Denizi'nin altından geçişi sağlayan Fransa ile İngiltere'yi birbirine bağlayan tünel. 6 Mayıs 1994 tarihinde açılmıştır. Açılışı Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterland ve İngiltere Kraliçesi, Kraliçe 2. Elizabeth yapmıştır.
Günümüzde tünel çalışmakta olup İngiltere ile Fransa arasında sağlanan ulaşımda çok önemli bir role sahiptir.

Küresel ısınma, Buzullar eriyecek, Atmosfer değişikliği, Bitki hayvan değişikliği

YARINDAN SONRA (Filmden esinlenerek)
Küresel ısınma, Buzullar eriyecek, Atmosfer değişikliği, Bitki hayvan değişikliği

Küresel ısınma:
İnsan tarafından atmosfere verilen gazların sera etkisi yaratması sonucunda, dünya atmosferi ve okyanuslarının ortalama sıcaklıklarında belirlenen artışa verilen isimdir.
50 yıldır saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır. Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0.6 (± 0.2) °C artmıştır. İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde fark edilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir [1].
Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğutarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.
Buzullar eriyecek

İngiliz Guardian gazetesinin haberine göre, Grönland ve Antarktika’da yapılan son araştırmaların sonuçları, buzul erimelerinin kaçınılmaz olduğu sonucunu ortaya koydu. Raporda, buzulların erimesi sonucu deniz seviyesinin dört ila altı metre yükseleceği kaydedildi. Uzmanlar, deniz seviyesinde bu denli bir yükselişin, Maldivler’i bir bataklık haline getireceği, Hollanda gibi ülkelerle Londra, New York ve Tokyo gibi okyanus kenarı şehirlerde de büyük su baskınlarına neden olacağı uyarısında bulundu.

Bitki ve hayvan değişikliği
BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun da yayınladığı mesajda,’ Biyolojik çeşitlilik daha önce görülmemiş bir hızla kaybediliyor‘ diyerek bu tehlikeye karşı hızla harekete geçmek gerektiğini vurguladı.

OSLO - Dünyada her saat 3 bitki veya hayvan türünün insan faaliyetleri yüzünden ortadan kalktığı bildirildi.
Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Günü dolayısıyla bilim adamları ve çevreciler, konuyla ilgili çeşitli raporlar yayınladılar. BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Başkanı Ahmed Djohlaf, “Dinozorların yokolmasından beri görülen en büyük soyların tükenmesi dalgasıyla karşı karşıyayız” dedi.
Djohlaf, türlerin çok hızlı bir biçimde soylarının tükendiğini belirterek, “Saatte bir 3 tür yok oluyor. Her gün 150 kadar tür kaybediliyor. Her yıl 18 bin ila 55 bin türün soyu tükenmiş oluyor. Nedeni insan faaliyetleri” dedi.
Dünya Koruma Birliği de, Avrupa’daki her 6 memeliden birinin soyunun tükenme tehlikesi içinde bulunduğunu bildirdi. Bir başka araştırmada da, küresel ısınmanın yabani patates, yerfıstığı gibi bitkilerin yüzyılın ortasına dek ortadan kaybolmasına yol açabileceği belirtildi.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı ile Balina ve Yunus Koruma Derneği de, balina ve yunusların iklim değişimi yüzünden artan tahditle karşı karşıya olduklarını dile getirdi. BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun da yayınladığı mesajda, “Biyolojik çeşitlilik daha önce görülmemiş bir hızla kaybediliyor” diyerek bu tehlikeye karşı hızla harekete geçmek gerektiğini vurguladı.