Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive

Ekosistem ve Madde Döngüleri


      1-Enerji Piramidi        2-Enerji Akışı             3-Besin Döngüleri  
       4-Azot Döngüsü         5-Fosfor Döngüsü       6-Karbon Döngüsü  
  7-Su Döngüsü            8-Biyoçeşitlilik                                    


Karbon canlıların yapısındaki temel maddelerden biridir. Karbon doğada genel olarak karbondioksit (CO2) formunda bulunur. Karbon yeryüzünde atmosferde (hava küre), hidrosferde (su küre), litosferde (taş küre) ve biyosferde (canlılar küresi) bulunur. Atmosferde karbondioksit, hidrosferde karbondioksit ve bikarbonat, litosferde petrol, kömür, doğal gaz, canlılarda da organik moleküller halindedir. Karbon döngüsünde en önemli rol atmosferindir. Atmosferdeki karbon fotosentez için önemlidir. Fotosentez sırasında karbondioksit havadan alınır ve ışık enerjisi yardımıyla organik bileşiklerin üretiminde kullanılır. Bitkiler tarafından alınan karbonun bir kısmı solunum sonucu atmosfere geri verilir. Geri kalan kısım bitkilerin yapısına girer. Karbon, bitki öldüğünde ayrıştırıcılara, bitki tüketiciler tarafından tüketildiğindeyse hayvanlara geçer. Ayrıştırıcılar ve hayvanların solunumu sonucu karbondioksitin bir kısmı atmosfere verilir. Kalan kısım da toprağa karışır. Toprakta belirli bölgelerde çok fazla birikirse petrol, kömür gibi fosil yakıtlar oluşur. Fosil yakıtların kullanılması, atmosferin karbondioksit oranını çok fazla artırır.
Denizler ve okyanuslar da atmosferdeki karbon seviyesinin belirlenmesinde önemli rol oynar. Atmosferdeki karbon içeren gazlar denizlere ve okyanuslara difüzyon yoluyla geçebilir. Sucul ekosistemin bitkileri de karasal bitkiler gibi karbonu fotosentez yoluyla sentezler ve depolar. Sucul ekosistemin tüketicileri bu bitkileri yer ve solunum yaparak karbonu suya geri verirler ve karbon tekrar döngüye girer. Ayrıca karbonun bir kısmı sucul bitkiler ve hayvanlar öldüğünde okyanusun ya da denizin dibine çöker, ayrışmaya uğrar ve döngüye karışır. Büyük oranda karbon, okyanuslarda ve denizlerde bikarbonat formunda depolanır.


Döngüler içinde en önemlilerden biri su döngüsüdür. Organizmaların yapısının büyük bir kısmı su içerir. Yaşadığımız Dünya’nın da büyük bir kısmı sularla kaplıdır. Hava, kara ve denizler arasında devamlı su değişimi vardır. Ancak su döngüsü kimyasal bir süreçten çok fiziksel bir süreç olarak kabul edilir. Döngü genel olarak sıvı ve gaz fazları arasındaki değişiklikleri, sıvı haldeki suyun ve su buharının taşınması sırasındaki değişiklikleri içerir. Su döngüsü buharlaşma, yoğunlaşma ve yağışlar halinde bölümlere ayrılır. Güneş’in yeryüzünü ısıtmasıyla birlikte buharlaşma başlar ve yeryüzünde bulunan su (okyanus, deniz, göl, akarsular, toprak yüzeyi vb.) atmosfere verilir. Bitkiler ve diğer canlılar da terleyerek suyun buharlaşmasına katkıda bulunur. Atmosferdeki su soğuyarak yoğunlaşır ve bulut halini alır. Daha da soğuk hale gelince su damlaları halinde yeryüzüne düşer. Suyun bir kısmı da canlılar tarafından kullanılır. Bu suyun bir kısmı akarsular aracılığıyla denizlere ve okyanuslar gider. Bir kısmı da toprakta süzülür. Sonra yeraltı suları olarak yine denizlere ve okyanuslara gider. Sonra buharlaşma tekrar başlar ve döngü devam eder. Okyanus ve deniz üzerinde buharlaşma sonucu su buharı oluşur. Karalarda buharlaşan suyun % 90’ı bitkilerdeki terlemeye uygun olarak ortaya çıkar ve bu olay evapotranspirasyon olarak adlandırılır.
İnsan nüfusunun hızlı artışı barınma, yiyecek, giyecek vb gibi gereksinimlerin de artmasına neden oluyor.
Bunlar da yeni yerleşim alanlarını, yeni ve daha fazla tarım alanlarını, yeni endüstriyel yatırımları da beraberinde getiriyor. Bu etkinliklerin tümü doğal ekosistemlerin işleyişi, enerji akışı ve kimyasal döngüler üzerinde olumsuz etki yapar. Bu etkiler bölgesel olabildiği gibi çok geniş alanları da etkileyebilir.
Örnek vermek gerekirse, tarımda kullanılan endüstriyel gübreler, fosil yakıtlar, zehirli maddeler, insan etkinliklerin atmosferdeki karbondioksit oranını artırması, ozonu azaltması gibi etkenler ekosistemlerdeki enerji akışını, kimyasal döngüleri ve besin zincirini bozar.


İnsan etkinliklerinin bir sonucu da biyoçeşitliliğin azalması üzerinedir. Bu etkinlikler türlerin doğal yaşam alanlarının bozulmasına, istilacı türlerin yeni ortamlara girmesine, doğal toplulukların aşırı kullanılmasına, besin zincirinin bozulmasına neden olur.
Biyoçeşitliliğin azalmasında en büyük etkiyi doğal yaşam alanlarının bozulması yapar. Yeni yerleşim yerleri, tarımsal etkinlikler, ormancılık, madencilik doğal yaşam alanlarının bozulmasına neden olur. Dünya Doğa Koruma Birliği (IUCN), soyu tükenen veya tehlike altında olan, az rastlanan türlerin yaklaşık %75’inin doğal yaşam alanlarının bozulduğunu belirtiyor. Doğal yaşam alanlarının bozulması, yalnız karasal ekosistemlerde değil, sucul ekosistemlerde de gerçekleşiyor. Doğal yaşam alanlarının bozulmasının yanı sıra parçalara ayrılarak küçülmesi de biyoçeşitliliği azaltır.








Sosyal ağlardan takip ederek güncellemelerden haberdar olabilirsiniz
            

Share

0 Comments:

Yorum Gönder