Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

2011 MİLLİ PİYANGO ÇEKİLİŞİ KAZANAN NUMARALARIN LİSTESİ

2012 milli piyango kazanan numaralar



HEMOFİLİ NEDİR HEMOFİLİ TEDAVİSİ NASILDIR

hemofili nedir, hemofili hastalığı belirtileri, hemofili neden olur, nasıl anlaşılır, nedenleri, hemofili nasıl geçer, ne iyi gelir, tedavisi, hemofili hastalığı için şifalı bitkiler, bitkisel çözümü var mıdır? ilaçları, kimlerde görülür gibi sorularınız için aşağıdaki makalemizi okuyarak hemofili hastalığı hakkında bilgi edinebilirsiniz.


Vücudumuzda bir yerimiz zedelendiğinde, bir miktar kan akacak ve hemen ardından akan bu kan pıhtılaşacak ve daha sonra kan akması yavaş yavaş duracaktır. Bunun sebebi, kanımızdaki trombosit ve bu trombositlerle beraber görev yapan bir den fazla faktördür. Trombositler, vücuttaki zedeli dokuların etrafında birikir birbirlerine bağlanır ve aralarına katılan lifli yapılar sayesinde kanı pıhtılaştırır. Trombositlerle birlikte kanı pıhtılaştıran maddelerin azlığı veya çokluğu durumu kanın pıhtılaşmasını etkileyen bir etkendir.
Hemofili nedir?
Hemofili kandaki pıhtılaşmayı sağlayan faktörlerden birinin olmaması sonucu vücutta meydana gelen kanamaların durmamasıdır. Hemofili-A ve hemofili-B olarak ikiye ayırabileceğimiz hemofili hastalığı anneden gelen bir genle sadece erkek çocuklarda hastalığa nenden olmaktadır. Hemofili kız çocuklarda ortaya çıkan bir hastalıkdeğildir. Kız çocuklar hemofili hastalığını taşıyan bir unsurdur.
Hemofili hastalığı nasıl oluşur?
Normalde bir çocuk, anne ve babadan kromozom denilen yapıları alarak oluşur. Bu kromozomların yarısı anneden yarısı babadan gelir ve çocukların özelliklerini belirler. Saç rengi, göz rengi, boyunun kaç cm olacağı, burnunun şekli gibi bütün faktörler bu genler sayesinde belirlenir. İşte bütün bunların yanında çocuğun kan grubu ve kanının özellikleri de bu genler sayesinde belirlenen bir özelliktir. Anneden gelen genlerdeki “kan ile ilgili” bir tür bozukluk bu hastalığın ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Hemofili hastalığı bulaşıcımıdır?
Hayır hemofili hastalığı asla bulaşıcı değildir. Hemofili hastalığı sadece bir kişiyi ve ondan olacak erkek ve kız çocukları ilgilendiren bir durumdur.
Hemofili hastalığının tedavisi mümkünmüdür?
Tedavi tamamen iyileştirip kişiyi normale döndürmek anlamında kullanılıyorsa hemofili hastalığının tedavisi mümkün değildir. Ancak hemofili hastalarının kanamaları durdurulabilmektedir. Bu amaçla üretilmiş birden fazla ilaç vardır bu ilaçlar kandaki pıhtılaşmayı sağlayıcı faktörleri içerir. Önemli: Hemofili hastalarındaki kanama miktarı normal bir insanla aynıdır. Hamofili hastalarında ki fark kanamanın çok uzun sürmesidir. Hemofili olan bireylerde, burun kanaması, diş eti kanaması, küçük sıyrık, çizikler, eklem yerlerinin kanaması, darbeler sonrasında ki doku içi kanamaları gibi durumlar oldukca tehli keli olabilmektedir. Bu durumlar önlem alınmadığında ölümlere yol açabilmektedir.

ÖFKE SİNİR KIZGINLIK NEDENLERİ VE TEDAVİSİ



Öfke Sinir Kızgınlık

Öfkenin Yönetimi
Öfkemizi boşaltmak iyi midir?
Hangi Yöntemler Öfkenizin Taşmasını Önler?
Kendinizi rahatlatabilmek için birkaç ipucu

Öfke aslında normal ve sağlıklı bir duygudur. Ama kontrolden çıkıp da yıkıcı hale dönüştüğünde, okul ya da iş hayatınızda, kişisel ilişkilerinizde sorunlara yol açar. Öfke çok çeşitli olaylar sonucu ortaya çıkabileceği gibi doğal afetler gibi hiç beklenmeyen bir anda gelip hayatı alt üst eden ve istenmeyen değişikliklere sürüklenme durumlarında da sıkça ortaya çıkar.

Öfkenin ifadesi
Öfke sadece insanlarda varolan bir duygu değil, her canlı organizmanın tehdit karşısında olaylara gösterdiği doğal bir tepkidir. Afetler de genellikle beklenmeyen olaylar oldukları için insanın varoluşunu tehdit eder.

Sağduyumuz, öfke duygumuzu nereye kadar götüreceğimiz konusunda önümüze sınırlar koymaktadır. Ancak afetler sırasında yaşanan panik ve şok karşısında herşey karmakarışık olabilir. En başta artık hayatımız karmakarışık olmuştur. Öfke duygularıyla başa çıkmak için bilinçli ya da bilinçsiz bazı yollar kullanırız. Bunlar kısaca; İfade etme, bastırma ve sakinleştirmedir

Öfkeyi saldırganlıkla değil de sözel olarak ifade etmek, bunlar içinde en sağlıklı yoldur. Bunu yapabilmek için, istediklerimizin ne olduğunun farkına varmalı, bunları açık ve karşımızdakini incitmeyecek bir şekilde aktarmalıyız.

İkinci yol, öfkeyi bastırmaktır. Kızgınlığınızı içinizde tutup, onu düşünmemeye çalışıyor ve dikkatinizi daha olumlu birşeylere yönlendiriyorsanız, bu yolu kullanıyorsunuz demektir. Bu bazan işe yarasa da sürekli olarak bu yolu kullanmak, çok sağlıklı olmayabilir. Eğer kızgınlık doğru bir biçimde ifade edilemezse, bir süre sonra bu duygu kişinin kendisine döner ve yüksek tansiyon, psikosomatik rahatsızlıklar (ülserler, allerjiler vb.) ya da depresyon gibi sorunlara yol açabilir.

Öfke yaşadığınızda kendinizi sakinleştirmeye çalışmak, üçüncü seçeneğinizdir. Nefes alıp verişlerinizi, kalp atış hızınızı kontrol ederek, kendinizi fizyolojik olarak sakinleştirip, içinizdeki öfke duygusunu hafifletebilirsinz.

Öfkenin Yönetimi
Öfke yönetimi tekniklerinin amacı, kızgınlığın ve öfkenin yol açtığı duygusal ve bedensel tepkileri azaltabilmektir. Siz de kızgınlığa yol açan insanları, olayları yok edemezsiniz; onlardan kaçınamazsınız; onları değiştiremezsiniz. Yapabileceğiniz tek şey bu insanlar ya da olaylar karşısında gösterdiğiniz içsel ve dışsal tepkilerinizi kontrol edebilmek, onları yapıcı bir şekilde yönetebilmektir.
Eğer zaman zaman kontrolü kaybettiğiniz oluyorsa ya da kaybedeceğinizden korkuyorsanız, bir psikologtan yardım isteyebilirsiniz.

Öfkemizi boşaltmak iyi midir?
Psikologlar artık bunun çok yanlış ve tehlikeli bir inanç olduğunu göstermişlerdir. Araştırmalar, kızgınlık duygusunun “boşaltılması”nın kızgınlık, öfke ve saldırganlığı daha çok arttırdığını ve sorunu çözmek için hiç bir yararı olmadığını göstermektedir. Onun için en iyisi, öfkenizi neyin başlattığını bulmak ve kendinizi öfkeyle kaybetmeden, bu nedenlerle başa çıkabilme yollarını öğrenmektir. Örneğin, asıl kaygı duyduğunuz şey, kendinizi güvencede hissetmeme iken, bambaşka bir şeye bağırıp çağırabilirsiniz.

Hangi Yöntemler Öfkenizin Taşmasını Önler?
Gevşeme:
Derin derin nefes alın, sakinleştirici durum ve manzaraları zihnimizde hayal ederek canlandırmaya çalışın .Bu sakinleşmemize yardımcı olur.

Deneyebileceğiniz bazı basit yöntemler şunlardır:
Karnınızı dolduracak şekilde derin nefesler alın; göğsünüzün üst kısmıyla nefes almanız sizi rahatlatmaz. Nefes alıp verdiğinizde göğsünüz değil, karnınız şişmelidir.

Derin nefeslerinizi alırken, kendi kendinize tekrar tekrar “Gevşe!” ya da “Sakin ol!” diyerek telkinde bulunun.

Hayal ederek sizi gevşetecek bir yer ya da ortamı düşünün ve gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Geçmişte çok sakin olduğunuz bir yeri hatırlayın.
Bu teknikleri hergün pratik yaparak ezberlerseniz, daha sonra karşılaşacağınız gergin ortamlarda otomatik olarak uygulayabilirsiniz.

Düşünceleri Değiştirme
Öfkeli insanlar düşüncelerini küfrederek, bağırıp çağırarak ifade etme eğilimindedirler. Kızgın olduğumuz zaman genellikle, olayları istemeden abartılı ve çarpıtılmış olarak algılarız. Bu tür düşünce biçimlerinizi farkedin ve yerine daha mantıklı olanları yerleştirin.
Örneğin kendi kendinize, “Eyvah, herşey mahvoldu!” gibi bir şeyler söylemek yerine, “Dünyanın sonu değil ve buna şimdi öfkeleniyor olmam bu olayı olmamış hale getirmeyecek.” diyebilirsiniz. Her iki düşünceyi de zihninizden geçirerek deneyin. Öfkenizin hangi düşünceyle arttığını ya da azaldığını görün.

Farkında olmadan çok sık kullandığımız ve bizi kızgınlık duygularına hazırlayan, “asla” ya da “her zaman” gibi sözcükleri zihninizde yakalamaya çalışın. “Hiç bir şey asla düzelmeyecek ” ya da “Her zaman haksızlığa uğrayan ben olurum.” gibi cümleler oldukça hatalıdır. Öfke duygunuzda haklı olduğunuzu düşünmenize de yol açar. Durumla ilgili yargıyı koyduğunuz için problemin çözümüne de katkıda bulunmaz.
Mantık öfkeyi yener, çünkü öfke haklı bir nedene bağlı olsa da, çok çabuk mantık sınırlarını aşabilir. Bu yüzden öfkelendiğinizi hissettiğinizde mantığınıza sığının. Kendinize “Tüm dünyanın size kazık atmaya çalışmadığını” hatırlatın. Sadece, yaşamın iniş ve çıkışlarından bazılarını yaşadığınızı düşünün. Öfkenizin kontrolden çıkmaya başladığı her zaman, bu yönteme başvurun. Bu daha dengeli bir bakış açısını yakalamanıza yardımcı olacaktır.

Öfkeli insanlar her şeyi talepkar bir şekilde isterler, diğer deyişle kendilerine hak görürler. Bu durum, adalet için de böyledir, takdir, kabul, onay, vb. için de böyle. Herkesin bu değerlere ihtiyacı vardır. Elde edemeyince hepimiz üzülür, incinir, hayal kırıklığına uğrarız. Ama kızgın ve öfkeli insanlar, bunları talep ederler. Talepleri karşılanmayınca, hayal kırıklıkları engellenme duygusuna, o da öfkeye döner.. Bu insanlar, düşünceleri üzerinde çalışıp onları yeniden yapılandırırken, bu talepkàr özelliklerinin farkına varmalı ve “beklentileri”ni, “arzular”a dönüştürmelidirler. Diğer deyişle, istediği herhangi bir şey için, “Bana verilmeli” ya da “Benim olmalı” demek yerine, “Bana verilmesini isterdim.” diye düşünmenin daha sağlıklı olduğunu görmelidirler.

Problemi çözme
Bazen öfke duygularımız yaşamımızdaki gerçek ve kaçınılmaz sorunlardan kaynaklanıyor olabilir. Kızgınlık duyguları böyle zamanlarda bu zorluklar karşısında yaşanan doğal ve sağlıklı duygulardır. Böyle durumlardaki en yararlı tutum; önce durumu değiştirip değiştiremeyeceğimizi araştırmaktır. Değiştirebileceğimiz bir şeyse çözüm yolları araştırılabilir. Değiştirilemeyecek bir durumsa, çözüm için uğraşmak yerine, yapılacak en iyi şey sorunla yüzleşmektir.

Elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışın ama, yanıtları hemen bulamıyor, sonuca hemen ulaşamıyorsanız, kendinizi cezalandırmayın.

Daha iyi iletişim
Öfkeli insanlar genellikle düşünmeden yargılama ve bu yargıları yönünde davranma eğilimindedirler. Bu yargılar da bazen çok gerçek dışı olabilmektedir. Eğer çok elektrikli bir tartışma içine girdiyseniz, ilk yapacağınız şey ;

Yavaşlayıp gösterdiğiniz tepkileri gözlemek olmalıdır. Aklınıza gelen ilk şeyi söylemeyin, yavaşlayın ve asıl söylemek istediğinizi düşünün. Aynı anda karşınızdakinin de söylediklerini duymaya ve anlamaya çalışın. Hemen cevap vermeyin.

Öfkenizin altında ne yattığını da anlamaya çalışın. İnsanın eleştirildiği zaman savunmaya geçmesi doğaldır, ama siz de saldırıya geçip savaşmayın. Onun yerine söylenenlerin altında yatanı bulmaya, asıl söylenmek isteneni dinlemeye çalışın. Ya da belki o ortamdan biraz uzaklaşıp rahatlamak isteyebilirsiniz. Ama kendinizin ya da karşınızdakinin öfkesinin kontrolden çıkmasına izin vermeyin. Sükúnetinizi korumanız, durumun raydan çıkıp bir felakete dönüşmesini engelleyecektir.

Mizah kullanın
Mizah, çeşitli yollarla öfkenizin yoğunluğunun azalmasına yardımcı olabilir. Herşeyden önce daha dengeli bir bakış açısı sağlar.
Birine öfkelenip de belli sıfatlarla etiketler takmaya başladığınızda, bir an durun ve o insanın gerçekten o “şey” ya da “öyle” olduğunu düşünün. Bu sahneyi gözünüzün önüne getirin. Örneğin birine, “muşmula” ya da “odun kafalı” gibi sıfatlarla saldırdığınızda, o kişiyi gerçekten bir muşmulaymış ya da odundan bir kafası varmış gibi hayal edin ve gündelik işlerini o şekilde yaptığını gözünüzün önüne getirin. Eğer karşınızdaki insanı benzettiğiniz şeyin ne olduğunu düşünerek kafanızda gerçekten öyleymiş gibi bir resim çizebilirseniz, öfkenizin azalmaya başladığını göreceksiniz. Çünkü mizah sırasında yaşanılan duygularla, öfkenin birarada bulunması mümkün değildir.

Öfkesi çok yoğun olan kişinin davranışlarının altındaki temel mesaj, “Her şey benim istediğim gibi olmalı!” dır. Öfkeli insanlar kendilerinin ahlaken haklı ve doğru olduklarına inanırlar. Planlarını değiştirmelerine ya da engellenmelerine yol açan her türlü olay/durum, onlar için dayanılmaz bir aşağılanma gibi algılanır. Kendilerinin bu şekilde sıkıntı yaşamamaları gerektiğini düşünürler. Belki başka insanlar sıkıntı çekebilirler ama onlar değil!
Kendinizde de buna benzer bir duyguyu yakalarsanız, kendinizi tüm caddelerin, dükkanların, resmi dairelerin sahibi olan bir tanrı ya da tanrıça gibi hayal edin. Tüm insanların sizin önünüzde eğildiğini, eteğinizi öptüğünü düşünün. Bu hayali görüntülere ne kadar ayrıntı koyarsanız, ne kadar talepkàr olduğunuzu ve ne kadar mantık dışı davrandığınızı o kadar iyi anlayacaksınız. Ayrıca durum ve olayların gerçekte ne kadar önemsiz olduğunu da farkedeceksiniz.

Mizah kullanırken iki noktada çok dikkatli olmak gerekir.
Öncelikle mizah kullanmanın, sorunlarınızı gülerek geçiştirmek demek olmadığını, tersine onlarla yapıcı bir şekilde yüzleşebilmeniz demek olduğunu bilmelisiniz.

İkincisi de mizah kullanayım derken, alaycı ve aşağılayıcı mizaha başvurmaktan kaçınmalısınız. Çünkü bu da sağlıksız öfke ifadesinin bir başka yoludur.

Çevrenizi değiştirmek
Bazen, sinirlenip öfkelenmemize yol açan “şeylerin” yakın çevremizde olduğunu farkederiz. Sorunlar ve sorumluluklar üzerinize öylesine yıkılır ki düştüğünüz tuzağa ve o tuzağı temsil eden insanlara karşı öfke ile kavrulursunuz.
Biraz ara verin. Gün içinde özellikle stresli olacağını bildiğiniz saatlerde, sadece kendiniz için kullanacağınız bir zaman ayırın. Örneğin çalışan bir anne, eve geldiğinde kendisine ayıracağı bir 15 dakikalık süre olursa, çocuklarının isteklerine, parlamadan daha iyi yanıt verebilir.

Kendinizi rahatlatabilmek için birkaç ipucu daha

Zamanlama: Eğer sevdiğiniz kişiyle belli konuları belli saatlerde konuşuyorsanız ve bu konuşmalar da hep tartışma ile sonuçlanıyorsa, bu tür konuları konuşma saatinizi değiştirin. Belki yorgun, dikkatsiz oluyorsunuzdur ya da bu sadece bir alışkanlık haline gelmiştir.

Kaçınma: Eğer çocuğunuzun odasındaki dağınıklık odanın önünden her geçişte “kafanızın tasını attırıyorsa”, kapıyı kapatın. Sizi öfkelendiren şeylere bakmaktan kendinizi alıkoyun. “Ama, öfkelenmemem için çocuğumun odasını temiz tutması gerekir.” demeyin. Konu şu anda bu değil. Konu kendinizi olabildiğince sakin tutabilmektir.

Alternatifler bulun: Bazı olaylar sizi öfke duyguları içinde bırakıyorsa, bunu çözmeyi bir iş edinin ve uygun yollar araştırın.
Danışmanlığa ihtiyaç duyuyor musunuz?

Eğer öfkenizin, kontrolünüz dışına çıktığını düşünüyorsanız, ev ve iş hayatınızın önemli boyutları bu duygudan etkileniyorsa, bir psikoloğun danışmanlığına başvurabilirsiniz.

Unutmayın, öfkeyi yok edemezsiniz, tüm çabalarınıza rağmen sizi öfkelendirecek olaylar olacaktır.

Yaşam her zaman için engellerle, acılarla, kayıplarla ve diğer insanların onlardan beklemediğiniz davranışlarıyla dolu olacaktır.
Bunu değiştiremezsiniz. Ama bu olayların sizi etkileme biçimini değiştirebilirsiniz. Kızgınlık ve öfke tepkilerinizi kontrol ederek, uzun vadede onların sizi daha mutsuz kılmasını önleyebilirsiniz.

Antelope Canyon, A Slot Canyon Adventure


Entering the Deep
My heart was pumping. The coolness inside this Arizona monument felt like a refrigerator compared to the hot sun overhead. My mind was entirely engaged by the beautiful shapes, colors and smooth texture of the canyon. I felt like a child exploring a whole new world.
"Everyone step back and get the cameras ready" said the Native Navajo tour guide. As we all gathered in a circle, the guide picked up a handful of fresh sand from the ground and tossed it in the air. All I could do was gasp in amazement with the beautiful site before my eyes. In all of my adventures hiking Arizona and site seeing, I had never seen anything as stunning as Antelope Canyon. I lifted the camera and snapped a shot of it...

Slot Canyon Geology
Slot canyons are one of the last frontiers left for us to explore. They are formed throughout the world by the process of erosion. As water passes through the rocks, it follows the path of least resistance. This means that it follows the same pathways and carries a small amount of sediment, or sand, with it. As this process occurs over the course of many years, the water carries sediment out and cuts a path through the rock. The results are canyons ranging in width from a few inches to even the Grand Canyon. In the US, most slot canyons are in the four corners and made of sandstone.

Canyoneering
The exploration of slot canyons has been a lifestyle for many years. The sport of exploring these canyons is known as "canyoneering" or "canyoning." This sport entails many different skills including: abseiling (rappelling), climbing, bridging, stemming and hiking. Canyoneers need excellent reasoning skills in order to construct anchors and find the most enjoyable and safest ways through these canyons.

The ancient Native Americans, specifically the Ancestral Puebloans or Anasazi, could be considered the first canyoneers. Their petroglyphs (ancient art) can be found in some of even the most inaccessible canyons. Since the ancient days of yucca fiber ropes, the sport has developed worldwide and is one of the fastest growing sports today.

Antelope Canyon
The photographed canyon is part of the Antelope Canyon system, one of the most photographed canyon systems in the world. Antelope Canyon consists of two main sections: Upper and Lower Antelope Canyons. Both slot canyons lay on the Navajo Reservation just outside of Page, AZ. Antelope Canyon is considered by some canyoneers as a "Sacrificial Canyon." This is because of the high publicity that the canyons possess. Because of past incidents with flash floods, Antelope Canyon is now only accessible by guided tours to the upper canyon, or a ladder system in Lower Antelope Canyon. As with all outdoor sports, safety is key in canyoneering.

Safety in Slot Canyons
There are several factors that one must take into account when exploring slot canyons. The first is water. Many wonder why water would be such a risk in the desert but remember that water forged those slot canyons and will fill them up in the event of a rainfall. This is why weather must be taken into account. Heavy rain in areas even miles away could cause a flash flood in your canyon. Another weather factor is the sun. While most slot canyons are cool inside, getting in and out of them usually requires some time in the hot sun. Remember that in the desert, hydration is happiness. If you don't have the proper nutrition or hydration, you could get into trouble fast.

No Jumping
The most common injuries that canyoneers experience are ankle and knee related. These injuries can be easily avoided by simply following one rule: No Jumping. Many people just jump into water-filled pools without knowing the depth of them. Or they jump off small ledges or boulders and get hurt. When you're in a slot canyon, even the most minute and temporal of injuries can cause big problems. Remember that most canyons are hours away from any medical facilities.

Given the potentially dangerous nature that canyoneering possesses. The safest, most entertaining way to explore a canyon is to go with someone experienced. The best bet is to find a guide service to learn the ropes and get you safely through. They not only know the canyons and area, but are paid to keep your experience safe and enjoyable. For enjoying the beautiful Antelope Canyon, there are several guide services and the best part is that no technical gear or skills are needed (but I highly recommend that you take a camera and water).


Keep it Clean
Because of the fragile nature of the canyons, it is crucial that we all do our part to keep them clean and damage free. Sandstone is a very soft mineral and can be easily damaged and scarred. Remember that bolts, fires, and anchors should be set-up and taken by down by those who have the proper knowledge and respect for the canyons. Never, ever leave graffiti or trash in a canyon as this is a horrible eyesore and greatly damages the ecosystem of the canyon.


Go Out and Have Fun
The biggest risk of canyoneering is that of addiction. These canyons are so enjoyable and the sport is so much fun that after a few trips, you may just discover that it is too hard to resist and find yourself coming back for more. Remember to keep hydrated, take care of the environment, stay safe and have fun.

LUDOVIC BOGAERT 01






















Home Tour: Family Room

The home tour is continuing.  Next stop: family room (Also see here, here, here, and here).  I enjoy a calming space, where I can sink into the couch and catch up on my favorite Bravo television shows, read magazines, and just hang out.  


Before, the room was heavy and dark.  The walls were closing in on you, and the red crushed velvet sectional, placed on a dirt-stained shag rug over carpet, managed to overshadow the entire room.  


After, upon entering our family room, I felt that instant relaxation I was aiming for, like I had just dipped into a lavender infused bubble bath.  

It is not finished.  To name a few more updates: my next purchase would have been an end table next to the chair and sofa, and I would have painted the gold trim on the fireplace black so as to camouflage the 80's style paneling.  C'est la vie.







Renovation list: added window and door casings, woven wood blinds, flooring (throughout the entire first floor), paint, baseboards, removed the slate from the fireplace, replaced hardware, and added limestone, and of course, added furniture and accessories.  

Best War Films: 'SAVING PRIVATE RYAN'


Steven Spielberg's new picture, one of his best, is a sandwich. The meat of the tale concerns a bunch of U.S. Army Rangers, led by Captain John Miller (Tom Hanks), who are sent into Normandy to rescue Ryan (Matt Damon), the sole survivor of four brothers. On either side of this bold endeavor you get half an hour of unyielding combat: first, the D Day landings on Omaha Beach and, later, a consummate last stand in which too few Americans try to hold an inland bridge against too many Germans and too many tanks. Most viewers will be impressed but unsurprised by the central section; it feels wrought, and finely scripted (by Robert Rodat), and nudged by sentimentality. 

The reason that they will carry the movie lodged in their minds is the infernal, brain-shaking quality of the battle scenes; Spielberg obviously decided that blood and guts meant just that, and so he arranged his violence into a semblance of pure disorder. The illusion holds, complete with severed limbs and wellsprings of blood, and it feels honorable; Spielberg's preachy movies can be an awful grind, but, apart from a disposable coda, this new work is too swift (and often too inaudible) to weigh you down. It feels like an atonement for the sins of "Amistad."

NEW YORKER

Best War Films: 'ENEMY AT THE GATES'

Like Saving Private Ryan, Enemy at the Gates opens with a pivotal event of World War II--the German invasion of Stalingrad--re-created in epic scale, as ill-trained Russian soldiers face German attack or punitive execution if they flee from the enemy's advance. Director Jean-Jacques Annaud captures this madness with urgent authenticity, creating a massive context for a more intimate battle waged amid the city's ruins. Embellished from its basis in fact, the story shifts to an intense cat-and-mouse game between a Russian shepherd raised to iconic fame and a German marksman whose skill is unmatched in its lethal precision. Vassily Zaitzev (Jude Law) has been sniping Nazis one bullet at a time, while the German Major Konig (Ed Harris) has been assigned to kill Vassily and spare Hitler from further embarrassment.

There's love in war as Vassily connects with a woman soldier (Rachel Weisz), but she is also loved by Danilov (Joseph Fiennes), the Soviet officer who promotes his friend Vassily as Russia's much-needed hero. This romantic rivalry lends marginal interest to the central plot, but it's not enough to make this a classic war film. Instead it's a taut, well-made suspense thriller isolated within an epic battle, and although Annaud and cowriter Alain Godard (drawing from William Craig's book and David L. Robbins's novel The War of the Rats) fail to connect the parallel plots with any lasting impact, the production is never less than impressive. Highly conventional but handled with intelligence and superior craftsmanship, this is warfare as strategic entertainment, without compromising warfare as a manmade hell on Earth.

RELATED

Best War Films: 'BLACK HAWK DOWN'

 

Ridley Scott's Black Hawk Down conveys the raw, chaotic urgency of ground-force battle in a worst-case scenario. With exacting detail, the film re-creates the American siege of the Somalian city of Mogadishu in October 1993, when a 45-minute mission turned into a 16-hour ordeal of bloody urban warfare. Helicopter-borne U.S. Rangers were assigned to capture key lieutenants of Somali warlord Muhammad Farrah Aidid, but when two Black Hawk choppers were felled by rocket-propelled grenades, the U.S. soldiers were forced to fend for themselves in the battle-torn streets of Mogadishu, attacked from all sides by armed Aidid supporters.

Based on author Mark Bowden's bestselling account of the battle, Scott's riveting, action-packed film follows a sharp ensemble cast in some of the most authentic battle sequences ever filmed. The loss of 18 soldiers turned American opinion against further involvement in Somalia, but Black Hawk Down makes it clear that the men involved were undeniably heroic.

RELATED

Best War Films: DEFIANCE

Daniel Craig (James Bond: Quantum of Solace) stars as Tuvia Bielski, an ordinary citizen turned hero, in this action-packed epic of family, honor, vengeance and salvation. Defiance is a riveting adventure that showcases the extraordinary true story of the Bielski brothers, simple farmers –outnumbered and outgunned- who turned a group of war refugees into powerful freedom fighters. Tuvia, along with his unyielding brother, Zus (Liev Schreiber, X-Men Origins: Wolverine), motivate hundreds of civilians to join their ranks against the Nazi regime. Their “Inspirational story”* is a true testament to the human spirit. - David Densby, The New Yorker


RELATED