Bayram Cigerli Blog

Bigger İnfo Center and Archive
  • Herşey Dahil Sadece 350 Tl'ye Web Site Sahibi Ol

    Hızlı ve kolay bir şekilde sende web site sahibi olmak istiyorsan tek yapman gereken sitenin aşağısında bulunan iletişim formu üzerinden gerekli bilgileri girmen. Hepsi bu kadar.

  • Web Siteye Reklam Ver

    Sende web sitemize reklam vermek veya ilan vermek istiyorsan. Tek yapman gereken sitenin en altında bulunan yere iletişim bilgilerini girmen yeterli olacaktır. Ekip arkadaşlarımız siziznle iletişime gececektir.

  • Web Sitemizin Yazarı Editörü OL

    Sende kalemine güveniyorsan web sitemizde bir şeyler paylaşmak yazmak istiyorsan siteinin en aşağısında bulunan iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime gecebilirisni

Türkiye’de Enerji Kaynakları

Türkiye’de Enerji Kaynakları

Giriş:

Bugün dünyanın enerji talebi, hem endüstrinin sürekli faaliyetini hem de ulaşım ve haberleşme sistemlerinin büyük bir bölümünün işlemesini sağlayan elektrik enerjisine yöneliktir. Enerjinin başlıca unsuru olan elektrik enerjisi genellikle fosil yakıtlar ile hidrolik ve nükleer kaynaklardan elde edilen ikincil bir enerji türüdür. Dünya fosil kaynakları rezervinin %70’ini kömür, %14’ünü petrol ve %14’ünü de doğal gaz oluşturmaktadır. Fosil yakıtların genel dağılımı incelendiğinde, sıvı ve gaz yakıt rezervleri dünyanın belirli coğrafi bölgelerine yoğunlaştığı kömürün ise düzenli bir dağılım gösterdiği ve üretiminin 50’den fazla ülkede gerçekleştiği görülmektedir. Giderek büyüyen ekonomisi ve gelişen sanayisi ile Türkiye’nin çok kısa bir süre sonra şayet mevcut kaynaklara alternatif enerji kaynakları bulamazsa bir enerji krizi içine girmesi kaçınılmaz görülmektedir.

Yüzyılımızın en önemli sorunlarından biri olan enerji Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için büyük ölçüde önemli olup, giderek pahalılaşan işgücü, sermaye ve toprak gibi üretim faktörleri arasında yerini almıştır. Son yıllarda artan petrol fiyatlarıyla beraber hükümetler çeşitli önlemler almaya yönelmiş, daha verimli motorlu taşıtlar, elektrikli makineler, ısınma, binaların yalıtımı ve daha bir çok alanda yeni teknolojilerin gelişmesi ve uygulanmasında artış görülmüştür. Bu bağlamda bilinçli enerji kullanımı önem kazanmıştır.

Sanayileşmiş ülkelere bakıldığında kişi başına yıllık enerji tüketiminin 6000 kWh/yıl, gelişmekte olan ülkelerde ise 1000 kWh/yıl seviyelerinde olduğu görülmektedir. 1997 verilerine göre Türkiye’de elektrik üretimi 103296 GWh/yıl ve kişi başına tüketim 1600 kWh/yıl olarak gerçekleşmiştir. Bu ileride büyük bir enerji talebinin ortaya çıkacağını göstermektedir.

ULKE

Üretim (GWh)

Nufus (Milyon)

Kişi Başına Tüketim (KWh)

ABD

3748554

263.3

14237

Almanya

547900

81.6

6714

Fransa

436 680

58.0

7529

İngiltere

351 117

58.3

6023

İtalya

290 900

57.2

5086

Japonya

1036269

125.1

8284

Kore

246 840

45.0

5485

TURKİYE

103 296

62.8

1643

Tablo 1: Bazı ülkelerdeki elektrik üretim ve

kişi başına tüketim değerleri ,1997.

Konvansiyonel enerji kaynakları yaygın bir biçimde yararlanılan; fosil yakıtlardan, akarsulardan, uranyum ve toryum gibi elementlerden oluşan nükleer yakıtlardan oluşmaktadır. Konvansiyonel enerji kaynaklarının ortak ve en önemli özellikleri arasında; üretim miktarının kontrol edilebilmesi ve sürekli üretilebilmesi sayılabilir. Bunlara ek olarak alternatif enerji kaynakları arasında; güneş,rüzgar, deniz dalgaları ve gelgit olayı, jeotermik potansiyel, biyomas, organik çöpler, kimyasal yolla enerji üretilmesini sağlayan hidrojen ve nükleer füzyon yoluyla enerji üretilmesi sağlanan hidrojen izotopları vardır. Hidrolik enerji kaynaklarının sınırlı, fosil yakıtlarının da sebep olduğu çevre kirliliği (sera etkisi ve asit yağmurları) problemleri nedeniyle 20. yüzyılın ikinci yarısında alternatif enerji kaynaklarının araştırılması yoğunlaşmıştır. Yeni enerji kaynakları arasında teknolojisini en çok gelişen nükleer enerji olmuştur. Bugün nükleer enerji, teknolojisine iyice hakim olunan ve kaynakları bakımından da insanlığın ihtiyacı olan enerjiyi çok uzun yıllar boyunca sağlayabilicek bir imkandır. Nitekim olık nötronlarla işleyen nükleer reaektörler söz konusu olduğunda dünya uranyum rezervinin 75 yıl, hızlı nötronlarla işleyen nükleer reaktörler söz konusu olduğunda da bu rezervin 1800 yıl süreyle yeteceği hesaplanmıştır. Toryumlu nükleer reaktörlerin teknolojisi henüz geliştirilememiş olmakla birlikte, dünyadaki büyük toryum rezervleri göz önüne alındığında toryumlu reaktörlerinde dünyanın enerji talebini en azından birkaç yüzyıl boyunca karşılayabilecek potansiyele sahip oldukları hesaplanmaktadır.

Türkiye Enerji Hammaddeleri Potansiyeli:

Türkiye’nin genel olarak dünya enerji kaynakları rezervi içindeki payı oldukça düşüktür. Türkiye’de en fazla rezerv yaklaşık 8.2 milyar ton ile düşük kaliteli linyit kömüründe bulunmakta, Zonguldak yöresinde ise 1 milyar ton civarında kaliteli taşkömürü rezervi bulunmaktadır. Toplam kömür rezervimiz dünya rezervinin binde beşinden azdır. Petrol rezervimiz ise daha da kısıtlıdır (~50 milyon ton). Günümüz şartlarında bu rakamlar ülke ihtiyacının yüzde 10’unu karşılamaktadır. Doğal gazda ise durum farklı değildir. Trakya Hamitabat’da 1970’de 14 milyar metreküp (dünya rezervinin onbinde biri) üretilebilir doğal faz bulumuş ve 1976’da üretime başlanmıştır. Ancak ihtiyacın yüzde 5’ini karşılayabilmektedir.

Taş Kömürü:

Ülkemizde taşkömürü Zonguldak havzasında bulunmakta ve mevcut rezervi 1 milyar ton olup bunun 450 milyon tonu görünür durumdadır. Havzada üretilen taşkömürü koklaşır ve koklaşmaz olmak üzere iki ayrı kalitededir. Taşkömürüne talep, demir çelik fabrikalarında tüketilmek üzere kok üretiminde, ısınma ve sanayi sektöründe ve elektrik üretmek üzere termik santrallerde olmaktadır. Elektrik üretiminde 2005 yılından sonra ithal taşkömürü ile çalışan yeni termik santrallerin hizmet alınacağı da tahmin edilmektedir.

Linyit, Astfaltit, Bitümlü Şist ve Turba:

2000 yılı verilerine göre 8.2 milyar ton linyit, 1.3 milyar ton bitümlü kömür, 81 milyon ton asfaltit ve 200 milyon ton turba rezervi bulunmaktadır. Diğer büyük rezervler Orta ve Kuzey Batı Anadolu ve Ege bölgesindedir. Linyit rezervlerinin yüzde 13’ünün alt ısıl değeri 3000 kcal/kg üzerine ve bunun sadece yüzde 4.3’ü 4300 kcal/kg’ın üzerindedir. Diğer taraftan yüzde 58’lik kısmı ise 1200 kcal/kg’ın altındadır. 2000 yılı linyit üretimi 64.5 milyon ton olarak gerçekleşmiştir ve bunun yaklaşık olarak yüzde 85’i Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Türkiye’de üretilen linyit kömürünün enerji hammaddesi olarak ekonomik değeri yılda 2 milyar dolardır. Linyit kömürünün elektrik üretimindeki oranı ise yüzde 34 gibi önemli bir seviyededir. Türkiye’de linyit kömürüne talep; elektrik enerjisi talebi, sektörlerin büyüme hızı, Gayri Safi Milli Hasıla ve nüfus artışı gibi parametreler ile ilişkilidir.

Kömür gibi termik santral yakıtı olarak veya damıtma yoluyla sentetik petrol üretimi için kullanılabilen ve tamamı Anadolu’nun batı yarısında yer alan Beypazarı, Seyitömer, Göynük, Ulukışla, Mengen, Bahçecik ve Burhaniye’deki 7 sahada tespit edilen bitümlü şist ise yaklaşık 1.1 milyar ton rezerve sahiptir. Ortalama kalorifik değer 1000 kcal/kg seviyesindedir.

Ülkemizde şimdiye kadar yapılan çalışmalarda 19 ilimiz sınırları içerisinde çeşitli büyüklüklerde turba oluşumu belirlenmiştir. Turbalar tarımsal amaçlı kullanıldığı gibi enerji kaynağı olarak da kullanılmaktadır.

Hidrolik Potansiyel:

Doğanın dengesini koruyabilmesi yenilebilir enerji kaynaklarının önemini arttırmaktadır. Bu enerji kaynaklarından birisi de sudan yararlanılarak elde edilen enerjidir. Suyu enerji elde ettikten sonra diğer amaçlar için kullanmak olasıdır.Bu ise suyun önemini bir kat daha artırtmaktadır.

Ülkemizde brüt hidroelektrik potansiyel 433 milyar kWh, teknik yönden değerlendirilebilir potansiyel ise 216 milyar kWh olarak tahmin edilmektedir. 483 adet hidroelektrik projenin teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilir kurulu güç kapasitesi yaklaşık 35000 MW ve yıllık ortalama enerji üretimi 123 milyar kWh olarak hesaplanmaktadır. 2000 yılı başı itibariyle işletmedeki termik ve hidroelektrik santrallerin toplam kurulu gücü 26,117 MW’a üretimi ise 116 milyar kWh’a ulaşmış durumdadır. Son 20 yılda elektrik enerjisi üretiminde hidroelektrik enerjisinin payı yüzde 45.8 mertebesinden giderek düşmüş ve 1999 yılında yüzde 30’lara inmiştir. 2000 yılındaki yetersiz yağışlardan dolayı bu pay daha da azalmıştır. Mevcut hidroelektrik enerji üretim kapasitesinin yüzde 75’i Keban, Karakaya, Atatürk, Altınkaya,Hasan Uğurlu ve Oymapınar barajlarından sağlanmaktadır.

Santral Tipi

Toplam Kurulu Güç

Brüt Üretim (GWh)

1998

1999

Barajlı Santraller

9 443.9

38750.6

30908.5

Tabi Göl Santralı

101.0

187.0

174.3

Akarsu Santralı

156.8

663.8

654.5

HidrolikTop1am

9701.7

39601.4

31747.3

Hidrolikte yağışlara bağlı olarak üretim miktarı değişmekte, kuraklık döneminde üretim azalmaktadır. Termik santraller ile talebe cevap verilemediği zamanlarda ise hidrolik santrallerde kritik su seviyesi zorlanarak elektrik üretimi yapılabilmektedir. Nitekim 1999 ve 2000 yıllarında bu uygulama yapılmıştır.

Petrol:

Ham petrolde ise 1998 yıl sonu itibariyle 43 milyon ton üretilebilir rezervimiz bulunmaktadır. Ülkemiz petrol aramaları 1923 Cumnuriyetinin ilk kurulduğu yıllarda başlamış, 1940 yılında Raman’da ilk üretim kuyusu açılmıştır. 1951 yılında bunu Garzan sahası takip etmiştir. Halen 16 yabancı ve 3 yerli şirket petrol aramalarını sürdürmektedir. Bu zaman zarfında 2834 kuyu açılmış ve 95 sahada petrol, 17 sahada doğal gaz keşfi yapılmıştır.

Türkiye’de 1998 yılı toplam ham petrol üretim miktarı 3.2 milyon ton, ham petrol tüketimi ise 28.1 milyon ton olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye’nin petrol politikası 1980’li yıllarda şekillenerek kanında yerini almıştır. Böylece Türkiye kendi ihtiyacı olan petrolü arayıp bulmak için her türlü yerli ve yabancı imkanı seferber etmeyi mümkün kılan bir milli petrol politikasını benimsemiş bulunmaktadır. Ülkemizde petrole bağımlılık azaltılmaya çalışılmakta diğer enerji kaynaklarına ağırlık verilmektedir. Ancak yinede önümüzdeki 10 yıl içinde enerhide petrole bağımlılığım yüzde 40’ların altına inmeyeceği düşünülmektedir. Bunun için Türkiye’de petrol arama ve üretim faaliyetlerine yeni yatırımların yapılması büyük önem arz etmektedir.

Doğal Gaz:

1998 yıl sonu itibariyle ülkemiz rezervuarlarında bulunan doğal gaz 14 milyar metreküp olup, üretilebilir rezerv 9 milyar metreküptür. Bugün doğal gaz ithal edilen ve dışa bağımlı bir enerji kaynağı durumundadıtr. 1995 yılında doğal gaz tüketiminin yarısından fazlasının elektrik enerjisi üretiminde, yüzde 11’inin gübre sanayinde, yüzde 17’sinin sanayi kuruluşlarında enerji kaynağı olarak ve yüzde 15’inin konut ve ticari sektörde kullanıldığı tespit edilmiştir. Türkiye’de 1998 yılı toplam doğal gaz üretim miktarı ise 564.5 milyon metreküp, tüketimi ise 10.3 milyar metreküp olarak gerçekleşmiştir.

Jeotermal:

Jeotermal enerjinin değerlendirilmesi yeni bir olay olmamakla birlikte ekonomik olarak kullanımı için başka enerji türlerine dönüştürülmesi konusundaki çalışmalara bu yüzyılın başlarında başlanmış, 1973-74 enerji krizinin etkisi ile çalışmalar yoğunlaştırılmıştır.

Türkiye’de 49 santigrat derecenin üzerinde jeotermal akışkan içeren 170 adet jeotermal saha bulunmaktadır. Bunlardan Aydın-Germencik, Denizli-Kızıldere, Çanakkale-Tuzla, Aydın Salavatlı elektrik üretimine uygun, gelişen teknolojilere ve gerekli desteğin temin edilmesine göre Manisa-Salihli-Caferbeyli, Kütahya-Simav,İzmir-Seferihisar,Dikili,Denizli Gölemezli elektrik üretilebilir, diğerleri ise doğrudan kullanıma uygundur.

Türkiye’de halen 51.600 konut eşdeğeri ısıtmacılık yapılmaktadır ve kurulu güç 493 MWt düzeyine ulaşmıştır. Ayrıca, Türkiye’de şu anda, 194 adet kaplıcada sağlık amaçlı kullanım vardır. Bunun da değeri 327MWt’dir. Böylelikle Türkiye’nin jeotermal doğrudan kullanım kapasitesi 820 MWt olmakta ve Türkiye, bu durumda doğrudan kullanım kapasitesi kurulu gücü ile Dünyada 4. sırada yer almaktadır.

Türkiye’de elektriğe yönelik uygulama ise Denizli-Kızıldere sahasında 1974 yılında kurulan 0.5 MWe kapasiteli bir pilot tesisle başlamış ve 1984 yılında aysı sahada TEAŞ tarafından yaptırılan bir santralle 20 MWe kapasiteye ulaşmıştır. Aydın-Germencik,Çanakkale-Tuzla,Aydın-Salavatlı gibi sahalarda da önümüzdeki yıllarda jeotermal enerjiye dayalı santraller kurulması ile ilgili çalışmalar planlanmaktadır. Türkiye’de kurulacak jeotermal elektrik santrallerinin 2005 yılında 185 MWe, 2010 yılında 500 MWe, 2020 yılında 1000 MWe’e ulaşması beklenmektedir.

Türkiye’nin ispatlanmış termal kapasitesi (kuyu+kaynak) 2600 MWt cibarına ulaşmıştır, Muhtemel jeotermal potansiyelimiz ise 31.500 MWt’dir (5 milyon konut eş değeri). Bu da Türkiye’deki konutların en az yüzde 30’unun jeotermal kaynaklarla ısıtılabileceği anlamına gelmektedir ki bu da 30 milyar metreküp doğalgaz eşdeğeridir.

Nükleer Hammaddeler:

Türkiye’de radyoaktif hammadde arama ve değerleme işlemleri 1956 yılında MTA tarafından başlatılmış ve bu aramalar neticesinde önemli sonuçlara ulaşılmıştır. Uranyum yakıt hammaddesi bakımından Türkiye o kadar zengin değildir. MTA tarafından saptanmış olan ülkemiz uranyum rezervi ortalama 8400 ton olup bu rezerv dünya uranyum potansiyeli içinde yüzde 0.41 gibi çok küçük bir paya sahiptir.

Toryum bakımından ise 380 000 ton ile dünyadaki en zengin kaynaklardan biri durumundayız ve bu yaklaşık yüzde 21’lik bir paya tekabül etmektedir. Ancak toryumun eldesinde bazı teknolojik güçlüklerin bulunması nedeniyle şu an için ekonomik görülmemekte ama bu büyük potansiyelin ilerdeki yıllarda öneminin artacağı ve ekonomik olarak devreye sokulabileceği tahmin edilmektedir.

Yeni ve Yenilebilir Enerji Kaynakları:

Biomas(odun ve diğer bütün çeşitler); biomas enerjinin kökeninde fotosentezle kazanılan enerji yatmaktadır. Bİomas enerjinin materyalleri bitkisel ve hayvansal ürünlerdir. Endüstrileşme ile birlikte doğal kaynakların azalmaya başlaması biomasın değerlendirilmesini gündeme getirerek bu kaynağı öne çıkartmaya başlamıştır. Biomasın sanayileşmiş ülkelerdeki birincil enerji tüketimindeki payı genel olarak yüzde 3’ün altında ise de bazı ülkeler bioenerji kaynağını önemli ölçüde kullanmaya başlamışlardır(örneğin Finlandiya,İsveç,Amerika). Biomas kökenli yakıtların atmosferik karbondioksit kirlenmesine etkisinin az olmasından dolayı birçok sanayileşmiş ülke biomas enerji üretimini arttırabilmek için planlar yapmaktadır.

Yatak Yeri

Rezerv (ton)

Tenör

Uranyum Yatakları

U308 %

Manisa-Salihli-Köprübaşı

3040

0.050

Yozgat-Sorgun

2500

0.100

Aydın-Söke-Demirtepe

1 300

0.080

Uşak-Eşme-Fakılı

510

0.045

Aydın-Söke-Küçükçavdar

500

0.050

Giresun-Şebinkarahisar

300

0.040

Çanakkale-Ayvacık-Küçükkuvu

250

0.080

URANYUM TOPLAM

8 400

0.070

Toryum Yatakları

Th02 %

Eskişehir-Sivrihisar-Beylikahır

380 000

0.210

TORYUM TOPLAM

380000

0.210

Güneş Enerjisi; güneş enerjisinin günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası olması nedeniyle verimli olarak kullanılabilmesi amacına yönelik araştırma-geliştirme çalışmaları son 20 yılda yoğunlaştırılmıştır. Gerek doğrudan gerekse dolaylı elektrik üretimi, sıcak su üretimi, alanısıtma ve soğutma, sanayi kuruluşları için proses ısı enerjisi ve sera ısıtmacılığı konularında çok sayıda uygulama bulunmaktadır ve yaygın olarak kullanılabilmesi için düşük maliyetli olarak üretilmeleri konusunda çalışmalara devam edilmektedir. Türkiye’de uygulamalar daha çok evlerde ve otellerde sıcak su eldesine yöneliktir. Türkiye’nin güneşlenme süresinin 2640 saat ve yıllık ortalama güneş enerjisinin ise 3,6 kWh/m2 gün olduğu belirlenmiştir

Rüzgar Enerjisi; Rüzgar enerjisi de güneş enerjisi gibi hava koşullarına ve topografik şartlara göre değişim göstermektedir. Rüzgar enerjisi yatay ve düşey eksenli rüzgar türbinleri ile mekanik enerjiye dönüştürülmekte, su pompalamakta veya elektrik üretimi amacıylada bu mekanik enerjiden yararlanılmaktadır. Pek çok avantajının yanı sıra rüzgar enerjisi kullanım amacıyla rüzgar türbini ve rüzgar tarlaları kurulması sırasında görsel ve istatistik olarak kişileri ve çevreyi etkilemesi, gürültü oluşturması, kuş ölümlerine neden olması, haberleşmede parazitler meydana getirmesi gibi dezavantajları bulunmaktadır. Ülkemizde bir iki bölge dışında (Çanakkale, İzmir gibi) henüz bu enerjiden su pompalama dışında yararlanma söz konusu değildir.

Bazı Santral Tiplerinin Mukayesesi (1000 MW kapasiteli)

Santral Tipi Özellikler

Nükleer Santral

Rüzgar Santralı

Güneş Santralı

Jeoterma

Yıllık Verim (saat)

6570 (%75)

3285 (%37,5)

2190 (%25)

73 (%,3)

Tesis Ömrü (yıl)

25-30

20

50-60

25-30

Yatırım Maliyeti (milyar $)

3-4

1,1

6

2

Üretim Maliyeti, cent/kWh

7,5

0,01-0,10

0,0-0,4

Sıfıra yakın

Bakım Maliyeti, cent/kWh

*

Tesis ömrü boyunca yatırımının %4’ünü geçmez

Tesis ömrü boyunca yatırımının %1’ini geçmez

Tesis ömrü boyunca yatırımının %2’ini geçmez

Tesis Alanı (Dönüm)

30

300

3000

20

Tesis Yapım Süresi

4-5 yıl

6 ay

3 ay

1,5 yıl

Yatırımın Geri Dönüş Süresi

*

*

15-20 yıl

25 yıl

Zararlı Atık Oluşumu

Radyasyonlu Atıklar

Yok

Yok

Yok

Yararlı Yan İşlevleri

*

İlk yapıldığında görsel çekim alanı

Panellerin gölgelik ve cephe elemanıolabilmesi

Bölgesel ısıtma, sağlık hizmetleri, sanayi ısıtması

1 kWh için Su Tüketimi

2,3 litre

0,004 litre

0-0,002 litre

* dönüşümlüdür

1 kWh için Yakıt Tüketimi

*

Yok

Yok

*

Santral Tipi Özellikler

Hidro Elektrik Santralı

Petrole DayalıSantral

Kömür Santralı

Doğalgaz Santralı

Yıllık Verim (saat)

5000 (%57)

*

6570 (%75)

7000 (%80)

Tesis Ömrü (yıl)

100-200

*

30

20-30

Yatırım Maliyeti (milyar $)

1-1,3

2

0,7-1,4 ithal kömür 1,6 linyit

0,40-0,70

Üretim Maliyeti, cent/kWh

0,05

3-7,9

2,5 linyit 3,5 ithal kömür

3,4-5

Bakım Maliyeti cent/kWh

*

*

Tesis ömrü boyunca yatırımının %5’ini geçmez

0,04

Tesis Alanı (Dönüm)

*

*

*

400

Tesis Yapım Süresi

5-8 yıl

*

4-5 yıl

2,5-3

Yatırımın Geri Dönüş Süresi

10-15 yıl

*

*

*

Zararlı Atık Oluşumu

İlk yıllarda sera gazı

CO2, CO, SO2, NOx

CO2, CO, SO2, NOx, kül

CO2, CO, SO2, az miktarlarda NOx,

Yararlı Yan İşlevleri

Tarımsal sulama ve taşkın kontrol olanağı

*

Buhar üretimi

Buhar eldesi

1 kWh için Su Tüketimi

* dönüşümlüdür

1,6 litre

1,9 litre

0,0024 litre

1 kWh için Yakıt Tüketimi

Yok

*

0,380 kg kömür

0,193 m3 doğalgaz

2020 Yılında Yenilenebilir Enerji Kaynakları Tahmini

Enerji Türü

2020 Yılında Minimum

2020 Yılında Maksimum

MTEP

Toplamın % si

MTEP

Toplamın % si

Modern Biokütle

243

45

561

42

Güneş

109

20

355

26

Rüzgar

85

15

215

16

Jeotermal

40

7

91

7

Küçük Hidrolik

48

9

69

5

Deniz Enerjileri

14

4

54

4

TOPLAM

539

100

1345

100

Genel Enerji Talebinin % si

3 - 4

8 - 12

Dünyadaki Önemli Uranyum ve Toryum Rezervleri

Uranyum

Toryum

Ülke

Oldukça Güvenilir (bin ton)

Tahmini İlave

Oldukça Güvenilir (bin ton)

Tahmini İlave

Avustralya

365

85

21

-

Brezilya

2

10

68

1200

Kanada

191

668

54

293

Mısır

­

-

15

280

Finlandiya

3

-

-

60

Hindistan

32

26

319

-

Türkiye

4

1

330

440

ABD

543

899

122

278

Uzmanların yaptığı inceleme ve değerlendirmeler sonunda, ortaya çıkacak enerji açığını kısa vadede nükleer enerji ile elektrik üretiminin yetebileceği, orta vadede yine nükleer enerjiden yararlanmakla birlikte bir alternatif enerji kaynağı olarak telaffuz edilen güneş enerjisinden yararlanmanın da devreye girmesi mümkün görülmektedir. Uzun vadede enerji ihtiyacına cevap verebilecek ve hemen hemen tükenmez bir kaynağa sahip olan “termo-nükleer enerjiden elektrik üretimi” 21. yy sonlarına doğru işlerlik kazanacaktır.

Bugün içinde bulunduğumuz darboğazın ana nedeni 1990 yılından buyana yatırımların programın gerisinde kalmış olmasındandır.

Gelişmekte olan bir ülkenin enerji yönünden dışa bağımlı olması düşünülmemekte ve sanayisinin enerji kısıntısı veya kesintisine tahammülü bulunmamaktadır. Bugün Türkiye tükettiği enerjinin yarıya .yakınını ithal etmekte ve bunun için yılda yaklaşık 10 milyar dolar gibi büyük bir para ödenmektedir.

Türkiye’nin enerji üretiminde dış kaynaklara yöneldiği görülmektedir ki, bu enerjinin devamlılığıkonusunda risk içermektedir. İzlenmesi gereken politikalar genel olarak; sahip olunan kömür potansiyelinin yeni arama politikaları ile genişletilmesi, düşük kaliteli kömürlerin iyileştirilmesi, termik santralların ise biran önce çevresel tedbirleri alınarak ve yakma teknolojilerinin revize edilerek tam kapasite çalışmaya başlaması gelmektedir. Önümüzdeki 10-15 yıl içinde ülkemiz, potansiyel hidrolik ve fosil kaynaklarınıtamamen kullanmasına rağmen gelişmesi için gerekli enerjiyi başka kaynaklardan karşılama durumunda kalacaktır. Bu enerji kaynaklarından sadece nükleer enerji ihtiyacı karşılayabilecek kapasitede görünmektedir.

Nükleer enerji konusundaki halk tepkisi bu konudaki bilgi noksanlığından ileri gelmektedir. Nükleer enerji üretimi diğer alternatiflere nazaran daha tehlikeli olmayan, çevrenin korunması için yararlı ve daha ucuz elektrik üreten tesislerdir.

Türkiye’de henüz kurulu nükleer bir santralin olmaması adyoaktif hammadde konusunda arama ve zenginleştirme işlemlerini askıya alacağımız anlamına gelmemelidir. Bunun için Türkiye’nin tamamı üzerinde radyoaktif hammadde taramasının yapılması bulunan yatakların değerlendirilerek olumlu sonuç verenlerin hemen sorun yaratabilecek olanlarınıise laboratuvar ve pilot ölçekte olumlu sonuçlar alındıktan sonra tesis çapında çalışmalara başlanmalıdır. Nükleer teknoloji konusunda l950’lerden bu yana sahip olduğumuz bilgi ve deneyimlerimiz ile bunu yapabilecek konumda olduğumuz gerçeği unutulmamalıdır.

Bugün düşük ve orta büyüme hızlı nükleer enerji üretim senaryolarının kullanılmasıhalinde dünya için yakıt temininde herhangi bir problemin olmayacağıgörülmektedir. Ancak bu durum nükleer teknolojide söz sahibi olan devletler için söz konusudur. Ülkeler arasında yapılan bazı nükleer denetleme anlaşmalarına riayet etme şartı altında yakıt temini garantisinin verilmesi, ihtiyaç sahiplerinin kağıt üzerindeki garantilerine hakikaten sahip olacaklarınıgöstermemektedir. Bu ülkeler ihtiyaçları olduğunda hiçbir yerden hammadde temin edememe veya çok fahiş bedel ödemek zorunda kalabileceklerdir.

Kaynaklar:

Akçael E. A., 1997, Dünyada ve Türkiye’de Petrol, s:61-70, Türkiye Enerji Politikaları

İstanbul Üniv. Müh. Fak. Yerbilimleri Dergisi, C.16, S.1, SS.81 - 92, Y 2003

Ana Britannica

Ünver Ö., 1996, Türkiye’nin Enerji Potansiyeli ve Bu Potansiyelden Ekomomik Olarak Yararlanma olanakları, s:25-40

akarsu ve Göllerimiz

GÖLLERİMİZ

GÖLLER OLUŞUMLARI AÇISINDAN İKİYE AYRILIRLAR

1. Doğal göller.
2. Baraj gölleri.
1. Doğal göller:Çukurluk alanlarda büyük su kitlelerinin brikmesiyle oluşan göllerdir. Van Gölü, Tuz Gölü, Beyşehir Gölü, Eğridir, Burdur, Ulubat bu tür göllerimizdir.
2. Baraj gölleri:Elektrik enerjisi elde etmek, sulama yapmak ve içme suyu sağlamak için, bazı akarsuların önü bentlerle kesilir. Böylece biriken sular baraj gölünü oluşturmaktadır. Ülkemizde çok sayıda baraj gölü vardır. Keban, Sarıyar ve Atatürk baraj gölleri bu tür göllerimizin en önemlileridir.

AKARSU VE GÖLLERİMİZDEN NASIL YARARLANIRIZ

1. Türkiye'de bulunan akarsular, akışı düzgün olmayan akarsulardır.
2. Yaz ve ilkbahar aylarında taşıdıkları su miktarı oldukça farklıdır.
3. Onun için taşımacılık alanında akarsularımızdan yararlanma olanağı oldukça azdır.

AKARSU VE GÖLLERİMİZDEN ŞU ALANLARDA YARARLANIRIZ ?

1. Su ürünleri elde ederiz. ( Balıkçılık vs. )
2. Taşımacılık alanında akarsu ve göllerimizden yararlanırız.
3. Sulama alanında kullanırız.
4. Elektrik enerjisi elde ederiz.
5. İçme suyu elde ederiz.
6. Tuz ve soda sağlarız.
7. Su sporları yaparız.

ATATÜRK BARAJI'NIN 7 BİN YIL ÖMRÜ VAR

DSİ'nin baraj yapımındaki hesapların güvenilirlik katsayısının çok yüksek olduğunu belirten Mümtaz Turfan, bunun en güzel kanıtının resmi rakamlara göre 20 bin kişinin öldüğü Marmara Depremi'nde de tek bir barajın bile hasar görmemesi olduğu kaydetti.

Özellikle Yalova-Gökçe barajının tam deprem noktasının üzerinde olduğunu vurgulayan Turfan, "53 barajımızın bir tekin bile çizik kalmadı" dedi. DSİ Genel Müdürü Keban Barajı'nın 625, Atatürk Barajı'nın ise tam 7 bin yıl ömürlü olduğunu açıkladı. Atatürk Barajı'na başlandığı 1935'ten bu yana görev yapan bütün hükümetlerin emeği olduğunun altını çizen Turfan, "Bir ara orada 10 bin kişi çalışıyordu. Öyle ki, seçim zamanı partiler orada propaganda yapıyordu" dedi.


BARAJLARIMIZ

Türkiye'de bugüne kadar uluslararası kriterlere göre baraj niteliğinde olan 504 adet depolama tesisinin yapımı gerçekleştirilmiştir. Burada özellikleri verilen (497 adedi DSİ tarafından yapılmıştır) 504 adet barajın bir kısmının (202 adedi) yapımı DSİ Büyük Su İşleri programından gerçekleştirilmiş, bir kısmının yapımı ise (302 adet) DSİ yatırım programının Küçük Su İşleri bölümünden Göletler (Alçak Barajlar) programından gerçekleştirilmiştir.

Ancak uluslararası baraj kriterlerine (özellikle Uluslararası Büyük Barajlar Komisyonu ICOLD'un kriterlerine) göre tamamı baraj olarak kabul edilen yapılardır. (Yüksekliği 15m'den fazla ya da depolama hacmi 2 milyon m3'den fazla) Baraj kriterlerine uymayan, yüksekliği 15 m'den az ve depolama hacmi 2 hm3'den az olan yaklaşık 50 adet depolama tesisi burada yer almamıştır.

1. Çubuk I
2. Gölbaşı
3. Gebere
4. Elmalı II
5. Sarıyar
6. Seyhan
7. Ayrancı
8. Kemer
9. Hirfanlı
10. Demirköprü
11. Sille
12. May
13. Mamaşin
14. Apa
15. Seyitler
16. Çubuk II
17. Selevir
18. Bayındır
19. Çip
20. Kızılsu
21. Almus
22. Kesikköprü
23. Gülüç
24. Tatların
25. Buldan
26. Altınapa
27. Kurtboğazı
28. Akkaya
29. Gümüşler
30. Onaç I
31. Altınyazı
32. Akköy
33. Sarımsaklı
34. Sürgü
35. Musaözü
36. Gölköy
37. Çaygören
38. Damsa
39. Kesiksuyu
40. Alakır
41. Kadıköy
42. Kozan
43. Kartalkaya
44. Porsuk
45. Enne
46. Ömerli
47. Devegeçidi
48. Hasanlar
49. Gökçekaya
50. Atıkhisar
51. Yalvaç
52. Karamanlı
53. Karaçomak
54. K. Kalecik
55. Tahtaköprü
56. Medik
57. Çoğun
58. Keban
59. Korkuteli
60. Dodurga
61. Çorum
62. Yapıaltın
63. Maksutlu
64. Kaymaz
65. Afşar
66. Ataköy
67. Balçova
68. Süloğlu

69. Asartepe
70. Karademir
71. Hasanuğurlu
72. Bozkır
73. Sevişler
74. Güzelhisar
75. Suatuğurlu
76. Kunduzlar
77. Uluköy
78. Alibey
79. Doğancı
80. Kultepe
81. Demirtaş
82. Gökçeada
83. Arpaçay
84. Boztepe
85. Söğüt
86. Topcam
87. Aslantaş
88. Berdan
89. Alaca
90. Belpınar
91. Oymapınar
92. Uluborlu
93. Hasanağa
94. Çamlıdere
95. İvriz
96. Yedikır
97. Germeçtepe
98. Kalecik
99. Kozağacı
100. Sarıbeyler
101. Tayfur
102. Kayalıköy
103. Kozlu
104. Ağcasar
105. Kayaboğazı
106. Çatören
107. B. Çekmece
108. Karakaya
109. Manavgat
110. Çakmak
111. Gödet
112. Güldürecek
113. Gölova
114. Ketsel
115. Kovalı
116. Hancağız
117. Zernek
118. Altınkaya
119. Geyik
120. Gökçe
121. Darlık
122. Tercan
123. Altınhisar
124. Kapulukaya
125. Sarayözü
126. Karacaören I
127. Yarseli
128. Hacıhıdır
129. Ürkmez
130. Uzunlu
131. Mumcular
132. Polat
133. Kılıçkaya
134. Menzelet
135. Adıgüzel
136. İkizcetepeler

137. Yahyasaray
138. Gezende
139. Çavdarhisar
140. Derbent
141. Yapraklı
142. Koçköprü
143. Patnos
144. Dumluca
145. Gayt
146. Mursal
147. Çamköy
148. Göksu
149. Sarımehmet
150. Sır
151. Atatürk
152. Büyükorhan
153. Eğrekkaya
154. Sultansuyu
155. Murtaza
156. Beyler
157. Gazibey
158. Örenler
159. Çatak
160. Gelingüllü
161. Seferihisar
162. Sultanköy
163. Kızılcapınar
164. Karacaören II
165. Nergizlik
166. Kuzgun
167. Demirdöven
168. Kırklareli
169. Yaylakavak
170. Tahtalı
171. Yenice
172. Gönen
173. Bayramiç
174. Çavdır
175. Çatalan
176. Sazlıdere
177. Alaçatı
178. Madra
179. Çat
180. Kralkızı
181. Armağan
182. Dicle
183. Kirazdere
184. Çamlıgöze
185. Yenihayat
186. Karaova
187. Erzincan
188. Yayladağ
189. Akyar
190. Sıddıklı
191. Sorgun
192. Bademli
193. Bakacak
194. Batman
195. Çamgazi
196. Özlüce
197. Birecik
198. Karkamış
199. Çayboğazı
200. Kızıldamlar
201. Palandöken
202. Gökpınar

Mevsimlerin oluşumu ve dünyanın hareketleri

MEVSİMLERİN OLUŞUMU

Deneyin Amacı: Dünya modeli üzerinde mevsimlerin oluşumunu görmek.

Hazırlık Soruları:

Bir yıl neden dört mevsimden oluşur? Araştırınız.

Kullanılan Araç ve Gereçler:

1.döküm ayak 4.güç kaynağı

2.bağlama parçası 5.dünya modeli

3.ışık kaynağı

Deney Düzeneği:


Deneyin Yapılışı:

1. Şekilde görülen düzeneği kurunuz.

2.Işık kaynağını paralel ışın demeti verecek şekilde ayarlayınız.

3.Dünya modelinin üzerindeki yarım çemberi yavaş yavaş döndürerek ışık kaynağından çıkan ışınların kutupları ve ekvatoru aydınlatma durumuna dikkat ediniz.

4. Çemberin döndürülüşü sırasında kuzey ve güney kutup noktalarının ışık alıp almamasını gözleyiniz.

Deney Sonucu:

Çember döndürülürken bazen kuzey, bazen de güney kutup noktası ışık almayacaktır. Böylece kuzey kutbu ışık aldığı zaman kuzey yarımkürede yaz, güney yarımkürede kış; Güney kutbu ışık aldığı zaman ise güney yarımkürede yaz, kuzey yarım kürede kış mevsimi oluşur. Her iki yarım küre eşit ışık aldığı zaman (bu durumda kutupların ikiside eşit aydınlanacak) ilkbahar ve sonbahar mevsimleri meydana gelir.

Teorik Bilgi:

Dünya, kendi ekseni etrafında dönerken, bir yandan da güneş ekseni etrafında döner. Dünyamız güneş etrafında hareket ederken elips şeklinde bir yol izler. Buna Dünya'nın güneş etrafındaki YÖRÜNGESİ denir.

Dünya, Güneş etrafındaki 1 dönme hareketini 365 gün 6 günde tamamlar. Bu süreye 1 yıl denir. Dünya'nın Güneş etrafındaki hareketi esnasında, dönme ekseni yörünge düzlemine dik değildir. Yaklaşık olarak 23,5 derece eğiktir. bunun sonucu olarak gece ve gündüz süreleri eşit kalmaz.

Ayrıca; Dünya ekseninin 23,5 derece olması ve elips şeklinde bir yol izlemesi sonucu güneş ışıkları her zaman aynı eğimle ve aynı uzaklıkla yeryüzüne gelmez. Dünya'mızın Güneş'ten aldığı ısı ve ışık enerjisi değişir. Bunun sonucu mevsimler oluşur.

DÜNYA'NIN HAREKETLERİ VE SONUÇLARI

I. DÜNYANIN GÜNLÜK ( EKSEN ) HAREKETİ

Dünya batı-doğu doğrultusunda kendi ekseni etrafında hızla dönerek 24 saatte günlük hareketini tamamlar. Bu harekete eksen hareketi de denir.

Dünyanın küresel şekli dönüş hızında farklılaşmalara neden olur. Ekvatorda hız 1670 km/saat olur iken kutuplara gidildikçe hız azalır. Kutup noktalarında sıfır olur. Bunun sonucunda;

- Güneşin doğma ve batma anı ekvatordan kutuplara uzar.
- Aynı boylam üzerindeki tüm noktalarda yerel saat aynı olur.

GÜNLÜK HAREKETİN SONUÇLARI

1. Gece ve gündüzler oluşur.
2. Yerel saat farkları ortaya çıkar.
3. Doğu ve batı yönleri ortaya çıkar.
4. Dünya üzerinde herhangi bir yer, güneş ışınlarını gün içinde farklı açılarla alır.
5. Günlük sıcaklık ve basınç farklarının oluşması.

Bunun sonucunda da:
- Mekanik çözülme artar.
- Meltem rüzgarları oluşur.

6. Sürekli rüzgarların yönlerinde sapmalar olur.
7. 30° ve 60° enlemlerinde dinamik basınç kuşakları oluşur.
8. Okyanus akıntılarında sapma ve halkalar oluşur.
9. Aynı enlem üzerinde, Güneş farklı zamanlarda doğup batar.

DÜNYA'NIN YILLIK ( YÖRÜNGE ) HAREKETİ

II. YILLIK HAREKETİ

Dünyanın yörüngesi elips şeklindedir ve gün çevresindeki bu yörüngede 365 gün 6 saatte turunu tamamlar.

Güneş bu elipsin büyük çapı üzerinde ve odaklardan birinde yer alır. Bu yüzden Dünya Güneşe bazen yaklaşır (Günberi: 3 Ocak) bazen de uzaklaşır (Günöte: 4 Temmuz).

Bu uzaklaşma ve yaklaşma mevsimlerin oluşumunu etkileyecek kadar önemli değildir. Sadece kuzey ve güney yarıküreler arasındaki mevsim sürelerinin farklı olmasına neden olur. Mevsimler Güneş ışınlarının düşme açısıyla ilgilidir. Bu açının değişmesinin nedeni ise Dünyanın Ekseni ile yörünge düzlemi (Ekliptik) arasındaki açıdır. (66°33'). Ekvator düzlemi ile Ekvator yörünge düzlemi arasındaki açı da buna bağlı olarak oluşur. (23°27')

Eksen Eğikliğinin Sonuçları:

1. Mevsimler oluşur.
2. Güneş ışınlarının düşme açısı zaman içerisinde değişir.
3. Gece - gündüz süreleri değişir.
4. Güneş ışınlarının dik geldiği kesimlerin yıl içinde değişmesi ve Dönencelerin oluşması.
5. Kutup dairelerinin enlem dereceleri oluşur.
6. Aynı boylam üzerindeki noktalarda Güneş'in doğuş ve batış saatleri değişir.
7. Kutup noktaları ile daireleri arasında sürekli gece ve gündüzler yaşanır.
8. Kuzey ve Güney Yarım kürelerde farklı mevsimler yaşanır.
9. Muson rüzgarları oluşur.
10. Ekvatordan kutuplara gidildikçe gece-gündüz süreleri arasındaki farkın artması.

21 HAZİRAN (YAZ GÜNDÖNÜMÜ)

Bu tarihte aşağıdaki şekilde de gösterildiği gibi Güneş ışınları Kuzey Yarım Kürede Yengeç Dönencesine dik (90°) açı ile gelirse Aydınlanma çemberi kutup dairelerine teğet geçer.

21 Haziranda Kuzey Yarımkürede yaşanan olaylar aşağıda verilmiştir. Güney yarım kürede bu sıralama olayların tam tersi yaşanır.

Kuzey Yarım Kürede;

1. Yaz mevsimi başlar.
2. Kuzey Kutup Dairesi ile Kuzey Kutbu arasında gündüzler 24 saatten fazladır.
3. En uzun gündüz ve kısa gece yaşanır.
4. Türkiye'de saat 12oo 'de cisimlerin yıl içerisindeki en kısa gölgesi oluşur.
5. Yengeç dönencesinde saat 12 oo 'de cisimlerin yıl içindeki en kısa gölgesi oluşur.
6. Bu tarihten sonra gündüzler kısalır; geceler uzamaya başlar.

21 ARALIK (KIŞ GÜNDÖNÜMÜ)

Bu tarihten aşağıdaki şekilde de gösterildiği gibi Güneş ışınları Güney Yarımkürede Oğlak Dönencesine dik gelir ve aydınlanma çemberi kutup dairelerine teğet geçer.

21 Aralık Kuzey yarım kürede yaşanan olaylar aşağıda verilmiştir. Güney Yarımkürede bu sırada bu dolayların tam tersi yaşanır.

Kuzey Yarımkürede;

1. Kış mevsimi başlar.
2. En uzun gece, en kısa gündüz yaşanır.
3. Türkiye'de saat 12oo'de cisimlerin yıl içerisindeki en uzun gölgesi oluşur.
4. Kuzey Kutup dairesi ile Kuzey kutbu arasındaki enlemlerde gece süresi 24 saatten fazladır.
5. Yengeç dönencesinde saat 12oo de cisimlerin yıl içindeki en uzun gölgesi oluşur.
6. Bu tarihten sonra geceler kısalmaya gündüzler uzamaya başlar.

21 MART - 23 EYLÜL

(Ekinoks = Gece, gündüz eşitliği) Bu tarihlerden güneş ışınları. Ekvator'a dik gelir ve Aydınlanma Çemberi kutup noktalarından geçer.

Kuzey Yarımkürede 21 Mart ilkbahar, 23 Eylül sonbaharın başlangıcıdır. Güney Yarımkürede ise, 21 Martta sonbahar 23 Eylülde ilkbahar başlar ve şu olaylar yaşanır.

1. Güneş tam doğudan doğup tam batıdan batar.
2. Aynı boylam üzerindeki noktalarda güneş sadece ekinoks günlerinde aynı anda doğar ve batar (12 saat ara ile)
3. Her iki kutup noktasında da Güneş görülür.
4. Gel-git genliği en fazladır.
5. Ekvator'da cisimlerin gölge boyu sıfır olur.
6. Türkiye'de saat 12oo 'de oluş gölge boyu cismin boyuna en yakındır.